Malezya'dan sahneler

Ŧ ℓ ε ŧ ¢ ħ

ےσℓđ
Katılım
3 Eki 2005
Mesajlar
13,708
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
37
Malezya’dan sahneler

1b.jpg


YAZI işlerinde, bugünden itibaren ilgiyle okuyacağınızı zannettiğimiz "Türkiye Malezya olur mu?" konulu röportajlarla ilgili fotoğrafları tartışırken 1989 yılında gördüklerimiz geldi aklımıza...

Meğer o tarihte çekilen fotoğraflardan daha iyisi, Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in gezisiyle ilgili 21 Şubat 1989 tarihli yazımızda yer almış. Şöyle demişiz:

"Malezya (...) nüfusunun yüzde 60 kadarı Müslüman (...) olmasına rağmen aşırı İslamcılar kadınları çarşaf altına sokmayı başaramamışlar. Sadece arada sırada bizdeki ’sıkma baş’lara benzeyen birkaç kadına rastlıyorsunuz. O kadar... Daha da ilginci, bir ’Müslüman ülkesi’ olmasına rağmen Malezya’da Arap harfleri ile yazılmış hemen hiçbir şeye rastlayamıyorsunuz."

Ezgi Başaran’ın yazdığı, Sebati Karakurt’un fotoğrafladığı röportajdan anlıyorsunuz ki artık "Arap alfabesi" ile yazılmamış tabela bulmak nerdeyse imkánsızmış.

Demek o Malezya’nın yerinde yeller esiyor.

Ezgi Başaran oradaki yobazların"din ve vicdan özgürlüğü" adına Müslüman bireylere yaptıkları baskıya karşı direnen Malezyalı Müslüman iki avukatla konuşmuş. Malik İmtiaz ve Haris bin Muhammed isimli avukatlardan biri şunları söylemiş:

"Üç yıl önce İstanbul’da, bazı entelektüellere ’Türkiye İslamlaşıyor’ dedim. Bana ’Mümkün değil, Türkiye’nin supapları var’ dediler. 22 Temmuz seçimleri beni haklı çıkardı. Bundan 10 yıl önce, Malezya’da geldiğimiz noktayı ben de hayal bile edemezdim. Ve böyle giderse, sivil toplum kendine gelip frene basmazsa, 5-10 yıl içinde Malezya İran, Türkiye de Malezya olacak."

Hadi diyelim ki Ezgi Başaran bu röportajı "tarafsız" bir anlayışla yapmadı. Gitti "Türkiye bir süre sonra Malezya’ya döner" diyecek adamlar aradı. Bu beyan da onun sonucu...

Peki ama bugünkü iktidarın destekçisi Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ayşe Böhürler de mi o niyetle kaleme sarıldı?

Ayşe Böhürler’in eski Başbakan Muhammed Mahathir’in kızı Marina Mahathir’le yaptığı mülakat dünkü Yeni Şafak’ta yayımlanmaya başladı.

Bakın tüm tartışmalarımızın özünü oluşturan "din ve dini değerleri politikaya alet etme" eylemi ne sonuç veriyormuş? Marina Mahathir’den dinleyin:

"İslami bir parti olan bir muhalefet partimiz var ve şu anda bir eyaleti onlar yönetiyor. Bu parti bazen hükümetten daha Müslüman olduğu oyununu oynar. Hükümet kendisinin de İslami olduğunu ispatlamaya çalışarak tepki gösterir. Dolayısıyla biz iki ateş arasında kalırız."

İki ateş arasında kalmalarıyla bitseydi mesele yoktu... Marina, kadınların din baskısı altında nasıl ezildiklerini de anlatıyor.

İktidara gelmek veya orada kalmak kaygısıyla "dini duyguları" bir kere siyaset pazarına sürülünce varılacak yer -kaç defa yazdık ama bazı kafalara girmiyor o nedenle tekrar edelim- Malezya’nın şimdi bulunduğu yerdir.

Sonrasını da zaten Malezyalı avukat gayet iyi özetlemiş.

Malezya’daki Arap alfabesi modasının asıl amacını görüyor musunuz?

Oktay EKŞİ-Hürriyet
 
Evet,dini bir kez siyasete soktun mu?Mutlaka arkası gelir.Ondan sonra en kara diyen yobaz kazanır,ak diyen dindara karşı...
 
Şimdi de sıra ülkemizde. Birşeyler yapılmalı ve Akp Hükümetinden bir şekilde kurtulmalı.
 
