neden gül olamaz?

nasıl bırakalım arkadaşım rezil olduk tabiki öyle bir adayı ortaya atınca. Ya birde seçilecek ya o zaman göreceksiniz rezil olmayı vah zavallı ülkem:(
 
yaw kardeşim bırak artık konuşmayı.O kadar yolsuzluk diyosunuz hep abartıyosunuz.Sonra işin aslı ortaya çıkıyo bu sefer tükürdüğünüzü yalamıyosunuz hemen başka bi konuya atlıyosunuz.Yolsuzluk yapmışmış ülkeyi soymuşmuş.Hizmetler ortada, mdaem yolsuzluk yaptıysa bile böle adam gelsin hem yolsuzluğunu yapmış hem ülke gelişme rekoru kırıyo.Sizin tabirinizle yolsuzluk yapmayan eceviti baykalı da gördük insanları çamur içinde yürütmekten başka bişey yapmadılar.Akp ülkeyi böle yönetsin istediği kadar yolsuzluk yapsın o kadar suç atıyosunuz bari gerçekten yapsınlar da gam yemesinler.
 
Ne gelişme rekoru ya? Şakamısın sen :D Ülkenin borcu 3 katına çıktı hayat hergün daha pahalanıyor maaşlar az artan tek şey yaşam sıkıntısı ve milletvekili maaşları terör aldı başını gitti 3 kuruşluk herifler çıkıp cumhuriyetime kafa tutuyor tayyip çıkıp ağzını açamıyor onun gücü anca çiftçilere yetiyor özelleştirme altında satılan stratejik noktaları saymıyorum bile.Çok merak ettim söylermisin ne gelişme rekoru kırdı yada 5 yılda milletvekillerinden ve oğullarından başka kim rahatladı?
 
HalloweeN' Alıntı:
yaw kardeşim bırak artık konuşmayı.O kadar yolsuzluk diyosunuz hep abartıyosunuz.Sonra işin aslı ortaya çıkıyo bu sefer tükürdüğünüzü yalamıyosunuz hemen başka bi konuya atlıyosunuz.Yolsuzluk yapmışmış ülkeyi soymuşmuş.Hizmetler ortada, mdaem yolsuzluk yaptıysa bile böle adam gelsin hem yolsuzluğunu yapmış hem ülke gelişme rekoru kırıyo.Sizin tabirinizle yolsuzluk yapmayan eceviti baykalı da gördük insanları çamur içinde yürütmekten başka bişey yapmadılar.Akp ülkeyi böle yönetsin istediği kadar yolsuzluk yapsın o kadar suç atıyosunuz bari gerçekten yapsınlar da gam yemesinler.

Gelişme rekorlarına şöyle bir göz atalım:


AKP işbaşına geldiğinde cari açık (Türkiye’ye gelen dövizle çıkan döviz arasındaki fark) 2002 Aralık ayında 1.5 milyar dolar. 2006 Aralık rakamı ise 3l.5 milyar dolar. Artış oranı yüzde 2 bin. Bu döviz açığı ağırlıklı olarak sıcak para denilen (kara para dahil) emanet para ile karşılanıyor. Riski çok büyük ve her an büyük bir kriz kapıda durmaktadır.
Dış ticaret açığı (ithalatla ihracat arasındaki fark) 2002 Aralık ayında 15 milyar dolar. 2006 Aralık ayında ise 53 milyar dolar. Artış oranı yüzde 241.


AKP işbaşında olduğunda Türkiye’nin toplam borcu 222 milyar dolar. Bugün 408 milyar dolar. İç borçta artış yüzde 114, dış borçta artış yüzde 64.


AKP işbaşında olduğunda kişi başına borç 3187 dolar. Bugün 5458 dolar. Doğan her çocuk bu miktar borçla doğuyor. Artış yüzde 71.


Özel sektörün dışarıya borcu 2002 Aralık ayında 44 milyar dolar. Bugün dışarıya borcu 126 milyar dolar. Artış yüzde 187.


Ailelerin bankalara borcu 2002 Aralık ayında 4.3 milyar YTL. 2007 Mayıs itibariyle bu rakam 24.4 milyar YTL. Artış oranı yüzde 467.


Tüketici kredilerinde 2002 Aralık ayı rakamı 2.3 milyar YTL. 2006 Aralık ayında 45.5 milyar YTL. Artış korkunç: Yüzde 1878. Halkımız borçla yaşar duruma getirildi. Ayrıca kredi kartı borçları toplamı 2002’de 4.3 milyar YTL. Geçen yıl 21.2 milyar YTL. Artış yüzde 393.


Yabancılara özel ayrıcalık: Temmuz 2006’da yabancıların devlet tahvili, Hazine bonosu ve borsa kazançlarının vergisi yüzde 15’ten sıfıra indirildi. Yabancılar artık vurgunlarında vergi ödemiyor, Türkler ise bu gelirlerde yalnızca yüzde 10 vergi ödüyor.


Yabancı sermaye üretken ve ihracatçı olmayan sektörlere geldi. Özelleştirme adı altında fabrikalar, işletmeler, tesisler araziler, Telekom, Perkim ,Bankalar, limanlar, havaalanları, yabancılara satıldı ve Türkiye bu parayla borcunu döndürmeye çalıştı.


AKP işbaşında olduğunda bankacılık sektöründeki yabancı payı yüzde 3. Bugün itibariyle yüzde 42. Artış oranı yüzde 1300..Aynen borsamız gibi- şu anda borsanın yüzde 7l’i yabancıların, sıcak paranın, kara paranın emrinde- bankalarda yabancıların denetimine girdi ve emperyalist bağımlılık her bakımdan arttı..




