TuRK_BoY
New member
- Katılım
- 2 Mar 2007
- Mesajlar
- 36
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Gothic Nedir ?
''goth'' kelimesi kavimler göçünde Romayı talan eden ''ostrogoth'' ve ''vizigoth'' kabilelerinden gelir. Bu kabilelerin yapmış olduğu yıkımdan ve bu yıkımın gücünden etkilenen romalılar,''goth'' kelimesini yaklaşık olarak ''barbar'' anlamında kullanmışlardır. Gel zaman git zaman,bu ortaçağ dönemlerinde,kilisenin halkın üstünde çok büyük baskı kurduğu,insanların çok büyük sıkıntılar çekerken soyluların yan gelip yattığı dönemde insanlar hayatın hayat bilgisi kitaplarındaki gibi (tamam abartmayalım o zamanlar hayat bilgisi kitapları olmayabilir) kartondan ve tozpembe olmadığını farkederek kasvetli bir bakış açısı geliştirdiler. Ve dini ögelerde bu bakış açısının içinde oldukça fazla yeraldı. Sonunda bu güçten ve yıkımdan aşırı derecede etkilenen,ihtişamı güç olarak gören ve bu güce hayranlık duyan ''gothic'' dönem başladı.
Gothic Mimari Nedir ?
Gothic sözcüğü, herkeste genellikle güzel çağrışımlar uyandırır: katedraller, kiliseler, sivri kuleler, eski tarz bir dekorasyon. Oysa, bu sözcüğü ilk kez kullanan Rönesans dönemi İtalyan sanatçıları için Gothic terimi oldukça değişik bir anlam taşımış ve klâsik biçimlere karşı çıkan Kuzeyli barbarların, özellikle Cermen kökenli halkların kültürünü simgeleyen bir sözcük olarak geçerlik bulmuştur.
Gothic sözcüğü ilk önceleri Rönesans olgusunun dışında kalan tüm barbar kültürü ifade etmek için kullanılmıştı. Ancak sonradan, bu kültür daha iyi anlaşılıp, takdir edilmeye başlanınca daha dar bir anlamda, yalnızca mimari bir biçimi belirtmek amacıyla kullanılır oldu. Daha yakın dönemlerde ise, halk dilindeki anlamıyla, tümüyle dinsel yapılarla,özellikle katedraller ile bağdaştırılan bir terim haline geldi. "New English Dictionary" (Yeni İngilizce Sözlük) Gothic
sözcüğü için şu tanımı vermektedir:
"Batı Avrupa da XII. yüz yıldan XVI. yüz yıla kadar yaygın olan mimari stil için kullanılan terim. Stilin temel özelliği sivri kemerlerdir. Aynı zamanda mimari ayrıntılarda ve süslemede de uygulanmıştır".
Aslında bu tanım yeterince kesin değildir. Mimarlık tarihi uzmanlarından bir çoğu, Gothic stilin temel özelliğinin sivri kemerler olduğunu kabul etmeyip, farklı kuramlar ileri sürebilirler. Ayrıca, Gothic stili yalnızca mimarlığa özgü olarak kullanmak da pek doğru değildir. Zira Gothic yalnız yapılar için değil; mobilyalar, giysiler, süslemeler, hatta mutfak aletleri ve davranış biçimleri için bile geçerli bir kavramdı. Ne var ki, günümüzde kilise yapılarının dışında Gothic stilden geriye
hemen hiç bir şey kalmamıştır.
Konunun uzmanları, örneğin "Medieval Art" (Orta Çağ Sanatı) isimli eserinde Lethaby, Gothic stili tüm Orta Çağ sanatı ile özdeş tutmakta, üstelik renkli cam süslemelerini, el yazmalarını, şiirleri bile Gothic kapsamına sokmaktadır. Uzmanlar, XIX. yüz yılda De Caumont önderliğindeki arkeologlar tarafından Gothic sözcüğünün dar anlamda (yalnız mimarlık için) kullanılmaya başlandığını belirtmektedirler. Arthur Kingsley Porter, "Medieval Architecture" (Orta Çağ Mimarisi) adlı yapıtında Gothic sözcüğünün, Rönesans döneminde tüm Orta Çağ yapıları için uygulanan genel bir terim olduğunu, ancak XIX. yüz yılda De Caumont ve diğer arkeologlarca sivri kemerli yapıları "Romanesk" denilen yuvarlak kemerli yapılardan ayırabilmek için kullanılmaya başlandığını söylemektedir. Öte yandan, bazı yazarlar Gothic sözcüğünü kullanmaktan özellikle kaçınmışlardır. Örneğin Rickman "İngiliz Mimarisi", Britton da "Hıristiyan Mimarisi" terimlerini tercih etmitlerdir.
