Cumhuriyet Nasıl İslamlaştırılıyor- Emre Kongar

Kurulduğu günden bu yana milletten ve değerlerinden kopuk, batılılık heveslisi bir cemiyet için müslümanların elbette nefretten başka duyabileceği bir his yoktur diye düşünüyorum.

eğer kurtuluş savaşından galip taraf olarak çıkmasaydık, bugün bu ülkede fransızların cezayirlilere yaptıklarına maruz kalırdık.bi hatırlayalım fransa ne yapmış:cezayirin dilini ve dinini yasaklamış. 1.5 milyon insanın ölümüne neden olmuş. kültürel soykırımda bulunarak cezayirin kendi kimliğini kaybettirmeye çalışmış.
hiç utanmadan kalkıp cumhuriyet Türkiyesi'ni dinsizlikle, halktan kopuklukla suçluyorsun!!!
bu ülkede ezan,kur-an, ne zaman yasaklandı?
batılık hevesi içinde ne zaman türkçe yasaklandı?
demagojik yazılar yazıp gerçekleri çarpıtmayalım lütfen. bugün dinimizi yaşayabiliyorsak atatürk'ün kurduğu cumhuriyet sayesindedir. dinsel anlamd yaşanan baskılar da bazı partilerin dini siyasete alet etmesinin sonucudur.
 
Sanırım Yanlış Anlaşıldı...

eğer kurtuluş savaşından galip taraf olarak çıkmasaydık, bugün bu ülkede fransızların cezayirlilere yaptıklarına maruz kalırdık.bi hatırlayalım fransa ne yapmış:cezayirin dilini ve dinini yasaklamış. 1.5 milyon insanın ölümüne neden olmuş. kültürel soykırımda bulunarak cezayirin kendi kimliğini kaybettirmeye çalışmış.
hiç utanmadan kalkıp cumhuriyet Türkiyesi'ni dinsizlikle, halktan kopuklukla suçluyorsun!!!
bu ülkede ezan,kur-an, ne zaman yasaklandı?
batılık hevesi içinde ne zaman türkçe yasaklandı?
demagojik yazılar yazıp gerçekleri çarpıtmayalım lütfen. bugün dinimizi yaşayabiliyorsak atatürk'ün kurduğu cumhuriyet sayesindedir. dinsel anlamd yaşanan baskılar da bazı partilerin dini siyasete alet etmesinin sonucudur.[/QUOT]

Avukatlık gibi algılamazsan ;
Bu ülkede ezanı da dilide yasaklayacak bir cemiyet bir millet bir oluşum bilmiyorum ben.Ona biraz..... ister.Cezayire bu yaptırımlar bu baskılar uygulandı.Evet ama Cezayir ile TÜRKİYE'yi aynı kefeye koyamayız malesef.Bence biraz alakasız bir örnek olmuş.
Arkadaş koptuğumuz dediği şeyleri açmamış sadece.Ama ben değerlerimizden koptuk derken alışkanlıklarımız yaşam standartlarimiz ve alışıla gelmiş yaşam tarzımızın değiştiğini anlıyorum.Kaldı ki bir birliğe gireceğiz havesi ile dinini bayrağını dilini satacak bir TÜRK tanımadım henüz....
:eek:ha
 
eğer kurtuluş savaşından galip taraf olarak çıkmasaydık, bugün bu ülkede fransızların cezayirlilere yaptıklarına maruz kalırdık.bi hatırlayalım fransa ne yapmış:cezayirin dilini ve dinini yasaklamış. 1.5 milyon insanın ölümüne neden olmuş. kültürel soykırımda bulunarak cezayirin kendi kimliğini kaybettirmeye çalışmış.
hiç utanmadan kalkıp cumhuriyet Türkiyesi'ni dinsizlikle, halktan kopuklukla suçluyorsun!!!
bu ülkede ezan,kur-an, ne zaman yasaklandı?
batılık hevesi içinde ne zaman türkçe yasaklandı?
demagojik yazılar yazıp gerçekleri çarpıtmayalım lütfen. bugün dinimizi yaşayabiliyorsak atatürk'ün kurduğu cumhuriyet sayesindedir. dinsel anlamd yaşanan baskılar da bazı partilerin dini siyasete alet etmesinin sonucudur.



Yorumun için teşekkür ederim ve buna bağlantılı olarak şu ilaveyi yapmak isterim...


'Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarına uygundur;
biliniz ki o dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa,
milletin çıkarına, İslam'ın çıkarına uygunsa, kimseye sormayın.
O şey dinîdir. Eğer bizim dinimiz akıl ve mantıkla uyuşan
bir din olmasaydı, en mükemmel din olmazdı,
en son din olmazdı.'

Mustafa Kemal



Din Nedir, Ne Değildir?


'Din vardır ve lazımdır. Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin dev¤¤¤¤¤ imkan yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.

Tanrı birdir, büyüktür; dinsel usullerin oluşumlarına bakarak diyebiliriz ki: İnsanlar iki sınıfta, iki devirde düşünülebilir. İlk devir, insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir, insanlığın erginlik ve olgunluk devridir. İnsanlık birinci devirde tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve maddi vasıtalarla kendisiyle ilgilenmeyi gerektirir. Allah, kullarının gerekli olan olgunlaşma noktasına ulaşmasına kadar onlarla içlerinden bazıları aracılığı ile ilgilenmeyi tanrılık gereğinden saymıştır. Onlara Hz Adem Aleyhisselamdan itibaren kayıtlara geçmiş veya geçmemiş sayısız denecek kadar çok nebiler (kendilerine kutsal kitap gönderilmemiş peygamberler), peygamberler ve elçiler göndermiştir. Fakat peygamberimiz vasıtasıyla en son dini ve medeni gerçekleri verdikten sonra, artık insanlıkla aracı ile temasta bulunmaya lüzum görmemiştir.

İnsanlığın anlayış, aydınlanma ve olgunlaşma derecesi sayesinde her kulun doğrudan doğruya, tanrısal ilhamlarla temas edebilme kabiliyetine eriştiğini kabul buyurmuştur ve bu sebepledir ki, Cenabı Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve kitabı, en mükemmel kitaptır.

Allah kavramı insan beyninin çok güç kavrayabileceği fizik ötesi bir meseledir.

