Din adına...

ya bu adam kimki insanlarin namusuna dil uzatabilecek kadar kustahlasabiliyor!!!! hele bide turban takan ve takmayan diye sacma bi sekilde kategorilendirerek yapıyor bu isi Ayıp kardesim ayıp az dinini bil sonra yaz boyle sacmalıkları herkes ibadetlerini kendisi içi yapar sen nereden biliyorsun ki turban takmayan birinin evde 5 vakit namazını kılmadıgını ibadetleri yapmadıgını..bide namusuna dil uzatıyorsun tanımadıgın insanların ayıp be ayıp..
 
"ALLAH İLE ALDATMANIN" EN CANLI ÖRNEĞİ

10 YTL'ye ettiği duayla, kanser dahil tüm dertlere çare bulduğunu öne süren sözde hocanın, '2 dakikalık jet seansına' akın edenler iki katlı salona sığmadı


'ALLAH ile aldatmanın' en canlı örneği Erzurum'da yaşandı. Hocalıkla bir bağı olmamasına rağmen 'hoca' lakabını kullanan Tuncer Çiftçi'ye dua ettirmek için, bin 500 kişi, 10'ar YTL ödeyerek Halk Eğitim Merkezi'ni hınca hınç doldurdu. Bir o kadarı da, dışarda kaldı

TOPLU SEANSA TEK DUA

SALONU dolduranlar, cd'den ilahi okunurken dertlerini ya da dileklerini küçük kağıtlara yazarak, görevlilere teslim etti. İlahi bitince, sahneyi Çiftçi aldı. Katılanlardan ellerini kalplerinin üstüne koyup, gözlerini kapatmasını istedikten sonra, tüm dilekler için 2 dakika süren bir dua okudu.

ANLAŞILMADAN AĞLATTI

ÇİFTÇİ'nin hangi duayı, hangi dilde okuduğu, ses tertibatının bozuk olması nedeniyle anlaşılamazken, salondakiler 'jet duadan' sonra gözyaşına boğuldu. Savcılık, Çiftçi'nin 'konser' izniyle düzenlediği toplu dua seansı için soruşturma başlattı.

Allah rızası için pamuk eller cebe

Ettiği dualarla her türlü hastalığı iyileştirdiğini iddia eden Tuncer Çiftçi, 10 YTL karşılığında 'şifa' dağıttı!
KOCAELİ'de yayın yapan bir radyonun sahibi, ilkokul mezunu Tuncer Çiftçi, Erzurum'daki radyoların birinin davetlisi olarak geldiği kentte, kendisine 'hoca' diye seslenen kalabalık için 10 YTL karşılığında bol bol 'jet' dua etti. 500 kişi kapasiteli Erzurum Halk Eğitim Merkezi, kalabalığa cevap vermeyince yüzlerce kişi de dışarıda kaldı.

BUNUN DA BİR BEDELİ VARMIŞ!

Her ne kadar allah için bu işi yaptığını söylese de, programın paralı olduğunu öğrenerek içeri girmeyen vatandaşları, 'Arabayla geldim, salon tuttum, iki gündür otelde kalıyorum. Güvenlikçilere, ses cihazlarına para ödüyorum. Bana da yazık?' sözleriyle ikna etmeye çalıştı. Çiftçi'nin sitem dolu sözlerinin ardından, bazı vatandaşlar salona girdi.

ALLAH RIZASI İÇİN YAPIYORMUŞ!

ÇİFTÇİ, 'Herkese yardımcı olmaya çalışıyorum. Halkı sömürdüğümü düşünüyorlar ama ben bunu Allah rızası için yapıyorum. Bu tür organizasyonlar da para ile oluyor. Masrafları karşılamak durumundayız' diye konuştu. 'Konser' adı altında düzenlenen programını takibe alan Cumhuriyet Savcılığı, olayla ilgili soruşturma başlattı.

Kalemi kapan istekte bulundu

Hoca lakaplı Tuncer Çiftçi'nin dualarından medet umanlar, sorunlarını yazdıkları küçük not kağıtlarını, konuşma kürsüsüne bıraktı. Bir süre sonra konuşma kürsüsüne sığmayan yüzlerce not kağıdı, görevliler tarafından poşete doldurularak, bilinmeyen bir yere kaldırıldı. Büyük umutlarla salonu dolduranlar, iki dakika süren ve ses düzeninin yetersizliği yüzünden söylediği bile anlaşılamayan Çiftçi'nin 'jet' duasıyla gözyaşlarına boğuldu.

