SAĞLIKLI UYKU VE UYKU HİJYENİ:
Sağlıklı uyku tanımı saat üzerinden yapılamaz. Bazı kişiler için 5-6 saatlik uyku yeterli olurken (genellikle aktif, dışa dönük yapısı olanlardır), bazı kişiler ise normalde 10-12 saat uyku uyurlar (sanatçı kişiliğe sahip, içe dönük, duygusal yapıda olanlar için sıktır). Sağlıklı uyku "etkin" olan uykudur. Etkin uyuyan kişi uyandığında kendini dinlenmiş, zinde, formda ve yeni bir günü yaşamaya hazır hisseder. Uyku alışkanlığı yaşa bağlı değişiklikler de gösterir.
Uyku hijyeni kişinin dikkat etmesi "etkin uyku"yu uyuyabilmesi için dikkat etmesi gereken koşullardır. Etkin uyku için;
Her gün düzenli saatte kalkın.
Sizin için 'normal' olan süreden daha fazla uyumayın.
Kahve, çay, kola uykuya dalışı zorlaştırdığından, alkol ise uykuya dalışı kolaylaştırmasına karşın kalitesini bozup sabah yorgunluğuna neden olduğundan kullanmayın.
Gündüz uykularından (5-10 dk. bile) sakının.
Sabahları fiziksel egzersiz yapın.
Yatma öncesi TV seyretmek yerine rahatlatıcı şeyler okuyun ya da müzik dinleyin; aşırı uyarılmalardan kaçının.
Yatmadan bir süre önce 15-20 dakikalık banyo yapın.
Yatma zamanına yakın yemek yemeyin.
Ortamın ısısı, gürültü olup olmaması, yatak değişikliği gibi alışkanlıklarınıza özen gösterin.
EEG kullanılarak uykunun 2 ana evresi olduğu belirlenmiştir: 1. Non-REM uyku evresi (kendi içinde 4 aşamalıdır). 2. REM uykusu: Hızlı göz hareketleri ve rüya görmeyle belirlidir.
Yaşlanmayla uyku örüntüsü değişir. Yatak süresi artar, gece uyanmaları sıklaşır, gündüz şekerlemeleri artar, uykudan hoşnutluk azalır.
B- DİSSOMNİYALAR
a. Birincil Uykusuzluk (İnsomnia):
Bilinen başka bir nedene bağlı olmadan ortaya çıkan uykusuzluktur. En az 1 ay süreyle uykuya dalma güçlüğü ve yineleyici uyanmalar vardır, uyku dinlendirici değildir.
Tedavisi yeniden uyku yapısını kurma (koşullandırma), meditasyon, gevşeme kasetleri, sakinleştiriciler ve uyku vericileri içerir. Yatağın uyku dışında bir şey için kullanılmaması, yatak veya odanın değiştirilmesi önerilir. Psikoterapi yararlı değildir.
b. Birincil Hipersomnia (Aşırı Uyuma):
Herhangi başka bir nedenle açıklanamayan en az 1 ay süreyle giden aşırı uyku halidir. Uzun uyku yaşam boyu sürebilir, ailesel olabilir.
Tedavisinde sabah ya da akşam uyarıcılar kullanılır. Antidepresanlar yararlı olabilir.
c. Narkolepsi:
Gündüz aşırı uykulu olma ve en az üç aydır süren REM uykusu anormallikleri ile belirlidir. Gündüz, 15 dakikadan az, karşı konulamaz uyku atakları olur. Gülme, öfke, heyecan, cinsel ilişki, korku, utanma ile tetiklenen kısa kas zayıflığı veya felci dönemleri geçirir. Bir kısmında uyanırken bilinç yerinde olduğu halde hareket edememe bulunur, bu 1 dakikadan kısa sürer.
Uykuya dalarken rüya benzeri varsanılar eklenebilir. Narkolepside periyodik bacak hareketleri ve uyku apnesi de görülebilir. 15 yaştan önce başlar, süreğen gidişlidir.
