Elçibey'i Anıyoruz!

Börteçine9

New member
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
2,162
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
KIZILELMA!!
Hayatını Türk dünyasını ve azerbaycan'ın bagımsızlıgına adayan,büyük devlet ve dava adamı,Ebufeyz Eliçibey'i vefatının 8.yıldönümünde rahmet ve minnetle anıyoruz.

Ruhu şad mekanı cennet olsun.

jkimhe.jpg


2nltug5.jpg


Azerbaycan eski Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, Nahçıvan'ın Keleki kasabasında doğdu.

Asıl adı, Ebulfez Kadir Güloğlu Aliyev olan Elçibey, Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.

Elçibey, 1970'li yıllarda, eski SSCB topraklarına dahil olan Azerbaycan'ın bağımsızlığı için mücadele etmeye başladı. 1976 yılında Sovyetler'e karşı propaganda yaptığı gerekçesiyle tutuklandı ve 1978 yılında şartlı olarak serbest bırakıldı.

Ebulfez Elçibey, 1988-1989 yıllarında Azerbaycan halkına bağımsızlık mücadelesi yolunda öncülük ederek, halkından büyük destek gördü. Elçibey, aktif siyasi hayatına 1989 yılında, Azerbaycan Halk Cephesi Partisi'nin (AHCP) başına geçerek başladı.

Azerbaycan, SSCB'nin 1990'da dağılmasının ardından 18 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını resmen ilan etti. Ayaz Muttalibov'un kısa süren cumhurbaşkanlığının ardından, Ebulfez Elçibey 7 Haziran 1992'de bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ikinci Cumhurbaşkanı oldu.

Elçibey, daha önce "Milli Kahramanlık Ödülü"nü verdiği Suret Hüseyinov'un Haziran 1993'de ayaklanmasından sonra cumhurbaşkanlığı görevini terkederek doğum yeri olan Keleki'ye döndü.

Azerbaycan'ın eski Cumhurbaşkanı, 31 Ekim 1997'de Keleki'den Bakü'ye döndü ve AHCP'nin başında aktif siyasi hayatına devam etti. Elçibey, 1998 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine, "demokratik ve adil olmadığı" gerekçesiyle boykot ederek katılmadı.

Elçibey, zaman zaman Haydar Aliyev iktidarına karşı verdiği sert demeçlerle kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekti.

Azerbaycan'da 5 Kasım'da yapılacak 2. dönem parlamento seçimlerine katılma kararı alan Elçibey, bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin parlamentosuna girebilmek için ilk defa milletvekilliğine adaylığını koydu.

Hayatı boyunca, Türk dünyasının birleşmesi ve kardeşliği için mücadele eden Elçibey, bu yönde "Bütün Azerbaycan Yolunda" isimli bir kitap çıkardı. 62 yaşında ölen Ebulfez Elçibey, iki çocuk babasıydı.

GATA'da bir süredir tedavi gören Azerbaycan'ın eski Devlet Başkanı Ebulfez Elçibey vefat etti.

Elçibey, yaklaşık 2 aydır sağlık nedenleriyle Türkiye'de tedavi altında tutuluyordu.



Prostat tümörü nedeniyle önce Ankara Hastanesi'nde tedavi altına alınan Elçibey, hastalığının belirli bir evreye ulaşması ve kemik tutulumu nedeniyle radyoterapi gerektiği için 9 Ağustos Çarşamba günü GATA'ya radyoterapi görmek üzere kaldırılmıştı. Elçibey'in Türkiye'ye "metabolik durumunun çok bozuk ve septik komada, şuuru kapalı olarak" geldiği, Türkiye'de kaldığı sürece durumunun iyiye gittiği, ancak nefes darlığı, akciğer enfeksiyonu, prostat kanseri hastalıklarını birarada taşıdığı belirtilmişti.