AKP hükümeti, rantiye kesimi ihya etti. Yabancıların 2002’de borsaya yatırdığı her bin dolar, şu anda 3586 dolar oldu. Dolar bazında kazanç oranı yüzde 259. Böyle bir örnek dünyanın hiç bir yerinde böylesi bir koyup beş alması olayı yok.


Küçük üreticiler iflas altındalar. AKP hükümeti bugünkü rakamlara karşılıksız çeklerde artış yüzde 102, protesto edilen senetlerdeki artış yüzde 204.


Pek çok işyeri kapısına kilit aşmış durumda .Peki bu nasıl bir büyümedir ki, AKP hükümet olduğunda 8 milyon olan vergi yükümlüsü sayısı, 2006 yılı sonunda 470 bin azalarak 7 milyon 530 bine indi.


Evet, AKP’nin işbaşında olduğu geçen 4.5 yıl dönemde yerli ve yabancı tekelci sermaye çıkarları yönündeki politikaları sonucu dolar milyonerleri ve milyarderleri yüzde 259 oranında kar elde etmişlerdir.


Bu verilere göre, ekonomi, patronların çıkarları gereği ve kar, verimlilik, kapasite kullanımı açısından büyümüş; bunun karşılığı olarak işçi ve çalışanlar üzerindeki sömürü daha da ağırlaşmış; son yıllarda ortalama olarak gerçekleşen yüzde 6-7 civarındaki (bazı yıllarda bu oran yüzde 9 oldu) büyüme ücret, maaş, tarım ürünü taban fiyatı vb. işçi-emekçi gelirlerinin düşük tutulması pahasına sağlanmıştır. Düşük kur, yüksek reel faiz politikasıyla büyük sermaye sahiplerinin (yerli/yabancı) rant getirilerini artırma olanakları genişletilirken (dolar sahipleri yüzde 39 civarında kâr sağladılar), aynı nedenle “milli gelir”de “yüksek oranlı büyüme” iddialarıyla ortaya çıkılmıştır. Ancak, aynı hükümet döneminde ve kapitalist iktisadi politikalar sonucu işsizlik artmaya devam etmiş, açlık sınırı altında ve yoksulluk koşullarında yaşayanların oranı düşmemiş, aksine yükselmeye devam etmiştir. IMF-TÜSİAD programları gereği halkın çalışma ve yaşama koşulları giderek kötüleşirken, toplumsal çözülme ve çürümenin sosyal-psikolojik ve politik çöküntüye sürüklediği kesimler, özellikle de geleceklerine dair güvensizlik ve umutsuzluğa sürüklenmiş geniş gençlik kitleleri her geçen gün artmaktadır . Eğitim ve sağlık özelleştirilmiş; temel sosyal haklar yok edilmiştir. AKP’nin ve hükümetinin övündüğü ekonomik başarı ve sosyal tablo kısaca ve ‘öz olarak’ budur!
kaynak:Mustafa Sönmez
 
ülkeyi germekten zevk mi alıyolar ne?
asker binecek tepelerine o olcak
ama sonra menderes gibi kahraman olur sonra bunlar
 
Hastane kuyrukları bitti.Bir günde zor alınan ilaçlar eczanelerden alınır oldu.Enflasyon tek haneye düştü.Buda bundan sonraki zamlar yanımıza kar kalıcak demektir.Binlerce ew dağıtıldı.Doğuya okullar yapıldı.Türkiye yabancı yatırımcıların gözdesi haline geldi.İşsizlik sorunu var densede her geçen gün büyüyen nüfusa göre işsizlik azaldı.Eğitim ve Sağlık özelleştirilmedi ayrıca.Dış borç tam tersine azaldı.Seçimlerde her parti vaat verirken o yaptığı şeyleri anlattı.Bissürü şey var sen ayrıntıya girmissin.Ben ayrıntıya girersem altından kalkamam senin yazdığın kadar yazıyı yazarsam bayılırım

menderes gibi deilde ecevit gibi kahraman oluruz, baykal gibi, İsmet inönü gibi.Ama kafanıza biz bi binersek ecevit gibi asansörle çıkarsın katları.Gerçi biraz bindik bu seçimde.Bi daha ki seçimde tam binicez yüzde 70...:durdurun :durdurun :durdurun :durdurun




Bundan sonra siyasi konularda yazmıcam.Sakın kaçtı falan demeyin günlerce konuşurum ama o kadar insan, siyasetçi karşılıklı konuşarak çözememiş bu sorunları biz burda hiç çözemeyiz.Siz sölersiniz ben sölerim yine hepimizin bildiği aynı gıdım değişmez.
 
ogamemanya' Alıntı:
ülkeyi germekten zevk mi alıyolar ne?
asker binecek tepelerine o olcak
ama sonra menderes gibi kahraman olur sonra bunlar
ülkeyi gerenin kim olduğu belli.deniz baykal ve cuntacılar takımı.siz deniz gezmiş gibi bir teröristi kahraman yapıyorsanız,A.Menderes gibi bu ülkeye hizmet etmiş bir T.C. başbakanından kahramanın alası olur...
 
HalloweeN olay işte gene dediğime giriyor sizler sadece kendiniz için yaşarsınız cebinize giren paraya bakarsınız ama devletin halini düşünen yok size göre devletten ne götürülse kardır dimi ? O kadar met etmişsin bak arkadaşta verileri ortaya koymuş senin önündeki para şu an yalancı para merak ediyorum o para gittiğinde gidicek hastane bulabilecekmisin??!!???
 
