Erdal Sarızeybek: "Zekeriya Öz Bana Psikolojik Baskı Yaptı"

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Emekli Jandarma Kurmay Albay Erdal Sarızeybek, NTV'de katıldığı programda çok önemli açıklamalar yaptı. Ergenekon soruşturması savcısı Zekeriya Öz'ün kendisine psikolojik baskı yaptığını söyleyen Sarızeybek, "Zekeriya Öz görevden alınmalıdır. Bu soruşturma özelliğini kaybedip hedefini TSK'ya yöneltmiştir" dedi. İktidar yanlısı medyayı ve Savcı Öz'ü "Ya Gazi Paşa Duyarsa" adlı kitabını Ergenekon soruşturmasına malzeme yapmaya çalışmakla suçlayan Sarızeybek, "Kitabım TSK aleyhine bir karşı unsur gibi kullanılmak isteniyor" dedi.

Savcı Öz'ün kendisini arayarak bizzat görüşmek istediğini belirten Sarızeybek, Savcı ile arlarında geçen görüşmenin tutanak altına alınmadığını, bunun CMUK'a aykırı olduğunu söyledi. Öz'ün tarafsızlığını yitirmiş bir savcı olduğunu belirten Sarızeybek, Ergenekon soruşturmasının ABD ve İsrail tarafından yöenetildiğini iddia etti.

Erdal Sarızeybek, NTV'nin canlı yayınında Oğuz Haksever'in sorularının yanıtlarken şu çarpıcı açıklamalarda bulundu:

"Ya Gazi Paşa Duyarsa adlı kitabımı ben 2003 yılında yazdım. Star gazetesinin çarpıtıı telefon konuşmaları bir askeri soruşturmayla ilgiliydi. Ergenekon ile bir alakasi yok. Dönemin Jandarma İstihbarat Komutanı Levent Ersöz Paşa ile anlaşmazlığa düştük. Hakkımda dava açıldı ve 4 yıl sonra beraat ettim. Kitabım, TSK aleyhine bir karşı unsur malzemesi gibi kullanılmak isteniyor. Kitabımı yanlış bir olayın içine çekmek istiyorlar."

"Ergenekon savcısı Zekeriya Öz görevden alınmalıdır. Bu soruşturma özelliğini kaybetmiş ve hedefini TSK'ya yöneltmiştir. Savci Öz beni bizzat aradı. Kitabım hakkında görüşmek istediğini söyledi. Yeni Levent'teki ofisine gittim. Kitabımla ilgili sorular sordu. Bir yıldır süren bir soruşturma benim kitaptaki anılarıma mı kalmış? Benimle 'tanık' sıfatımla görüştüğü için CMUK'a göre ifademi yazılı almalıydı. 'Geç oldu, görevli evine gitti' gibi ciddiyetsiz bir yaklaşımla bunu yapmadı. Öz, bana bir ay boyunca psikolojik baskı yaptı. Olanları kapı kapı gezip basına anlattım, kimse bir satır yazmadı. Bu basın milli niteliğini tamamen kaybetmiştir."

"Ergenekon operasyonunun arkasında ABD ve İsrail var. Ergenekon, Türkiye'nin başına geçirilmek istenen üçüncü çuvaldır. Kamuoyunu ve TSK'yı ran operasyonundan önce sindirmek istiyorlar. Amaçları, soruştrmayı muvazzaf askerlere yöneltmek."



Kaynak: NTV
 
Ergenekon


Av.A.Erdem Akyüz
Hukukun Egemenliği Derneği
Genel Başkanı




Son olaylar nedeni ile bazı “doğruların” ve bazı “yanlışların” üzerinde durmak zorunluluğu doğmuştur. Olayların objektif ve yansız bir biçimde değerlendirilmesinin, içinde bulunduğumuz duruma olumlu katkısı olacağı gibi, geleceğe yönelik katkıları olacağı da kuşkusuzdur.

