_bozkurt_
New member
BAŞBAKAN Erdoğan, dün medya patronlarına, “Sözünüzü dinlemeyen köşe yazarını kovun” dedi.
Aslında dediği şu: “Bizi haksız eleştirenlere kızıyorum. Onları barındırmayın.”
Buradaki mesele şu. Başbakanlara göre, onlara yönelik her eleştiri haksızdır.
Onlar koskoca başbakandır, biz ise kıçı kırık gazeteciler.
Başbakan Erdoğan bu çıkışı yapınca televizyonlardan, internet sitelerinden aradılar, “Ne diyorsunuz” diye.
Hiçbirine yanıt vermedim.
Çünkü ortada “alışılmadık” bir durum yok.
Başbakan Erdoğan’ın çıkışı ne ilk, ne de son. Biz gazeteciler buna çok alışkınız. Yıllarca bunları yaşadık, gördük.
Asker bize kızdı. Andıçladı. Patronlara baskı yaptı. “Kovun bunları” dedi. (Bazıları dinledi, kovdu.)
Başbakanlar bize kızdı. Kovun dedi. Gayet iyi hatırlıyorum.
Tansu Çiller de, Mesut Yılmaz da kapalı kapılar ardından patronlara “kovulacak adamlar” listesi verirlerdi.
Ama listeler kapalı kapılar ardında verildiği için kimsenin haberi olmaz, kimse de arayıp “Ne diyorsunuz” diye sormazdı.
Hatırlarım, Necmettin Erbakan da Başbakan olduğu dönemde aralarında benim de bulunduğum birkaç kişinin kovulmasını istemişti. Galiba Uğur Dündar, Emin Çölaşan ve ben vardık listede.
Nedense her dönemde listede adım oldu.
Düşününce gülüyorum buna. Galiba bende bir arıza var diye.
Rahmetli Özal hayattayken ben yine gazete yöneticisiydim.
Düşünüyorum da, bir Özal farklıydı galiba. Hiç liste verdiğini duymadım.
Tabii Süleyman Demirel’in de hakkını yemeyeyim. Kızardı gazetecilere ama yıllar önce Nazmiye Hanım’a yapılan büyük bir terbiyesizlik dışında kimsenin kovulmasını istememişti. Dava bile pek açmazdı gazetecilere.
Ecevit’in de böyle bir tavrı olmadı hiç. Zaten böyle bir gücü de yoktu. Meslekten olduğu için yapmazdı zaten gücü olsaydı da.
Ama Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Erbakan, sık sık “Kovun bunları listesi” verdiler.
Ama hep kapalı kapılar ardında. Gizli gizli. Hatta aracılar vasıtasıyla.
Yani anlayacağınız, bir Başbakan’ın “Bu adamları kovun” demesi ne yeni, ne de ilk.
Tek farkla.
Tayyip Erdoğan açık adam.
Ne kapalı kapılar ardında veriyor mesajını, ne de gizli gizli.
Hiç olmazsa açık açık söylüyor.
Helal olsun.
Ne diyeyim.
Fatih Altaylı
Aslında dediği şu: “Bizi haksız eleştirenlere kızıyorum. Onları barındırmayın.”
Buradaki mesele şu. Başbakanlara göre, onlara yönelik her eleştiri haksızdır.
Onlar koskoca başbakandır, biz ise kıçı kırık gazeteciler.
Başbakan Erdoğan bu çıkışı yapınca televizyonlardan, internet sitelerinden aradılar, “Ne diyorsunuz” diye.
Hiçbirine yanıt vermedim.
Çünkü ortada “alışılmadık” bir durum yok.
Başbakan Erdoğan’ın çıkışı ne ilk, ne de son. Biz gazeteciler buna çok alışkınız. Yıllarca bunları yaşadık, gördük.
Asker bize kızdı. Andıçladı. Patronlara baskı yaptı. “Kovun bunları” dedi. (Bazıları dinledi, kovdu.)
Başbakanlar bize kızdı. Kovun dedi. Gayet iyi hatırlıyorum.
Tansu Çiller de, Mesut Yılmaz da kapalı kapılar ardından patronlara “kovulacak adamlar” listesi verirlerdi.
Ama listeler kapalı kapılar ardında verildiği için kimsenin haberi olmaz, kimse de arayıp “Ne diyorsunuz” diye sormazdı.
Hatırlarım, Necmettin Erbakan da Başbakan olduğu dönemde aralarında benim de bulunduğum birkaç kişinin kovulmasını istemişti. Galiba Uğur Dündar, Emin Çölaşan ve ben vardık listede.
Nedense her dönemde listede adım oldu.
Düşününce gülüyorum buna. Galiba bende bir arıza var diye.
Rahmetli Özal hayattayken ben yine gazete yöneticisiydim.
Düşünüyorum da, bir Özal farklıydı galiba. Hiç liste verdiğini duymadım.
Tabii Süleyman Demirel’in de hakkını yemeyeyim. Kızardı gazetecilere ama yıllar önce Nazmiye Hanım’a yapılan büyük bir terbiyesizlik dışında kimsenin kovulmasını istememişti. Dava bile pek açmazdı gazetecilere.
Ecevit’in de böyle bir tavrı olmadı hiç. Zaten böyle bir gücü de yoktu. Meslekten olduğu için yapmazdı zaten gücü olsaydı da.
Ama Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Erbakan, sık sık “Kovun bunları listesi” verdiler.
Ama hep kapalı kapılar ardında. Gizli gizli. Hatta aracılar vasıtasıyla.
Yani anlayacağınız, bir Başbakan’ın “Bu adamları kovun” demesi ne yeni, ne de ilk.
Tek farkla.
Tayyip Erdoğan açık adam.
Ne kapalı kapılar ardında veriyor mesajını, ne de gizli gizli.
Hiç olmazsa açık açık söylüyor.
Helal olsun.
Ne diyeyim.
Fatih Altaylı