Hipnoz Nedir

ofoking

New member
Katılım
16 Eyl 2005
Mesajlar
1,358
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
mahseryerindeyaralıkurt
Hyp-no-sis / isim (çoğulu-ses) Bir şahıs tarafından diğer bir şahsın hareketlerini kontrol edebilir şekilde derin uykuya benzer bir duruma sokulması halidir.(Hornby)

Hypnos: Yunan mitolojisinde uyku tanrısı. Erebas ile Nyx'in (gece) oğlu, Thanatos ile birlikte, Memnon'u, Sarpedon'u veya destan kahramanlarını mezara yerleştirirken görür; Bazen ciddi ve tatlı, şakak ve omuzlarında kanatları olan bir delikanlıdır. (Helenistik bir heykel, Hypnosu uyutucu bir sıvıyı bir boynuzdan boşaltırken gösterir.) (Madrid Müzesi)

Hipnoz: İ. Fr. Hypnose Yun.

1. Psik: Sözle, bakışla telkin yapılarak meydana getirilen bir çeşit uyku hali . Bu halde uyuyan kimse (denek) uyutanın etki ve telkinlerine açık, fakat dış dünyanın başka etkilerine karşı kapalıdır. (Osmanlıcası Nevm-i Sınai; İngilizcesi Hypnosis)

2. Tıp: Mekanik, fiziksel veya ruhsal yollarla yahut kimyasal maddelerle sağlanan suni uyku. (Kimyasal maddelerle yapılan hypnosa genellikle narkoz adı verilir.)

Eşanlamlı : İpnoz.(Tuğlacı)

Hipnoz yanlış inanç, mistisizm ve ihmal tarafından sıklıkla gölgelenen ve tahrip edilen büyüleyici bir konudur. Eğlence ve zevk için yapılan hipnozun; hipnoterapiyle olan ilgisi, astroloji ya da astronomiyle olan ilgisinden daha fazla değildir. Hipnoz kelimesi pekçok kişinin aklına modası geçmiş önyargılar, tabular ve yanlış inanışlar getirir. Bazı hekimler özellikle az tecrübeli ya da tecrübesiz olanlar bunu hemen ayıplarlar.

Hipnoz çok eski bir sanattır, ilk defa hristiyanlığın ortaya çıkışından evvelki zamanlarda büyücülük, din ve tıp bir arada uygulanıyorken kullanılmıştır. Hipnozun bazı teorik yönleri hâlâ tartışmalıdır ve izah edilememiştir. Ancak hipnoz tıpta bu durumda olan tek konu değildir.

Hipnoterapi, psikoterapiye yön ve hız veren etkili bir multifonksiyonel tekniktir. Geçen yirmi yıl içerisinde hipnozun tıpta kıymetli bir tedavi yöntemi olduğu görüşü oldukça taratfar toplamıştır.

Hipnoza karşı batıl inançlarla ve kuşkuyla bakılan çağ, terapotik (tedavi) kıymetinin anlaşılmasıyla ortadan kalkıyor.

Bazı akıllıca seçilmiş vakalarda, başka hiçbir tedavi formu hipnoz gibi hızlı ve yararlı sonuçlar vermez.

Hem sadece destekleyici ya da şikayetlerin giderilmesi (semptomatik) amaçla, hem de hastalık sebebleri olan (etiyolojik faktör olan) bilinçaltı güdülerinin ve sorunlarının ortaya çıkarılması amacıyla kullanılan psikoterapide hipnoz, hekime hızlı ve etkili sonuçlar elde etmede çok kıymetli fayda sağlar.

Uzun bir süreden beri psikoterapistler zihinle vücudun ayrı olmadığını söylüyorlar. Hem sıhhatteyken hem de hastayken akıl ve vücut tek bir ünitedir. Herhangi bir bedensel (somatik) hastalığı pür somatik ya da herhangi bir psişik durumu tamamen psişik kabul etmek hatalıdır.

Akıl ve vücut öylesine içiçe ilişkili ünitelerdir ki, emosyonel bir refleks reaksiyon olmaksızın psişik bir değişiklik olmaz, bunun tersi, vücudu etkilemeden hiçbir psişik değişme meydana gelemez. Bundan dolayı organik ve fonksiyonel hastalıklar önemli ölçüde birbirinin üstüne biner.