YaklaŞik 25 Mİlyonu Temİzlemek Lazim.pek Kolay Gİbİ GÖrÜnmÜyor DeĞİl Mİ?
Mevlana'nin Dİken Batan EŞek Hİkayesİnİ Anlatmaya Gerek OlmadiĞini DÜŞÜnÜyorum.medyanin Bİr Tarafina Batan Dİkenİ Çikarmak İstemesİ Bu GÜn Malezya'yi,yarin BaŞka Ülkelerİ Örnek GÖsterİr.korktuklari Tel Şey Dİn Ülkesİ DeĞİl Ülkede Dİnİne BaĞli İnsanlarin Artmasidir.ÇÜnkİ BÖyle İnsanlar ArttikÇa;
Plajlardakİ Kadin GÖrÜntÜlerİ,kaynana Semra'lar,paparazzİ Programlari Seyredİlmeyecek Ve Rantlari DÜŞecektİr.
Demek Kİ Bunlarin Dİnİ İmani Para OlduĞuna GÖre BaŞimizi Ya Dolar A Yada Avro Ya DÖneceĞİz Kİ Mutlu Olsunlar.
Ama;
Çok Beklersİnİz!!!!
 
YaklaŞik 25 Mİlyonu Temİzlemek Lazim.pek Kolay Gİbİ GÖrÜnmÜyor DeĞİl Mİ?
Mevlana'nin Dİken Batan EŞek Hİkayesİnİ Anlatmaya Gerek OlmadiĞini DÜŞÜnÜyorum.medyanin Bİr Tarafina Batan Dİkenİ Çikarmak İstemesİ Bu GÜn Malezya'yi,yarin BaŞka Ülkelerİ Örnek GÖsterİr.korktuklari Tel Şey Dİn Ülkesİ DeĞİl Ülkede Dİnİne BaĞli İnsanlarin Artmasidir.ÇÜnkİ BÖyle İnsanlar ArttikÇa;
Plajlardakİ Kadin GÖrÜntÜlerİ,kaynana Semra'lar,paparazzİ Programlari Seyredİlmeyecek Ve Rantlari DÜŞecektİr.
Demek Kİ Bunlarin Dİnİ İmani Para OlduĞuna GÖre BaŞimizi Ya Dolar A Yada Avro Ya DÖneceĞİz Kİ Mutlu Olsunlar.
Ama;
Çok Beklersİnİz!!!!

ben tayyipin gözünde dolar işaretleri görmeye başladım bile. ülkeyi dolara değişir hele avro olursa deme keyfine. sat sat sat
 
Yılmaz ÖZDİL
[email protected]

Euro haritası...


MADENİ Euro’lardaki haritadan Türkiye’yi silmişler... Kıbrıs’ı 400 kilometre batıya kaydırıp, haritaya sokmuşlar.

Aslında şaşmamak lazım...

Batı’nın burnunun dibindeki ülkemizi, illa 10 bin kilometre Doğu’ya kaydırmaya çalışırsan, olacağı bu.

Madeni Euro dediğin, gazoz kapağı kadar bi şey... Ne kadar sıkıştırırsan sıkıştır, sığmaz Malezya!

*

Ama madem haritalara karşı bu kadar hassasız, soralım o halde...

Káğıt Euro’lardaki haritada var mıyız?

Varız.

Ne kadar varız?

Amerikalı subayın, NATO toplantısında gösterdiği "Kürdistan haritası"nda ne kadar varsak, o kadar varız.

Yani?

Yarısı... Batımız var, doğumuz yok!

*

Madeni Euro’daki haritaya gösterilen hassasiyet, káğıt Euro’daki haritaya neden gösterilmiyor?

*

Ya da şöyle soralım...

Bizde haritalı para var mı?

Var...

Mesela, 10 lirada ne haritası var?

Piri Reis’in haritası.

Nereleri gösteriyor?

Amerikaları... Evet, Amerikaları.

O harita, Atlas Okyanusu’nun haritası... Güney Amerika’nın doğu kıyıları ile Avrupa ve Afrika’nın batı kıyılarını gösteriyor.

Nereyi göstermiyor?

Türkiye’yi!

*

Ya 20 liradaki harita?

Kuzey Kutbu’nu... Grönland falan!

Kanada var, Küba var, Fas var. Bütününe baktığında, gene Atlas Okyanusu haritası... Takmışız, Atlas Okyanusu’na!

Peki, Türkiye yok mu?

Var.

Ama iyi bakmazsan göremezsin...

Atatürk’ün kulağının arkasında çünkü!

*

YTL’ye "AB’ye girdik" palavraları eşliğinde geçtik... Madeni veya káğıt YTL’lerin herhangi birinde "Türkiye’yi AB’de gösteren" bir harita var mı?

Yok.

E niye kızıyoruz ki adamlara?

*

Bakın, laf madeni Euro’dan açılmışken, anlatmazsak olmaz...

YTL’ye geçtik, madeni 1 YTL çıkardık.

AB de, mecburen YTL’ye geçti!

Avrupa’daki tüm sigara, meşrubat makineleri bir anda YTL ile doldu.

Niye?

Çünkü, 1 YTL ile 2 Euro, aynı ebatta...

Ahalimiz, makinelere 2 Euro yerine 1 YTL atarak, şakır şakır alışveriş yaptı.

Netice?

Onbinlerce makinenin 2 Euro kanalını kapatmak zorunda kaldılar. Bu işin, sadece Avusturya’ya maliyeti, 5 milyon Euro!

