2. Lojistik Durumu
3’üncü Ordu Birlikleri’nin yiyecek maddeleri daha ziyade mahallinden sağlanıyordu. Yığınak bölgesine hareket eden birliklerin yiyecek maddeleri, geçtikleri yol üzerindeki köy ve kasabalardan sağlanıyordu. Yığınak bölgesinde ise yiyecek durumu daha kritikti. Özellikle Diyadin, Karaköse, Tutak’taki birliklere Erciş’de bulunan ambarlardan yiyecek maddeleri gönderiliyordu. Ulaştırma araçlarının azlığı nedeni ile yiyecek ikmali yeterince yapılamıyordu.
3’üncü Ordu Komutanı erleri ve hayvanları kış süresince aç bırakmamak için 47. 000 ton erzakla, 46. 000 ton yemin tedarik edilerek depolanmasını, bölgesinde bulunan vilayetlere 5 Ekim 1914 günü telgrafla bildirmiş ve yapılacak depolanmalardan her on günde bir orduya bilgi verilmesini istemişti.
28 Eylül 1914 tarihinde Elazığ vilayeti dahilinde 3993 ton buğday ile 697 ton arpa tedarik edilmiş ve depolanmıştı. Erzincan, Bitlis ve Kop ambarlarının da süratle doldurulması için gerekli çabalar gösteriliyordu. Bütün bu çalışmalara karşın harekât bölgesinde kışı güvenle geçirebilecek yeterlikte yiyecek maddesi stoku yapılamamıştı.
Bölgenin soğuk olması ve kışın uzun sürmesi nedeniyle giyecek ve donatım maddeleri gereksinimi çok fazlaydı. Yığınak bölgesine gelen birlikler bu bölgenin ağır kış koşullarına göre giydirilmemişlerdi. Bu nedenle 9 Eylül 1914 günü 3’üncü Ordu Komutanlığı’nca Başkomutanlık Vekaleti’ne şu şifreli telgraf gönderilmişti.
“3’üncü Ordu’nun er mevcudu halen 160. 000 civarındadır. Bunun ancak az bir kısmı elbiseli olup, kalanı başıbozuk kıyafetindedir. Bunların giysileri de don ve gömlekten ibarettir. Bu durumun disipline etkisi dikkate alınmasa bile buranın sert havası ile bir çoğunun hasta olacağı şüphesizdir sağlanabilen her türlü kumaştan elbise yapmak ve Erzincan atölyelerini gece ve gündüz işletmek gibi tedbirlerden başka, koyun postundan ceket, keçeden mintan yapmak için hatıra gelebilecek bütün olanaklara başvurulmuştur. Elbiseleri kısmen iyi olanlara bir şey verilmese dahi, buradan sağlanabilecek bu gibi giysilerle erlerin pek azı korunabilecek ve bu bölgenin uzun ve şiddetli kışı bir çok erin hastalanmasına ve ölmesine neden olacaktır.
En azından 100. 000 eksik elbiseye ve bu oranda mahrutî çadıra gereksinim vardır. Sağlanabilecek kaput, ayakkabı, elbise ve çadırların acilen gönderilmesini”
Bütün bu çabalara rağmen erlerin bütünüyle giydirilmesi olanağı bulunamamıştı.
Yeni teşkilâtlanmada, tümenlerde 24 top ve kolordularda 12 obüsün bulunması, mantelli sahra toplarıyla adi ateşli topların değiştirilmesi plânlanmıştı. Elde bulunan toplarla ordunun büyük ölçüde taarruz yapma olanağı yoktu.
Ağır Topçu Genel Müfettişliği’nce; Erzurum’da yatık mermi yollu bir adet top bulunduğu, Edirne ve Çatalca’da bulunan 120 mm’lik sehpalı topların, 13. 502 atım mermisi ile beraber, keza top başına 1. 000 atım cephane hesabıyla 13 adet 105 mm’lik saha otobüsünün ve Çanakkale’deki beş adet 105 mm’lik otobüsün Erzurum’a gönderilmesi düşünülmese de ulaştırma yetersizliği nedeniyle gönderilememiştir.
Piyade alaylarında bulunması gereken dört tüfekli makineli tüfek bölükleri de tamamlanamamıştı. Seyyar ordu birliklerini büyük bir kısmı küçük çaplı mavzer tüfeği ile silahlandırılmış, seyyar ordu dışında kalan birliklere büyük çaplı mavzer ve martin tüfekleri verilmişti. Yeni kurulan birliklerde piyade tüfeği noksanı vardı. Piyade cephesinin kısmen tamam olmasına karşın, özellikle topçu cephane noksanı pek fazla idi.
Muhabere birliklerinin araç ve gereçleri çok noksandı. Mevcut muhabere ve istihkâm birlikleri ihtiyacı karşılayacak değildi. Tahkim edevatı yetersizdi. Özellikle 9’uncu Kolordu’nun tahkim edevatı istekleri karşılanamamıştı.
Seferde her tümen için bir sıhhiye bölüğü, her kolordu için de dört ilâ altı seyyah hastane kurulacaktı. Bunların çoğu personel ve malzeme yokluğundan kurulamamıştı. İlan durumu da yeterli değildi.
Ulaştırma daha ziyade deve, öküz, at ve merkep ile yapılıyordu. Yolların durumu da pek iyi değildi.
Geniş arazisi, sulak ve verimli toprakları bulunan Rusya yiyecek maddeleri yönünden iyi bir durumda idi. Ancak mesafelerin uzaklığı, demir yolları ve kara yollarının yetersizliği, verimsiz bölgelere ve özellikle orduya yiyecek maddeleri ulaştırılmasını çok güç bir duruma getirmekteydi. Kafkasya’da arazinin engebeli oluşu, mevsimlerin çok sert geçmesi ve bölgeden ikmalin yeterli derecede yapılamaması bu husustaki zorlukları daha da arttırıyordu.
Avrupa devletlerine nazaran Rusya’da silah ve cephane fabrikalarının azlığı, silah ve cephanenin tedarikinde büyük zorluklar meydana getirmiştir. Savaşın süresi uzadıkça, lojistik durumun yetersizliği de gittikçe artmış ve Rus ordusunun muharebe gücünün büyük bir oranda azalmasına neden olmuştur.
Rusya’da ordunun beslenmesiyle birlikte büyük halk kitlesinin yiyeceğinin sağlanması da savaş süresince önemli bir sorun olmuştu.
3. Personel Durumu
3’üncü Ordu bölgesi personel yönünden seferî gereksinimleri karşılayacak ve savaşın devamınca isteklere cevap verecek yeterlikte değildi. Esasen seferberlik çağrısına zamanında katılmama yüzünden birliklerin er kadrolarının tamamlanmasında zorluklar çekilmişti.