"History of Freemasonry" (Masonluğun Tarihi) adlı kitabında Albert G. Mackey "Gothic Mimari, tam anlamıyla Masonluğun mimarisidir" demektedir.
Gothic ortaya çıkana dek Batı Avrupa daki tüm yapı biçimlerinin temelini oluşturan "Romanesk" mimarlık oldukça basit bir ilkeye bağlıydı ve özünü eski bazilika inşaatlarından almıştı. Bu ilke, dört duvar üzerine oturtulan düz bir çatıdan ibaretti. Eğer çatı kubbeli ya da çıkıntılı olursa, yan ağırlıkları taşımaları için duvarların kalınlaştırılması gerekliydi. Bu nedenle, geniş iç mekânlar gerektiren büyük yapılarda duvarlar fazlasıyla kalın yapılıyordu. Duvarların yeterince sağlam
olması için ise pencerelerin pek küçük olmaları gerekiyordu. Sonuç olarak, Romanesk yapılar bodur ve hantal görünümlü, iç mekânları karanlık ve hüzünlü yapılardı.
Gothic mimarlar, iç mekânlarda yeterli genişliği sağlayan sivri ve yüksek kemerler kullanarak, Romanesk yapıların uygunsuz koşullarından kurtulma çaresini bulmuşlardı. Üstelik kemerli payandalar kullanarak yan ağırlıkları desteklemesini de biliyorlardı. Bu sayede, duvarların üzerindeki büyük yük azaltılmış oluyordu. Açılan büyük pencereler ve kullanılan renkli camlar iç mekânların tatsız karanlığını ve hüznünü yok ediyordu. Zamanla, yapıyı oluşturan çeşitli
öğeler; kemerler, payandalar, sütunlar ve duvarlar, tıpkı bir makinenin gerekli parçaları gibi, bütün halinde uyumlu bir sistem biçimine dönüştü. Yapının çeşitli öğelerini uyumlu bir biçimde örgütleyen bu bütüncül sistem Gothic stilin özünü ve Romanesk stilden ayrılmasını sağlayan ana niteliğini oluşturdu. Kemerler, payandalar, sütunlar gibi teknik özellikler stili belirlemede ikinci plana düştü.
Violet-le-Duc ün ünlü Gothic tanımına göre; "tümüyle Romanesk stilden ayrı evrimleşmiş olan Gothic stilin ayırt edici özelliği, yapının tüm karakter ve görkeminin titizlikle örgütlenmiş ve içtenlikle uygulanmış bir sisteme bağlı olmasındadır".
Moore un tanımlamasına göre; "Gothic mimari kısaca, payandalar ve ayaklar tarafından taşınan bağımsız bir kemerler ağı ile bunların üzerine oturtulmuş bir çatının oluşturduğu bir yapı sistemidir. Yapının tüm dengesi, ağırlık ve karşı-ağırlıklar sayesinde sağlanmıştır. Tüm sistem, mimari koşullara ve sanatsal formlara uygun, konularını doğadan alan yontularla bezenmittir. Gothic, dinsel inanç ile esinlenmiş, ulusal ya da yöresel tutkularla uyarılmış laik zanaatkârların ürünü olan
yaygın bir kilise mimarisidir".
Moore, Gothicin anahtarını payandalarda bulur. Diğer uzmanlar farklı kuramlar sunarlar. Portera göre temel nitelik kemerli çatıdır. Phillips sivri kemerlerin tüm sistemin özü olduğunu ileri sürer. Gould için, en üstün değer taş çatılardadır.Oysa Lethaby, Gothic stilin özünü bu tür teknik özelliklerden çok, yapının genel Orta Çağ karakterinde bulmaktadır.
Gothic Stili Kim Buldu ?