Güneş,01.07.2008
 
Bu toplumu peşindene takacaksan,parasını alacaksan;birinci şart şarlatan yani sahtekar olacaksın.zaten o yüzden takiyyecileri çok seviyorlar.
 
€rd@ls10;3207946' Alıntı:
Ya Böleee Konu Açanlara Ne Demeli.....fikirler Zıt Olabilir Hepimiz Aynı ülkenin Vatandaşlarıyız..hiç Kimse Uzaydan Gelmedi ..malesef Saygı,terbiye Diye Bi şey Kalmamış..millet Nerdeyse Birbirini Yiyecek

Saygı hakedene gösterilir...
 
Aldatılmış hainler

Yaşar Nuri Öztürk


Türk halkının en bol ve en kolay harcama yapma sebebi âhiret sebebidir.


Bu alan; Allah’ın, dinin, sevabın devreye sokulduğu alandır. Daha açıkçası, bu alan, Allah ile aldatmanın tüm hararetiyle işletildiği alandır.



Müslüman ülkelerde, özellikle Türkiye’de haram kazanç simsarları bugün en çok bu alanı kullanmaktadır. Bu alan, Türkiye’de çok büyük bir ‘aldatılmış hainler zümresi’ de yaratmıştır. ‘Aldatılmış hainler’ tâbiri, literatüre bizim kazandırdığımız bir tâbirdir. Sözlü olarak ilk kez, Hulki Cevizoğlu’nun sunduğu Cevizkabuğu programında, yazılı olarak da ilk kez ‘Allah ile Aldatmak’ kitabında kullandık ve açıkladık.

Aldatılmış hainler, hainliklerini okşayan söylemlerle aldatılanlardır. Yani onların aldatılması mazlum ve mağdurluklarından değil, hainlik damarlarının okşanması yüzündendir. Bakın nasıl:
‘Aldatılmış hainler’, paraları şöyle denerek çarpılanlardır:
“Paralarınızı bize verin, biz bu paralarla şirketler kurup servet ve sermayeyi Kemalist dinsizlerin elinden alacak, büyük servetler kazanarak size iki ayrı kazanç kapısı açacağız:
1. Laik Mustafa Kemal devletini yıkıp yerine şeraite dayalı Müslüman bir devlet kurarak size büyük sevaplar kazandıracağız,
2. Kazandığımız kârlardan size pay çıkararak, paralarınıza faizsiz-helal kazanç sağlayacağız. Böylece, bir taşla iki kuş vurmuş olacaksınız: Hem dünyanız ihya olacak hem âhiretiniz.”
İşte, Allah ile aldatmanın hain ve alçak tezgâhı böyle işletildi. Ve ‘aldatılmış hainler’ böyle uyutulup soyuldu. Soygunun sadece Avrupa’daki Müslümanlardan götürdüğü para, elli milyar Avro civarında. Deniz Feneri Soygunu denen ve Alman hükûmeti tarafından takibe alınan vurgun buna dahil değildir ve o vurgunun rakamının da birkaç milyar Avro civarında olduğu söylenmektedir.
Türkiye içi Mercümek, Yimpaş, Kombassan, İhlas gibi ‘Allah ile aldatarak soyan holdingler’in götürdükleri paranın rakamı, yukarıda verdiklerimizin üstünde bir rakamdır.
Bu vurgunlar, elbette ki birçok masum, temiz, gerçek dindar insanı mağdur etmiş, ocağını söndürmüştür ama soyulanların büyük bir kısmının ‘Aldatılmış hain’ sınıfına girdiğini çok iyi bilmekteyiz.
Birçok masumu yaktılar ama birçok hain de cezasını buldu. Başka bir deyişle, aldatan hainlerle aldatılmış hainler belalarını birbirinden buldu.
Türkiye’ye bakın, son yıllarda milyar Avroluk ve Dolarlık vurgun ve soygunların hemen tamamı, Allah ile aldatma tezgâhı işletilerek gerçekleştirilmiştir. Bu alan, riski en az olan alan, bu alan harcaması hiç olmayan alan, ama bu alan en vicdansız ve en zalim alan…
Burada görülmesi ve ibretle değerlendirilmesi gereken gerçek şudur:
Âhiret sebebiyle harcama yapmak veya yaptırmak için nasihat yeterli olmaktadır. Musibete asla gerek yoktur. Tam aksine, Türk halkının musibetle yüz yüze gelmesinin temel sebeplerinden biri de âhiret diye aldatılarak yaptığı harcamalardır. Bu bakımdan, Türk halkını soymanın en rahat, en keyifli ama insanlık için en zararlı, en namer şekli âhiret gerekçesini kullanmaktır. Yani Allah ile aldatmak.