Eğitim görmüş er mevcudu azdı. Seferberliğin uzun sürmesi birliklerin eğitim noksanlarının giderilmesini sağlamıştı. 3’üncü Ordu 20 Ekim 1914 günü, 189. 562 insan 60. 877 hayvan mevcuduna ulaşmıştı. Ordunun muharip birliklerinin insan mevcutları tamamdı. Geri teşkillerde ise çok az personel eksiği vardı.
Rusya’nın silâh ve donatım durumu, bu büyük insan gücüne yetecek orantıda olmadığı için çok büyük bir ordu teşkiline de olanak yoktu. Avrupalı müttefikler Rusya’ya silâh ve donatım yardımı yaparak, bu insan gücünden yararlanmak maksadıyla boğazları açık bulundurmak istiyorlardı. Nitekim 1915 senesinde Çanakkale Boğazı harekâtı yapılmış ve başarılamamıştı.
Rusya insan gücü bakımından daima üstün olduğu halde, eğitim görmüş ve teşkilatlandırılmış askeri güç yönüyle o kadar iyi durumda değildi. Rusya’da ayaklanma çıkarak, çökmesinde bu durumun büyük bir rolü olmuştur.
II. BÖLÜM
Kafkas Cephesi’nde Yapılan Muharebeler
Amiral Suşan komutasında 27 Ekim 1914’te Karadeniz’e çıkan Türk donanmasının 29 Ekim 1914 sabahı Sivastapol, Odesa, Novarasiski ve Kofe deniz üslerine taarruz etmesiyle Rusya ile Osmanlı Devleti arasındaki harp fiilen başlamış bulunuyordu.
Başkomutanlık Vekâleti olayı, “eğitim maksadıyla Karadeniz’e çıkan filomuza Ruslar taarruz ettikleri” şeklinde komutanlıklara ve kamuoyuna duyuruyordu.
Başkomutanlık Vekâleti’nden Giresun’daki 30’uncu Tümen’in 3’üncü ordu emrine verildiği bildirildi. 3’üncü Ordu Komutanlığı’nca 30’uncu Tümen’e “derhal Karahisar-Kelkit-Bayburt yolu ile hareket geçmesi” emrolundu.
3’üncü Ordu emrine verilen Giresun’daki 30’uncu Piyade Tümeni Komutanı, erzak nakil araçlarının durumu ve çadır yokluğundan konaklardan faydalanmak zorunluluğu nedeni ile kademe kademe yürüyeceğini, ilk kademenin 31 Ekim 1914’te, bütün tümenin ise 2 Kasım 1914’te harekete geçeceğini bildirdi.
Karadeniz olayı ordu birliklerine duyuruldu ve Ruslar’ın karadan bir taarruzlarının beklenebileceğinden birliklerin harekete hazır olmaları emrolundu.
29 Ekim 1914 günü Karadeniz’de Türk ve Rus donanmaları arasında meydana gelen Karadeniz olayından sonra, özellikle doğuda Türk sınırları ötesinde Ruslar’ın harekât ve faaliyetleri çok artmış bulunuyordu. Sınır birlikleri ile ileride bulunan süvari tümenlerinin Rus kuvvetleri hakkında edindikleri bilgilerden Kafkasya’dan Türkiye’ye gelen ana doğrultulardaki yollar üzerinde ve sınır yakınlarında piyade, süvari ve topçudan oluşan Rus kuvvetlerinin toplanmakta olduğu öğretilmişti. Bunlardan Sarıkamış ve batısıyla Oltu bölgesinde toplanan Rus kuvvetleri pek fazla idi. Bütün izlenimler Ruslar’ın kısa bir süre sonra Türk sınırlarını geçmekte kararlı olduklarını gösteriyordu. Nitekim, Rus Kafkas ordusu 1 Kasım 1914 sabahı saat 04 00 – 05 00 sıralarında Musul, Kötek, Narman ve Kaleboğazı bölgelerinden Türk sınırlarını geçerek harbi başlatmıştı.
Rus taarruz kollarının bölümü, kuvveti ve taarruz doğrultuları şöyle idi :
Oltu Müfrezesi ( İstamin Tugayı ) : Kuvveti; 20’nci Tümen’in 1’inci Tugayı, bir sınır taburu, bir Ermeni taburu ve yedi süvari bölüğü ve 20 top vardı. Müfreze, iki kolla, Oltu-Kaleboğazı ve Oltu-Narman doğrultusunda ilerlemekteydi.
Sarıkamış Grubu : Kuvveti; 39’uncu Piyade Tümeni, 20’nci Piyade Tümeni’nin 2’nci Tugayı ve 1’inci Kafkas Kazak Süvari Tümeni’nden oluşuyordu. Bu kıtalar Kara-Urgan-Kötek ve Mecingert-Horasan doğrultularında sınırı geçerek ilerlemeye başlamışlardı. 1’inci Kazak Süvari Tümeni Aras Nehri güneyinde Karakilise-Velibaba doğrultusunda ilerliyordu.
Kağızman Grubu : Bu grupta 1’inci Plastan Tugayı vardı. Ahtalar Gediği’nden geçerek Karaköse doğrultusunda ilerlemeye başlamıştı.
Erivan Müfrezesi : Kuvveti; 66’ncı Tümen’in 1’inci Tugayı, 2’nci Koban Palstan Tugayı, 2’nci Kafkas Kazak Süvari Tümeni, Hazar Süvari Tugayı, iki sınır taburu ve bir süvari alayından oluşuyordu.
Müfreze Çengel geçidinden geçerek Doğubeyazıt doğrultusunda ilerlemişti. Ermeni çeteleri de Musun geçidinden geçerek Diyadin doğrultusunda ilerliyorlardı.
4 Eylül 1914 tarihinde Rus Kafkas Ordusu Komutanlığı’ndan 1’nci Kafkas Ordusu Komutanı General Berhman’a 751 sayılı emirde :
“Harekâtın başlaması ile ( ki bu başlangıç ya Türkler’in savaş ilân etmeksizin taarruza geçmeleri veya tarafımızdan harekâta başlanılması için emir alındığı zaman olacaktır. ) Sizin bidayetle esas göreviniz Türk kuvvetlerinin topraklarımızda görünmelerine engel olmak ve emrinize verilen kıtalarla şiddetle taarruza geçerek rastlayacağınız Türk kıtalarını yok etmek olacaktır” denilmekteydi.
3’üncü Türk ordusu asıl kuvvetlerinin Erzurum bölgesinde toplanmasından yararlanan Rus Kafkas Ordusu Komutanı Yardımcısı General Mişloveski sonradan bu planı Türk sınır ve örtme kuvvetlerini geri atarak muharebeyi Osmanlı arazisinde yapmak, Aras vadisinde Karaköse güneyindeki geçitleri elde etmek şeklinde değiştirmişti.
