Kaderin Varlığı ve Bilimsel Delilleri !

foton12

New member
Katılım
5 Kas 2009
Mesajlar
75
Reaction score
0
Puanları
0
Kaderin Varlığı ve Bilimsel Delilleri

Hiç şüphesiz, Biz her şeyi kader ile yarattık. (Kamer Suresi, 49)

Eğer tüm olaylar tek bir anda yaratılıyorsa ve bizler tüm bunları bir zaman algısı içinde yalnızca izliyorsak, bu durumda tüm bu olayların başını sonunu bilen, zamana tabi olmayan, biz yaşarken bunları gören ve dolayısıyla tüm bunları yaratan bir Yaratıcı'nın varlığı sonucuna ulaşırız. Bizim için görüntüyü, sesi, tadı, kısacası dış dünyayı ve zaman algısını yaratan bu Yaratıcı, tüm var ettiklerini, bunların varlıklarının tüm durumlarını ve her anını biliyor, onları her an izliyor olmalıdır. Tüm bunları yaratan, algılatan, zihinlerimize gösteren Ulu Yaratıcı, tüm bunları her an kontrolü altında tutuyor olmalıdır. Her şeyin yaratıcısı olan Üstün, Kudret sahibi Yüce Varlık, alemlerin Rabbi olan Allah'tır. Allah'ın tüm varlıkların her durumunu yaratması ve bilmesi ise, bizlere kader gerçeğini gösterir.

Bizim için milyarlarca yıl süren bir zaman dilimi, Allah Katında tek "bir an"dır. Bizim için gelecekte oluşacak bir şey, Allah Katında olup bitmiştir. Biz geleceği, algıladığımız zaman kavramı dahilinde seyrederiz. Oysa, bizim görmek için beklememiz gereken bir olay, Allah Katında zaten vardır. İleride gerçekleşecek dediğimiz olayların tümü, zamansızlık boyutunda zaten olup bitmiştir.


Allah Katında, evrenin yaratılış anından, evrenin son bulacağı kıyamet saatine kadar olan her olay yaşanmış ve bitmiştir. Allah, zamana ve mekana tabi değildir. Zamanı ve mekanı yaratandır. Tüm olaylar, O'nun Katında "tek bir an"dır. Geçmiş ve gelecek, hazır olarak daima Allah'ın karşısındadır ve O'nun belirlediği şekilde gelişir.
Allah Katında, evrenin yaratılış anından, evrenin son bulacağı kıyamete kadar olan her olay yaşanmış ve bitmiştir. İnsanların bir kısmının kader gerçeğini gereği gibi kavrayamamalarının en önemli nedeni, bu durumun farkında olmamalarıdır. Oysa, "yaşanmamış olaylar" yalnızca bizim algı dünyamız içinde yaşanmamışlardır. Allah ise, zamana ve mekana bağlı değildir. Zamanı ve mekanı yoktan yaratan Kendisi'dir. Allah, bir olayın sonucunu görmek için beklemeye ihtiyaç duymaz. Olayın başı da sonu da O'nun Katında tek bir an olarak yaşanır. Geçmiş ve gelecek, hazır olarak Allah'ın daima karşısındadır ve O'nun belirlediği şekilde gelişir.

BBC radyoda yayınlanan bir programda Dr. Jim Al-Khalili bu gerçeği şu şekilde açıklar:

Eğer bu dört boyutlu uzay/zamanı gerçek anlamında alırsanız, bu durumda özgür iradenizi terk etmeniz gerekir. Bu, yalnızca geleceğin önceden takdir edilmiş olduğunu değil, aynı zamanda geleceğin hazır bir şekilde orda olduğunu, olup bittiğini söylemektedir. Karar vermenin bir anlamı yoktur; ne yaparsanız yapın, o zaten çoktan olup bitmiştir. Eğer göle bir taş atmak istersem, bunu kendi özgür irademle yaptığımı düşünüyorum. Fakat elbette dört boyutlu uzay zamanda, o taşı göle atmaktan başka bir seçeneğim yok; suyun gelecekteki sesi zaten orada ve bizler özgür irademizi kaybetmiş durumdayız.145

Aynı programa konuk olan Roger Penrose ise verilen bu bilgileri şu şekilde sonuçlandırır:

Öyleyse bir bakıma, gelecek ve geçmiş oralarda bir yerlerdedir. Bu aynı zamanda bizlere deterministik bir dünya görüşü de kazandırmaktadır. Gelecekte olacaklar üzerinde bizim hiçbir şekilde bir kontrolümüz yoktur, çünkü hepsi bir plana göre çoktan belirlenmiştir.146

İnsan, yaşamı boyunca kendisi için belirlenmiş olan kadere tanık olur. Bugüne kadar yaşamış ve bugünden sonra yaşayacak olan tüm insanların hayatları, her anları ile Allah'ın Katında hazır ve yaşanmış olarak bulunmaktadır. Allah'ın sonsuz "hıfzı"nda, milyarlarca insanla birlikte tüm canlıların, gezegenlerin, bitkilerin, eşyaların kaderinde yazılı olaylar da hiç eksilmeden veya kaybolmadan durmaktadır. Kader gerçeği, Allah'ın Hafız (Muhafaza eden, Koruyan) sıfatının, sonsuz gücünün, kudretinin ve büyüklüğünün tecellilerinden biridir.

Fred Alan Wolf insanın geçmiş ve geleceğinin çoktan belirlenmiş olduğunu şu sözlerle ifade etmektedir:

Bir tarih, bir başlangıç bir de bitiş olayına bağımlı olmasına rağmen, tarihi, o gerçekleşirken sanki farkındaymışız gibi hatırlarız.