*

Bu kafayla haritaya giremeyiz.

Bu faizle, bu borçla, bu işsizle...

İmkánsız.

Malezya’ya benzeyerek, asla.

*

Eh... Bugünlük de, haritalı maritalı bir yazı oldu, iyisi mi coğrafyayla bitirelim...

Alın çocuğunuzun dünya atlasını, açın.

ABD bayrağı ile Malezya bayrağını yan yana koyun, bizi neye benzetmeye çalıştıklarını görün! Cümleten kolay gelsin.
Harikasın be Yılmaz Özdil,bir şey bundan güzel anlatılmaz.Özellikle gerçek okur-yazar oranının çok düşük oldugu ülkemizde,Tebrikler.
 
bizim çavuş hala yalar ab nin yollarını . o yaladıkça şakşakçılar arkasından koşar.
 
Türkiye'nin muhafazakarlaştığı bir gerçek. ama bu oran daha artar mı azalırmı tam net değil. Malezya'daki süreç 15-20 yıllık. Türkiyede de buna benzer bir süreç işledi. ama şu an için böyle bir tehlike söz konusu değil. Çünki türkiye'de bazı subaplar mevcut. Bu subaplarda kaybedilirse o zaman Türkiye Malezya olabilir..
 
siz akıllanmayın verin oyları bizde fas , malezya ,iran vb. ülkeler gibi olalım sonra zırlayıp duralım dimi ne güzel olur ama!
 
Oktay EKŞİ
[email protected]

Gözlemler


ANAYASA ile başladık, biliyorsunuz Malezya’da karar kıldık. Bu arada kafa karıştıracak ne kadar beyan, yazı, iddia, röportaj varsa hemen hepsini okuduk. Ve sonunda; Malezya’yı gidip gören, orada yaşamın hiç de kötü olmadığını söyleyen, kadınların mutlu ve başarılı yaşam hikáyelerini anlatanlar da dahil, yazılmışlardan bir seçme yapalım dedik.

Buyurun, Türkiye bir gün Malezya’laşır mıymış, Malezya’laşırsa ne olur, siz karar verin.

"Üç yıl önce İstanbul’da bazı entelektüellere, "Türkiye İslamlaşıyor" dedim. Bana ’Bu mümkün değil, Türkiye’nin subapları var’ dediler. 22 Temmuz sonuçları beni haklı çıkardı. Böyle giderse 5-10 yıl sonra Malezya İran, Türkiye de Malezya olacak." (25 Eylül 2007 Hürriyet, Ezgi Başaran)

"Şehrin diğer ucundaki Malay İslam Üniversitesi’ni ziyaret ettiğimizde, elimdeki pet şişesini saklamam öğütleniyor. Ramazanda oruç tutmadığımı ima eden bütün ipuçlarını yok ediyorum ki, rahat dolaşabileyim." (24 Eylül 2007 Hürriyet, Ezgi Başaran)

"İki ülke arasında bu kadar çok fark olmasına rağmen Malezya’yı mutlaka izlememizi gerektiren şey, İslami hareketin tıpkı Türkiye’dekine benzeyen ’tırmanış’ biçimi. Bu tırmanış (...) ’sıkılmış bir macuna’ benziyor, yani geri dönüşü yok." (25 Eylül 2007 Milliyet, Ece Temelkuran)

"(Malay’ların gittiği ilkokulda, Ramazan boyunca yemek aralarını kaldırdıklarını ve kantini kapattıklarını söyleyen ilkokulun müdür yardımcısı kadın yanıt veriyor.)

"- Evet, yemek yemiyor çocuklar. Sabah 07.00’den öğlen 13.00’e kadar.

- Ama bu kadar mecburiyet?

- Hiçbir şey mecburi değil" diyor." (25 Eylül 2009 Milliyet, Ece Temelkuran)

"Malezya, her şeyin konuşulabildiği ama herkesin özgürce konuşamadığı bir ülke." (24 Eylül 2007, Yeni Şafak, Ayşe Böhürler)

"Dininizi iyi bir şey olarak düşünmek istiyorsunuz ama dinin koruyucuları olduklarını iddia eden insanlar çok kötü şeyler yapıyorlar." (24 Eylül 2007 Yeni Şafak, Ayşe Böhürler)

"Bize komşu olan Selangor eyaletinde (...) ’Eğer ikinci bir eş almak istiyorsan, birinci eşinin imzalı iznini almak zorundasın’ diyen bir kanun vardı. (...) Bunu kolaylaştırmanın bir şekilde yolunu buldular." (24 Eylül 2007 Yeni Şafak, Ayşe Böhürler)

"Ülkede sinema başta olmak üzere Batılı yaşam tarzını yansıtan pek çok etkinlik var. Ama bunların hepsine herkes gidemiyor. Pek çok etkinlik Müslümanlara yasak." (29 Eylül 2007 Milliyet, Ece Temelkuran)

"Uyuyorduk, diyor (Kadına Yardım Örgütü’nün kurucusu) Ivy. (...) Güzellik yarışmasını protesto ettiklerinde, kadınların elini sıkmamaya başladıklarında, devlet dairelerine kapalı giysilerle gelmemizi söylediklerinde, hatta haklı buluyorduk bir yanıyla. Doğru, devlet dairesine ’düzgün’ kıyafetle gidilmeliydi. Ama sonra o düzgün yani kapalı kıyafetleri zorunlu hale getirdiler. Bu yavaş yavaş oldu. (...)

