e postama gelen bır mesajı sızlerle paylasıyorum ABD ve gercekler. mutlaka okumalısın

atillaturgut

New member
Katılım
10 Ara 2005
Mesajlar
88
Reaction score
0
Puanları
0
Hrant'ın katili Kürt-İslam çetesi

Faili meçhullerden faili bellilere
Hrant Dink cinayetiyle ilgili geçtiğimiz sayıda yaptığımız tespit hafta boyu yaşanan gelişmelerle doğrulandı. Ancak olayların daha “detaylı” değil daha geniş çerçevede analizi en önemli ihtiyaç. Medyanın her gün pompaladığı “taze” haberler ve gelişmeler olaya sadece “polisiye” bir vaka hali kazandırmakta ve “esas”tan uzaklaşmaya yol açmaktadır.

Bu bakımdan Türkiye’de neler olduğunu yine uzun bir zaman diliminde ele alalım.

1990’lı yıllardan bugüne işlenen bir kısım siyasi cinayetlerle AKP iktidarının son yıllarında işlenen cinayetleri karşılaştırarak ele alalım.

Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok gibi aydınlara yönelen suikastler ve buna ek olarak Jandarma eski Genel Komutanlarından Eşref Bitlis’in öldürülmesi olaylarının failleri bulunamamıştır.

Bulunamaması da son derece doğaldır, çünkü bu cinayetler doğrudan ABD’ye bağlı kontrgerilla güçleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Cinayetler belki bir taşeron örgüte havale edilmiş olabilir ama sonuç değişmez: Faili meçhul cinayetlerin arkasındaki güç ABD’dir.

Fakat AKP iktidarı ile birlikte farklı türde bir gelişme yaşanıyor. Olayları tek tek analiz edelim.

Şemdinli’de bir kitabevi bombalanıyor. Bombalanan kitabevinin sahibi bombayı “fark ederek” dışarı kaçıyor ve dışarda da bombalayanları “fark ederek” yakalıyor. “Failler” bulunuyor. Faillerin arkasındaki güç olarak da dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı şimdiki Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt çıkıyor.

Bombalama sonrası medya neyi hedef alıyor: Derin devleti!

Danıştay üyelerinden Mustafa Özbilgin silahlı bir saldırgan tarafından Danıştay binası içinde öldürülüyor. Saldırgan silahı ile birlikte yakalanıyor. Saldırganın arkasındaki güç olarak ulusalcı kesimler hedef alınıyor. Hedefteki isim Ordu’dan emekli bir yüzbaşı: Muzaffer Tekin.

Medyanın bombalama sonrası hedefi yine aynı: Derin devlet.

Enteresan bir gelişme hemen bir hafta sonra Ankara’da Eryaman semtinde bir evde ihbar sonucu halen görevde subaylar yakalanıyor. Subaylar Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı. Evde Başbakan dahil bazı devlet yöneticilerine yönelik suikast plan ve krokileri yakalanıyor. Subayların ardındaki güç olarak yine Özel Kuvvetleri’in bağlı olduğu Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt gösteriliyor.

Medyanın hedefi değişmiyor: Derin devlet.

Son olay ise Hrant Dink’e yönelik suikast. Hrant Dink vuruluyor, vuran bir gün sonra yakalanıyor, azmettiren yakalanıyor, “herkes” “her şeyi” itiraf ediyor. Ulusalcılarla ya da Ordu’yla bir bağlantı ilk başta kurulamıyor.

Ama medyanın hedefi değişmiyor: Derin devlet. Fakat bu defa medya işi büyütüyor, sadece derin devleti değil, tüm milleti hedef olarak alıyor.

Şimdi şu soruyu soralım, on yıllardır faili meçhullerle yaşayan bu ülkede ne oldu da birden failler bulunmaya başlandı?

Ne oldu da Türk polisi bu kadar iyi çalışmaya başladı?

Soruya cevabı başka bir soruyla verelim: Bu olayları yapan güçle yakalayan güç aynı olmadığı sürece bu başarı mümkün olabilir mi?

Ve başka bir soru: Bunca yıldır tüm eylemlerini başarıyla, iz bırakmadan yürüten ve faili meçhul bırakan “derin devlet” bu kadar tecrübesiz olabilir mi?

