Eminim hepimizin dikkatini çekmiştir Jacob’ın öldüğü sahne…
Peki yüzyıllardır adaya hükmettiğini öğrendiğimiz, adada ve ada dışında gördüğümüz, insanları ölümsüz yapmaya gücü yeten bir adam sizce de çok kolay ölmedi mi?
1. İlk olarak Ben Linus’un kendisini öldürmek üzere oraya geldiğinin farkında olduğunu biliyoruz. Ancak Jacob ona sadece yapacaklarının kendi tercihi olduğunu söylüyor. Fikrini değiştirmek adına bir çabasını göremiyoruz.
2. Ben Linus adete öldürmekte tereddüt ediyor ve kendisine neden bu kadar değer vermediğini sorgulamaya başlıyor ve önemli bir soru soruyor “What about me? Ben de ne vardı?” diye soruyor. Jacob sanki onu tahrik etmek istercesine “What about you! Senin neyin vardı ki!” diyor. Bu dakika da Jacob’ın bir şeyler hazırladığını düşündüm. Yüzünde kendine güven hakimdi.
3. Ben Linus’ın bakışlarından artık Jacob’ı öldürmek için herhangi bir tereddüt yaşamadığını anlıyoruz ve bir anda Jacob’ın göğsüne inen 2 bıçak darbesi görüyoruz. Açıkçası burda çok şaşırdım. Jacob “Magnificent Man” kendini koruyacak en ufak bir hamle yapmıyor. Yüzündeki ifadeye odaklandığımızda Jacob, Ben Linus’ın bu atağına hiç de şaşırmış gibi durmuyor. Sanki bu hamleyi bekliyormuş gibi. Hatta bir önceki kareye dönersek onu tahrik edecek cümlelerininde farkındayız. 2 bıçak darbesiyle katilinin üzerine sarılıp ayakta kalmaya çalışıyor.
4. Bu sırada çaresiz bir adamın ses tonuyla ağzından dökülen kelimeler “They’re coming! Geliyorlar!” oluyor. Az önce bahsettiğim “Bir planı olmalı” dediğim noktanın “Gelenler” olacağına dair çok şey okuduk. Farklı bir bakış açısından bakacak olursak, 2’sinin ortak düşmanı olan birilerinden de bahsediyor olabilir. John Locke’ın yüzündeki şaşkınlık her iki durumu da destekler nitelikte.
Neler olacağını ileri de göreceğiz.
Peki yüzyıllardır adaya hükmettiğini öğrendiğimiz, adada ve ada dışında gördüğümüz, insanları ölümsüz yapmaya gücü yeten bir adam sizce de çok kolay ölmedi mi?
1. İlk olarak Ben Linus’un kendisini öldürmek üzere oraya geldiğinin farkında olduğunu biliyoruz. Ancak Jacob ona sadece yapacaklarının kendi tercihi olduğunu söylüyor. Fikrini değiştirmek adına bir çabasını göremiyoruz.
2. Ben Linus adete öldürmekte tereddüt ediyor ve kendisine neden bu kadar değer vermediğini sorgulamaya başlıyor ve önemli bir soru soruyor “What about me? Ben de ne vardı?” diye soruyor. Jacob sanki onu tahrik etmek istercesine “What about you! Senin neyin vardı ki!” diyor. Bu dakika da Jacob’ın bir şeyler hazırladığını düşündüm. Yüzünde kendine güven hakimdi.
3. Ben Linus’ın bakışlarından artık Jacob’ı öldürmek için herhangi bir tereddüt yaşamadığını anlıyoruz ve bir anda Jacob’ın göğsüne inen 2 bıçak darbesi görüyoruz. Açıkçası burda çok şaşırdım. Jacob “Magnificent Man” kendini koruyacak en ufak bir hamle yapmıyor. Yüzündeki ifadeye odaklandığımızda Jacob, Ben Linus’ın bu atağına hiç de şaşırmış gibi durmuyor. Sanki bu hamleyi bekliyormuş gibi. Hatta bir önceki kareye dönersek onu tahrik edecek cümlelerininde farkındayız. 2 bıçak darbesiyle katilinin üzerine sarılıp ayakta kalmaya çalışıyor.
4. Bu sırada çaresiz bir adamın ses tonuyla ağzından dökülen kelimeler “They’re coming! Geliyorlar!” oluyor. Az önce bahsettiğim “Bir planı olmalı” dediğim noktanın “Gelenler” olacağına dair çok şey okuduk. Farklı bir bakış açısından bakacak olursak, 2’sinin ortak düşmanı olan birilerinden de bahsediyor olabilir. John Locke’ın yüzündeki şaşkınlık her iki durumu da destekler nitelikte.
Neler olacağını ileri de göreceğiz.