Dünya Bizi Nasil Aldatiyor?

Elensu

New member
Katılım
16 Mar 2006
Mesajlar
1,374
Reaction score
0
Puanları
0
“Yalan dünya…”


“Yalan dünya” tabirini duymuşuzdur. “Dünya fanidir” diye hep söyleriz. Ama acaba tutum ve davranışlarımız bu sözümüzü doğruluyor mu?

Evet, insan maddi hayata bu dünyada gözünü açar ve bir algı yanılmasıdır başlar. Nedir bu algı yanılması? Bütün hayatı, bu dünyadan ibaret sanmak…

Ne zamandan beri Müslümansın sorusuna ne cevap veririz? “Kâlu belâ”dan beri. Ne zamandır bu? Ruhlarımızın yaratıldığı an. Yani bizlere canlılık bahşeden ruhlarımız, bedenimizden önce de vardı. Ölünce ne olur? Bedene giren ruh ayrılır ve alem-i ervahtaki yerine gider. Yani ruhun hayatı devam eder. Kabir hayatı sonrasındaki sur ile ahiret hayatı başlar.

Dememiz o ki, dünya hayatı, bu serüven içinde, “ruh meal-ceset” yaşanan kısa bir süreyi ifade eder. Peygamber efendimizin tanımıyla, uzun yolculuk esnasında bir ağaç gölgesinde dinlenmek için geçirilecek bir vakit.

Nitekim bu aldanıştan uzaklaşmamız için Rabbimiz Fâtır Sûresi 5. ayette bizleri uyarmaktadır. Ayeti meal ve yorumuyla hatırlayacak olursak; “Ey insanlar! Allah'ın vâdi gerçektir.” Yani Kur’ân ve hadislerde haber verilen, ahiret hayatı vardır ve gerçekleşecektir.

“Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın.” Dünyada huzurlu ve mutlu yaşayacağım diye mal-mülk biriktirirken, ahiret hayatını ve her yaptığınızın hesabını vereceğinizi unutmayın.

“Ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın!” Sizi O’nun rahmetine çok aşırı güvendirmesin. ‘Nede olsa Allah affeder’ deyip günahlara dalmayın, boğulursunuz. Şeytan insana yaptıklarını hoş gösterir. Dünyanın gerçek, ahiretin hayal gibi hissedilmesine sebebiyet verebilir. Bazılarına ‘oraya giden ve gelen mi var?’ dedirtir. Bazılarının inandığından farklı bir hayat yaşamasına sebebiyet verir.

Dünya kalbe saplanınca…

İtiraf etmek gerekir ki; Dünya ve ahiret dengesini sağlamak, her şeyin, makam, mevki ve para ile değerlendirildiği bir asırda zordur. Dünyanın geçici olduğunu birçok müslüman söyler. Ama onların davranışları çoğu defa söylediklerini yalanlar mahiyettedir. Dünyanın kalbimizi işgal ve meşgul etmesi, ibadetlerden haz almamızı da engeller. Dengeli davranışlar ancak, insan tabiatına ters düşmeyen İslâmî bir eğitim ve ruhu huzura kavuşturan bir hayat sistemiyle mümkün olabilir.

İslam kimliğine sahip olmasına rağmen, İslâmî bakış açısına ve basirete eremeyen kişilerin, fikirleri de bulanık ve karışıktır. Böyle kimselerin inancı ve yaşayışları arasında da uçurum vardır. Diğer bir deyişle bunlar, inancının gereğinden habersizdirler. Önce kabul ettiklerini, yolda giderken inkâr eder hale gelebilirler. Gerçeğe uyacağına, hakikatleri kendine uydurma hastalığı baş gösterir. Tabi böyle olunca da, çelişki, zanlarla dolu bir beyin ve dengesiz davranışlar açığa çıkar. Dünya ahiret dengesi de ahiret aleyhine bozulur. Bütün gününü ve ömrünü dünyevi hedefler için harcayabilen kişi, 10’ar dakikadan 50 dakikasını Rabbinin huzur ve mutluluk çağrısına ayıramaz.

