Motorsiklet yarışları, motor sporlarının en hızlısı olmayabilir; ancak en tehlikelisi ve belki de bu yüzden izlemesi en keyifli olanlarından biridir şüphesiz. Bu iki tekerlekli canavarların üstünde yarışçının aldığı pozisyon ve kurduğu denge, en az motorun gücü kadar önem taşır. Dahası, keskin bir virajı saatte 150 km hızla neredeyse yere paralel bir pozisyonda dönmeye çalışırken, yarışçıları ölümden koruyan bir kask ve bir tulumdan fazlası değildir. Kısacası bu; hız ve yeteneğin, fizik kuralları ve ölümle dansıdır...

Bu müthiş formülü video oyunlarıyla buluşturmayı başaran ilk yapım ise, MicroProse’un 1999’da çıkardığı GP500’dü kesinlikle. Gerek birbirinden güçlü 500cc'lik canavarların üzerinde yaşattığı heyecan dolu hız duygusu, gerekse sürücünün motorsiklet üzerindeki dengesini dahi kontrol edebilmemizi sağlayan gelişmiş simülasyon mekanikleriyle yepyeni bir dönemin öncülüğünü yapıyordu.
2002 yılında GP500 yarışları, 990cc’lik yeni “prototip” motorların da katılmasıyla MotoGP adını alırken; Climax ve THQ ortaklığı da bu yeni heyecanı monitörlerimize taşımaya başladı. Hem de en az MicroProse’unki kadar güçlü oyunlarla. Ne var ki; 2007’ye kadar devam eden seri, sonunda oyunun konsol portlarıyla uğraşan Capcom’un elinde kalacak; Capcom ise önce Milestone, sonra da Monumental Games’e geliştirttiği birbirinden vasat iki oyunla seriyi, “halk tipi” motorsikletlerin yarıştığı Superbike’a yem edecekti.
Neyse ki Monumental Games, geçen sene MotoGP 09/10’da yaptığı hatalardan biraz olsun ders almışa benziyor. Peki aldıkları bu ders, MotoGP efsanesini ayağa kaldırabiliyor mu? Sanırım bu sorunun yanıtını bulmak için bir kaç sayfacık yorulmamız gerek.
MotoGP 10/11; Valentino Rossi, Jorge Lorenzo, Casey Stoner ve Dani Pedrosa gibi popüler yarışçılar ile Honda, Yamaha, Ducati ve Suzuki gibi MotoGP canavarlarını gerçek pistlerde buluşturarak 2010 MotoGP sezonunu oturma odamıza taşıyor. Dilersek MotoGP’nin yanı sıra Moto2 ve 125cc gibi alt klasman şampiyonalarına da konuk olabiliyoruz. Ancak 2011 yılında olduğumuzu ve MotoGP 2011 sezonunun da başladığını göz önüne alırsak oyunun güncellikten biraz uzak kaldığını söyleyebilirim. Yani Valentino Rossi’yi Ducati yerine hala Yamaha’da yarışırken görünce şaşırmayın. Bu aynı zamanda geçen yıl Superbike Dünya Şampiyonu olduktan sonra bu yıl Moto2’ye geçiş yapan Kenan Sofuoğlu’nu da şimdilik oyunda göremeyeceğimiz anlamına geliyor. Şimdilik diyorum; zira Capcom, yaz aylarında yayınlayacağı ücretsiz güncellemeyle oyunu 2011 sezonuna taşıyacak. Tek oyun fiyatına 2 yarış sezonu sunmak güzel bir taktik gibi görünse de; yeni MotoGP sezonu başlamışken eski sezonu oynuyor olmanın ne anlamı var çözebilmiş değilim gerçekten. Neyse.

Rüzgarlığın altına doğru eğilmek, yarışçılara ekstra aerodinamik
kazandırıyor. Bu da daha yüksek bir hız demek.
MotoGP 10/11’in bizlere sunduğu oyun modları, geçen yıllardan bu yana pek değişmemiş görünüyor. World Championship modunda MotoGP, Moto2 veya 125cc sınıflarından favori yarışçımızı seçerek bütün bir sezonu baştan sona oynayabileceğimiz gibi tek seferlik yarışlar da yapabiliyoruz. Time Trial modu ise bize internet üzerinden diğer oyuncuların sürelerine karşı yarışma şansı tanıyor. Geçen yılın Arcade modunun yeriniyse Challange modu almış. Fakat amacımızın yine zaman tükenmeden etapları tamamlamak ve sürüş yeteneklerimizi sergileyerek bonus zaman elde etmek olduğunu düşünürsek; bu değişikliğin de yalnızca isim ile sınırlı kaldığını söyleyebilirim. Geçen yıl olduğu gibi yine 20 kişiye kadar destek veren ve zaman zaman meydana gelen ufak bağlantı problemleri dışında fena bir performans çizmeyen Multiplayer modu da MotoGP 10/11’de bizleri bekliyor. Lakin bütün bu eğlenceli görünen modlara rağmen zamanımızın büyük bir kısmı yine kariyer modunda geçiyor.