Allah’ın emri çok çalışmaktır... Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre ilim ve fen, her türlü medeni buluşlardan azami derecede yararlanmak zorunludur.

Allah dünya üzerinde yarattığı bu kadar nimetleri, bu kadar güzellikleri insanlar yararlansın, varlık ve bolluk içinde olsun diye yaratmıştır ve azami derecede faydalanabilmek için de, bugün evrenden esirgediği zekâyı, aklı insanlara vermiştir.

Allah birdir. Şanı büyüktür... Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur’andaki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa ve gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü, tüm evren kanunlarını (maddi ve manevi alem kanunlarını) yapan tanrıdır.

O (Hz. Muhammed), Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonuca kadar o, ölümsüzdür.

Ezan ve Kur’an-ı Türklerden başka hiçbir müslüman milleti bu kadar güzel okuyamaz. Bunlara muhteşem müzik ahengi veren Türk sanatkârlarıdır.

Bizim dinimiz akla en uygun ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ililime ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf olarak varlığını ¤¤¤¤¤aya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini hükümlere uygun hareket etmiş olmazlar. Bizde ruhbanlık (özel bir din adamları sınıfı) yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerini eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her kişi dinini, din işlerini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da okuldur.

Bizim dinimiz için herkesin elinde bir değer ölçüsü vardır. Bu değer ölçüsü ile herhangi birşeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarına uygundur; biliniz ki o dinimize de uygundur. Birşey akıl ve mantığa, milletin çıkarına, islamın çıkarına uygunsa kimseye sormayın. O şey dinîdir. Eğer bizim dinimiz akıl ve mantıkla uyuşan bir din olmasaydı, en mükemmel din olmazdı, en son din olmazdı.

Bizim dinimiz, milletimize hakir (kötü), miskin (zavallı) ve zelil (aşağı) olmayı tavsiye etmez. Aksine Allah da Peygamber de insanların ve milletlerin yücelik ve şerefini muhafaza etmelerini emrediyor.

Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı inançsız olmak sanıyorlar. Asıl inançsızlık onların bu inanışıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, islamların inançsızlara esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, akılladır.

Türk milleti daha dindar olmalıdır, yanibütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, ona da öyle inanıyorum. Bilince ters, ilerlemeye engel hiçbir şey kapsamıyor. Halbuki Türkiye’ye bağımsızlığını veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, suni, boş inançlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu güçsüzler (zavallılar) sırası gelince, aydınlanacaklardır. Onlar aydınlığa yaklaşamazlarsa, kendilerini yok ve mahkûm etmişler demektir. Onları kurtaracağız.

Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.

Milletimizin, memleketimizin ilim irfan yuvaları (okulları) bir olmalıdır. Bütün memleket evladı kadın ve erkek aynı şekilde oradan çıkmalıdır. Fakat nasıl ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahipleri yetiştirmek gerekli ise, dinimizin gerçek felsefesini inceleyecek, araştıracak bilimsel ve teknik olarak telkin kudretine sahip olacak seçkin ve gerçek din ilim adamlarını da yetiştirecek yüksek öğrenim kurumlarına sahip olmalıyız.

Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmasının gerekli olduğunu düşünmek yani konuşup tartışmak, danışmak için yapılmıştır.

Camilerin kutsal minberleri halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve düşünceye hitap olunmakla müslümanların vücudu canlanır, düşünceleri temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur. Fakat buna karşılık hutbe okuyanların sahip olmaları gereken ilmi nitelikler, özel liyakat ve genel kültüre sahip olmaları önemlidir.

Hutbeden amaç ahalinin aydınlatılması ve ona yol gösterilmesidir, başka şey değildir. Yüz, ikiyüz, hatta bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları cahillik ve çağın gerisinde bırakmak demektir. Hatiplerin normal olarak halkın günlük kullandığı dil ile konuşmaları gereklidir...

Minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması, ilim ve fen gerçeklerine uygun olması lazımdır. Hutbeyi verenlerin siyasi olayları, sosyal ve medeni olayları her gün izlemeleri zorunludur. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkinler verilmiş olur. Bu nedenle, hutbeler tamamen Türkçe ve günün gereklerine uygun olmalıdır. Ve olacaktır. İnsanlıkta; dini ihtisas ve derin dini bilgilere sahip olup, her türlü boş inanışlardan sıyrılarak, gerçek ilim ve fennin nurları ile temiz ve mükemmel oluncaya kadar, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanılacaktır.

Halkın temiz, saf duygularından yararlanarak milletin maneviyatına el uzatan kimseler ve onların izleyicileri ve taraftarları elbette ki birtakım cahillerden ibarettir. Bunlar Türk milleti için sorun oluşturacak durumların meydana gelmesinde daima etken olmuşlardır. Milletimizin önünde açılan kurtuluş ufuklarında devamlı yol almasına engel olmaya çalışanlar hep bu kurumlar ve bu kurumların mensupları olmuştur. Millete anlatmalıdır ki, bunların millet bünyesinde yaptıkları tahribatı hissetmek lâzımdır.

Bunların varlığını hoşgörü ile karşılayanlarla Menemen’de Kubilay’ın başı kesilirken kayıtsızlıkla seyretmeye katlananlar ve hatta alkışlamaya cesaret edenler aynıdır Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina, yüzyıllardır ihmal edilmiş. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur - yorumlar, boş inançlar binayı daha fazla hırpalamış.

Bizi yanlış yola sevkeden kötü yaradılışlılar, bilirsiniz ki, çoğu zaman din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep dinî kural sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden kötülükler hep din perdesi arkasındaki dinsizlik ve kötülükten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırdılar.