Oysa, bilinçli müslüman; iman, duygu, düşünce ve davranış dengesini kafa, kalp ve bedende gerçekleştiren insandır.

Dünya hayatının bizi nasıl oyaladığını görebilmek için yakın ve uzak hedeflerimizi gözden geçirmemiz yeterli olacaktır. Kariyer yapmak, ev, araba sahibi olmak, zengin olmak vs. Peki nerde kaldı ebedi hayat yatırımı? Akıllı adam ve Müslüman, öngörülü davranıp ebedi hayata yatırım yapan kişidir. Bir ayetin kültürümüze yansıması olarak hep söylenir, “ne verirsen elinle o gider seninle” (Bkz. Müzzemmil,73/20).

İnsan tabiatında dünyeviliğe düşkünlük vardır. Ama Müslüman olduğunu söyleyen insan, Allah’ın değer verdiği şeyleri tercih etmek durumundadır. “Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır” (Âl-i İmrân, 3/14). Akıllı adam neticeye göre davranır.

Din tembelliği benimsemez

Bilinçli Müslüman, hayatını Kur'ân ve Sünnet’in hükümlerine azami ölçüde uydurmağa çalışarak kişisel bütünlüğe erişir. Bilgi, inanç, davranış, günlük hayat tarzı birbirini desteklemeyecek olursa, dengesiz bir kişilik ortaya çıkar. Bu dengesizlik, söz ve davranış uyumsuzluğu da -Allah muhafaza- münafıkların özelliklerindendir.

Dünyayı kazanalım derken, ebedi hayatı kaybetmemek gerekir. Bazıları belli menfaatlere erişmek için; sıhhatlerini, huzurlarını, ömürlerini feda ederler. Netice olarak, hem dünyayı hem de ahireti kaybederler. Hayatımız belirsiz, faydasız ve irdelenmemiş bilgiler üzerine kurulursa; İslami bir istikamet olmayacak, günlük hayatın sarsıntıları, kişinin dengesini bozacaktır.

Tarihte ve günümüzde tasavvuf adına çalışmamayı adet edinmiş kimselerin, kendi miskinliklerini dine ve onun üst seviyeli bir uygulaması olan sofiliğe yükleme hakları yoktur. En güçlü tasavvuf ekollerinden biri olan Nakşibendîliğin en önemli vasıflarından biri, dışı halk ile, içi Hakk ile olabilmektir.

Tembelliğe ne din, ne de tasavvuf cevaz verir. Tasavvuf ehli, dünyayı tamamen terk etmekten ziyade, dünyayı kalbine koymamaya çalışır. Çünkü kalp Allah’ın feyiz ve nurunun tecelligâhıdır. O nurun tecelli edebilmesi için kalp günah ve dünyevilikten arındırılmalıdır ki, Allah’ın nuru o kalbde tecelli etsin. Misafir gelecek ev temizlendiği gibi, Allah’ın feyzinin ve Hz. Peygamberin sevgisinin yerleşmesi istenen kalp de her türlü fenalıktan arındırılmalıdır.

Denge insanı olan müslüman için ölçü, açık ve nettir. “Hemen ölecekmiş gibi ebedi hayat için çalışırken, kalıcı bir eser bırakabilmek için de dünya için çalışmalıdır.”

Ayetlerle dünya hayatının iç yüzü


Dünya kelime olarak, “aşağı” manasına gelir ve kendisine aşırı bağlananları aşağılaştırır. Menfaatçilik, insani değerleri öldüren bir tehlikedir. İnsanın dünya ve ahiret ile irtibatındaki zaafı, Kıyame Sûresi 20 ve 21. ayette Rabbimiz: “Hayır! Doğrusu siz, çarçabuk geçeni (dünya hayatını ve nimetlerini) seviyorsunuz da, ahireti bırakıyorsunuz” ifadesiyle dile getirmekte ve bu durumdaki kişileri kınamaktadır.

Hayat rehberimizdeki Fecr Sûresi’nin 15’ten 25’e kadar ayetlerini bu noktada meal ve yorum olarak bir hatırlayalım:


15- “İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde "Rabbim bana ikram etti" der.” Varlık zamanında iyidir, keyfi yerindedir.”