Biz tamam, eğer İslam devleti istiyorsanız, gelin anayasayı değiştirelim o zaman, dediğimizde asla kabul etmiyorlar. Çünkü tepki çeker ve reddedilir, biliyorlar. O yüzden çok yavaş ve yumuşak yaptılar başlangıçta. Ama şimdi gücü ele geçirdikleri için o kadar yumuşak değiller." (29 Eylül 2007 Milliyet, Ece Temelkuran)

Yılmaz ÖZDİL
[email protected]

Beraber yürüdük biz uzay yollarında... Beraber ıslandık meteor yağmurlarında...


AJANSLAR önceki gün flaş flaş flaş geçti...

"İzmir Fuarı’na meteor düştü!"

*

Haber aynen şöyle:

"Sergi salonu binasının çatısında, geceyarısı alevler yükseldi. Basmane Meydanı’nda müşteri bekleyen taksiciler, meteor düştüğünü öne sürdüler. Fuar Müdürü, yangının çıkış sebebini bulamadıklarını, meteor iddialarını bilim adamları ile görüşeceklerini açıkladı."

*

- Alloo...

- Buyrun?

- Abla, Fuar’a meteor düştü.

- Hadi be!

- Ekmek çarpsın, gördüm.

- Kimsiniz?

- İsmet... Basmane taksiden.

*

Zannedersin, uzay mekiği astronotudur, Cape Canavarel’dan arıyor İsmet!

*

Bi haller oldu bize...

Kimi "meteor düştü, gördüm" diye arıyor.

Kimi "UFO gördüm" diye.

*

Denizli’de UFO görüldü.

Malatya’da UFO görüldü.

Antalya’da UFO görüldü.

Hem de 7 tane birden...

Filo.

*

Son 3-4 yıl içinde, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Denizli’de, Konya’da, Malatya’da, Muğla’da, Rize’de, Çanakkale’de, Adıyaman’da, Afyon’da, Antalya’da UFO görüldü.

UFO gören ilçelerimiz de var...

Ödemiş’te UFO görüldü.

Polatlı’da UFOgörüldü.

Silivri’de UFO görüldü.

Hatta, Adana’daki UFO’yu bizzat Vali Yardımcısı gördü...

"Portakala benziyordu" demişti, hiç unutmam...

"Portakalın içinde sanki antenler uzanıyordu, turuncu turuncu ışıklar saçıyordu."

Altın Portakal’ı biliyorum.

Yafa’yı da.

Washington’u da.

Ama Adana UFO Portakalı’nı, ilk o zaman duymuştum.

*

Lokal UFO görenler de var...

Kapadokya’da UFO görüldü.

Adalar’da UFO görüldü.

Anıtkabir’de UFO görüldü.

Laik UFO.

*

Bi haller oldu bize...

Mesela, Amerikalı söyleyinceye kadar memleket atmosferinin Malezya’ya döndüğünü kimse görmüyor.

UFO’yu gören görene.

Dünyanın en pahalı benzinini ödüyor, haberi yok... Meteor düşse, ilk onun haberi oluyor!

Mutfağı yanıyor, mutfağı...

Aklı uzayda.

"Garibanız" falan diyenler, gemilerden filo kurdu, umurunda değil... UFOcuk filosunu kameraya almaya çalışıyor.

Ne banka bıraktılar, ne fabrika, ne telefon bıraktılar, ne liman...

Hálá, "acaba uzaylılar bizi işgale mi geliyor?" diye endişeleniyor!

*

Ha, unutmadan...

*

O yangın çıkan binanın hemen yanında, adeta Marquez romanlarından fırlamış gibi duran "tenekeli mahalle" var.

Oralarda büyüdüm.

Gidin sorun, muhtemelen veledin biri havai fişek benzeri bir şey atmıştır... Delirtmeyin insanı.
 
***** bugünlerde, “ülkeyi Malezyaya benzetmek istiyorlar” para noyası ile hop oturup hop kalkıyorlar. Benzemekten isteri krizleri geçirilen Malezya neymiş?, Nasıl bir ülkeymiş? Biz daha üç yıl önce bir fuar vesilesi ile yakından tanımak ihtiyacı duymuştuk. Bu merak sonunda Malezya ile ilgili elde ettiğimiz bilgileri sitemizde 25.10.2004 tarihinde yayına soktuğumuz yazı ile ziyaretçilerimizin dikkatine sunmuştuk.