Hazreti Peygamber efendimiz, bütün müslümanların ve kutsal kitap sahiplerinin bildiği üzere, Allah tarafından dini gerçekleri insanlık dünyasına duyurmaya ve anlatmaya memur edilmişler ve ismi peygamberdir. Yani haber ulaştırmakla görevlidir. Ulu Tanrı, Kuran-ı Kerim’inde kendisine emirlik, saltanat ve taç vermiş değildir. Hükümdarlık vermiş değildir. Peygamberlik vazifesi ile göndermiştir. Tabiatıyla gerçek vazifesini tamamen kavramış olan Cenab-ı Peygamber bütün dünya insanlarına onu duyurdu. Hepinizce bilinmesi lazımdır ki, o devirde mesela doğuda bir İran devleti, kuzeyde bir Roma İmparatorluğu vardı. Diğer teşkilatı ve kurulu devletler vardı ve Cenab-ı Peygamber devletlere gönderdiği peygamberlik mektuplarında buyurmuşlardır ki, “Allah bir ve ben onun tarafından size gerçeği anlatmakla vazifeliyim. Hak dini, İslam dinidir. Ve bunu kabul ediniz” ve fakat ilave etmiştir “Ben size hak dinini kabul ettirmekle zannetmeyiniz ki, sizin milletinize, sizin hükûmetinize el koymuş olacağım. Siz hangi hükûmet şeklinde, hangi durumda bulunuyorsanız o yine aynı kalacaktır. Yalnız hak dinini kabul ediniz ve koruyunuz”...

Cumhuriyet hükûmetimizin bir Diyanet İşleri makamı vardır. Bu makama bağlı müftü, hatip, imam gibi görevli birçok memurları bulunmaktadır. Bu vazifeli kişilerin ilim ve faziletlerinin derecesi bilinmektedir... Vazifeli olmayan birçok insanlar da görüyorum ki, aynı kıyafeti giymekte devam etmektedirler. Bu gibiler içinde çok cahil, hatta okuması yazması olmayanlara rastladım. Özellikle bu gibi bilgisizler, bazı yerlerde halkın temsilcileri imiş gibi onların önüne düşüyorlar. Halkla doğrudan doğruya ilişki kurmaya adeta engel olma sevdasında bulunuyorlar. Bu gibilere sormak istiyorum. Bu tutum ve yetkiyi kimden, nereden almışlardır?

Millete hatırlatmak isterim ki bu kayıtsızlığa müsaade etmek asla doğru değildir. Herhalde yetki sahibi olmayan bu gibi kişilerin, görevliyı daha fazla hırpalamış. Bizi yanlış yola sevkeden kötü yaradılışlılar, bilirsiniz ki, çoğu zaman din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep dinî kural sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden kötülükler hep din perdesi arkasındaki dinsizlik ve kötülükten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırdılar.

Hazreti Peygamber efendimiz, bütün müslümanların ve kutsal kitap sahiplerinin bildiği üzere, Allah tarafından dini gerçekleri insanlık dünyasına duyurmaya ve anlatmaya memur edilmişler ve ismi peygamberdir. Yani haber ulaştırmakla görevlidir. Ulu Tanrı, Kuran-ı Kerim’inde kendisine emirlik, saltanat ve taç vermiş değildir. Hükümdarlık vermiş değildir. Peygamberlik vazifesi ile göndermiştir. Tabiatıyla gerçek vazifesini tamamen kavramış olan Cenab-ı Peygamber bütün dünya insanlarına onu duyurdu. Hepinizce bilinmesi lazımdır ki, o devirde mesela doğuda bir İran devleti, kuzeyde bir Roma İmparatorluğu vardı. Diğer teşkilatı ve kurulu devletler vardı ve Cenab-ı Peygamber devletlere gönderdiği peygamberlik mektuplarında buyurmuşlardır ki, “Allah bir ve ben onuntarafından size gerçeği anlatmakla vazifeliyim. Hak dini, İslam dinidir. Ve bunu kabul ediniz” ve fakat ilave etmiştir “Ben size hak dinini kabul ettirmekle zannetmeyiniz ki, sizin milletinize, sizin hükûmetinize el koymuş olacağım. Siz hangi hükûmet şeklinde, hangi durumda bulunuyorsanız o yine aynı kalacaktır. Yalnız hak dinini kabul ediniz ve koruyunuz”...

Herşeyden önce şunu en basit bir dini gerçek olarak bilelim ki, bizim dinimizde özel bir sınıf yoktur. Ruhbanlığı (din adamları sınıfını) reddeden bu din, dinde tekelciliği kabul etmez. Mesela din bilginleri, mutlaka aydınlatma vazifesi din bilginlerine ait olmadıktan başka, dinimiz de bunu kesinlikle yasaklar. O halde biz diyemeyiz ki, bizde özel bir sınıf vardır. Diğerleri dinî yönden aydınlatma hakkından yoksundur. Böyle düşünecek olursak kabahat bizde, bizim cahilliğimizdedir. Hoca olmak için yani dinî gerçekleri halka telkin etmek için, mutlaka hoca elbisesi şart değildir. Bizim yüce dinimiz her erkek ve kadın müslümana genel olarak araştırmayı farz kılar ve her erkek ve kadın müslüman, toplumu aydınlatmakla yükümlüdür.

Milletimizin içinde gerçek din adamları, din adamlarımız içinde de milletimizin hakkıyla iftihar edebileceği bilginlerimiz vardır. Fakat bunlara karşı hoca elbisesi altında gerçek ilimden uzak, gereği kadar öğrenmemiş, ilim yolunda gereği kadar ilerleyememiş hoca görünüşlü cahiller de vardır. Bunların ikisini birbirine karıştırmamalıyız.

Seyahatlerimde birçok gerçek aydın din bilginlerimizle temas ettim. Onları en yeni ilmi terbiyeyi almış, sanki Avrupa’da tahsil etmiş bir seviyede gördüm. İslamiyet ruhu ve hakikatlerini çok iyi bilen din adamlarımızın hepsi bu olgunluk derecesindedir. Şüphesiz ki, bu gibi din adamlarımızın karşısında imansız ve hain din adamları da vardır, fakat bunları onlara karıştırmak doğru olmaz.

Biz kişisel kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bomba sırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafeniz sekiz metre, yani ölüm kaçınılmaz... Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına tamamen şehit oluyor, ikinci siperdekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar özenilecek büyük bir sukünet ve inançla biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir korku bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayran olunacak ve tebrik edilecek bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.'

