- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Demokrasi, hukuk, yaşama hakkı, özgürlükler...
Gözaltılar, işkenceler, tecrit...
Gözaltı ve cezaevi.
İkisi çok önemli!..
Bir gösteri sırasında coplanan gençler, yerlerde saçlarından tutulup sürüklenen genç kızlar!
28 yaşındaki Engin Ceber, Sarıyer’de arkadaşlarıyla birlikte “Yürüyüş” dergisi satarken polisçe yakalanıp gözaltına alındı. Gözaltındayken işkence gördü. Sonra yargıç önüne çıkarıldı ve tutuklanıp Metris’e gönderildi.
Asıl işkence Metris Cezaevi’nde yapıldı Engin’e.
Komaya girdi, hastaneye kaldırıldı. Yaşama umudu yoktu. Bir gün sonra yaşam destek ünitesine bağlandı.
Engin Ceber kurtarılamadı ve genç yaşında öldü.
Geçen hafta pazar günü bu olayı anlattım...
Adalet Bakanlığı müfettişleri Bakan Mehmet Ali Şahin’in buyruğuyla Metris’te soruşturma başlattı ve gardiyanların işkence yaptıklarını saptadı.
Bakan Şahin, özür diledi; “İşkenceyle öldü özür dileriz!”
19 gardiyan “şimdilik” açığa alındı.
Bunun adına da Türkiye’de “idari soruşturma” denilir...
Türkiye Cumhuriyet’i gerçekten demokratik bir hukuk devleti midir?
Bence hayır!
Bir hukuk devletinde tutuklu ve hükümlüler, suçları ne olursa olsun devletin anayasal güvencesi altındadır.
Hukuk devletinde; polis olsun, jandarma olsun, gardiyan olsun, bir tutuklu ve hükümlüye işkence yapamaz.
Cezaevlerinden gelen tutuklu ve hükümlülerin mektuplarını zaman zaman okurlarla paylaşıyorum.
Kanserden kalp yetmezliğine değin her çeşit hastalık cezaevlerinde var. Hastalar tedavi edilmiyor. Ölümcül olanlar iş işten geçtikten sonra hastaneye kaldırılıyor.
***
İşkence insanlık suçudur!
Türk aydınları, yazarları, bilim insanları, gençler, emekçiler 12 Mart’ın ve 12 Eylül’ün işkence tezgâhlarından geçti.
Benim kuşağım işkencede ölüm olaylarının tanığıdır!
İşkencecileri bilir!
İşkenceci başlarının demokratik dönemlerde bakan, milletvekili, vali, emniyet müdürü olduklarını da bilir!
2008 yılında işkence sürüyor cezaevlerinde...
Tecrit sürüyor!
12 Eylül’de Diyarbakır, Eskişehir, Aydın cezaevleri işkencelerin merkezi değil miydi? Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde “DAL” adı verilen birim, işkencenin merkezi değil miydi?
12 Mart 1971 sonrası “Ziverbey Köşkü”ünde kaç subay, kaç yazar, gazeteci, aydın geçti işkencecilerin elinden?
İşkence bir insanlık suçudur!
Bu suç “idari soruşturma” kılıfıyla örtülmez demokratik bir hukuk devletinde.
28 yaşındaki Engin Ceber’i işkenceyle öldürenler bağımsız yargı önünde yargılanmalıdırlar...
Türkiye’de “darbecilerden hesap sorulsun” diye sabah akşam konuşan, köşelerinde yazılar döktürenler, ne AKP iktidarının yolsuzluklarına ilişkin ne de gözaltılarda ve cezaevlerindeki işkenceye, tecride ilişkin söz ediyorlar.
Bilerek Almanya Deniz Feneri soygununu, Dişli olayını örtmeye çalışıyorlar!
***
Haydi darbecilerden hesap soralım!
Bunun için önce Kenan Paşa’dan başlamak gerekmez mi?
12 Eylül sonrası 50 genç insanımız idam edildi, 171 kişi işkenceden öldü, milyonlarca kitap yakıldı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi işten atıldı...
“Siyasal İslam” 12 Eylül döneminde palazlandı, tarikat şeyhi Fethullah Gülen’le 1982 Anayasa’sı için pazarlık yapıldı, Atatürk’ün kurduğu Türk Tarih ve Türk Dil Kurumu kapatıldı.
Başbakan Tayyip Bey şu Hrant Dink cinayetinin, Malatya katliamının, Trabzon’daki Rahip Santoro cinayetinin üzerindeki örtüyü kaldırsın; Danıştay saldırısının görünmeyen yüzlerini ortaya çıkarsın!
Bunu yapabilmek için “örgütlü mafya”nın üzerine bazı soslar atıp “örgütlü çete” kandırmacasıyla halkı oyalamasın!
Hrant Dink’in avukatları ne diyor:
“Mahkemede okunmayan 75 sayfalık istihbarat raporundaki devlet sırrının ne olduğu açıklansın.”
Devlet içindeki örgütlü çetelerden kurtulmak mı istiyorsunuz? Saydam hukuk devletinden yana mısınız?
İşte fırsat çıktı...
Açıklayın devlet sırrını o zaman!