HİPNOZ HASTASININ ÖZELLİKLERİ

Hipnoz adaylarını seçerken hastanın değerlendirilmesi önemlidir. Benim kanaatime göre gelecek hastaların uygun olup, olmadıklarına karar vermek için kullanılacak kriterler şunlardır:

A. Yaş

B. Hipnoza ve hekime inanç ve şifa bekleme

C. Motivasyon

D. Konsantre olma kabiliyeti

E. Hayal gücü

A - YAŞ: on ila yirmi yaşları arasında veya yirmi yaşların ilk yıllarında olan hastaların diğer yaş gruplarına nazaran hipnotik duruma daha kolay ve hızlı girdiği görülmektedir. Spesifik yaş sınfı olmamasına rağmen, yedi ila altmış yaş arasındakiler en iyi hipnotize olmaktadırlar. Hipnoz, yüksek hayal güçleri sebebiyle yedi yaştan daha küçükler üzerinde bile etkilidir. Çocuklarda hipnoz genellikle son derece basit bir işlemdir. Çocukların yaklaşık yüzde 100 ü hipnotize edilebilir. Teknik, adultler için tasarlanandan biraz farklıdır. Pratikte, çocukların hafif bir transa girdikleri ve onları hipnotize etmek için gerekli tekniği minimal olduğu görülecektir. Bu konuda iki ana kural şudur:

a) Çocuğun güvenini kazanınız.

b) Ne yapacağını ona anlatınız.

Yazarlar arasında erkeklerin mi yoksa kadınların mı hipnoza karşı daha hassas oldukları konusunda farklı fikirleri vardır. Fikirlerin çoğu kadınların erkeklere nazaran daha iyi denekler olduğu şeklindedir. Bu durum, muhtemelen toplumumuzdaki kadınların daha bağımlı cinsiyet olmalarına ve bundan dolayı, hipnotik indüksiyon sırasında verilen telkinlere daha az direnç göstermelerine bağlıdır.

B - HİPNOZA VE HEKİME İNANÇ VE ŞİFA BEKLEME :Hipnoza karşı beslenen inancın bilinçli olması şart değildir. En iyi sonuçların birçoğu şöyle diyen hastalarda meydana geldi. "Beni hipnotize edebileceğinize inanmıyorum." Bu pek çok insan için, gece tek başına bir mezarlıktan geçmeye benzer, hiçbirimiz hayaletlere inanmasak da, orada kimseyle karşılaşmayı istemeyiz.

Hipnoz hakkındaki batıl inançlar ve hipnotistin gücüyle ilgili yanlış fikirler çoğu kez, hastanın hassasiyetini arttırıcı yönde etki eder. Bazan batıl inançlar ve yanlış fikirler hastayı engelleyecek özelliktedir. Fakat bu durum hekimle ilk konuşmada ortadan kalkabilir. Birçok yanlış fikirler, filmde, sahnede, televizyon veya radyoda hipnozun son derece dramatik sunulmasından kaynaklanmaktadır.

Bilinçaltı inancı hipnoz için elzemdir, bilinçli inanç ise arzu edilir. Şifa beklemek için inanç olmalıdır. Bazı hastalar, ancak öteki bütün tedavi türlerini denedikten ve pekçok hekimi ziyaret ettikten sonra hipnoza başvururlar. Bu hastalar tedavi metoduna inanmış olmalarından ziyade, onun, kendilerinin son umudu olduğuna inandıkları için, hipnotik tedaviye başvururlar. Bununla beraber, büyük kısmı, ilk seanslarında hipnoza iyice inanırlar.

Hasta, bir hipnetorepist olarak, hekimine güvenmelidir. Onun karar ve fikirlerine saygı duymalıdır. Bir hekimden yıllarca eski usul tedavi almış bir hasta, hipnoterapi için, cevap vermeyen birine nazaran daha iyi bir aday olacaktır.

Bazı hastalar rahatsızlıklarının psikojenik kısmını sorun kabul etmezler. Şayet bunlar iyi hipnotik denekler olurlarsa, iyileşme mükemmeldir. Ancak psikoterapiye karşı direnç meydana gelirse, iyileşme için daha dikkatli olunmalıdır. Tedavi süresinin uzatılması gerekebilir. Şahıs şifa bulacağını beklemelidir. Beklemek, arzu etmeyle aynı şey değildir. Uykusuz biri uyuyabilmeyi arzu eder, fakat, genellikle, bir başka uykusuz geceyi bekler.

C - ARZU VE YÖNELİM: Hastanın, inanç kazanmak için samimi bir motivasyonu olmalıdır. Bu belki de en önemli ön şattır. Bazan, hasta hipnotik tedaviyi ve terapisti kendi savunma sistemine yönelik bir tehlike gibi görür. Bu durum doğal olarak hastanın gururunu ve güvenlik hissini arttırır ve hasta tabii ki, mevcut davranış şeklinde ısrar ederek herhangi bir bozma veya değişikliğe karşı direnir.

Şifa sağlamak için, hastanın yeterli arzu ve yönelimi olmalıdır. Ağır ruhsal bozukluğu olan hastaların motivasyonu çok azdır. Hipnotik indüksiyon temininde, direnci önlemek için sadece hasta motivasyonunun değil, aynı zamada hekim motivasyonun da önemli olduğu düşünülebilir. Bunun karşılıklı bir ilişki olduğunu ve samimi olmazsa, hekimin dirence sebep olabileceğini akıldan çıkarmayınız.

