
2000’lerde “Gladyatör”ün katkısıyla görkemli ve postmodern tarihi-epiklerin sayısı arttı. Bunun ışığında da belki fazlaca proje üretildi. Ancak genelde başarı sağlanamaması, bu eğilimi yavaş yavaş sonlandırdı. “Kartal” da belli ki 2010’da izlediğimiz önbölüm “Robin Hood”un doğal renkler ve el kamerasıyla türe katmak istediği ‘belgesel gerçekliği’ olgusundan beslenmek için yola çıkmış. Buna istinaden evrensel bir iyi-kötü mücadelesi inşa eden film, bunu demode bir kahraman öyküsüyle bütünlemiş. Böylelikle türün en kilit öğesi olan ‘görkemli sahneler’ kesilip atılırken nihai toplam kafası kolu olmayan bir insan vücudundan farksız hale gelmiş.
Filmin fragmanı için tıklayınız...
Tarihi-epiği nasıl bilirsiniz? Alışık olmadığımız bir coğrafyadan seslenen, görkemli savaş-çatışma sahnelerini öne çıkaran, geçmişte geçen, miyadı dolmuş bir kahraman portresi çizen ve gurur-onur mücadelesini perdeye taşıyan dönem filmi olarak. İşte “Kartal” (“The Eagle”, 2010) da bu noktadan başlamış yolculuğuna. Ancak “Gladyatör” (“Gladiator”, 2000) gibi bu alanı postmodernize eden bir renk paletine sahip olduğunu söylemek zor film için. Kevin Macdonald’ın eseri, sanki daha çok “Robin Hood” (2010) örneğini milat olarak görmüş gibi gözüküyor.
Gerçekçi olmak istenince türün kolu kanadı kırılmış
Bu noktada da adeta kolunu kanadını kesip ‘gerçekçi’ kisvesi altında hareket etmiş. Bu durum milattan sonra 140 yılında cereyan eden İskoç-İngiliz-Romalı mücadelesini perdeye taşıyan bir tür denemesi getirmiş karşımıza. Ancak türün hayranlarının son 10 yılda alışık olduğu görkemli sahnelerin varlığından söz etmek zor. Zira Kevin Macdonald, bu yukarıda adını verdiğimiz beş öğeden en izleyici dostu olanı çıkarmış ve “Devlet Oyunları”nda (“State of Play”, 2009) da gördüğümüz ‘el kamerası’ aşkını perdeye en safkan haliyle transfer etmiş.
Böyle olunca da dar açı objektiflerle ve dar-orta ölçekli planlarla çekilmiş savaş sahneleri izlerken kendimizi bir ‘yalancı belgesel’in (mockumentary) orta yerinde hissediyoruz. Yani görkem Ridley Scott’ın “Robin Hood”da yaptığı gibi gerçekçiliğe transfer edilmek istenmiş. Görüntü yönetimi konusunda gri tonlardan yükselen bir başarı gelmiş gelmesine ancak bizim ‘modern tarihi-epik’ adı altında görmek istediğimiz öğeleri yerle bir etmiş bu durum. Zira en kısa tanımıyla karşımızda demode duran bir tür örneği var. “Kartal”, zaman zaman John Cassavetes’in tarihi-epik çektiğini düşünmemize yol açsa da bu görüş bile karton kahraman hikayesi sebebiyle tamamına eremiyor.
‘Malta kartalı’ olmasın?
Bu bağlamda Romalı-Britanyalı mücadelesini küçük bir alana hapsedip kızılderili-kovboy ya da Arap-ABD’li çatışmasıyla alegorik bir bağ kurmasını sağlayan, bunun üzerine de ‘bir yenilmez armada’ ekleyen bir eser izliyoruz. Channing Tatum’un “Benimle Dans Et” (“Step Up”, 2006), “Fighting” (2009), “G.I. Joe: Kobranın Yükselişi” (“G.I. Joe: Rise of the Cobra”, 2009) gibi eserlere malzeme olduğunu bildiğimizden, onun yeni Russell Crowe olma arzusunu buradaki tek boyutluluğa hapsetmesini şaşkınlıkla karşılamıyoruz belki.
Ancak Macdonald’a sorsak muhtemelen kendi “Malta Şahini”ni (“The Maltese Falcon”, 1941) kartala çevirme gibi bir derdi olduğunu söyleyecektir. Zira Huston’ın filmindeki kalıcı ‘macguffin’ (film objesi) kullanımının burada altın kartala dönüştürüldüğü görülebiliyor. Bu da ‘markalaşma’ isteğinin bir göstergesi aslında.
Belli ki korku ve bilimkurguya yakışan şeyler tarihi epiğe uygun değil
Bunun yanında yönetmenin kuşaklar boyu intikam, kıyım ve gurur mücadelesine gerçekçi ton kattığını iddia etmesi de normal bir sonuç olarak karşılanmalı. Fakat süre iki saati bulunca böyle bir dokunuş korku ve bilimkurgudaki denemelerinden çok uzakta kalarak, ‘çekici tarafları yontulmuş bir tür filmi’ servis eder hale geliyor.
Böylece Macdonald’ın eseri, en bakmaya değer tarafları saf dışı bırakılmış tüysüz bir kartal kıvamında çakılıp kalmış. Bu da ne bir vahşet ne de bir seyirlik getirmiş. Geçtiğimiz yıllarda çekilen Neil Marshall imzalı “Son Savaşçı”nın (“Centurion”, 2010) ve Nicolas Winding Refn imzalı “Cennetin Kapısında”nın (“Valhalla Rising”, 2009) benzer zaman dilimlerinden buradakine göre daha postmodern tür örnekleri çıkardıklarını söyleyebiliriz. “Kartal” ise daha ‘modern’ noktasına daha gelememiş.
FİLMİN NOTU: 3.3
Künye:
Kartal (The Eagle)
Yönetmen: Kevin Macdonald
Oyuncular: Channing Tatum, Jamie Bell, Donald Sutherland, Dennis O’Hare, Mark Strong, Douglas Henshall
Süre: 114 dk.
Yapım Yılı: 2011