HisLi MektupLar

Moku$La

M * S = Lowe
Katılım
1 Tem 2006
Mesajlar
2,462
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Napcan Yanımamı GeLcen ?
Mehmet Ali, yazar...



Sevda,
Bu mektubu sana kompozisyon dersinde yazıyorum.Aslında ‘’Sakla samanı gelir zamanı’’ atasözünü bir kompozisyon bütünlüğü içinde açıklıyor olmam gerekiyordu ama,ben sana açılmanın daha önemli olduğunu düşündüm.Aslında,yazı yazmayı pek sevmem.Ama hoca mecbur edince,mektup da aradan çıksın bari dedim.Hoca,’’oku bakalım evladım yazdıklarını’’ derse,ne derim bilmiyorum.Neyse...
Bilirsin Sevda,samanı saklamak çok önemli.Çünkü,her zaman taze ot bulamayabilirsin. Zamanı gelince atacaksın ineklerin önüne.Ama sevda saklamakla olmuyor be kalbimin saman saçlı meleği! Açmak gerek,açılmak gerek.İşte atıyorum önüne...Yo,ineklerle senin aranda bağ kurduğum kuruntusuna falan kapılma.Valla alınırım.Zaten aranızdaki tek benzerlik,dişi olmanız. Muhtemelen sen saman da sevmezsin...Haklısın...Ben de olsam sevmezdim.
Ama seni seviyorum be kalbimin saman saçlı meleği! Hem de öyle seviyorum ki,öyle böyle değil.Seni düşündüğüm zaman,alt tarafımda bir ateş yanmaya başlıyor;yani sol mememin alt tarafında.Biyoloji öğretmeni yürek,kalp falan diyor oraya ama en güzelini edebiyatçı söylüyor: Gönül...Evet...Gönlüm tutuşuyor önce,sonra her yanım...Cayır cayır yanıyorum. Burnuma yanmış et kokuları geliyor,aldırmıyorum. Senin aşkın acılarımın önüne geçiyor.Kimlik kontrolü yapıyor.Adımı unutuyorum.Yaşadığım kenti unutuyorum. Bir tek hatırladığım şey,cinsiyetim. Evet,ben erkeğim.Hem de sana bunları okulun en sert hocasının dersinde yazacak kadar yürekli ve yiğit bir erkek.Ve,de bana gülüm:Yiğit olan yârsız olur mu?
Olmaz gülüm,olmaz...Sen benimsin saman saçlım.Yarınlar da ikimizin.Duvarları pembe boyalı,iki göz bir gecekondumuz olacak.Eniştem Belediye’de çaycı.Başkanla da arası iyi.Ruhsat işini hiç düşünüp kederlenmeyesin.Altından fay hattı geçmeyecek evimizin. Sokağımızda Pazar kurulacak. Bahçesinde çocuklarımız körebe oynayacaklar.Biri Muhterem, öteki Şaziment.(Annemle babamın adı gülüm.Beğendin di mi?)Muhterem bana,Şaziment sana benzeyecek.Evet gülüm evet,bunların hepsi gerçek olacak.Eminim.
Bak şimdi...Emin dedim de,aklıma geldi...Dün okuldan sonra,seni son sınıftaki Emin’le gördüm.Onun koluna girmiştin.Yok,kıskanmadım.’’Yerler buz,kayıp düşmemek için girmiştir herhalde onun koluna’’ diye düşündüm.Çok doğru bir hareket gülüm.Allah korusun, düşüp bir yerini kırarsan çok üzülürüm.Emin de çok yardımsever bir çocuk gerçekten.Üstelik okulun boks takımında.Eve onunla giderek kendini garantiye alman güzel.Maazallah,it kopuk keser yolunu.Devir kötü,kolla kendini.
Neyse...Başını fazla ağrıtmayayım.Sonuç bölümü olarak yazacağım şu:Seni seviyorum. Hem,öyle seviyorum ki,öyle böyle değil.Nasıl olduğunu sorma...Seviyorum işte,çok.Çöp tenekesini karıştıran çocuklar çok mutlu olurlar ya hani plastik şişe falan bulunca,işte ben de öyle mutlu oluyorum seni görünce... Seni görünce,babam muz almış gibi seviniyorum...Seni görünce,ayakkabım artık su almayacak gibi geliyor bana...Seni görünce tüpümüz hiç bitmeyecek, babam,’’Niye çabuk bitiriyorsun lan bu tüpü?’’ diye annemi dövmeyecek;dedemin romatizma ağrıları geçecek;evimizi artık sel basmayacak gibi geliyor.Daha neler geliyor...
Zil çaldı gönlümün saman saçlı meleği...Mektup da bitti zaten.Artık seni görünce veririm...Yani...Umarım.