ERGENEKON BİR DESTAN ADIDIR
Çok eski bir Türk Destanına göre, düşman hücumuna ve kıyıma uğrayan Türkler, güçlenip kuvvetlenmek için kendilerine bir yurt aramışlar ve kimsenin bilmediği, ulaşımın çok güç olduğu bir yerde güzel bir yerleşim yeri bulmuşlar, buraya “Ergenekon” adını vermişlerdir. Burada çoğalıp güçlendikten sonra dışarı çıkmak istemişler ancak önlerine geçilmesi olanaksız demir bir dağ çıkmıştır. Bir demirci, büyük ateş ve körükler yardımı ile dağı eriterek çıkış yolunu açmıştır. Bu olay bütün “Türk Dünyasında” ateşler yakılıp, demir dövülerek “Ergenekon Bayramı” veya “Nevruz Bayramı” adı altında kutlanmaktadır.
Türk töresinden doğan bu bayram ve ateş yakma töreni, bir takım ayrılıkçı güçler tarafından kendilerine mal edinilmeye çalışılmaktadır. Ancak bunun bir Türk adeti olduğu ve bunu kendilerine mal etmeye çalışanların “bilinç altında olsa bile” Türk adet ve törelerini benimsedikleri ve Türk kökeninden geldikleri gerçeği unutulmamalıdır.
Son günlerde yapılan operasyonlara da “Ergenekon” adının verilmesi büyük bir “yanlış” olmuştur. Yasa dışı eylem yapan kişilere, terör örgütlerine yönelik olduğu iddia edilen kovuşturma ve davaların bu isim altında yürütülmesi ve “Ergenekon terör örgütü” olarak adlandırılması, yalnız bu gün için değil, geleceğe yönelik olarak da bir kavram kargaşasına yol açacaktır. Eskiyi bilmeyen yeni kuşaklar “Ergenekon” dendiği zaman, terörü, yasa dışı eylemleri hatırlayacaklar ve bu ismin bu anlama geldiğini sanacaklardır. Ergenekon; bir terör örgütü adı değil, bir “Türk Destanı’nın” adıdır. Bunun böyle bilinmesi ve yanlışlığın düzeltilmesi gerekir.

TSK’NIN HUKUKA SAYGISI
Soruşturma nedeni ile ortaya çıkan bir diğer gerçek ; bu soruşturmanın “Türk Silahlı Kuvvetlerinin” hukuka duyduğu saygıyı yansıtmasıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde en yüksek komuta kademesine çıkan ve toplumda halen saygın konumları bulunan komutanlar, haklılığı ve yöntemi eleştirilen bir soruşturma ile gözaltına alınmışlardır. Türk Silahlı Kuvvetleri bu yöntemlere değinen en ufak bir eleştiride bulunmadığı gibi, kolluk kuvvetlerine ve yargı organlarına yardımcı olmakta ve hatta uğradığı haksız ve ağır hücumlar, tahrik ve karalamalar karşısında dahi ağır başlı tutumunu bırakmamaktadır. Gözaltına alınan kişilerin, bir takım siyasi partilerin yöneticileri, “il ve hatta ilçe başkanları” olmaları halinde, yargıya karşı en ağır hücum ve hakaretlerin yapılacağını tahmin etmek güç olmasa gerektir. Zira bu gün “yargıya saygı hikayeleri” söyleyen bazı çevrelerin daha dün, kendilerine dokunulduğu zaman neler söyledikleri ve yaptıkları bilinmektedir.

DİĞER SATIRBAŞLARI
Bu soruşturma diğer başka gerçekleri meydana çıkarmış ve bazı maskeleri düşürmüştür.
Bölücü, gerici ve azınlıkların karıştığı davalarda “mangalda kül bırakmayan” AB ve ABD temsilcileri, bu son soruşturmada “gözlerini kapamak ve kulaklarını tıkamak” yolunu seçmişlerdir.
Soruşturma evresinin aylar ve hatta yıllar sürmesine karşın herhangi bir önlem alınmamış, görevi ihmal ve geciktirmede dava açan kurumlar ve yargının üst temsilcilerinin suskun kalmışlardır.
Bir kısım basın organları; soruşturma konusunu ve gözaltına alınan kişileri, dine saldırı yapmışlar gibi yorumlamış olmalarına karşın, bu tahrik edici ve “teröre destek verici” beyanlar hakkında hiçbir işlem yapılmamıştır.
Bu “toz duman içinde” ; ekonomik dengelerin alt üst olması, işsizlik, Kıbrıs bunalımına eklenen Türk adalarına yönelik sataşmalar, hızlanan özelleştirmeler, satılan tesisler, sosyal, ekonomik, siyasal bunalım ve çözümler de “güme gitmiştir.”
 
Arzıhalci ( Para İle Dilekçe Yazan ) - Murat ERDEMİL



İktidar partisi sanırım Avrupa'dan avukat tuttu.
Duruşma gününe kadar da yurttaşları irşad etsin (aydınlatsın) diye Anadolu illerinde gezdiriyor.

Adamın sesi Gaziantep'den geldi.
Nakaratı tekrarlıyor: "İktidar partisini kapatmayın. Bunu Avrupa'da kimseye anlatamam..."
Bu adam bizi müstemlekesi (sömürgesi) sanarak, "Türkiye laik olmasa da olur." diyen adam değil mi ?
Ne yüzle yurtiçinde seyahat ediyor ? ..

Hele Gaziantep gibi özgürlük ve bağımsızlık savaşında kendi başına düşmanla çarpışan, canını veren illerimizden birinde…
Protesto da etmemişler.
Herkes işimize karışıyor.
Dayatmalar, tehdidiler savuruyor.
İnsanın neredeyse "Al atını" diyesi getiriyor.
Ne hallere düşmüşüz.

