sherlock_holmes
New member
- Katılım
- 27 Ara 2005
- Mesajlar
- 904
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, 12 yıl önce atıldığı siyasi serüveninde genel başkanlık koltuğuna bir kez daha çıktı. Ancak bu kez, bir farkı vardı. Partisinin emanetçisi değil, HAS başkanıydı.
Aslında gönül ilişkimiz bize atılan çatal bıçaklarla bitmişti zaten. İftar baskınından sonra kan kusup kızılcık şerbeti içtik dedik. Kayyum atanması ise bardağı taşıran son damla oldu. Artık bu parti içerisinde birlikte siyaset yapma imkânımız kalmamıştır. Daha fazla çatışmalara, yeni Kerbela denemelerine vesile olmamak için arkadaşlarımla birlikte bu genel kurula girmiyoruz. Genel başkanlıktan ve Saadet Partisinden ayrılıyorum. Bugün yeni bir siyasetin adımını atıyoruz, bu bir veda konuşması değil, yeni bir başlangıcın önsözüdür.
Saadet Partisinin önünde yaptığı bu veda konuşması, Numan Kurtulmuş için hem bir bitişin hem de bir başlangıcın adımıydı. O gün söylediği başlangıcın önsözü ete kemiğe bürünerek bir parti olarak çıktı karşımıza. Amblemini Osmanlının medeniyet güneşinden, ismini halkın sesinden aldı. Ne sağcıyız ne solcuyuz; ne liberaliz ne muhafazakârız diyerek, partisini halkın merkezine oturttu. Saadet Partisinden olaylı bir şekilde ayrılan Kurtulmuşun günlerdir beklenen siyasi oluşumu HAS Parti, İçişleri Bakanlığına sunulan dilekçeyle Türkiyede faaliyet gösteren 67 partiden biri olarak hayatımıza girdi.
Partisini görücüye çıkardığı gün yaptığı Millî Görüş işareti, bu geleneğin devam edeceğinin sinyaliydi. Zaten parti kadrosunda merkez sağda siyaset yapan isimlerin yanı sıra Millî Görüş geleneğinden gelenler de vardı. Refah ve Fazilet Partisinin etkili isimlerinden Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlunu, Recai Kutanın akrabası Zekai Kutanı, Refahyol döneminde Erbakan ekibinin önemli isimlerinden Teoman Rıza Güneri, Lütfü Esengün, Şeref Malkoç, Mukadder Başeğmez ve Bahri Zengini de katmıştı partiye.
Millî Görüş çizgisinin genç liderlerinin biri daha Erbakan Hocayla yollarını ayırarak yeni bir siyasi oluşuma yelken açtı. Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, 12 yıl önce atıldığı siyasi serüveninde genel başkanlık koltuğuna bir kez daha çıktı. Ancak bu kez, bir farkı vardı. Partisinin emanetçisi değil, HAS başkanıydı. Şimdi merak edilen Halkın Sesi, AK Partiye alternatif olabilecek mi? Ya da Millî Görüş bu yol ayrımıyla siyasete yeni bir lider daha kazandırabilecek mi?
Kurtulmuşun Fazilet Partisi İstanbul İl Başkanlığıyla başlayan siyasi yolculuğundan bugüne uzanan hayat hikâyesini kendi ağzından dinledik.
Numan Bey, adını, Latin harfleriyle yazılmış ilk İslam ilmihali olan Amentü Şerhinin müellifi, dedesi Binbaşı Numan Kurtulmuştan alıyor. Dede Kurtulmuş, Balkan, Çanakkale, Erzurum, Batum ve Azerbaycan cephelerinde görev almış; Sakarya Meydan Muharebesinde kalça kemiğine mermi isabet etmesi sonucu yaralanmış bir Kurtuluş gazisi. 40 yaşında malulen emekliye ayrılan Binbaşı Kurtulmuş, ömrünün son 23 yılını ilmî çalışmalara vermiş. Hafız olduktan sonra Amentü Şerhini yayımlamış. Hatta bu kitabı yazarken o kadar özen gösterir ki, abdestli olduğu hâlde tekrar abdest alıp yazmaya devam eder.