Gothicin nerede ve ne zaman başladığı konusunda mimarlık tarihçileri arasında büyük görüş farklılıkları vardır. Gothic stili yaratma onurunu kendi ülkelerine mal etmeyi arzulayan İngiliz yazarlar, ilk örneğin Durham da 1100 yılları civarında ortaya çıktığını ileri sürmektedirler. Oysa ayrıcasız olarak tüm Fransız yazarlar, Gothicin başlangıcının Paris ve çevresinde gerçekleştiğini savunmakta ve ilk Gothic anıtın, yapımına 1140 yılında başlanan Saint Denis Manastır Kilisesi olduğunu
söylemektedirler. Çağdaş yazarların büyük çoğunluğu Fransız kuramını kabul etme eğilimindedirler. Porter, yeni stilin 1063 yılında Paris te başladığını ve doruk noktasına 1120 yılında Amiens nefi (orta sahını) ile ulaştığını belirtir.
"Roman and Medieval Art" (Roma ve Orta Çağ Sanatı) adlı kitabında Goodyear, Gothic stilin başlangıcı ve gelişmesi hakkında şunları dile getirir: "Gothicin "erken", "orta" ve "geç" dönemleri olduğu belirtilir. Oysa, bu dönemler arasında kesin sınırların bulunmadığı bilinmelidir. Genel olarak XII. yüz yılda Gothic Fransa da başlamıştır ve diğer ülkelerde XIII.yüz yıl öncesinde bu stile rastlanmaz. XIII. ve XIV. yüz yıllar Gothic stilin yetkinliğe ulaştığı dönemlerdir. XV. yüz yılda
ise göreli olarak gerileme görülür. Hem Almanya ve hem de İngiltere de Gothic XIII. yüz yılda ortaya çıkmıştır. Halbuki İtalya, Gothici asla tümüyle kabullenmemiştir. İngiltere, Gothic stilde en yoğun yerel ve ulusal uygulamaların yapıldığı ülkedir ve bu nedenle İngiltere de Gothicin ikinci el olarak, bir taklit biçiminde uygulandığı aşikârdır. Biçimsel güzellik ve genel çekicilik açısından İngiliz katedralleri diğer tüm ülkeler ile yarışabilirler; ancak Gothicin ortaya çıkıp gelişmesi
açısından öncelik Fransızlara ait olmuştur."
Acaba Gothic mimarlar bu yeni sanatın gizlerini nereden türetmişler?
Bu konuda da, çok sayıda farklı kuramlar mevcuttur ve pek aklı başında savların yanı sıra oldukça saçma olanlara da rastlanabilir. Lascelles, mimarların sivri kemerleri Nuh un Gemisinden öğrendiklerini ileri sürmüştür. Stukeley, yeni yapı ilkelerinin Druid lerin mağaralarını taklit etmeye çabalarken keşfedildiğini savunur. Ranking e göre Gothic stil, temelde Gnostik bir karakter taşımaktadır. Christopher Wren, Gothicin Araplardan alındığını söylemiştir. Findel e göre,
Gothic sanatı bulma onuru Cermen kökenli halklara aittir. Scott bu kurama katılmakta, ancak Fransa ve İngiltere ye yayılmasını "Comacine Ustaları"na bağlamaktadır. Lewis, bu denli açık ve kesin ilkelerin ancak tek bir kişi tarafından oluşturulabileceğini düşünür ve Gothic sanatın keşfi onurunu Fransa kralı Şişman Louis nin başbakanı Suger e verir. Pownall, Gothicin ağaç oymacılığından türediğini belirtir.
Günümüz sanat tarihçilerinin genelde birleştikleri kuram, Gothicin zamanla ve ustadan çırağa sözlü eğitim ile evrimleştiği, kaçınılmaz olarak dönemin mimari ve toplumsal koşullarından etkilendiği biçimindedir. Bu kurama Gould da şu sözlerle katılır: "Gothic, bir taklit ya da çalıntı değil, özgün bir stildir. Avrupa nın çeşitli yörelerinde hemen hemen eşzamanlı olarak belirmiş ve zamanla gelişmiştir."
Gothic Resim ve Heykel
Mimariden sonra resim ve heykel alanında kendini gösterdi. En ünlü Gothic ressamlar Pierre-Jacques Volaire,Salvator Rosa,Goya,ve yeni nesilden Chapman kardeşlerdir.En bilinenlerinden Goya'nın Saturn Devouring One of his Children tablosu olsun,Chapman kardeşlerin Great Deeds tabloları olsun Gothic sanatın geçmişte ve günümüzde kan ve yıkımdan güç aldığının,yıkımın arkasında başka şeyler görebildiğinin kanıtıdır. Zaten Gothic dönemde yaşamış günümüzde hiç kimsenin olamayacağı kadar ''gerçek goth'' insanları diğerlerinden ayıran önemli etkende budur. Yani adamlar yıkıma,vahşete,barbarlığa bakarak hayatı görüyor. Gothic sanatın resimdeki etkisinden bahsetmişken,tahmin edersiniz ki günümüzdeki ağır makyajlı ''Gothic hatunların (!!!)'' bilimum mekanlarda bulunabilicek kanlı bıçaklı jiletli resimleri Gothic sanat kapsamına GİRMEMEKTEDİR..Hatta sanat bile değildir,teşhirciliğin önde gidenidir...
