
KALP KIRMAK.
O kadar kolaydır ki kalp kırmak, isteyen istediğinin kalbini anında kırabilir. Kalp kırmak için öyle ahım şahım bilgili olmaya gerek yoktur. Yani kalp kırmak için bir takım erdemlere sahip olmaya gerekte yoktur. Her dili dönen kolaylıkla kalp kırabilir. Zor olan kalp kırmadan yaşayabilmek, kalp kırmadan yazışa bilmek ya da konuşabilmektir. İşte bunun için bir takım erdemlere sahip olabilme özellikleri taşımak gerekir.
En başta da GÜZEL AHLAKLI OLABİLMEK ŞARTTIR.
Peygamber efendimiz buyuruyorlar ki: Kıyamet günü, mü''minin mizanında Güzel Ahlaktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allah Teâlâ hazretleri, çirkin düşük söz (ve davranış) sahiplerini buğzeder. (Tirmizi''nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: Güzel Ahlak sahibi, Ahlakı sayesinde, namaz ve oruç sahibinin derecesine ulaşır.)
Yine başka bir hadis de Resulullah (s.a.v) efendimize; Ateşe insanları en çok atan şeyin ne olduğu soruldu: Ağızı ve ferci! buyurdular. En ziyade neyin insanları cennete soktuğundan sordular: Allah''a takva ve Güzel Ahlak! buyurdular.
Bir insan da yok ise ahlak,
Sözlerinde küfür vardır mutlak.
Kötü söz sahibinindir der kâinatın sultanı. O nedenle müminler tartışmadan kendilerini bu hadise istinaden geri tutmaya çalışırlar. Yoksa karşısındakinden korktuğu için değil, Allah (c.c.) ‘ın huzurunda edepsizlik yapma durumuna düşebilme korkusuyla sakındığı içindir. Yoksa her kes gibi, ağzı üç beş kelam eden biri, binlerce küfür dolu kelamlar ile cümleler kurabilir. Ahlaken böyle olmadığı gibi, edebi olarak da asıl olan bu değildir. Asıl olan güzel kelimelerden güzel cümleler kurabilmektir. Şuracıkta bazı kardeşlerimiz yazılar yazıyorlar. Bizlerde doğal olarak beğendiğimize beğendik, beğenmediğimize ise neden beğenmediğimizi ifade eden yorumlar yazıyoruz. Bazıları eyvallah derken, bazıları da karakter sıkıntısı içinde olmasından dolayımıdır nedir daha da bir saldırgan olabiliyorlar. Hatta bazıları ağızlarını dahi bozarak hiçte kendilerine yakışmayacak yollara başvurabiliyorlar maalesef. Ne kadar ayıp, ne kadar yazık doğrusu !..
Peygamberimiz buyuruyor ki: Kim ki bir müminin kalbini kırdı, bilsin ki yetmiş defa Kâbe’yi yıkma günahına girdi. Bu kalp insan kalbiyle alakalı, yani kalbi taşıyanın kim olduğu önemli değil. Yeri gelmişken şu konuya da değinelim. Kalp kırma hususu sadece mümin kalbi ile de sınırlı değildir. İster mümin, ister kâfir olsun fark etmez. Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırmamalıyız. Kalp kırmak, ALLAH ü teâlayı incitmek demektir. Bu böyle biline dostlar. Bizden söylemesi…
Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden de arınması gereklidir. Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.
- Vur usturayı berber efendi, der.
Berber dervişin saçlarını kazımaya baslar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri.
Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:
- Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.
Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz. Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder: ''Kabak aşağı, kabak yukarı.''
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir.
Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, araba gelir ona çarpar. Kabadayı oracığa yığılır, kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.
Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:
- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
- Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!
CUMANIZ MÜBAREK GÜNLERİNİZ HAYIRLI OLSUN ..
alıntı : internetten karışık