1. I. Köprü Muharebesi
a) Amaç
1 Kasım’da Karadeniz olayından 3 gün sonra, Rus birlikleri sınır boylarında Osmanlı karakollarına saldırmaya başladılar. 2 Kasım’da General Bergman komutasında önemli Rus birlikleri Karaurgan, Oltu, Kağızman’dan hareket ederek sınırı aştılar. Zivin, Doğubeyazıt ve Diyadin’i ele geçirdiler. 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, Ruslar’ın üstün kuvvetlerle büyük saldırıya geçtiklerini sanarak önceki kararını yürütmek üzere birliklerine emir verdi. Buna göre ordunun bütün kuvvetleri Erzurum dolaylarında ve Erzurum Kalesi’nden de faydalanarak burada savunma savaşı yapılacaktı. Ne var ki, 4 Kasım’da Rus birliklerinin yürüyüşü yavaşlamamış ve amaçlarının Erzurum istikametinde büyük bir saldırı geliştirmek olduğu yolunda tahminler zayıflamıştı. 5 Kasım’da Hasan İzzet Paşa’ya Genel Karargâh’tan Köprüköy dolaylarına gelmiş olan Rus kuvvetleri üzerine saldırıya geçmesi emri verildi. 6 Kasım’da Rus ve Osmanlı kuvvetleri arasında temas hasıl oldu.
b) Koşullar
5 Kasım 1914 günü iki taraf kuvvetlerinin durumu şöyleydi :
3’üncü Türk Ordusu,
9’uncu Kolordu; 17’nci Tümen Karagöbek’in batısında Üçkilise Yaylası-Başovacık bölgesinde, 29’uncu Tümen Karasu kuzeyinde Sitavuk-Karaz bölgesinde, 28’inci Tümen ve kolordu karargâhı Erzurum’da,
11’inci Kolordu; 18’inci ve 34’üncü Tümenler Höyükler mevziinde tahkimatta, 33’üncü Tümen Sakaltutan Dağı güneyinde Kızılkale-Tepeci bölgesinde yürüyüşte, kolordu karargâhı Nebi köyünde,
13’üncü Kolordu; 37’nci Tümen ( dört piyade taburu, bir sahra ve iki dağ bataryası ve bir süvari bölüğü ) Ağrivan-Hınıs bölgesinde ve kolordu karargâhı Hınıs’ta,
2’nci Nizamiye Süvari Tümeni Hekbat-Bedicivan hattında mevziinde İhtiyat Süvari Kolordusu; 1’inci ve 4’üncü İhtiyat Süvari Tümenleri Çullu bölgesinde, 2’nci İhtiyat Süvari Tümeni Doğubeyazıt-Diyadin bölgesinde Rus Erivan Grubu karşısında bulunuyorlardı.
10’uncu Kolordu; bir kısmı denizden olmak üzere Erzurum bölgesine intikal etmek için hazırlık yapmakta idi. Ordunun diğer bölgelerdeki kıtalarının durumunda bir değişiklik yoktu. ordu Karargâhı Erzurum’da bulunuyordu.
Rus kuvvetlerinin durumu ise Arasa nehri kuzeyinde 39’uncu Piyade Tümeni ve bu Tümen’in sağında da 20’nci Piyade Tümeni’nin 2’nci Tugayı ilerliyordu.
Aras Nehri güneyinde 1’inci Kazak Süvari Tümeni; üç süvari alayı önde olarak ilerlemekte idi. Tümen 4 Kasım akşamına kadar Yağan-Emrekom hattına ulaşmıştı.
Oltu bölgesinden sınırı geçen Stomin Müfrezesi Kaleboğazı ve Narman doğrultularında ilerlemekte ve 1’inci Kafkas Kolordusu’nun sağ yanını korumakta idi. Bu müfreze 4 Kasım 1914 akşamına dek Narman ve Ardus hattına ulaşmış ve ileri birliklerini, Narman güneyinde, Ekrek bölgesine kadar sürmüştü.
Erivan müfrezesi ile irtibat yapmak üzere Albay Kulebyadin komutasındaki “Karaderbent Müfrezesi” Vlibaba’da, General Perjevalski komutasında olan 1’inci Koban Plaston Tugayı 1’inci Kafkas Kolordusu’nun emrinde olarak Karaköse’yi ele geçirmek üzere Eleşkirt bölgesinde harekat yapıyordu. 1’inci Kafkas Kolordusu Karargâhı Karaurgan’da idi.
c) Sonuç
Ruslar’ın Köprüköy bölgesinde savundukları mevziler kısmen hazırlanmış olduğundan, bu mevzide cepheden vurmak yerine, kuzeyden ve güneyden yapılacak kuşatıcı taarruzlarla sonuca gitmek daha isabetli olurdu. Tabii bu da süratle ileri çıkarak kuvvet üstünlüğünün sağlanmasına bağlıydı. Taarruz tamamen hazırlıksız yapılmış, peyderpey gelen kuvvetler parça parça cepheye sürülmüştü. Kıtalar muharebe içinde düşmana karış yaptıkları yan yürüyüşleriyle büyük kayıplar vermişler ve yorgun düşmüşlerdir. Arazi durumu hiç dikkate alınmadığından, kıtalar dik yamaçlı ve derin dereler içinde yararsız hareketler yaptırılmıştı. Esasen Köprüköy Muharebesi iki büyük kuvvetin tesadüf muharebesi halinde başlamıştı. Muharebenin başında Ruslar’ın biraz daha avantajlı olmalarına karşın, 3’üncü Ordu, Ruslar’ı bir süre oyalayarak bütün kuvvetlerini toplar ve kısa bir hazırlıktan sonra taarruza geçebilirdi. Bu muharebede teşkilat birliğine hiç dikkat edilmemiş, ana birlikler parçalanmış ve lüzumsuz yeni gruplaşmalar yapılmıştı. Örneğin; bir ara 28’inci tümen Komutanı’nın elinde hiç birliği kalmamış ve alaylara müfrezeler halinde görevler verilmişti. 9’uncu Kolordu kuruluşunu kaybettiğinden Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa, ordu komutanına üzüntülerini bildirerek istifasının kabulünü istemişti. Emir ve komuta durumunda meydana gelen bu boşluklar, kıtaların moralini bozmuş ve sonuç üzerinde büyük etki yapmıştı. Bütün bu gereksiz hareketlere karşın, taarruz başarıya ulaştıktan sonra, yeteri kadar kuvvet ve şiddetle bir takip de yapılamamıştı. İlk gün Tümenlerden çıkarılan takip müfrezeleriyle yapılan takip harekatı ikinci günü ordu emriyle durdurulmuş ve bu görev sadece 2’nci Nizamiye Süvari Tümeni’ne verilmişti.