Mustafa Kemal ATATÜRK


En büyük eksikliğimiz sapla samanı ayırt edemememizdir...Toplumsal bilinç oluşmazsa toplumsal uyumda olamaz ...Bu bilincin oluşması için önce eğitime ,objektif bakışaçısına
sonrada vicdana ihtiyaç vardır ki bu sağlandığı taktirde toplum hakettiği yerde yaşar.
 
eğer kurtuluş savaşından galip taraf olarak çıkmasaydık, bugün bu ülkede fransızların cezayirlilere yaptıklarına maruz kalırdık.bi hatırlayalım fransa ne yapmış:cezayirin dilini ve dinini yasaklamış. 1.5 milyon insanın ölümüne neden olmuş. kültürel soykırımda bulunarak cezayirin kendi kimliğini kaybettirmeye çalışmış.
hiç utanmadan kalkıp cumhuriyet Türkiyesi'ni dinsizlikle, halktan kopuklukla suçluyorsun!!!
bu ülkede ezan,kur-an, ne zaman yasaklandı?
batılık hevesi içinde ne zaman türkçe yasaklandı?
demagojik yazılar yazıp gerçekleri çarpıtmayalım lütfen. bugün dinimizi yaşayabiliyorsak atatürk'ün kurduğu cumhuriyet sayesindedir. dinsel anlamd yaşanan baskılar da bazı partilerin dini siyasete alet etmesinin sonucudur.[/QUOT]

Avukatlık gibi algılamazsan ;
Bu ülkede ezanı da dilide yasaklayacak bir cemiyet bir millet bir oluşum bilmiyorum ben.Ona biraz..... ister.Cezayire bu yaptırımlar bu baskılar uygulandı.Evet ama Cezayir ile TÜRKİYE'yi aynı kefeye koyamayız malesef.Bence biraz alakasız bir örnek olmuş.
Arkadaş koptuğumuz dediği şeyleri açmamış sadece.Ama ben değerlerimizden koptuk derken alışkanlıklarımız yaşam standartlarimiz ve alışıla gelmiş yaşam tarzımızın değiştiğini anlıyorum.Kaldı ki bir birliğe gireceğiz havesi ile dinini bayrağını dilini satacak bir TÜRK tanımadım henüz....
:eek:ha

Ne olursa olsun önce edep....

Bu cümleleri insanların kendini ifade eederken kullanması hiç hoş değil...

Tutumunuzu ayıplıyorum...
 
Yapmayın Arkadaşlar

Ne olursa olsun önce edep....

Bu cümleleri insanların kendini ifade eederken kullanması hiç hoş değil...

Tutumunuzu ayıplıyorum...

Rabel ayıplamanı kabul etmiyorum :saskin
Sen orayı yürek ister diye doldurabilirsin.Ben kötü maksatlı yazmadım ki ?
bir önceki sayfada başka bir arkadaşımızın uyarısı üzerine tarzımı biraz daha yapıcı yada törpülenmiş yapmaya çalışırken senin ayıplaman beni üzdü...
İstediğiniz kelime ile doldurabilirsiniz o noktalamalı yeri.Lütfen bukadar da abartmayın edepsiz yerine koymayın beni :vur !!! Üzülüyorum vallahi...


Aslına bakarsanız konuyu paylaşıma açıldığı yerden biraz uzaklaştırdık sanki ? Ilımlı islam devleti olduğumuza katılıyormusunuz ? Yani islamiyet dinini kullanarak yada öne çıkararak yönetildiğimiz kanısına kaçımız katılıyor ?
 
Rabel ayıplamanı kabul etmiyorum :saskin
Sen orayı yürek ister diye doldurabilirsin.Ben kötü maksatlı yazmadım ki ?
bir önceki sayfada başka bir arkadaşımızın uyarısı üzerine tarzımı biraz daha yapıcı yada törpülenmiş yapmaya çalışırken senin ayıplaman beni üzdü...
İstediğiniz kelime ile doldurabilirsiniz o noktalamalı yeri.Lütfen bukadar da abartmayın edepsiz yerine koymayın beni :vur !!! Üzülüyorum vallahi...


Aslına bakarsanız konuyu paylaşıma açıldığı yerden biraz uzaklaştırdık sanki ? Ilımlı islam devleti olduğumuza katılıyormusunuz ? Yani islamiyet dinini kullanarak yada öne çıkararak yönetildiğimiz kanısına kaçımız katılıyor ?


Kabul edip etmemeniz önemli değil... aslında...

Burda o zaman o kelime yerine konması gerektiğini düşündüğünüz kelimeyi kullanınız. Noktalama yapmanız olayı farklı boyuta sokar... Buda sizin yükümlülüğünüzde...

Bende sizi o sıfatla değerlendirmek istemem çünkü sizi tanımıyorum...

Bira zdaha dikkat istiyoruz sadece...

Güzel bir tartışma platforumu olsun... Herkes düşüncesini güzelce, sert uslup kullanmadan beyan etsin...

ANlaşılması gereken anlam, anlaşılması gerektiği gibi yazılsın...

Ayıplamamın nedeni budur...

Alsında önce nasıl tartışacağımızı bi somutlaştıralım.. Ondan sonra hekes o çerçevede kendini ifade edecektir..

BU zamanın Kısa olması uslubumuzun seviyesiylede doğru orantılı...

Böyle kelimeleri cümle içinde kulanıldığını görmek.. Konuyu gerçek anlamıyla değerlendirip yorum yapmamı engelliyor...

Bunun, bu seviye çıtasının bir hayli yükseltilmesi gereklidir...

Tşkler...
 
Elinize saglık guzel dusuncelerin yer aldıgı kusursuz bi metin..

Cok sefer soyledik devletin dini olmaz her dine esit yaklasmaya calısılır ama serri hukumde serri hukum diye cok yazı gorduk burada..Serri kanunlar yerine bu sistemin din olgusunu arka plana atıp,temelde tutmayıp, bu konuda kisilere daha cok ozgurluk tanıdıgı icin esitlik ve adalet ortamını daha iyi saglayacagı dusuncesi icindeyim..

Bu tarz dusunceleri baskı veya baska yollarla empoze etmeye calısmak yani Cumhuriyeti İslamlastırmaya adamak amaclar arasında ise halk buna yeri geldiginde tepkisini koyucak ve geri tepicektir taki uykudan uyandıgında.Uykuda olmasının nedeni ise yoksullastırılıp, ezilip, duygularının istismar edilmesi ve muhtac duruma dusurulmesinden kaynaklanmakta.Ekmege ,yiyicek, komur yardımına muhtac olan insanların uykuda olmasıda dogaldır..Soylenildigi gibi buyuk cogunlugu İslami kesimden olusan halk inancını yasamak,ibadetini yapmak icin Ataturk ilke ve inkilaplarını zamanında secmis, baglı kalmıs ve bunu herzaman icin gostermistir..Bunu gecici, gerici bi donem olarak goruyorum..