Bir başka deyişle, tarih gerçekleşirken, bunu yaşıyor gibi görünürüz. Bunu "canlı" bir hikaye haline dönüştürürüz. Kaynağının (geçmişimiz) ve bizim önümüzdeki son durağının (geleceğimiz) çoktan var olduğu bir nehir içinde yaşıyoruz.147

İnsan sürekli olarak kendisini yaratan Allah'ın kontrolündedir ve O'nun kendisi için belirlediklerini yapmaktadır. Allah, bu gerçeği ayetinde şu şekilde bildirir:

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır. (Hadid Suresi, 22)

Kadere Teslimiyet

Her kişi, kayıtsız şartsız kendi kaderine teslim olmuş durumdadır. Her insanın, yaşadığı ve yaşayacağı her şey, Allah'ın Katında bellidir ve o insanın kendi geleceği üzerinde hiçbir kontrolü yoktur. İşte bu nedenle, en doğru olan, kişinin kadere tabi olduğunu bilip Allah'a teslim olmasıdır.
Tüm insanların bilmeleri gereken önemli bir gerçek vardır. Her kişi, kayıtsız şartsız kendi kaderine teslim olmuş durumdadır. Bunu değiştirebilecek Allah'ın dışında hiçbir güç yoktur. Her insanın, yaşadığı ve yaşayacağı her şey, Allah'ın Katında belirlidir ve o insanın kendi geleceği üzerinde hiçbir kontrolü yoktur. Bir dakika sonra elinden düşecek olan kalem de, yirmi sene sonra cildinde meydana gelecek olan kırışıklıklar da, 15 yıl sonra seyredeceği film de tüm detaylarıyla Allah'ın bilgisi dahilindedir. Nasıl insanlarla tanışacağı, ne kadar para kazanacağı, hangi hastalıklara maruz kalacağı, nelere sevineceği ve nerede ve nasıl öleceği kendi kaderinde yaşanmış olarak bulunmaktadır. Bunları, kişinin kendisinin bilmemesinin tek nedeni, bunların henüz hafızasında olmamasıdır.

Dolayısıyla bir olaya üzülmek, "neden bu şekilde olmadı" diye düşünmek, "keşke"lerle başlayan pişmanlık ve üzüntü dolu cümleler kullanmak, sinirlenmek, hırslanmak, sabırsızlanmak, böyle bir insanın durumu düşünüldüğünde gereksiz ve anlamsızdır. Çünkü üzülmesine veya sinirlenmesine neden olan olayların hepsi Allah'ın kontrolündedir. Bunları kişinin kaderinde bu şekilde yaratan Allah'tır ve kişinin kaderinin dışında bir başka yol, bir başka ihtimal söz konusu değildir.

Yanlış sokağa girdiği için trafik kazası yapan bir insanın, yaptığı hatadan dolayı hayışanmasının bir anlamı yoktur. Zaman geriye alınsa, yapacağı şey yine aynı sokağa sapmak ve aynı kazayı yapmaktır. Bunun için "keşke o sokağa girmeseydi" gibi konuşmalar, bu gerçeğin farkında olmamaktan kaynaklanan sonuçsuz konuşmalar olacaktır. Bir mağazada parasını çaldıran bir insan için "keşke o mağazaya girmeseydim" veya "keşke parayı cebimde taşısaydım" gibi düşünceler de aynı şekilde bir çözüm olmayacaktır. Çünkü o insanın, o mağazaya girmek, o parayı çantasında taşımak ve çaldırmaktan başka bir ihtimali yoktur. Kaderinde kişinin kendisi, belirli zamanda belirli yere gitmek ve para da çalınmak için yaratılmıştır. Bin kere geçmişe gidilse, bininde de o para mutlaka çalınacaktır. Veya insanın yaşadığı sevinçli bir olay, elde ettiği bir başarı da kaderindedir. Bu başarıyı, bu sevinçli anı, kaderinde olduğu için mutlaka yaşayacaktır.

İnsanların bir kısmı, bu gerçeği kabul etmek istemezler. Profesör Roger Penrose, bu insanları şöyle tanımlar:

Sanırım insanların bu fikre karşı gelmelerinin nedeni geleceğin bir dereceye kadar kendi kontrollerinde olduğunu zannetmeleridir. Ama buna göre eğer gelecek belirlenmişse, kontrolünüz altında değil demektir.148



Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O'ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse O'nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan haber ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir.
(Yunus Suresi, 107)

.Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir.
(Ahzab suresi, 38)

İnsanlar, yaşamlarının kendi kontrollerinde olmasını istedikleri için, kader gerçeğini reddederler. Oysa bunu yaparak, büyük bir yanılgı içine düşmektedirler. Çünkü insan, istese de istemese de, kabul etse de kabul etmese de, kendi kaderini yaşamaktadır. Kişinin kendi inkarı da kendi kaderindedir.

Burada şunu hatırlatmakta fayda vardır: Kadere teslimiyetle yaşamak, çok büyük bir nimet ve büyük bir rahatlıktır. İnsan, asıl, olayların kendi kontrolünde olduğunu düşünürse büyük bir panik ve sıkıntı yaşar. Çünkü gelecekteki her sorunun kendi sorumluluğunda olacağını zanneder, her olayın yükümlülüğünü üzerinde hisseder. Zorlukları tek başına çözmesi gerektiği hissine kapılır. Olayların işleyişindeki hayırları göremez, güçlükler karşısında büyük bir kabus yaşar. Kazandığı zaferleri kendi başarısı zannederek böbürlenir ve bu büyüklenme hissi, ona dünyada ve ahirette çok büyük bir zarar getirebilir. Yaşadığı zorluklar ise onu gitgide artan bir karamsarlığa, boşluğa ve sıkıntıya yönlendirir.