2. II. Köprüköy Muharebesi
a) Amaç
Hasan İzzet Paşa da düşmanı kovalamak niyetinde değildi. Mevzilerini kuvvetlendirmeye ve yeni saldırı için birliklerine çeki düzen vermeye koyuldu. Enver Paşa ise I. Köprü Muharebesi’nin yarattığı olumsuz havayı dağıtmak için de düşmanın kendisini toparlamasına meydan vermemek amacıyla Hasan İzzet Paşa’ya, bütün kuvvetleriyle düşmana saldırmasını ve bir kolordu kadar tahmin edilen kuvvetinin yok edilmesini emretti.
b) Koşullar
Bu gün, yarın ( 11 Kasım 1914 ) yapılacak genel taarruz için gerekli hazırlıklarla, erzak ve cephane noksanlarının ikmali yapılmıştır. 29’uncu Tümen’in kıtaları Erzurum-Hasankale yolunu takiben saat 12 00’de Hasankale’ye yaklaşmaktaydı. Tümenin piyade kıtalarıyla dağ topçusu bu geceyi Aha-Manastır-Sürbahan-Tımar bölgesinde geçirecek ve sahra topçu taburu 11’inci Kolordu emrine girmek üzere Espemce’ye gidecekti. Bu taburun yerine 28’inci Tümen’den bir dağ topçu taburu verilecek ve bu tabur gece yarısı Sürbahan’da bulundurulacaktı. Bütün bu hususlar ordu komutanlığınca 29’uncu Piyade Tümeni Emir Subayı’na not ettirilmişti. Ayrıca 11’inci Kolordu ve 28’inci Tümen’e gerekli emirler gönderilmişti.
Erzurum’a gelmiş olan 17’nci Tümen’e, Korucuk’a kadar ilerlemesi Korucuk’ta yürüyüş için daima hazır bulunması ve imkan nispetinde tahkimatla meşgul olması bildirildi. Böylece yarınki taarruz için ordunun elinde altı piyade tümeni, bir nizamiye süvari tümeni ve ihtiyat süvari kolordusu toplanmış bulunuyordu. Bu kıtalardan iki tümen 11’inci Kolordu emrinde olup, diğerleri bağımsız durumdaydı. Bunların, taarruz planına göre gruplandırılması emir ve komuta ilişkilerinin saptanması gerekiyordu. 9’uncu Kolordu’nun iki tümeni Hasankale ve Köprüköy bölgelerine alınmış olduğundan, kolordu komutalarında karargâhı ile birlikte Hasankale’ye gelmesi emrolonmuştu. 10 Kasım 1914 günü 11’inci Kolordu cephesinde önemli bir muharebe faaliyeti olmamıştı. Tümenler bölgelerinde akşama dek keşifler yapmışlar ve taarruz hazırlıklarını tamamlamışlardı. Yalnız 18’inci Tümen bölgesinde 98’inci Piyade Alayı tarafından yapılan keşiflerde, Tafdiker batı sırtlarında düşman olmadığı öğrenilmiş ve bu sırtların elde edilmesi için alay ilerlemeye başlamıştır. Daha ilerdeki tepeler hattından yapılan yoğun topçu ve piyade ateşlerine rağmen, alay ilerlemeye devam ederek 25 Tafdikar köyünü almış ve geceyi bu sırtlarda geçirmiştir.
Aras nehri güneyinde 1’inci Rus Kazak Süvari Tümeni Emsekom Mindivan bölgesinde 150-400 mevcutlu üç sınır taburu ile bir jandarma bölüğü Kılıç Gediği’ni ve bir sınır taburu ile bir jandarma bölüğü de Hamur Gediği’ni tutmaktaydı. Bu bölgede bulunan 3’üncü İhtiyat Süvari tümeni hemen hemen dağılmış ve muharebe gücünü büyük ölçüde kaybetmişti.
c) Sonuç
II. Köprüköy Muharebesi’nde 11’inci ve 9’uncu Kolordular arasında cepheyi eğri kesen bir yola paralel olarak ara hattı verilmesi nedeniyle, eğri muharebe şeritleri meydana gelmiştir. Bu da kıtaların yan ateşlerine uğramaların, lüzumsuz yorgunlukla ve ileri geri dalgalanmalara neden olmuştur. Düşmanın çekilme hattına paralel şeritler verilmesi, düşmanı geri iter ve kesin bir sonuç alınamaz. Bu gibi durumlarda düşmanın çekilme hattını kesen dikey şeritler verilmelidir.
3’üncü Ordu’nun sevk ve idaresinde bir ana fikir mevcut değildi. Daha büyük karargâhın etkisiyle zorunlu bir ilerleme yapılmıştır. Başarı, komutanların ve erlerin kahramanlığı sonucu elde edilmiştir.
Halbuki kuşatma kanadından düşmanın çekilme hattına dikey doğrultular verilerek şu suretle taarruz tertibi almak olanağı vardı :
11’inci Kolordu cepheyi tespit edebilecek ve düşmanı oyalayacak kadar zayıf kuvvetleriyle düşmanı tespit ederken, esas kuvvetleriyle ve Süvarilerle Aras Nehri güneyinde düşmanın güney yanına,
9’uncu Kolordu’da bütün kuvvetleriyle Gürcü Boğazı bölgesinden Topyolu’na intikal ederek, burada düşmanın kuzey yan ve gerilerine taarruz ettirilseydi düşmanı boynuzundan değil, arkasından yakalamak mümkün olurdu. Bu suretle iki kat üstün kuvvetlerimizle düşmanın tam gerisine düşülecek ve ikinci bir Taranberg meydana gelecekti.
Sonuç olarak da bu muharebe subayların ve bütün erlerin üstün gayret ve feragatlarına karşın, muharebenin sevk ve idaresinde görev alan komutanların isteksiz kalmaları ve isabetli kararlar alamamaları nedeniyle, arzulanan sonuç alınamamış ve büyük fırsat kaçırılmıştır.
3. Arap Muharebesi
a) Amaç
11’inci Kolordu, Aras Nehri kuzeyinde bulunan kıtalarıyla sol kanadı Azap doğrultusunda olmak üzere ilerleyecek. Aras Nehri güneyinde bulunan 33’üncü Tümeni ise bir kısım kuvvetini bu bölgede bırakarak, esas kuvvetiyle Aras Nehri doğrultusunda düşmanın yan ve gerisine taarruz edecekti.
9’uncu Kolordu, iki Tümeniyle 11’inci Kolordu’nun solundan aynı doğrultuda ilerleyecek, bir tümeniyle de Horum Dağı bölgesinde bulunan düşmanın yan ve gerisini kuşatacaktı. Bu tümen Ruslar’ın geri çekilmeleri halinde, çekilme yollarını kesmek üzere Kötek doğrultusunda ilerleyecekti.
İhtiyat Süvari Kolordusuyla 2’nci Nizamiye Süvari Tümeni Rus kuvvetlerinin iki taraftan yan ve gerilerini keşfedecek ve düşmanın geri çekilme yollarını kontrol altında bulundurulacaklardı. Taarruz planının esası, düşmanı cephede zorlarken iki kanadından kuşatarak yok etmeye çalışmaktı. Bu kesin sonuç, alıcı klasik bir taarruz şekli olmakla beraber 3’üncü Ordu Komutanlığınca şu hususların dikkate alınmadığı görülmektedir.
b) Koşulları
33’üncü Piyade Tümeni; tümen birlikleri bu gün bulundukları yerlerde kalarak, düşmanın terk ettiği köyleri küçük birliklerle işgal etmiştir. Kesin bir zorunluluk olmadıkça silah kullanılmamış ve birliklerin tam istirahat etmeleri sağlanmıştır.
