CyberTURK
Bir Tufan Olurum Sustuğun Her Yerde
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 1,967
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Kalbin mühürlendiğini herkes bilemez. İslamı tebliğ eden bir kimse bu ön yargıyla hareket edemez. Bir insan islam dairesinden çıksada, kafirde olsa dünyada yaşadığı müddetçe müslüman olması mümkündür.
“küfür ve isyana müptela olan kalplerin, imanı kabul edemez hale gelmeleri.”
Hidayet konusunda sıkça muhatap olduğumuz bir soru var: “kur’an-ı kerimde bazı kulların kalplerinin mühürlendiğinden söz ediliyor. Bunların hidayete ermeleri imkânsız olduğuna göre dalâlete düşmekten nasıl sorumlu tutulabilirler?”
Çoğu zaman, zihinleri bulandırmak için ve kasıtlı olarak sorulan bu soruya ana hatlarıyla şöyle cevap verebiliriz: Allah resulü(a.s.m.) Buyururlar ki:“her günah ile kalpte bir siyah nokta meydana gelir.”
Şirk ise en büyük günah: “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını (sair günahları) dilediği kimse için bağışlar.” Nisa, 48
Bu hadis-i şeriften ve âyet-i kerimeden anladığımıza göre, kalbi karartan en büyük siyahlık şirk, yani Allah’a ortak koşmak. Bir insan, şirki dava eder ve bu hususta müminlerle mücadeleye girişirse, her geçen gün kalbindeki bu siyahlık daha da koyulaşır ve genişlenir. Git gide bütün kalbi sarar. Artık o insanın iman ve tevhidi kabul etmesi âdeta imkânsız hale gelir. Nur müellifinin ifadesiyle, “salâh ve hayrı kabule liyakati kalmaz.”
İşte sözü edilen âyet-i kerime, Allah resûlüne(a.s.m.) Cephe alan, onunla mücadele eden müşrikler hakkında nâzil olmuş. Ve o müşriklerin kalplerinde şirkin tam hâkimiyet kurması ve tevhide yer kalmaması, “kalp mühürlenmesi” şeklinde ifade edilmiş.
İşte kendilerine hidayet kapısı kapananlar, bu noktaya varan bedbaht gruptur. Yoksa günah işleyen, yahut zulüm eden her kişi için hidayet kapısının kapanması söz konusu değil. Aksi halde, asr-ı saadette, daha önce putlara tapan on binlerce insanın islâm’a girmelerini nasıl izah edeceğiz?!..
Şirke giren her insanın kalbi mühürlenseydi, hiçbir müşrikin müslüman olamaması gerekirdi. Demek ki, kalbi mühürlenenler, tevhide dönmeleri imkânsız hâle gelenlerdir.
Ve onlar, bu çukura kendi iradelerini yanlış kullanarak düşüyorlar.
Çok önemli bir noktaya da kısaca değinmek isteriz: nur külliyatında küfür iki kısımda incelenir: adem-i kabul ve kabul-ü adem. Adem-i kabul, yani “iman hakikatlerini kabul etmeme” hakkında “bir lâkaydlıktır, bir göz kapamaktır ve cahilane bir hükümsüzlüktür,” denilir. Kabul-ü ademde ise küfrü dava etmek ve batıl itikadını ispata çalışmak söz konusudur. Bu ikinci gurup, küfür cephesinde yer alarak iman ehliyle mücadele ederler. İşte kalp mühürlenmesi, büyük çoğunlukla, bu gurup için söz konusudur.
Alaâddin Başar (Prof. Dr.)
“küfür ve isyana müptela olan kalplerin, imanı kabul edemez hale gelmeleri.”
Hidayet konusunda sıkça muhatap olduğumuz bir soru var: “kur’an-ı kerimde bazı kulların kalplerinin mühürlendiğinden söz ediliyor. Bunların hidayete ermeleri imkânsız olduğuna göre dalâlete düşmekten nasıl sorumlu tutulabilirler?”
Çoğu zaman, zihinleri bulandırmak için ve kasıtlı olarak sorulan bu soruya ana hatlarıyla şöyle cevap verebiliriz: Allah resulü(a.s.m.) Buyururlar ki:“her günah ile kalpte bir siyah nokta meydana gelir.”
Şirk ise en büyük günah: “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını (sair günahları) dilediği kimse için bağışlar.” Nisa, 48
Bu hadis-i şeriften ve âyet-i kerimeden anladığımıza göre, kalbi karartan en büyük siyahlık şirk, yani Allah’a ortak koşmak. Bir insan, şirki dava eder ve bu hususta müminlerle mücadeleye girişirse, her geçen gün kalbindeki bu siyahlık daha da koyulaşır ve genişlenir. Git gide bütün kalbi sarar. Artık o insanın iman ve tevhidi kabul etmesi âdeta imkânsız hale gelir. Nur müellifinin ifadesiyle, “salâh ve hayrı kabule liyakati kalmaz.”
İşte sözü edilen âyet-i kerime, Allah resûlüne(a.s.m.) Cephe alan, onunla mücadele eden müşrikler hakkında nâzil olmuş. Ve o müşriklerin kalplerinde şirkin tam hâkimiyet kurması ve tevhide yer kalmaması, “kalp mühürlenmesi” şeklinde ifade edilmiş.
İşte kendilerine hidayet kapısı kapananlar, bu noktaya varan bedbaht gruptur. Yoksa günah işleyen, yahut zulüm eden her kişi için hidayet kapısının kapanması söz konusu değil. Aksi halde, asr-ı saadette, daha önce putlara tapan on binlerce insanın islâm’a girmelerini nasıl izah edeceğiz?!..
Şirke giren her insanın kalbi mühürlenseydi, hiçbir müşrikin müslüman olamaması gerekirdi. Demek ki, kalbi mühürlenenler, tevhide dönmeleri imkânsız hâle gelenlerdir.
Ve onlar, bu çukura kendi iradelerini yanlış kullanarak düşüyorlar.
Çok önemli bir noktaya da kısaca değinmek isteriz: nur külliyatında küfür iki kısımda incelenir: adem-i kabul ve kabul-ü adem. Adem-i kabul, yani “iman hakikatlerini kabul etmeme” hakkında “bir lâkaydlıktır, bir göz kapamaktır ve cahilane bir hükümsüzlüktür,” denilir. Kabul-ü ademde ise küfrü dava etmek ve batıl itikadını ispata çalışmak söz konusudur. Bu ikinci gurup, küfür cephesinde yer alarak iman ehliyle mücadele ederler. İşte kalp mühürlenmesi, büyük çoğunlukla, bu gurup için söz konusudur.
Alaâddin Başar (Prof. Dr.)