KENDİ DİLİNDEN ELÇİBEY

Azerbaycan'ın Ordubat bölgesinin Keleki Köyünün Halil Yurdu Yaylasında 1938 yılı Haziran ayında doğdum. Babam, Aliyev Kadirkulu Merdanoğlu Rus-Alman savaşında hayatını kaybetmiş. Eğitim-öğrenimime Unus ilkokulunda başladım. Yedi yıl süreli ilk eğitimimin ardından Ordubat şehrinde M.T. Kutsi I nolu orta okulunda okudum. Yedi yıllık ilköğrenimimi tamamlayıncaya kadar en büyük arzum doktor olmaktı. Ona öğrenimime başladığımda Tarih ilmine ilgi duydum. Toplumu anlamak benim için çok ilgi çekici idi, Marks'ın Kapital'ini okumaya başladım. Bize yaptıkları propaganda da Kapital'i dünyanın şaheseri olarak tanıtmıştılar. O dönemler okuduğumda Kapital'i tam anlamıyla kavrayamamıştım. Öğretmenlerim ve öğrenci arkadaşlarım beni haklı olarak alaya alıyordular.
Küçük yaşlarımdan başlayarak oruç tutardım, (gizli olarak tuttuğum dönemlerde oldu ki, öğretmenler bilmesin) Bazen annemle birlikte namaz da kılıyordum. 9-10. sınıflarda iken Mir Cafer Bağırov'u savunduğum için birkaç defa öğretmenler odasına çağrılıp bu düşüncelerimden vazgeçmem istendi. 10. sınıf öğrencisi iken, Azerbaycan Devlet Üniversitesi'nde Şarkşünaslık (Doğu ilimleri) Fakültesi açılacağını öğrendim. Nizami, Hakanı, Fuzuli ve diğer şairlerimizi daha doğru anlamak amacı ile söz konusu fakülte sınavlarına hazırlandım. 1957 yılında Azerbaycan Devlet Üniversitesi'nin Şarkşünaslık Bölümüne (o yıllarda Filoloji Fakültesi'nin bünyesinde idi) Arap Filolojisi uzmanlığına girdim.
Üniversitenin II. ve III.. sınıflarında okurken tarihi-siyasi konulara daha çok ilgi duymaya başladım. Birkaç öğrenci yoldaşım ile birlikte milli siyasi konularda ateşli tanışmalara başladık. Bizde böyle bir fikir oluştu ki, halkımız köle, vatanımız ise sömürgedir. Bu sohbetler Alim Hasayev, Malik Mahmudov, Rüstem Eminov, Mehdi Ağalarov, Rafık Ismailov, Abbas Musayev ve Zakir Memedov ile aramızda geçiyordu. Azatlık uğrunda mücadele etmeye söz verdik - elbette amatör ruhla başlayan mücahitler olarak. Ancak profesyonel mücadele yollarını da arıyorduk.
Üniversitenin V. sınıfında iken aramızda Arap dilini iyi derecede bilen Malik Mahmudov ile Malik Karayev bir yıl süre ile Irak'a pratik için gönderildiler. Onlar bir yıl sonra döndüklerinde Malik Mahmudov ile siyasi mücadelemizi devam ettirmemiz konusunda ciddi karara vardık ve bir meramname (program) hazırladık. Meramname hakkında yalnız beş kişi bilgi sahibi idi. Ben takip eden süreçte yaklaşık iki yıl (1963-64) Mısır'da tercüman olarak çalıştım. Mısır'da bulunduğum ortam, siyasiler ile ilişkilerim bana çok önemli kazanımlar sağladı. Hatta orda bîr iki kez Türkiye ve ABD Büyükelçiliklerine giderek birileri ile tanışmak istedim. Ancak çekindim. Kendimce bu karara vardım ki, ben onlarla ilişki kurar isem sorun doğar, halkıma güven sarsılır, onları yurt dışına bırakmazlar. Mısır'da bulunduğum süre içerisinde yabancı siyaset adamları (belki de istihbaratçılarla) hiçbir temasımın olmamasına çalıştım.