Tedavisi düzenli yatış zamanı, gündüz şekerlemesi izni, ani uykuya karşı güvenlik önlemleri, gündüz için uyarıcılar, antidepresan kullanımı biçimindedir.
d. Uyku-Apne Sendromu:
Apne 10 saniye ve üstündeki solunum durmaları için kullanılan tanımdır. Saatte 5 apne ve gecede 30 apne üstü patolojiktir. 300'e kadar çıkabilir. Tehlikeli durumdur. Uykuda ani ölüm nedeni olabilir.
Tipik hasta gün içinde uyuklayan, yorgun, orta yaş ve üstünde erkek olup, depresyon ve duygudurum değişiklikleri yaşar, gündüz uyku atakları olur. Yüksek sesli, aralıklı horlama olabilir. EEG, EMG, EKG ve tüm gece uykuyu izleyen kayıtlar (polisomnografi) ile tanı konulur.
Tedavisi burundan sürekli pozitif hava basıncıyla solutmaktır. Diğer yaklaşımlar kilo verme, burun cerrahisi, trakeostomi ve uvuloplastidir.
e. Sirkadiyen Ritm Uyku Bozukluğu (Jet Lag) :
İstenilen ve gerçekte uyunan uyku dönemleri arasındaki uyumsuzluğa neden olan durumları içerir.
Jet Lag tipi, doğu-batı yönündeki uçak yolculuğundan sonra 2-7 gün sürer ve düzelir; özgül tedavi gerektirmez. Öğün ve uyku zamanlarını değiştirerek önceden hazırlanma olabilir.
Gecikmeli uyku evresi tipinde alışıldık zamanda uykuya dalamama vardır. Tedavide, uyku saati kademeli olarak daha fazla geciktirilerek istenilen başlama saatine ulaşılır. Uykuyu öne alma başarısız olmaktadır. Gece ışık tedavisi uykuyu geciktirir, gündüz ışık tedavisi uykuyu öne alır.
Değişen vardiya tipi hızlı değişen çalışma düzeni olanlarda görülür. Bedensel sorunlar, ülser eklenebilir. Işık tedavisi yararlı olabilir.
f. Başka Türlü Adlandırılamayan Dissomnialar:
Nokturnal Myoklonusta, hasta bacak hareketlerinin farkında değildir. 55 yaş üstünde görülür, sık uyanmalı, dinlendirmeyen uyku vardır. İlaç tedavisi gerekir.
Huzursuz Bacak Sendromunda bacak hareketleri uyumaya engel olur, huzursuzluk hareketle azalır, ilaç tedavisinden yarar görebilir.
Kleine-Levin sendromunda genç erkek hasta birkaç hafta süreyle aşırı uyur, sadece aralarda oburca yemeye uyanır, aşırı cinsel etkinlik ve saldırganlık eşlik eder. Tedavisinde uyarıcı ilaçlar kullanılır.
C- PARASOMNİALAR
a. Kabus Bozukluğu :
Hemen her zaman REM uykusu sırasında kabus görülür ve kabuslar iyi anımsanır. Korkuyla uyandırır. Uzun, korkutucu düşlerdir. Gecenin herhangi bir zamanında görülebilir
Bunda uyku terörüne göre bunaltı, hareket, konuşma, terleme, çarpıntı daha az görülür.
Özgül bir tedavisi yoktur, ilaç kullanımı gerekebilir.
b. Uyku Terörü (Uykuda Korku Bozukluğu) :
Çocuklarda yaygındır. Yoğun bunaltı eşliğinde ani uyanma görülür, çarpıntı, terleme olabilir. Uyandığında hareketlidir, haykırarak ağlar, uyanınca olayı anımsamaz.
Rüyasız uyku (Non-REM) döneminde görülen bir bozukluktur. Uyuduktan 1-2 saat sonra ortaya çıkar. Tedavi nadiren gerekir. Görülme zamanından önce uyandırmak korkuları uzun süreli kaldırabilir.
c. Uyurgezerlik Bozukluğu (Somnambulizm) :
Çocuklukta yaygın görülür, genellikle yaşla kendiliğinden kaybolur. Genellikle ailede benzer öykü vardır. Tam bilinçli olmadan yatağı bırakma ve yürüme olur, hasta bu dönemi anımsamaz. Derin Non-REM uykusunda ortaya çıkar. Olasılıkla tehlikelidir. İlaçlar tedavide kullanılabilir. Tehlike ve yaralanmaya karşı önlemler alınmalıdır.
d. Başka Türlü Adlandırılamayan Parasomnialar :
Uykuda Diş Sıkma: Hafif uyku ve kısmi uyanıklar sırasında çıkar. Tedavide diş hasarını önlemek için ağızlık kullanılır.