:vur :vur :vur :vur :vur :vur :vur :vur :vur :vur :vur :vur :vur :vur :vur :vur :vur :melek :melek :melek :melek :melek :melek :melek :melek :melek :melek :melek :melek :melek :melek :mad: :mad: :mad: :mad: :mad: :mad: :mad: :mad: :mad: :mad: :mad: :hhsopa :hhsopa :hhsopa :hhsopa :hhsopa :hhsopa :hhsopa :hhsopa :hhsopa :hhsopa :hhuzgun :hhuzgun :hhuzgun :hhuzgun :hhuzgun :hhuzgun :hhuzgun :hhuzgun :hhuzgun :hhuzgun
 
Bir insan kapalı olmayınca Müslüman olamaz diye birşey yok ama kapanmaya karşı çıkıyorsa KAFİRDİR!!!(İstediğiniz yerde araştırın)

Ama bende istemem Gülün cumhurbaşkanını olmasını.
Onda Türk Silahlı Kuvvetlerine başkomutanlık yapacak vasıf yok!!
Bide diğer hükümette satılan yerleri düşünürsek aman ALLAH korusun.
 
baykalın bi dediği iki etmiyorKi zaten
dansöz gibi kıvırıyor
öncelerde eşi türbanLı diye cumhurbaşkanı olamaz diyordu şimdilerde ise maziden nameler anlatıyo.Zaten kendisi yalancı rodosa kadar yüzücekti onuda yapmadı
Şaşırmış bu ya:sigara:
 
Gül seçilirse Erdoğan takımını tamamlayacak ve gelecek seçime kadar ülke totoriter bir rejimle yönetilecek, yani 1950'lere kadar milli şeflik yapan İsmet İnönü gibi ülke Erdoğan'ın ağzından çıkan laflarla yönetilecek.
14 Mayıs 1950 seçimlerine kadar ülke yine buna benzer bir rejimle yönetiliyordu ve bundan rahatsızlık duyuluyordu. Bugün de yine bundan rahatsızlık duyulması normal bence.
Ama eski partisinde T.C. Anasayasındaki temel esaslardan biri olan laiklik karşıtı söylemlerde bulunan ve eşi Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde dava açan birinin Türkiye Cumhuriyeti'ne Cumhurbaşkanı olması açıkçası kanıma dokunuyor.
 
Bu ülkede başörtüsüne karşı çıkanlar Müslümanlıkla problemi olanlardır...
 
Yapılan akademik çalışmalara göre başörtüsü Peygamber Efendimiz (S.A.) zamanında Müslümanlar ile gayri müslimleri ayırmak için kullanılan bir semboldü. Ayrıca Kur'an'ın hiçbir yerinde başörtüsü ile ilgili bir ayet geçmemektedir.
Benim başörtüsü ile bir sorunum yok kesinlikle. Hatta yakınlarımdan çoğu başörtüsü takıyor. Fakat şöyle bir durum var; Anayasa diyor ki kamusal alanda başörtüsü yasaktır. Başörtüsü kullanan yakınlarımdan üniversitede okuyanlar var, üniversiteden mezun olmuş olanlar var, devlet memuru olarak çalışanlar var. Üniversitede okuyor, yada devlet memuru diye başörtüsü takamama gibi bir şeyi de yok. Ya üniversiteye yada devlet dairesine girerken peruk takıyor, ya da başörtüsünü çıkarıyor. Bunlar da Müslüman, şimdi bunlar kamu kurumlarına girerken başörtüsünü çıkarıyor diye müslüman değiller mi?
Eğer insan canı gönülden dinine inanıyorsa ve ona bağlıysa başörtüsü olmuş olmamış ne önemi var. Ne başörtüsü kullanmayan insanlar var ki sözde kapalı insanlardan daha bağlı dinine.
Yazıma Hz. Musa (A.S.) ile ilgili bir olayı anlatarak son vermek istiyorum.
Günün birinde Hz. Musa bir vilayetten diğerine yolculuk ederken dağın yamacında yukarı tırmanıp kendini yuvarlayan birini görmüş. Adam bunu devamlı tekrarlıyormuş. Hz. Musa dayanamamış sormuş :
- Ey adem ne yapıyorsun?
Adam :
- Yaradanıma ibadet ediyorum, demiş.
Bunun üzerine Hz. Musa :
- İbadet öyle yapılmaz, demiş ve başlamış nasıl ibadet edilir anlatmaya.
Ardından Hz. Musa yoluna devam etmiş. Aradan bir süre geçmiş. Hz. Musa peşinde firafun ve adamları o meşhur Kızıl Nehri asasıyla bölme mucizesini gerçekleştirmiş. Tam yolu yarılamışken Hz. Musa bir an kafasını yukarı kaldırmış, bir de ne görsün. Dağda ibadet ediyorum diye kendini yuvarlayan adam suyun üzerinde yürüyor.
Bu hikayeden benim çıkarttığım sonuç Allah'a ibadet sadece belirli kalıplarla olmaz (Burada namaz, oruç, hac gibi dinimizin fazlarını kastetmiyorum).
 