Beri tarafta, iktidar da "Arzıhalci" yi oynamaya çalışıyor.

Fıkrayı bilirsiniz; Mehmet'le Hasan kavga etmişler. Hasan Mehmet'e küfür etmiş. Mehmet davacı olmuş. Arzıhalciye giderek dilekçe yazdırmış. Arzıhalci, yazdıktan sonra dilekçeyi Mehmet'e okumaya başlamış: "Tarladan gelirken Hasan yolumuzu kesti. Bir elinde silah, bir elinde kama, seni yaşatmayacağım dedi. Kurşun sıktı…" Dilekçe bu şekil facialarla sürüyor.

Mehmet başlamış ağlamaya. Arzıhalci,"Neden ağlıyorsun ?" diye sormuş.
Mehmet de, "Nasıl ağlamam; görmüyor musun ?.. Hasan bana neler yapmış ?.. " demiş.
Millet Mustafa Kemal'le birlikte olduğunu süngüsüyle kanıtladı. Anadolu Devrimi 1923 yılında Cumhuriyet'in ilanı ile tamamlandı.

Devrim, doğal olarak yok edilen kurumların yandaşlarına da zarar verdi.
Travma oldu, yara oldu, her ne ise oldu. Ama zamanla iyileştirildi, yeni yaşama uyuldu.
Geçmiş unutuldu.
İsteyen ibadetini yapıyor, isteyen tatiline gidiyor.
Herkes yaşamından memnun.

Aradan 85 yıl geçti. Dört yeni kuşak doğdu.
Şimdi kalkıp da "Sizde travma açıldı ...",
"İslam'ın da sorunları var.",
"Günlük yaşamda Şeriatı görmüyorsunuz." diye milleti tahrik edip, karşı devrime yönlendirmenin, dayatmanın alemi var mı ? ..

85 yıl sonra "Arzıhalci" yi oynuyorsunuz.
Açık söylemekte yarar var. Şunlar kesinkes bilinmelidir:

1. 1400 yıl önceki kurallarla toplum yönetilemez. Bilim var.
2. Hilafet hayali gerçekleşemez.
3. Padişahlık oluşturulamaz. O dönem bitmiştir.

Ergenekon adını verdikleri aslı yok soruşturması kapsamında insana ve topluma reva görülen insanlık dışı uygulamayı da kınıyorum.

Murat ERDEMİL
 
Erdal Sarızeybek HAKKARİ DAĞ VE KOMANDO TUĞAYINDAKİ BAŞARISINDAN DOLAYI ÜSTÜN CESARET MADALYASI ALMIŞTIR BU ADAM EGER BU SÖZLERİ SÖYLEMİŞSE DOĞRUDUR
 
Tutuklamalar, Soruşturmalar Ve Sorular !..



İçinde iki orgeneral, iki üst düzey gazeteci ve ATO Başkanı Sinan Aygün’ün de bulunduğu 25 kişinin 1 Temmuz sabahı gözaltına alınması Türkiye’nin yeniden gerilmesine neden olmuştur. 1 Temmuz tarihi aynı zamanda AKP hakkında açılan kapatma davasına yönelik olarak Yargıtay Başsavcısı’nın kapatmayla ilgili olarak sözlü gerekçelerini sunacağı tarihti. İlgili şahısların gözaltına alınmasıyla ilgili olarak savcılıkça verilen talimatın bir gün sonra 1 Temmuz’a denk getirilerek uygulamaya sokulması oldukça manidar bulunmuştur.

Yakın geçmişte Başbakan ile Orgeneral İlker Başbuğ’un yaptığı görüşme,
30 Ağustos tarihinde yapılacak olan Askeri Şûra’da terfilerin görüşülecek olmasının da son gerçekleştirilen operasyonlarla ilgisi kurulmaktadır.
Kapatma davasında son virajın dönülmek üzerine olduğu bir zamanda bu tür operasyonlara çeşitli anlamlar yükleyenler vardır.

Başbakan, Milli Takım’ın yaptığı gibi son ana kadar mücadeleyi sürdüreceğini söylemişti.
Bu mücadele nasıl bir mücadeledir? Kime karşı sürdürülmektedir ? Orası çok belli değildir.
Şu ana kadar yaşananların makul ve mantıklı izahını kimse yapamıyor. Olaylar inatlaşma, yenme, germe ve kutuplaşma noktasının ötesine geçmiştir. Açıkça birilerinin, birileriyle bilek güreşi yaptığı görülüyor. Burada yenmek değil yok etmek amaçlı bir mücadele söz konusudur.