Oysa her olayın Allah'ın belirlediği bir kader dahilinde geliştiğini bilmek ve her ne olursa olsun tüm olayların hayır ile yaratıldığına inanmak, insanın sahip olabileceği en büyük nimetlerden biridir. Allah'ın belirlediği kadere teslim olarak yaşamak, Allah'tan razı olmak ve O'nun belirlediği her olaya gönülden teslim olmak anlamına gelir. İnsan, artık olayları kendisi kontrol ediyormuş hissinden sıyrılır, sıkıntılardan uzaklaşır, yaşanmış bitmiş olayları yaşamakta olduğunu bilir ve bunun rahatlığını ve huzurunu yaşar. Allah'ın, her şeyi hayırla yarattığını bilen bir insan için, kadere teslimiyet çok büyük bir nimettir. Çünkü sıkıntı, zorluk gibi görünen olaylar bile, sonunda büyük hayırlara sebep olacak, güzel olaylardır.


Kader anlayışını anlatırken özellikle bahsedilmesi gereken önemli bir nokta vardır. Bazı insanlar, her şeyin kaderde belirlenmiş olduğu gerçeğine sığınarak, hiçbir şey yapmalarına gerek olmadığını düşünürler. Ancak bu, son derece çarpık bir kader anlayışıdır. Her yaşadığımızın kaderimizde belli olduğu bir gerçektir. Biz daha o olayı yaşamadan önce o olay Allah Katında yaşanmıştır ve bilgisi de tüm detayları ile Allah Katındaki Levh-i Mahfuz isimli kitapta yazılıdır. Ancak, Allah her insana sanki olayları değiştirmeye, kendi karar ve seçimine göre hareket etmeye imkanı varmış gibi bir his verir. Örneğin insan, su içmek istediğinde bunun için "kaderimde varsa içerim" diyerek oturup beklemez. Bunun için kalkar, bardağı alır ve suyunu içer. Gerçekten de kaderinde tespit edilmiş bardakta ve tespit edilmiş miktarda suyu içer. Ancak, bunları yaparken kendi isteği ile yaptığına dair bir his duyar. Hayatı boyunca bu hissi her yaptığı işte yaşar. Allah'a ve Allah'ın yarattığı kaderine teslim olmuş bir insan ile bu gerçeği kavrayamayan bir insan arasındaki fark şudur: Teslimiyetli insan kendi yaptığı hissini yaşamasına rağmen, bunların tümünü Allah'ın dilemesi ile yaptığını bilir. Diğeri ise, her yaptığını kendi aklı ve gücü ile yaptığını zannederek yanılır.

Örneğin, bir hastalığı olduğunu öğrenen teslimiyetli bir insan, bunun kaderinde olduğunu bildiği için son derece tevekküllü davranır. "Allah bunu kaderimde yarattığına göre, mutlaka büyük bir hayır vardır" diye düşünür. Ama "nasılsa kaderimde iyileşmek varsa iyileşirim" diyerek tedbir almadan beklemez. Aksine, olabilecek tüm tedbirleri alır. Doktora gider, beslenmesine dikkat eder, ilaçlarını alır. Ancak gittiği doktorun, doktorun uyguladığı tedavinin, aldığı ilaçların, bunların kendi üzerinde ne kadar etkili olacağının, iyileşip iyileşmeyeceğinin, kısacası her detayın kaderinde olduğunu unutmaz. Bunların hepsinin, Allah'ın hafızasında, daha kendisi dünyaya gelmeden önce hazır olarak bulunduğunu bilir.

Allah bu gerçeği ayetleriyle haber vermiştir:

Sizi çamurdan yaratan, sonra bir ecel belirleyen O'dur. Adı konulmuş ecel, O'nun Katındadır. Sonra siz (yine) kuşkuya kapılıyorsunuz. (En'am Suresi, 2)

"... Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir". (Ahzab Suresi, 38)


Allah bir başka ayetinde ise "Hiç şüphesiz, Biz her şeyi kader ile yarattık." (Kamer Suresi, 49) buyurmaktadır. Sadece insanların değil, tüm canlıların, eşyanın, Güneş'in, Ay'ın, dağların, ağaçların, her varlığın Allah Katında belirlenmiş bir kaderi vardır. Örneğin kırılan bir antika vazo, kaderinde tespit edilen anda kırılmıştır. Birkaç yüzyıllık bu vazo, daha ilk imal edilirken, kimlerin kullanacağı, hangi evin hangi köşesinde, hangi eşyalarla birlikte duracağı belli olarak üretilir. Vazonun her deseni, üzerindeki her renk kaderde önceden tespit edilmiştir. Vazonun hangi gün, hangi saat, hangi dakika, kim tarafından nasıl kırılacağı da Allah'ın hıfzında yaşanmış olarak durmaktadır. Hatta, vazonun ilk imal edildiği an, ilk kez satılmak üzere vitrine konduğu an, bir evin köşesinde durduğu an ve kırılarak parça parça olduğu an, kısacası antika vazonun yüzyıllarca içinde bulunduğu her an, Allah Katında tek bir an olarak mevcuttur. Vazoyu kıran kişi, birkaç saniye önce bile bundan habersizken, Allah Katında o an yaşanmıştır ve bilinmektedir. Bu nedenle Allah, insanlara ellerinden çıkanlara üzülmemelerini bildirir. Çünkü, ellerinden çıkanlar kaderlerinde çıkmıştır ve o insanların bunu değiştirmeye güçleri yoktur. Ancak insanlar kaderlerinde meydana gelen olaylardan bir ders almalı, bunlarla eğitilmeli, bu olaylardaki hikmet ve hayırları görerek, daima, kaderlerini yaratan sonsuz merhametli, şefkatli, adaletli, kullarını esirgeyen ve koruyan Rabbimiz'e yönelmelidirler.

