~~Merhaba Eylül!~~

sonbahar%20resimleri.jpg





ve bir kız
narin güzel ve neşe bir kız
kalbini yaşamayı hüner sayan bir kız
aşkı bekleyen
aşka beklenen bir kız
elleri gözleri dudakları
kalbi
şiir olan bir kız
şiirden adamın
özlemine ufuk olan
bir kız

bir eylül ayında aşka bakarak
eylül dedi beklenenin adını
eylül dedi
aşka saklanan özlemin adını
ve eylül koydu umudun aşkla bilinen adını
şiir kız







 
autumn_scene_2.jpg






eylül mavi bir rüyanın
gökyüzünden akan maviliğindeydi
denizleri kıskandıran maviliğinde
puslu bir camın arkasında saklı
masumiyeti bakan aklıydı aşkın
duada büyüyen saflığı
dualarda dillenen adıydı
eylül
 
sonbahar.jpg




Geceyi alnına düşürmüş rüzgar
Siyaha beyaz diyen yüreğim
Kendi gerçeğine kör hayallerim
Gül diye dikene sarılmışım
Kan çanağı ellerim

Kanadına ağlayan martılar üşürken saçlarımda
Fareler dağları çeker omuzlarında
Vuslata kağnı hızıyla
Ayrılığa jetle gidiyorum
Uçurum kayaları baktığım yüz
Yorgun dağların avucuna
Bir damla gökyüzü sürsem
Mermer bakışın buz tutar mı?

Gülüşün acı veriyor başkasında
Kurşun kadar ağır
Batar yüreğime sensizlik
Gülüşün benimdi bir zamanlar
Ay ışığı sevdalarımın süsüydü
Gülden kalelerde burcumdu aşk

Bulanık bir akvaryumda
Sevgisiz ve aç ölen bir çift balık
Dokunsan batacak güneş
Kızılı eksik yetim şafaklarımda
Derin gözlerinin sancısı ruhumda
Yanık buğday tanesi gibi
Eylülleri okşar yalnızlığım






 
Eylül aşklarımın bittiği yerde başlar, Ve yine Eylül, aşklarımın başladığı yerde biter…

3 yıllık ilişkim Eylül ayında başlamıştı ve Eylül ayında bitti benim içinde yeri çok ayrıdır Eylül'ün yüreğine sağlık gözlerim doldu okurken...
 
Okuyan gözlerınıze , yüreğinize saglık sızınde..Teşekkürler.
 
Eylül geldi ve hiç gitmedi...
O gün, bu gündür aylardan hep eylül

ve mevsim hep sonbahar...
Ben hâlâ yağmur sonrası o toprak yolda yürüyorum...

Ayağımın altında sarı çınar yaprakları
ve yolun sonunda hayalin duruyor...
Kaç yıl oldu unuttum.
Ben sana varamıyorum...






1225923410n1298530139_30129687_1683.jpg
 

sonbahar.jpg






Yüreğim tutsak;
Kim olduğunu bilmediğim bir genç kızın düşlerinde
Mutluluğum, bir sokak çocuğunun üşüyen ellerinde
Söz dinlemez ki duygularım, akla gelmez gem vurmak
Kendimi bulmaya giderken bilinmeze doğru,
Getirdim toplaya toplaya, ufalanarak..
Dönüşlerimde bekleyen bir umut mu var?
Gittim, yaprak dökümü;
Geldim, iklim sonbahar…
 


Güneşle doğarken yıldızla sıyrıldık
Bir eylül yağmuru yağarken ayrıldık
Ufukta gözümüz kan ağlar özümüz
Bir beden gibiyken ne idik ne olduk..
 



Eylül ertesi... Kasım arefesi...
Baharla karışık hüzün denemesi...


Eylül hüznüne daha alışamamışken,

ardı sıra gelen

"Ekim" rüzgarları da pek bir can alıcı esiyor;

esrikleştiriyor insanı...üşütüyor!


Bir farklılık çöküyor üzerimize.

Abıhayat suyuna susamışlığın verdiği bir rehavet.

Kekremsi tatlar bulaşıyor her y/anımıza...

Ah bu suspus gönüllü mevsimler yok mu!...
hüzne meftun!
Tebessümleri bile bir b/aşka...
bir b/aşka t/adı ayrılıkların...


Eylül ertesi...Kasım arefesi...

Baharla karışık hüzün denemesi...


Bir yanda yeni başlangıçlara yelken açmanın arefesi,

diğer yanda hasret türkülerinin yakıldığı "an"lar.


Kıyıya vurmuş umutlar...

hüzünlerin dayanılmaz serinliği...
sükutun en katıksız en derin hali...

Ben diyeyim "Eylül",

sen de "Ekim!"...


aynı makamın ezgileri...

aynı terennüm...
 