Hrant’ın katili arkadaşları olabilir mi?

Olayları anlamak için ilk şart kafamızı çalıştırmak; sadece kendi kafamızla düşünmek.

Mesela şu son Hrant Dink suikastini hemen ulasal güçlerin üzerine yıkmaya çalışanlara ne demeli...

Bu zevatın mantığıyla düşünelim, Danıştay’da ne diyorlardı: Ulusalcılar yaptı, hedefleri hükümeti ve Şeriatçıları suçlu düşürmekti.

Peki aynı mantıkla soralım: Hrant Dink’i de milliyetçileri, Ordu’yu, ulusal güçleri suçlu göstermek isteyen birileri öldürmüş olamaz mı?

Kim olabilir peki bu güçler? Ulusal güçlerin düşmanı kim?

ABD ve AB başta var. Onlar işlemiş olabilirler bu cinayeti. Ya da içerdeki yandaşlarına ihale etmişlerdir.

Mesela iktidar işlemiş olabilir, böylece kendisine engel gördüğü ulusal güçleri suçlu göstermek istemiş olabilir.

Medya da olabilir. Uzun süredir ulusal güçlere karşı büyük bir linç kampanyası yürüten medyamızın mensupları, içlerinden bir arkadaşlarını öldürerek, bunun suçunu da ulusal güçlere yıkarak kazanç sağlamak istemiş olabilirler.

Şimdi bakıyoruz Hrant’ın arkasından ağlayanlara, mesela eski Aydınlıkçı arkadaşlarından Oral Çalışlar bu işleri iyi bilir. Ne de olsa eski örgütlerinde bu tür bir cinayet geçmişleri var. Ya da Cengiz Çandar da olabilir. O da bu konularda tecrübelidir.

Bizce medyada eski sol örgüt bağlantısı olan ve bugün çok üzülmüş numarası yapan tüm yazarlar bu cinayetin esas faili olabilir, araştırılmalıdır. Çünkü onlar kendi içlerinden birini öldürüp sonra faşistler vurdu, polis vurdu diye cenaze töreni düzenlemeye ve şehit edebiyatı yapmaya alışkındırlar.

Bir soru daha var: Acaba Hrant da bu tertibin içinde miydi?

Yani ulusal güçlere yönelik böylesi bir tertip için kendisini feda mı etti?

Şemdinli’de eski PKK’lı Seferi Yılmaz bombayı fark edip dışarı kaçmış kurtulmuştu. Yani çok inandırıcı bir tertip değildi. Çünkü bombalayanlar zaten kendileriydi. Seferi Yılmaz’ı da feda etseler daha inandırıcı olabilirdi ama nedense yapmadılar. Kim bilir belki Seferi Yılmaz son anda vazgeçti “şehit” olmaktan!

Ama Hrant Dink’e bakıyoruz. Adeta öldürüleceğini bilerek son iki sayıdır yazı yazmış. Yazılar birer veda yazısı. Sanki adam cenazesinde okunması için yazmış yazıları. Eski TİKKO militanı Hrant acaba Seferi Yılmaz gibi korkmadan “şehit” olmayı mı seçti?

Emniyet İstihbaratı, Fethullahçı medya ve sol örgütlerin ortak operasyonu

Hrant Dink suikasti Şemdinli ile başlayan süreç içinde yerli yerine oturuyor.

Tüm olayların faillerini bulan isimler aynı!

Emniyet İstihbaratı failleri genelde uzun süredir izliyor. Telefon kayıtları mevcut. Geniş bir ilişkiler ağı kurulmuş, şemalar çizilmiş. Yine geniş bir fotoğraf albümü hazırlanmış.

Olay oluyor, Emniyet İstihbaratı harekete geçiyor ve faillerin peşine düşüyor.

Aynı anda medya failler hakkında bilgi vermeye başlıyor.

Yine aynı anda bir takım sol örgütler protesto gösterisi düzenlemeye başlıyor.

Yani gayet organize bir hareket.

Bir yanda Emniyet İstihbarat dairesi, hemen yanında sol örgütler ve medya, ortak, organize bir eylem yürütüyorlar. Bu örgütsel bir hareket olsaydı, ortak eylem denirdi. Ama doğrudan istihbarat kuvvetinin denetiminde olduğu için buna ortak operasyon denir.

