BAŞLARKEN
Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre depresyon 2010 yılında insanları en çok etkileyecek hastalıkların arasında yer alacak. Depresyon, genç-yaşlı, zengin-fakir ayırt etmiyor. Ama özellikle kadınları etkiliyor. Kadınlara biçilen pek çok rol (anne, eş, kız çocuğu, çalışan kadın vs) depresyon konusunda daha fazla uyarana maruz kalmalarına yol açıyor. Hastalıkla mücadelede ilk adım, hastalığın iyi tanınması. Depresyona yol açan ya da onu ortaya çıkaran etkenlerin -ki sürekli kullanılması gereken ilaçlardan kişinin sevdiği semtten ayrılmak zorunda kalmasına kadar uzanan ve giderek kalabalıklaşan bir liste söz konusu- bilinmesi. Bu, hızlı ve etkin tedavi için ilk şart. Tedavi edilmeyen ve sık sık tekrarlayan depresyon, uzun yıllara yayılan etkisiyle yaşamayı 'bir çile, sıkıntı ve acı' vesilesi haline getiriyor. Bu dizide kendinizde ve çevrenizdekilerde depresyon belirtilerini tanımlamanız ve uygun tedaviyi seçmeniz konusunda ipuçları bulacaksınız.
Yaşamaktan zevk alamıyor musunuz? İlgi ve isteklerinizde azalma var mı? Sık sık karamsar düşüncelere kapılıp kendinizi bitkin, halsiz hissettiğiniz oluyor mu? Uyku düzeninizde ve iştahınız bozukluk var mı? Kilo kaybediyor musunuz? Bedeninizde ağrı, göğsünüzde baskı oluyor mu? Cinsel sorununuz var mı? Uluslararası Depresyonları Önleme ve Tedavi Komitesi'nin depresyon hastalarının tanınması ve tedavisi amacıyla hazırladığı tanı ölçüsü olan bu sorulardan birkaçına 'evet' diyorsanız, siz de depresyon belirtileri taşıyorsunuz demektir. Depresyon dünya genelinde görülme sıklığı yüzde 10-20 arasında değişen bir hastalık. "Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, 2010 yılında depresyon insanları en çok etkileyecek hastalıklardan biri olacak. Genel nüfus içinde yüzde 8'den söz ediliyor. Avrupa'da pratisyen hekimlerin muayenehanelerinde yapılan araştırmaya göre, ilk defa başvuran hastalar arasında depresyonun görülme oranı ise yüzde 18 olarak belirlendi" diyen Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Esat Oğuz Göktepe sorularımızı yanıtladı.
İstanbul obsesifleri yoruyor
Depresyonun yaşam biçimimizle nasıl bir ilişkisi var?
Mesela İstanbul'u ele alalım. Bu şehrin bazı özellikleri hastalıkların ortaya çıkmasına sebep oluyor. İstanbul panik ataklara sebep olabilecek özellikler taşıyor. Deniz var, köprüler var, gökdelenler, trafik ve kaos. Bazı insanlar korku nedeniyle vapura bile binemiyor. 'Obsesif' diye tanımladığımız, titiz, dakik insanlar vardır. Şehrin bu yapısı onları çok etkiliyor. Mesela gecikmek onlar için ölümdür. Görevini tam istediği gibi yapamamak onları etkiliyor. Yani burada birçok şey sizin dışınızdaki şartlara bağlı, kontrol edemiyorsunuz. Böyle olunca depresyon daha sık görülüyor. Sevdiği bir insanı kaybetmek, sevdiği muhitten taşınmak da depresyona yol açabiliyor.
Depresyonu nasıl tanımlıyorsunuz?
Bedensel belirtileri ağrılar olabiliyor. Mesela baş ağrısı, vücutta gezinen ağrı gibi. İnsanlar çoğunlukla bu ağrılar yüzünden pratisyen hekimlere, dahiliyecilere gider ve sebep bulunamaz. Beş-altı hekim gezip bize ulaşırlar. Bu da vakit kaybı demek. Depresyon öyle bir hastalık ki insanı ölüme götürebiliyor.