Bir insanın cenin hali de, ilk okuma yazma öğrendiği hali de, 35. yaş gününü kutladığı ve işyerinden emekli olduğu hali de Allah'ın Katındaki kitapta belirlidir. İnsan, kendisi için belirlenmiş kaderin dışında hiçbir şey yaşayamaz, hiçbir şey yapamaz. Bu önemli gerçekten gafil yaşayan insanlar, hayatları boyunca hep endişe ve korku içinde olurlar. Örneğin çocuklarının geleceği için çok endişelenirler. Hangi okulda okuyacağı, nasıl bir meslek sahibi olacağı, sağlığının nasıl olacağı, nasıl bir hayat süreceği gibi konularda tevekkülsüz bir gayret içindedirler. Oysa, her insanın, daha tek bir hücre olduğu halinden ilk okuma yazma öğrendiği ana, üniversite sınavında verdiği cevaplardan hayatı boyunca hangi şirkette ne iş yapacağına, hangi kağıtlara kaç kez imza atacağına, nerede ve nasıl öleceğine kadar her anı Allah Katında bellidir. Bu olayların tümü, Allah'ın hıfzında saklı olarak durmaktadır. Örneğin şu anda, bu insanın cenin hali, ilkokuldaki hali, üniversitedeki hali, 35. yaş gününü kutladığı anı, işine başladığı ilk günü, öldüğünde melekleri gördüğü an, yakınları tarafından defnedildiği ve ahirette Allah'a hesap verdiği anlar, tek bir an olarak Allah'ın Katında bulunmaktadır.



Allah'a gönülden teslim olarak boyun eğenler, hem Allah'ın hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmayı umabilirler, hem de dünyada ve ahirette, güven ve mutluluk içinde huzurlu bir yaşam sürerler. Çünkü, Allah'a teslim olan, Allah'ın yarattığı kaderin kendisi için en hayırlısı olduğunu bilen bir insanı üzecek, korkutacak, endişelendirecek hiçbir şey yoktur. Böyle bir insan, elinden gelen her çabayı gösterir, ancak bu çabanın da kaderinde olduğunu, ne yaparsa yapsın kaderinde yazılı olanları değiştirmeye güç yetiremeyeceğini bilir.

Mümin, Allah'ın yarattığı kadere teslim olacak, bununla birlikte karşılaştığı olaylar karşısında elinden geldiğince sebeplere sarılacak, tedbir alacak, olayları hayır yönünde yönlendirmek için çalışacak, ama tüm bunların kader içinde gerçekleştiği ve Allah'ın en hayırlısını önceden takdir ettiğinin bilinci ve rahatlığı içinde olacaktır. Kuran'da bu tavra örnek olarak Hz. Yakub'un çocuklarının güvenliği için almış olduğu bir tedbirden söz edilir. Hz. Yakup, kötü niyetli insanların dikkatini çekmemeleri için oğullarına şehre ayrı ayrı kapılardan girmeyi öğütlemiş, ama bunun Allah'ın belirlemiş olduğu kaderi asla etkilemeyeceğini de onlara hatırlatmıştır:

Ve dedi ki: "Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler." (Yusuf Suresi, 67)

Allah, insanların ne yaparlarsa yapsınlar kaderlerini değiştiremeyeceklerini bir ayetinde şöyle bildirir:

Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Al-i İmran Suresi, 154)


Ayette de görüldüğü gibi, bir insan ölmemek için hayır ve ibadet olan bir işten kaçsa bile, eğer kendine ölüm yazılmışsa zaten ölecektir. Hatta, ölümden kaçmak için başvurduğu yollar ve yöntemler de kaderinde bellidir ve her insan kaderindeki olayı yaşayacaktır. Allah, bu ayette de, insanlara kaderlerinde yarattığı olayların amacının onları denemek ve onların kalplerini temizlemek olduğunu belirtmektedir. Fatır Suresi'nde ise, her insanın ömrünün Allah Katında belli olduğu, rahimlere düşen bebeklerin de Allah'ın izniyle olduğu bildirilir:

Allah sizi topraktan yarattı, sonra bir damla sudan. Sonra da sizi çift çift kıldı. O'nun bilgisi olmaksızın, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür sürene, ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı)dır. Gerçekten bu, Allah'a göre kolaydır. (Fatır Suresi, 11)

Kamer Suresi'nin aşağıdaki ayetlerinde ise, insanın her yaptığının satır satır yazılı olduğu bildirilirken, cennet halkının yaşadıkları da yaşanmış olaylar olarak anlatılmaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi, cennetteki gerçek hayat bizim için gelecektir. Ancak, cennette olanların yaşantıları, sohbetleri, ziyafetleri şu anda Allah'ın hıfzında bulunmaktadır. Biz doğmadan önce de tüm insanlığın dünyadaki ve ahiretteki geleceği Allah Katında bir an içinde yaşanmıştır ve Allah'ın hıfzında muhafaza edilmektedir:

Onların işlemiş oldukları her şey kitaplarda (yazılı)dır. Küçük, büyük her şey satır satır (yazılı)dır. Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler. Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar. (Kamer Suresi, 52-55)

Kuran'ın bazı ayetlerinde, olayların bizim için gelecekte olduğu ama Allah'ın Katında yaşanmış olduğu haber verilir. Örneğin, ahirette insanların Allah'a hesap vereceklerinin bildirildiği bazı ayetler, çoktan olup bitmiş olaylar olarak anlatılmaktadır:

Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbi'nin nuruyla parıldadı; kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi... (Zümer Suresi, 68-69)

İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevk edildiler... (Zümer Suresi, 71)

... Korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevk edildiler... (Zümer Suresi, 73)


Bu konudaki diğer örnekler ise şöyledir:

(Artık) Her bir nefis yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir. (Kaf Suresi, 21)

Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır.' (Hakka Suresi, 16)

Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir. Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler. (İnsan Suresi, 12-13)

Görebilenler için cehennem de sergilenmiştir. (Naz'iat Suresi, 36)

Artık bugün, iman edenler, kafir olanlara gülmektedirler. (Mutaffifin Suresi, 34)