Gothic Metal
Gothic akımın sanata damgasını vurduğu dönemlerde,metal müzik ortalıkta yoktu. Kilise müzikleri de yeterince Gothic özellik taşıyordu zaten. Yakın zamanlara gelicek olursak Vincent Furnier,bizim bildiğimiz adıyla Alice Cooper,müzikte müzikte acıyı ön plana çıkararak ''şok rock'' kavramını yarattı. Aşırılık,şiddet ve yıkımı doğrudan müziğinde insanlara göstererek adeta devrim yaptı ve bundan sonra ortaya Gothic metalden öncesinde yer alan punklar çıktı punk derken,yeni nesil dejenere ''zıpzıp''lardan sözetmiyorum. Ve punkların ortaya çıkışından sonra,yavaş yavaş pudralı,ağır siyah makyajlı,yırtık siyah dantelli,kadifeli giyimiyle ortaçağ gothlarının yeni çağa yansıması olan yeni nesil gothlar ortaya çıktı imaj olarak tabii... Aşırı makyajda zaten ''aşırılık felsefesi''nin bir yansımasıdır. Bir nevi gothlar,punklarla görsel açıdan (giyimdi imajdı vs.) savaş verdiler,yarıştılar.Kim daha marjinal görünüyor şeklinde enteresan bir çekişmeydi bu,ortaçağ Gothic'inin küllerinden doğsa da,çağ itibariyle yola çıkış noktası çok havada kalmış ki sonra zaten heavy metal ortaya çıktı ve yavaş yavaş popülerlik kazanmaya başladı,bu ilk ''modern'' Gothic akım unutuldu,ki zaten unutulmayı hakediyordu kısmen çünkü çok görseldi. Bu arada The sisters of mercy kült punk grup olarak geçse de Gothic özellik taşımaktadır,en azından geçiş dönemi için... Ama tam anlamıyla ilk ciddi Gothic grup,bauhaus tur. Sonra zaten hepimizin bildiği gibi 90lı ve 2000li yıllarda çok çeşitli ''Gothic metal'' grupları ortaya çıkmıştır,en güzideleri,the 69 eyes,lacrimosa,epica,sirenia,tristania,lacuna coil,theatre of tragedy,moonspell vs. vs. dir. Yine çok karıştırılan bir durum vardır,Gothic grupların kimliği... Gothic grup demek ''siyah makyaj yapan hatun vokalli grup'' demek değildir.
İmajı bir kenara bırakıp,Gothic metalin içeriğine bakıcak olursak yine dinsel öge içeren,bol yıkımlı bol acılı,genelde klavye ve brutal+hatun vokal (soprano da olur alto da) barındıran bir müziktir,güzeldir dinlenesidir,sevenine tabii...
Günümüzde Gothic
Günümüz ''Gothic'' gençliğine dönücek olursak,bence günümüzde Gothic insan yok. Kaldı ki ''Gothic insan'' gibi bir tanım yapılması da inanılmaz saçma. Mesela ben şahsen,kalede yaşayıp daracık goth elbiseler giyip kan banyosu (!!!) yapsam bile ''hehee ben Gothicim'' diye gezmem,bu da bir nevi teşhirciliktir,ileri gidecek olursam pornodur. Her zaman söylemişimdir,müzik kategorize edilmeli ama insanlar kategorize edilemez,bir müzik tarzı ya da giyim tarzı bir insanın tüm kişilik özelliklerini özetleyemez,özetlememelidir. Böyle yapanlar yok mu,oldukça fazla,işte onlar gibiler yüzünden Gothic sanat artık bazı insanların alay konusu haline geldi,ben bile sokakta etrafa kötü kötü bakan içinden ''sen öl sen de öl hıı çok gotiğim'' diye geçiren birbirinin kopyası yaşıtlarıma kahkahalarla gülmüyor değilim.Ayıptır günahtır,ne kendimizi ne de köklü bir kültürü bu şekilde komedi unsuru haline getirmeyelim.