REM Uykusu Davranış Bozukluğu: Başlıca yaşlı erkeklerde görülür, ilerleyicidir. REM döneminde karmaşık ve şiddet içeren davranışların ortaya çıkmasıdır. Yaralanma nedeni olabilir. Çoğunlukla nörolojik bir neden vardır. İlaç tedavisi olanaklıdır.
Diğerleri: Uykuda konuşma, uykuda kafa sıçramaları, ailesel uyku felci, başka ruhsal hastalıklarla ilgili uyku bozuklukları, uykuyla ilişkili epilepsi nöbetleri, uykuyla ilişkili küme baş ağrıları, kronik paroksismal hemikrania, uykuyla ilişkili anormal yutkunma sendromu, uykuyla ilişkili kardiyovasküler belirtiler, uykuyla ilşkili gastroözofageal reflü, uykuyla ilişkili hemoglobinüri , madde kullanımının yol açtığı uyku bozukluğu.
Sağlıklı uyku tanımı saat üzerinden yapılamaz. Bazı kişiler için 5-6 saatlik uyku yeterli olurken (genellikle aktif, dışa dönük yapısı olanlardır), bazı kişiler ise normalde 10-12 saat uyku uyurlar (sanatçı kişiliğe sahip, içe dönük, duygusal yapıda olanlar için sıktır). Sağlıklı uyku "etkin" olan uykudur. Etkin uyuyan kişi uyandığında kendini dinlenmiş, zinde, formda ve yeni bir günü yaşamaya hazır hisseder. Uyku alışkanlığı yaşa bağlı değişiklikler de gösterir.
Uyku hijyeni kişinin dikkat etmesi "etkin uyku"yu uyuyabilmesi için dikkat etmesi gereken koşullardır. Etkin uyku için;
Her gün düzenli saatte kalkın.
Sizin için 'normal' olan süreden daha fazla uyumayın.
Kahve, çay, kola uykuya dalışı zorlaştırdığından, alkol ise uykuya dalışı kolaylaştırmasına karşın kalitesini bozup sabah yorgunluğuna neden olduğundan kullanmayın.
Gündüz uykularından (5-10 dk. bile) sakının.
Sabahları fiziksel egzersiz yapın.
Yatma öncesi TV seyretmek yerine rahatlatıcı şeyler okuyun ya da müzik dinleyin; aşırı uyarılmalardan kaçının.
Yatmadan bir süre önce 15-20 dakikalık banyo yapın.
Yatma zamanına yakın yemek yemeyin.
Ortamın ısısı, gürültü olup olmaması, yatak değişikliği gibi alışkanlıklarınıza özen gösterin.
EEG kullanılarak uykunun 2 ana evresi olduğu belirlenmiştir: 1. Non-REM uyku evresi (kendi içinde 4 aşamalıdır). 2. REM uykusu: Hızlı göz hareketleri ve rüya görmeyle belirlidir.
Yaşlanmayla uyku örüntüsü değişir. Yatak süresi artar, gece uyanmaları sıklaşır, gündüz şekerlemeleri artar, uykudan hoşnutluk azalır.
B- DİSSOMNİYALAR
a. Birincil Uykusuzluk (İnsomnia):
Bilinen başka bir nedene bağlı olmadan ortaya çıkan uykusuzluktur. En az 1 ay süreyle uykuya dalma güçlüğü ve yineleyici uyanmalar vardır, uyku dinlendirici değildir.
Tedavisi yeniden uyku yapısını kurma (koşullandırma), meditasyon, gevşeme kasetleri, sakinleştiriciler ve uyku vericileri içerir. Yatağın uyku dışında bir şey için kullanılmaması, yatak veya odanın değiştirilmesi önerilir. Psikoterapi yararlı değildir.
b. Birincil Hipersomnia (Aşırı Uyuma):
Herhangi başka bir nedenle açıklanamayan en az 1 ay süreyle giden aşırı uyku halidir. Uzun uyku yaşam boyu sürebilir, ailesel olabilir.