Çamurlu, Yüzveren, Ardı köylerine birer ikişer bölük gönderilerek tümen asıl kuvvetleri ile Todaveren-Komasor hattında kalmış ve tümen karargâhı Yağan’dan Mindivan’a intikal etmiştir.
34’üncü Piyade Tümeni; tümen 14 Kasım günü kendi inisiyatifiyle Horasan-Ardos hattı başına yanaşmıştır.
18’inci Piyade Tümeni; 53’üncü Piyade Alayı ile Alakilise güneyinde diğer kıtalarıyla Masra bölgesinde ve tümen karargâh 27 Geçik’te kalmıştır.
11’inci Kolordu Karargâhı Köklüköy’de idi.
9’uncu Kolordu üç tümenden oluşuyordu.
17’nci Piyade Tümeni; tümen 15 Kasım günü Ogümü’den hareketle bütün gün yürüyerek aynı gün akşamı Masra’ya gelmiştir.
28’inci Piyade Tümeni; tümen 15 Kasım akşamına kadar Alakilise ve İlimi bölgesine varmış ve geceyi bu bölgede geçirmiştir.
29’uncu Piyade Tümeni; bu tümen de aynı gün Gerek-Maslahat bölgesine vararak bu bölgeye yerleşmiştir.
9’uncu Kolordu Karargâhı Tafdiker’de idi.
10’uncu kolordu üç tümenden oluşuyordu.
30’uncu Piyade Tümeni; Bayburt-Erzurum arasında,
31’inci Piyade Tümeni; Niksar,
32’inci Piyade Tümeni; Amasya bölgesinde bulunuyorlardı.
Koşum ve teçhizatın uygunsuzluğu nedeniyle ayak ve semer vurgunları dikkati çekecek derecede çoktu. Günde 30 km yürüyüş yapılıyordu. 3’üncü Ordu Karargâhı halen Hasankale’de bulunuyordu.
Azerbaycan bölgesinden Eleşkirt Ovası’na kadar olan bölgede 4’üncü Rus Kolordusu bulunuyordu. Eleşkirt’ten itibaren Tahir-Kalbolaş Velibaba bölgesinde 20’nci tümenin 79’uncu piyade alayında iki tabur, 20’nci Topçu Tugayı’ndan bir dağ bataryası ile bir Kazak Süvari Alayı’ndan kurulu Albay Kuleyakin Müfrezesi bu bölgeyi örtüyordu.
Aras Nehri güneyinde 1’inci Kafkas Kazak Süvari Tümeni bulunuyordu.
Aras Nehri kuzeyinde ise, Zars-Ardos-Zanzak batısı-Soname hattında 1’inci Kafkas Kolordusu vardı. Bu kolordunun 39’uncu tümeni mevziinin güneyinde ve 20’nci tümenin 80’inci alayı ise kuzeyinde bulunuyordu. 20’nci tümenin diğer birlikleri müfrezeler halinde dağılmıştı.
2’nci Türkistan Kolordusu’nun yeni kurulmuş olan birliklerinden 4’üncü Türkistan Tugayı Gümrü’den getirilmiş ve 20’nci tümenin kuzeyinde ordunun sağ kanadını korumakla görevlendirilmişti. Ayrıca 14’üncü ve 15’inci Avcı Alayları Albay Lazkomski komutasında olarak önce 1’inci Kafkas Kolordusu gerisinde ihtiyata alınmış ve sonradan bu kolordunun güneyinde muharebeye sokulmuştu.
Kuzeyde Oltu bölgesinde Rus ordusunun sağ yanını korumak üzere General İstamin komutasında Oltu Müfrezesi bulunuyordu. Müfreze, 20’nci Piyade Tümeni’nden bir piyade tugayı, 20’nci Topçu Alayı’ndan bir topçu taburu, 3’üncü Kazak Süvari Alayı bir istihkam bölüğü, bir Ermeni Taburu ve bir Süvari Bölüğü’nden oluşuyordu.
c) Sonuç
Bu muharebenin sonucu, Rus kuvvetleri hesabına daha kazançlı olmuştur.
Muharebe Türk toprakları üzerinde yapıldığından, Rus arazisi muharebenin kötü etkilerinden korunmuş ve bu suretle Rus askerinin ve Rus halkının morali yüksek tutulmuştur.
Ruslar az bir kuvvet ve az bir külfetle fakat bilinçli bir direnişle 3’üncü orduyu yirmi gün oyalamıştır.
Rus Komutanlığı, Türk ordusunun zayıf ve eksik taraflarını öğrendiğinden, bundan sonra yapılacak olan muharebelerde daha etkili tedbirler almak olanağını bulmuştur.
4. Sarıkamış Muharebesi
a) Amaç
Enver Paşa’nın girişeceği ve Sarıkamış Savaşı adını taşıyacak olan savaş hareketlerinin amacı, 1878’de Ruslar’a bırakılmış olan Kars, Ardahan, Batum’u geri almaktı. Bu, fikir bakımından ulusal ve gerçekçi bir amaçtı. Almanlar bunun yerine Odessa’ya bir çıkartma yapılmasını veya Osmanlı kuvvetlerinin Galiçya’ya çıkartılıp, Avusturya Cephesi’nde savaşmayı önermişlerdi. Enver Paşa kabul etmemişti. Kabul etmemekte haklıydı. Çünkü Ruslar er geç Kafkasya ve İran’daki durumlarından faydalanarak Doğu Anadolu’yu istila etmeye kalkışacaklardı. Enver Paşa Kafkasya üzerine tarafımızdan yönetilecek bir savaşta bu bölgedeki Türk ve Müslüman halkının ayaklanıp, Osmanlılar’a destek olacağını varsaymaktaydı.
b) Koşullar
Savaşa katılacak Osmanlı kuvvetinin esasını 3’üncü ordu teşkil ediyordu.Üç kolorduyu kapsayan bu ordunun savaşa yarar kuvveti 90. 000 kadardı. Biri Irak’tan diğeri İstanbul’dan gönderilecek iki tümenle bu mevcudunun 120. 000’e çıkartılabileceği düşünülmüştü. Ayrıca Batum civarında da bir çıkartma yapılması da hesaplanmaktaydı. Rus kuvvetlerine gelince, Osmanlı 3’üncü Ordusu Cephesi karşısındakiler 60.000 kadardı.
