Mahyalara ‘Yaşasın açılım’ mı yazalım!
Mahyalara ‘Yaşasın açılım’ mı yazalım!
Bir Müslüman ordusundan asla rahatsızlık duymaz
İstanbul’un kurtuluş yıldönümü nedeniyle camilere asılan ’Ordumuza şükran
borçluyuz’, ’Ne mutlu Türküm diyene’ yazılı mahyalara tepki gösterenlere cevap Ceviz Kabuğu’ndan çıktı: Yaşasın Kürt açılımı, yaşasın Öcalan mı yazacaktık?
Haber: Neslihan Gürsoy
İstanbul’un Kurtuluş yıldönümü nedeniyle bazı camilere asıldıktan kısa süre sonra indirilen mahyalar bu hafta Ceviz Kabuğu’nda tartışıldı. Mahyalardaki “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözünün ırkçılık olduğunu iddia edenlerle, dinde ırkçılığa yer olmadığını söyleyenler Ceviz Kabuğu’nda karşı karşıya geldi. Usta gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun hazırlayıp sunduğu ART’de canlı yayınlanan Ceviz Kabuğu’nun bu haftaki konukları Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bayraktar ve Türk Diyanet Vakıf-Sen Başkanı Hazım Zeki Sergi idi. Bayraktar ve Sergi ders niteliğinde çarpıcı açıklamalarda bulundular. Prof. Dr. Mehmet Bayraktar camilere asılan Türkçe mahyaların rahatsızlık yaratma nedenini anlayamadığını belirterek İslam dininde ırkçılığa yer olmadığını söyledi. Türk Diyanet Vakıf-Sen Başkanı Sergi de Türk milletinin hiçbir zaman ırkçı olmadığını aksine zulüm gören milletlerin her zaman son kalesi, sığınma noktası olduğunun altını çizdi. Ceviz Kabuğu’na telefonla katılan İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı’nın “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyememesi ise izleyicilerden çok büyük tepki aldı.
’Türküm’den rahatsızlık
Programın başında, basında yer alan açıklamalarıyla camilere Türklüğü ve orduyu öven mahyaların asılmasına karşı olduğunu belirten Diyanet-Sen Başkanı Ahmet Yıldız, telefon konuğu olarak canlı yayına bağlandı. Türkçe mahyaları doğru bulmadığını açıklayan Yıldız, şunları söyledi: “Bundan rahatsız olanlar olabilir. ’Ne Mutlu Türk’üm Diyene’ye karşılık, ’Ne Mutlu Kürdüm’denebilir... ’Ne Mutlu Türküm Diyene’den rahatsızlık duyabilir insanlar. Bu söz zaten dağlara taşlara her yere yazılıyor.” Ahmet Yıldız’ın bu son cümlesi üzerine Hulki Cevizoğlu, “Evet, her yere yazılıyor. Camilere de yazılsa ne olur? Ne sakıncası var? Daha önce de bu gibi mahyalar yazılmış. ’Vatan sevgisi imandandır’denmiş mesela Arapça. Acaba Türkçe yazıldığı için mi bugün skandal olarak görülüyor bu olay” diye sordu.
Peygamberin övdüğü ordu
Türk Diyanet Vakıf-Sen Başkanı Hazım Zeki Sergi Türk milleti gibi her zaman dine hizmet etmiş bir milletin adından din adına rahatsız olunmasını anlayamadığını söyledi. Hz. Muhammed’in, “Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan!.Ve onu fetheden ordu ne güzel ordudur!” sözlerini hatırlatan Sergi, Mustafa Kemal’in ordusunun da İstanbul’u düşmandan kurtardığını kaydetti. Bunun üzerine Hulki Cevizoğlu da, “Peygamberin şereflendirdiği ordunun kumandanı, İstanbul’u düşmandan kurtaran kumandanın sözü, onun kurtardığı şehre asılamıyor...” dedi.
Irak’ta botlarla çiğnediler
Hazım Zeki Sergi ise, “Bir Bosnalının dediği gibi ’Varsa vatanın, vardır dinin imanın. Yoksa vatanın, yoktur dinin imanın” diye konuştu. Sergi şöyle devam etti: “Bu mahyalar çok önemli bir günde, 6 Ekim’de İstanbul’un Kurtuluş yıldönümü nedeniyle asılmıştır... Neden komplekse giriliyor anlamıyorum. Irak’ta o camileri botlarla çiğnediler. Orada binlerce kadının ırzına göz dikip, musallat oldular. Buna Türkiye de, İslam dünyası da sesini çıkarmadı.”