Tedavisinde sabah ya da akşam uyarıcılar kullanılır. Antidepresanlar yararlı olabilir.
c. Narkolepsi:
Gündüz aşırı uykulu olma ve en az üç aydır süren REM uykusu anormallikleri ile belirlidir. Gündüz, 15 dakikadan az, karşı konulamaz uyku atakları olur. Gülme, öfke, heyecan, cinsel ilişki, korku, utanma ile tetiklenen kısa kas zayıflığı veya felci dönemleri geçirir. Bir kısmında uyanırken bilinç yerinde olduğu halde hareket edememe bulunur, bu 1 dakikadan kısa sürer.
Uykuya dalarken rüya benzeri varsanılar eklenebilir. Narkolepside periyodik bacak hareketleri ve uyku apnesi de görülebilir. 15 yaştan önce başlar, süreğen gidişlidir.
Tedavisi düzenli yatış zamanı, gündüz şekerlemesi izni, ani uykuya karşı güvenlik önlemleri, gündüz için uyarıcılar, antidepresan kullanımı biçimindedir.
d. Uyku-Apne Sendromu:
Apne 10 saniye ve üstündeki solunum durmaları için kullanılan tanımdır. Saatte 5 apne ve gecede 30 apne üstü patolojiktir. 300'e kadar çıkabilir. Tehlikeli durumdur. Uykuda ani ölüm nedeni olabilir.
Tipik hasta gün içinde uyuklayan, yorgun, orta yaş ve üstünde erkek olup, depresyon ve duygudurum değişiklikleri yaşar, gündüz uyku atakları olur. Yüksek sesli, aralıklı horlama olabilir. EEG, EMG, EKG ve tüm gece uykuyu izleyen kayıtlar (polisomnografi) ile tanı konulur.
Tedavisi burundan sürekli pozitif hava basıncıyla solutmaktır. Diğer yaklaşımlar kilo verme, burun cerrahisi, trakeostomi ve uvuloplastidir.
e. Sirkadiyen Ritm Uyku Bozukluğu (Jet Lag) :
İstenilen ve gerçekte uyunan uyku dönemleri arasındaki uyumsuzluğa neden olan durumları içerir.
Jet Lag tipi, doğu-batı yönündeki uçak yolculuğundan sonra 2-7 gün sürer ve düzelir; özgül tedavi gerektirmez. Öğün ve uyku zamanlarını değiştirerek önceden hazırlanma olabilir.
Gecikmeli uyku evresi tipinde alışıldık zamanda uykuya dalamama vardır. Tedavide, uyku saati kademeli olarak daha fazla geciktirilerek istenilen başlama saatine ulaşılır. Uykuyu öne alma başarısız olmaktadır. Gece ışık tedavisi uykuyu geciktirir, gündüz ışık tedavisi uykuyu öne alır.
Değişen vardiya tipi hızlı değişen çalışma düzeni olanlarda görülür. Bedensel sorunlar, ülser eklenebilir. Işık tedavisi yararlı olabilir.
f. Başka Türlü Adlandırılamayan Dissomnialar:
Nokturnal Myoklonusta, hasta bacak hareketlerinin farkında değildir. 55 yaş üstünde görülür, sık uyanmalı, dinlendirmeyen uyku vardır. İlaç tedavisi gerekir.
Huzursuz Bacak Sendromunda bacak hareketleri uyumaya engel olur, huzursuzluk hareketle azalır, ilaç tedavisinden yarar görebilir.
Kleine-Levin sendromunda genç erkek hasta birkaç hafta süreyle aşırı uyur, sadece aralarda oburca yemeye uyanır, aşırı cinsel etkinlik ve saldırganlık eşlik eder. Tedavisinde uyarıcı ilaçlar kullanılır.
C- PARASOMNİALAR
a. Kabus Bozukluğu :
Hemen her zaman REM uykusu sırasında kabus görülür ve kabuslar iyi anımsanır. Korkuyla uyandırır. Uzun, korkutucu düşlerdir. Gecenin herhangi bir zamanında görülebilir
Bunda uyku terörüne göre bunaltı, hareket, konuşma, terleme, çarpıntı daha az görülür.