[URL="http://img.blogcu.com/uploads/eylulguz_eylul1.jpg"][/URL]



alaza yattım ayırıp bacaklarımı
çığlığımı unutsun diye toprak
ağzıma kor bir şiir aldım


doğurdum kendimi
kuşların yorgunluğunu göbek bağım


eylül koydum adımı
küflenmesin bayat imgelerde şiir
seslendiğinde bir çocuk
doğrudan baksın gözlerim içinde eylül
o kadar korkak olmayan korku


korkuyu üzerinden atmak bir ömür
korkaklığı öğrenmesin çocuk
darağaçlarında yaşıtlarının öldüğünü
unutmasın eylülün oniki çanağı kırık
 
Bir Eylül günü… Susmak için yazıyorum bu sefer…
Şehrin ortasında kalan yanımdan bahsediyorum…

yani, senden, yani bizsizlikten çoraklaşmış kelimelerimden…
Yani buruşturulmus kirli bir peçete gibi burusturdugun adımdan,
yani sevdama ağıtlar yakan çocuk yüreğimden,
yani ellerimle mezara koydugu yanakları al al kızımdan,
yani gidişinin tamda eylül tadından…

Kırgınım üstelik sana…


Beni geceye mahkum eden her faniye olduğundan daha çok…
Kendimi ararken kör karanlıkta,
elma dedim, ölüm çıktı karşıma…
Oysa sen “işte bu sana ölümlerine bedel” dediğim “mucizemdin”
hafızamda aşk var,
karıştırıyorum galiba…
Mucizeler güzel bitmez miydi?


Her hangi iki insanın karşılaşamayacağı gibi karşılaşmıştık seninle.
Birbirine kıyısı olmayan kentleri komşu yaptık önce.
Ve sonra daldım gözlerine.
Gri kentlerin beyaz çocukları kadar siyahtı gözlerin…
ellerin üşürdü, ağlardım… ellerin üşürdü, yanardım…


Kırgınım sana…

Bir oyunun tamda ortasındaydım.
Saklanıyordum içimden.
Kaçıyordum…
Sobelemeye hiçte niyetim yoktu üstelik.
Adım geceydi ve gece saklıyordu yara izlerini.
Sonra gökyüzünden bir cemre düştü ışıl ışıl.
Aydınlandım, yakalandım, sobelendim…
Artık yaralarım belli oluyordu…


Gözyaşı ile karışık bir acıma tadında uzattın ellerini…
Anne tarafına denk gelmiştim sanırım.
Kabuklarım vardı ya; kan oldu şimdi…


Masal dedim, olsa olsa masal dedim sana.
Çünkü hiçbir şefkat bu kadar acıtmıyordu canımı
ve hiçbir şehir ben olmuyordu sen olmayınca.
Mekansızdım yani ama geceydim.
Bütün şehirlerin üstüne seriliyordum her günbatımında
ama senin şehrine gün olan başkaydı,
gün tadındaydı ve gece lüzumsuzdu…


Kırgınım sana güzel insan…

Bir tek sen bilirdin yarımlığımı.
Beni sahiden leyleklerin getirdiğini
ve en az bir leylek ailesi kadar yuvaya sahip olduğumu bir sen bilirdin.
Anne ve baba diyemeyişimi leyleklerin dilsizliğine verdiğimi bir sen bilirdin.


Gene saçmalıyorum sanırım.. öyle ya seni ne kadar sevdiğimi de bilirdin…

Hani koşarak, kaçarak gelirdin bazen…
Neden demezdim; öylesine derdin.
Anlat derdim; Susardın.
Susma derdim; ağlardın.
Ağlama derdim. Niye derdin.
Boğuluyorum derdim; Susardın…
Niye sustuğunu bilirdim, ağlardım…
çaresizdim.


Kırgınım sana işte…
Neden deme…
Kırılacak kadar olan hiçbir şeyim yokta onun için.
Beyaz sen kadar kimseye yakışmıyor ;
onun için, aynalar canımı acıtıyor,
gece artık beni saklamıyor ve kızım,
Kardelen’im ölüler ülkesinde karlar altında üşüyor onun için.


Hadi yüzüne o maskeyi tak şimdi.
Çehren değişsin.
Bana yabancı olduğun maskeyi tak.
Adım yine önemsiz bir harf dizilimi olsun.
Hadi tak o maskeyi şimdi.
Gözündeki izlerimi silsin.


Belki de kırgınım sana.

Öyle bir gittin, karanlık daha bir kör buralarda.
Faili belli bir intiharsın şimdi.
Avazım çıktığı kadar bağırsam ne değişir.
İç kanamalı susmalar düştü payıma.

Darağacındaki kelimelerim intikam peşinde yüreğimden
ve sen ne de olsa bir şehrin her hangi bir yerinde,
kimsenin görmediği kan izleriyle elindeki resmi yırtıp rüzgara bırakan,
gözyaşı Kızıldeniz bir yabancısın şimdi…


Şairin dediği gibi : Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça…

Ve yazacaklarım bitmedi… Ölürsem belki…!!






sonbahar.jpg






 



Dilleri yoktur...