Bu bir polis operasyonudur, istihbarat operasyonudur.

Kontrgerilla nasıl çalışır

Operasyonu anlamak için biraz daha genişletelim çerçeveyi.

Kontrgerilla tüm dünyada aynı yöntemleri kullanır. Kontrgerilla doğrudan ABD ordusu tarafından NATO çerçevesi içinde kurulmuş ve örgütlenmiştir. Asker içinde, polis içinde, medya içinde, hükümet içinde, siyasi partiler içinde, sivil toplum kuruluşları içinde kolları, yani hücreleri vardır.

Kontrgerillanın temel hedefi sosyalizmdir. Ülkelerin sosyalist olmaması için çalışır kontrgerilla. Ama sosyalizm anlayışları son derece geniştir; herhangi bir milliyetçi hareket, ulusal kurtuluş hareketi, bağımsızlık yanlısı hareket de kontrgerilla öğretisinde sosyalist olarak adlandırılır.

İşte kontrgerilla böylesi bir perspektifle çalışır. Düşman güce isyancı adını verir. İsyancı, bir ayaklanma ile iktidarı alacaktır. Kontrgerillanın görevi ise ayaklanmaları bastırmaktır. Bunun için çalışır kontrgerilla.

Kendi talimatnamelerinde şunlar yazılıdır.

“Propaganda şu gayelerle planlanılır ve kullanılır:

1-)İsyancı kuvvet üyelerini bölmek, aralarına nifak sokmak, ayrılmalarına yol açmak.

2-)İsyancının sivil desteğini kısmak veya tamamen ortadan kaldırmak.

3-)Sivilleri isyancı lehinde gizli faaliyetlere katılmamaları yönünde ikna etmek.

4-)Tarafsız sivillerin aktif desteğini kazanmak.

5-)Dost sivillerin desteğini devam ettirmek ve kuvvetlendirmek.

6-)Arzuya göre milli birliği veya ayrılığı başarmak” (FM-31-15)

İsyancı: Ulusal güçler

Şimdi kendinizi ABD’nin yerine koyun. Türkiye’de ve genel olarak bölgede bir ulusal uyanış var. Özellikle Türk Ordusu içinde ciddi Amerikan karşıtı bir eğilim var ve gittikçe de güçleniyor.

Talimnamedeki isyancıya ne ad verirsiniz?

Evet medyanın kullandığı terim boşuna değil: Ulusal güçler!

Bugün Türkiye’de ulusal güçler isyancı kuvvettir. ABD bu kuvvetin gerisinde potansiyel destekçi olarak Türk Ordusu’nu görmektedir. Bu isyancının bir ayaklanma ile iktidarı alması ihtimali vardır.

Sonuçta medyanın milliyetçilik yükseliyor yaygarası boşuna değildir. Eskiden bu Amerikancı medya “Bu kış komünizm gelecek” haberleri yayınlardı, şimde ise “milliyetçilik yükseliyor” diyorlar.

Boşuna değil, bunlar yukardaki talimnameye uygundur. Ortada bir kontrgerilla operasyonu vardır.

Kontrgerilla kimi zaman doğrudan düşman kuvvetlere yönelik suikast, bombalama, pusu gibi eylemler düzenler. Bunlar nokta operasyonlarıdır.

Ama çoğu zaman da düşman kuvvetleri zan altında bırakacak provokatif eylemler düzenlerler. Örneğin kendilerine bağlı bir kitabevini bombalamak, kendilerine bağlı bir yazarı öldürmek gibi.

Böyle yaparak suçu isyancı kuvvetlere, yani ulusal güçlere atar ve bunun üzerinden yoğun bir propaganda ile isyancıya yani ulusal güçlere destek olacak, katılacak geniş sivil kesimleri vazgeçirmeye çalışırlar.

Şemdinli’den bu yana düzenlenen tüm operasyonların ortak noktası budur.

O nedenle Hrant Dink suikasti bu çerçevede bir suikast değil bir tertiptir. Onu öldürenler kontrgerilla güçleridir.

Tetikçi değil üstlenici

Tertibin üzerinde önemle durulacak bir yanı daha var. Burada tertip için kullanılan isimlere eğilelim.