Memet Ali




sevda'nın cevabı



Memet Ali,
Asiye ile gönderdiğin mektubu aldım.Bu cesareti nereden aldın bilmiyorum. Ben sana ümit mi verdim? Yüzüne imalı imalı bakıp gülümsedim mi? Ömürsün valla!.. Ay,nasıl güldürdün beni! Az önce de Komposizyon dersinde sınıfa okudum,arkadaşlarım da benim gibi güldüler. Öğretmen de güldü ama çok beğendi sanırım yazdıklarını.’’Bu çocukta iş var.’’dedi. Yazar olabilirmişsin.Hadi bakalım,kolay gelsin.
Beni seviyormuşsun;beni görünce ateşler basıyormuş, yanıp tutusuyormuşsun. Bu çok normal,çünkü ben güzel bir kızım. Sadece seni değil,bütün erkekleri yakıyorum.Ama,sen de takdir edersin ki,herkesin yangınına su olamam değil mi? İtfaiye yetmez ayol peşimdekilerin yangınını söndürmeye! Üstelik ben Emin’i seviyorum.Emin boylu poslu,renkli gözlü ve de babası müteahhit. “Gönlümde senin için saray kurdum kraliçem!” diyor. Nasıl da çekmiş babasına.
Bir de sana bak: Ben gecekondudan kurtulmaya can atarken,sen benim için iki göz gecekondu hayalleri kuruyorsun.Emin’in babası triplex villalar yapıyor ve biri bizim düğün hediyemizmiş.Allah bilir sen,triplex’in anlamını da bilmezsin.Tri,yani İngilizce üç demek.Plex ne demek ben de bilmiyorum ama,ikisini birleştirip, üç katlı yekpare ev olduğunu anlayabiliyorum.Merdiveni kendi içinden yani...Üstelik iki tuvaleti var.
Sokağımızda pazar kurulacak,diyorsun.Yani beni yine pazarın ezik sebzesine,meyvesine mahkum edeceksin;elimde file,tezgah tezgah dolaştıracaksın. Ne komik birisin sen yahu! Vadettiğin şeylere bak! Beni bunlarla mı kandırmayı umuyorsun? İyi...Sen ummaya devam et.Zaten,aç tavuk kendini şeyde sanırmış... Neydeydi unuttum.Önemli değil.Boş hayaller yani,anla işte.
Yok,iki çocuğumuz olacakmış da,biri Muhterem öbürü Şaziment,mutlu mutlu evin bahçesinde oynayacaklarmış! İyisin valla...Beni aldın,çocukları yaptın,bir de ananla babanın adını koydun...Ne güzel! Sen alt yapısız gecekonduda otur,pazar artıklarıyla beslen,üstüne iki de çocuk yap,birinin adını Muhterem, öbürünün adını Şaziment koy ve o çocukların mutlu olmasını bekle...
Hayaline bile gelemem valla.
Beni unut arkadaş;sen kalbine saman saçlı başka bir melek bul. Üstelik ben saman saçlı falan da değilim.Nereden çıkardın? Benim saçlarım sapsarı. Tamam,boyuyorum ama aslı da saman rengi değil zaten;kestane.Emin saçlarımın bu rengini çok seviyor. Babam şimdi para vermiyor ama evlenince hemen perma yaptıracağım.Daha da güzel olacağım o zaman.Sen bana perma parası bile veremezsin. Çünkü sen de babam gibi bir koca olacaksın,eminim.Ben annem gibi mutsuz olmak istemiyorum.Ben istediğimi giymek,istediğim yere gitmek istiyorum.Çamaşır makinem,bulaşık makinem,saç kurutma makinem ve mutfak robotum olsun istiyorum.VCD’li müzik setim,70 ekran televizyonum ve balkonumda uydu antenim olsun istiyorum.Sen bunları bana sağlayamazsın Memet Ali.
Beni unut arkadaş;bir daha mektup falan da yazma.Yazarsan valla yırtarım bu sefer.Hatta seni Emin’e dövdürürüm.Biliyorsun ki o,okulun boks takımında.
Valla,kodu mu oturtur.Oturmak istemiyorsan,ayağa kalk ve çık git kendi küçük dünyana.Beni hayallerine bulaştırma.
Mektubumu burada bitirirken,çok ciddi olduğum konusunda seni uyarmak istiyorum.Sakın bir daha bana mektup yazma ve adımı ağzına alma!
Bye.




