Beyaz Kin
Stou
- Katılım
- 10 Nis 2006
- Mesajlar
- 1,757
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
güzel güzel oturuyordum taburede,şimdi olcak iş miydi bu allahüsen? herşeyden aciz bir biçimde birşeylere bakıyorken bu denli beklentinizin dışında bir durumla karşılaşırsanız ne demek istediğimi anlarsınız.
üç masa ötede onbeş dakikadır sucuk ekmek bekleyen bir silüet vardı. gölgesi,sakalları ve kokusu farkedilebiliyordu sadece. en izbe köşede kendini bir şekilde ışıktan muhafaza etmiş,sucuk ekmeğini bekliyordu. samimiyete karşı içimde her zaman birşeyler beslemişimdir,aynı zamanda sucuk ekmek yiyebilme arzusu eşliğindeki bekleyişte bile kendini bu denli izole edebilen bir varlık daimi ilgi odağım olmuştur zaman içinde.
yanına gitmektense mekanın bir şekilde ışığını yükselterek onu kısa mesafeden seçebilmeyi umuyordum. mantıklı olan buydu,çünkü mekan aydınlanmalıydı. "ben içinde bulunduğum bir müessesenin karanlık köşelerinde neler döndüğünü bilmeliyim" diye düşünmüş olacağım o an ki,hemen yetkili mercilere ışığın yükseltilmesi yönünde bir istek yönelttim.
ışık kontol paneli diyebileceğim ama normalde çevirilip açılınan kapanılan bir ışık düğmesini işaret ettiler bana. hemen biraz önce oturduğum taburenin dibinde düğmeyi göstermişlerdi. hiçbirşey demeden mekanın ışığını açtım.
gözlerim beni yanıltıyormuydu yoksa kafam yerinde mi değildi?
sucuk ekmeği bekleyen,müessesenin neşe kaynağı köpek "karbeyaz" imiş. tüylü ve sokak köpeğini andıran bir yapıya sahip olan karbeyaz bile izbe bar ortamında uzun yoldan sonra et ve şarap arzulayan derbeder bir yolcu gibi gözüküyordu. sucuk vererek köpeği şımarttıklarını düşünüyordum. hem sucuk ekmeği köşelerden küçük lokmalar alarak mı yiyecekti bu karbeyaz?
bunları düşündüğüm anda farkettiğim şey beni dehşete düşürmüştü. karbeyaz seri bir hamleyle götünü duvara dayamış patileriyle yarım ekmeği kavramış bir biçimde sucuk ekmeğe kayıyordu. bunlara şaşırırken fazla mimik değiştirmiş olacağım ki insanlar bana bakıyor diye düşünürken meğerse karbeyazı izlediğimdeki tırsmayla karışık tepkimin ışık düğmesini çevirmeyi durdurmayı unutmama neden olduğunu anladım. mekan bissürü insanın sorgulanmayı beklediği koğuş gibi çirkin çirkin ışıldamıştı. malaklığımı atlatıp ışığı yine kısık seviyeye getirdim. insanlar bir-iki saniye daha ilgilerini benim üzerimde tutup ardından işlerine güçlerine döndüler. tabureme oturup karbeyazın sucuk ekmeğe kayışını irdeleyemeden ışık oyunlarını farkeden mekanın müdürü mutfaktan dışarıya çıktı. mutfağın girişinde dışarıya sürekli birşeyler pişiriliyor ve kızartılıyor izlenimi oluşurdu,buharlar ve dumanlar süzülürdü.
kafamda böyle güzel tasviri olan bir yerin içinden beti benzi solmuş hindistanlı bir adam çıktı.
bana doğru yöneldi,taburemin önünde durdu.
"taa mutfaktan mimiklerindeki köpeğim karbeyaz'a karşı oluşan büyük ilgiyi sezdim,ve evet,nasıl girdi sucuk ekmeğe,of dimi?" dedi müdür adam.
takbiri on beş dakikalık,yer yer sadece kafa sallayıp onay vererek götürebildiğim bir muhabbetin sonunda adamın dünyaca ünlü bir köpek eğitmeni olduğunu öğrendim. açıkçası çok yayvan ve uzun anlattığı için muhabbetin ortalarında konudan kopmuştum. konuşmaları sağlıklı takip edememem üzerimdeki sucuk ekmeğe kayan karbeyaz köpeğe karşı duyduğum bütün ilgiyi söndürmüştü.
hesabı ödeyip son paramla taksiye binerek eve geldim. televizyonu açtığımda "ispanya liginde haftanın golleri"ni yakaladım. inanılmaz bi zamanlama dahilinde gelmiştim eve. "beş dakika geç gelsem ispanya liginde haftanın gollerini yakalayamayacaktım,oha,işe bak" diye düşündüm.
sonra bi anda kafamda birşey oluştu.
yaşadığım onca şeyin ispanya liginde haftanın gollerini yakalamamla mistik bir ilgisi olduğunu düşünüyordum.
sonra çoraplarımı çıkarmayı unuttuğumu hatırladım. çoraplarımı çıkarırken "yok yahu" diye düşünüp ispanya ligindeki haftanın gollerine yoğunlaştım. kollektif goller falan,harika lan.