Ordu Ünyede yaşayan Kurtulmuş ailesi, bir müddet sonra İstanbula (Fatih) göç eder. Çocuklarıyla yakından ilgilenen Binbaşı Kurtulmuş, onlara bir yaz Fransızca, bir yaz Arapça eğitimi verir.
Numan Kurtulmuş dedesi öldükten yedi yıl sonra dünyaya gelir. Beş çocuklu ailenin tek erkek çocuğu olarak, Ordu Ünyede doğar. Yazları Ünyede geçirir aile, kışları ise 80 yıldır oturdukları İstanbul Fatihte: Ünyeden göç ettiklerinde babaevi olan Fatihteki evimizi almışlar. Daha sonra babamlar, amcamlarla aile apartmanını inşa etmiş. Hâlâ aynı apartmanda hep birlikte yaşıyoruz. Çocukluğu, gençliği, üniversite yılları da aynı mahallede geçer. O günlere dair en canlı anıları da o mahallededir. O yüzden kopamaz oralardan: Dut, kiraz, ıhlamur ağaçları vardı mahallede. Saatlerce top oynardık. İlerisi çıkmaz sokaktı, birkaç araba ancak geçerdi. Komşuluk ilişkilerinin son derece iyi olduğu bir mahalleydi. O mahallenin kültürünün bize çok şey kattığını düşünüyorum.
Kurtulmuşun unutamadığı anılarından biri çocukluk arkadaşlarıyla kıldıkları teravih namazlarıdır. Hatimle kılınan teravih onlar için hem ibadet hem de oyun vesilesidir: O uzun teravihlerde ara verilince biz biraz kılar sonra arkada oyun oynardık.
Kurtulmuşun babası Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş ise Dolmabahçe Sarayının eski doktorlarından. Ayrıca öğrencilere burs veren ve en eski kuruluşlardan biri olan İlim Yayma Cemiyetinin kurucusu. Numan Kurtulmuş, cemiyetin hayatlarında ne derece önemli olduğunu Biz beş kardeştik. İlim Yayma Cemiyeti ise altıncı kardeşimizdi. Hatta babamın en sevdiğiydi. sözüyle anlatıyor. İsmail Kurtulmuşun İlim Yayma Cemiyetindeki çalışmalarının Numan Kurtulmuş üzerinde etkisi büyük. Babasının toplantılara onu da götürmesi Necip Fazıl, Sezai Karakoç gibi isimlerle tanışmasına imkân vermiş.
Kurtulmuşun babası, yeni kurulan imam hatip okullarına yardım eden, mahalleli tarafından sevilip sayılan, hayır-hasenat sahibi bir isim olarak biliniyor. Kurtulmuş babasının yardımsever yönünü şöyle anlatıyor: Fatihteki apartmanın en alt dairesinde perşembe günleri hastaları ücretsiz muayene ederdi. Hatta kimi lüks arabalarla, kürklerle gelirdi. Biz de babama kimilerinin bunu istismar ettiğini söylerdik; ama o hayatının sonuna kadar perşembe günlerinde hastalarına ücretsiz baktı.
ERBAKANLA BABADAN, ERDOĞANLA
OKULDAN DOST
Ailenin Necmettin Erbakanla dostlukları uzun yıllar öncesine dayanıyor. Numan Kurtulmuş da Erbakan ailesini yakından tanıyor: Babam yaşça büyük olduğu için Erbakan babama İsmail abi diye hitap ederdi. O dönem üniversiteye giden çok az insan vardı ve herkes birbirini tanıyordu. Ben Necmettin Erbakanın toplantılarına çok küçük yaşlarda katılma fırsatı bulmuş biriyim.
Aile siyasete hep mesafeli yaklaşır o zamanlar. Babaannesinin Menderesin idam edildiği dönemlerde bütün çocuklara siyasetten uzak durmalarını tembih etmesi herkes için önem teşkil eder. Baba İsmail Kurtulmuş zaten ilme vermiştir kendini. Siyaset aklının ucundan geçmez. Öğrenci yetiştirmek onu en mutlu eden şeydir. 1973te Millî Selamet Partisinden aday olması için ısrar edilmesine rağmen kabul etmez. 1977de gelen teklifi ise şartlı kabul eder: Beni senatör listesinin en son sırasından aday göstereceksiniz. Sadece seçim kampanyasına katılır, size yardım ederim o kadar!