16- “Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa, o vakit de, "Rabbim beni zillete düşürdü." der.” Kötülükleri kendinden bilmez, bahane arar.”

17- “Hayır, doğrusu siz (Allah'tan ikrâm bekliyorsunuz, birbirinize ziyafet çekiyorsunuz ama kendiniz) yetim, muhtaç ve fakirlere ikrâm etmiyorsunuz.”

18- “Yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz,” Teşvik etmek sözlü veya fiili olabilir. Sözlü teşvikin geçerli olabilmesi için, fiili olarak bunun icra edilmesi gerekir.

19- “Size kalan mirası hak gözetmeden yiyorsunuz.” Kardeşler arası miras kavga ve ihtilafları göz önünde bulundurulunca, bu ayet daha net anlaşılabilir.

20- “Malı aşırı biçimde “yığmacasına” seviyorsunuz.” Paralar, katlar, yatlar, arabalar, vs.

21- “Hayır hayır! Yer birbiri ardınca sarsılıp dümdüz olduğu zaman,”

22- “Rabbin(in emri) geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman (her şey ortaya çıkacaktır).”

23- “O gün cehennem getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var!” O zaman pişman olmamak için günlük hayatımızda ahirete de yer ayırmalıyız. İbadet, tutum ve davranışlarımız ile hesabını verecek şekilde yaşamalı, ahiret sermayesi biriktirmeliyiz.

24- “Keşke bu (ahiret) hayatım için önceden bir şey yapsaymışım der.”

25- “Artık o gün, Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.” İş işten geçmiş olur. Son pişmanlık fayda vermez.


Dünya bizi aldatmasın, ahiret hayatı gerçektir. Aldanıp aldanmadığımızın göstergesi; fani dünya için neler yapıyoruz, ebedi hayat için neler yapıyoruz? Sorusuna verdiğimiz cevaptır. Hayat sermayesini dengeli bir insan ve iyi bir kul olarak değerlendirebilenlere müjdeler olsun.:ter:

(Alinti)DR.Huseyin EMIN SERT
 
Dün akşam işten çıkıp otobüs durağında bekliyorum eve gitmek için. Yola doğru baktım ve trafiğin çok sıkışık olduğunu ve bri sürü polis arabasının yolun ortasında beklediğini gördüm. meraklanıp oraya doğru dikkatlice baktım. Bir kaza olduğunu anlamıştım. Ama alışık olmadığım şey ise aynı yerde bir cenaze arabasının olmasıydı. Demek arabanın çarptığı kişi ölmüştü. Çok üzüldüm. Mübarek ramazan ayında evinde onu iftara bekleyen ailesi onun ölüm haberini alınca ne kadar üzüleceklerini düşündüm. Gözlerim doldu.

5 dakika kadar sonra mevtayı taşıyan cenaze aracı otobüs durağının arkasındaki boş alana geldi. Adli tıptan geldiğini düşündüğüm biri mevtayı geçici olarak içine koydukları tabuttan çıkardı ve işi gereği ölüm raporunu hazırlamak için adamı incelemeye başladı.

İşte herşey burada başladı. 10 metre ötemde bir ölü vardı. O tabutun içinde cansızdı. Hiçbir tepki veremiyor, konuşamıyor, hareket edemiyor. Maddi olarak ölüydü ama mana alemindeki yolculuğu daha yeni başlamıştı. Adli tıptan gelen adam vücudundaki yara izlerine bakabilmek için üzerindeki elbiseleri makasla kesip inceliyordu. Aman ALLAH'ım adam ölüydü. Bir insanı hayatınızda kaç defa o şekilde görebilirsiniz. İçimde daha önce hiç yaşamadığım bir fırtına başladı. Ölüm gözümün önündeydi. Ama adres ben değil başka bir insandı. Onun yerine kendimi koydum. Aman ALLAH'ım ölüm ne dehşetli bir hadise. Rabıta-i Mevt bu olsa gerek. Öldüğümü düşündüğümde aklıma gelen ilk şey; bana ahirette nasıl hesap soracaklar.. Yaptığım ibadetleri düşündüm, yapamadıklarımı da. Kendi kendime yaptığım ibadetler beni cennete sokmaya yetmez dedim ve ALLAH'ın merhametine sığındım. Bu arada gözyaşlarım artık gözlerimden aşağı süzülmek istiyordu ama insanların kalabalık olduğu bir yerde ağlamayı uygun görmediğim için kendimi engellemeye çalıştım ama nafile.