Beyaz Kin
üç masa ötede onbeş dakikadır sucuk ekmek bekleyen bir silüet vardı. gölgesi,sakalları ve kokusu farkedilebiliyordu sadece. en izbe köşede kendini bir şekilde ışıktan muhafaza etmiş,sucuk ekmeğini bekliyordu. samimiyete karşı içimde her zaman birşeyler beslemişimdir,aynı zamanda sucuk ekmek yiyebilme arzusu eşliğindeki bekleyişte bile kendini bu denli izole edebilen bir varlık daimi ilgi odağım olmuştur zaman içinde.
yanına gitmektense mekanın bir şekilde ışığını yükselterek onu kısa mesafeden seçebilmeyi umuyordum. mantıklı olan buydu,çünkü mekan aydınlanmalıydı. "ben içinde bulunduğum bir müessesenin karanlık köşelerinde neler döndüğünü bilmeliyim" diye düşünmüş olacağım o an ki,hemen yetkili mercilere ışığın yükseltilmesi yönünde bir istek yönelttim.
ışık kontol paneli diyebileceğim ama normalde çevirilip açılınan kapanılan bir ışık düğmesini işaret ettiler bana. hemen biraz önce oturduğum taburenin dibinde düğmeyi göstermişlerdi. hiçbirşey demeden mekanın ışığını açtım.
gözlerim beni yanıltıyormuydu yoksa kafam yerinde mi değildi?
sucuk ekmeği bekleyen,müessesenin neşe kaynağı köpek "karbeyaz" imiş. tüylü ve sokak köpeğini andıran bir yapıya sahip olan karbeyaz bile izbe bar ortamında uzun yoldan sonra et ve şarap arzulayan derbeder bir yolcu gibi gözüküyordu. sucuk vererek köpeği şımarttıklarını düşünüyordum. hem sucuk ekmeği köşelerden küçük lokmalar alarak mı yiyecekti bu karbeyaz?
bunları düşündüğüm anda farkettiğim şey beni dehşete düşürmüştü. karbeyaz seri bir hamleyle götünü duvara dayamış patileriyle yarım ekmeği kavramış bir biçimde sucuk ekmeğe kayıyordu. bunlara şaşırırken fazla mimik değiştirmiş olacağım ki insanlar bana bakıyor diye düşünürken meğerse karbeyazı izlediğimdeki tırsmayla karışık tepkimin ışık düğmesini çevirmeyi durdurmayı unutmama neden olduğunu anladım. mekan bissürü insanın sorgulanmayı beklediği koğuş gibi çirkin çirkin ışıldamıştı. malaklığımı atlatıp ışığı yine kısık seviyeye getirdim. insanlar bir-iki saniye daha ilgilerini benim üzerimde tutup ardından işlerine güçlerine döndüler. tabureme oturup karbeyazın sucuk ekmeğe kayışını irdeleyemeden ışık oyunlarını farkeden mekanın müdürü mutfaktan dışarıya çıktı. mutfağın girişinde dışarıya sürekli birşeyler pişiriliyor ve kızartılıyor izlenimi oluşurdu,buharlar ve dumanlar süzülürdü.
kafamda böyle güzel tasviri olan bir yerin içinden beti benzi solmuş hindistanlı bir adam çıktı.
bana doğru yöneldi,taburemin önünde durdu.
"taa mutfaktan mimiklerindeki köpeğim karbeyaz'a karşı oluşan büyük ilgiyi sezdim,ve evet,nasıl girdi sucuk ekmeğe,of dimi?" dedi müdür adam.
takbiri on beş dakikalık,yer yer sadece kafa sallayıp onay vererek götürebildiğim bir muhabbetin sonunda adamın dünyaca ünlü bir köpek eğitmeni olduğunu öğrendim. açıkçası çok yayvan ve uzun anlattığı için muhabbetin ortalarında konudan kopmuştum. konuşmaları sağlıklı takip edememem üzerimdeki sucuk ekmeğe kayan karbeyaz köpeğe karşı duyduğum bütün ilgiyi söndürmüştü.
hesabı ödeyip son paramla taksiye binerek eve geldim. televizyonu açtığımda "ispanya liginde haftanın golleri"ni yakaladım. inanılmaz bi zamanlama dahilinde gelmiştim eve. "beş dakika geç gelsem ispanya liginde haftanın gollerini yakalayamayacaktım,oha,işe bak" diye düşündüm.
sonra bi anda kafamda birşey oluştu.
yaşadığım onca şeyin ispanya liginde haftanın gollerini yakalamamla mistik bir ilgisi olduğunu düşünüyordum.
sonra çoraplarımı çıkarmayı unuttuğumu hatırladım. çoraplarımı çıkarırken "yok yahu" diye düşünüp ispanya ligindeki haftanın gollerine yoğunlaştım. kollektif goller falan,harika lan.
Beyaz Kin