Bazan, bir merak konusu olarak, hipnotize olmanın heyecanını yaşamak için veya sadece ne olduğunu görmek için hipnozu denemeyi arzu edenler hipnotik tedavilere başvururlar. Farkına varılırsa, böyle gruplar kabul edilmemelidir. Üçüncü seanstan sonra, iyileşme motivasyonu eksikliğinin hekimden saklanması güçtür.

Hasta konsantre olabilecek kadar, ruhsal kapasite taşımalıdır. Zeka seviyesi düşük şahıslardaki sonuçlar kötüdür. Çoğunlukla, daha zeki ve daha iyi eğitim görmüş bir şahıs, daha iyi denektir. En azından vasat bir zeka arzu edilir. Eğitim görmüş olma, hekimle hasta arasındaki ilişkiyi kolaylaştırdığı ve açıklığa kavuşturduğu için arzu edilir. Eğitim hastanın şikayetlerini, yaklaşımlarını ve arzularını daha açık tarif etmesini sağlar.

Normal şahıslarla kıyaslandığında, en iyi hastalar zeki olanlardır. Psikotikler, gerizekalılar ve bazı psikonörotiklerin hipnotize edilmesi güç, hatta imkansız olabilir. Fiziksel rahatsızlıkların, sinirsel orijinli olma ihtimalini düşünebilen bir hasta, kendisine böyle bir ihtimalin tartışılarak izah edilmesi gereken hastaya nazaran çok daha iyi cevap verecektir. Böyle düşünen hastalar, bu düşüncelerini hemen, genellikle de şikayetlerini anlatırken açığa vuracaklardır. Normal düşünce miktarından daha fazlasına sahip olan hastalar, birkaç tane bitmemiş veya memnun edici olmayan analize tabi tutulmuş veya psikoloji sahasında çok okumuş olabilirler. Çoğunlukla, böyle bir hasta, daha çok şey istemeyi ve daha çok eleştirmeyi öğrenecektir ve tedaviye ortalama bir hastadan daha az cevap verecektir.

D - KONSANTRE OLMA KABİLİYETİ : Hasta ilişki kurmaya istekli olmalıdır. Bu özellik, şüpheciler ve psikolojik bir dengesizliği olanlar dışında herkes tarafından gösterilir. Kooperasyon kurma kaabiliyetini azaltabilen korkular, şüphe, endişeler, ilk hipnotik seanstan önceki tartışmada ortadan kaldırılmalıdır.

Hastanın en önemli katkılarından biri, konsantre olma ve dikkatini toplama kaabiliyetidir. İnsanların çoğu konsantre olabilir, fakat, bazan, kişilik yapısı veya öteki faktörler sebebiyle, hipnotik indüksiyon için gerekli birkaç saniye süresince bile dikkatini tek bir düşünceye yöneltemeyen bir şahıs müracaat edebilir. Vaktin sınırlı olması bu tip bir hastanın herhangi bir hekim tarafından kabul edilmesini önleyebilir.

E - HAYAL GÜCÜ : Hastalarımızda engin bir hayal gücünü aramalıyız. Hayal gücü geniş; yer, zaman ve kişi bileşimlerinin çeşitli karışımlarını hayalinde kurabilen hastalar, indüksiyon tekniğinin başarıya ulaşmasında çok etkilidir. Bu tip hastalar tedaviden de büyük yarar görür.
 
Kendi Kendini Hipnoz (oto Hipnoz)

KENDİ KENDİNİ HİPNOZ (OTO HİPNOZ)

Bir kişinin kendi kendini hipnoz edemiyeceğine dair eski bir inanç vardır ve bu hipnoanaliz için de geçerlidir. Hipnoanaliz gıdıklama veya gıcıklanmaya benzer. Kişinin kendi kendini hipnoanaliz etmesi oldukça zordur. Yine de rahatlama, anestezi ve sınırlı diğer durumlar için self hipnoz uygulanabilir ve de sürekli durumlar için de self hipnozu tavsiye etmeyi düşünebilirsiniz. En etkili olacak olanı, hasta tamamen kendinde olmaya yakın olmalı ve hasta genel hipnoz hakkında adamakıllı bilgi sahibi olmalı. Eğer hasta transta iken telkinler verilirse, self hipnozu öğrenme daha kolay olacaktır. Hastanın düzenli seansları esnasında yararlı olana paralel bir metod seçimi yapılacaktır. Sizin tavsiye ettiğiniz önerilerin takviyesi için hasta self hipnozu kullanabilir.