Suçlu-günahkarlar ateşi görmüşlerdir, artık içine kendilerinin gireceklerini de anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır. (Kehf Suresi, 53)

kaynak
 
oo cok uzun yazıymıs baslarını okudum ama bazı yerleri yannıs geldi.hani suya bi tas atarız ozgur irademizle yaptık sanarız ama ole diil fln dio.bence tmmen ozgur irademizle cunku ozgur irademiz olmasaydı ztn bu sınaw aleminin bi anlamı kalmazdı.Ama Allah herseyi bildigi için özgur irademizle o tası oraya atıcagımızı bilio we kaderde budur bana gore.
 
oo cok uzun yazıymıs baslarını okudum ama bazı yerleri yannıs geldi.hani suya bi tas atarız ozgur irademizle yaptık sanarız ama ole diil fln dio.bence tmmen ozgur irademizle cunku ozgur irademiz olmasaydı ztn bu sınaw aleminin bi anlamı kalmazdı.Ama Allah herseyi bildigi için özgur irademizle o tası oraya atıcagımızı bilio we kaderde budur bana gore.


Evet çok doğru.Zaten sınava tabi olduğumuz dünyada cüz-i irademizle verdiğimiz her karar doğrusu ve yanlışıyla kendi irademizin istekleri.Yani bize dayatılmış bir şey yok.Sadece Allah vereceğimiz kararları bilmektedir.E o zaman dünyada kalmanın alemi ne diyebilirsiniz.Bu da Cennette yada cehenneme girmeyi hak edenlerin ama ben sınava tabi olmadımki diyememeleri içindir.

Tabi yazınında hakkını vermek lazım.Kadere iman,imanın şartlarından,şimdi bazı hocaların reddetmeye felan çalıştıklarını duyuyorum.Gerçekten üzücü...
 
birşeylerin varlığını bilimseel gerçekliğe taşıma çabasını doğru bulmöuyorum. ne yani şimdi bilim dese ki kader yoktur, vaz mı geçecez inançlarımızdan. ayrıca bugünün bilimi gelecekte yanlış ve bugünün yanlışı geleceğin doğrusu olabilir. yukarıda biraz okudum dinen de zaten oldukça hatalı tarafları var. bu tür yazıları iyice bilmeden burda yayınlamak kanımca doğru değil.bunları okuyup saçma bir din anlayışına kapılacaklar olabilir....
 
Yazının tamamını okumadan yargısız infaz yapmak çok büyük haksızlık oluyor!!
lütfen saptırmaya çalışmayın..!!!
 
Gerçekten kader varsa o zaman benim bu konuya girceğim bu yorumu yazacağım zaten yazılmış. Peki test bunun neresinde???


Mü'min için Kader de olan herşey hayırdır..dolayısıyla başına her ne gelirse gelsn hayır ve hikmet gözüyle bakmalı,aksi halde isyan edip şikayet ederse o zmn işte senin bahsettiğin testi kaybeder Allah u alem..

Senin bu konuya girmen de çok hayırlı olmuş bak.. : )
 
Mü'min için Kader de olan herşey hayırdır..dolayısıyla başına her ne gelirse gelsn hayır ve hikmet gözüyle bakmalı,aksi halde isyan edip şikayet ederse o zmn işte senin bahsettiğin testi kaybeder Allah u alem..

Senin bu konuya girmen de çok hayırlı olmuş bak.. : )


Güzel cevap. Peki şöyle diyelim mesela trafik yoğun çok kızgınım denk geliyo başka bi şöföre küfrediom sona inioz başlıoz kavgaya. Şimdi benim orda kavga etceim mi yazılı? Sonuçta orda sinirlerime hakim olsam küfretmesem kavga olmaz. Benim bu kendimi kontrolüm kaderin akışını deiştirmiyormu? Kaderin akışı sürekli deişiosa bunun adı nasıl kader olur?

Yani şimdi benim bu tuşlara basmam biraz sonra sigaramı yakmam yazılı diosun. Ya sigaramı yakmazsam. Ya bu mesajı yazmaktan vazgeçip cevap vermezsem. Bunlarda bir tercih. Ama yazmayı tercih ediyorsam ve bu kaderse ozaman bu benim özgür irademle verilmiş bir tercih olmuyor. Peki benim vermediğim bi tercihten dolayı nasıl teste tutuluyorum?

Aynı şekilde yasaklar ve kurallar. Önümde bir şişe içki var diyelim. O içkiyi içmek yasak. Ama içkiyi içmeyi tercih ediyorum. Tercihlerim iradem dışında gerçekleşiyorsa, yazılmış kaderse zaten o içkiyi içmem gerekir. Peki test bunun neresinde?
 
oo cok uzun yazıymıs baslarını okudum ama bazı yerleri yannıs geldi.hani suya bi tas atarız ozgur irademizle yaptık sanarız ama ole diil fln dio.bence tmmen ozgur irademizle cunku ozgur irademiz olmasaydı ztn bu sınaw aleminin bi anlamı kalmazdı.Ama Allah herseyi bildigi için özgur irademizle o tası oraya atıcagımızı bilio we kaderde budur bana gore.

ben de arkadasın ilk cümlelerine katılıyorum. cok uzun
yazıları neden koyuyorsunuz. yaptıgınız kopyala+
yapıstırdan baska bir sey deil. aynı seyleri verdiginiz
kaynak siteye giderek de okuyabiliriz.
 
Güzel cevap. Peki şöyle diyelim mesela trafik yoğun çok kızgınım denk geliyo başka bi şöföre küfrediom sona inioz başlıoz kavgaya. Şimdi benim orda kavga etceim mi yazılı? Sonuçta orda sinirlerime hakim olsam küfretmesem kavga olmaz. Benim bu kendimi kontrolüm kaderin akışını deiştirmiyormu? Kaderin akışı sürekli deişiosa bunun adı nasıl kader olur?