Sesleri çıkmaz ama yeniden hayata yeniden "o dala"

bağlanmak ve can kazanmak isterler

Dallarından ayrılığa savrulan yapraklar....







Sonbaharda sararan yapraklar "Çok Daha Güçlü Döneceğiz

Dalların Kucağına" der gibidir.

Fani ömür biter.

Bir uzun sonbahar olur...

Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarumar olur,

Mevsim boyunca kendini hissettirir veda...



 

Ve nihayet...

Bir beyaz rahmet gelir, sarıp sarmalar kâinâtı.. Bir bebek

mâsumiyetiyle bulut bulut bakar semâ... Hazan, "Hu"ya kavuşur,

hüznün kucağında...

Sonbahar, hüzün yanımız... Sonbaharla hüzün dolu her yanımız...

Sonbahar yağan yağmurlara karışık duâmız...

Sonbahar, seferdir; çoğu kez adını arayan yüreklere...

Arnavut kaldırımlarında çoğalan adımlarımıza yoldaş...
 
Sessizce

kulağımıza sırlar fısıldayan İstanbul'un diğer adıdır... Sonbahar!..

Hayatta her şey aynadır, ya yüreğimize... Hiçbir şey içimizin

yankısı değildir, sonbahar kadar...

Kızkulesi seslenir sahil boylarında buldukça yüreğinizi!..


 
Kendini nerede bulacaksın? " diye sorunca... Sil gözlerini ve

tebessüm et!..

Nebevî rüzgar, sonbaharın hüznündedir... Ben sonbaharım, ben

sonbahardayım!.." de!..

Ve martı sesleri çoğaldıkça ardından, sessizce yürüyüp geç

adımlarını dinleyen kaldırımlardan....

Sonbahar... Hüzün yanımız... Sonbaharla hüzün dolu her yanımız..





sonbahar.jpg
 
Yine sonbahar...


Ve yine susası tuttu gönlümün...

Ben Hazan, Ben Hüzün

Bıraktım hüznümü bir sahil şeridinde,
Dalga seslerinde... *Hüzün *
Çekildi deniz kabuğuna,
Alabora oldu tekneler
 
Balıklar sahile vurdu,
Yakamoz denizin tenine.

Gölgem seni aradı,
Karanlık ve ıssız.
Kırılgan gözlerim,
Parçalanan yıldızlarda.
Şimdi mevsim sonbahar,


http://www.ifsak.org.tr/img/userMedia/350/35020080417213654t_600.jpg
İçimde dalga sesleriyle. *Hazan*
Karanlıkla geldi haberin,
Düştün gözümden.
Tutmadın elimi,
Üşüdü ruhum.
Dökülürken yapraklar,
Mevsim hazan.
Sus dedi rüzgar;
Bastırdı nefesimi, sesimi,
Susmadım ama konuşamadım da.
Yürüdüğüm yolda kurumuş yapraklar,
Sırtımda yalnızlığım.
İliklerime kadar işlemiş hazan,
Bitti masallar.





sonbahar_merdiveni_1252978125_1255912846.jpg
 


Başardın kalbim

Büyük bir suç işledin

Bağışlamamı isteme sakın

Aldanma ölgün yıldızlara

Başka bahar bekleme artık

Yolun sonundasın

Başardın kalbim

Güzel bir suç işledin

Limansız karasulara çık

Ne sirenlerin ezgili sesi

Ne bir gemici feneri

Göğsünde ay fotoğrafları

Ufkun kalbindesin

Başardın kalbim

Şarkılar söyle sulardan

Şiirler yaz

Ferhat kıskansın seni

Kerem seni

Başardın kalbim

Yelken aç yeryüzünün kirpiğine

Dönersen şiirle döneceksin



 
Sonbahar-huzur-dolu-bir-mevsim-Mehmet-Begzade.jpg







Yine yakalandık Eylül e..
Tamda bitmesıne az kalmışken

Dökülen yapraklar hüzün
Kuruyan topraklar hüzün
Çatlayan dudaklar hüzün
Hep bir hüzün var nedense


Hep böylemidir Eylül..
 
florya-sahil-ibb-tesislerinda-bir-sonbahar-sepya-efekt2.jpg








sesli harfleri öksüz adının
dudaklarımda unutulmuş paslı cümleleri
gözyaşlarımın pimini çekerken
kirpiklerimden düşen her bir katrede
nedensiz bir ıslık sesiydin
son ağustos gününün
eylül devşiren gecesinde




sözlerindeki kızıl nefes
ellerimi tutup
ayaklarıma dur dedikçe
saçlarımın parmaklarından
kirpiklerimin tırnaklarına kadar
diz çökmüştüm
eylül gözlerinin nefasetinde





iki damla gözyaşıydı
aşk
gamzelerime tutunduğu yerde
söküp atmıştım tüm korkuları
o küçücük serçenin
eylül akşamı gözlerinde
 
Geri
Üst