Özgül bir tedavisi yoktur, ilaç kullanımı gerekebilir.
b. Uyku Terörü (Uykuda Korku Bozukluğu) :
Çocuklarda yaygındır. Yoğun bunaltı eşliğinde ani uyanma görülür, çarpıntı, terleme olabilir. Uyandığında hareketlidir, haykırarak ağlar, uyanınca olayı anımsamaz.
Rüyasız uyku (Non-REM) döneminde görülen bir bozukluktur. Uyuduktan 1-2 saat sonra ortaya çıkar. Tedavi nadiren gerekir. Görülme zamanından önce uyandırmak korkuları uzun süreli kaldırabilir.
c. Uyurgezerlik Bozukluğu (Somnambulizm) :
Çocuklukta yaygın görülür, genellikle yaşla kendiliğinden kaybolur. Genellikle ailede benzer öykü vardır. Tam bilinçli olmadan yatağı bırakma ve yürüme olur, hasta bu dönemi anımsamaz. Derin Non-REM uykusunda ortaya çıkar. Olasılıkla tehlikelidir. İlaçlar tedavide kullanılabilir. Tehlike ve yaralanmaya karşı önlemler alınmalıdır.
d. Başka Türlü Adlandırılamayan Parasomnialar :
Uykuda Diş Sıkma: Hafif uyku ve kısmi uyanıklar sırasında çıkar. Tedavide diş hasarını önlemek için ağızlık kullanılır.
REM Uykusu Davranış Bozukluğu: Başlıca yaşlı erkeklerde görülür, ilerleyicidir. REM döneminde karmaşık ve şiddet içeren davranışların ortaya çıkmasıdır. Yaralanma nedeni olabilir. Çoğunlukla nörolojik bir neden vardır. İlaç tedavisi olanaklıdır.
Diğerleri: Uykuda konuşma, uykuda kafa sıçramaları, ailesel uyku felci, başka ruhsal hastalıklarla ilgili uyku bozuklukları, uykuyla ilişkili epilepsi nöbetleri, uykuyla ilişkili küme baş ağrıları, kronik paroksismal hemikrania, uykuyla ilişkili anormal yutkunma sendromu, uykuyla ilişkili kardiyovasküler belirtiler, uykuyla ilşkili gastroözofageal reflü, uykuyla ilişkili hemoglobinüri , madde kullanımının yol açtığı uyku bozukluğu.
Niçin Uyuyoruz?
Niçin Uyuyoruz?
Doç.Dr. Tahsin Tane
Tuğrul Yanık
Uyku, kişinin kendisinden ve çevreden habersiz kaldığı bir istirahat halidir. Uyku esnasında vücut ısısı, kan basıncı ve solunum hızı azalır. Uyku vücudun tamirinde, büyümesinde ve hastalıklara karşı bağışıklık kazanmasında rol oynayan önemli bir ihtiyaçtır. Beyin elektrik akımlarını kaydeden EEG (Elektro -Ensefalogram) kullanılarak uykunun iki periyoddan oluştuğu bulundu: Hızlı göz hareketleri (rapid eye movement)’nin olduğu REM ve derin uykunun olduğu non-REM priyotları. Rüyalar REM periyodunda görülür ve bu periyotta göz ve diğer kas hareketleri olmakla birlikte kişiyi uyandırmak daha zordur. Derin uyku (non-REM) fiziki, REM uykusu ise ruhi tamirde önemlidir,
Uyku günlük tecrübelerin hafızaya yerleşmesi ve nörotransmitter maddelerin dengelenmesinde rol alır. Uykusuz kişi halüsinasyonlar görür.
Uyku esnasında, arka planı tam olarak anlaşılamamış garip davranışlar sergileriz. Mesela, Kanada’da bir adam uyurgezerken kayınvalidesini katletmiştir. Bir adam rüyasında davetsiz bir misafirden kaçarken, arabasıyla kaza yapmadan ailesinin evine ulaşabilmiştir. Amerikalı bir kadın uyurken yatak odasının duvarına Amerikan haritasını çizmiş ve 50 eyaletin başkentini doğru işaretlemiştir. Yine bir kadın uykuda yediği çikolatalardan 20 kg almıştır.
