Kemalist Siyasette Çözüm Arayışları

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Örgütlenmek mutlaka önemlidir. Ancak günümüzde varolan örgütleri canlandırmak gerçekten sorunları çözer mi? Ülke gündemi, 2005’den başlayarak bugüne kadar ulusalcı örgütlerin mantar gibi çoğalmasına şahit oldu. Kimileri İttihat ve Terakki’nin gizli istihbarat yapısı olan Teşkilatı Mahsusa’ya öykünerek bayrak ve silah üzerine yemin törenleri düzenledi. Kimileri 2007 seçim sürecinin yaklaşmasıyla birlikte CHP ve MHP’yi iktidar yapmak için miting organizasyonları düzenledi. Kimileri de büyük reklam paraları ödeyerek televizyon ve gazetelere Cumhuriyet’in tehlikede olduğunu ve CHP’ye sahip çıkılması mesajını verdi. Kemalist gençlerin bir kısmı da yıllardır birlikte çalıştıkları arkadaşlarını ve bulundukları yapıları terk ederek kişisel egoları uyarınca kendilerine ait özel örgüt kurma hülyasına daldı. Ancak hemen hepsi hedefsiz ve geleceğe yönelik hiçbir politika oluşturmadan acele biçimde kurulan yapılar olarak toplumu kucaklayamadan kendilerini de tanıtamadan dar çevrelerinde kaldı. Bu gelişmeler olurken aynı zamanda Ergenekon adı verilen operasyonun düğmesine basıldı. Bunu fırsat bilen belirli çevrelerin yayınları, ulusalcı olmanın çete olmakla bir sayıldığı karşı propaganda dönemini başlattı. Ulusalcılık eşittir çetecilik düşüncesini gazete, televizyon ve internette halkın beynine kodlayanların ilgili operasyonun gizliliği nedeniyle açıklanmaması gereken belgeleri ne şekilde elde ettikleri anlaşılmadan yayınlaması çok az kişi tarafından sorgulanır oldu.



Yukarıdaki giriş cümlelerine bakarak herkesin bildiği durumu ve sorunları anlatacağımı düşünmeyin. Amacım Kemalistlerin günümüzdeki örgütlenememek, yalnız kalmak, uygulanan yöntem ve yönetimsel sorunlarının siyasi çıkış yolunu bulamamak açmazına karşı neler yapması gerektiği ile ilgili çözüm üretmeye veya en azından çözüm üretilmesi için tartışma açmayı amaçlamaktadır. Acı da olsa bu yazı dizisinde gerçekleri tartışacağız. Ancak zamanı geldiğinde bilinen ama siyasi kaygılar nedeniyle bir türlü söylenmeyen doğruları biz söyledik diyebileceğiz. Yazı dizisinin şu an okuduğunuz ilk bölümünde sadece genel olarak “bir örgütün yapısı ne olmalıdır?” sorusuna dair kısa görüşlerimizle çerçevelendireceğiz. Daha sonraki yazılarımızda günümüzdeki ulusalcı örgütlerin politikalarına yönelik değerlendirmemizi neler yapılması gerektiğini ve geçmişten bugüne kadar ulusalcı siyasetin neden halktan kopuk olarak algılandığını, bu durumu yıkmak için neler yapılması gerektiğini haddimizce anlatacağız.



Mevcut durum nedir?



Öncelikle ulusalcı tabanın yoğunluklu olarak bulunduğu örgütleri düşünün. Siyasi parti olan CHP ve dernek olan ADD ve bunların ardından gelen diğer küçük parti, dernek ve vakıfları. Konuyu kısa tutmak ve dağıtmamak için bu yazımızda ilgili örgütlerin tarihsel kökenleri ve günümüzdeki yanlış uygulamalarının sonucunda çarpık politikalarıyla ilgili geniş bir açıklama yapmıyorum. Bugün ulusalcı örgütlerin içinde yer alan birçok üyenin şikayetçi olduğu konuları düşünün:



a) örgüt içindeki dikta (parti,dernek padişahlığı) yapısı,

b) demokratik olmayan yerine göre keyfi iç uygulamalar,

c) dedikodular ve fısıltı gazetesi ile örgüt içi güvensizlik sorunu,

d) örgütün belirli gruplar tarafından ele geçirilmesi ve gündeme ilişkin gerçek siyasetin manipule edilmesi,

e) delegelerin tamamen oy deposu olarak görülmeleri,

f) örgütün ülke geleceğine yönelik umut vaat eden hedef politikalarının olmaması.



Bu maddeleri daha da arttırabiliriz. Ancak biliyoruz ki kimse varolduğu örgütten, politikalarından ve halka verilen mesajdan memnun değil. Son seçimlerde alınan oylarda yukarıdaki şikayetlerin haklılığını ve “ulusalcı” siyaset yaptığını iddia eden partinin başarısızlığını ortaya koyduğunu gördük. Bu durumu başarısızlık olarak algılamayan ve seçim gecesi halkı suçlayan (“Bu sıkıntıya rağmen AKP’ye oy verilmesi mantıkla açıklanamaz” Onur Öymen) yöneticilerin açıklamalarını da gördük. O halde 2007 seçimlerden bugüne kadar yapılanlara baktğımızda 2009 yerel seçimlerinde de halka umut verecek iktidara alternatif seçenek sunacak bir politka üretilmediğini görmek zorundayız. CHP’nin son kurultayında ortaya çıkan tablo ise parti içi anti demokratik uygulamaların ne derece acımasızca gerçekleştirildiğinin önemli bir kanıtı olarak karşımızda duruyor.