Türkıyede yıllardır belli makamlara sadece statükonun insanları gelebildi bu ülkede seçilmişler değil atanmışlar yönetmek istiyor.Seçimden çıkan sonuç gayet nettir.CHP halktan aldığı cevabı bir türlü görmezden geliyor beğenelim yada beğenmeyelim sandıktan çıkana razı olmalıyız çünkü halka inat siyaset olmaz baykal hala aynı şarkıyı söyleyip duruyor neymiş efendim rejim tehlikeye girermiş artık bu masala sokaktaki çocok bile inanmıyor.Ben şahsen akp iktidara gelmesini istemedim ama yüce halkımız unu böyle takdir gördüyse bunada itiraza etmek ancak ahmaklık olur
 
Neden Olabilir demiştim anlaşılan olabileceğine dair hiç birşey yok.Ama olamaması için neden de çok saygılar
 
oy verenler var akabinde karşı çıkanlarda ..
adamlar istediğini getirir, başbakanda yapar, c.başkanıda.
misler gibide oturur güller gibide yayılır koltukta
bizde bi müddet sonra yine bu durumada alışırız
 
mulocan 59 rumuzlu arkadaş kuranda başörtüsü yok gibi bir söz yazmış ve sözlerine akademik çalışma adı altında yapılan çalışmalrı örnek göstermek istemiş buna cahillik demek istemiyorum sadece bilmediği için böyle düşünebilir öncelikle
1-)KURAN-I KERİM de başörtüsü ile ilgili ayet vardır bakmak istersen AHZAP ve NİSA surelerinde bu konuda kesin ayetler vardır
2-)İslama göre iki türlü günah vardır birincisi ameli günah ikincisi ve en tehlikelisi itikadi günahtır.Ameli günaha örnek namaz kılmak farzdır kılmassan büyük günaha girersin ama dinden çıkmassın buda ALLAH ile kul arasındadır İTİKADİ günah ise KURAN da namaz yoktur dediğinde itikadi günah işlersinki ALLAH korusun bu insanı dinden çıkarır
3-)sonuç olarak başörtüsü islama göre farzdır takmassan günaha girersin ama dinden çıkmassın ALLAH ile kul arasındaki meseledir bir şey diyemeyiz ve zorlayamayız ama başörtüsü islamda yok dersen ve buna kuranda yok dersen işte ozaman dinder çıkarsın çükü bu itikadi küfürdür çünkü kuranı inkar etmek ALLAHı inkar etmek demektir.
LÜtfen forumda belirttiğiniz görüşlere dikkat edin özellikle dini konularda yazarken dikkatli davranmanızı istiyorum.
 
Mesaj Sayısı: 143


Ynt: TÜRBAN KONUSU

--------------------------------------------------------------------------------
"TESETTÜR" VE KUR'AN



Adina ‘radikal dinci’, ‘islamci’, ’kökten dinci’ (fundamentalist) denen akimlar, ‘öze dönüs’ iddiasiyla kaynaklari tarihsel cercevesinden cikararak tahrif etmekle yetinmemekte, basta söylem (idiom) ve dis görümüne yönelik (symbol) özellikleri ön plana cikararak, ‘farklilik’ larini vurgulamaktadir. Bence din, icsel kimliginden soyutlanmakta, dis sembollere dinsel anlamlar yüklenilerek toplumsal kutuplasma görsellestirilmektedir. Islam dinini bu amacla kullanan ideolojik gruplarin kadin baglaminda, Islam’la özdeslestirdigi en önemli sembol basörtüsüdür.

Kadinin örtünmesi (tessetür, tahaccüb) Allahin emridir’ diyenler, iddialarina kanit olarak iki Kuran ayeti gösteririler: Nur 31, Ahzap 59. Misirl’li dincilerden Dr. Muhammad Ahmad al Muyassar 1995 yilinda yayimladigi ve el – Ezer üniversitenin cikardigi fetvalari kaynak olarak kullandigi ‘Islam anayasasi ‘ nin 14. maddesinde ‘devlet, kadinlarin saclarini örtemekle mükelleftir’ der.(1) Müellif, Iran ve Suudi Arabistan’daki ‘farkli uygulamalar’a dikkat cekmeyi de ihmal etmez: ’Gördügümüz gibi Iranda her alanda kadinlarla erkekler arasinda bir karisiklik (ihtilat: bir arada bulunma) vardir. Oysa Suudi Arabistan ‘da kadinlarin yüzleri genellikle örtülüdür. Fakat bunlar sonuca fer’i konulardir, özü degistirmez. Bunlar tartislabilir ve iclerinden uygun olani secilebilir’.(2)

Konunun ne denli keyfi ve insan yorumu ürünü oldugu, bir el – Ezher fetvasinda tüm ciplakligiyla görülür. Ezher seyhi, ‘örtünen bir Müslüman kadininin yüzünü de bir nikapla (tül, pece) kapatmasi sartmidir, b,r erkek karisini is bosanma noktasina gelse dahi yüzünü örtmeye zorlayabilirmi?’ sorusuna su ilginc fetvayi veriyor:

‘Yüzünü örtmek, son derece güzel bir kadin icin farzdir. Zira böyle bir kadin, yüzünü gösterdiginde siddetli zararşari olan bir fitne kopar. Görünmesinden büyük bir fitnenin kopabilecegi orta güzellikte bir kadinin yüzünü örtmesi ise sünnettdir. Alimler bu görüstedirler. Son derece güzel bir kadini kocasinin yüzünü örtmeye zorlamaya hakki vardir. Zira bu onun bir hakkidir ve kiskanclik sarttir. Nitekim sözüne uymadigi takdirde onu dövebilir. Fakat kadin güzel degilse, yani yüzün örtülmesi sünnet degilse, gösterilmesinde bir zarar olmayacagi icin, kadin yüzünü örtmeyebilir, kocasinin bu husustaki emrine kulak asmayabilir.’(3)

Cagdisi bir kafa ve fantazinin ürünü olan, fakat ‘Allah ‘in buyrugu’ olarak savunulan ‘tesettür’ün görüldügü gibi siniri belli degildir. Daha dogrusu, sinirlari belirleyen, Allah degil, O’nun adina ahkam kesen ‘ulema’dir. Asagida konuya iliskin ‘vahiy delili’ olarak aktarilan iki Kuran ayetinin klasik Kuran tefsirlerindeki yorumlarini ele alacak, dinciligin kaynaklarla nasil bir iliskide oldugunu gösterecegiz.