Amerika’da 30 milyon kişi kronik insomnia,apne ve narkolepsı gibi uyku bozukluklarından muzdariptir. Çoğumuzda ise, sabah yorgun ve gözlerimizde acı ile uyanma vardır. Eğer vücudumuzda uykuyu başlatan moleküller ve bu molekülleri aktive eden olaylar tam bilinse küçük ve büyük uyku bozuklukları tedavi edilebilir.
Araştırmacılar uykunun beden yorgunluğuyla direkt ilgili olmadığını söylemektedirler. Mesela, sabah şafakla birlikte birkaç saat çalışarak bedenini yoran veya koşan bir kişide öğleyin uyku ihtiyacı hissi oluşmaz. Buna bakarak, bilim adamları uykunun daha çok beyinle ilgili olduğunu düşünmüşler ve beynin uykuya kesinlikle ihtiyacı olduğu konusunda birleşmişlerdir.
İnsanda uyku-uyanıklık şeklindeki günlük ritmik değişiklikleri, melatonin hormonu düzenler. Gün ışığı melatonin salgısını azaltır, gece ise salgılanma hızı artar. Melatonin insanın biyolojik saatini düzenler. Mesela; günlük zaman dilimi farklarının oluştuğu kıtalar arası uçak yolculuğunda bozulan biyolojik saatin yeniden ayarlanmasını sağlar. Son yıllarda uykuda salgılanan melatoninin yaşlanmayı engellediğine dair epeyce çalışma yapılmış ve bazı ülkelerde tedavi amacıyla kullanılmaya başlanılmıştır. Bu yüzden, Kur’an-ı Kerim’de buyurulduğu gibi uyku önemli bir nimet ve ikramdır.
Zihinsel faaliyet uykusuzlukta azalır. Ciddi uyku eksikliklerinin farelerde öldürücü olduğu bulunmuştur. Uykusuz bırakılan farelere normalden daha çok yem verilmesine rağmen kilo kaybı engellenememiştir.
Uyku yeme, içme gibi bir ihtiyaçtır. Stanford Üniversitesinden Benington ve Heller uykuda gündüz boşalan beynin glikojen depolarının dolduğunu öne sürdüler. Onlara göre uykuyu başlatan molekül adenozindir. Beyin glukoz kullanır. Glikojen beyin hücrelerinde depolanır. Benington’a göre gündüz glikojen parçalanarak glukoza dönüşür ve enerji için harcanır. Uykunun non-REM periyodunda da, bu boşalan glikojen deposu tekrar doldurulur.
Benington ve Heller’e göre beyin uzun süre uyanık kaldıktan sonra adenozin seviyesinde oluşan değişiklikler, beyni uykuya götüren olayları başlatır. Yani uyku ihtiyacı arttıkça adenozin üretimi de artmaktadır. Üretilen adenozin miktarı non-REM uykuda EEG dalgalarının büyüklüğünü belirler. EEG dalgaları ne kadar büyük ise uykunun derinliği de o oranda artmış demektir.
Adenozin analoğu olan N6-Siklopentiladenozin verilen sıçanlarda derin uyku oluştuğu ve bu sıçanların uyandıktan sonra uzun süre uyanık kaldıkları gözlendi. Kafein ve çayda bulunan teofilin gibi sinir uyarıcı ve uyku açıcı maddelerin adenozin reseptörlerini bloke ederek non-REM uykuyu engelledikleri bulunmuştur. İllinois Üniversitesinden M. Radulavachi adenozin analoglarının uykuyu başlattıklarını, adenozin antagonistlerinin ise uykuya dalmayı zorlaştırdıklarını buldu.
Beyinde adenozin, nöronların ateşlenmesini azaltmakta ve adenozin reseptörleri bloke edildiğinde ise nöronlar çabuk ateşlenmektedirler. Nöronların ateşlenmesinin azalması uykuya, artması ise uyanıklığa sebep olmaktadır. Heller’e göre adenozin kendi reseptörleri ile birleşince, nöronun membranında bulunan potasyum kanalları açılır ve pozitif yüklü potasyum hücrenin dışına çıkar. Sonuçta, adenozin bu nöronun uyarılabilirliğini veya ateşlemesini azaltır.
