S!yaĦ
Banned
Rar şifre: HackHeLL
lit uzantılıdır. Okumak için Microsoft Reader programını buradan indirin.
İlk önce şunu yeniden belirtmek gerekir ki, vatanın işgallerden kurtarılması ve milletin bağımsızlığı için, pekçok din adamı önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Merhum Orgeneral Kazım Özalp'in ifadesiyle "...O gayr-i müsait ahvâl ve şerait içinde muhterem ulemamız öne geçmişler, münhasıran telkin ve irşâd ile iktifa etmemişler, milli kuvvetlerin başında çarpışmışlardır..."(108).
Öte yandan hiçbir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yoktur ki, bu örgütün içinde veya başında bir din adamı bulunmasın. Bilindiği üzere TBMM, bu kuruluşların üzerine bina edilmiştir. Bu arada Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919'da Anadolu topraklarına ayak bastığında, O'nu karşılayanların başında yine din adamları ön saflarda yer almışlardır.
Kısaca İzmir'in işgalinden sadece dört saat sonra düzenlediği mitingte ilk direniş fetvasını veren ve örgütünü kuran Müftü Ahmet Hulusi Efendi'den, İzmir Valisi İzzet Bey'in Yunan işgaline karşı çıkılmaması emri üzerine; "Vali Bey... bu sakalım kanımla kızarabilir, ama bu alına Yunan alçağını sükûnetle selâmlamış olmanın karasını sürerek Huzur-u İlahiye çıkamam" diye haykıran İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi...
Milli Mücadele'nin meşru olduğuna dair fetva veren Müftü Mehmet Rıfat Efendi'den Mustafa Kemal Paşa'yı "Paşam!... Bütün Amasya emrinizdedir" sözleriyle karşılayan Müftü Hacı Tevfik ve "Milletin şerefi, haysiyeti, hürriyeti ve İstiklâli hakikaten tehlikeye düşmüştür. Bu felaketten kurtulmak icabederse vatanın son ferdine kadar ölmeyi göze almak lazımdır. Hiçbir şahıs ve makamın mevcudiyeti kalmamıştır? Tek Kurtuluş çaresi, halkın doğrudan doğruya hakimiyeti ele alması ve iradesini kullanmasıdır" şeklindeki vaazlarıyla halkı aydınlatan Vaiz Abdurrahman Kâmil Efendiler ve daha niceleri, Mustafa Kemal Paşa'nın "Ya İstiklâl, Ya Ölüm" parolası etrafında birleşmişlerdir. Ordu yokken, meydana getirilmiştir. Çoluğuyla, çocuğuyla, kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla bütün bir millet vazifeye koşmuştur. Öyle ki, kadınlarımız cephelere mermi taşımış, çocuklarımız yetişkinlerin yanı sıra vuruşmalara katılmıştır. Kısaca Türk Milleti, İstiklâl marşımızın "Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ" mısrasında ifadesini bulan bir mücadelenin sonunda, 9 Eylül 1922'de düşman İzmir'den denize dökülmüştür. Başka bir deyişle, Türk Milleti Atatürk'ün önderliğinde, Sevr'i tarihin çöplüğüne atarak Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuştur.
Böylece Hristiyanlık dünyasının, "Türkleri Anadolu'dan atmak" gayesi, zorlu bir mücadelenin sonunda engellenmiştir. İşte bu zorlu mücadelede din adamlarının önemli hizmetleri olmuştur. Konumuzu Milli Mücadele'nin önde gelen isimlerinden Albay Hüsamettin Ertürk'ün (109) sözleriyle bitirelim:
"... Milli Mücadeleye katılmış herkes, kendi gücü nisbetinde bu savaşta yer almıştır. Bu çetin yılların hikâyeleri, hatıraları ne anlatmakla ve ne de yazmakla öğrenilir. Bilâkis onu her gün bir cepheden tetkik etmek, bir sahifesini çevirmek, burada gizli kalmış kahramanları tanımak, her Türk'e düşen bir vazifedir...
Mütareke yıllarının isimsiz kahramanları içine başı sarıklı din adamlarını, imam ve müezzinlerini, kürsü vaizlerini, tekke mensuplarını, medrese hocalarını da ithal (dahil) etmek mecburiyetindeyiz. Bunlar dini mefkûreler sevkiyle Milli Mücadele'nin muvaffakiyetine canü gönülden çalışmışlar, kavlen ve fiilen bu uğurda ellerinden geleni yapmışlardır..."
"Milli Mücadelede Din Adamları II" Kitabını yakın zamanda sizlerle paylaşacağım.