I – ‘Örtünmek dinin emridir’ diyen cevreler, ‘din’ le seriati kastederler. Din’in bir adinin da seriat oldugunu bildiren klasik kaynaklar(4), böyle böyle bir takiyyeyi hakli cikarabiliyor. Nitekim ‘Islam’ ve ‘Islam hukuku’ terimlerinin de günümüzde seriat anlaminda kullanilmasi kural halini almistir.

II – Kaynaklar Islam’in ve iman’in tarifini yaparlarken; tesettür’ü ne iman’in, ne de Islam’in sarti kilmislardir.(5)

III – Tesettür’ün ‘dinin bir emri’ oldugunu kanitlamak amaciyla Kuran’dan iki sureye gönderme yapan cevreler, sadece sözkonusu ayetlerin tarihsel kontekstini göz ardi etmekle kalmiyor; bugüne dek anlami üzerinde bir uzlasma saglanamamis Kuran ifadelerinin belli cevrecelerele yapilan yorumu, ‘dinin emri’, ‘Allahin kelami’ olarak sunuyor. Bir baska ifadeyle, Kuran hükmü (nass) olarak sunulan, gercekte, 9 ila 14. Yüzyil Kuran müfessirlerinin – cogu kez birbiriyle celisen yorumlardir. Dolayisiyla, ‘tessetürün dinin emri’ oldugunu kanitlamak amaciyla kullanilan ayetlerde, - kimilerine göre pece, kimilerine göre türban olarak yorumlanan – khimar ve cilbab ile, neyin örtülmesi, neyin acikta kalabilecegi sorununda belirleyici olan ziyna ve awra sözcüklerinin anlami son derece tartismalidir ve saygin Kuran yorumlarinin hicbirinde konu aydinlatilmamistir.(6) Asagida sözde ‘tessetür’e iliskin iki Kuran ayetinin önce cevirilerini verecek, ardindan saygin Kuran tefsirlerindeki yorumlarini aktaracagiz.

Nur 31:

Mümin kadinlara da söyle: Gözlerini bakilmasi yasak olandan cevirsinler, IFFETLERINI de korusunlar. SÜSLERINI, kendiliginden görünen kismi müstesna acmasinlar. Basörtülerini yakalarinin üstüne salsinlar. Süslerini kocalari veya babalari veya kayinpederleri, veya ogullari veya kocalarinin ogullari veya kizkardeslerinin ogullari veya Müslüman kadinlari veya CARIYELERI veya erkekligi kalmamis hizmetciler, ya da kadinlarin mahrem yerlerini henüz anlamayan cocuklardan baskasina göstermesinlar. Gizlediklari süslerin bilinmesi icin AYAKLARINI YERE VURMASINLAR. Ey inananlar! Saadete ermeniz icin hepinizi tevbe ederek Allah’in hükümüne dönün.(7)

Aktardigimiz tercüme, klasik dönem Kuran tefsirinin üzerinde ittifak saglanmamis yorumundan ibarettir. Ayette büyük harfler ile gösterdigimiz sözcükler a – hicbir Kuran tefsirinde aydinlatilmamsitir, b – ayetin günümüz ahlak anlayisi ve Türk töreleriyle alakasiz bir toplumda indigini göstermektedir. Örnegin ‘iffet’le cevrilen sözcük Kuran metininde kadinin cinsel organi demek olan furuc’tur (tekili farc). Ayetin bambaska bir toplumda indigini ele veren diger iki hussus ise, cariye sözcügü ve ‘ayaklarini yere vurmasinlar’ uyarisidir. Kastedilen, dönemin Arap toplumunda kadinlar arasinda yaygin olan ayak bilezigidir.( Tefsirlerde ‘süs’ün (ziyna) ne oldugu konusunda da tam bir kaos hakimdir. ‘Süs’ kimine göre sadece kadinin elbisesi (9), kimine göre kadinin sürmesi, sac boyasi, yüzügü ve yüzü(10), kimine göre sadeceyüzü ve elleri(11), kimine göre gögüsü, saci ve ayak bilezigidir.(12)

Burda ilginc olan, ayetin ‘hür kadinlar’la ‘cariyeler’i birbirinden ayirmasidir. Zira ’hür mümin kadinlarin tersine, cariyelerin gögüslerine, kalcalarina, bacaklarina v.s. bakmak caizdir’(13). Hanefi bilgini Ebu Bekr el Cassas (ölümü 980) cok daha acik konusur: ‘Bu ayet kadin köleler icin gecerli olmayip sadece hür kadinlara hitap eder. Zira yabanci bir erkegin kadin kölenin (ama), bacaklarina, kalcasina, sacina ve gögüsüne bakmasi caizdir.(14)

Sacin örtülmesi, Müslüman hür kadinlar’i, köle kadinlardan ayirmak maksadiyla öngörüyor. Nitekim el – Cassas’in eserinde su satirlari okuyoruz: ‘Hz. Ömer cariyelere dayak atar ve onlara, ‘basinizi acin! Hür kadinlara benzemeye calismayin!’ derdi’.(15)

Rivayetlerde, ‘erkek kölenin de, efendisi hür kadinin sacina bakmasinin caiz oldugu’nu okuyoruz.(16)

Kölelik, cariyelik kurumunun kalktigi, basini örtmeyen kadinlara, kizlara ‘hür olmadiklari icin’ sokak ortalarinda tecavüz etmenin yasak oldugu uygar ülkelerde yirmibirinci yüzyilda, Nur suresi 31. ayetini ‘Müslüman kadinlarin örtünme emri’ seklinde yorumlamak, uygarlik ve Kuran cehaletinden kaynaklansa gerek. Gelelim ‘tesettür’ baglaminda basvurulan ikinci ayete:

Ahzab 59:

Ey Peygamber! Eslerine, kizlarina ve müminlarin kadinlarina, disari cikarken üstlerine örtü

Almalarini söyle; bu onlarin hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayi inciltilmemelerini daha iyi saglar. Allah bagislar ve merhamet eder.(17)

Cevirideki ‘hür ve namuslu’ ifadesi, Kuran’ da gecmemektedir. Kuran sadece, ‘bu onlarin taninmalari ve böylece inciltilmemeleri icin daha iyidir’ diyor.(18) Miladi 923’te vefat eden Ibn Cerir et – Taberi’nın yorumu, dinci cevrelerin ikinci Kuran delilinin de günümüz icin gecerli olmadigini ispatliyor:

‘Yüce Allah, peygamberi Muhammed’e (SAV) diyor ki: Ey Peygamber! Eslerine,kizlarina ve inananlarin eslerine de ki, giyisilerinde köle kadinlara benzemesinler, herhangi bir ihtiyaclari icin evlerini terkettiklerinde saclarini, yüzlerini göstermesinler, tersine baslarina carsaflarini gecirsinler. Ta ki, onlara el veya dille satasmak isteyecek bir ahlaksiz , onlarin hür olduklarini görsün.’(19)

Ibn Abbas, bu ayetin ‘inis sebebi’ olarak, hür kadin, cariye gibi giyinirdi, bunun üzerine Allah inananlarin kadinlarina, örtünmalerini emretti’ diyor.(20) Katade’nin rivayeti, ayet,n indigi toplumun böyle bir uygulamayi zorunlu kildigini gösteriyor: ‘Köle bir kadin sokakta giderken, ona sarkintilik yaparlardi. Bunun üzerine Allah, hür kadinlara, kölelerden farkli giyinmelerini emretti.’(21) Ebu Salih’in rivayeti de ayni yöndedir: ‘Medine’de Peygamber’in esleri ve diger kadinlar geceleyin def – i hacet icin evlerinden ciktiklari vakit, yolda – gelen gecen kadinlara – laf atan, onlarla cilvelesmek isteyen erkekler olurdu. Bunun üzerine Allah bu ayeti indirdi ki, kimin hür kadin, kimin cariye oldugu anlasilsin.’(22)

Dönemin Arap toplumunda cariyeler insan degil, mal sayildiklarindan , ugrayacaklari cinsel tacizin sadece mal üzerinden cezai yaptirirmi vardi. Bu durum, IX. Yüzyildan itibaren sekillenmeye baslayan seriat kaynaklarinda da degismeyecektir. Zemahseri’nin yorumu, ayetin, dönemin ahlak anlayisi ve sartlarinin tabi bir sonucu oldugunu ele veriyor:

‘Islam dini gelmeden önce, Arap toplumunda köle kadinlari hür kadinlardan ayirmak mümkün degildi. Kadinlar def – i hacet icin disariya hurmaliklara ciktiklarinda, gencler, haylazlik pesinde kosan adamlar, cariyedir diye hür kadinlara da ilisirler, sonra da ‘biz onun cariye oldugunu sandik’ derlerdi. Bunun üzerine hür ve Müslüman kadinlara, uzun sallara (rida) bürünmek, baslari ve yüzlari örtmek suretiyle cariyelerden farkli giyinmaleri emredildi ki, kimse onlara sulanmasin.’(23)

Bununla birlikte Zemahseri, ‘hür kadinlar’in nerelerini, nasil örtmeleri konusunda farkli görüsleri oldugunu aktariyor. (24)

El – Cassas’a göre de ayet sadece Peygamber’in esleri ve diger hür müslüman kadinlar icin indirilmistir. Köle kadinlar ne saclarini, ne de yüzlerini örteceklerdir. El – Cassas, Ibn el – Arabi’nin Nur suresi 31. ayeti yorumlarken aktardigi rivayete dikkatlari cekiyor:’Hz. Ömer (baslarini örten köle kadinlara) dayak atarken, ‘derhal basinizi acin, hür kadinlara benzemeye calismayin!’derdi’.(25) Ayni rivayetin bir baska eserde: ‘Hz. Ömer örtünen, kapanan cariyelere dayak atar, onlara, ‘hür kadinlara mi benzemeye calisiyorsunuz?’derdi’ versiyonuna rastliyoruz.(26)

IV – Kadinlarin saclarini, kimi kez yüzlerini örtmeleri, Islam öncesi Arap toplumunda da rastlanan bir olgudur. Eski Arap siirinde, Islam öncesi Arap toplumunda ‘saygin sinif’lara mensup kadinlarin, kölelerle karistirilmamak icin ‘örtündükleri’ ne iliskin beyitler vardir.(27)

V – ‘Örtünme’, Islam’dan cok önce, helenik Bizans toplumunda, Sasanilerde rastlanan bir olgudur. Antik Mesopotamya’da ‘saygin’ kadinlar, kendilerini köle ya da ahlakca ‘düsük’ kadinlardan ayirmak amaciyla örtünürlerdi. Hayat kadinlarinin baslarini ve saclarini örtmeleri yasakti. Keza Asur kanunlarina göre, köle kadinlarin saclarini örtmeleri cezai yaptirimlarla yasaklanmisti.(28) Hiristiyanligin ortaya ciktigi günlerde Musevi kadinlar baslarini ve yüzlerini örtüyorlardi: ‘Rebeka Ishak‘i görünce pecesini alip örtündü’(29) Eski Ahid’in Isaya kıtabında: ‘Rab o gün , bas sargilarini, atkilari kaldirip atacak’ deniyor.(30)