Lütfen bu yazıyı teberrüken tekrar okuyunuz ve benzetilmekten, bizim beyaz vatandaşların ödlerini patlatan Malezya neymiş bir defa daha tefekkür ediniz. Yazımızın sonunda Türkiye ile ilgili yaptığımız teşhis de ne kadar doğruymuş, bugünlerde daha iyi anlyabiliyoruz

Geçtiğimiz ay 16-19 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen MÜSİAD’ın İstanbuldaki muhteşem fuarında,açtıkları stand sebebi ile daha yakından tanıdığım “Islamic Dakwah Foundation Malaysia” ile ilgili bilgileri siz ziyaretçilerimizin ve üyelerimizin dikkatine sunmak istiyorum.

Önce Malezya hakkında kısa bir hatırlatma yapayım:

Malezya,Asyanın güney doğu ucunda Malaya yarım adası ile Borneo adasının bir kısmı üzerinde kurulmuş bir uzak doğu ülkesidir. Nüfusu 25 milyon cıvarındadır.Etnik yapısı ise,%55’i Müslüman,%17’si Budist,%12’si Konfüçyuz,%7’si Hindu,%6’sı hristiyandır.



Krallık yönetiminde çok partili demokrasi ve federatif bir yönetim yapısına sahiptir. Ekonomik durumuna gelince;yıllık ihracatı 90 milyar ABD Doları, ithalatı ise 70 milyar ABD Doları olan güçlü bir ekonomik yapıya sahiptir.
Her yıl tekrar etmeyi düşündüğü,Malezya uluslar arası Helal Fuarı kısaca ’MIHAS2004’ 12-16 Ağustos tarihlerinde başkent Kuala Lampur’ da gerçekleştirilmiş.İslam Bankacılığından, sigortacılığına; Helal Gıda ve diğer ürünlerden, katkı maddelerine; helal işleme metodlarından, ticaretine kadar,islamî prensipler içerisinde yapılabilecek çalışmalar fuar boyunca tartışılmış.

%55’ lik Müslüman nüfusa sahip olmasına karşılık, hükümetinden, tüccarına; üreticisinden,tüketicisine kadar şuurlu ve organize olmuş bir toplum örneği veren Malezya gerçekten gözlerimizi kamaştırıyor.

Sivil Toplum Kuruluşları güçlendirilmiş.Helal Sertifika müessesi göstermelik değil, uluslar arası kabul görüyor.Bu disiplinli çalışmalarının karşılığını da bol bol görmeye başlamış.Helal Sertifikalı mal ticareti büyük boyutlara ulaşmış.

Fuarda konuşma yapmış Malezya Başbakanının bu konuşmasından kısa bir bölümünü aktarmak istiyorum.

“Malezya, daima ümmet hayatının kalitesini yükseltmek için dengeli bir yaklaşımı savunmuştur. Biz, İslamî prensipleri korumaya ve manevî gelişmeye çok büyük önem veriyoruz. 1,5 milyar nüfusa yaklaşmış bir ümmet olarak, Müslümanların sahip olduğu imkânlar, uluslar arası iş arenasında başarılı olmasını zorunlu kılmaktadır.”

Yapılan hesaplara göre, Helal Sertifikalı ürünlerin dünya genelindeki yıllık toplam hacmı 200 milyar ABD doları cıvarındadır. Bu, dünya yıllık ticaret hamcının %5’ ne tekabul etmektedir. 25 milyonluk Malezya, bu potansiyelden payını yükseltmenin hesabını yapıyor. Küçük devlet ama büyük düşünüyor. Tebrik etmek lazım.

Türkiye, neden bu potansiyelden faydalanmasın. Faydalanamaz, çünkü hancı sarhoş, yolcu sarhoş kabilinden; üreticisi bilinçsiz, tüketicisi bilinçsiz, yetkilileri bilinçsiz. Hatta bazıları var ki ‘bu asırda helal, haram gıda mı olurmuş ‘ gibi safsataların içerisinde şaşkın. Bazı etkili güçler de İrtica fobisi(aslında İslam fobisi) peşinde ülkeyi kaosta tutmaya çalışıyor.

Ama 1,5 milyarlık İslam Ümmetinin içerisinde 70 milyonluk nüfusu ile Türkiye de bulunmaktadır.Tarihî, coğrafî, siyasî ve islamî yoğunluğu itibari ile de Lider Ülke olabilecek durumdadır.

Bu gün ,Türkiye’nin ekonomik yapısı ise hiç de iç açıcı görüntü vermiyor. İhracatı 50 milyar ABD dolarına karşı, ithalatı 70 milyar ABD doları.Malezya’nın dış ticaret fazlasına karşılık 20 milyar dolar açık veriyor.

Helal Gıda Sektörünü canlandırmakla Türkiye’ye yeni bir ekonomik güç kazandırılabilir. Böyle bir etkinlik, halkın bilinçlenmesine, yaptığı alışverişlerde daha seçici olmasına vesile olacağı için, dışarıdan döviz ödeyerek getirtilen, helal garantisi olmayan gıda ve katkı maddelerinin pek çoğunun ithali durdurulmuş olacak ve az da olsa ithalat hacmı azalmış olacaktır. Dış ülkelerdeki Müslümanların Helal sertifikalı ürün talepleri ise Türkiye’den daha güçlü bir şekilde sağlanabileceği için, ihracat hacmında da artış söz konusu olacaktır.