Osmanlı kuvvetlerinin sayı üstünlüğüne eklenecek başka bir üstünlükleri daha vardı. O da askerin cesareti, yürüyüşe, yoksulluğa katlanma kudreti ve yaptıkları savaşın ulusal nitelik taşıdığı yolundaki kanılarıydı. Ne var ki, bu üstünlüğü gölgelendiren faktörler hiç de az değildi. Askerin çoğu büyük bir savaş planını gerçekleştirmek için manevralarla yetiştirilmiş değildi. Yiyecek, giyecek bakımından yeteri kadar da donatılmış değildi. Geri ve sağlık hizmetleri Tanrı’nın yardımına bırakılmıştı. Savaşılacak bölgede yol şebekesi, bir tek yolun dışında da yok gibiydi. Yollar da karlarla örtülüydü. Kimi yerlerde karın kalınlığı bir buçuk metreyi bulmaktaydı. Isı da - 20, - 25 derece arasında oynamaktaydı.
Nihayet bütün bunlara Başkomutan Vekili ve 3’üncü Ordu Komutanı Enver Paşa’nın da toptancılığı eklenmekteydi. Paşa cesur, vatansever ve zekiydi.
c) Sonuçlar
Büyük ümitlerle girişilen Sarıkamış Çevirme Saldırısı üç hafta kadar sürmüş ve büyük kayıplarla sonuçlanmıştır. Enver Paşa lakonik bir sözle bu olayı şöyle anlatmıştır. “Gittik, gördük, saldırdık, geri döndük.” Doğru, fakat ne pahasına! 3’üncü ordunun kahramanlıkları, Ruslar’dan çok yüksekti. Fakat kara kışın karşısında mevcudunun yarısını ( 70 – 80 bin kişi ), toplarıyla silah ve taşıt araçlarının yarısından fazlasını kaybetmişti. 9’uncu Kolordu Komutanı ve Karargâhı esir düşmüştü. Ordu Komutanı Hafız Hakkı Paşa tifüse yakalanmış daha sonra da ölmüştür.
Enver Paşa’ya gelince, geri çekilme sırasında bir ara büyük bir bunalım geçirmiş, Türk ulusundan özür dileyen vasiyetnamesini yazarak intihar etmeye karar vermişti. Talat Paşa’nın etkisiyle ve zorlukla bu fikrinden vazgeçirilmişti.
Ordunun nesnel ve moral kayıplarına, savaşılan bölgenin Türk ve Müslüman halkının kayıplarını da eklemek gerekir :
Birçok köy savaş kuralları gereği yakılmış veya harap edilmiştir. Halk Ruslar’ın ve en çok Ermeniler’in zulmünden korkarak varını yoğunu bırakıp Erzurum doğrultusunda göç etmeye koyulmuştu. Bu trajedi niteliğini taşıyan görüntüsüne rağmen Sarıkamış Savaşı, Balkan Savaşları’ndan ayrı bir ruh ile yönetilmiş ve yapılmıştır. Gençleştirilmiş olan komutanlar ve subaylar yüksek bir disiplin ve vatanseverlik duygusuyla savaşmışlardı. Erler de birçok olumsuz olay dışında bin bir güçlük ve yoksulluğa rağmen ulusal bir savaş yaptıklarının bilinciyle görevlerini yerine getirmişlerdi.
Sarıkamış Savaşı’nın olumlu sayılabilecek bir yönü de, nasıl olsa Osmanlılar’a karşı günün birinde saldırıya geçecek olan Rus Kafkas Ordusu’nu yıpratmış olması ( 30. 000 kayıp ) ve bu cephedeki saldırıların gerçekleştirilmesi olmuştur.
III. BÖLÜM
A. Son Durum
1. Enver Paşa’nın Başarısızlığı ve Sebepleri
Kafkas sınırında bulunan Rus ordusunun zayıf olduğu yolunda haberlerin alınması Başkomutan Vekili Enver Paşa’yı Ruslar’a karşı bir baskın taarruzu yapmak için harekete geçirdi. Ruslar’ın özellikle yandan çevirme hareketlerine karşı zayıf olduklarının bilinmesi Enver Paşa’da bu harekatın başarıya ulaşacağına dair zaten mevcut olan görüşü daha da kuvvetlendirmişti.
Az miktarda düzenli birlikle takviyeli 5. 000 kadar Türk Milis Kuvveti’nin sınırı aşıp, Batum istikametinde harekete geçerek, Boraka, Artvin ve Ardanuç’u Ruslar’dan kurtararak Çoruh vadisini ele geçirmeleri 3’üncü ordunun moralini yükseltmiş, Enver Paşa ve onu destekleyenlerde büyük sevinç yaratmıştır. 1’inci Kafkas Rus ordusunun 5 Kasım 1914’te Türk kuvvetlerine karşı Köprüköy istikametinde taarruza geçmeleriyle Kafkas cephesinde dört yıl sürecek çarpışmalar başlamış oldu. Ruslar kolay bir başarı sağlayacaklarını umuyorlardı. Ancak 3’üncü orduya bağlı 9’uncu ve 11’inci Kolordu Birlikleri Rus taarruzunu durdurmayı başardılar. 17 Kasım’a kadar süren bu muharebelerde Rus ordusu muvaffak olamadı ve arkasında 7. 000 ölü bırakarak geri çekilmek zorunda kaldı.
Bu başarı 3’üncü ordunun moralini yükseltmiş olup, Enver Paşa’nın bir baskın taarruzu başlatma fikrini sağlamlaştırmıştır. Esasen Türk ordusunun Kafkas Cephesi’nde, Ruslar’a karşı genel bir taarruza geçmesi, Almanya Genelkurmay Başkanlığı tarafından da arzu edilen bir hareketti. Böylece Kafkas Cephesi’nden Avrupa Cepheleri’ne kaydırılan Rus kuvvetleri, Türk taarruzunun başlamasıyla tekrar Kafkas Cephesi’ne sevk edilmek zorunda kalınacaktı. Dolayısıyla Alman orduları Ruslar karşısında rahatlamış olacaklardı. Enver Paşa’nın çevresinde bulunan genç Alman kurmayları onun baskın taarruzunu hararetle destekliyorlardı, böyle bir hareketin başarıya ulaşacağını söylüyorlardı. Enver Paşa Oltu ve Ardahan’ı zaptederek Sarıkamış’a buradaki Rus kuvvetlerini imha Kars’ı ele geçirmeyi planlıyordu. Bundan sonra harekat genişletilerek Güney Kafkasya ve Kuzey İran’a girilecek, Rus ordusunun gerilerine sarkılıp, kuşatılarak tamamen imha edilmeleri sağlanacaktı. 1. Kafkas Rus Ordusu’nun imha edilmesi ile Güney Kafkasya’nın işgali kolaylaşacak, Azerbaycan ve Doğistan’ın Ruslar’a karşı ayaklanması da böylece temin edilmiş olacaktı. Sarıkamış Harekatı’nı gerçekleştirecek olan 3. Ordu mevcudu 125. 000’e çıkarılmış olmasına rağmen askerler bölgede çok ağır geçen kış şartlarına göre de donatılmamışlardı. Böyle ağır bir taarruzu gerçekleştirecek olan askerin yiyecek ikmali çok yetersiz olduğu gibi, eksi 20-30 dereceye kadar düşen ısıya karşı askere kışlık giysiler de verilememişti. Çizme ve postal yerine çoğunun ayağında çarık vardı.