Ne Yapılmalı?



2008 yılı içinde görülüyor ki varolan yapıyı elinde bulunduranların küçük olsun benim olsun anlayışı ile örgütün yenilenmesine izin vermeyeceği açıktır. Geçmiş örneklere baktığımızda da, yönetime karşı muhalif olanların örgütten kısa sürede ihraç edildikleri görülecektir. O halde koltuk hırsı ile yönetimde kalanlar ile örgüt içi demokratik bir mücadelenin şu aşamada sürdürülmesi sadece iktidarı elinde bulunduranlar tarafından tasfiye süreçlerinin hızla devamını sağlamaktan başka bir işe yaramayacaktır.



Bunun için kesinlikle yeni ve özgün bir kemalist kadro hareketi başlatılmalı. 1938 yılının 10 Kasım’ından bugüne dek atlantik ötesi siyasetin ülkeye egemen olduğu gerçeği öncelikle Kemalistler tarafından belirlenmiş ve bu görüşler yüzlerce makale ve kitapta anlatılmıştır. Ancak ulusalcı siyaseti sürdüren parti ve dernekler bir türlü bu gerçekliği kabullenmemişlerdir. Mustafa Kemal’e ve Kemalist Devrim’e ihanet eden 1940’ların üst yönetim kadrolarını varolan gerçekliğin aksine demokrasi kahramanı ilan etmişlerdir. İşte bu hareketi oluşturanlar öncelikle geçmişte Kemalizm’e ihanet eden ve onu değiştirerek Atlantik ötesinden alınan emirleri Atatürkçülük olarak halka servis eden politik düşünceleri yıkmak için ortaya çıkmalı. Bu yapı bir organizma gibi içindeki çalışanların yaptıklarıyla yaşamalı ve yükselmeli. Kurulan yapının asla yıkılmaması için öncelikli olarak örgüt içi yönetim diktasının oluşması engellenmeli, demokratik eleştiri ve düşünce açıklama özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Kurulan hareketin herhangi bir siyasi partiye, holdinge ve AB(D) siyasetine yaslanma amacı asla olmamalıdır. Bu amaç ile harekete girerek etkinlik kazanmaya çalışanlar elbette olacaktır. Bu duruma karşı önlemler mutlaka alınmalı.



Yapının işleyişinde olası aksaklıklara karşı çözümün kısa sürede üretilmesi ve doğru politikaların uygulanması gereklidir. Kurulacak yapının öncelikli amacı kendini halka doğru, dürüst ve gerçekçi politikalarla anlatmak olmalıdır. Bugün “ulusalcı” örgütlerin sadece dinci-liberal siyaset anlayışına sahip AB(D) egemenliğinde siyasi projeksiyonunu yürüten bir parti karşıtlığına dayalı politikalarının çözüm üretmede kısır kaldığının bilinmesi önemlidir. Aynı hatayı yapmamak için yeni ve uygulanabilir gerçek politikalar geliştirilmelidir. Örgüt içi bağların en alttan üste kadar dinamik olması gerekir.



Bireylerin üzerine düşen görevleri bilinçli ve isteyerek yapması örgüt başarısının üst düzeyde ilerlemesini sağlayacaktır. Üyelerin zorla ve isteksiz yapacağı her çalışma örgütün sağlıklı ilerlemesi önünde ilerleyen süreçte büyük engeller oluşturacak hataları doğurur. Üye-yönetici ilişkisi işveren-işçi ilişkisine dönüştürülmemelidir. Delege sistemi varolan sistemden çok daha farklı bir yapıda belirlenmelidir. Delegelerin oy deposu olarak görüldüğü anlayış tamamen yıkılmalıdır. Delegeler yeni yapının kılcal damarları gibi alttan üste ve üstten alta tüm organizasyonda etkin konuma kavuşturulmalıdır. Üyenin memnuniyeti, beklentisi ve örgüt çalışmalarından aldığı doyum uzun süreçte örgütün sağlam bir alt yapıda ilerlemesine olanak sağlayacaktır. Yönetim kendini eleştirilmez olarak gördüğü sürece önce üye tabanından sonra da halk tabanından uzaklaşacaktır. Bu nedenle sık sık üye tabanı ile örgüt üst yapısının düzenli koordinayon toplantıları ile biraraya gelmesi önemlidir. Merkez ve taşra teşkilat yapısının görev ve sorumlulukları yeniden tanımlanmalı ve ülkenin dört bir yanını saran bir yapıya kavuşturulmalıdır.



Sonuç olarak örgütü kuranların, üye olanların, delegelerin, gençlerin, kadınların önemli bir görevi bulunmaktadır. Ülkenin her kesiminin geleceğine özgüvenle bakabileceği ve sokaktaki vatandaşına umut vereceği, samimi, yalın ve içten çalışma azmine durmaksızın sahip olması gereklidir...

Yusuf Rıza Günaydın
 
Geri
Üst