İstanbul Müftüsü, “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyemedi
Camilere asılan mahyalar konusunda en çok eleştirilen isimlerden biri de İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı idi. Çağrıcı, telefon konuğu olarak katıldığı Ceviz Kabuğu’nda konuyla ilgili açıklama yapmak yerine susmayı tercih etti. Toplumsal tartışma yaratan konuda taraf olmak istemediğini söyleyen ve Camilere asılan mahyalar ile içeriklerinden haberdar olmadığını belirten Çağrıcı, bu konuda sorumlu adres olarak vakıfları gösterdi. Prof. Dr. Çağrıcı’nın susmayı tercih etmesi konuklardan ve izleyicilerden tepki aldı. Mehmet Bayraktar, Çağrıcı’nın kendisinden beklenenin hem bir insan, hem de bir bilim insanı olarak susmak değil konuşmak olduğunu söyledi. Bayraktar, “Bilim insanı olarak önce biz konuşmalıyız. Her şeyden önce doğruların tarafı olmalıyız. Türkiye’nin gelişip kalkınması konuşmaya bağlıdır. Susmak korkunun alametidir. Nasıl ki içerde ve dışarıda herkes bizim adımıza konuşuyor, biz de konuşacağız. Din adamları ve bilim insanları özellikle konuşmalı.
Onlar susarsa vatandaş ne yapsın?” dedi. Hazım Zeki Sergi ise Mustafa Çağrıcı’yı şahsen tanıdığını, kendisinin bu mahyalara karşı çıkacak biri olmadığını söyledi. Sergi, “Hocam herhalde kendisine baskı yapılacağından çekindi” diye konuştu. Hulki Cevizoğlu ise Sergi’nin bu yorumu öncesinde Çağrıcı’ya, “Ben sizin mahyaların kaldırılmasını desteklediğinizi düşünüyorum. Ben müftü olsam ’ne var bunda asılsın, milli birlik ve beraberliği belirten sözler’derdim... İlim susarsa en büyük zalimlik olmaz mı?” dedi.
Kurtuluş mücadeleleri camilerde başladı
Türksav Başkanı Yahya Akengin de telefonla bağlandığı yayında yaratılan kavram karmaşasına dikkat çekti. “Ümmetçilik keşke olsa ama bir ütopya’dır” diyen Akengin ümmetçiliği milliyetçiliğin yerine koyarak bir operasyon yapılmaya çalışıldığını söyledi. Akengin, “Camiler kurtuluş mücadelelerinin başladığı yerler. Camilerin tepesindeki hilal bayrağımızda değil mi bizim? Açılıma zarar verilmesin diye şehitlikler de açılmasın isteniyor” dedi.
Usta gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun ‘Ceviz Kabuğu’, bu hafta Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bayraktar (solda) ile Türk Diyanet
Vakıf-Sen Başkanı Hazım Zeki Sergi’yi konuk etti. Bayraktar ve Sergi, ‘mahya’ konusu
tartışılan programda ders niteliğinde çarpıcı açıklamalarda bulundular.
Sözde açılım iflas etti
“Türk ordusuna şükran borcu taşımayanın imanından şüphe ederim” diyen Prof.
Dr. Öztürk: Bu mahyalar altında namaz olur mu diyenler gitsinler Irakta konuşsunlar
Halkın Yükselişi Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk telefon konuğu olduğu Ceviz Kabuğu’nda mahya tartışmasına yeni bir bakış açısı getirdi. “Bu tartışmanın başlaması açılım meselesinin iflasıdır” diyen Öztürk mahya tartışmasının birileri tarafından bilinçli olarak tertiplendiğini söyledi. Bu tartışmanın uzun bir zaman daha devam edeceğini belirten Prof. Dr. Öztürk şöyle konuştu: “Sapla saman burada bilerek birbirine karıştırıldı. Amaç yeni bir gündem yaratmak. Neyi açacaklarını anlamadık ama açılım meselesinin iflasıdır bu. Orada ” Ne Mutlu Türk’üm Diyene “ söylemi olmasaydı siz bu konuyu tartışıyor olmayacaktınız. Türk kelimesi geçtiği için bu tartışma başladı. Diyanet vakıflara, vakıflar müftülüklere atıyor ama bu siyasi iktidarın arkasındaki toplum mühendislerinin işidir. Türkiye üzerinde hegemonya kelime-i şahadet düşmanlarının işidir. Keşke oraya ” Ne mutlu Türküm diyene “ sözünü koyup oyuna gelmeselerdi. Oyuna gelmemiş, sıkışan birilerine yeni gündem vermemiş olurdunuz. Diğer yazılara kimse bir şey demeyecekti. Bu tartışmayı daha sürdürecekler. Planlı bir iş çünkü. Avrupa tarihi boyunca Türk deyince bir milleti anlamıştır. Millet bir inanç ve şuur birliğidir. Millet kavramının Kuransal bir kavram olduğunu, ırk olarak kullanılmadığını bilelim. Türk ordusuna şükran borcu taşımayanın İslam imanından şüphe ederim. Bu mahyalar altında namaz olur mu diyenler gitsinler Irakta konuşsunlar.” Yaşar Nuri Öztürk, İstanbul müftüsünün çekimser tavrı hakkında yorum yapmak istemediğini belirtti ancak şöyle bir eleştiride de bulunmadan geçmedi: “Müftülük işine beni sokmayın. Onların nefesi neye yeter ki. 70 senedir neye tepki gösterdiler ki?” Öztürk, Türkiye’nin bu güne kadar hiç olmadığı kadar büyük bir haçlı saldırısı altında olduğunu üstelik bu saldırıya hiç olmadığı kadar da içerden destek bulduğunu söyledi.