22 Aralık 1914’te Enver Paşa’nın komutası altında başlayan taarruz, ilk andan itibaren zor şartlar altında, planlananın aksine çok yavaş gelişmeye başlamıştı.
Yoğun kar yağışı ve soğuk yürüyüşü yavaşlatmış, yüksek dağların tepesinde asker soğuktan, açlıktan ve tifüsten kırılmaya başlamıştı. Bütün bu felaketlere rağmen 29 Aralık’ta Türk birlikleri Sarıkamış’a iyice yaklaşmışlar, hatta gece buraya girmişlerdi. Ancak çok kanlı süngü savaşı sonunda geri çekilmek zorunda kalmışlardı.
a) Olumsuz Hava Koşullarının Etkisi
Harekat ağır kış şartları, yolsuzluk ve askerin donanım eksikliği yüzünden baskın taarruzu şeklinde gelişememiştir. Kars yönünden devamlı takviye alan düşman kısa sürede durumunu sağlamlaştırmış, günlerdir dondurucu soğukta açıkta bulunan Türk askeri müthiş zayiata uğradığından Sarıkamış’ın zapt edilmesi artık imkansızlaşmıştır. Bu yüzden 2 Ocak 1915 günü Enver Paşa müteessir bir halde Erzurum’a gitmek üzere cepheden ayrıldı. Türk birliklerinin geri çekilmesi esnasında da çok zayiat verilmiş, 19 Ocak 1915’e kadar yaklaşık bir aylık sürede 3. Ordu 90. 000 askerini kaybetmiştir. Böylece Sina Cephesi’nde Cemal Paşa’ınn Panislamist hareketi gibi Kafkas Cephesi’nde Enver Paşa’nın Pan-Turanizm hareketinin ilk devresi başarısızlıkla sonuçlanmış oluyordu.
Sarıkamış Harekatı şüphesiz cüretle ve cesaretle alınmış bir karardır. Başarıya ulaşabilseydi son derece parlak neticeler sağlayabilecekti. Ancak böyle bir harekata hemen karar verilmiş ve kısa bir hazırlık devresinden sonra da harekete geçilmişti. Halbuki ağır kış şartları altında cereyan edecek böyle bir taarruz için ordu her bakımından güçlendirilmeli, askere kalın giysiler ve postallar vermeliydi. Bedeni kuvvet gerektiren bu taarruz için ordunun beslenmesi de nazar-ı dikkate alınmamıştı. Asker günlerce sıcak yemek şurada dursun, bir parça yufka ile insan üstü bir direnç göstererek yürümüş ve savaşmıştı. Bu direnç ve tahammülü başka hiçbir milletin askerinde görmek herhalde mümkün değildir.
Zayiatın fazla olmasında talihin bir garip cilvesi olarak 3. 000 rakımlı Allahüekber Dağları geçilirken şiddetli soğukla birlikte kar fırtınasının başlamış olması da etkili olmuştur. Bütün bu olumsuz şartlara rağmen Sarıkamış önlerine gelinerek buraya şiddetle taarruz edilmesi I. Kafkas Ordusu Komutanı General Mışlayevsky’i telaşa düşürmüş genel bir çekilme kararı almasına rağmen Ordu Kurmay Başkanı General Yudeniç’in sebatkar ve soğukkanlı tutumuyla çekilmeye şiddetle karşı çıkması, Rus ordusunu mutlak bir mağlubiyetten kurtarmıştır.
b) Tecrübesiz Enver Paşa’nın 3. Ordu’nun Komutasını Alması
Şunu da belirtmek gerekir ki; o ana kadar bir kolorduya bile emir komuta etmemiş olan Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın cepheye gelip 3. Ordu’nun komutasını üzerine alması sevk ve idarede hatalara ve aksamalara neden olmuştur. Şüphesiz böyle bir harekata, cephelerde pişmiş, bölgenin ve ordunun gerçeklerini iyi bilen birinin komuta etmesi daha uygun olurdu.
c) Ordunun Savaşa Hazır Olmaması
Osmanlı da askerin çoğu büyük bir savaş planını gerçekleştirmek için manevralarla yetiştirilmiş değildi.
Yiyecek ve giyecek bakımından yeterince donatılmış değildi. Geri ve sağlık hizmetleri Tanrı’nın yardımına bırakılmıştı. Düzenli bir seferberlik uygulamayan 3’üncü Ordu, tahsis edilen kaynaklarının yetersizliği nedeniyle, seferberliğini tam ve zamanında yapamamış, özellikle kaynakların yetersizliği ikmal kol ve katarlarını yeterli derecede kuramamış, bu hal ordunun iaşe maddelerini teminde sıkıntıya düşmesine neden olmuştur.
Ordu, iaşe bölgelerindeki iaşe maddelerini ileriye taşıyamamış, birliklerde aç kalma, yarın veya daha düşük istihkakla yetinme zorunluluğu hasıl olmuş, mekkare, koşun hayvanlarıyla deve zayiatı telafi edilemediğinden ordunun beslenmesi daha da kritik hale gelmiştir. Ordu almakta olduğu ikmal erleri ile günlük normal zayiatını bile karşılayamamaktadır. Bir Türk Tümeni, bir Rus piyade taburu mevcudundadır.
d) Trakya’da Bulunan Üç Türk Ordusunun Bu Cepheye Kaydırılmaması
Çanakkale Muharebelerinin bittiği 1915 yılı sonlarından itibaren, Trakya’da atıl vaziyette bulunan üç Türk ordusundan hiç olmazsa birisinin büyük tehlike arz eden Kafkas Cephesi’ne sevk edilmesi gerekirken gereksiz yere aylarca burada bekletilmesi taktik ve stratejik bir hatadır. 2. Ordu Ruslar’ın Erzurum’u işgal etmelerinden sonar doğuya sevk edilmeye başlamış ve bu gecikmenin faturası çok ağır olmuştur.