Mısır'da bu ülkenin devlet adamları ile ilişkilerim oldukça seviyeli idi. Gerek Sovyetler gerek Mısır'ın siyaset adamları beni doğrulurı konuşan bir insan olarak görüyordular. Onlar birbirlerini aldattıklarında yanlışlıklarını anlatıyordum, bana bakıp gülüşüyordular. Ben söz konusu olduğunda Nasır' ı da Kruşçev'i de eleştiriyordum. Siyaset dünyasında böylesine hareket istihza yaratıyordu.
Bir gün Luksor şehrinde Sovyet uzmanlarından bir grup ile Devlet Başkanları Kruşçev'i. Nasır'ı, Irak Devlet Başkanı Arifi, Azerbaycan Bakanlar Kurulu'nun başkanı Alîhanov'u, Cezayir Devlet Başkanı Ahmet Bin Bella'yı ve diğerlerini karşılıyorduk. Herkes konuklarla tokalaşıyordu, ben yalnız iki kişi ile, Ahmet Bin Bella ve büyük sanatkarımız Reşit Behbudov ile görüştüm, diğerleri geldiğinde elimi cebime koydum. (Şimdi bu hareketim kendime de garip geliyor) Bu davranışımdan dolayı bir soruşturmada geçirdim.
Benim kendi dünyam vardı.Herhalde iş arkadaşlarım beni delikanlı tercüman olarak görüyordular. Soruşturma döneminde Özellikle de Kruşçev'in Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşlerinden dolayı bir İki aşağılayıcı söz de sarf etmiştim. Baku 'ye döndüğümde DTK (Devlet Güvenlik Komitesi KGB) Kruşçev ile ilgili sözlerimden ötürü beni cezalandırdı. Mısır'dan döndükten sonra Ben, Malik Mahmudov. Alim Hasayev ve Rafik Ismailov birkaç kez görüşüp dörtlü bir grup oluşturduk. Her birimiz 3 kişi seçmeli, bu üçlü gruplardan her bîri 5 kişiyi gruba celb etmeliydi. Bir süre geçtiyse de teşkilatı istediğimiz ölçüde kuramıyorduk (Tecrübesizliğimizin yanısıra DTK bizi sürekli izliyordu) İstediğimiz teşkilatı oluşturamayınca, her birimiz ferdi çalışmaya, daha çok propaganda faaliyetine başladık.
Ben bütün gücüm ile üniversite ve doktora öğrencileri arasında milli şuurun canlanması yönünde propaganda yapıyordum. Hiç kimseye hesap vermediğim gibi bazı konuları yakın dostlarımdan da gizliyordum. Üçlü, beşli, yedili ve dokuzlu olmak üzere gruplar oluşturuyordum. Her grup ile de yalnızca kendim meşgul oluyordum, Bu süreç uzun bir süre ve güç İstiyordu. 1969 yılında Tolunoğulları Devleti (IX. yüzyıl) adlı doktora tezimi yazdım. 1971-74 yıllarında üniversitede artık öğrenci hareketleri görülmeye başlandı. Amacım geleceğe hazırlamaktı. DTK , bir teşkilatın faaliyet gösterdiğini biliyor, ancak bütün çabalarına rağmen ortaya çıkaramıyordu. (Artık sır değil: l keresinde üniversitede hocam Aliövset Abdullayev bana DTK'da benim gizli örgüt ve programım olduğu konusunda düşünceler olduğunu bildirdi. Ben, O'nu bunun doğru olmadığına inandırdım, ancak kendim yalan konuşmuştum. (Şimdi hocamdan özür diliyorum)
Ancak DTK bütün dikkati ile beni izliyordu. Ocak I975'de beni tutukladılar. DTK benim yanıma birkaç hoca ve öğrenci yerleştirebilmişti. Ben onları duymuştum. Ancak onları aldatıyordum. (Kim kimi?) Benim hiçbir hoca veya öğrenciye (hatta DTK ajanlarına) nefretim doğmuyordu. Bazen hatta DTK çalışanlarını bile günahkar görmüyordum. Bir tek düşmanım vardı. Sovyet İmparatorluğu. Diğerleri onun zavallı hizmetlileri idi. Bu zavallı generallere ve polislere de acıyordum. Benim işim zalim imparatorluğa karşı mücadele idi. Hainlere, satılmışlara tarih kendisi ceza verecekti, verdide.