Ayrıca;
-Yorumlarımızda argo kullanmamaya ozen gosterelim
-Ozgur dusunce platformu olmak demek/calısmak Cumhuriyet Devleti ilkelerini benimsemeyen, yıkıcı faaliyet gostermeye izin vermek demek degildir!
MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
 
anlaşılmıştır uzamamalıdır...


Kabul edip etmemeniz önemli değil... aslında...

Burda o zaman o kelime yerine konması gerektiğini düşündüğünüz kelimeyi kullanınız. Noktalama yapmanız olayı farklı boyuta sokar... Buda sizin yükümlülüğünüzde...

Bende sizi o sıfatla değerlendirmek istemem çünkü sizi tanımıyorum...

Bira zdaha dikkat istiyoruz sadece...

Güzel bir tartışma platforumu olsun... Herkes düşüncesini güzelce, sert uslup kullanmadan beyan etsin...

ANlaşılması gereken anlam, anlaşılması gerektiği gibi yazılsın...

Ayıplamamın nedeni budur...

Alsında önce nasıl tartışacağımızı bi somutlaştıralım.. Ondan sonra hekes o çerçevede kendini ifade edecektir..

BU zamanın Kısa olması uslubumuzun seviyesiylede doğru orantılı...

Böyle kelimeleri cümle içinde kulanıldığını görmek.. Konuyu gerçek anlamıyla değerlendirip yorum yapmamı engelliyor...

Bunun, bu seviye çıtasının bir hayli yükseltilmesi gereklidir...

Tşkler...

Rabel ne demek istediğini, ne anlatmak istediğini okudum ve anladım.UYARIN için teşekkür ederim.Daha dikkatli olacağımı bilmeni isterim...Tarzın ve nezaketin için ayrıca teşekkürler Saygılar...:victory
 
Bir fikir üzerine seviyelı saygılı bır şekılde yorumlar yapılması tartışılması gayet gusel bır durum.

Ama unutulmaması gereken bır nokta var. Türkiye Cumhuriyeti; üniter devlet yapısına sahip Laik bir devlettir.
Kimse gücenmesin, kırılmasın, Türkiye cumhurıyetı devletını oluşturan halkın %97 gibi buyuk bır oranı musluman olabılır. ama Türkiye Cumhurıyetı, Bir İslam devleti değildir, olamnaz, ve olmamalıdır.

Devlet, muslümanıyla, hrıstıyanıyla, yahudusiyle ateistiyle, alevisiyle ,sünnisiyle, kataloğıyle musevısıyle, çerkeziyle kürdüyle, türküyle ve daha nıce milleti ile bir bütündür.
 
AtaKızı;2526749 Nacizane fikrime dayanarak Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur “(Ey Habibim' Alıntı:
Tüm dünyada dünya müslümanlarının sömürüldüğünü, geri bıraktırıldığını, ırz ve can güvenliklerinin olmadığını göreniyormusunuz?
Cihad çağrısı yapmak gibi bir yetkiye sahip olmamakla beraber, bir odada namusuna tecavüz edilirken, diğer odada huşu içince namazını kılan marka müslümanı prototipi bu zulmün baş sorumlusudur. Kavgamızda bu insanlara" kendinize geliniz" uyarısı yapmaktran ibarettir.

eğer kurtuluş savaşından galip taraf olarak çıkmasaydık, bugün bu ülkede fransızların cezayirlilere yaptıklarına maruz kalırdık.bi hatırlayalım fransa ne yapmış:cezayirin dilini ve dinini yasaklamış. 1.5 milyon insanın ölümüne neden olmuş. kültürel soykırımda bulunarak cezayirin kendi kimliğini kaybettirmeye çalışmış.
hiç utanmadan kalkıp cumhuriyet Türkiyesi'ni dinsizlikle, halktan kopuklukla suçluyorsun!!!
bu ülkede ezan,kur-an, ne zaman yasaklandı?
batılık hevesi içinde ne zaman türkçe yasaklandı?
demagojik yazılar yazıp gerçekleri çarpıtmayalım lütfen. bugün dinimizi yaşayabiliyorsak atatürk'ün kurduğu cumhuriyet sayesindedir. dinsel anlamd yaşanan baskılar da bazı partilerin dini siyasete alet etmesinin sonucudur.

Senin söylediklerin, ezan türkçe okunduğu halde, ders kitapları değiştirilip peygambere kurana saygısızlık yapıldığı halde, masum imamlar darağacında sallandırıldığı halde, toplu dini sohbetin bile yasaklandığı halde, ayasofyanın müzeye dönüştürüldüğü ayrıca sultan ahmet camisininde müze yapılması teklif edildiği halde bütün bunlardan rahatsız olmayan, yasak saymayan müslümanlardan bahsediyorsak eyvallah haklısınız kimse baskı görmedi hiçbir şey yasaklanmadı her şey güllük gülistanlık.

İkinci bir husus yorumlarımı cumhuriyet düşmanlığıyla özdeşleştirmen çok basitçe bir yaklaşım kurtuluş mücadelesinde gazi mustafa kemal ve silah arkadaşlarını rahmetle yadediyoruz. Ancak tek parti zulmünün altını çiziyoruz, türk tarihi için bir ayıptır. Ayrımı iyi yapın ve o şekilde değerlendirin.
 
Yorumun için teşekkür ederim ve buna bağlantılı olarak şu ilaveyi yapmak isterim...


'Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarına uygundur;
biliniz ki o dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa,
milletin çıkarına, İslam'ın çıkarına uygunsa, kimseye sormayın.
O şey dinîdir. Eğer bizim dinimiz akıl ve mantıkla uyuşan
bir din olmasaydı, en mükemmel din olmazdı,
en son din olmazdı.'

Mustafa Kemal



Din Nedir, Ne Değildir?


'Din vardır ve lazımdır. Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin dev¤¤¤¤¤ imkan yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.