Numan Kurtulmuş babasının da katkılarıyla kurulan İstanbul İmam Hatip Lisesinde okur ortaokulu. O dönem birçok ünlü ismi mezun edecek okulda Başbakan Erdoğanla yolları ilk kez kesişecektir: Erdoğan, okulun popüler öğrencilerinden biriydi. Münazara takımındaydı ve genelde birinci olurdu. O, İETTde oynarken maçlarına giderdik. Okulun ardından İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesine devam eden Kurtulmuş, 1982 yılında mezun olur. 1984te, yine aynı fakültede yüksek lisansını tamamlar. 1988-1989 öğretim yılında ABDde Temple University School of Business- Managementte lisansüstü çalışmalarını sürdürür. Kasım 1990 ile Haziran 1993 arasında ABDde Cornell University New York State School of Industrial - Labor Relationsda misafir öğretim üyesi olarak bulunur. 1992de iktisat doktoru, 1994 yılında Çalışma Ekonomisi Ana Bilim Dalında doçentlik, 2004te ise profesör unvanını alır. Kurtulmuş aynı zamanda Cumhurbaşkanı Abdullah Gülü yetiştiren ve geçen yıllarda vefat eden Prof. Dr. Sebahattin Zaimin öğrencisi.
EŞİ 28 ŞUBAT MAĞDURU
Üniversite yıllarında aynı bölümde tanıştığı Sevgi Hanımla 1988de evlenir. Bu mutlu evliliğin üç meyvesi var. Kızları Çapada, oğulları Gazide tıp okuyor. Diğer çocukları ise lise öğrencisi. Kendisi gibi öğretim görevlisi olan eşi Sevgi Kurtulmuş, 28 Şubat sürecinde başörtüsü sebebiyle İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu tarafından uzaklaştırılan öğretim görevlilerinden. Doç. Sevgi Kurtulmuş bu olaydan sonra bir süre eşiyle birlikte Amerikada bulunur ve çalışmalarına orada devam eder.
1998 zor geçer onlar için. Politikaya atılmak gibi bir planı yokken, eşinin yaşadıkları ve partinin ayrışma sürecine girmesi siyasete atılmasına sebep olur: 1998de doçentliğimin son yılıydı. FPden İstanbul İl Başkanlığı için çok ısrar edildi. Benim, çok zor verdiğim bir karardı. Partinin ayrışma sürecine girmesi, üniversitede 28 Şubatın ağır tablosunu yaşamamızın büyük etkisi oldu. Ve teklifi kabul ederek aktif siyasete girdik. Bir de şöyle bir söz vardır: Bir göreve talip olmayın; ama görev size veriliyorsa ve yapacak durumdaysanız bekletmeyin. Bu düstur etkili oldu diyebilirim.
Kurtulmuş ve Başbakan Erdoğanın yolları okulun ardından yıllar sonra tekrar çakışır. Kurtulmuş, FP İstanbul İl Başkanı olarak görev yaparken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Erdoğan, kısa süre sonra Pınarhisar Cezaevine girecek ve daha sonra AK Partiyi kuracaktır. Erdoğan, cezaevinde görüştüğü Kurtulmuştan yeni kuracağı harekete katılmasını ister; ancak o, teklifi kabul etmez. 22 Temmuz seçimleri öncesinde de Kurtulmuşu partiye davet eden Erdoğanı, fikirlerimiz aynı değil düşüncesiyle geri çevirir.
17 Aralık 1997de kurulan FPye, RPnin birçok milletvekili ve belediye başkanı katılır. Ancak, bu parti de RPnin devamı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından 2001de kapatılır. Partinin milletvekilleri Saadet Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi arasında ikiye bölünür. O dönem SPnin başına Recai Kutan geçer. 2002 genel seçimlerinde yüzde 2,5 oy oranıyla Meclis dışı kalan parti olağan kongreye giderek Necmettin Erbakanı genel başkanlığa getirir. Ancak Erbakanın kesinleşmiş hapis cezası sebebiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından partiden ayrılması istenir. Genel başkanlıktan istifa eden Erbakanın yerine gelecek isim yine Recai Kutandır.
