Albayrak
Can Feda
- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
"İlköğretimdeki her erkek öğrenci için ayda 18 YTL, her kız öğrenci için 22 YTL ödüyoruz.
Ortaöğretimdeki her erkek öğrenci içi 28 YTL, her kız öğrenci için 39 YTL ödüyoruz.
Bu paraları babalarına vermiyoruz. Neden? Çünkü başka yerlere harcarlar. Her ay tıkır tıkır banka hesaplarına yatırıyoruz. (Bu paraları AKP mi ödüyor? Bütçeden devlet mi ödüyor? Ben anlayamadım.)
Dikkat edin. Bir çocuğa değil. Kaç çocuk olursa olsun. Fazla çocuk olursa da veririz. Biz milletin nüfusunun azalmasından yana değiliz. Otuz yıl sonra nüfusumuz yaşlanırsa, Avrupa'dan işçi mi getireceğiz?
Dünyanın en güçlü ülkeleri Çin'in Hindistan'ın da nüfusu fazla. Ama çare üretiyorlar. Biz de üreteceğiz. (Bu AKP'nin nüfus politikası mı yoksa devletin politikası mı değişti? Ben anlayamadım.)
Yapmak kolay bakmak zor
Bugüne kadar nüfus artışını frenlemeye çalıştık. Rızkını düşünmedikten sonra doğur doğur bırak ortaya politikasıyla 1941'de 17.9 milyon olan nüfusumuz 1971'de 35.2 milyon oldu. Otuz yılda ikiye katlandı, 2001'de 68.3 milyona çıktı. Her yıl 1 milyona yakın artışla (Elhamdülillah) şimdi olduk 73.8 milyon. Bunlara iş ve aş bulamıyoruz. Daha da artsın diyoruz. (Sayın Erdoğan'a birileri herhalde yanlış şeyler anlatıyor!)
Ekonominin hızlı büyüdüğünü halka anlatmak için Sayın R. T. Erdoğan diyor ki, "Ey ahali... Cumhuriyetin kuruluşundan 2002'ye kadar cumhuriyet hükümetleri milli geliri 180 milyar dolara getirmişti. Biz 5 yılda yüzde 122 artırdık. 400 milyar dolar yaptık. Kişi başı gelir yüzde 95 arttı. 2.598 dolardan 5.477 dolara yükseldi."
Doların değerindeki çarpıklık nedeniyle rakam olarak söyledikleri doğru. Ama söylem olarak ahali aldatılmaktadır. Gerçek başkadır.
Milli geliri devlet ölçer. Gerçek büyüme "sabit fiyatlar"la ölçülür. Devletimizin sabit fiyatlarla yaptığı ölçümlere göre, 2002'den 2006'ya kadar milli gelirimiz yüzde 32.7 büyümüştür. (1987 fiyatlarıyla 116 milyar YTL'den 187 milyar YTL'ye yükseldi. Kişi başı gelir ise sabit fiyatlarda aynı dönemde sadece yüzde 24.5 oranında artmıştır.
Zararına üretim olmaz
AKP döneminde "sabit fiyatlar"la ekonominin büyüdüğü bir gerçek. Her şeye rağmen (gelir dağılımındaki bozulmaya ve işsizliğe rağmen) büyüme beklenenin üzerinde oldu. Sayın Erdoğan'ın bunu ahaliye anlatacak yerde dövize dayalı rakamlarla halka gerçek olmayan hikâyeler anlatması hatalıdır.
Sayın R. T. Erdoğan miting meydanında toplanan ahaliye diyor ki, "Ey ahali... Biz iktidara gelirken tek sorununun zamdı. Sabah kalkıyorsunuz zam. Akşam yatırıyorsunuz zam. Biz size meydanlarda söz verdik. Dışa bağımlı mallar dışında zam sözü duymayacaksınız dedik. Biz bu söze bağlı kaldık."
Bu konuda Sayın R. T. Erdoğan'ın yanlış bilgilendirildiği anlaşılıyor. Çünkü, bu ülkede üretilen mal ve hizmetlerde ithal girdilerin (ithal malların) payı yüzde 50'leri geçti.
Üretime katılan ithal girdilerin mal ve hizmet maliyetlerinde baskısı artarken, yerli üretimin satış fiyatı aynı kalınca (ithal girdinin yükü fiyatlara zam olarak yansımayınca), üretimin yapısı bozulur. Çiftçi, sanayici, KOBİ zor duruma düşer. Bu durum sürdürülemez. Devlet bu yükü kamu işletmelerinde bütçeden bir süre karşılar, üretici kesim bir süre dayanır ama, sonra çömlek patlar.