Kadini fitne kaynagi ve erkekten düsük bir canli olarak gören anlayisa Pavlus’ta da rastşiyoruz: ‘Fakat bilmenizi isterim ki, her erkegin basi Mesih’tir ve kadinin basi erkektir. Mesih’in basi ise Allah’tir. Basi örtülü olarak dua eden yahut peygamberlik eden her erkek, basini kücük düsürür. Fakat basi örtüsüz olarak dua eden yahut peygamberlik eden her kadin basini kücük düsürür. Cünkü eger kadin örtünmüyorsa, saci da kesilsin;fakat kadina sac kesmek yahut tras olmak ayip ise, örtünsün. Cünkü erkek, Allah’in sureti ve izzeti oldugu icin, basini örtmemelidir; fakat kadin erkegin izzetidir. Cünkü erkek kadindan degil, kadin erkekdendir. Cünki erkek kadin icin degil , kadin erkek icin yaratildi. Bunun icin melekler sebebinden kadin, basi üzerinde hakimiyet alametine malik olmalidir.’(31)

Sonuc

‘Örtünmek Allah’in emridir’ diyen cevreler, ‘yasama mercii’ gibi kullanmaya yeltendikleri klasik Kuran tefsirlerini, fikih(seriat) kaynaklarini usulüne uygun anlamaktan aciz olduklari gibi, ‘dinin emri tessetür’e iliskin iki ayetin ilkin bagnaz hanbeli’hukukcusu’ Ibn al – Cavzi (ölümü 1201) tarafindan uydurulmustur (32), 20. yüzyilda ise Suriye asilli seriatci Mustafa Galayani (33), ardindan ‘Müslüman Kardesler’den Seyyid Kutb (34) (idam 1966) ve günümüzde de Suudi misyonerlerinden Mustafa as – Sabuni (35) tarafindan benimsenip propagandasi yapilan yorumunu savunmaktadirlar. En saygin Kuran tefsirlerinde dahi ‘kadinin örtünmesi Allah’in emridir’ifadesine rastlanmadigi gibi, rivayetlerden anlasilan, ‘ulema’nin keyfine ve zevkine göre farkli dönemlerde farkli hükümler yürüttügüdür. Kadinin yüzünü de örtmek gerekir diyen birkac ‘alim’ haric; günümüzden yüzyillarca önce yazilmis Kuran tefsirleri sadece sacin örtülmesinden bahsederler ve bunun dahi siniri belli degildir. Ilk bakista bu, kadinlarin basörtüsü takmalari gerektigi yönünde biranlayis gibi görülebilir. Oysa, burda belirleyici olan, (‘ulema’) ‘hüküm’ün(ün) sebeb(illet)idir.

Vaktiyle – 7. Yüzyilda ! – ‘Müslaman kadinlara’ a basörtüsü takmalari emri, onlari köle kadinlardan ve cariyelerden ayirmak, daha dogrusu ‘insanlar onlara, cariye ya da köledir diye cinsel tacizde bulunmasinlar’ diye vaz edilmis olabilir. Gene vaktiyle vazedilmis ‘resim yasagi’ da bunun gibidir. Bu yasagin illeti de, insanlarin resmedilen seylere tapinabilecekleri endisesidir. Kaynaklar; ‘illet’in yok olan bir hükmü meydana getirebilecegini belirtirler. (36)

Bunun tersi; bir hüküm , illetinin kalkmasiyla gecerliligini yitirecegidir. Nitekim, günümüzde kimse resimlere , fotograflara tapmadigindan, ‘resim yasagi’ ndan sözedebilecek tek akili basinda ‘alim’ yoktur. Ayni sekilde; köleleik, cariyelik kurumunun tarihe karistigi toplumlarda; hala 7. ila 14. yüzyil Arap toplumunda ‘cariye sanilip igfal edilmesinler’ düsüncesiyle ‘hür kadinlar’ i cariyelerden ayirmak amaciyla önermis – zamanin kosullarina göre rasyonel sayilabilecek – bir tedbiri, 1998yilinda ‘Allah’in buyrugu’ olarak savunmak, her seyden önce Kuran’ a ve Islam dinine hakarettir.

Bellicikar cevrelerincepropagandasi yapilan ‘ithal tessetür’ ün kaynagi Arap/fars dinciligi olmasina (37) ve en eski Arap kaynaklarinin, Türkün tarih ve geleneginde kadini kapatmak gibi bir adetin bulunmadigini bildirmesine karsin (38), cagdas Arap yazarlarindan biri, ‘tessetürü’ ün Arap toplumuna Türkler tarafindan sokuldugunu iddia etmisti. (39). Türkler hakkinda, ‘bas örtüsü namuslu kadinin sembolüdür’ diyen Alman oryantalisti Rita Breuer’in, Misirli, Iran’li dincilerle agiz birligi icinde, ‘türban Islam kımliginin en önemli simgesidir’(40) diyebildigi, Die Zeit gibi saygin bir haftalik gazetenin üstelik ‘Türk dostu’ olarak tanitilan bas rektörü Theo Sommer’in ‘inanan Müslüman kadinin basörtüsü’nden sözedebildigi(41) hatirlanacak olursa, Dogu dincilerinin, batili dostlariyla birlikte, bir konuda daha uzlastiklarini ibretle kabul etmeliyiz.

Kaynaklar:

(1) Muhammad Ahmad al – Muyassar : Nahwa Dustur Islami, s.58, Kahire 1995.

(2) A.g.e., s.60.