Ocak 1975 Temmuz 1976 arasında hapis yattım. Aralık 1976'dan itibaren Azerbaycan ilimler Akademisi Salman Mümtaz Elyazmalar Enstitüsün 'de çalıştım. Ebülfez ELÇlBEY mahkumiyetinden sonra göreve başladığı El Yazmaları Enstitüsü'nde de halkını azadlık uğruna örgütleme çalışmalarını aralıksız devam ettirdi. 1988 yılında başlayan ermeni saldırı ve provokasyonlarına karşı ilk direniş hareketini; Kasım 1988'de "Meydan Mitingleri'ni düzenledi.
16 Temmuz 1989'da Azerbaycan Halk Cephesi'ni resmen kurarak başkanı seçildi. Kızılordu'nun 20 Ocak 1990'da Bakü'de hayata geçirdiği katliama kadar çalışmalarını sürdürdü. Katliamın ardından dağılma sürecine giren Sovyetler Birliği ve Azerbaycan'da siyasi istikrar tamamen sarsıldı.
ELÇİBEY önderliğindeki Azerbaycan Halk Cephesi, Azerbaycan Türklerinin bağımsızlık taleplerini açıkça dile getirdiler. Üç renkli ay-yıldızlı bayrak Parlamento binasına asıldı. Aralıksız sürdürülen çalışmalar sonucu Azerbaycan Cumhuriyeti 18 Ekim 1991'de bağımsızlığını ilan etti. ELÇİBEY, Parlamentonun aldığı karar gereği 7 Haziran 1992'de yapılan ilk demokratik seçimler sonucu Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Devlet Başkanı seçildi.
Göreve başladığı ilk günden itibaren ülkede insan hakları ve hukukun üstünlüğüne saygılı demokratik devlet yapısını oluşturmaya çalıştı. Rus ordularını Azerbaycan Cumhuriyeti'nden çıkardı. Devletin resmi dilinin Türkçe olduğunu ilan etti. Latin alfabesini uygulamaya koydu. Ermeni saldırı ve işgallerine Azerbaycan Halk Cephesi taraftarlarından oluşan gönüllü birliklerle karşı koydu. Ancak 4 Haziran 1993'de maruz kaldığı darbe sonucu Bakü'den ayrılarak Nahçıvan'ın Keleki köyüne gitti. 4 yıl süreyle kaldığı Keleki'den 31 Ekim 1997'de Bakü'ye dönerek 1995 yılında partiye dönüştürülen Azerbaycan Halk Cephesi Partisi'nin Genel Başkanı olarak siyasi çalışmalarını devam ettirdi. Bu süreçte kurduğu ve başkanı olduğu Bütöv Azerbaycan Birliği adlı teşkilatla da büyük ideallerini hayata geçirme çalışmalarını yürüttü.
Ebülfez ELÇİBEY uzun süre devam eden rahatsızlığının şiddetlenmesi üzerine tedavi görmek amacıyla 7 Temmuz 2000'de geldiği Türkiye'de 22 Ağustos 2000 Salı günü vefat etti...
"Ömrümün en hoş günlerinden biri 16 Temmuz 1989'da Azerbaycan Halk Cephesi'nin kurulması ve Cephe başkanı seçilmemdir.
En ağır sarsıntılarım 20-23 Ocak 1990 katliamı, Taşaltı olayları, Hocalı katliamı, Susa ve Laçın'da yaşadığımız ihanetlerdir.
En çok etkilendiğim, dostlarımı kaybetmektir. (Bütün anlamlarda)
Sevgim - Millete!
Vurgunluğum - Azadlığa ve adalete!
itaatim - Hocalarıma!
Borcum - Dostlarıma ve meslektaşlarıma!
Nefretim - Yalancılara ve iki yüzlülere!"
Elçibeyin dilinden;
Savalanım Tanrı dağım
Men bu dünyanın özünden,
Min üzünden sovusuram,
Savalanım, Tanrı dagım,
Geldim, sene qovusuram,
Qovusduqca duruluram,
Duruluram, duruluram,
Göyüzünden etirli göy,
Sudan duru gül oluram,
Buluddan, qusdan qanadlı,
Xeyaldan yüngül oluram.
Vaqif Bayatılı Öner
Ebülfez Elçibey: Bir gün gelecek, bütün yollar, daglar sultanı, dagal sahensahı, daglar piri Savalana gedecek! Bir gün gelecek Savalan milyon-milyon insanın ziyaret mebedi, and yeri, inanc qaynagı olacaqdır! Çünki Savalan uludur, ölmezdir, orada qeybde olan Xıdır Ilyas ölmezdir, Savalanda yatanların ruhları ölmezdir! Milyonlar o ruhdan Ruh alacaq!