İntihar riski açısından mı?
Depresyondakilerin yüzde 15'inde intihar sonucu ölüm meydana gelebiliyor. Bu yüksek bir oran. Depresyonu psikiyatristlerin hayat kurtarabildiği hastalık olarak düşünüyoruz.
Depresyonun nedenleri nelerdir?
Kayıplar, bütün hayatımızı etkileyen şeyler, doğum, ölüm, hastalık, işe girip çıkma, evlenmek-boşanmak, aklınıza gelen pek çok şey neden olabilir. Depresyon içsel bir hastalık aynı zamanda. Yani biyokimya ile, beyinle ilgili. Yani depresyon beynin kendi ürettiği malzemelerin azalmasıyla ilgili.
Depresyonu ortaya çıkaranlar
Bir tetikleme sonucu mu oluşuyor?
Tetikleme içten veya dıştan olabiliyor. İçten derken genleri söyleyebiliriz. Birinci derece yakınlarında depresyon olan kişinin, hastalığa yakalanması üç-beş kat daha fazladır. Nedenler arasında biyokimyasal etkenler de var. Depresyonu ortaya çıkaran ilaçlar var. Örneğin eskiden tansiyon tedavisinde kullanılan 'rezerpin' etken maddeli ilaç. Polikliniğe gelen hastalar bu ilacı kullanıyorsa hemen bıraktırıyoruz. Yeni tansiyon ilaçları bu etkiye sahip değil. Hastalıklar da depresyona sebep oluyor. Bunlardan en önemlisi mevsim itibarıyla de şu sıralar sıklıkla gördüğümüz grip.
Grip depresyon mu yapıyor?
Grip, depresyonun en önemli ortaya çıkartıcı sebeplerinden biri. Grip, hastalığın bazen ilk defa ortaya çıkmasına neden olabildiği gibi bazen de tekrarlanmasına yol açıyor.
Peki burada mekanizma nasıl işliyor?
Bunu kesin olarak bilmiyoruz ama nedeni, temel olarak beyindeki 'serotonin' ve 'noradrenalin' denilen maddelerin azalması olabilir. Bu iki madde 'nörotransmiter' yani iletici dediğimiz maddelerdir. Bunların beyindeki rolü, sinir hücreleri arasında iletişimi sağlamak. Sinaps dediğimiz bir aralık var beyin hücreleri arasında. Sinaps, iki hücrenin birleştiği yerdir. 1 milimetrenin milyonda biri kadar bir alanda mesaj alışverişi olur. Noradrenalin ve serotoninin sinaps aralıklarında yeterince bulunmaması depresyonun en önemli nedenlerinden. Grip sonucu da bunların azalması söz konusu. Polikliniğimizde depresyon hastalarını tedavi ettikten sonra tekrarlanmaması için grip aşısı olmalarını öneriyoruz.
Başka hastalıkların da benzer şekilde depresyona yol açması söz konusu mu?
Depresyon ile ilişkili o kadar çok şey var ki. Bazı antibiyotikler, ağrı kesiciler, hatta psikiyatride kullanılan bazı ilaçlar da etkili. Mesela alkol tedavisinde kullanılan bir ilaç da neden oluyor. Nöroloji ile ilgili hastalıkların hemen hepsi depresyonla ilişkili. Hatta siz bir trafik kazası geçirseniz ve kısa süreli bir sarsıntı, yani kafa travması yaşasanız bile bu, birkaç ay içinde depresyona neden olabilir.
Depresyon kaç kez tekrarlayabilir?
Sayısıyla ilgili bilgi vermek zor. Ancak hastalığın yüzde 50'den fazlası tekrarlayabiliyor.
İkinci kez geçirilen depresyon birinciden daha mı hafif yoksa daha mı ağır?
Bazen daha ağır olabilir ama genel eğilim şöyle. Depresyon bir kez geçirildikten sonra tekrar başlarsa, hasta bize geliyor. Yani belirtiler başladığında, hasta artık onu tanıdığı için kötüleşmesini önlemek mümkün.
Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre depresyon 2010 yılında insanları en çok etkileyecek hastalıkların arasında yer alacak. Depresyon, genç-yaşlı, zengin-fakir ayırt etmiyor. Ama özellikle kadınları etkiliyor. Kadınlara biçilen pek çok rol (anne, eş, kız çocuğu, çalışan kadın vs) depresyon konusunda daha fazla uyarana maruz kalmalarına yol açıyor. Hastalıkla mücadelede ilk adım, hastalığın iyi tanınması. Depresyona yol açan ya da onu ortaya çıkaran etkenlerin -ki sürekli kullanılması gereken ilaçlardan kişinin sevdiği semtten ayrılmak zorunda kalmasına kadar uzanan ve giderek kalabalıklaşan bir liste söz konusu- bilinmesi. Bu, hızlı ve etkin tedavi için ilk şart. Tedavi edilmeyen ve sık sık tekrarlayan depresyon, uzun yıllara yayılan etkisiyle yaşamayı 'bir çile, sıkıntı ve acı' vesilesi haline getiriyor. Bu dizide kendinizde ve çevrenizdekilerde depresyon belirtilerini tanımlamanız ve uygun tedaviyi seçmeniz konusunda ipuçları bulacaksınız.
Yaşamaktan zevk alamıyor musunuz? İlgi ve isteklerinizde azalma var mı? Sık sık karamsar düşüncelere kapılıp kendinizi bitkin, halsiz hissettiğiniz oluyor mu? Uyku düzeninizde ve iştahınız bozukluk var mı? Kilo kaybediyor musunuz? Bedeninizde ağrı, göğsünüzde baskı oluyor mu? Cinsel sorununuz var mı? Uluslararası Depresyonları Önleme ve Tedavi Komitesi'nin depresyon hastalarının tanınması ve tedavisi amacıyla hazırladığı tanı ölçüsü olan bu sorulardan birkaçına 'evet' diyorsanız, siz de depresyon belirtileri taşıyorsunuz demektir. Depresyon dünya genelinde görülme sıklığı yüzde 10-20 arasında değişen bir hastalık. "Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, 2010 yılında depresyon insanları en çok etkileyecek hastalıklardan biri olacak. Genel nüfus içinde yüzde 8'den söz ediliyor. Avrupa'da pratisyen hekimlerin muayenehanelerinde yapılan araştırmaya göre, ilk defa başvuran hastalar arasında depresyonun görülme oranı ise yüzde 18 olarak belirlendi" diyen Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Esat Oğuz Göktepe sorularımızı yanıtladı.
İstanbul obsesifleri yoruyor
Depresyonun yaşam biçimimizle nasıl bir ilişkisi var?
Mesela İstanbul'u ele alalım. Bu şehrin bazı özellikleri hastalıkların ortaya çıkmasına sebep oluyor. İstanbul panik ataklara sebep olabilecek özellikler taşıyor. Deniz var, köprüler var, gökdelenler, trafik ve kaos. Bazı insanlar korku nedeniyle vapura bile binemiyor. 'Obsesif' diye tanımladığımız, titiz, dakik insanlar vardır. Şehrin bu yapısı onları çok etkiliyor. Mesela gecikmek onlar için ölümdür. Görevini tam istediği gibi yapamamak onları etkiliyor. Yani burada birçok şey sizin dışınızdaki şartlara bağlı, kontrol edemiyorsunuz. Böyle olunca depresyon daha sık görülüyor. Sevdiği bir insanı kaybetmek, sevdiği muhitten taşınmak da depresyona yol açabiliyor.
Depresyonu nasıl tanımlıyorsunuz?
Bedensel belirtileri ağrılar olabiliyor. Mesela baş ağrısı, vücutta gezinen ağrı gibi. İnsanlar çoğunlukla bu ağrılar yüzünden pratisyen hekimlere, dahiliyecilere gider ve sebep bulunamaz. Beş-altı hekim gezip bize ulaşırlar. Bu da vakit kaybı demek. Depresyon öyle bir hastalık ki insanı ölüme götürebiliyor.