Erbakan Hocanın genel başkan olamaması, Kutanın da tüm iyi niyetli çabalarına rağmen yeterli performansı gösteremeyişi, partide yeni bir veliaht arayışını zorunlu kılar. Ne var ki tabanın ve yönetimin istediği de artık farklıdır. Parti üçüncü büyük kongresinde genç birini getirir genel başkanlığa. O isim Millî Görüş camiasının da yakından tanıdığı Numan Kurtulmuştan başkası değildir.
Diğerleri gibi emanetçi olacağı söylense de kendisini yakından tanıyanları şaşırtmayarak emanetçi gibi davranmaz. Lider olarak girdiği ilk seçimde önemli bir başarı sağlar. 2002den bu yana düşüşe geçen partinin oy oranını yüzde 90 artırarak 5,2ye çıkarır. 29 Mart yerel seçimleri ise SP için yeni bir başlangıç noktasıdır. CHP ve MHPnin neredeyse hiç oy alamadığı Güneydoğuda parti ciddi anlamda destek bulur. Kurtulmuş, yükselişi ve ılımlı muhalefetiyle dikkat çeker. Ancak yaşanan olaylı kongre partideki çatlağı gün yüzüne çıkarır. Kurtulmuşun genel başkanlığa seçildiği olağanüstü kongrede, ilk kez sesler yükselir, söylemler sertleşir. Liste krizinin ardından önce Necmettin Erbakanın oğlu Fatih Erbakan, babasına itaat etmediği gerekçesiyle Kurtulmuşa çekil çağrısı yapar. Ardından iftar baskını, kayyum tayinleri ve Önder Sav görüşmeleri Kurtulmuşu çileden çıkarır. Kendi deyimiyle ortalık sükûnete kavuşsun, herkes aklıselim düşünsün diye bir süre bekler ve nihai kararı verir.
Aktif siyasete Millî Görüş çizgisinde İstanbul İl Başkanlığıyla başlayan Kurtulmuş, 3 yıl boyunca Saadet Partisinde başarılı bir genel başkanlık sürdürür. Erbakan ve ekibiyle yaşanan olaylar ona yeni bir partiyle yola devam etme fırsatı sunar. Şimdi, Numan Kurtulmuşun partisi, halkın merkezini esas alan ve halkın sesine kulak verecek bir parti olma iddiasıyla siyasi kulvarda yerini aldı. Partisinin tabanda nasıl karşılık bulacağını zaman gösterecek.
Kaynak
Aslında gönül ilişkimiz bize atılan çatal bıçaklarla bitmişti zaten. İftar baskınından sonra kan kusup kızılcık şerbeti içtik dedik. Kayyum atanması ise bardağı taşıran son damla oldu. Artık bu parti içerisinde birlikte siyaset yapma imkânımız kalmamıştır. Daha fazla çatışmalara, yeni Kerbela denemelerine vesile olmamak için arkadaşlarımla birlikte bu genel kurula girmiyoruz. Genel başkanlıktan ve Saadet Partisinden ayrılıyorum. Bugün yeni bir siyasetin adımını atıyoruz, bu bir veda konuşması değil, yeni bir başlangıcın önsözüdür.
Saadet Partisinin önünde yaptığı bu veda konuşması, Numan Kurtulmuş için hem bir bitişin hem de bir başlangıcın adımıydı. O gün söylediği başlangıcın önsözü ete kemiğe bürünerek bir parti olarak çıktı karşımıza. Amblemini Osmanlının medeniyet güneşinden, ismini halkın sesinden aldı. Ne sağcıyız ne solcuyuz; ne liberaliz ne muhafazakârız diyerek, partisini halkın merkezine oturttu. Saadet Partisinden olaylı bir şekilde ayrılan Kurtulmuşun günlerdir beklenen siyasi oluşumu HAS Parti, İçişleri Bakanlığına sunulan dilekçeyle Türkiyede faaliyet gösteren 67 partiden biri olarak hayatımıza girdi.
Partisini görücüye çıkardığı gün yaptığı Millî Görüş işareti, bu geleneğin devam edeceğinin sinyaliydi. Zaten parti kadrosunda merkez sağda siyaset yapan isimlerin yanı sıra Millî Görüş geleneğinden gelenler de vardı. Refah ve Fazilet Partisinin etkili isimlerinden Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlunu, Recai Kutanın akrabası Zekai Kutanı, Refahyol döneminde Erbakan ekibinin önemli isimlerinden Teoman Rıza Güneri, Lütfü Esengün, Şeref Malkoç, Mukadder Başeğmez ve Bahri Zengini de katmıştı partiye.