Savalan Azerbaycanın göylerden nur alan tacıdır!
Azerbaycan uzaq-uzaq keçmisden, on min iller (!) önce Türk yurdu olmus, Türk Azerbaycanı her kesden önce özüne yurd seçmis, onunla qürur duymusdur!
“Azerbaycan, dünya görmüs
bu serefli, sanlı diyar
Veten esqi babalardan qalmıs
Eziz bir yadigar!”.
Türk-Nuh peygemberin nevesi, Yafes peygemberin ogludur, peygember oglu, peygemberdir! Azerbaycan Türk, Maq, Man, Zerdüst, Xıdır Ilyas, Azer, Mani, Az, Uz peygemberlerin yurdudur, müqeddes qutsal mekandır, tek tanrıçılıgın en qedim, ilkin merkezidir! Su, Suver, Yersu, Turuk, Qut, Qaz, Manna, Midiya qedim Azerbaycan dövletleri; Saçlı, Azerbaycan Atabeyleri, Elxaqlı, Qaraqoyunlu, Agqoyunlu, Sefevi, Afsar, Qacar dövletleri Azerbaycanın ortaçag dövletleridir!
Azerbaycan-Türk sülalesi olan Qacarlar rus imperiyasına qarsı uzun süren müharibelerde uduzub, Azerbaycanın Quzeyini saxlaya bilmemis, Rusiya yurdumuzun bu bölgesini isgal etmis, 1918-20-ci ve 1991-ci ilden günümüzedek olan dövrü çıxmaq serti ile daim öz amansız istibdadı altında saxlamısdır. 1925-ci ilde Qacarlar sülalesinin devrilmesinde feal istirak eden cellad Rza sah Pehlevi hakimiyyeti qesb etdikden sonra fars sovinizmi Azerbaycanın Güneyinde tügyan etdi.
1917-20-ci iller Azerbaycan tarixinde xalqımızın azadlıq ve birlik ugrunda mübarizesinin zirvesini teskil edir. Bu sanlı mübarize ve mücadile 1918-20-ci illerde Azerbaycanın Quzeyinde böyük mütefekkir ve cesur inqilabçı Memmed Emin Resulzadenin basçılıgı ile Azerbaycan Xalq Cümhuriyyeti (avropalıların anlayısında- Azerbaycan Demokratik Respublikası), 1920-ci ilde böyük mütefekkir ve cesur inqilabçı Seyx Mehemmed Xiyabaninin basçılıgı altında Azerbaycanın GÜNEYINDE Azadistan dövleti yarandı.
Azerbaycan bölünenden yüz il sonra ilk defe tam azad olmaq ve birlesmek üçün tarixi imkan yarandı. Ancaq bolseviklerin basçılıgı ile yaranmıs yeni Rus-Sovet imperiyası her iki dövletimizi devirib, Azerbaycanın Azadlıq ve Birlik idealını qan içinde bogdu. Bele bir tarixi fürset 1945-46-cı illerde Piseverinin basçılıgı altında Azerbaycanın Güneyinde Azerbaycan Demokratik Respublikası yarananda ele düsdü. Ancaq bu defe de Amerika, Britaniya ve Rusiya buna imkan vermediler ve Azerbaycan Demokratik Respublikasını yıxdılar.
Xalqımız Azerbaycanın Quzeyinde Rus-Sovet imperiyasına qarsı savasaraq 1991-ci ilde müsteqil dövletini- Azerbaycan Respublikasını yaratdı. Bu 1988-ci ilden baslayan Xalq-Azadlıq herekatının neticesinde bas verdi. Azerbaycan Xalq-Azadlıq heoekatı bu gün de davam edir. Bu gün 40 milyondan artıq Azerbaycan Türkünün öz varlıgı ve azadlıgı ugrunda mübarizesi dünya gerçekliklerinden biridir. Tebiidir ki, dünya bu gerçekliyi görür ve gec-tez öz maraq ve münasibetini bildirecekdir. Bu gün 40 milyonluq xalqımız azadlıq ve yurd bütövlüyünü özüne bir sevda etmisdir. Bu sevdanın gerçeklesdirilmesi üçün bütün güclerin Birliyi gerekdir.
Şehriyarın üreyi de seninkitek yaralıdır,
Azadlıqdır mene melhem, sene derman Azerbaycan...
Azadlıq Sevdasını dasıyanlara Savalan ziyareti qismet olsun!
Tanrı yar olsun
 