Tanrı birdir, büyüktür; dinsel usullerin oluşumlarına bakarak diyebiliriz ki: İnsanlar iki sınıfta, iki devirde düşünülebilir. İlk devir, insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir, insanlığın erginlik ve olgunluk devridir. İnsanlık birinci devirde tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve maddi vasıtalarla kendisiyle ilgilenmeyi gerektirir. Allah, kullarının gerekli olan olgunlaşma noktasına ulaşmasına kadar onlarla içlerinden bazıları aracılığı ile ilgilenmeyi tanrılık gereğinden saymıştır. Onlara Hz Adem Aleyhisselamdan itibaren kayıtlara geçmiş veya geçmemiş sayısız denecek kadar çok nebiler (kendilerine kutsal kitap gönderilmemiş peygamberler), peygamberler ve elçiler göndermiştir. Fakat peygamberimiz vasıtasıyla en son dini ve medeni gerçekleri verdikten sonra, artık insanlıkla aracı ile temasta bulunmaya lüzum görmemiştir.

İnsanlığın anlayış, aydınlanma ve olgunlaşma derecesi sayesinde her kulun doğrudan doğruya, tanrısal ilhamlarla temas edebilme kabiliyetine eriştiğini kabul buyurmuştur ve bu sebepledir ki, Cenabı Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve kitabı, en mükemmel kitaptır.

Allah kavramı insan beyninin çok güç kavrayabileceği fizik ötesi bir meseledir.

Allah’ın emri çok çalışmaktır... Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre ilim ve fen, her türlü medeni buluşlardan azami derecede yararlanmak zorunludur.

Allah dünya üzerinde yarattığı bu kadar nimetleri, bu kadar güzellikleri insanlar yararlansın, varlık ve bolluk içinde olsun diye yaratmıştır ve azami derecede faydalanabilmek için de, bugün evrenden esirgediği zekâyı, aklı insanlara vermiştir.

Allah birdir. Şanı büyüktür... Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur’andaki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa ve gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü, tüm evren kanunlarını (maddi ve manevi alem kanunlarını) yapan tanrıdır.

O (Hz. Muhammed), Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonuca kadar o, ölümsüzdür.

Ezan ve Kur’an-ı Türklerden başka hiçbir müslüman milleti bu kadar güzel okuyamaz. Bunlara muhteşem müzik ahengi veren Türk sanatkârlarıdır.

Bizim dinimiz akla en uygun ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ililime ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf olarak varlığını ¤¤¤¤¤aya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini hükümlere uygun hareket etmiş olmazlar. Bizde ruhbanlık (özel bir din adamları sınıfı) yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerini eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her kişi dinini, din işlerini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da okuldur.

Bizim dinimiz için herkesin elinde bir değer ölçüsü vardır. Bu değer ölçüsü ile herhangi birşeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarına uygundur; biliniz ki o dinimize de uygundur. Birşey akıl ve mantığa, milletin çıkarına, islamın çıkarına uygunsa kimseye sormayın. O şey dinîdir. Eğer bizim dinimiz akıl ve mantıkla uyuşan bir din olmasaydı, en mükemmel din olmazdı, en son din olmazdı.

Bizim dinimiz, milletimize hakir (kötü), miskin (zavallı) ve zelil (aşağı) olmayı tavsiye etmez. Aksine Allah da Peygamber de insanların ve milletlerin yücelik ve şerefini muhafaza etmelerini emrediyor.

Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı inançsız olmak sanıyorlar. Asıl inançsızlık onların bu inanışıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, islamların inançsızlara esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, akılladır.

Türk milleti daha dindar olmalıdır, yanibütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, ona da öyle inanıyorum. Bilince ters, ilerlemeye engel hiçbir şey kapsamıyor. Halbuki Türkiye’ye bağımsızlığını veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, suni, boş inançlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu güçsüzler (zavallılar) sırası gelince, aydınlanacaklardır. Onlar aydınlığa yaklaşamazlarsa, kendilerini yok ve mahkûm etmişler demektir. Onları kurtaracağız.

Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.

Milletimizin, memleketimizin ilim irfan yuvaları (okulları) bir olmalıdır. Bütün memleket evladı kadın ve erkek aynı şekilde oradan çıkmalıdır. Fakat nasıl ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahipleri yetiştirmek gerekli ise, dinimizin gerçek felsefesini inceleyecek, araştıracak bilimsel ve teknik olarak telkin kudretine sahip olacak seçkin ve gerçek din ilim adamlarını da yetiştirecek yüksek öğrenim kurumlarına sahip olmalıyız.

Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmasının gerekli olduğunu düşünmek yani konuşup tartışmak, danışmak için yapılmıştır.

Camilerin kutsal minberleri halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve düşünceye hitap olunmakla müslümanların vücudu canlanır, düşünceleri temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur. Fakat buna karşılık hutbe okuyanların sahip olmaları gereken ilmi nitelikler, özel liyakat ve genel kültüre sahip olmaları önemlidir.

Hutbeden amaç ahalinin aydınlatılması ve ona yol gösterilmesidir, başka şey değildir. Yüz, ikiyüz, hatta bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları cahillik ve çağın gerisinde bırakmak demektir. Hatiplerin normal olarak halkın günlük kullandığı dil ile konuşmaları gereklidir...

Minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması, ilim ve fen gerçeklerine uygun olması lazımdır. Hutbeyi verenlerin siyasi olayları, sosyal ve medeni olayları her gün izlemeleri zorunludur. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkinler verilmiş olur. Bu nedenle, hutbeler tamamen Türkçe ve günün gereklerine uygun olmalıdır. Ve olacaktır. İnsanlıkta; dini ihtisas ve derin dini bilgilere sahip olup, her türlü boş inanışlardan sıyrılarak, gerçek ilim ve fennin nurları ile temiz ve mükemmel oluncaya kadar, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanılacaktır.

Halkın temiz, saf duygularından yararlanarak milletin maneviyatına el uzatan kimseler ve onların izleyicileri ve taraftarları elbette ki birtakım cahillerden ibarettir. Bunlar Türk milleti için sorun oluşturacak durumların meydana gelmesinde daima etken olmuşlardır. Milletimizin önünde açılan kurtuluş ufuklarında devamlı yol almasına engel olmaya çalışanlar hep bu kurumlar ve bu kurumların mensupları olmuştur. Millete anlatmalıdır ki, bunların millet bünyesinde yaptıkları tahribatı hissetmek lâzımdır.