İntihar riski açısından mı?
Depresyondakilerin yüzde 15'inde intihar sonucu ölüm meydana gelebiliyor. Bu yüksek bir oran. Depresyonu psikiyatristlerin hayat kurtarabildiği hastalık olarak düşünüyoruz.
Depresyonun nedenleri nelerdir?
Kayıplar, bütün hayatımızı etkileyen şeyler, doğum, ölüm, hastalık, işe girip çıkma, evlenmek-boşanmak, aklınıza gelen pek çok şey neden olabilir. Depresyon içsel bir hastalık aynı zamanda. Yani biyokimya ile, beyinle ilgili. Yani depresyon beynin kendi ürettiği malzemelerin azalmasıyla ilgili.
Depresyonu ortaya çıkaranlar
Bir tetikleme sonucu mu oluşuyor?
Tetikleme içten veya dıştan olabiliyor. İçten derken genleri söyleyebiliriz. Birinci derece yakınlarında depresyon olan kişinin, hastalığa yakalanması üç-beş kat daha fazladır. Nedenler arasında biyokimyasal etkenler de var. Depresyonu ortaya çıkaran ilaçlar var. Örneğin eskiden tansiyon tedavisinde kullanılan 'rezerpin' etken maddeli ilaç. Polikliniğe gelen hastalar bu ilacı kullanıyorsa hemen bıraktırıyoruz. Yeni tansiyon ilaçları bu etkiye sahip değil. Hastalıklar da depresyona sebep oluyor. Bunlardan en önemlisi mevsim itibarıyla de şu sıralar sıklıkla gördüğümüz grip.
Grip depresyon mu yapıyor?
Grip, depresyonun en önemli ortaya çıkartıcı sebeplerinden biri. Grip, hastalığın bazen ilk defa ortaya çıkmasına neden olabildiği gibi bazen de tekrarlanmasına yol açıyor.
Peki burada mekanizma nasıl işliyor?
Bunu kesin olarak bilmiyoruz ama nedeni, temel olarak beyindeki 'serotonin' ve 'noradrenalin' denilen maddelerin azalması olabilir. Bu iki madde 'nörotransmiter' yani iletici dediğimiz maddelerdir. Bunların beyindeki rolü, sinir hücreleri arasında iletişimi sağlamak. Sinaps dediğimiz bir aralık var beyin hücreleri arasında. Sinaps, iki hücrenin birleştiği yerdir. 1 milimetrenin milyonda biri kadar bir alanda mesaj alışverişi olur. Noradrenalin ve serotoninin sinaps aralıklarında yeterince bulunmaması depresyonun en önemli nedenlerinden. Grip sonucu da bunların azalması söz konusu. Polikliniğimizde depresyon hastalarını tedavi ettikten sonra tekrarlanmaması için grip aşısı olmalarını öneriyoruz.
Başka hastalıkların da benzer şekilde depresyona yol açması söz konusu mu?
Depresyon ile ilişkili o kadar çok şey var ki. Bazı antibiyotikler, ağrı kesiciler, hatta psikiyatride kullanılan bazı ilaçlar da etkili. Mesela alkol tedavisinde kullanılan bir ilaç da neden oluyor. Nöroloji ile ilgili hastalıkların hemen hepsi depresyonla ilişkili. Hatta siz bir trafik kazası geçirseniz ve kısa süreli bir sarsıntı, yani kafa travması yaşasanız bile bu, birkaç ay içinde depresyona neden olabilir.
Depresyon kaç kez tekrarlayabilir?
Sayısıyla ilgili bilgi vermek zor. Ancak hastalığın yüzde 50'den fazlası tekrarlayabiliyor.
İkinci kez geçirilen depresyon birinciden daha mı hafif yoksa daha mı ağır?
Bazen daha ağır olabilir ama genel eğilim şöyle. Depresyon bir kez geçirildikten sonra tekrar başlarsa, hasta bize geliyor. Yani belirtiler başladığında, hasta artık onu tanıdığı için kötüleşmesini önlemek mümkün.