Eğer uykuda glikojen depoları yenileniyor ve bu yenileme sadece non-REM uykuda gerçekleşiyorsa, niçin REM uykusuna giriyoruz diye bir soru akla gelebilir. REM uykusu non-REM uykusuna tekrar geri dönmemizi sağlar. REM uykusunda pozitif yüklü iyonlar hücre içine girerler. Pozitif yüklü iyonların hücre içinde birikmesi bizim tekrar non-REM uykusu periyoduna geçebilmemizi sağlar. Non-REM uykusu beyin hücrelerinin yeterli enerji depolayabilmesi, bağışıklık sisteminin aktif hale gelmesi, büyüme ve vücudun tamiri (restorasyonu) gibi fonksiyonlar için şarttır.
Uyku ile ilgili yukarıda bahsedilen adenozin hipotezi oldukça yeni ve orijinal bir konudur. Bu hipotezin kesinleşerek teori haline gelebilmesi için daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak, adenozin teorisi sonuçlanır ve adenozin analoğu olan maddeler uyku problemlerinde tedavide kullanılır ise bu önemli bir tıbbi ilerleme sayılabilir. Özellikle uykuya dalamayan yaşlı insanlar için bu maddelerin tedavide kullanılması önemlidir.
Niçin Uyuyoruz?
Doç.Dr. Tahsin Tane
Tuğrul Yanık
Uyku, kişinin kendisinden ve çevreden habersiz kaldığı bir istirahat halidir. Uyku esnasında vücut ısısı, kan basıncı ve solunum hızı azalır. Uyku vücudun tamirinde, büyümesinde ve hastalıklara karşı bağışıklık kazanmasında rol oynayan önemli bir ihtiyaçtır. Beyin elektrik akımlarını kaydeden EEG (Elektro -Ensefalogram) kullanılarak uykunun iki periyoddan oluştuğu bulundu: Hızlı göz hareketleri (rapid eye movement)’nin olduğu REM ve derin uykunun olduğu non-REM priyotları. Rüyalar REM periyodunda görülür ve bu periyotta göz ve diğer kas hareketleri olmakla birlikte kişiyi uyandırmak daha zordur. Derin uyku (non-REM) fiziki, REM uykusu ise ruhi tamirde önemlidir,
Uyku günlük tecrübelerin hafızaya yerleşmesi ve nörotransmitter maddelerin dengelenmesinde rol alır. Uykusuz kişi halüsinasyonlar görür.
Uyku esnasında, arka planı tam olarak anlaşılamamış garip davranışlar sergileriz. Mesela, Kanada’da bir adam uyurgezerken kayınvalidesini katletmiştir. Bir adam rüyasında davetsiz bir misafirden kaçarken, arabasıyla kaza yapmadan ailesinin evine ulaşabilmiştir. Amerikalı bir kadın uyurken yatak odasının duvarına Amerikan haritasını çizmiş ve 50 eyaletin başkentini doğru işaretlemiştir. Yine bir kadın uykuda yediği çikolatalardan 20 kg almıştır.
Amerika’da 30 milyon kişi kronik insomnia,apne ve narkolepsı gibi uyku bozukluklarından muzdariptir. Çoğumuzda ise, sabah yorgun ve gözlerimizde acı ile uyanma vardır. Eğer vücudumuzda uykuyu başlatan moleküller ve bu molekülleri aktive eden olaylar tam bilinse küçük ve büyük uyku bozuklukları tedavi edilebilir.
Araştırmacılar uykunun beden yorgunluğuyla direkt ilgili olmadığını söylemektedirler. Mesela, sabah şafakla birlikte birkaç saat çalışarak bedenini yoran veya koşan bir kişide öğleyin uyku ihtiyacı hissi oluşmaz. Buna bakarak, bilim adamları uykunun daha çok beyinle ilgili olduğunu düşünmüşler ve beynin uykuya kesinlikle ihtiyacı olduğu konusunda birleşmişlerdir.