Bir hipnotik transda telkinle hastaya "Sen benim seninle olduğumu ve sana yaptığım gibi sana hipnoz için verdiğim önerileri düşünerek kendi kendini hipnotize edeceksin. Sana vermiş olduğum ve senin kendi kendine verebileceğin aynı uyanma telkinlerini verebileceksin ki self hipnozdan uyanmama korkusuna sahip olmana gerek kalmasın. İlave olarak sizin otomatikman uyanabilmeniz için biri sizin yanınızda olmalı ya da başka bir kişi hipnotik durum esnasında size gereklidir."
Self hipnozu başarmak için kullanılan daha az yaygın yollar veya metodlar vardır. Bunlar, kasetçalar ile hastayı hipnotize ederek tedavi etmek, tedavi edici öneriler veya telkinler ve kendi yönteminizle uyanmak gibi çeşitli metodları içerisine alır. Hipnoz sonrasında hasta kaset çalacak ve daha sonraki hayali durumlarda hasta kendi kendine hipnotik duruma girebilecektir. Yazılı telkinlerle ve aynı yolun uygulanmasıyla bu başarılmıştır.

Aşağıdaki örnek Cinsel Problemlerde Hipnoterapi adlı kitabımızdan alınmıştır.

A. TEMEL OTOHİPNOZ

Cinsel Problemlerde Hipnoterapi'de birinci basamak, temel self-hipnozun öğrenilmesidir. Temel self-hipnozu iyice öğrenmenizden sonra, onu kendi spesifik cinsel ihtiyaçlarınıza nasıl adapte edeceğinizi bölüm altı ve yedide göreceksiniz.
Temel otohipnoz beş fazdan oluşur:

1. Doğal ritmik solunum.

2. Bilimsel vücut gevşemesi.

3. Olumlu hayal kurma.

4. Oto-telkin.

5. 'Reentry' (Geri Dönüş)

B. DOĞAL RİTMİK SOLUNUM

Doğal ritmik solunum, vücudunuzu kendi solunum ritmini bulmaya bırakmanızı mümkün kılar. Derin derin nefes almak için, kendinizi zorlamanıza gerek yoktur. Sadece, kendinizi uyuyan bir bebeğin rahatlığı ve sükunetiyle nefes almaya bırakın.

Fizyolojik olarak, doğal ritmik solunumun, vücudun gevşemiş bir durumda kalmasına yardım ederek, sempatik sinir sistemi fonksiyonu azaltma eğilimi vardır. Sinir sisteminizin sempatik bölümü, vücudunuzun kendi normal kapasitesinin üstünde zorlanmasından sorumludur. Stress veya tehlike zamanlarında, tehlikeyi karşılaması gereken bütün organlar aktive edilir. Sempatik sistem kalp hızını artırır, her vuruşta daha fazla kan pompalanmasına sebep olur. Göz pupillerinizi genişletir, görme duyarlılığınızı artırır. İlave adrenalin yapılır ve bu da, karaciğerinizi daha fazla glikoz üretmesi için uyarır. Stresi karşılamak için ihtiyaç duyulmayan organlara (mide gibi) giden kan azaltılır. Buna, tehlikeye cevap olarak, vücudun savaşması veya kaçması denir, çünkü, vücut tehlikeyle yüzyüze gelme veya ondan kaçma yoluyla hayatta kalmanın yolunu arar. Bu savaşma veya kaçma durumunda kalma, vücudun yıpranmasına ve hırpalanmasına yol açar. Doğal ritmik solunum, vücudunuzu rahatlatmaya yardım etmek ve normal fonksiyonuna geri döndürmek için bir yoldur.

Sürekli ve düzenli solunum yoluyla, sempatik sinir sisteminin rahatlatılması, psikolojik faydalar da sağlar. Rahatlık hissini artırır, sinirliliği yatıştırır, düşünce mekaniğinde rahatlama yapar ve iyilik hissini uyandırır. Basitçe doğal ritmik solunum, parasempatik sinir sistemini aktive ederek bütün vücudun stresten uzak fonksiyonunu sağlar.

Bu solunum tipinin faydalarını, modern bilim adamları gibi, eski yoga filozofları da biliyorlardı. Doğal ritmik solunum, fiziki aktiviteden uzaklaşmanıza izin verir, böylece zihni hipnotik tecrübe için hazırlar.
 
Hipnozun Yan Etkileri

HİPNOZUN YAN ETKİLERİ

Tıbbi denetim altında uygun kullanıldığı takdirde hipnoterapinin çok az kontrendikasyonları ve zararlı yan etkileri vardır. Karşılaşılan kişilerle, arasındaki ilişkilerde hiçbir zararlı etki ve bozukluk yoktur.

Psikiatristler prepsikotik ve psikotik hastalarda hipnozu denerler. Bu bir kısım psikiatrisler için oldukça heyecan vericidir. Hipnoterapi ile hızlanan bir psikozun gerçek bir sebebinin olmadığı bildirilmiştir.