Millî Görüş çizgisinin genç liderlerinin biri daha Erbakan Hocayla yollarını ayırarak yeni bir siyasi oluşuma yelken açtı. Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, 12 yıl önce atıldığı siyasi serüveninde genel başkanlık koltuğuna bir kez daha çıktı. Ancak bu kez, bir farkı vardı. Partisinin emanetçisi değil, HAS başkanıydı. Şimdi merak edilen Halkın Sesi, AK Partiye alternatif olabilecek mi? Ya da Millî Görüş bu yol ayrımıyla siyasete yeni bir lider daha kazandırabilecek mi?
Kurtulmuşun Fazilet Partisi İstanbul İl Başkanlığıyla başlayan siyasi yolculuğundan bugüne uzanan hayat hikâyesini kendi ağzından dinledik.
Numan Bey, adını, Latin harfleriyle yazılmış ilk İslam ilmihali olan Amentü Şerhinin müellifi, dedesi Binbaşı Numan Kurtulmuştan alıyor. Dede Kurtulmuş, Balkan, Çanakkale, Erzurum, Batum ve Azerbaycan cephelerinde görev almış; Sakarya Meydan Muharebesinde kalça kemiğine mermi isabet etmesi sonucu yaralanmış bir Kurtuluş gazisi. 40 yaşında malulen emekliye ayrılan Binbaşı Kurtulmuş, ömrünün son 23 yılını ilmî çalışmalara vermiş. Hafız olduktan sonra Amentü Şerhini yayımlamış. Hatta bu kitabı yazarken o kadar özen gösterir ki, abdestli olduğu hâlde tekrar abdest alıp yazmaya devam eder.
Ordu Ünyede yaşayan Kurtulmuş ailesi, bir müddet sonra İstanbula (Fatih) göç eder. Çocuklarıyla yakından ilgilenen Binbaşı Kurtulmuş, onlara bir yaz Fransızca, bir yaz Arapça eğitimi verir.
Numan Kurtulmuş dedesi öldükten yedi yıl sonra dünyaya gelir. Beş çocuklu ailenin tek erkek çocuğu olarak, Ordu Ünyede doğar. Yazları Ünyede geçirir aile, kışları ise 80 yıldır oturdukları İstanbul Fatihte: Ünyeden göç ettiklerinde babaevi olan Fatihteki evimizi almışlar. Daha sonra babamlar, amcamlarla aile apartmanını inşa etmiş. Hâlâ aynı apartmanda hep birlikte yaşıyoruz. Çocukluğu, gençliği, üniversite yılları da aynı mahallede geçer. O günlere dair en canlı anıları da o mahallededir. O yüzden kopamaz oralardan: Dut, kiraz, ıhlamur ağaçları vardı mahallede. Saatlerce top oynardık. İlerisi çıkmaz sokaktı, birkaç araba ancak geçerdi. Komşuluk ilişkilerinin son derece iyi olduğu bir mahalleydi. O mahallenin kültürünün bize çok şey kattığını düşünüyorum.
Kurtulmuşun unutamadığı anılarından biri çocukluk arkadaşlarıyla kıldıkları teravih namazlarıdır. Hatimle kılınan teravih onlar için hem ibadet hem de oyun vesilesidir: O uzun teravihlerde ara verilince biz biraz kılar sonra arkada oyun oynardık.
Kurtulmuşun babası Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş ise Dolmabahçe Sarayının eski doktorlarından. Ayrıca öğrencilere burs veren ve en eski kuruluşlardan biri olan İlim Yayma Cemiyetinin kurucusu. Numan Kurtulmuş, cemiyetin hayatlarında ne derece önemli olduğunu Biz beş kardeştik. İlim Yayma Cemiyeti ise altıncı kardeşimizdi. Hatta babamın en sevdiğiydi. sözüyle anlatıyor. İsmail Kurtulmuşun İlim Yayma Cemiyetindeki çalışmalarının Numan Kurtulmuş üzerinde etkisi büyük. Babasının toplantılara onu da götürmesi Necip Fazıl, Sezai Karakoç gibi isimlerle tanışmasına imkân vermiş.