Dağdaki pisliğin ekmeğine yağ
Programın sonunda Ceviz Kabuğu’nu arayan bir ev hanımı tartışmaların ne kadar yerinde olduğunu ya da olmadığını ortaya koyan bir açıklama yaptı. Gaziantep Nizip İlçesi Keklik Köyü’nden aradığını belirten Ülger Yılmaz, kendisinin ve ailesinin Kürt olduğunu ve Kürt oldukları için asla eziklik hissetmediklerini söyledi. “Kürdüm... Bu güne kadar hiçbir baskı ile karşılaşmadım. Kardeşim okudu, öğretmen oldu. Başka akrabalarım asker, polis oldu. Köyümde herkes okumuş ve kimse Kürt olduğu için ezilmiyor. Kürt açılımı diye bir şey yok. Bu dışarıdan birilerinin, dağdaki pisliğin ekmeğine yağ sürüyor.”
Türkler de Kürtler de tarih bilmiyor
Mehmet Bayraktar bu açıklama üzerine, “Biz sadece din kardeşi değil aynı zamanda Kürtlerle ırkdaşız da. Ne Türkler tarih biliyor ne Kürtler” dedi. “Tarihte nerede Türk varsa orada Kürt, nerede Kürt varsa orada Türk var” diyen Bayraktar şöyle konuştu: “19. yüzyılda birileri geldi sen Türksün, sen Kürtsün diye milleti ayrıştırdı. Casus misyonerler o zaman ülkede nasıl cirit atıyorsa bugün de öyle. ’Bir damla petrol bir varil kandan değerlidir’diyorlar. Bu yüzden tarihi okumalı ve iyi bilmeliyiz.”
Keşke resmi ideolojimiz olsaydı
Prof. Dr. Mehmet Bayraktar, “Keşke resmi bir ideolojimiz olsaydı da bu perişan hale düşmeseydik” dedi. Mahyaların açılıma ters olduğunu söyleyenlere açılımdan ne beklediklerini sormak gerektiğini ifade eden Bayraktar şöyle devam etti: “Eğer açılımdan anladıkları bölünmeyse mahyalardan rahatsız olurlar. Değilse olmamaları lazım. Sadece birlik beraberliğimize değil dine de yapıyorlar bunu. Ilımlı İslam diye bir şey attılar ortaya. Resmi ve gayrı resmi ideoloji Amerikan sosyologların ortaya attığı kavramlardır. Bunlara karşı keşke derin bir devlet ideolojisi, resmi bir ideoloji olsa diye düşünürüm. Resmi ideoloji olmadığı için gençler perişan halde. Gençler IMF kadar Atatürk’e bunları yapanlara da tepki göstermeli.” Hulki Cevizoğlu ise mahyalarla ilgili açıklamaların da akla “bunu resmi ideoloji yapıyorsa hangi resmi ideoloji astırdı? Hangisi indirtti? Türkiye’de kaç tane resmi ideoloji var?” sorusunun geldiğini söyledi. Cevizoğlu, mahya asmanın Kürt açılımına aykırı olduğunu da öne sürenlerin olduğuna dikkat çekerek “o zaman yaşasın Kürt açılımı ya da yaşasın Öcalan mı yazacaktık?” dedi.
12/10/2009 08:01
kaynak