Yani şimdi benim bu tuşlara basmam biraz sonra sigaramı yakmam yazılı diosun. Ya sigaramı yakmazsam. Ya bu mesajı yazmaktan vazgeçip cevap vermezsem. Bunlarda bir tercih. Ama yazmayı tercih ediyorsam ve bu kaderse ozaman bu benim özgür irademle verilmiş bir tercih olmuyor. Peki benim vermediğim bi tercihten dolayı nasıl teste tutuluyorum?

Aynı şekilde yasaklar ve kurallar. Önümde bir şişe içki var diyelim. O içkiyi içmek yasak. Ama içkiyi içmeyi tercih ediyorum. Tercihlerim iradem dışında gerçekleşiyorsa, yazılmış kaderse zaten o içkiyi içmem gerekir. Peki test bunun neresinde?

:D Bak şimdi kardeşim sen bunları yapıyorsun ya işte kaderinde olan şeyler ne yapıyorsan kaderinde var ama düzeltemem diye bir şey yok "tedbir senden takdir Allah'tan"
Sen bunları yapıyorsunya işte Allah bunu evvelden biliyor ve bunu bir kader dediğimiz şeyde yazılı bırakıyor.Yani sen orda yazıyo diye değil sen yaptın diye.
Mesela benim bu yazıyı yazmam kaderimde vardı nye şu an kendime şahid oluyorum.
E o zaman niye göderdi neden direk cennet yada cehenneme koymadı çünkü seni iman edip etmiyeceğini kendine şahid ediyor.Etmiyormu?
Cuzi iradeyle birçok şeyi yapabilirsin ama herşeyi değil.Başkalarına zarar verme olayı değişebilir.
Kader olayı çok güzel birşeydir insanlara kötü empoze ediliyor eksik anlatımıyla.Hiç aklınız alıyormu kötü birşey olsa Allah(cc) kadere iman edin dermiydi?
 
:D Bak şimdi kardeşim sen bunları yapıyorsun ya işte kaderinde olan şeyler ne yapıyorsan kaderinde var ama düzeltemem diye bir şey yok "tedbir senden takdir Allah'tan"
Sen bunları yapıyorsunya işte Allah bunu evvelden biliyor ve bunu bir kader dediğimiz şeyde yazılı bırakıyor.Yani sen orda yazıyo diye değil sen yaptın diye.
Mesela benim bu yazıyı yazmam kaderimde vardı nye şu an kendime şahid oluyorum.
E o zaman niye göderdi neden direk cennet yada cehenneme koymadı çünkü seni iman edip etmiyeceğini kendine şahid ediyor.Etmiyormu?
Cuzi iradeyle birçok şeyi yapabilirsin ama herşeyi değil.Başkalarına zarar verme olayı değişebilir.
Kader olayı çok güzel birşeydir insanlara kötü empoze ediliyor eksik anlatımıyla.Hiç aklınız alıyormu kötü birşey olsa Allah(cc) kadere iman edin dermiydi?


Yani diosun benim bu mesajı yazmam, içkiyi içmem, yapcam tercihler zaten yazılmış. Ve diosun sen bu tercihleri özgür iradenle yapısun. Ama diosun bu tercihleri tanrı zaten önceden bildiği için kaderi yazıyor.

Peki lütfen şunu söyle... Zaten yazılmış bişeyden nasıl test olur insan...!!!

"İman edip etmiceini" demişsin de hiçbir şeye ihtiyacı olmayan bir varlığın iman edilmesine neden ihtiyacı olsun?
 
Güzel cevap. Peki şöyle diyelim mesela trafik yoğun çok kızgınım denk geliyo başka bi şöföre küfrediom sona inioz başlıoz kavgaya. Şimdi benim orda kavga etceim mi yazılı? Sonuçta orda sinirlerime hakim olsam küfretmesem kavga olmaz. Benim bu kendimi kontrolüm kaderin akışını deiştirmiyormu? Kaderin akışı sürekli deişiosa bunun adı nasıl kader olur?

Yani şimdi benim bu tuşlara basmam biraz sonra sigaramı yakmam yazılı diosun. Ya sigaramı yakmazsam. Ya bu mesajı yazmaktan vazgeçip cevap vermezsem. Bunlarda bir tercih. Ama yazmayı tercih ediyorsam ve bu kaderse ozaman bu benim özgür irademle verilmiş bir tercih olmuyor. Peki benim vermediğim bi tercihten dolayı nasıl teste tutuluyorum?

Aynı şekilde yasaklar ve kurallar. Önümde bir şişe içki var diyelim. O içkiyi içmek yasak. Ama içkiyi içmeyi tercih ediyorum. Tercihlerim iradem dışında gerçekleşiyorsa, yazılmış kaderse zaten o içkiyi içmem gerekir. Peki test bunun neresinde?


insanlara cuz-i irade verilmiştir.
elindeki sigarayı yakman veya tuşa basman gibi.
ama kaderde senin ölüceğin zaman,evleneceğin şahıs,imanlı ve imansız gidiceğin gibi.vs.
bunlar sabittir ve ALLAHu tealanın izni doğrultusunda yazılmıştır.
kader çoğu insanın kabullenmekte zorlandığı ve idrakini hazmedemediği bir konudur.
test bunun şurasında ALLAHu teala kendi azametini ve gücünü görmek ister ve insanoğlunu bu sebep ile yaratır. ( misal bir ressamın resmine bakarak övünmesi,bir proğramcının yaptığı proğramı test etmesi gibi. )bunlar benzetme.
şimdi test bunun neresinde sorusu bir daha karşımıza çıkıyor.
ALLAHu teala insanların bilemediği sonsuz bilgisi ile bizim gibi yarattıklarının aslında bugun ve daha sonra yapacaklarımızın hepsini çok önceden zaten bilmektedir. ( misal : bu alemleri yaratan bir zatın bunları bilebilmesinden daha doğal ne olabilirki zaten o yarattı )

bu dünyaya getirmesine ve teste ne gerek vardı..