Bunların varlığını hoşgörü ile karşılayanlarla Menemen’de Kubilay’ın başı kesilirken kayıtsızlıkla seyretmeye katlananlar ve hatta alkışlamaya cesaret edenler aynıdır Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina, yüzyıllardır ihmal edilmiş. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur - yorumlar, boş inançlar binayı daha fazla hırpalamış.

Bizi yanlış yola sevkeden kötü yaradılışlılar, bilirsiniz ki, çoğu zaman din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep dinî kural sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden kötülükler hep din perdesi arkasındaki dinsizlik ve kötülükten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırdılar.

Hazreti Peygamber efendimiz, bütün müslümanların ve kutsal kitap sahiplerinin bildiği üzere, Allah tarafından dini gerçekleri insanlık dünyasına duyurmaya ve anlatmaya memur edilmişler ve ismi peygamberdir. Yani haber ulaştırmakla görevlidir. Ulu Tanrı, Kuran-ı Kerim’inde kendisine emirlik, saltanat ve taç vermiş değildir. Hükümdarlık vermiş değildir. Peygamberlik vazifesi ile göndermiştir. Tabiatıyla gerçek vazifesini tamamen kavramış olan Cenab-ı Peygamber bütün dünya insanlarına onu duyurdu. Hepinizce bilinmesi lazımdır ki, o devirde mesela doğuda bir İran devleti, kuzeyde bir Roma İmparatorluğu vardı. Diğer teşkilatı ve kurulu devletler vardı ve Cenab-ı Peygamber devletlere gönderdiği peygamberlik mektuplarında buyurmuşlardır ki, “Allah bir ve ben onun tarafından size gerçeği anlatmakla vazifeliyim. Hak dini, İslam dinidir. Ve bunu kabul ediniz” ve fakat ilave etmiştir “Ben size hak dinini kabul ettirmekle zannetmeyiniz ki, sizin milletinize, sizin hükûmetinize el koymuş olacağım. Siz hangi hükûmet şeklinde, hangi durumda bulunuyorsanız o yine aynı kalacaktır. Yalnız hak dinini kabul ediniz ve koruyunuz”...

Cumhuriyet hükûmetimizin bir Diyanet İşleri makamı vardır. Bu makama bağlı müftü, hatip, imam gibi görevli birçok memurları bulunmaktadır. Bu vazifeli kişilerin ilim ve faziletlerinin derecesi bilinmektedir... Vazifeli olmayan birçok insanlar da görüyorum ki, aynı kıyafeti giymekte devam etmektedirler. Bu gibiler içinde çok cahil, hatta okuması yazması olmayanlara rastladım. Özellikle bu gibi bilgisizler, bazı yerlerde halkın temsilcileri imiş gibi onların önüne düşüyorlar. Halkla doğrudan doğruya ilişki kurmaya adeta engel olma sevdasında bulunuyorlar. Bu gibilere sormak istiyorum. Bu tutum ve yetkiyi kimden, nereden almışlardır?

Millete hatırlatmak isterim ki bu kayıtsızlığa müsaade etmek asla doğru değildir. Herhalde yetki sahibi olmayan bu gibi kişilerin, görevliyı daha fazla hırpalamış. Bizi yanlış yola sevkeden kötü yaradılışlılar, bilirsiniz ki, çoğu zaman din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep dinî kural sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden kötülükler hep din perdesi arkasındaki dinsizlik ve kötülükten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırdılar.

Hazreti Peygamber efendimiz, bütün müslümanların ve kutsal kitap sahiplerinin bildiği üzere, Allah tarafından dini gerçekleri insanlık dünyasına duyurmaya ve anlatmaya memur edilmişler ve ismi peygamberdir. Yani haber ulaştırmakla görevlidir. Ulu Tanrı, Kuran-ı Kerim’inde kendisine emirlik, saltanat ve taç vermiş değildir. Hükümdarlık vermiş değildir. Peygamberlik vazifesi ile göndermiştir. Tabiatıyla gerçek vazifesini tamamen kavramış olan Cenab-ı Peygamber bütün dünya insanlarına onu duyurdu. Hepinizce bilinmesi lazımdır ki, o devirde mesela doğuda bir İran devleti, kuzeyde bir Roma İmparatorluğu vardı. Diğer teşkilatı ve kurulu devletler vardı ve Cenab-ı Peygamber devletlere gönderdiği peygamberlik mektuplarında buyurmuşlardır ki, “Allah bir ve ben onuntarafından size gerçeği anlatmakla vazifeliyim. Hak dini, İslam dinidir. Ve bunu kabul ediniz” ve fakat ilave etmiştir “Ben size hak dinini kabul ettirmekle zannetmeyiniz ki, sizin milletinize, sizin hükûmetinize el koymuş olacağım. Siz hangi hükûmet şeklinde, hangi durumda bulunuyorsanız o yine aynı kalacaktır. Yalnız hak dinini kabul ediniz ve koruyunuz”...

Herşeyden önce şunu en basit bir dini gerçek olarak bilelim ki, bizim dinimizde özel bir sınıf yoktur. Ruhbanlığı (din adamları sınıfını) reddeden bu din, dinde tekelciliği kabul etmez. Mesela din bilginleri, mutlaka aydınlatma vazifesi din bilginlerine ait olmadıktan başka, dinimiz de bunu kesinlikle yasaklar. O halde biz diyemeyiz ki, bizde özel bir sınıf vardır. Diğerleri dinî yönden aydınlatma hakkından yoksundur. Böyle düşünecek olursak kabahat bizde, bizim cahilliğimizdedir. Hoca olmak için yani dinî gerçekleri halka telkin etmek için, mutlaka hoca elbisesi şart değildir. Bizim yüce dinimiz her erkek ve kadın müslümana genel olarak araştırmayı farz kılar ve her erkek ve kadın müslüman, toplumu aydınlatmakla yükümlüdür.

Milletimizin içinde gerçek din adamları, din adamlarımız içinde de milletimizin hakkıyla iftihar edebileceği bilginlerimiz vardır. Fakat bunlara karşı hoca elbisesi altında gerçek ilimden uzak, gereği kadar öğrenmemiş, ilim yolunda gereği kadar ilerleyememiş hoca görünüşlü cahiller de vardır. Bunların ikisini birbirine karıştırmamalıyız.