Bu istisnaların dışında hipnotizmayı arzu eden hastalarda, hipnotizmanın hiçbir zorluk yaratmayacağından eminim. Hipnozla ilgili uygunsuz sonuçlar matematiksel olarak rutin yapılan cerrahi girişimler sırasındaki mental kondüsyonun canlılığındaki tetik mekanizmasından daha önemsizdir. Operasyonda karar verilen faktörler hazırdır ve yalnız uygun bir açıklama gereklidir. Dr. Erıchson "Çeşitli zamanlarda, yüzlerce konuda yapılan hipnotizmalarda, şahsî yapılan deneylerin hiçbirinde hipnozun zararlı etkisinin gözlenmediğini" bildirmiştir.

Radyoterapi gibi hipnozun da tehlikesi kullanımında değil, suistimal edilmesindedir.

Hiçbir doktor, her durum için ve her hastada hipnozu tavsiye etmemelidir. Hipnoz dikkatle seçilen durumlarda diğer tedavilerden daha etkili olduğu yerlerde kullanılır. Sağlam kliniksel hüküm koyulan vakalarda uygulanmalıdır.

Hipnozun bazı şekilleri hala anlaşılmadığından geri kalan ve açıklanmayan tek alan değildir. Psikodinamikde oryantasyon, hipnoterapinin başarılı olması için sabit olan bir unsurdur. Ve hipnoz bireye özgü değilse kötü muamele görebilir.

HİPNOZUN UYGULANMAMASI GEREKEN HALLER

HİPNOZUN KONTRENDİKASYONLARI YAN ETKİLERİ VE SINIRLARI

Tıbbi denetim altında uygun kullanıldığı takdirde hipnoterapinin çok az kontrendikasyonları ve zararlı yan etkileri vardır. Karşılaşılan kişilerle, arasındaki ilişkilerde hiçbir zararlı etki ve bozukluk yoktur.

Psikiatristler prepsikotik ve psikotik hastalarda hipnozu denerler. Bu bir kısım psikiatrisler için oldukça heyecan vericidir. Hipnoterapi ile hızlanan bir psikozun gerçek bir sebebinin olmadığı bildirilmiştir.

Bu istisnaların dışında hipnotizmayı arzu eden hastalarda, hipnotizmanın hiçbir zorluk yaratmayacağından eminim. Hipnozla ilgili uygunsuz sonuçlar matematiksel olarak rutin yapılan cerrahi girişimler sırasındaki mental kondüsyonun canlılığındaki tetik mekanizmasından daha önemsizdir. Operasyonda karar verilen faktörler hazırdır ve yalnız uygun bir açıklama gereklidir. Dr. Erıchson "Çeşitli zamanlarda, yüzlerce konuda yapılan hipnotizmalarda, şahsî yapılan deneylerin hiçbirinde hipnozun zararlı etkisinin gözlenmediğini" bildirmiştir.

Radyoterapi gibi hipnozun da tehlikesi kullanımında değil, suistimal edilmesindedir.

Hiçbir doktor, her durum için ve her hastada hipnozu tavsiye etmemelidir. Hipnoz dikkatle seçilen durumlarda diğer tedavilerden daha etkili olduğu yerlerde kullanılır. Sağlam kliniksel hüküm koyulan vakalarda uygulanmalıdır.

Hipnozun bazı şekilleri hala anlaşılmadığından geri kalan ve açıklanmayan tek alan değildir. Psikodinamikde oryantasyon, hipnoterapinin başarılı olması için sabit olan bir unsurdur. Ve hipnoz bireye özgü değilse kötü muamele görebilir.

Bir kişiyi hipnoz yardımıyla bir suça yönlendirebilmenin mümkün olup olmadığı sorusu tıbbi görüş açısından tamamen akademiktir. Böyle bir durumun olabileceğini kabul etsek bile, hekimin moral yapısı ve tedavinin amaçları hipnotik durumun böyle bir kullanımını imkansız kılar.

Bununla birlikte hipnoz sırasında böyle bir duruma yönlendirilmiş kişide uyanıklık sırasında bu durumun gerçekleşebilmesi gayet düşük olasılıktadır. Çok az vakada kişiyi kendi isteği ve moral yapısının tersine olarak antisosyal veya kendisine zarar verici davranışlara doğru etkilemek mümkün olabilir. Bu kişiler şüphesiz ki uyanıklık durumlarında da alışılagelmiş moral durumlarına ve ilgilerine zıd aktivitelere doğru uygun tartışmalarla ikna edilmektedirler.

Trans sırasındaki kişiler deneysel amaçlarla kullanıldıklarını kolaylıkla fark edebilirler.Eğer hipnotistin dürüstlüğüne karşı tam bir inançları varsa kendilerini tehlikeli olabilecek bir rolü bile büyük bir samimiyetle oynayabilirler. Bununla birlikte bunun da nereye kadar uzanacağının bir sınırı vardır.