Çelişkiler ve sorular

1. AKP’ye açılan kapatma davası için “yargı darbesi”, “cübbeli darbe”, “hukuk darbesi” diyen taraf son gözaltı olaylarıyla ilgili olarak “Yargı kararlarına herkesin saygı göstermesi lazım. Yargının tarafsızlığına, bağımsızlığına saygı gösterilmesi lazım” demektedir. Demek ki kendilerine dava açıldığında bunu “darbe” olarak niteleyenler, aynı şeyin başkalarının başına gelmesi halinde buna saygı gösterilmesini beklemeleri ilginç bir çelişkidir.

2. Son gözaltına almalarla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Ergin, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan isimlerle ilgili kendisinin herhangi bir talimatı olmadığını vurgulayarak, “Geniş Yetkili Ağır Ceza’nın kontrolünde yapılıyor. Bana bilgi verilmesi gerekirdi. Bunu ayrıca araştıracağım” diyor.


3. Bir gün önce verilen gözaltı talimatının iki gün sonra uygulamaya konmasının AKP’nin kapatılma davasında başsavcının gerekçelerini gölgede bırakmak amacıyla ilgisi olabilir mi ?..

4. Bu operasyonların 30 Ağustos tarihinde TSK komuta kademesinin yeniden şekillendirilmesinde birilerinin ellerini güçlendirmekle ilgili olabilir mi ?..

5. Soroscu dernekler ve TSK’ya saldırmakla görevlendirilen Taraf gazetesinin son yayınlarıyla bu gözaltılar arasında bir bağlantı var mıdır ?..

Özellikle Taraf gazetesine “Bu yoğurdun sütü nereden geliyor ? Bu bilgileri hangi servis sağlıyor ?.. ” diye neden kimse sormuyor ?..
Türkiye, ilginç bir durumla karşı karşıyadır. Birisi bir yıl önce diğeri bir yıl sonra gözaltına alınan insanlar var. Henüz ortada bir iddianame de yoktur. Aylarca birileri gözaltına alınıyor, dinleniyor, izleniyor, ev, işyerleri, bilgisayarları inceleniyor ortada hâlâ kamuoyunu ikna edecek delil ve bilgi bulunmuyor. Yeni gözaltılarda da aynı film yeniden uygulamaya konuluyor. Birileri hâlâ bir şeyler bulmak için aramalar yapıyor, tutanaklar tutuyor, bilgisayarlara el koyuyor.

Geciken adalet adalet değildir !..

Yargıya güvenmek ve hukuka saygı duymak elbette hukuk devletinin olmazsa olmaz şartıdır. Her şeyin hukukun ve yasaların çerçevesinde gerçekleşmesi esastır. Ancak soruşturmanın gizliliğine karşın gözaltına alınan herkesin ifadesinin daha önce çarşaf çarşaf iktidar yanlısı gazetelerde yayımlanması garip bir durum olarak hâlâ hafızalardadır. Kamuoyunun gözaltına alınanların hukukun gereği olarak gözaltına alındıklarından emin olmaları gerekir.

Yapılan operasyon ve davalar Cumhuriyet tarihinde en fazla tartışılır davaların arasına gireceğini şimdiden söylemek mümkündür. Olan biten şey hukuka ve yasalara güveni sarsmaktadır. Bir an önce kamuoyuna, yapılan operasyonlar ve tutuklanan şahıslarla ilgili anlaşılır ve açık bilgiler verilmelidir. Dava derhal açılmalı, insanların ne ile suçlandığını da herkes görmelidir! Zira geciken adalet, adalet değildir.


Prof. Dr. Özcan YENİÇERİ
 
İlginç tir bukadar mühim bir soruşturmayı yürütmekle görevli savcının daha önceki görevlerinde en büyük olayı kaçak elektrik vakaaları.. Bence iktidar harcayacak bir savcı daha buldu.. Yazık bu kukla dövüşüne alet olanlara.Bu savcı zaten kendi insiyatifini kullansa tutukladıklarının tutuklanamayacağı ortada,ne hikmetse taraf gazetesiyle aynı yöne bakıyorlar.Cumhuriyetin savcısı bu olamaz..
 
Komutanlar soyledimi yalan akp soledi mi dogru nereye gidiyoruz
 
Bu basın milli niteliğini tamamen kaybetmiştir."

"Ergenekon operasyonunun arkasında ABD ve İsrail var. Ergenekon, Türkiye'nin başına geçirilmek istenen üçüncü çuvaldır
.

Kamuoyunu ve TSK'yı (i)ran operasyonundan önce sindirmek istiyorlar. Amaçları, soruştrmayı muvazzaf askerlere yöneltmek."

Kaynak: NTV


Perinçek içerden çıktığında hedef ordu demişti ....


bu operasyon amerikanın seneryoya koyduğu bir oyundur

bu seneryonun aktörlerini amerkalı dostları kurtaramayacak
 
Geri
Üst