Seyahatlerimde birçok gerçek aydın din bilginlerimizle temas ettim. Onları en yeni ilmi terbiyeyi almış, sanki Avrupa’da tahsil etmiş bir seviyede gördüm. İslamiyet ruhu ve hakikatlerini çok iyi bilen din adamlarımızın hepsi bu olgunluk derecesindedir. Şüphesiz ki, bu gibi din adamlarımızın karşısında imansız ve hain din adamları da vardır, fakat bunları onlara karıştırmak doğru olmaz.

Biz kişisel kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bomba sırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafeniz sekiz metre, yani ölüm kaçınılmaz... Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına tamamen şehit oluyor, ikinci siperdekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar özenilecek büyük bir sukünet ve inançla biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir korku bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayran olunacak ve tebrik edilecek bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.'

Mustafa Kemal ATATÜRK


En büyük eksikliğimiz sapla samanı ayırt edemememizdir...Toplumsal bilinç oluşmazsa toplumsal uyumda olamaz ...Bu bilincin oluşması için önce eğitime ,objektif bakışaçısına
sonrada vicdana ihtiyaç vardır ki bu sağlandığı taktirde toplum hakettiği yerde yaşar.


mükemmel bir yazı bunu arşivime kaydeceğim.

''Milletimizin içinde gerçek din adamları, din adamlarımız içinde de milletimizin hakkıyla iftihar edebileceği bilginlerimiz vardır. Fakat bunlara karşı hoca elbisesi altında gerçek ilimden uzak, gereği kadar öğrenmemiş, ilim yolunda gereği kadar ilerleyememiş hoca görünüşlü cahiller de vardır. Bunların ikisini birbirine karıştırmamalıyız.''
 
Yakında bende bir makale yazacağım
Makalenin başlığı

ERGENEKON TİPİ ÇETELERDEN VE DARBECİ TARİKATLARDAN CUMHURİYETİ NASIL KURTARMALYIZ.

Yalnız bu makalemi Emre Kongar Okumnasın:)
 
emre kongar islam ve müslüman düşmanıdır,makalesi gençlerimiz nasıl ataistleştiriliyor olsaydı daha inandırıcı olurdu .islam sanki anadoluya yeni gelmiş gibi çığırtkanlık yapıyor kardeşim biz islamı seviyoruz.allah boş teneke hesabı ataist olmaktan cumhuriyet ve gençliğimizi korusun
 
hiç farkına varılmıyor değil mi?

askerimizin başına çuval geçiriliyor

kadınımızın başına türban takılıyor

ikiside aynı şey

Türklüğü örtüyorlar

Türklüğü yok ediyorlar

islamiyeti yok ediyorlar

bu vatanı ele geçiriyorlar

gözünüzü açın

elimizden alınan türban değil islamiyet

elimizden alınan türban değil Türklük

siz Türlükten türban için vaz geçermisiniz?

sizin için bayrak,vatan ,Türklük mü önemli

türban mı?

bu iklemi yaşatıyorlar

son kararınızı verin

ikisi birden olmaz.......................
 
hiç farkına varılmıyor değil mi?

askerimizin başına çuval geçiriliyor

kadınımızın başına türban takılıyor

ikiside aynı şey

Türklüğü örtüyorlar

Türklüğü yok ediyorlar

islamiyeti yok ediyorlar

bu vatanı ele geçiriyorlar

gözünüzü açın

elimizden alınan türban değil islamiyet

elimizden alınan türban değil Türklük

siz Türlükten türban için vaz geçermisiniz?

sizin için bayrak,vatan ,Türklük mü önemli

türban mı?

bu iklemi yaşatıyorlar

son kararınızı verin

ikisi birden olmaz.......................

"TÜRKLÜK bedenimiz, İSLAMİYET ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur." A.Türkeş
 
Burada yazılanları bir saattir okuyorum azda olsa bir fikir
sahibi oldum.Bazı arkadaşlar baya bilgili ve bilgi kaynaklarına sahip.
benimde kafamda bazı sorular var.Böyle konulara pek hakim değilim
o yüzdem sormak istiyorum.
Dünyamızda birbuçuk milyara yakın müslüman var.
Suudi Arabistanda Vahabiler.Irakta şiiler,
Türkiyede Sunniler hanifiler,bunların dışında
Maliki
Hanbeli
Selefiyye
Es'ariyye
Maturudiyye
Sia
Hâricilik
Caferiyye
Ismailiyye
Mutezile
Yezidiyye
Bektasilik
Kaderiyye
Cebriyye
Mürcie
Kadiyanilik
Dürzilik
Alevilik
Hurufilik
Melamiyye
Müsebbihe
Bahailik
Babilik
Nusayrilik gibi mezhepler var bi okadarda
tarikatlar var.Bu oluşumlar hiç şüphesizki
islamiyeti yaşamaya yaşatmaya çalıyordur.
Bu kadar ayrı gayrı varken İslami bir düzen
bu topraklarda ne kadar hakim olabilir..?

Türkiye Cumhuriyeti bize yetmezmi?

Eğer yanlıış bir cümle veya kelime
kullanmışsam şimdiden özür dilerim...
 
Hadi len ordan

ilk önce Türkçe konuşmayı öğren



Türban değil başörtüsü. Başörtüsüz de olmaz.

benim sözüm türban takanlara
başörtüsü takanlar ne taktıklarıı bilirler ben başörtüsü demedim



Dinimizi kötülemeye çalışıyorsun. Misyonermisin yoksa din düşmanımısın. Vatanım ve vatanımdaki islamiyet için canımı vermeye bile hazırım. Sözlerine dikkat et.


dini kötüleyen onun ne olduğunu bilmeyendir
dinimizde türban yoktur
baş bağlamak vardır
ama 40 milyona dışarıdan topuz aıp başa takmak
röntgen filmi alıp başa takmak hangi kitapta yazıyor


Sen gözünü biraz aç kardeşim. Zaten ülkeyi ele geçirmişler haberin yok. Ülke dış güçlerin istediği gibi yönetiliyor.


bu ortamı yaratan iktidara lafını söyle
ülkeyi dış güçlere teslim edenlere cevabını sandıkta ver
ben sadece burada yazı yazabiliyorum
anlaşmaları imzalayanlara sözünü sandıkta söyle
.


....................................................................
 
Geri
Üst