Bu aldatma alanının nasıl işlediğini anlamak için bizim ‘Allah ile Aldatmak’ kitabımızın okunması lazımdır. Bu konuda o kitabın yerine konacak başka bir şey yoktur. Ancak biz, o kitabın iki satırlık bir özetini size verebiliriz. Bu özet, ‘Allah ile aldatılmayın’ emrini veren Kur’an-ı Kerim’in şu ayetidir:



“Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler.” (Tevbe Suresi, 34)

Yani Allah ile aldatarak soyanların başında dini temsil ettiğini söyleyenlerle din söylemi kullananlar vardır. Ve bunlar, “Sizi Allah’a götüreceğiz” diyerek soyarlar ama sonuç Allah’tan uzaklaştırma ve uzaklaşma olur.
Bir uyarı, bundan daha veciz ve etkili biçimde nasıl yapılır!
EMEVÎ OYUNUNA DİKKAT!
Türk halkını aldatan dinci vurguncuların adları bu ayette elbette geçmiyor. Bazıları buna dayanarak, “Bu ayet bizim için değil, Yahudi ve Hıristiyan din adamları için inmiştir; bizi bağlamaz.” diyebilirler. Nitekim, onların fikir ve ruh babası olan Emevî Kralı Muaviye böyle bir iddiada bulunmuştur. Hem de sahabe neslinin karşısında. Bugünkü Allah ile aldatma soyguncuları bu iddiayı haydi haydi ileri süreceklerdir. Nitekim, bu Muaviye hezeyanı iddiayı zaman zaman telaffuz ettiklerini bilmekteyiz.
Evet, ayet onlardan asırlar önce indi ve peygamberlik bittiği için yeni bir ayet de gelmeyecek. Ama ayetin dikkat çekmek istediği hikmet, ruh ortada.
Ayetin iniş sebebinin rahipler ve hahamlar olduğunu ileri sürerek bu ayetin Allah ile aldatma tezgâhına vurduğu darbeden kendilerini korumak istiyorlar. Oysaki bizim için önemli olan, ayetteki temel gerekçedir. Tefsir terimini kullanırsak, bizim için önemli olan ‘illet’dir. İllet, Allah ile aldatarak soymak veya soyulmaktır. Bu nerede varsa ayet orada geçerlidir. Her halde, Cenabı Hak, Kur’an’da, ‘Müslümanım’ diyerek soyanları istisna etmemiştir.
İşin teknik-dinsel yanına gelince, orada söylenecek olan da şudur:
Ayetin hükmü geneldir. Çünkü tefsir ilminin temel kurallarından birine göre, “Bir ayetin iniş sebebinin özel oluşu, ondaki anlam ve mesajın genelliğine engel değildir.”
Özgün ifadesiyle, “Sebebin hususiyeti nassın umûmiyetine mâni değildir.”
O halde, iman edenlere hitapla başlayan bu ayette altı çizilen gerçekten hepimizin ders alması gerekir. “Allah ile aldatarak soyanların Haçlı, zünnarlı olanlarını eleştiririz ama sarıklı-takkeli olanlarına dokunamayız” yolunda bir savunma veya mazereti Kur’an’a dayandırmaya kalkmak ayrı bir imansızlıktır.
Böyle bir gerekçe, İslam ve iman adına ileri sürülemez. Sürülürse buna din değil, ‘din perdesi altında dinsizlik’ denir. Böyle bir iddia sadece şeytanın işine yarar, Müslümanın değil.
 