Kurtulmuşun babası, yeni kurulan imam hatip okullarına yardım eden, mahalleli tarafından sevilip sayılan, hayır-hasenat sahibi bir isim olarak biliniyor. Kurtulmuş babasının yardımsever yönünü şöyle anlatıyor: Fatihteki apartmanın en alt dairesinde perşembe günleri hastaları ücretsiz muayene ederdi. Hatta kimi lüks arabalarla, kürklerle gelirdi. Biz de babama kimilerinin bunu istismar ettiğini söylerdik; ama o hayatının sonuna kadar perşembe günlerinde hastalarına ücretsiz baktı.
ERBAKANLA BABADAN, ERDOĞANLA
OKULDAN DOST
Ailenin Necmettin Erbakanla dostlukları uzun yıllar öncesine dayanıyor. Numan Kurtulmuş da Erbakan ailesini yakından tanıyor: Babam yaşça büyük olduğu için Erbakan babama İsmail abi diye hitap ederdi. O dönem üniversiteye giden çok az insan vardı ve herkes birbirini tanıyordu. Ben Necmettin Erbakanın toplantılarına çok küçük yaşlarda katılma fırsatı bulmuş biriyim.
Aile siyasete hep mesafeli yaklaşır o zamanlar. Babaannesinin Menderesin idam edildiği dönemlerde bütün çocuklara siyasetten uzak durmalarını tembih etmesi herkes için önem teşkil eder. Baba İsmail Kurtulmuş zaten ilme vermiştir kendini. Siyaset aklının ucundan geçmez. Öğrenci yetiştirmek onu en mutlu eden şeydir. 1973te Millî Selamet Partisinden aday olması için ısrar edilmesine rağmen kabul etmez. 1977de gelen teklifi ise şartlı kabul eder: Beni senatör listesinin en son sırasından aday göstereceksiniz. Sadece seçim kampanyasına katılır, size yardım ederim o kadar!
Numan Kurtulmuş babasının da katkılarıyla kurulan İstanbul İmam Hatip Lisesinde okur ortaokulu. O dönem birçok ünlü ismi mezun edecek okulda Başbakan Erdoğanla yolları ilk kez kesişecektir: Erdoğan, okulun popüler öğrencilerinden biriydi. Münazara takımındaydı ve genelde birinci olurdu. O, İETTde oynarken maçlarına giderdik. Okulun ardından İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesine devam eden Kurtulmuş, 1982 yılında mezun olur. 1984te, yine aynı fakültede yüksek lisansını tamamlar. 1988-1989 öğretim yılında ABDde Temple University School of Business- Managementte lisansüstü çalışmalarını sürdürür. Kasım 1990 ile Haziran 1993 arasında ABDde Cornell University New York State School of Industrial - Labor Relationsda misafir öğretim üyesi olarak bulunur. 1992de iktisat doktoru, 1994 yılında Çalışma Ekonomisi Ana Bilim Dalında doçentlik, 2004te ise profesör unvanını alır. Kurtulmuş aynı zamanda Cumhurbaşkanı Abdullah Gülü yetiştiren ve geçen yıllarda vefat eden Prof. Dr. Sebahattin Zaimin öğrencisi.
EŞİ 28 ŞUBAT MAĞDURU
Üniversite yıllarında aynı bölümde tanıştığı Sevgi Hanımla 1988de evlenir. Bu mutlu evliliğin üç meyvesi var. Kızları Çapada, oğulları Gazide tıp okuyor. Diğer çocukları ise lise öğrencisi. Kendisi gibi öğretim görevlisi olan eşi Sevgi Kurtulmuş, 28 Şubat sürecinde başörtüsü sebebiyle İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu tarafından uzaklaştırılan öğretim görevlilerinden. Doç. Sevgi Kurtulmuş bu olaydan sonra bir süre eşiyle birlikte Amerikada bulunur ve çalışmalarına orada devam eder.