HİKMET ÇETİNKAYA
Kaynak
Gözaltılar, işkenceler, tecrit...
Gözaltı ve cezaevi.
İkisi çok önemli!..
Bir gösteri sırasında coplanan gençler, yerlerde saçlarından tutulup sürüklenen genç kızlar!
28 yaşındaki Engin Ceber, Sarıyer’de arkadaşlarıyla birlikte “Yürüyüş” dergisi satarken polisçe yakalanıp gözaltına alındı. Gözaltındayken işkence gördü. Sonra yargıç önüne çıkarıldı ve tutuklanıp Metris’e gönderildi.
Asıl işkence Metris Cezaevi’nde yapıldı Engin’e.
Komaya girdi, hastaneye kaldırıldı. Yaşama umudu yoktu. Bir gün sonra yaşam destek ünitesine bağlandı.
Engin Ceber kurtarılamadı ve genç yaşında öldü.
Geçen hafta pazar günü bu olayı anlattım...
Adalet Bakanlığı müfettişleri Bakan Mehmet Ali Şahin’in buyruğuyla Metris’te soruşturma başlattı ve gardiyanların işkence yaptıklarını saptadı.
Bakan Şahin, özür diledi; “İşkenceyle öldü özür dileriz!”
19 gardiyan “şimdilik” açığa alındı.
Bunun adına da Türkiye’de “idari soruşturma” denilir...
Türkiye Cumhuriyet’i gerçekten demokratik bir hukuk devleti midir?
Bence hayır!
Bir hukuk devletinde tutuklu ve hükümlüler, suçları ne olursa olsun devletin anayasal güvencesi altındadır.
Hukuk devletinde; polis olsun, jandarma olsun, gardiyan olsun, bir tutuklu ve hükümlüye işkence yapamaz.
Cezaevlerinden gelen tutuklu ve hükümlülerin mektuplarını zaman zaman okurlarla paylaşıyorum.
Kanserden kalp yetmezliğine değin her çeşit hastalık cezaevlerinde var. Hastalar tedavi edilmiyor. Ölümcül olanlar iş işten geçtikten sonra hastaneye kaldırılıyor.
***
İşkence insanlık suçudur!
Türk aydınları, yazarları, bilim insanları, gençler, emekçiler 12 Mart’ın ve 12 Eylül’ün işkence tezgâhlarından geçti.
Benim kuşağım işkencede ölüm olaylarının tanığıdır!
İşkencecileri bilir!
İşkenceci başlarının demokratik dönemlerde bakan, milletvekili, vali, emniyet müdürü olduklarını da bilir!
2008 yılında işkence sürüyor cezaevlerinde...
Tecrit sürüyor!
12 Eylül’de Diyarbakır, Eskişehir, Aydın cezaevleri işkencelerin merkezi değil miydi? Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde “DAL” adı verilen birim, işkencenin merkezi değil miydi?
12 Mart 1971 sonrası “Ziverbey Köşkü”ünde kaç subay, kaç yazar, gazeteci, aydın geçti işkencecilerin elinden?
İşkence bir insanlık suçudur!
Bu suç “idari soruşturma” kılıfıyla örtülmez demokratik bir hukuk devletinde.
28 yaşındaki Engin Ceber’i işkenceyle öldürenler bağımsız yargı önünde yargılanmalıdırlar...
Türkiye’de “darbecilerden hesap sorulsun” diye sabah akşam konuşan, köşelerinde yazılar döktürenler, ne AKP iktidarının yolsuzluklarına ilişkin ne de gözaltılarda ve cezaevlerindeki işkenceye, tecride ilişkin söz ediyorlar.
Bilerek Almanya Deniz Feneri soygununu, Dişli olayını örtmeye çalışıyorlar!
***
Haydi darbecilerden hesap soralım!
Bunun için önce Kenan Paşa’dan başlamak gerekmez mi?
12 Eylül sonrası 50 genç insanımız idam edildi, 171 kişi işkenceden öldü, milyonlarca kitap yakıldı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi işten atıldı...
“Siyasal İslam” 12 Eylül döneminde palazlandı, tarikat şeyhi Fethullah Gülen’le 1982 Anayasa’sı için pazarlık yapıldı, Atatürk’ün kurduğu Türk Tarih ve Türk Dil Kurumu kapatıldı.
Başbakan Tayyip Bey şu Hrant Dink cinayetinin, Malatya katliamının, Trabzon’daki Rahip Santoro cinayetinin üzerindeki örtüyü kaldırsın; Danıştay saldırısının görünmeyen yüzlerini ortaya çıkarsın!
Bunu yapabilmek için “örgütlü mafya”nın üzerine bazı soslar atıp “örgütlü çete” kandırmacasıyla halkı oyalamasın!
Hrant Dink’in avukatları ne diyor:
“Mahkemede okunmayan 75 sayfalık istihbarat raporundaki devlet sırrının ne olduğu açıklansın.”
Devlet içindeki örgütlü çetelerden kurtulmak mı istiyorsunuz? Saydam hukuk devletinden yana mısınız?
İşte fırsat çıktı...
Açıklayın devlet sırrını o zaman!
HİKMET ÇETİNKAYA
Kaynak