Bir insanın ölümüne değil,
öldükten sonra sorulacak hesabın şiddetini düşündüğüm için ağladım,
hayırlı amellerimin yetersizliğine ağladım,
ALLAH rızasını kazanmak için neden daha fazla ibadet etmedim diye ağladım, gereksiz işlere harcadığım zamanı neden ALLAH yolunda kullanamdım diye ağladım

Ama ağlamak, sızlanmak öldükten sonra fayda etmiyor. Ağlamak dünyada iken fayda veriyor. Ağlayıp kalbi sızlatmak ve ALLAH rızasına giden yolda yolcu olmak fayda veriyor. STV de yayınlanan büyük buluşma programını düşünüyorum şimdi. Kendi başıma geldiğini tahayyül ettiğim olaylar....

Arkadaşlar Elensu'nun anlattıkları doğru. Bu dünya yalan. Bir mola, bir askerlik, bir öğrencilik yada ne bileyim süresi belli olan bir yolculuk bu dünya.

Yaşarken peşine düştüğümüz, uğruna belkide yanlışları yapmayı kabullendiğimiz dünya menfaatinin ne kadar önemsiz ve ne kadar basit olduğunu , başka bir insanın ölüsünün 10 metre ötene konmasıyla anlayabiliyorsun.

Ölüm hepimizin sonu ve ne zaman geleceğini belli değil. Belki yarım saat sonra dışarı çıktığımda ölüm beni başka bir şekilde yakalayacak. Ve bu dünya artık yok olacak benim için.

Ölümü düşünün ve dünya hayatının süsüne aldanmayın, aldanmayalım. Kendi kıyametimiz başımıza gelmeden....
 
“Yalan dünya”
 
Aklı başında olup genede ölmeden bu dünyada baki kalacağını düşünen bir tek kişi yoktur şu dünyada fakat bunu hatırlamak o kadar rahatsız ederki bazılarını görmek istemezler tıpkı bir mezarlığın girişinde yazılı olan ayete moralimizi bozuyor diye saldıranlar gibi o ayet ordan insede ölümün var olduğunu biliyorlar fakat bunu görmek işlerine gelmiyor ölümü hatırlayıp ağzının tadı kaçsın istemiyor
Bu dünya böyle insanı kendisine öyle aşık ediyorki sonunda öleceğini bildiği halde bunu duymaya tahammül edemiyor insan
ölüm öyle bir şeyki kiminin moralini bozar çünkü ahireti düşünmek bile istemez kiminin moralini bozar axl kardeşin anlattığı gbi boşa geçen zamanların telafisinin olmadığı gelir insanın aklına burda önemli olan ölümü sürekli olarak hatırlamak geçmişte yaptığımız hatalardan ders çıkarmak gelecekte aynı hataları tekrarlamamıza vesile olmasını sağlamaktır

bide ölümü vuslat olarak görenler var (Hz. Mevlana) onların durumu çok ayrı onlar gibi olabilmek çok zor benim için şu anda olmak için uğraşılması gereken nokta bu dünyanın yalanlarından soyutlanmak için sürekli ölümü hatırlamak boşa geçen zamanlarımızı düşünmek bunlardan ders çıkarıp gelecekte aynı hatalara düşmemektir
 
Huzur-u İlahide bizi bekleyen hayata göre dünyada gördüğümüz her şey yalan olacaktır tabiki..Güzel konu güzel paylaşım Allah (c.c.) razı olsun HBK arkadaşım..
 
Allah razı olsun...Paylaşım çok gerekli bir ilaç niteliğinde....Eline sağlık...
 
teşekkür ederim emek verip verip bizim de okumamıza vesile olan arkadaşımıza
 
Geri
Üst