''goth'' kelimesi kavimler göçünde Romayı talan eden ''ostrogoth'' ve ''vizigoth'' kabilelerinden gelir. Bu kabilelerin yapmış olduğu yıkımdan ve bu yıkımın gücünden etkilenen romalılar,''goth'' kelimesini yaklaşık olarak ''barbar'' anlamında kullanmışlardır. Gel zaman git zaman,bu ortaçağ dönemlerinde,kilisenin halkın üstünde çok büyük baskı kurduğu,insanların çok büyük sıkıntılar çekerken soyluların yan gelip yattığı dönemde insanlar hayatın hayat bilgisi kitaplarındaki gibi (tamam abartmayalım o zamanlar hayat bilgisi kitapları olmayabilir) kartondan ve tozpembe olmadığını farkederek kasvetli bir bakış açısı geliştirdiler. Ve dini ögelerde bu bakış açısının içinde oldukça fazla yeraldı. Sonunda bu güçten ve yıkımdan aşırı derecede etkilenen,ihtişamı güç olarak gören ve bu güce hayranlık duyan ''gothic'' dönem başladı.
Gothic Mimari Nedir ?
Gothic sözcüğü, herkeste genellikle güzel çağrışımlar uyandırır: katedraller, kiliseler, sivri kuleler, eski tarz bir dekorasyon. Oysa, bu sözcüğü ilk kez kullanan Rönesans dönemi İtalyan sanatçıları için Gothic terimi oldukça değişik bir anlam taşımış ve klâsik biçimlere karşı çıkan Kuzeyli barbarların, özellikle Cermen kökenli halkların kültürünü simgeleyen bir sözcük olarak geçerlik bulmuştur.
Gothic sözcüğü ilk önceleri Rönesans olgusunun dışında kalan tüm barbar kültürü ifade etmek için kullanılmıştı. Ancak sonradan, bu kültür daha iyi anlaşılıp, takdir edilmeye başlanınca daha dar bir anlamda, yalnızca mimari bir biçimi belirtmek amacıyla kullanılır oldu. Daha yakın dönemlerde ise, halk dilindeki anlamıyla, tümüyle dinsel yapılarla,özellikle katedraller ile bağdaştırılan bir terim haline geldi. "New English Dictionary" (Yeni İngilizce Sözlük) Gothic
sözcüğü için şu tanımı vermektedir:
"Batı Avrupa da XII. yüz yıldan XVI. yüz yıla kadar yaygın olan mimari stil için kullanılan terim. Stilin temel özelliği sivri kemerlerdir. Aynı zamanda mimari ayrıntılarda ve süslemede de uygulanmıştır".
Aslında bu tanım yeterince kesin değildir. Mimarlık tarihi uzmanlarından bir çoğu, Gothic stilin temel özelliğinin sivri kemerler olduğunu kabul etmeyip, farklı kuramlar ileri sürebilirler. Ayrıca, Gothic stili yalnızca mimarlığa özgü olarak kullanmak da pek doğru değildir. Zira Gothic yalnız yapılar için değil; mobilyalar, giysiler, süslemeler, hatta mutfak aletleri ve davranış biçimleri için bile geçerli bir kavramdı. Ne var ki, günümüzde kilise yapılarının dışında Gothic stilden geriye
hemen hiç bir şey kalmamıştır.
Konunun uzmanları, örneğin "Medieval Art" (Orta Çağ Sanatı) isimli eserinde Lethaby, Gothic stili tüm Orta Çağ sanatı ile özdeş tutmakta, üstelik renkli cam süslemelerini, el yazmalarını, şiirleri bile Gothic kapsamına sokmaktadır. Uzmanlar, XIX. yüz yılda De Caumont önderliğindeki arkeologlar tarafından Gothic sözcüğünün dar anlamda (yalnız mimarlık için) kullanılmaya başlandığını belirtmektedirler. Arthur Kingsley Porter, "Medieval Architecture" (Orta Çağ Mimarisi) adlı yapıtında Gothic sözcüğünün, Rönesans döneminde tüm Orta Çağ yapıları için uygulanan genel bir terim olduğunu, ancak XIX. yüz yılda De Caumont ve diğer arkeologlarca sivri kemerli yapıları "Romanesk" denilen yuvarlak kemerli yapılardan ayırabilmek için kullanılmaya başlandığını söylemektedir. Öte yandan, bazı yazarlar Gothic sözcüğünü kullanmaktan özellikle kaçınmışlardır. Örneğin Rickman "İngiliz Mimarisi", Britton da "Hıristiyan Mimarisi" terimlerini tercih etmitlerdir.