"Allah" demek ne zamandır suç?
TÜRKİYE aynı gün iki ayrı mitinge ev sahipliği yaptı. İstanbul Kadıköy meydanında toplananlar, Ergenekon soruşturmasının hukuksuz olduğu görüşünden hareketle cezaevinde bulunan tutuklulara selam gönderdiler. Diğer taraftan Bursa'da yapılan Ortak Akıl mitinginde kürsüye çıkanlar, Ergenekon soruşturmasının haklılığını vurguladı ve soruşturmanın genişleyerek devam ettirilmesini istedi.

Yasaya uygun gerçekleştirilen mitingler, çoğulcu demokrasilerde, sivil toplumun sesini duyurması ve demokratik tepki koyması bakımından son derece önemli ve gerekli. Ancak benzer mitinglerin makul ölçülerde kalabilmesi için kürsüye çıkanların ağızlardan çıkan her kelimeye dikkat etmeleri gerekiyor. Aksi halde bu mitingler demokrasiye değil anarşiye hizmet eder. Zira kürsüden yankılanan her söz, meydandaki kalabalığı itidale de çağırabilir, isyana da...
Türkiye'nin böylesi kritik bir dönemeçten geçtiği bir süreçte, kürsüye çıkıp, binlerce kişiye seslenen birinin "Allah demek suç sayılıyor, ibadet etmeniz bile yasak" diye haykırması, Türkiye'ye atılabilecek en büyük iftira olmanın yanı sıra, bu konuşmayı dinleyen kalabalığı da isyana teşvikten başka bir amaca hizmet etmez. Çok şükür ki, "Ortak Akıl" mitingi için Bursa'da bulunanlar, kürsüden yankılanan bu aldatmaca karşısında, galeyana gelmeyip, itidali korudular. Ama meydanda toplanan binlerce insan, kürsüdeki konuşmacının sözlerini ciddiye alıp gerçekten Türkiye'de "Allah" demenin suç sayıldığı kanaatine varsaydı ne olurdu? O zaman Türkiye'nin başına gelebilecek en büyük kötülük gerçekleşirdi.
Kürsüden "Allah demenin suç sayıldığı" iftirasını atan bir platform, "Ortak Akıl" ismiyle yola çıksa da, bu yaklaşım, "ortak akıl"dan ziyade garip bir aklın ürünü olabilir.
Ortak akıl mı garip akıl mı?
BENZER bir "garip akıl" örneğini geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Ali Babacan sergilemiş ve Türkiye'de İslamiyetin özgürce yaşanamadığını iddia ederek, kendi ülkesini AB'ye şikayet etmişti.
"Ortak akıl"cılara tekrar hatırlatmakta fayda var: Bu topraklar yüzyıllardır, tüm inançların özgürce yaşanabilmesine olanak vermiş ve farklı inançlara gösterdiği hoşgörüyle dünyaya örnek olmuştur. Buna rağmen, Türkiye'de inanç özgürlüğü olmadığını, hele hele İslamiyet'in özgürce yaşanamadığını savunanların ya cahil ya da art niyetli olduklarından şüphe etmemiz kaçınılmazdır.

LALE ŞIVGIN
 
Nafile emir: Çaykur’a hücuuuum


ÇADIRI Rize’de Çaykur binasının tam karşısına kuruyor. Baskılara karşı protesto için.Türk-İş Genel Sekreteri, aynı zamanda Tekgıda-İş Başkanı Mustafa Türkel dört gündür Rize’de eylem yapıyor. Aziz Türk basınında bu eylemle ilgili henüz tek satır yok. Oysa, Çaykur işçilerine yönelik, "bak ha, yoksa işinden olursun" türünden gözdağı, almış başını gidiyor.

YİNE ERGENEKON

Dün telefonla konuştuğum Mustafa Türkel:

"37 yıldır sendikacıyım, ben böylesine bir siyasi baskı görmedim."

Türkel devam ediyor:

"Rize ve çevresinde ne kadar AKP il ve ilçe başkanı varsa, Çaykur yönetimiyle birlikte hepsi Çaykur işçisinin üzerine geliyor. Hatta, bizleri, bunlar Ergenekoncu, diye suçlamaya kadar vardırıyorlar işi."