2. Savaşın Kaybedilmesiyle Birlikte Osmanlı Çekilişi ve Rusya’nın Durumu
Rus ordusu Sarıkamış’tan Türk birliklerini püskürttükten sonra 1915 kışı boyunca önemli bir harekette bulunmadı. Bahar aylarında harekete geçen Ruslar’ın amacı kuzeyde Tortum’u, güneyde Malazgirt’i alıp cepheyi daralttıktan sonra Türk ordusunu kuşatmaktı. Murat Vadisi ve Van bölgesinde Türk kuvvetlerinin çok zayıf bir halde bulunduğunu bir Rus komutanlığı bu bölgeye IV. Kolordu’yu sevk etti. Rus birlikleri 11 Mayıs’ta Malazgirt’e kadar geldiler. 16 Mayıs’ta Van işgal edildi. Rus ordusunda bulunan Ermeni Taburları ve düşmanla birlikte hareket eden yerli Ermeniler, Van ve çevresinde korkunç katliamlar yaptılar. Ermeniler’in Türk Ordusu’nun gerisinde ayaklanıp katliamlara girişmeleri ve Rus ordusu ile birlikte hareket etmeleri Osmanlı Hükümeti’ni tedbir almak zorunda bırakmıştır. Doğu Anadolu’da yaşayan Ermeniler göçe tabi tutularak, Suriye ve Irak’a gönderilmelerine karar verilmiştir.
1916 yılı başlarında Türk kuvvetlerinin Doğu Anadolu’da bulunan asker mevcudu ancak 65. 000 kadardı. Bunların 45. 000’i Erzurum bölgesinde, 20. 000’i ise Karadeniz kıyıları ile Van, Muş ve Bitlis bölgelerinde konuşlandırılmıştı.
Çar Nikola’nın amcası Grardük Nikola’nın Kafkas Genel Valisi ve Komutanı olmasından sonra bölgedeki Rus kuvvetlerinin sayısı İran’da dahil olmak üzere 70. 000’e ulaşmıştı. Bunun yarısından fazlası savaşçı askerdir.
a) Rus Kafkas Ordusundaki Dağılma
Doğu Anadolu’da 1917 kışını çok şiddetli geçmesinden dolayı Türk ve Rus orduları arasında büyük çaplı muharebeler olmamıştır. Ancak karşılıklı küçük ölçüde baskınlar, keşif hareketleri gözlenmiştir. Rus donanması da bazı sahil kentlerini bombalamıştı. Rusya’da Ekim 1916 tarihinden itibaren istikrar önemli ölçüde bozulmuştu. Başta yiyecek olmak üzere hür türlü malın sıkıntısı çekilmeye başlamış, aşarı pahalılık ve vurgunculuk had safhaya ulaşmıştır. Buna mukabil soylu ve yüksek çevrenin halkın problemlerinden uzak olarak rahat bir hayat sürdürmeleri halktaki memnuniyetsizliği arttırmıştı. Başkent Petrograd ve diğer önemli şehirlerde grevler ve yönetim aleyhinde gösteriler yapılmaya başlamıştı. Rusya’nın içine düştüğü bu karışık durumdan Kafkas Cephesindeki orduları da etkilenmişti. 1917 kışında ilgisizlik hastalık ve açlık yüzünden 100. 000’e yakın asker kaybetmişlerdir. Bu durum da, doğal olarak askerler arasında ihtilal cereyanlarının yayılmasına neden olmuştur. Askerlerin moral ve savaşma isteği azalmış, birliklerin disiplini bozulmuş ve firar olayları büyük boyutlara ulaşmıştı. Askerler subaylara karşı düşmanca davranış içine girerek; fırsat bulduklarında onları öldürmeye ve “Yaşasın Cumhuriyet” diyerek gösteri yapmaya başlamışlardı. Halk ve askerler artık barış istiyordu. Petrograd’da bulunan 120. 000 kişilik garnizondan bir destek görmeyen Çar’ın 6 Mart 1917’de istifa etmesiyle 300 yıldan beri devam eden Romanoff Hanedanı’nın saltanatı sona erdi. Kerenskiy’in söz sahibi olduğu geçici bir hükümet kuruldu. Kerenskiy savaşa devam edilmesi kararında olmasına rağmen Rus Halkı savaştan bıkmış olduğundan barış istemekteydi. Bu yüzden Almanlar’a karşı başlatılan taarruz ihtiyatta bulunan Rus askerlerini savaşmak istememesi yüzünden başarısız olmuştur. Orduda disiplin kalmamış, idare otoritesini kaybetmiş, köylüler zenginlerin ve soyluların çiftliklerini yağma etmeye başlamışlardır.
Bu karışık durumdan Bolşevikler yararlandılar. Trotskiy liderliğinde yaptıkları hükümet darbesiyle 5 Kasım 1917’de iktidarı ele geçirdiler.
Nikola görevinden alınarak yerine Yudeniç atandı. İhtilalci olmayan Yudeniç bu görevde fazla kalmayarak Haziran 1917’de istifa etti ve yerine General Perjevalski getirildi. Ordudaki iltica ve firarların önü alınamıyordu. Aralık 1917’ye gelindiğinde Kafkas Cephesindeki Rus askerlerinin 200. 000’i firar etmiş, cephede ancak 40. 000 asker kalmıştı.
b) Rus Kafkas Ordusundaki Dağılmanın Sonuçları
Rus Kafkas Ordusu’nda yaşanan bu dağılma neticesinde 16 Aralık 1917’de Erzincan Mütarekesi imzalandı. Bu Mütareke ile Osmanlı Devleti hiçbir kazanç elde edememiş, bilakis tam manasıyla çözülen Rus ordusuna rahatça geri çekilme imkanı verilmişti. Bu durumda Türk birliklerinin daha aktif hareket etmeleri gerekirdi. Ancak Kafkas Cephesinden Filistin ve Irak Cephelerine 5 tümenin kaydırılması, çok çetin geçen 1917 kışının 2. ve 3. Orduları yıpratması, ordu komutanlarını ihtiyatlı davranmak zorunda bırakmıştır. Anlaşılan o ki, Türk tarafı Rus ordusunda yaşanan çözülmenin ve büyük firarların gerçek boyutu hakkında sağlıklı bir istihbarat elde edememişti. Eğer Rus ordusunun içine düştüğü çöküntü yakından takip edilip, enerjik bir hareket tarzı benimsenmiş olsaydı, 1. ve 4. Rus Kolordularının tamamen dağılmasından sonra, yerlerini Ermeniler’in almasına fırsat verilmeyebilirdi.
İhtilalin etkisiyle Rus kuvvetlerinin cepheden çekilmeye başlaması üzerine, 3. Ordu Komutanı Vehip Paşa Ermeniler’in zulüm ve katliamlarını önlemek için, 5 Şubat 1918’den itibaren harekete geçti. Vehip Paşa’nın böyle bir ortamda Kafkas Cephesi Rus Orduları Komutanı Perjevalski’ye 4 Şubat 1918’de mektup göndererek Türk ordusunun bu harekatla Ermeni katliamını durdurmayı amaçladığını, dolayısıyla Rus ordusuna karşı başlatılmış düşmanca bir hareket şeklinde anlaşılmaması gerektiğini belirtmiştir. Gerçekte Vehip Paşa’nın böyle bir açıklama yapmaya ihtiyacı yoktu. Çünkü General Perjevalski’nin emrinde nizami ölçülerde bir ordu bulunmuyordu.