"History of Freemasonry" (Masonluğun Tarihi) adlı kitabında Albert G. Mackey "Gothic Mimari, tam anlamıyla Masonluğun mimarisidir" demektedir.
Gothic ortaya çıkana dek Batı Avrupa daki tüm yapı biçimlerinin temelini oluşturan "Romanesk" mimarlık oldukça basit bir ilkeye bağlıydı ve özünü eski bazilika inşaatlarından almıştı. Bu ilke, dört duvar üzerine oturtulan düz bir çatıdan ibaretti. Eğer çatı kubbeli ya da çıkıntılı olursa, yan ağırlıkları taşımaları için duvarların kalınlaştırılması gerekliydi. Bu nedenle, geniş iç mekânlar gerektiren büyük yapılarda duvarlar fazlasıyla kalın yapılıyordu. Duvarların yeterince sağlam
olması için ise pencerelerin pek küçük olmaları gerekiyordu. Sonuç olarak, Romanesk yapılar bodur ve hantal görünümlü, iç mekânları karanlık ve hüzünlü yapılardı.
Gothic mimarlar, iç mekânlarda yeterli genişliği sağlayan sivri ve yüksek kemerler kullanarak, Romanesk yapıların uygunsuz koşullarından kurtulma çaresini bulmuşlardı. Üstelik kemerli payandalar kullanarak yan ağırlıkları desteklemesini de biliyorlardı. Bu sayede, duvarların üzerindeki büyük yük azaltılmış oluyordu. Açılan büyük pencereler ve kullanılan renkli camlar iç mekânların tatsız karanlığını ve hüznünü yok ediyordu. Zamanla, yapıyı oluşturan çeşitli
öğeler; kemerler, payandalar, sütunlar ve duvarlar, tıpkı bir makinenin gerekli parçaları gibi, bütün halinde uyumlu bir sistem biçimine dönüştü. Yapının çeşitli öğelerini uyumlu bir biçimde örgütleyen bu bütüncül sistem Gothic stilin özünü ve Romanesk stilden ayrılmasını sağlayan ana niteliğini oluşturdu. Kemerler, payandalar, sütunlar gibi teknik özellikler stili belirlemede ikinci plana düştü.
Violet-le-Duc ün ünlü Gothic tanımına göre; "tümüyle Romanesk stilden ayrı evrimleşmiş olan Gothic stilin ayırt edici özelliği, yapının tüm karakter ve görkeminin titizlikle örgütlenmiş ve içtenlikle uygulanmış bir sisteme bağlı olmasındadır".
Moore un tanımlamasına göre; "Gothic mimari kısaca, payandalar ve ayaklar tarafından taşınan bağımsız bir kemerler ağı ile bunların üzerine oturtulmuş bir çatının oluşturduğu bir yapı sistemidir. Yapının tüm dengesi, ağırlık ve karşı-ağırlıklar sayesinde sağlanmıştır. Tüm sistem, mimari koşullara ve sanatsal formlara uygun, konularını doğadan alan yontularla bezenmittir. Gothic, dinsel inanç ile esinlenmiş, ulusal ya da yöresel tutkularla uyarılmış laik zanaatkârların ürünü olan
yaygın bir kilise mimarisidir".
Moore, Gothicin anahtarını payandalarda bulur. Diğer uzmanlar farklı kuramlar sunarlar. Portera göre temel nitelik kemerli çatıdır. Phillips sivri kemerlerin tüm sistemin özü olduğunu ileri sürer. Gould için, en üstün değer taş çatılardadır.Oysa Lethaby, Gothic stilin özünü bu tür teknik özelliklerden çok, yapının genel Orta Çağ karakterinde bulmaktadır.
Gothic Stili Kim Buldu ?
Gothicin nerede ve ne zaman başladığı konusunda mimarlık tarihçileri arasında büyük görüş farklılıkları vardır. Gothic stili yaratma onurunu kendi ülkelerine mal etmeyi arzulayan İngiliz yazarlar, ilk örneğin Durham da 1100 yılları civarında ortaya çıktığını ileri sürmektedirler. Oysa ayrıcasız olarak tüm Fransız yazarlar, Gothicin başlangıcının Paris ve çevresinde gerçekleştiğini savunmakta ve ilk Gothic anıtın, yapımına 1140 yılında başlanan Saint Denis Manastır Kilisesi olduğunu
söylemektedirler. Çağdaş yazarların büyük çoğunluğu Fransız kuramını kabul etme eğilimindedirler. Porter, yeni stilin 1063 yılında Paris te başladığını ve doruk noktasına 1120 yılında Amiens nefi (orta sahını) ile ulaştığını belirtir.