bu soruyada şöyle bir cevapla MEVLAMIZ veriyor...
37 - Onlar, orada şöyle feryad ederler: "Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yapageldiklerimizden başka salih bir amel yapalım." (Onlara): "Size düşünecek olanın düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı da gelmişti. O halde azabı tadın. Çünkü zalimleri kurtaracak yoktur." )fatır suresi 37. ayet
 
oo cok uzun yazıymıs baslarını okudum ama bazı yerleri yannıs geldi.hani suya bi tas atarız ozgur irademizle yaptık sanarız ama ole diil fln dio.bence tmmen ozgur irademizle cunku ozgur irademiz olmasaydı ztn bu sınaw aleminin bi anlamı kalmazdı.Ama Allah herseyi bildigi için özgur irademizle o tası oraya atıcagımızı bilio we kaderde budur bana gore.

aynen ya, bu kadar uzun yazıları bu forumda kaç kişi okuyor
ben de cok merak ediyorum. kopyala yapıstır gencligi oldu her yer.
internet çöplüğe döndü bunların yüzünden
 
Güzel cevap. Peki şöyle diyelim mesela trafik yoğun çok kızgınım denk geliyo başka bi şöföre küfrediom sona inioz başlıoz kavgaya. Şimdi benim orda kavga etceim mi yazılı? Sonuçta orda sinirlerime hakim olsam küfretmesem kavga olmaz. Benim bu kendimi kontrolüm kaderin akışını deiştirmiyormu? Kaderin akışı sürekli deişiosa bunun adı nasıl kader olur?

Yani şimdi benim bu tuşlara basmam biraz sonra sigaramı yakmam yazılı diosun. Ya sigaramı yakmazsam. Ya bu mesajı yazmaktan vazgeçip cevap vermezsem. Bunlarda bir tercih. Ama yazmayı tercih ediyorsam ve bu kaderse ozaman bu benim özgür irademle verilmiş bir tercih olmuyor. Peki benim vermediğim bi tercihten dolayı nasıl teste tutuluyorum?

Aynı şekilde yasaklar ve kurallar. Önümde bir şişe içki var diyelim. O içkiyi içmek yasak. Ama içkiyi içmeyi tercih ediyorum. Tercihlerim iradem dışında gerçekleşiyorsa, yazılmış kaderse zaten o içkiyi içmem gerekir. Peki test bunun neresinde?

Kader anlayışını anlatırken özellikle bahsedilmesi gereken önemli bir nokta vardır. Bazı insanlar, her şeyin kaderde belirlenmiş olduğu gerçeğine sığınarak, hiçbir şey yapmalarına gerek olmadığını düşünürler. Ancak bu, son derece çarpık bir kader anlayışıdır. Her yaşadığımızın kaderimizde belli olduğu bir gerçektir. Biz daha o olayı yaşamadan önce o olay Allah Katında yaşanmıştır ve bilgisi de tüm detayları ile Allah Katındaki Levh-i Mahfuz isimli kitapta yazılıdır. Ancak, Allah her insana sanki olayları değiştirmeye, kendi karar ve seçimine göre hareket etmeye imkanı varmış gibi bir his verir. Örneğin insan, su içmek istediğinde bunun için "kaderimde varsa içerim" diyerek oturup beklemez. Bunun için kalkar, bardağı alır ve suyunu içer. Gerçekten de kaderinde tespit edilmiş bardakta ve tespit edilmiş miktarda suyu içer. Ancak, bunları yaparken kendi isteği ile yaptığına dair bir his duyar. Hayatı boyunca bu hissi her yaptığı işte yaşar. Allah'a ve Allah'ın yarattığı kaderine teslim olmuş bir insan ile bu gerçeği kavrayamayan bir insan arasındaki fark şudur: Teslimiyetli insan kendi yaptığı hissini yaşamasına rağmen, bunların tümünü Allah'ın dilemesi ile yaptığını bilir. Diğeri ise, her yaptığını kendi aklı ve gücü ile yaptığını zannederek yanılır.

Örneğin, bir hastalığı olduğunu öğrenen teslimiyetli bir insan, bunun kaderinde olduğunu bildiği için son derece tevekküllü davranır. "Allah bunu kaderimde yarattığına göre, mutlaka büyük bir hayır vardır" diye düşünür. Ama "nasılsa kaderimde iyileşmek varsa iyileşirim" diyerek tedbir almadan beklemez. Aksine, olabilecek tüm tedbirleri alır. Doktora gider, beslenmesine dikkat eder, ilaçlarını alır. Ancak gittiği doktorun, doktorun uyguladığı tedavinin, aldığı ilaçların, bunların kendi üzerinde ne kadar etkili olacağının, iyileşip iyileşmeyeceğinin, kısacası her detayın kaderinde olduğunu unutmaz. Bunların hepsinin, Allah'ın hafızasında, daha kendisi dünyaya gelmeden önce hazır olarak bulunduğunu bilir
.
 
Güzel cevap. Peki şöyle diyelim mesela trafik yoğun çok kızgınım denk geliyo başka bi şöföre küfrediom sona inioz başlıoz kavgaya. Şimdi benim orda kavga etceim mi yazılı? Sonuçta orda sinirlerime hakim olsam küfretmesem kavga olmaz. Benim bu kendimi kontrolüm kaderin akışını deiştirmiyormu? Kaderin akışı sürekli deişiosa bunun adı nasıl kader olur?

Yani şimdi benim bu tuşlara basmam biraz sonra sigaramı yakmam yazılı diosun. Ya sigaramı yakmazsam. Ya bu mesajı yazmaktan vazgeçip cevap vermezsem. Bunlarda bir tercih. Ama yazmayı tercih ediyorsam ve bu kaderse ozaman bu benim özgür irademle verilmiş bir tercih olmuyor. Peki benim vermediğim bi tercihten dolayı nasıl teste tutuluyorum?