Şemdinli’de PKK üyesi bir terörist: Seferi Yılmaz.

Danıştay’da Alparslan Aslan. Elazığ doğumlu. Hem müslüman hem milliyetçi duyguları yüksek biri. BBP bağlantılı. Ailesi kendisini destekliyor.

Hrant Dink suikastinde “tetikçi” Ogün Samast, milliyetçi bir genç, “azmettirici” Yasin hayal, milliyetçi ve dini duyguları yüksek. BBP bağlantılı. “Azmettiricinin azmettiricisi” Erhan Tuncel. Elazığ doğumlu. BBP bağlantılı. Ailesi destekliyor.

Seferi Yılmaz, Alparslan Aslan, Erhan Tuncel...

Üç isim. Üç olay.

Enteresan olan üç olayın da tüm adımları iz bırakarak yapılmış. Yani her geçiş noktasında ya bir telefon kaydı ya bir fotoğraf var.

Bunlar basına hangi yoldan iletiliyor? Cevabı hangi medyanın yayınladığında gizli: Fethullahçı medya.

Peki Emniyet İstahbaratında kimler var bu olaylar sırasında: Sabri Uzun, Ramazan Akyürek. Peki bunlar kim? Denildiğine göre Fethullah’a yakın isimler.

Peki Fethullah nerede? ABD’de.

Peki Pentagon, CIA hangi ülkeye bağlı!..

Peki üç olayda da önemli bir boşluk anı var.

Şemdinli’de her şeyin belgesi, kaydı var ama bombalama anına ait görüntü yok!

Danıştay’da fail yakalanmış ama failin cinayeti işlediğine dair güvenlik kamerası kayıtları yok. Neden? Silinmiş...

Hrant Dink’in failinin kamera kayıtları var ama hep kaçış istikametinde. Peki vururken? Yok. Neden? Silinmiş!

Bunun anlamı açık. Suikastleri üstlenenlerin gerçek failler olmadığı, sadece üstlenici oldukları! Şimdi susuyor, konuşuyor, vakit geçiriyorlar. Çünkü bu cinayetleri muhtemelen başkaları işledi. Onlarsa Emniyet’in istihbaratçısı olarak üstlendiler. Mahkemede şaşacak, tertipçiler iktidara yerleşince de dışarı çıkacaklar.

Sıradaki Tayyip Erdoğan mı?

Burada bu suikastlerle ilgili bir hatırlatma yapalım. Kontrgerilla, yani ABD kendi adamlarını ortadan kaldırmaktan çekinmez.

İki önemli örnek var, biri ABD Başkanı Kennedy diğeri İsrail Başbakanı.

İkisi de öldürüldü.

Şimdi biraz düşünelim, Türkiye’yi neler bekliyor.

1-)K. Irak’ta Kürt devleti kurulacak, İran’a operasyon düzenlenecek, Türkiye ile ABD muhtemelen karşı karşıya gelecek!

2-)Türkiye’de buna uygun bir rejim, yani Kürt-İslamcı bir faşist iktidar kurulacak.

3-)Bunun için Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması gerekiyor.

O halde akıl yürütelim.

Asıl niyet Tayyip’i mi Cumhurbaşkanı yapmak, yoksa Kürt-İslam’ı mı iktidar?

Eğer ikincisiyse kontrgerillanın olası büyük tertibi ne olabilir?

1-)AKP içinde önemli bir isme bir suikast düzenlenir ve bu suikastten faydalanan Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığına sorunsuz çıkar.

2-)Tayyip Erdoğan’a bir suikast düzenlenir ve Kürt-İslamcı başka biri Cumhurbaşkanı seçilir.

Şemdinli’den bu yana atılan tüm bombalar, işlenen tüm cinayetler Cumhurbaşkanlığı içindir. Eskiden Cumhurbaşkanlığı için Meclis’te kulis yapılırdı, şimdi sokakta cinayet işleniyor.

Bu cinayet şebekesi Çankaya’yı ele geçirirse bu ülkede nasıl bir terör düzeni kurulacak varın siz düşünün.

Ama ilk yapacakları işi yazalım: Kürt-İslamcı bir Cumhurbaşkanının ilk onaylayacağı kararname Genelkurmay Başkanı ve diğer Kuvvet Komutanlarının emekliye sevk kararnamesi olacak.