"Roman and Medieval Art" (Roma ve Orta Çağ Sanatı) adlı kitabında Goodyear, Gothic stilin başlangıcı ve gelişmesi hakkında şunları dile getirir: "Gothicin "erken", "orta" ve "geç" dönemleri olduğu belirtilir. Oysa, bu dönemler arasında kesin sınırların bulunmadığı bilinmelidir. Genel olarak XII. yüz yılda Gothic Fransa da başlamıştır ve diğer ülkelerde XIII.yüz yıl öncesinde bu stile rastlanmaz. XIII. ve XIV. yüz yıllar Gothic stilin yetkinliğe ulaştığı dönemlerdir. XV. yüz yılda
ise göreli olarak gerileme görülür. Hem Almanya ve hem de İngiltere de Gothic XIII. yüz yılda ortaya çıkmıştır. Halbuki İtalya, Gothici asla tümüyle kabullenmemiştir. İngiltere, Gothic stilde en yoğun yerel ve ulusal uygulamaların yapıldığı ülkedir ve bu nedenle İngiltere de Gothicin ikinci el olarak, bir taklit biçiminde uygulandığı aşikârdır. Biçimsel güzellik ve genel çekicilik açısından İngiliz katedralleri diğer tüm ülkeler ile yarışabilirler; ancak Gothicin ortaya çıkıp gelişmesi
açısından öncelik Fransızlara ait olmuştur."
Acaba Gothic mimarlar bu yeni sanatın gizlerini nereden türetmişler?
Bu konuda da, çok sayıda farklı kuramlar mevcuttur ve pek aklı başında savların yanı sıra oldukça saçma olanlara da rastlanabilir. Lascelles, mimarların sivri kemerleri Nuh un Gemisinden öğrendiklerini ileri sürmüştür. Stukeley, yeni yapı ilkelerinin Druid lerin mağaralarını taklit etmeye çabalarken keşfedildiğini savunur. Ranking e göre Gothic stil, temelde Gnostik bir karakter taşımaktadır. Christopher Wren, Gothicin Araplardan alındığını söylemiştir. Findel e göre,
Gothic sanatı bulma onuru Cermen kökenli halklara aittir. Scott bu kurama katılmakta, ancak Fransa ve İngiltere ye yayılmasını "Comacine Ustaları"na bağlamaktadır. Lewis, bu denli açık ve kesin ilkelerin ancak tek bir kişi tarafından oluşturulabileceğini düşünür ve Gothic sanatın keşfi onurunu Fransa kralı Şişman Louis nin başbakanı Suger e verir. Pownall, Gothicin ağaç oymacılığından türediğini belirtir.
Günümüz sanat tarihçilerinin genelde birleştikleri kuram, Gothicin zamanla ve ustadan çırağa sözlü eğitim ile evrimleştiği, kaçınılmaz olarak dönemin mimari ve toplumsal koşullarından etkilendiği biçimindedir. Bu kurama Gould da şu sözlerle katılır: "Gothic, bir taklit ya da çalıntı değil, özgün bir stildir. Avrupa nın çeşitli yörelerinde hemen hemen eşzamanlı olarak belirmiş ve zamanla gelişmiştir."
Gothic Resim ve Heykel
Mimariden sonra resim ve heykel alanında kendini gösterdi. En ünlü Gothic ressamlar Pierre-Jacques Volaire,Salvator Rosa,Goya,ve yeni nesilden Chapman kardeşlerdir.En bilinenlerinden Goya'nın Saturn Devouring One of his Children tablosu olsun,Chapman kardeşlerin Great Deeds tabloları olsun Gothic sanatın geçmişte ve günümüzde kan ve yıkımdan güç aldığının,yıkımın arkasında başka şeyler görebildiğinin kanıtıdır. Zaten Gothic dönemde yaşamış günümüzde hiç kimsenin olamayacağı kadar ''gerçek goth'' insanları diğerlerinden ayıran önemli etkende budur. Yani adamlar yıkıma,vahşete,barbarlığa bakarak hayatı görüyor. Gothic sanatın resimdeki etkisinden bahsetmişken,tahmin edersiniz ki günümüzdeki ağır makyajlı ''Gothic hatunların (!!!)'' bilimum mekanlarda bulunabilicek kanlı bıçaklı jiletli resimleri Gothic sanat kapsamına GİRMEMEKTEDİR..Hatta sanat bile değildir,teşhirciliğin önde gidenidir...