Doktor Woolberg böyle bir olgusunu anlatmaktadır. Doktor Wolberg hipnoz sırasında hastasına biraz sonra kendisi bir doktorun ziyarete geleceğini ve bu doktorun tüm insanları öldürmeyi planladığını, bunun içinde bir virüs geliştirdiğini söyler. Bu durumda yapılması gereken şeyin mutlaka bu zararı vermeden önce bu adamı öldürmek ve insanlığı bu beladan kurtarmak oldruğunu belirtir. Daha sonra hastasına bu doktor arkadaşı ziyarete geldiği zaman kendilerine çay ikram etmesini ve bu sırada bu kötü doktorun çay bardağına şekerlikte göstermiş olduğ X işaretiyle işaretli potasyum siyanürlü şekerlerden koyarak vermesini tenbih eder. Hasta da bunu büyük bir samimiyetle yerine getirir. Doktora birşey olmadığını gördüklerinde Dr.Wolberg hastasına olasılıkla bir hata yaptıklarını bu kez işi daha sağlama almaları gerektiğini söyler ve üzerinde potasyum siyanür yazılı iki kapsülü vererek kbu kapsülleri doktorun çayına koymasını söyler. Hasta bu sırada birden trans durumundan çıkar. Çünkü hastaya göre ilk deneme bir oyun niteliğindedir; oysa ikinci kapsüllerin içinde potasyum siyanür bulunması olasılığı çok fazladır.

Yapay olarak oluşturulmuş dissosiyatif durumlardaki deneyler Dr. Wolberg'e göstkermiştir ki kriminal kişilik özellikleri olan hastalarda bile denek hatalı olduğunu kavradığı impulslarını inhibe edebilmektedir. Bununla birlikte suça eğilimli kişiler hipnozun etkisi altında kalarak suç işlediklerini belirtip kurtulabilecekleri düşüncesi ile böyle bir fırsat yakaladıklarını kabul ederler ve suça sürüklenebilirler. Bu nedenle de hipnozun diplomasız ve meslek dışı kişiler tarafından yapılması suçtur.

Bilgili ellerde hipnozun hiçbir zararlı etkisi yoktur, fakat eğer bilgisiz kişiler tarafından ve hastadaki dinamikler anlaşılmaksızın semptomun ortadan kaldırılması işlemine girişilir ise nevrotik kişi bundan ters olarak etkilenebilir. Nevrotik kişinin zaten kişiler arası ilişkile - rinde bir sürü ciddi problemi vardır. Kişilere güvenemez ve sürekli olarak kendi motivasyonları hakkında şüpheleri vardır. Başından uygun olmayan trans denemesi geçirmiş ise akut olarak bozulabilir ve güvensizlik ve gücenikliligi daha da artar.

Hipnoz şimdiye kadar büyük oranda eğitilmemiş hipnotistler ve şarlatanlar tarafından uygulanılmıştır. Özellikle şarlatanlar popüler gazeteler ve radyo tarafından hipnozun en çarpıcı yönlerini sergilemeye yüreklendirilmişlerdir. Sonuç olarak hipnoz hak etmediği bir takım uygunsuz ön yargılarla lekelenmiştir.

Hekimlik mesleği bu durumda tamamen suçsuz olarak kabul edilemez; çünkü hekimler hipnoza sahip çıkmamışlar ve hipnozun kullanım alanlarını ve sınırlarını belirlememişlerdir. Hipnozun eylence amacıyla kullanmasını yasaklayıcı ivedi yasal tedbirlere gereksinim vardır ve hipnozun kullanımı eğitilmiş ve ehliyetli kişilere bırakılmalıdır.

Hipnoz hünerli kişiler tarafından kullanıldığı zaman bile bir takım komplikasyonlar oluşur. Hipnoz sonrasında kısa süren göz kararması, mide bulanması ve baş ağrıları yaygındır. Bazen spontan trans durumları kendiliğinden oluşabilir ve hasta bu sırada hiçbir neden yokken dissosiye beden algıları yaşıyabilir. Kendiliğinden ortaya çıkan bu trans durumları ve histerik fenomenler hipnoz sırasında bunların bir daha ortaya çıkmıyacağı kesin bir şekilde telkin edilerek önlenebilir.

Otoriteryen bir telkinle semptomu ortadan kaldırılan hastanın hekimine ne kadar bağlanacağı ise bir diğer sorudur. Teorik olarak bir bağımlılık ve sonlandırılamaz bir bağlılığın ortaya çıkabileceği düşünülebilir. Fakat pratikde hipnozun diğer psikoterapilerden daha fazla bir bağımlılık oluşturmadığı da bilinir. Hastanın bağımlı olup olmayacağı tekniğin kullanılmasından ziyade hastanın buna gereksiniminin olup olmadığına bağlıdır. Bir terapiste karşı bağımlılık gereksinimi olan hastalarda direktif olmayan pasif yaklaşımların ön planda düşünülmesi uygun olacaktır.