memet ali yazmaya devam ediyor


Sevda,
Mektubunu aldım.Ama,Emin’le göndermen şart değildi.Elini sallasan ellisi gelir,eliyle verirdi elime.Üç gündür böbreklerim nasıl ağrıyor,bilemezsin. Göz kapaklarım da yeni yeni aralanmaya başladı.Kâğıdı kalemi azıcık seçer duruma geldim ve hemen yazmaya başladım sana. Üzerine afiyet biraz dayak yedim de... İçin rahat olsun kalbimin saman saçlı meleği,Emin seni çok seviyor.Bunu,bana vururken net olarak anladım.Ve aşkınıza olan büyük saygımdan ötürü karşılık vermedim Emin’e.Çünkü,sevdiğim kızın sevdiğine el kaldırmak bana yakışmaz. Yoksa,Emin’den dayak yiyecek adam değilim ben.Ona vuracağım her fiske, senin canını yakacaktı,biliyorum.Senin üzülmene gönlüm razı olmaz,bilesin.
Şunu da bilesin kalbimin saman saçlı meleği:evet,yoksulum;ama onurum, elli iki katlı Metropol binasından daha yüksek.İşte bu yüzden,hayalde dahi olsa yalan söyleyemem sana.Gecekondu benim gerçeğim,Pazar benim gerçeğim.Gerçekler maymun kıçı gibi böylesine açıktayken,yaldızlı vaatlerle bezeli yalan hayallerle nasıl sunabilirdim sana yüreğimin yaman sevdasını? Hayır,yalanla kuramam aşkın temelini.Ben buyum.İkimiz bir fidanın güller açan dalı olalım diye,seni aldatırsam namert olayım!
Sen sevme,sevdiğimi bil yeter,razıyım.Bir de lütfen,bu mektubu Emin’e gösterme.Öfkeyle kalkıyor,zararla oturtuyor.Allah korusun,sinirden midesine bişey olur,hastalanır.Hastalanması sorun değil,sen üzülürsün.Triplex bir villa ve iki tuvalet,hasta bir adamla çekilmez valla! Sen de mektup yazma o zaman,dediğini duyar gibi oluyorum.Haklısın belki ama,gönlüme laf dinletemiyorum ki.Bilirsin gönül bu,ota da konar...Sana konmuş bi kere...Unut,diyorum ama...nafile.O,tercihini yapmış.Haklı da.Çünkü, umut dünyası,unut dünyasından daha renkli ...
İdare et be kalbimin saman saçlı meleği! Ara sıra böyle,mektuplarla bari geleyim sana.Dönüp bir kez olsun yüzüme bile bakmazken,sözcüklerime gözlerini dikip okuduğunu düşünmek bile acayip keyif veriyor.Benden birşeylerin,az sonra parçalanıp çöpe atılacak olsa bile, senin ellerinde hışırdadığını bilmek çok güzel.
Evet,sen bana ümit vermedin.Ama ümit sendeydi ve sen ümittin.Bu yüzden çaldım onu senden.Bana,sevdama ve hayallerime değer verme.Yeter ki,gönül borsanda hiç işlem görmeyen duygularımı küçümseme.Gözlerinin kahverengi sularında hiç yüzemeyecek olsalar da,kâğıttan bir kayık onlar.Onları aşağılayarak batırma.Ben,seni sevmeyi seviyorum,unutma.