Ancak bu tablonun sağlanabilmesi için bazı alt yapı çalışmalarına ihtiyaç vardır.

Devlet laik sistem içerisinde olduğu için Helal Sertifikası uygulaması yapamaz. Ancak, gerekli şartları sağlamış bir sivil toplum kuruluşuna bu yetki verilmelidir.

Üretici ve tüketicilerin bilinçlenmesi ve çalışmalarını tanıtabilmeleri için, fuar, sempozyum, kampanya ve benzeri demokratik insiyatifler yapabilmeleri sağlanmalıdır.

Halen ithalatta, ithalatçı firmaların getirdiği Helal Sertifikaları ciddi olarak incelenmeli, uyduruk sertifikalarla mal girişi engellenmelidir.

MÜSİAD ve ASKON gibi toplumun güven duyduğu kuruluşlar,fuar,sempozyum, kampanya ve benzeri etkinliklerle ekonomik olarak önem taşıdığına inandığımız bu potansiyel gücün hayata geçirilmesine ön ayak olmalıdırlar.

Yakın bir gelecekte Türkiye için ülkümüz ve hedefimiz;

“WINDOW TO THE GLOBAL HALAL NETWORK” olmalıdır


Alıntıdır ve Malezya gerçeğini göstermek için yazılmıştır
 
Yazını birinci paragrafındaki,ülkemizdeki durumu Malezya'ya benzetenleri,Vatan haini ve Millet düşmanı gösteren zihniyeti kınıyorum.İkinci pargraftaki Ülkemiz vatandaşlarını,daha öncede yaptıgınız gibi "Beyaz vatandaşlar"denilerek,daha öncede bu forumda yapılan Beyaz-Laik,Yeşil-Müslüman ayrımının yapılmasının devamı olan,bu ülkmiz vatandaşlarını bölme amaçlı zihniyet ve yazılar asıl Vatan hainligi yapanlardır ve Ülkemizi Malezya'ya benzetenleride,öyle olmadıgını söylediginiz bir yazıyla bile haklı çıkartacak kadar çarpıp kafalara sahipsiniz.
Yazının içerigine gelince,Helal gıda savunulmaktadır.Normaldir buna kimse hiç bir şey diyemez ama ihale almak istiyen iş adamı ve grup misali,bu işi Müsiad,Askon gibi kuruluşları güvenli göstermeye çalışıp,onlara havale etmeye çalışmak,yazıyı yazanların,ticaret- zihniyet ortaklıgını ortaya koymaktadır.Helal gıda yapmak isteyen kimde,kim buna karşı çıkmaktadır?Müsiad ve Askon için genel bir güvenilirlik beratını kim verme yetkisine sahiptir?Çarpık zihniyetten,Çarpık ticaretin dogması dogaldır.
Şu yazıya bakın,"Türkiye, neden bu potansiyelden faydalanmasın. Faydalanamaz, çünkü hancı sarhoş, yolcu sarhoş kabilinden; üreticisi bilinçsiz, tüketicisi bilinçsiz, yetkilileri bilinçsiz. Hatta bazıları var ki ‘bu asırda helal, haram gıda mı olurmuş ‘ gibi safsataların içerisinde şaşkın. Bazı etkili güçler de İrtica fobisi(aslında İslam fobisi) peşinde ülkeyi kaosta tutmaya çalışıyor." deniliyor ki,hancı sarhoş,yolcu sarhoş,üretici bilinçsiz,tüketici bilinçsiz,yetkililer bilinçsiz,denmiş olabilir itiraz etmiyorum ama %46,6 bilinçsiz desin biri başına gelmedik kalmaz.Yanlış mıyım?
Tebrik ederim,Sloganınızıda ingilizce yapmışsınız.Herhalde sloganı Türkçe bilmiyenler anlamasın diye İngilizce yapılmış.Pardon ben biraz muhafazarım galiba, zihniyetinizi anlayamıyorum siz global,evrensel daha dogrusu küresel oldugunuz için degil mi?
 
Helal gıdaya irtica diyenler oldu bu memlekette neyse bahsimiz bu değil şimdi

Malezyanın ne olduğunu göstermeye çalıştık ve alıntı yazı olduğu için bu yazının müdafaası bana düşmez

Yani alıntı yaptıgınızın zihniyetin eserinin, olacaksa sevabına sahip çıkacaksın,günahına çıkmayacaksın gibi bir şey oluyor bu.
 
Kod:
'' Ve böyle giderse, sivil toplum kendine gelip frene basmazsa, 5-10 yıl içinde Malezya İran, Türkiye de Malezya olacak."

Daha fazla bişey söylemeye gerek yok ama toplumsal bilinci korumamız qerekiyor iktidarda kim olursa olsun bu bilinci yitirmemek lazım..
 