Hipnoza karşı tavrını bireyin temel karakter yapısı belirliyecektir. Kompulsiv bir şekilde bağımlılığı olan bir kişinin bağımlılık geliştirmek için hipnoza gereksinimi yoktur. Hipnoza karşı da diğer kişiler arası ilişkilerinde olduğu gibi tavır takınacaktır. Hipnozun kişiyi çocuklaştırdığı, iradesini zayıflattığı veya kişiyi diğer terapötik tekniklerden daha çok bağımlı bir hale getirdiği konusunda hiçbir kanıt yoktur. Kişinin sürekli olarak kendisini hipnotize edenin etkisi altında kalacağı ve bu etki alktığında istemediği birtakım şeyleri yapmaya zorlanacağı korkusu için hiçbir haklı neden yoktur.

Ender olarak bazı dengesiz ve histerik kişiler kendilerindeki arzuları yansıtarak hipnotisti seksüel tasallutla suçlayabilirler. Bu tür suçlamalar çok ender olmakla birlikte hatırda tutulmalı ve hastanın cinsel fantazilerinin güçlü bir rol oynadığı durumlarda bunlar hastaya derindeki motivasyonel paternler olarak açıklanılmalıdır. Hipnozun herkesin kafasında sembolik bir cinsel fenomen olduğunu kanıtlıyacak hiçbir olgu yoktur. Gerçekde çok ender görülen bu tür olgularda eğer hasta tüm yakın ilişkileri seksüel olarak görmüyor ise bu olguyu da bu şekilde kavraması için hiç bir neden yoktur. Hastanın hipnoz sırasındaki cinsel fantkazilerini eyleme dönüştüreceği konusunda hiç bir gerçek tehlike söz konusu değildir.

Hastanın tehlikeli olabilecek telkinlere yanıt verme yeteneğinin sınırlı oluşu terapötik olarak yararlı telkinler için de söz konusudur. Hipnozun psişik, somatik ve viseral fonksiyonlar üzerindeki dramatik etkisi hipnoz öğrencilerini hipnoza aşırı bir değer vermeye yönlendirebilir. Geçmişte hipnoz hakkında rastlanılan ümit kırıklıklarının büyük çoğunluğu da birçok nevrotik semptomların sujjesyon ile ortadan kaldırılmasında başarısızlığın ortaya çıkmış olmasındandır.

Hastayı dayanılmaz anksiyetesinden kurtaran birçok nevrotik semptomu aynı zamanda onda uygun olmayan bir dengeyi de oluşturmuştur. Nevrozun etkinliğini azalttığını hissederek hekime başvuran hastalar esasen ikili bir motivasyonla kendilerinin bütün kişiler arası ilişkilerini yapılandırırlar ve terapötik ilişkiye karşı da ne şekilde davranacaklarını koşullandırırlar.

Bireyin bu ikili motivasyonel sistemine uymayan değişiklikeri oluşturmaya çabalamak tepkiyle karşılanacaktır. Yeterli bir şekilde motive istenci olmayan bir birey transa sokulmuşsa ve bu sırada semptomlarından vaz geçmeye veya hastalığına karşı tavırlarını değiştirmeye, veya değişik bir hayat felsefesi edinmeye, veya diğer kişilerle daha kafadengi bir duruma gelmeye, veya önemli bilinç dışı çatışmalarını tanımaya zorlanırsa yanıt vermekte başarısız olur.

Transda mucizevi hiçbir şey yoktur. Birçok değerleri vardır; fakat bireyin mevcut motivasyonları ve değişebilme kapasitesi yönünden sınırları da vardır. Terapötik başarısızlıklar diğer birçokları gibi hipnozda da ortaya çıkar.

Dr. Wolberg burada bir hekim hastasını nakletmektedir. Bu hekim hasta ailesinin desteği ile New York'da tıp fakültesini bitirmiştir ve gene ailesinin isteği ile New York'ta serbest hekimlik yapabilmek için bord sınavına girecektir. Ancak sınava hazırlamak için ne zaman kitabı açsa zihni dağılmakta ve okuduğundan hiçbir şey anlayamamaktadır. Sonunda Dr. Wolberg'e gelir ve kendisini hipnotize ederek bu sorununun üstesinden gelebilmesine yardımcı olmasını ister. Dr. Wolberg'in bu konudaki yardım çabaları hep sonuçsuz kalır; çünkü hekim hastanın sevdiği kız New York'un dışında bir şehirde oturmaktadır ve temelde bu hekim de sevdiği kızın bulunduğu şehirde serbest hekimlik yapmak istemektedir. Fakat öte yandan ailesine olan borçluk duyguları bu düşüncesini açıkça ortaya koymasını engellemektedir. Tedavinin başarısız kalmasının nedeni de bu motivasyonun anlaşılamaması ve hastanın temelde hiç de istemediği bir duruma zorlanmasıdır. Dr. Wolberg bunu hekim hastası sınavı kazanamadıktan ve daha sonra sevdiği kızın bulunduğu şehirdeki sınavı kazanıp orada serbest hekimlik yapmaya başladıktan sonra anlamıştır. Bu vaka hipnotik tedavide hastanın motivasyonunun çok iyi anlaşılmasının ne kadar gerekli olduğunu göstermesi açısından önemlidir.