Türkler sokağa

Peki tüm bu tertiplerle başa çıkmanın yolu ne?

Yolu tek. ABD ile mücadelenin tek yöntemi halkla birleşmektir. ABD isyancı ile halkın bağını koparmaya çılışır, isyancı ise bunu kurmaya.

İsyancı görülen ulusal güçler ise, bu güçleri korumanın, onu halkla birleştirmenin, tertiplere direnmenin tek yöntemi vardır, saklanmak, gizlenmek, sinmek, pasifize olmak değil; ortaya çıkmak, meydana çıkmak, sokağa çıkmaktır.

O nedenle halkın milliyetçi tepkilerini dizginlememek, halkı milli tepkilerini yansıtamama ikilemi ve suçluluk duygusuna sokmamak, halkı halk yapmak gerekir.

Bir halk bayrağını sadece maçta açabiliyorsa bitirilmiş demektir.

Bu halkın bitmediğini, düşmanın tüm tertiplerinden, suikastlerinden, bombalarından daha büyük gücün meydanlara dökülecek halk olduğunu göstermek gerekir.

Emperyalizmin tüm bombaları halk karşısında güçsüzdür.
 
yazdıkların mantıklı ama şehit kelimesi yanlış yerlerde ve yanlış kişilere kullanılmıs.
 
NEDEN ERMENİ DEGİLİZ ..
26 Şubat 1992 yılında Ermenistan Silahlı Kuvvetleri, Dağlık Karabağ topraklarında oturan Ermenilerin kanunsuz silahlı örgütleri Sovyetler Birliği’nin Hankendi’nde yerleşen 366 numaralı motorize birliği personeli ve harp teknik araçları yardımıyla Hocalı şehrini işgal ederek, Azerbaycan halkına karşı soykırım yapmışlardır. Hocalı’nın bu işgalinde; bir gecede sivil halktan 613 kişi, özellikle 63 çocuk, 106 kadın, 70 ihtiyar acımadan işkenceyle ldürülmüşlerdir.Yüzlerce kişi esir ve rehine olarak alınmış, habersiz olarak ortadan kaybolmuşlardır. BEN HEP ERMENILERI KATLIAM YAPTI BILIRDIM KI GERCEKTENDE BOYLEDIR AMA OYLE BIR MEDYA VARKİ(BİZİMKİLERDE DAHİL) SANKİ YAPMISIZDA YALANLIYORMUSUZ GIBI GELIYOR.. NE GUNLERE GELDIK..

bakiba' Alıntı:
yazdıkların mantıklı ama şehit kelimesi yanlış yerlerde ve yanlış kişilere kullanılmıs.
sen yanlıs anlamıssın dostum orda bır nevı taslama yapılmıs sehitler bu vatan için canını veren ERİNDEN MARESALINE MEHMETCİKLER VE EMNIYET MENSUPLARIDIR .. dıgerlerı bızı ılgılendırmez
 
mantıklı tabii...derin devlet ve abd...yem:dink...suçlu : t.c ve vatandaşları...
 
Her Telden'e Taşındı...
 
ilginç bi yazı .. ??
 
medya duzelmedıkce daha dogrusu bızım medyamız bızım vatanımızı satmaktan vazgecmedıkce halk medya ne tarafa cekerse o tarafa gıtmeye devam edıcektır .. ornek haber bultenlerınde sadece gazetecı yazar hrant dink olduruldu haberı gecse ve boyle bangır bangır buyutulmese hrant dink kimin umrunda ama gel gelelım tam tersı oluyor SEHİT haberlerı 10 sn verılırken hrant dınk 10 gun suruyor ısım ısım soyluyorum ATV .. SHOW TV.. KANAL D.. VB. hergun severek ızledıgımız bu kanallar bıze dost gorunen ama nerde haın varsa arkasında sapasaglam duran kanallar degıllımıdır YAZIKLAR OLSUN bu kanallarada bunları destekleyenlerede .. ayrıca damarlarında GERCEK türk kanı olan ASLA ben ermeniyim diye bagırmaz, bagıramaz.. bagırıyorsa zaten ERMENİDİR... herkes safını secsin.. ÖNCE VATAN..
 
Geri
Üst