sevda cevap yazdı



Memet Ali,
Çok mu cesursun,yoksa bir aptal mı,bilmiyorum. Ama akıllı olmadığından kesin eminim.O kadar uyardım,mektup yazmaya devam ettin.Ne oldu? Dayağı yedin oturdun.Beni de üzdün.Üstelik senin yüzünden Emin’le kavga ettim.Yo,hemen sevinme. Sadece biraz tartıştık.Çünkü ben kavgaya dövüşe gelemem.Şiddete,şiddetle karşıyım.Ne olursa olsun, Emin sana bunu yapmamalıydı.
Sinirlerim bozuldu yine.Gözümün önüne annem ve babam geldi.Babamın sürekli içmesi,mutlaka bir bahane bulup annemi dövmesi,annemin çaresizliği... Seni bu yüzden,biraz da anneme benzetiyorum. Sanırım artık kızmıyorum da sana.Ve sanırım artık, mektup yazman da hoşuma gidiyor.Bu cümleyi okuyup hemen umutlanma.Sadece mektup yazman hoşuma gidiyor,dedim.Seninle ilgili görüşlerim değişmiş değil.
Mektup yazman hoşuma gidiyor,çünkü,beni eğlendiriyorsun.Belki de,hayatımda ilk defa,biri beni karşılık beklemeden seviyor diye hoşuma gidiyor. Bilmiyorum.Ama artık sana,yazma demeyeceğim. Ve,merak etme,artık mektuplarını Emin’e göstermeyeceğim.
Biliyor musun,Emin seni döverken enine boyuna baktım da,fena çocuk değilsin aslında.Yakışıklı sayılırsın yani.Şöyle,gömleğini pantolonunun dışına çıkarsan,saçlarını jöleleyip dikleştirsen mesela. Yani,daha snop olursun.Gerçi snop ne demek,anlamını bilmiyorum; ama herhalde iyi bir şeydir.Çünkü bizim kızlar benim Emin’e ‘’Ay,ne kadar snop!’’diyorlar.Çok şanslıymışım. Gerçi, aramızda kalsın ama,ben, düzensiz,kıyafetine özen göstermeyen erkeklere illet olurum.Bence bütün kızlar da benim gibi düşünüyor. Düşünüyorlar da,modadan geri kalmak istemiyorlar.Ne o öyle gömleğin yarısı pantolonun içinde,yarısı dışarıda?Bir de,erkekler neden saçlarına olan jöleyi sürerler hiç anlamam.Keşke Emin sürmese mesela.Keşke saçlarını öyle çalı süpürgesi gibi dik dik yapmasa...Şimdi diyeceksin ki,hem illet oluyorsun,hem de onunla çıkmaya devam ediyorsun.E ne yapayım,kimsenin bana,ne geri kafalı kız,demesini istemiyorum.
Üf,saçmaladım.Aslında seninle yazışırken bir şeyin farkına vardım.Rahat rahat içimi dökebildiğim kimse yok çevremde.Çok ciddiyim.Sana,aklıma ne gelirse yazabiliyorum.Geçen gün Emin’le dertleşeyim dedim, zaten canım sıkkın bir de seni çekemem,dedi.Derdin ne anlat o zaman,dedim, anlatınca çare mi bulacaksın sanki kızım,dedi.Bozulduğumu anlayınca da bana Metallica’nın kasetini hediye edip gönlümü almaya çalıştı.Ben de çok sevinmiş gibi yaptım.Oysa ben,türkü severim biliyor musun.Bu da aramızda kalsın lütfen.Dedim ya,kimsenin bana,ne geri kafalı kız, demesini istemiyorum. Neyse,kaseti evde dinleyeyim dedim,babam,’’Ne biçim çıkıyor kız bu teybin sesi, bozdun mu yoksa?’’ diye nara atarak üzerime yürüdü, beni dövmeye kalktı.’’Yok baba, bunların tarzı böyle valla!’’ deyince de,’’Tükürürüm böyle tarza!Sen yakında Satanist de olursun.’’ deyip, kaseti kafamda kırdı.
Emin Satanist falan değildir,değil mi Memet Ali?Ay ben çok korkarım öyle şeylerden! Evlenince,evde kedi beslerim,adını Minnoş koyarım,diye hayal ediyordum. Ya Emin Satanist çıkarsa ve Minnoş’a kıyarsa?Yok yok... Yapmaz öyle şeyler.Hem,müzik,müziktir.Şeytan bunun neresinde? Değil mi ama?Zaten babam tarzdan ne anlar ki.
Sıkıldım artık,yeter.Ha,mektup yazacak olursan Asiye ile gönderme.Onunla dün küstüm. Matematik yazılısında bana kopya vermedi.Mektubu Hatice ile gönder.Hadi bye.



memet ali cevap yazdı:




Sevda,
Yazdığın son mektup şu an önümde duruyor.Sabahtan beri,yüreğimdeki teller titreyerek,damarlarımda kanım cayır cayır yanarak,kaç kez okudum,bir bilsen.Sanki mektup yazmamışsın,bana dünyayı bağışlamışsın. Teşekkür ederim kalbimin saman saçlı meleği.Hakkımdaki düşüncelerin değişmese de,mektubuma değer verdiğin,cevap yazmaya zahmet buyurduğun için...Teşekkür ederim kalbimin saman saçlı meleği.Beni,rahat rahat içini dökebileceğin biri olarak gördüğün ve içini döktüğün için.Ve,Emin’e söylemeyeceğin için...En çok bunun için...
Aklıma gelmişken,geçmiş olsun,diyeyim.Baban kaseti keşke senin değil de,Emin’in kafasında kırsaydı.Böylece hem benim,hem de tüm türkü severlerin intikamını almış olurdu.Sana hediye etmek için seçtiği kasete bak:Metallica!Allah Allah! Ben sana Kâhtalı Mıçı’nın kasetini hediye edeceğim gülüm,söz.Valla öyle yanık söylüyor ki...Üstelik bu kaseti babanın da seveceğine dair bahse girerim.Son kaseti,gülüm.Adı da:Seviyoruz Ulan İnkâr mı Edek? Tüm,sevip de inkâr etmeyenler için okumuş.Artık oturup ailecek dinlersiniz.
‘’Emin satanist midir?’’ diye sormuşsun.Valla ne diyeyim?Değildir herhalde.Şimdi,’’Kesin öyledir.’’ desem,’’‘’Bak bak,beni korkutup Emin’den soğutmaya çalışıyor.’’diye düşünebilirsin.Aslında fena olmaz soğuman ama dedim ya,hileyle kuramam aşkın temelini.Sen
kendisine bir sor bakalım.Direkt soramazsan,konuya kedilerden girebilirsin.Kedileri sevip sevmediğini,kedi kesip kesemeyeceğini mesela...
Hatırlıyorum,küçükken bir kedimiz vardı.Sarı,tombul bir şey...Müthiş fare yakalardı.Baraka evimiz de fare konusunda bereketliydi hani...Uzatmayayım,bu kedi,gelir,halımızın çiçekli desenlerinin tam ortasına, affedersin,çişini yapardı.Bir tek halımız vardı zaten.Babam kızardı,’’Ulan kediler böyle yapmaz!Kedi dediğin toprağa şey yapar,üstünü de örter.Bunun kanında bir bozukluk var.’’derdi.En sonunda da sinirlendiğini,kedinin kuyruğunu ve kulaklarını kesip,götürüp üç sokak aşağıya attığını hatırlıyorum.Babam Satanist miydi,bilmiyorum.Olabilir mi dersen,olabilir derim.Çünkü adam, asmaya kesmeye meyilli.Kedi, köpek,insan fark etmiyor.Ama Emin de öyledir,deyip günahını alamam.
Mektubunu okuduktan sonra,sıra arkadaşım Cafer’den birazcık ödünç jöle istedim.Çok şaşırdı ama verdi,sağ olsun. Cafer’i tanırsın.Hani ,baktığında,kafasında kuş besliyor sanılan,dik saçlı çocuk...
Neyse,tuvalete gittim,saçlarıma sürdüm jöleyi.Gömleğimi,pantolonumun dışına çıkardım,kravatı gevşettim.Kendime aynada baktım ki,amanın!Bana göre değil.Anam bacım olsun! Hemen yıkadım saçlarımı;gömleğimi,kravatımı düzelttim.Marifet şekilde değil ki kalbimin saman saçlı meleği.Bunu anlayacak yaştayım artık.Marifet kendin gibi olabilmekte.Özellik,asıl içteyse değer kazanır. Dıştaysa,modadır,yarın değeri kalmaz.Biliyorum.
Ben böyleyim.Geri kafalı belki.Ama kendimi böyle sevmişim.
Bir de...seni sevmişim.
Sevmek güzel,aşk güzel.Aşkı anlamak,aşkı kâğıtlarda sözcükten bir gemi gibi yüzdürmek güzel.Ne isterdim biliyor musun,kalbimin saman saçlı meleği? Yakamozların yüzdüğü bir deniz kıyısında,yıldızlara ve gözlerine bakarak,hayır,sadece gözlerindeki yıldızlara bakarak,bu mektubu sana okumak isterdim.
Beni sevmeni isterdim.
Neyse...Böylesi de güzel...Sanırım.
Mutluyum...Galiba.
Hoşça kal.



( Alıntı; Erdinç Aydın )
 
Geri
Üst