Gene Dr. Wolberg'in bir hastası hipnoz için baş vurmuştur ve tedavinin sonucunda elindeki listede belirttiği amaçları kazanmak istemektedir. Bu listede şunlar yazılıdır: birincisi! "her zaman güçlü olacaksın, özellikle kadınlara karşı" ikincisi"her zaman berrak düşüneceksin, alçak ve düzgün bir ses tonuyla etkileyici bir şekilde konuşacaksın! üçüncüsü "gece saat birde kalkacaksın ve sabah saat yedide tamamen dinlenmiş bir şekilde uyanacaksın"; dördüncüsü "bütün engellere karşı hayatta başarılı olacaksın". Bu kişi bu amaçları çok uzun süren psikanalitik tedavide kazanamamıştı ve sonuçta kendisine hipnozun yararlı olabileceğini düşünüyordu.

Birçok kişinin, hipnozun birçok şeyi mucizevi bir şekilde düzelttiği ve sihirli gücü olduğu gibi yanlış beklentileri vardır. Hipnotiste 70 yaşında empotan yakınması olan erkek hastadan 6 yaşında, geri zekalılığı olan ve hiçbir zaman yürümeyi ve konuşmayı öğrenememiş bulunan çocuğun annesine kadar birçok kişi baş vurabilir.

Hipnozdaki başarısızlıklar iki grupda incelenebilir: Transın oluşmasında başarısız kalınanlar ve terapötik bir amacın oluşmasında başarısız kalınanlar.

Trans oluşturmakta başarısızlıklar çok şükür iyi tekniklerin uygulanmasıyla enderdir. Kişiler arası ilişkilerden korkanlarda ve özellikle zarar verici veya tehlikeli olduğu zannedilen bir otoriteye yenilme korkusu olanlarda direnç gelişebilir ve bu direnç hipnotik durumun elde edilmesini önler. Burada hipnotistin kişiliği ve deneyimi belirleyici faktör olabilir ve eğer rezistanslar uygun bir şekilde ele alınır ise trans sağlanabilir.

Burada Dr. Wolberg tarafından bir örnek verilmiştir. Bu örnekte homoseksüel dürtülerini kontrol edebilmede kendisine kontrol yeteneği kazanmak isteyen birisi hipnoz için baş vurmuştur. Hipnotik seans sırasında hasta yumruklarını ve dişlerini sıkmış ve hemen hemen kavgaya hazır bir postür almıştır. Biraz sonra da öfkeli kir şekilde yerinden kalkarak "yapamıyorum, kendimi bırakamıyorum" diye bağırmıştır. Daha sonra da orgazm olduğunu ve kendisine tamamen sahip olabilecek bir üstün güce yenilmek istiyormuş gibi hissettiğini söylemiştir. Bu hasta hipnoza kendi nevrozu çerçevesinde sımsıkı sarılmış ve kendisini hipnotize eden doktor kendisine sanki direnemediği bir aşıkmış gibi gelmiştir. Telkinlere karşı hem yenilme hem de direnmeyi arzu ederek bir trans durumuna gerçekten girdiğini sandığı sırada panik duygusu yaşamıştır.

Transın oluşabilmesi için uygun bir hipnotize edilebilme motivasyonu gereklidir. Bu motivasyon mherkeste varmış gibi görünür, fakat bazen özellikle duygusal problemi olanlarda bulunmayabilir. Hipnotize olmaya karşı direnen bir kişiyi hipnotize etmek genellikle mümkün değildir; ya hipnotistin emirlerine itaat etmeyi istemelidir ve transa girer ya da kendi iradesine karşı bir takım duyguları olmalıdır ve hipnotistin emirlerine direnemez. Bilinç dışı bir hipnotizma edilme motivasyonu, bilinçli hipnoza direnme arzusundan daha güçlü olabilir. Hipnoza girmeye karşı savaşan bir çok kişi vardır, fakat bu kişiler buna rağmen telkinler başladıktan sonra uyanık kalamazlar.

Trans endüksiyonundaki başarısızlıklar, hekimin hastanın hipnotize edilme isteğine karşı olan etmenleri tanıması ile en az düzeye indirilebilir. Eğer hekim tutum ve tavırları ile güven telkin edebilirse, hastanın hipnoz hakkındaki hatalı ön yargılarını ortadan kaldırabilirse, hastadaki iyi olmaya yönelik sağlıklı impulsları eyleme geçirebilirse ve hastayı sağlığına hipnozun yadımıyla kavuşabileceğine ikna ederse, veya bazı hırslarını veya amaçlarını tatmin ederse hipnoz korkusunun üstesinden gelmek olasıdır.
 
Geri
Üst