Gothic Metal
Gothic akımın sanata damgasını vurduğu dönemlerde,metal müzik ortalıkta yoktu. Kilise müzikleri de yeterince Gothic özellik taşıyordu zaten. Yakın zamanlara gelicek olursak Vincent Furnier,bizim bildiğimiz adıyla Alice Cooper,müzikte müzikte acıyı ön plana çıkararak ''şok rock'' kavramını yarattı. Aşırılık,şiddet ve yıkımı doğrudan müziğinde insanlara göstererek adeta devrim yaptı ve bundan sonra ortaya Gothic metalden öncesinde yer alan punklar çıktı punk derken,yeni nesil dejenere ''zıpzıp''lardan sözetmiyorum. Ve punkların ortaya çıkışından sonra,yavaş yavaş pudralı,ağır siyah makyajlı,yırtık siyah dantelli,kadifeli giyimiyle ortaçağ gothlarının yeni çağa yansıması olan yeni nesil gothlar ortaya çıktı imaj olarak tabii... Aşırı makyajda zaten ''aşırılık felsefesi''nin bir yansımasıdır. Bir nevi gothlar,punklarla görsel açıdan (giyimdi imajdı vs.) savaş verdiler,yarıştılar.Kim daha marjinal görünüyor şeklinde enteresan bir çekişmeydi bu,ortaçağ Gothic'inin küllerinden doğsa da,çağ itibariyle yola çıkış noktası çok havada kalmış ki sonra zaten heavy metal ortaya çıktı ve yavaş yavaş popülerlik kazanmaya başladı,bu ilk ''modern'' Gothic akım unutuldu,ki zaten unutulmayı hakediyordu kısmen çünkü çok görseldi. Bu arada The sisters of mercy kült punk grup olarak geçse de Gothic özellik taşımaktadır,en azından geçiş dönemi için... Ama tam anlamıyla ilk ciddi Gothic grup,bauhaus tur. Sonra zaten hepimizin bildiği gibi 90lı ve 2000li yıllarda çok çeşitli ''Gothic metal'' grupları ortaya çıkmıştır,en güzideleri,the 69 eyes,lacrimosa,epica,sirenia,tristania,lacuna coil,theatre of tragedy,moonspell vs. vs. dir. Yine çok karıştırılan bir durum vardır,Gothic grupların kimliği... Gothic grup demek ''siyah makyaj yapan hatun vokalli grup'' demek değildir.
İmajı bir kenara bırakıp,Gothic metalin içeriğine bakıcak olursak yine dinsel öge içeren,bol yıkımlı bol acılı,genelde klavye ve brutal+hatun vokal (soprano da olur alto da) barındıran bir müziktir,güzeldir dinlenesidir,sevenine tabii...
Günümüzde Gothic
Günümüz ''Gothic'' gençliğine dönücek olursak,bence günümüzde Gothic insan yok. Kaldı ki ''Gothic insan'' gibi bir tanım yapılması da inanılmaz saçma. Mesela ben şahsen,kalede yaşayıp daracık goth elbiseler giyip kan banyosu (!!!) yapsam bile ''hehee ben Gothicim'' diye gezmem,bu da bir nevi teşhirciliktir,ileri gidecek olursam pornodur. Her zaman söylemişimdir,müzik kategorize edilmeli ama insanlar kategorize edilemez,bir müzik tarzı ya da giyim tarzı bir insanın tüm kişilik özelliklerini özetleyemez,özetlememelidir. Böyle yapanlar yok mu,oldukça fazla,işte onlar gibiler yüzünden Gothic sanat artık bazı insanların alay konusu haline geldi,ben bile sokakta etrafa kötü kötü bakan içinden ''sen öl sen de öl hıı çok gotiğim'' diye geçiren birbirinin kopyası yaşıtlarıma kahkahalarla gülmüyor değilim.Ayıptır günahtır,ne kendimizi ne de köklü bir kültürü bu şekilde komedi unsuru haline getirmeyelim.