Bu vahim, bu demokrasi dışı saldırının arkasında ne var?

ARKA BAHÇE

Çok basit. AKP’nin, Çaykur işçilerini, kendi yandaşı bir sendikaya üye yaptırma çabası var.

Çaykur’da 14 bin 277 işçi çalışıyor. Büyük çoğunluğu Türk-İş’e bağlı Tekgıda-İş üyesi.

Son sekiz aydır Çaykur işçilerine yoğun bir baskı uygulanıyor. Tekgıda-İş’ten ayrılıp, Hak-İş’e bağlı Özgıda-İş’e geçmeleri için.

Hak-İş Başkanı Salim Uslu’yu tanıyorum, zaman zaman sohbet ediyoruz. Biliyorum, itiraz edecek ama, Hak-İş, AKP’nin arka bahçesi. Zaten, AKP’nin Çaykur işçilerine Hak-İş’e bağlı sendikaya geçmeleri için yaptığı baskının altında yatan bu.

Yoksa, bir sendikadan ötekine geçmek için neden baskı yapsınlar?

ARTIK ZOR

AKP’nin istediği sendikaya geçince ne olacak?

Ne olacak, yarın toplu sözleşme yetkisi o yeni sendikaya verilecek, toplu sözleşmede de, işçilerin ücret artışı ve diğer hakları, AKP’nin istediği yörüngeye oturacak.

Her sektörde ve her kurumda kadrolaşma mantığının yeni bir uzantısı, "orası da bizim" çığlıkları.

Yoğun baskıya rağmen, AKP istediği sonucu elde edemiyor. Türkel:

"Sekiz aylık baskı sonucu Çaykur’da işçilerin 3 bin 040’ı, toplamın ancak yüzde 24.2’si diğer sendikaya geçti. Artık başarmaları mümkün değil."

Oysa, yetki için, işçilerin yüzde 51’nin üyeliği şart.

AB’YE MEKTUP

Mustafa Türkel, 22 Temmuz’da başlattığı çadır eylemini, 3 Ağustos’a kadar sürdürecek.

Çünkü, Çalışma Bakanlığı toplu sözleşme yetkisi yapmaya hak kazanan sendikayı eylülde belirliyor. Belirleme süresi, çalışan işçi sayısına göre, bir ay önceden belli oluyor. Yani, ağustos başında.

Türkel Türkiye içinde sesini duyuramıyor. Ama, dışarıya duyuruyor. AB ve Avrupa Parlamentosuna durumu anlatan mektuplar yazıyor. "Sizin demokrasi havarisi ilan ettiğiniz AKP’nin gerçek yüzü işte budur" diyerek.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi dayanışma için yarın Rize’ye gidiyor. Çelebi, "Hak-İş benzer bir haksızlık karşısında kalsa, ona da giderim, çünkü bir sendika mağdur ediliyor" diyor. Dayanışma ruhu.

İŞİN ÖZÜ

İşin özü, madalyonun öte yanında. AKP, Tekgıda-İş’i neden hedef alıyor?

Mustafa Türkel gerek 1 Mayıs’ta, gerek çeşitli sivil toplum eylemlerinde AKP karşısında. Her sefer tutarlı tavır sergiliyor, AKP’nin tekerleğine çomak sokuyor.

AKP şimdi Çaykur üzerinden onu zayıflatmayı deniyor. Ama, nafile.


Yalçın DOĞAN
 
Vtnsvr bu mesajının konu ile alakasını bana açıklayabilir misin?
Periyodik olarak konuları üste çıkartıyorsunuz, yaptığınız hoş değil...
 
"Camiler kışlamız, minareler süngü, kubbeler miğfer..."


bunu diyeni minareye çıkartıp ezan okutturmak lazım.

HATTI MÜDAFA YOKTUR SATHI MÜDAFA VARDIR
VATANIN HER KARIŞ TOPRAĞI BİZİM KIŞLAMIZDIR
 
Vtnsvr konuları,konularla alakasız mesajlarla yukarılara cıkartıyorsun..amacın nedır anlamadım?
boyle konuyla alakasız postlar atıp konuları yerlı yersız yukarı tasırsan sıteden uzaklastırılacaksın..
bu son uyarındır!
 
Geri
Üst