Aynı şekilde yasaklar ve kurallar. Önümde bir şişe içki var diyelim. O içkiyi içmek yasak. Ama içkiyi içmeyi tercih ediyorum. Tercihlerim iradem dışında gerçekleşiyorsa, yazılmış kaderse zaten o içkiyi içmem gerekir. Peki test bunun neresinde?

Bazı şeyleri kavramak zor gelebilir...Yani illa ki somut bir anlatım isteyene bunca anlatım garip geliyor .....Bu quantum fiziğinde olanları açıklayamayan fizikçiler gibi bi durum..:)...ancak işi somutlaştırmak gerekirse hayat bir şehir gibidir..Hastanesi, karakolu, yolları hatta kavşak ve trafik lambaları olan bir şehir...Ve bu şehirde bize verilen yetki istediğimiz kurum ve kuruluşlardan faydalanmak ve yollarını kuralları çiğnemeden kullanmaktır..Yani yeni bir yol açmak gibi bir gücümüz veya yetkimiz olmadığı gibi, artık ben hastane istemiyorum veya artık adalet sarayı işlemesin gibi isteklerimiz bizim irademizle gerçekleşmez...Hayat da böyledir...Eline taş alıp atmak senin elindedir...Ama eğer taşı atmaman gerekseydi ki Allah en doğrusunu bilir, gerekirse kalbin dururdu da taşı gene atamazdın...:)..elimizde olmayan şeyleri saymakla bitmez..bunlar bariz delilir...Bu benzetmede olduğu gibi yollardaki levhaları takip etmek senin elinde..şüphesiz gitmek isteğiğin yere o şehirde milyonlarca farklı yol izleyerek gidebilirsin ama sonuç varabilmektir...:)..

Yani diosun benim bu mesajı yazmam, içkiyi içmem, yapcam tercihler zaten yazılmış. Ve diosun sen bu tercihleri özgür iradenle yapısun. Ama diosun bu tercihleri tanrı zaten önceden bildiği için kaderi yazıyor.

Peki lütfen şunu söyle... Zaten yazılmış bişeyden nasıl test olur insan...!!!

"İman edip etmiceini" demişsin de hiçbir şeye ihtiyacı olmayan bir varlığın iman edilmesine neden ihtiyacı olsun?

Kader herşeyden önce yaratılmıştır...Allah önce kaderi yaratmış , melekler dahil hepsini sonra yaratmıştır...Bu bağlamda kaderin değişmesi söz konusu olamaz...Kader insanlar üzerinde mutlak hakimdir...Ancak bilinmelidir ki Allah da kader üzerinde mutlak hakimdir...:)..Kısacası kaderimde varmış deyip ipleri koparmak iş değildir..demek istediğim her halükarde hayrı gözetip, imandan vazgeçmeden Allah'a dua etmektir..:)..Zaten yazılmışsa nasıl test olunsun..Aslında bu kafa karıştırıcı bir husus gibi durabilir..Bunu da dünyadaki basir kavramlarla kavramak z, hatta zordan da öte gelebilir...Bu yüzden kavramları düşünürken de dikkat etmek gerekir...Misal zaman..Zaman kavramı bizim için vardır ve bir çembere benzer...Çemberin başlangış noktasından bir tam tur atasıya kadar insanlık yaşamı sürecektir..yani islam inanışında kıyamete kadar...:)...Peki Allah ve meleklere göre de böyle midir?...Elbette hayır...Orda mekan veya zaman yoktur..herşey aynı anda olur biter....öncesi, sonrası ve o an hepsi bir kare içindedir...Kısacası Haşa Allah veya meleklerin bulunduğu mekandan bizim durumumuz öncesi-sonrası, geçmiş-gelecek şeklinde değil tek bir an içinde görünmektedir...Basitleştirmek için somut bir benzetme yapayım..A ve B şeklinde İki il arasındaki coğrafik durumu gösteren bir haritamız olsun...Bir kişiye A şehrindeki şehir çıkışına kadar olan bölgenin coğrafik durumunu gösteren bir harita verelim...Kendimiz ise iki şehir arasındaki büyük, tam haritayı elimize alalım...Diğer kişi doğru yolda mı yoksa nasıl bir yol aacak düşünceler içindeyken biz daha haritaya bakarken yorum yapmamıza bile gerek kalmaaz...Haritayı biz parça parça değil o anda tümden görürüz...işte hayat haritası da bizim için parça parça, kare kare ilerler ama Allah ve diledikleri için tümden açık ve seçilirdir..:)..Her şeye rağmen uç noktalarda hala takılan hususlar olabilir...Ancak kavrama kapasitesi olarak biz insanlar bazı şeylere yetisiz kalıyoruz ve bunu bilmek gerekir...


Ayrıca GemaR arkadaşın bir cümlesi de kesinlikle doğru..."Mesela benim bu yazıyı yazmam kaderimde vardı nye şu an kendime şahid oluyorum.
E o zaman niye göderdi neden direk cennet yada cehenneme koymadı çünkü seni iman edip etmiyeceğini kendine şahid ediyor.Etmiyor mu?"..

Bir çok bilim kurgu filimi var bu gelecekten gelip suçluları tututukladıkları.. ya da gelceği görüp önceden infaz edilenler felan...:)..o filimlerin bile sonu hazin bir kaos ve kargaşa ile bitiyor..Suçu ıspatlanmadan veya gerçekleşmeden kişi kendini suçlıu gibi göremiyor...Allah adildir ve burda o adalet sıfatını görmek mümkün..

aynen ya, bu kadar uzun yazıları bu forumda kaç kişi okuyor
ben de cok merak ediyorum. kopyala yapıstır gencligi oldu her yer.
internet çöplüğe döndü bunların yüzünden

Yanlış anlaşılmasın ama bazen böyle uzun uzun yazıları arıyor gözlerim...bilimle iç içe olan yazılar daha bir çekiyor beni..Kısacası okumak isteyenler de var bence..:)
 
Geri
Üst