Güngör URAS
Milliyet
Ortaöğretimdeki her erkek öğrenci içi 28 YTL, her kız öğrenci için 39 YTL ödüyoruz.
Bu paraları babalarına vermiyoruz. Neden? Çünkü başka yerlere harcarlar. Her ay tıkır tıkır banka hesaplarına yatırıyoruz. (Bu paraları AKP mi ödüyor? Bütçeden devlet mi ödüyor? Ben anlayamadım.)
Dikkat edin. Bir çocuğa değil. Kaç çocuk olursa olsun. Fazla çocuk olursa da veririz. Biz milletin nüfusunun azalmasından yana değiliz. Otuz yıl sonra nüfusumuz yaşlanırsa, Avrupa'dan işçi mi getireceğiz?
Dünyanın en güçlü ülkeleri Çin'in Hindistan'ın da nüfusu fazla. Ama çare üretiyorlar. Biz de üreteceğiz. (Bu AKP'nin nüfus politikası mı yoksa devletin politikası mı değişti? Ben anlayamadım.)
Yapmak kolay bakmak zor
Bugüne kadar nüfus artışını frenlemeye çalıştık. Rızkını düşünmedikten sonra doğur doğur bırak ortaya politikasıyla 1941'de 17.9 milyon olan nüfusumuz 1971'de 35.2 milyon oldu. Otuz yılda ikiye katlandı, 2001'de 68.3 milyona çıktı. Her yıl 1 milyona yakın artışla (Elhamdülillah) şimdi olduk 73.8 milyon. Bunlara iş ve aş bulamıyoruz. Daha da artsın diyoruz. (Sayın Erdoğan'a birileri herhalde yanlış şeyler anlatıyor!)
Ekonominin hızlı büyüdüğünü halka anlatmak için Sayın R. T. Erdoğan diyor ki, "Ey ahali... Cumhuriyetin kuruluşundan 2002'ye kadar cumhuriyet hükümetleri milli geliri 180 milyar dolara getirmişti. Biz 5 yılda yüzde 122 artırdık. 400 milyar dolar yaptık. Kişi başı gelir yüzde 95 arttı. 2.598 dolardan 5.477 dolara yükseldi."
Doların değerindeki çarpıklık nedeniyle rakam olarak söyledikleri doğru. Ama söylem olarak ahali aldatılmaktadır. Gerçek başkadır.
Milli geliri devlet ölçer. Gerçek büyüme "sabit fiyatlar"la ölçülür. Devletimizin sabit fiyatlarla yaptığı ölçümlere göre, 2002'den 2006'ya kadar milli gelirimiz yüzde 32.7 büyümüştür. (1987 fiyatlarıyla 116 milyar YTL'den 187 milyar YTL'ye yükseldi. Kişi başı gelir ise sabit fiyatlarda aynı dönemde sadece yüzde 24.5 oranında artmıştır.
Zararına üretim olmaz
AKP döneminde "sabit fiyatlar"la ekonominin büyüdüğü bir gerçek. Her şeye rağmen (gelir dağılımındaki bozulmaya ve işsizliğe rağmen) büyüme beklenenin üzerinde oldu. Sayın Erdoğan'ın bunu ahaliye anlatacak yerde dövize dayalı rakamlarla halka gerçek olmayan hikâyeler anlatması hatalıdır.
Sayın R. T. Erdoğan miting meydanında toplanan ahaliye diyor ki, "Ey ahali... Biz iktidara gelirken tek sorununun zamdı. Sabah kalkıyorsunuz zam. Akşam yatırıyorsunuz zam. Biz size meydanlarda söz verdik. Dışa bağımlı mallar dışında zam sözü duymayacaksınız dedik. Biz bu söze bağlı kaldık."
Bu konuda Sayın R. T. Erdoğan'ın yanlış bilgilendirildiği anlaşılıyor. Çünkü, bu ülkede üretilen mal ve hizmetlerde ithal girdilerin (ithal malların) payı yüzde 50'leri geçti.
Üretime katılan ithal girdilerin mal ve hizmet maliyetlerinde baskısı artarken, yerli üretimin satış fiyatı aynı kalınca (ithal girdinin yükü fiyatlara zam olarak yansımayınca), üretimin yapısı bozulur. Çiftçi, sanayici, KOBİ zor duruma düşer. Bu durum sürdürülemez. Devlet bu yükü kamu işletmelerinde bütçeden bir süre karşılar, üretici kesim bir süre dayanır ama, sonra çömlek patlar.
Güngör URAS
Milliyet