maybe_
New member
- Katılım
- 26 Eyl 2005
- Mesajlar
- 639
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 38
18 yaşındaydım...
Ağlamak istemiyorum. Hazır değilim olanlara. Böyle anılara sahip olacak kadar büyümedim ben. Hastane odasındaki koku geliyor burnuma. Sonra da benden 3-4 yaş büyük hemşirenin ayıplayan bakışları. Elimi tutan bir el. Kızgın, kırgın. Ablamın eli. İstemezdi bunu; biliyorum. Ben de istemezdim. Küçüktüm, ama bir adamın kadını olabilecek kadar sevebildiysem onu, bir çocuğun annesi olabilecek kadar da çocuğumu sevebilirdim. Ama sevmeme izin vermiyorlar. Sana dediklerimi hatırlıyorum. Yalnızca şakalaşıyorduk. Sonra bir anda çubuğun ortasındaki pencere pembe kalıyor, ve tüm şakalar gerçek oluyor. İnanamıyorum. 4 dakika değil, tam 4 saat elimde çubukla, yatağın üstünde, renk değişimini bekliyorum. Olmuyor. Ağlıyorum, ağlıyorum. Hiçbir şey düşünemiyor, sana hiçbir şey söyleyemiyorum. Sadece bir kez deniyorum. Evde yoksun. Ağlıyorum. Sonra ilaçlarla uyuyorum. Aynaya bakıyorum. Görüntümden çok korkuyorum. İçimdeki şeyden, (o zaman çocuğum diyemiyordum daha, alışamamıştım) olabilirliklerden... En sonunda sakin ve iyi göründüğümü zannederek ablama gidiyorum. Anlatıyorum. Gözümden yaşlar süzülmeye başlıyor. Hıçkırmaya başlıyorum. Çığlık atıyorum. Yerlerde yuvarlanıyorum. Ağzıma sokulan haplar, bir bardak su ve derin bir uyku. Ben uyurken ablam her şeyi düşünmüş. Parayı bile bulmuş. Çaresiz, ne diyorsa başımı sallıyorum. Bir öğleden sonra, bir hastane odasında uyandığımda, artık çocuğum içimde değil. Bilmem neden ama, o yalnızca benimdi. Tıpkı ilişkimiz, isim koyamadığımız biz gibi. Hastaneden çıkarken ablamın omuzuna yaslanıyorum. Ağlamak istemiyorum.
Ağlamak istemiyorum. Hazır değilim olanlara. Böyle anılara sahip olacak kadar büyümedim ben. Hastane odasındaki koku geliyor burnuma. Sonra da benden 3-4 yaş büyük hemşirenin ayıplayan bakışları. Elimi tutan bir el. Kızgın, kırgın. Ablamın eli. İstemezdi bunu; biliyorum. Ben de istemezdim. Küçüktüm, ama bir adamın kadını olabilecek kadar sevebildiysem onu, bir çocuğun annesi olabilecek kadar da çocuğumu sevebilirdim. Ama sevmeme izin vermiyorlar. Sana dediklerimi hatırlıyorum. Yalnızca şakalaşıyorduk. Sonra bir anda çubuğun ortasındaki pencere pembe kalıyor, ve tüm şakalar gerçek oluyor. İnanamıyorum. 4 dakika değil, tam 4 saat elimde çubukla, yatağın üstünde, renk değişimini bekliyorum. Olmuyor. Ağlıyorum, ağlıyorum. Hiçbir şey düşünemiyor, sana hiçbir şey söyleyemiyorum. Sadece bir kez deniyorum. Evde yoksun. Ağlıyorum. Sonra ilaçlarla uyuyorum. Aynaya bakıyorum. Görüntümden çok korkuyorum. İçimdeki şeyden, (o zaman çocuğum diyemiyordum daha, alışamamıştım) olabilirliklerden... En sonunda sakin ve iyi göründüğümü zannederek ablama gidiyorum. Anlatıyorum. Gözümden yaşlar süzülmeye başlıyor. Hıçkırmaya başlıyorum. Çığlık atıyorum. Yerlerde yuvarlanıyorum. Ağzıma sokulan haplar, bir bardak su ve derin bir uyku. Ben uyurken ablam her şeyi düşünmüş. Parayı bile bulmuş. Çaresiz, ne diyorsa başımı sallıyorum. Bir öğleden sonra, bir hastane odasında uyandığımda, artık çocuğum içimde değil. Bilmem neden ama, o yalnızca benimdi. Tıpkı ilişkimiz, isim koyamadığımız biz gibi. Hastaneden çıkarken ablamın omuzuna yaslanıyorum. Ağlamak istemiyorum.
Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı
Vega
yastığına senin sarılıp kokunla uyumuşum
üstüm açık kalmış, üşürken sabah olmuş
"uyan" dedi bir ses, "uyan,o burada"
uyandım, aradım, bulamadım
suçum neydi?
neden böyle oldu?
bu sabah bir umut var içimde;
nasıl olsa geri gelirsin diye
her şey yerli yerinde yine
bu sabahların bir anlamı olmalı
koltuğuna senin kıvrılıp, hayalinle uyumuşum
camlar açık kalmış, ürperirken sabah olmuş
"uyan" dedi bir ses, "uyan,o burada"
uyandım, aradım, bulamadım
bu sabah bir umut var içimde;
nasıl olsa geri gelirsin diye
her şey yerli yerinde yine
bu sabahların bir anlamı olmalı
üstüm açık kalmış, üşürken sabah olmuş
"uyan" dedi bir ses, "uyan,o burada"
uyandım, aradım, bulamadım
suçum neydi?
neden böyle oldu?
bu sabah bir umut var içimde;
nasıl olsa geri gelirsin diye
her şey yerli yerinde yine
bu sabahların bir anlamı olmalı
koltuğuna senin kıvrılıp, hayalinle uyumuşum
camlar açık kalmış, ürperirken sabah olmuş
"uyan" dedi bir ses, "uyan,o burada"
uyandım, aradım, bulamadım
bu sabah bir umut var içimde;
nasıl olsa geri gelirsin diye
her şey yerli yerinde yine
bu sabahların bir anlamı olmalı
(alıntı)