mekanı cennet olsun..
 
O Milli Azatlık Hareketinin Lideri, Azerbaycan Devletinin ilk seçilmiş devlet başkanı, O Mehmet Emin Resulzade'nin açtığı bayrağı yükselten idealist, büyük bir dava adamı ve çağımızın en önemli Alperen'lerindendi. evet davasından asla taviz vermedi, zindanlar, toplama kampları, zulümler durduramadı bu yiğidi...

Elçibey Diyorki...
Benim fikrim şu: Turan'ın yani böyük Türk Dünyasının altın köprüsü Azerbaycan olmalıdır. Cinnubi ve Şimali Azerbaycan birlerşirse Türkiye medeniyet ve terakkiyati öncü rolünü Orta Asya'ya ulaştırır. Her bir Türk, bunu arzu eder. Bunun mimarı kim olursa Türk'ün tarihine hoş baht olarak geçecektir.



O Bilge Kaan'ın emanetçisi, Manevi liderimiz, Hocaların hocası Ahmet Yesevi Hazretlerinin takipçisiydi, O bir Horasan Ereni, Türk Beyleri içinde BEY OĞLU BEY iDi...



O'nu Tanıyalım...

Azerbaycan eski Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, Nahçıvan'ın Keleki kasabasında doğdu. Asıl adı, Ebulfez Kadir Güloğlu Aliyev olan Elçibey, Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.


Elçibey, 1970'li yıllarda, eski SSCB topraklarına dahil olan Azerbaycan'ın bağımsızlığı için mücadele etmeye başladı. 1976 yılında Sovyetler'e karşı propaganda yaptığı gerekçesiyle tutuklandı ve 1978 yılında şartlı olarak serbest bırakıldı.


Ebulfez Elçibey, 1988-1989 yıllarında Azerbaycan halkına bağımsızlık mücadelesi yolunda öncülük ederek, halkından büyük destek gördü. Elçibey, aktif siyasi hayatına 1989 yılında, Azerbaycan Halk Cephesi Partisi'nin (AHCP) başına geçerek başladı. Azerbaycan, SSCB'nin 1990'da dağılmasının ardından 18 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını resmen ilan etti. Ayaz Muttalibov'un kısa süren cumhurbaşkanlığının ardından, Ebulfez Elçibey 7 Haziran 1992'de bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ikinci Cumhurbaşkanı oldu.


Elçibey, daha önce "Milli Kahramanlık Ödülü"nü verdiği Suret Hüseyinov'un Haziran 1993'de ayaklanmasından sonra cumhurbaşkanlığı görevini terkederek doğum yeri olan Keleki'ye döndü.
Azerbaycan'ın eski Cumhurbaşkanı, 31 Ekim 1997'de Keleki'den Bakü'ye döndü ve AHCP'nin başında aktif siyasi hayatına devam etti. Elçibey, 1998 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine, "demokratik ve adil olmadığı" gerekçesiyle boykot ederek katılmadı. Elçibey, zaman zaman Haydar Aliyev iktidarına karşı verdiği sert demeçlerle kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekti.


Azerbaycan'da 5 Kasım'da yapılacak 2. dönem parlamento seçimlerine katılma kararı alan Elçibey, bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin parlamentosuna girebilmek için ilk defa milletvekilliğine adaylığını koydu. Hayatı boyunca, Türk dünyasının birleşmesi ve kardeşliği için mücadele eden Elçibey, bu yönde "Bütün Azerbaycan Yolunda" isimli bir kitap çıkardı. 62 yaşında ölen Ebulfez Elçibey, iki çocuk babasıydı. GATA'da bir süre tedavi gören Azerbaycan'ın eski Devlet Başkanı Ebulfez Elçibey vefat etti.



EBULFEYZ ELÇİBEY

D-1938. »Ö- 22 Ağustos 2000

Mekânın cennet olsun! Adın bin yaşasın!

Yiğit Adam. Ocaklarımızda yetişen genç

Alperenler, genç Elçibeyler, senin hatıranı

ve ülkünü mutlaka canlı tutacaklardır.


SENİ HİÇ UNUTMAYACAĞIZ...



SAYGI VE MUHABBETLE

ALPEREN OCAKLARI GENEL MERKEZİ
 
ALLah Rahmet eyLesin Mekani Cennet Ruhu Şad oLSUn..
 
“Çok işkence gördüm, çok çektirdiler hiç birisine yanmam da, bir Atatürk rozetim vardı, yakamdan onu aldılar, hâlâ ona içim yanar.” Elçibey

Ruhun şad olsun büyük Türkçü...
 
atatürk göçtü bu alemden halimiz bu
elçibey göçtü azerbaycanın hali belli
denktaş bıraktı kıbrısın hali meydanda
nedir bu arkadaşlar bu adamlar boşuna mücadele ediyo
YAZIK
 
Geri
Üst