(3) Ilzam az – Zawc bi’n – Niqab, Liwa al – Islam, 4/1995, s.120

(4) As – Sarif al – Curcani: Kitabu’t – Ta’rifat, s.111, Beyrut 1985.

(5) Bakara suresi 177. ayetinde söyle buyurulur: ‘Yüzlerinizi dogudan yana ve batidan yana cevirmeniz, iyi olmak demek degildir. Lakin iyi olan, Allah’a ahiret gününe, meleklere, kitab’a, pegamberlere inanan, O’nun sevgisiyle, yakinlarina, yetimlere, düskünlere, yolculara, yoksullara, ve köleler ugrunda mal veren, namaz kilan, zekat veren ve ahitlestiklerinde ahidlarine vefa gösterenler, zorda, darda ve savas alaninda sabredenlerdir.’ Hz. Muhammed’ in Islam tanimi ise sudur: ‘Islam bes sey üzerine kurulmustur: Allah tan baska Tanri olmadigina ve Muhammed’in O’nun elcisi olduguna taniklik, namaz kilmak, zekat vermek, hac ve Ramazan orucu’ (Buhari, Kitabu’l – Iman2). Ayrica b.k.: Abdulqahir Ibn Tahir al – Bagdadi: Kitabu Usuli’d – Din, s.186 v.d., Istanbul 1928 .

(6) Bk. Muhammad Ibn Carir at – Tabari: Cami’u’l – Bayan an Ta’wili Ayi’l – Qur’an, c.XIII, s.117 –125, Kahire 1968; Ismail Ibn Kathir: Tafsiru’l – Qur’ani’l –Azim, c.III, s.293 v.d., Beyrut 1980; Calaluddin as – Suyuti: ad – Durru’l. Manthur fi’t – Tafsir bi’l – Ma’thur, c.V, s.40 v.d., Kahire tarihsiz.

(7) Kur’an – Kerim ve Türkce Anlami, s.352, Diyanet Isleri Baskanligi Yayinlari, Ankara 1987.

( Tabari:c.XVIII, s.119.

(9) A.g.e. c. XVIII, s.117.

(10)A.g.e. c. XVIII, s.118.

(11) A.g.e.

(12) A.g.e. c. XVIII, s.120.

(13) Mahmud Ibn Umar az – Zamakhsari (vefati: 1144) : al – Kassaf an Haqa ‘iqi’t –

Tanzil wa Uyuni’l – Aqawil fi Vucuhi’t – Ta ‘wil, c.II, s.383, Kahire 1948.

(14) Abu Bakr al – Cassas: Ahkamu’l – Qur’an, c.III, s.390, kahire 1928.

(15) A.g.e., c.III, s.391

(16) Abu Bakir Ibn al – Arabi (vefati: 1148): Ahkamu’- Qur’an, c.III,s.1361, tahkik: Ali

Muhammad al- Bacawi, Kahire 1958.

(17) Kur’ an – i Kerim’ in Türkce Anlami, s.425.

(18) zalika adna li-yu’rafna fa-la yu ‘zayna.

(19) Tabari: c.XXII,s.41 v. d.

(20) A.g.e.

(21) A.g.e., c.XXII, s.46.

(22) A.g.e., c. XXII, s.47.

(23) al - Kassaf, c.II, s.549.

(24) A.g.e.,c.II,s.550.

(25) Al – Cassas: Ahkamu’l’Qur’an, c.III, s. 458.

(26) Ibn al – Ahkamu’l’Qur’an, c.III, s. 1575.

(27) Ali al- Hasimi: al_ Mar’a fi’s – Si’ri’l – Cahili, s.79 v.d., Kahire 1972.

(28) Fadwa el – Guindi: Hijab, The Oxford Enclopedia of Modern Islamic World, c.II, s. 108, New York & Oxford 1995.

(29) Tekvin, 24:65.

(30) Isaya, 3:23.

(31) Korintosularla I. Mektup, 11: 3 – 10.

(32) Abu’l – Farac Ibnu2l –Cawizi: Zadu’l – Masir fi Ilmi’t – Tafsir, c.VI, s. 422, Beyrut tarihsiz.

(33) Mustafa galayani: Nazarat fi Kitabi’s – Sufur wa‘l – Hicab, s.68 v.d., Beyrut 1928.

(34) Sayyid Qutb: Fi Zilali’l –Qur’an, c.VI, s.92 v.d., Beyrut 1976.

(35) Muhammad as – Sabuni: Tafsiru Ayati’l – Qur’an, c. II, s.154, 377 v.d., Beyrut 1981.

(36) FahrettinAtar: Fikih Usulü, s. 134, Istanbul 1992.

(37) bassam Tibi: Die Postkemalistische Türkei, Internationale Politik, Ocak 1998, s.1.

Suriye asilli olan ve kökten dincilik üzerine cok sayida eseri olan tibi: ‘ithal edilen,

zira Türk karakteri tasimayan türban’ ifadesini kullaniyor: ‘... diese importierten, d.h.

nichttürkischen Schleier...’

(38) Ibn Fadlan: Fi Wasfi2r – Rihla ila Biladi’t – Turk wa’l – Khazar wa’r – Rus wa’s –

iba, s. 92 v.d., tahkik: Sami ad – Dahhan, Beyrut 1987.

(39) Husayin Ahmad Amin: Dalilu’l _ Muslimi’l – Hazin, s. 250 v.d., Kahire 1987.

(40) Rita Breuer : Familienleben im Islam, s. 86, herder 1998.

(41) Theo Sommer: der Kopf zählt, nicht das Tuch, Die Zeit, 16 temmuz 1998.

Kerim
 
Geri
Üst