1998 zor geçer onlar için. Politikaya atılmak gibi bir planı yokken, eşinin yaşadıkları ve partinin ayrışma sürecine girmesi siyasete atılmasına sebep olur: 1998de doçentliğimin son yılıydı. FPden İstanbul İl Başkanlığı için çok ısrar edildi. Benim, çok zor verdiğim bir karardı. Partinin ayrışma sürecine girmesi, üniversitede 28 Şubatın ağır tablosunu yaşamamızın büyük etkisi oldu. Ve teklifi kabul ederek aktif siyasete girdik. Bir de şöyle bir söz vardır: Bir göreve talip olmayın; ama görev size veriliyorsa ve yapacak durumdaysanız bekletmeyin. Bu düstur etkili oldu diyebilirim.
Kurtulmuş ve Başbakan Erdoğanın yolları okulun ardından yıllar sonra tekrar çakışır. Kurtulmuş, FP İstanbul İl Başkanı olarak görev yaparken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Erdoğan, kısa süre sonra Pınarhisar Cezaevine girecek ve daha sonra AK Partiyi kuracaktır. Erdoğan, cezaevinde görüştüğü Kurtulmuştan yeni kuracağı harekete katılmasını ister; ancak o, teklifi kabul etmez. 22 Temmuz seçimleri öncesinde de Kurtulmuşu partiye davet eden Erdoğanı, fikirlerimiz aynı değil düşüncesiyle geri çevirir.
17 Aralık 1997de kurulan FPye, RPnin birçok milletvekili ve belediye başkanı katılır. Ancak, bu parti de RPnin devamı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından 2001de kapatılır. Partinin milletvekilleri Saadet Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi arasında ikiye bölünür. O dönem SPnin başına Recai Kutan geçer. 2002 genel seçimlerinde yüzde 2,5 oy oranıyla Meclis dışı kalan parti olağan kongreye giderek Necmettin Erbakanı genel başkanlığa getirir. Ancak Erbakanın kesinleşmiş hapis cezası sebebiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından partiden ayrılması istenir. Genel başkanlıktan istifa eden Erbakanın yerine gelecek isim yine Recai Kutandır.
Erbakan Hocanın genel başkan olamaması, Kutanın da tüm iyi niyetli çabalarına rağmen yeterli performansı gösteremeyişi, partide yeni bir veliaht arayışını zorunlu kılar. Ne var ki tabanın ve yönetimin istediği de artık farklıdır. Parti üçüncü büyük kongresinde genç birini getirir genel başkanlığa. O isim Millî Görüş camiasının da yakından tanıdığı Numan Kurtulmuştan başkası değildir.
Diğerleri gibi emanetçi olacağı söylense de kendisini yakından tanıyanları şaşırtmayarak emanetçi gibi davranmaz. Lider olarak girdiği ilk seçimde önemli bir başarı sağlar. 2002den bu yana düşüşe geçen partinin oy oranını yüzde 90 artırarak 5,2ye çıkarır. 29 Mart yerel seçimleri ise SP için yeni bir başlangıç noktasıdır. CHP ve MHPnin neredeyse hiç oy alamadığı Güneydoğuda parti ciddi anlamda destek bulur. Kurtulmuş, yükselişi ve ılımlı muhalefetiyle dikkat çeker. Ancak yaşanan olaylı kongre partideki çatlağı gün yüzüne çıkarır. Kurtulmuşun genel başkanlığa seçildiği olağanüstü kongrede, ilk kez sesler yükselir, söylemler sertleşir. Liste krizinin ardından önce Necmettin Erbakanın oğlu Fatih Erbakan, babasına itaat etmediği gerekçesiyle Kurtulmuşa çekil çağrısı yapar. Ardından iftar baskını, kayyum tayinleri ve Önder Sav görüşmeleri Kurtulmuşu çileden çıkarır. Kendi deyimiyle ortalık sükûnete kavuşsun, herkes aklıselim düşünsün diye bir süre bekler ve nihai kararı verir.
Aktif siyasete Millî Görüş çizgisinde İstanbul İl Başkanlığıyla başlayan Kurtulmuş, 3 yıl boyunca Saadet Partisinde başarılı bir genel başkanlık sürdürür. Erbakan ve ekibiyle yaşanan olaylar ona yeni bir partiyle yola devam etme fırsatı sunar. Şimdi, Numan Kurtulmuşun partisi, halkın merkezini esas alan ve halkın sesine kulak verecek bir parti olma iddiasıyla siyasi kulvarda yerini aldı. Partisinin tabanda nasıl karşılık bulacağını zaman gösterecek.
Kaynak