İnsanda uyku-uyanıklık şeklindeki günlük ritmik değişiklikleri, melatonin hormonu düzenler. Gün ışığı melatonin salgısını azaltır, gece ise salgılanma hızı artar. Melatonin insanın biyolojik saatini düzenler. Mesela; günlük zaman dilimi farklarının oluştuğu kıtalar arası uçak yolculuğunda bozulan biyolojik saatin yeniden ayarlanmasını sağlar. Son yıllarda uykuda salgılanan melatoninin yaşlanmayı engellediğine dair epeyce çalışma yapılmış ve bazı ülkelerde tedavi amacıyla kullanılmaya başlanılmıştır. Bu yüzden, Kur’an-ı Kerim’de buyurulduğu gibi uyku önemli bir nimet ve ikramdır.
Zihinsel faaliyet uykusuzlukta azalır. Ciddi uyku eksikliklerinin farelerde öldürücü olduğu bulunmuştur. Uykusuz bırakılan farelere normalden daha çok yem verilmesine rağmen kilo kaybı engellenememiştir.
Uyku yeme, içme gibi bir ihtiyaçtır. Stanford Üniversitesinden Benington ve Heller uykuda gündüz boşalan beynin glikojen depolarının dolduğunu öne sürdüler. Onlara göre uykuyu başlatan molekül adenozindir. Beyin glukoz kullanır. Glikojen beyin hücrelerinde depolanır. Benington’a göre gündüz glikojen parçalanarak glukoza dönüşür ve enerji için harcanır. Uykunun non-REM periyodunda da, bu boşalan glikojen deposu tekrar doldurulur.
Benington ve Heller’e göre beyin uzun süre uyanık kaldıktan sonra adenozin seviyesinde oluşan değişiklikler, beyni uykuya götüren olayları başlatır. Yani uyku ihtiyacı arttıkça adenozin üretimi de artmaktadır. Üretilen adenozin miktarı non-REM uykuda EEG dalgalarının büyüklüğünü belirler. EEG dalgaları ne kadar büyük ise uykunun derinliği de o oranda artmış demektir.
Adenozin analoğu olan N6-Siklopentiladenozin verilen sıçanlarda derin uyku oluştuğu ve bu sıçanların uyandıktan sonra uzun süre uyanık kaldıkları gözlendi. Kafein ve çayda bulunan teofilin gibi sinir uyarıcı ve uyku açıcı maddelerin adenozin reseptörlerini bloke ederek non-REM uykuyu engelledikleri bulunmuştur. İllinois Üniversitesinden M. Radulavachi adenozin analoglarının uykuyu başlattıklarını, adenozin antagonistlerinin ise uykuya dalmayı zorlaştırdıklarını buldu.
Beyinde adenozin, nöronların ateşlenmesini azaltmakta ve adenozin reseptörleri bloke edildiğinde ise nöronlar çabuk ateşlenmektedirler. Nöronların ateşlenmesinin azalması uykuya, artması ise uyanıklığa sebep olmaktadır. Heller’e göre adenozin kendi reseptörleri ile birleşince, nöronun membranında bulunan potasyum kanalları açılır ve pozitif yüklü potasyum hücrenin dışına çıkar. Sonuçta, adenozin bu nöronun uyarılabilirliğini veya ateşlemesini azaltır.
Eğer uykuda glikojen depoları yenileniyor ve bu yenileme sadece non-REM uykuda gerçekleşiyorsa, niçin REM uykusuna giriyoruz diye bir soru akla gelebilir. REM uykusu non-REM uykusuna tekrar geri dönmemizi sağlar. REM uykusunda pozitif yüklü iyonlar hücre içine girerler. Pozitif yüklü iyonların hücre içinde birikmesi bizim tekrar non-REM uykusu periyoduna geçebilmemizi sağlar. Non-REM uykusu beyin hücrelerinin yeterli enerji depolayabilmesi, bağışıklık sisteminin aktif hale gelmesi, büyüme ve vücudun tamiri (restorasyonu) gibi fonksiyonlar için şarttır.
Uyku ile ilgili yukarıda bahsedilen adenozin hipotezi oldukça yeni ve orijinal bir konudur. Bu hipotezin kesinleşerek teori haline gelebilmesi için daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak, adenozin teorisi sonuçlanır ve adenozin analoğu olan maddeler uyku problemlerinde tedavide kullanılır ise bu önemli bir tıbbi ilerleme sayılabilir. Özellikle uykuya dalamayan yaşlı insanlar için bu maddelerin tedavide kullanılması önemlidir.