Bu kadar korkutma istegi ile hakimiyet
kurma amaciyla beraber yakinda Birlesmis Milletlere donecegiz. Malezyalilar bile
dalga gecmeye basladi bizle :)
 
dün İrandı baktıLar İran oLmuyoruz şeriat hesabı oLamıyoruz daha doğrusu
şimdi maLezya diyorLar ıLımLı isLam diyorLar :)
buda yemeyince bakaLım hangi üLkeyLe bir gösteriLcez
uganda?
 
TÜRKİYE ÜZERİNDEN UÇAN 3 BÜYÜK YALAN!...
1. ERDOĞAN'DAN, 2. DİYANET'TEN!... 3. İSE ŞERİF MARDİN'DEN GELDİ!...
Eğer dikkatlice okursansız, bir daha kandırılmazsınız...

1- YAHUDİLERİN OYU AKP'YE DEĞİL, CHP'YE GİTTİ!...

ERDOĞAN, ABD gezisi sırasında New York'ta bulunan Musevi cemaatine şirin görünmek için, "İstanbul Hahambaşı oyuna bana verdi" dedi. Birincisi İstanbul Hahambaşılığı diye bir makam yok. Makamın adı Türkiye Hahambaşı-lığı'dır. İkincisi, 22 Temmuz 2007 günü Kudüs CHA'nın verdiği bilgiye göre "Türkiye'de yaşayan 20 bin Yahudinin oyu" CHP'ye gitmiş!... Nedeni ise İstanbul'da yaşayan bir Yahudi'nin ifadesine göre, "AK Parti gerçek yüzünü göstermiyor ve Türkiye'yi bir İslam ülkesi" yapacak!... CHA'nın verdiği haberin devamında ise "...Türk Yahudiliği konusunda uzman tarihçi Rifat Bali de ülkedeki Yahudilerin en büyük endişesinin, ‘İslamileşme' olduğunu söylüyor. Bali, ‘Yahudi toplumu azınlık olmaktan ziyade İslamileşme sorunuyla ilgili. Çünkü İslamileşme, anti-semitizm ile eş değer görülüyor' diyor. Ve böylelikle ERDOĞAN'nın şirin gözükmek adına söylediği sözlerin doğru olmadığı ortaya çıkıyordu...

2- DİYANET DOĞRU SÖYLEMİYOR, İDRAR DÜNYANIN EN STERİL SIVISIDIR!...

AKP Genel Merkezi'nin komşu olan "Laila" isimi "Şahhane" olunca ikinci değişikliği bardaklarda yapılmış. Çünkü, Laila'nın bardaklarında içilen içki haram olduğundan dolayı, yeni ismi "Şahhane" olan eğlence mekanı daha önce içki içilen bardakları çöpe atmış. Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığı da uygulamaya destek vererek, "İdrarla içki arasında fark yok" demiş. Akşam gazetesi muhabirinin diyanetin fetva hattına sorduğu, "-daha önce içki içilmiş bir bardakla temizlendikten sonra su içmek günah mı?" Sorusuna diyanet, "...aslında idrarla içki arasında bir fark yoktur. İkisi de pistir, haramdır..." Burada diyanetin içki konusunda söylediklerine bir yorum getirmeyeceğim ama araştırdığım için söylüyorum, "idrar pis değil en steril sıvıdır..." Aslında, Diyanet İşleri Başkanlığının dikkat etmesi gereken, Coca-Cola'nın en büyük yöneticisi olan Muhtar KENT'in ABD'de ERDOĞAN'nın onuruna verdiği üstelik iftar yemeğinde, masasının üzerinde şişesi ile birlikte konulan Coca-Cola'lardır. Diyanet İşleri Başkanlığı, sterili bir sıvı olan idrarı değil de Coca-Cola'yı araştırırsa; komşuluk ilişkisinden dolayı adını değiştiren "Şahhane" nin kola bardağında, ERDOĞAN'nın ise "Cola şişeli ve bardaklı iftar yemeğinde" nasıl bir günah içinde olduğunu öğrenir. Yine ERDOĞAN, nasıl bir çelişki içindedir ki, Milli Eğitim Bakanlığının kapalı bir ifade ile yasakladığı Cola'nın kanatları altında iftar yemeğine evet der... Daha fazla ayrıntıyı "Cola'nın Sırrı ve Çiş" isimli kitapta bulabilirsiniz...

3- TÜRKİYE 1942 YILINDA MALEZYA OLDU!...
"Prof. Dr. Şerif MARDİN'nin amcası olan Ömer Fevzi MARDİN sayesinde!..."

Geçen günlerde verdiği demeçle adından çokça söz ettiren Prof. Dr. Şerif MARDİN'nin amcası, Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin raydan çıkmasının en büyük öncülerinde biri olan Arusi şeyhi Ömer Fevzi MARDİN'dir...

MARDİN ailesinin kimlerden oluştuğu bugüne kadar çokça yazıldığı için ayrıca bahsetmeyeceğim. Ama hala devam eden, Cumhuriyet ve ATATÜRK karşıtlığını eleştireceğim. Kendi sülalesinde, "seyyid" ve "şeyh" olabilir. Hala bunu kullanmak adına, "Türkiye'de din nasıl olsa ikincildir diye düşünülüyor. Yani insanların dinin etrafında teşkilatlanması üçüncü seviyede düşünmemiz gereken bir şeymiş gibi. Halbuki ortaya çıktı ki, dinin etrafında teşkilatlanma diye bir şey var. Hem de çok güçlü bir şey", diyebilir. Fakat, bu ifadeleri kullanırken, artık kendi ailesinden bahsettiğini anlayacak düzeydeyiz...

Diğer tarafta ise büyük bir haksızlıkla, ATATÜRK düşüncesine saygı duyan kişilerin yani "Kemalistlerin göremedikleri şeylerden bir tanesi, Nakşibendilerin kurdukları teşkilatın ne kadar güçlü olduğu. Bunu anlayamadılar. Anlayamadıkları için de, bu gücün zaman zaman ne kadar ekstrem şekiller aldığını göremediler, Şeyh Said isyanı gibi..." Derken de, Türkiye'de din üzerinden yapılan siyasete ve inanç sahiplerini korumaya yönelik en büyük güvencesi olan laikliğe İsmet İNÖNÜ'nün direktifi, Arusi Şeyhi Ömer Fevzi MARDİN 1942 yılında Kadıköy'de açtığı "İlahiyat Kültür Telifleri Derneği" ile delindiğin de biliyoruz... Şeyh MARDİN açtığı dernek için İsmet İNÖNÜ'ye söz verdi. Güya açtığı dernek her hangi bir tarikat yapılanması içinde olmayacaktı. Şeyh MARDİN sözünde durdu ve sonrası geldi, Ömer Fevzi MARDİN tarafından Enis Behiç Koryürek peygamber ilan edildi... Kutsal kitaplarının ismi "Varidat-ı Süleyman" dı.

Hatırlayacak olursak, geçenlerde vefat eden ve İstanbul'da Özbek tekkesine gömülen Ertegün'ün babası ABD başkanı Franklin Rooswelet için, "gizlice İslamiyet'le müşerref olmasına vesile-i rahmet olmuştur", diyecek kadar inanç sahipleri ile dalga geçtiler. Aynı Ömer Fevzi Mardin, 1950 yılında Kore Savaşına katılmaya dini zemin kazandırmak ve inanç sahipleri üzerinde etkili olmak amacı ile "Kore Savunmasına Katılmamızda Dini ve Siyaset Zarureti" isimli kitap yazacak kadar da sapkındır... Prof. Dr. Şerif MARDİN'de amcasının izinden gider ve "Bediüzzaman Said Nursi Olayı/Modern Türkiye'de Din ve Toplumsal Değişim" isimli kitap yazar. Türkiye'de göklere çıkartılır. Söyledikleri büyük bir dikkat ile adından alıntı yapılarak konuşulur ve yazılır. Türkiye ne de olsa onların tuzağına düştü...

Sayın Şerif, dünü hatırlatırken Şeyh Said isyanı, bugün ise Malezya ile korkuttuğunuz İNSANLARIN sizlerin aklı ve öcüleri ile yoldan çıktığını çok iyi biliyoruz. Protestan İslam'ı yaratmak, modern zamanlarda yeni bir kulluk yaratmanın idolünüz olduğunu da biliyoruz. Merak etmeyin, Türkiye'de Mustafa Kemal'i anlayanlar, Türkiye'yi Mustafa Kemal'in uyardığı üzere "şeyhler, dervişler, müritler meczuplar" ülkesi yapmayacaktır. Şimdi utanmadan, bitiremediğiniz yalanlarınız ile Malezya'yı gösterip yeniden ve yine peşinizden gitmemizi istiyorsunuz. Bizler, "uygarlığın emrettiği ve istediğini" yapacağız. İnsanlar sizlerin oyuncağı ve kölesi olmayacak.
 
bırAkın yAA bu işLeri mALezyAnın ekonomisi güçLüymüş yok efendim fikir ve düşünce özgürLüğü vArmış kimi kAndırıyo onLAr.önce kendi vAtAndAşını üç kuruşA muhtAç et,eğitim yApmA fırsAtını eLinden ALıp cAhiLLeştir sonrA gizLi servisLerLe ortAk oLup türkiyenin ekonomisinin ALtınA dinAmiti döşeyip en sonundAdA kurtArıcımız oLArAk bu cAhiL ve gAribAn hALkın kArşısınA çık.emperyAListLerin desteği iLe iktidAr oLup büyükşehir beLediye bAşkAnLığındAn indirdiğin pArALArLA oğLunA gemicik fiLosu kur ne güzeL memLeket dimii AmA...! sen önce istAnbuLLunun cebinden çALdığın triLyonLArın hesAbını ver ey bAşbAkAn...!
 
Geri
Üst