Sayın Başbakan’a demokrasiyi nasıl anlatacağız?
Her zaman söylüyorum: “Ben demokratım, hukukun üstünlüğüne inanıyorum”
demekle ne demokrat olunur ne de hukuka saygı duyduğunuz kesinleşir. Bu
kavramlar “beyanla” savunulmaz, tutum ve davranışlarla gösterilir.
Başbakan neredeyse günün 24 saati sadece demokrasi ve hukuktan söz ediyor
ama iş uygulamaya gelince demokrasi ve hukuku ara ki bulasın.
Erdoğan cumartesi günü öyle bir konuşma yaptı ki, bundan sonra ağzıyla
kuş tutsa gerçekten demokrasi ve hukukun üstünlüğüne inanan hiç kimseyi
kendisine inandıramaz.
Gerçi bu tür ilk konuşması değil ama, bu seferki çok net ve çok anlaşılırdı.
Çünkü Başbakan yürütmenin çıkardığı bazı kanun ve uygulamaların yargı
tarafından durdurulmasını “yargının yürütmeyi kuşatması” olarak niteledi.
Bu yargıyı
“kendine bağlı devlet memurları” statüsünde görmektir ve
Başbakan’ın “tek parti-tek lider” anlayışının kaba bir yansımasıdır.
Böyle bir yansıma varken, Başbakan ve yandaşlarına demokrasi ve hukuku
anlatmak çok zorlaşır. Zorlaştığı gibi bu tür çıkışlar, kavramlar konusunda çok
cahil olan geniş kitlelerin düz mantığına hitap ettiğinden hayli kalabalık bir taraftar
kitlesi de bulur etrafında.
Demokrasinin temelini oluşturan “kuvvetler ayrılığı” ilkesini yok sayıp
aklı ve zekâsı en düşük kesime düz mantıkla durumu “411 oyla kabul edilen bir
yasanın yok sayılması yürütmenin kuşatılmasıdır” olarak anlatmak gerçekten
seçim bile kazandırabilir. Ama demokrasi de katledilir.
Başbakan demokrasiyi sayısal çoğunluğa güvenerek ülkeyi canının istediği
gibi yönetmek olarak varsayıyor göründüğü kadarıyla. Hiç yoktan darbe
söylentileri çıkarıp aydınları, gazetecileri, bilim adamlarını, askerleri hapse
atmayı ise demokrasinin yerine oturtulması ve özgürlüklerin sağlanması
olarak kabul ediyor.
Devlet yönetiminin ciddiyetini bir kenara bırakıp, demokrasinin kurum
ve kurallarını sadece işine geldiği gibi kullanan ve bu kavramları, bunları
hiç anlamayan kitlelerin duygularını okşayarak çarpıtan bir zihniyetle
başa çıkmak, doğruyu göstermek çok zordur.
Can Ataklı Gerçek Gündem: Türkiye'nin ihtiyacı...
Her zaman söylüyorum: “Ben demokratım, hukukun üstünlüğüne inanıyorum”
demekle ne demokrat olunur ne de hukuka saygı duyduğunuz kesinleşir. Bu
kavramlar “beyanla” savunulmaz, tutum ve davranışlarla gösterilir.
Başbakan neredeyse günün 24 saati sadece demokrasi ve hukuktan söz ediyor
ama iş uygulamaya gelince demokrasi ve hukuku ara ki bulasın.
Erdoğan cumartesi günü öyle bir konuşma yaptı ki, bundan sonra ağzıyla
kuş tutsa gerçekten demokrasi ve hukukun üstünlüğüne inanan hiç kimseyi
kendisine inandıramaz.
Gerçi bu tür ilk konuşması değil ama, bu seferki çok net ve çok anlaşılırdı.
Çünkü Başbakan yürütmenin çıkardığı bazı kanun ve uygulamaların yargı
tarafından durdurulmasını “yargının yürütmeyi kuşatması” olarak niteledi.
Bu yargıyı
“kendine bağlı devlet memurları” statüsünde görmektir ve
Başbakan’ın “tek parti-tek lider” anlayışının kaba bir yansımasıdır.
Böyle bir yansıma varken, Başbakan ve yandaşlarına demokrasi ve hukuku
anlatmak çok zorlaşır. Zorlaştığı gibi bu tür çıkışlar, kavramlar konusunda çok
cahil olan geniş kitlelerin düz mantığına hitap ettiğinden hayli kalabalık bir taraftar
kitlesi de bulur etrafında.
Demokrasinin temelini oluşturan “kuvvetler ayrılığı” ilkesini yok sayıp
aklı ve zekâsı en düşük kesime düz mantıkla durumu “411 oyla kabul edilen bir
yasanın yok sayılması yürütmenin kuşatılmasıdır” olarak anlatmak gerçekten
seçim bile kazandırabilir. Ama demokrasi de katledilir.
Başbakan demokrasiyi sayısal çoğunluğa güvenerek ülkeyi canının istediği
gibi yönetmek olarak varsayıyor göründüğü kadarıyla. Hiç yoktan darbe
söylentileri çıkarıp aydınları, gazetecileri, bilim adamlarını, askerleri hapse
atmayı ise demokrasinin yerine oturtulması ve özgürlüklerin sağlanması
olarak kabul ediyor.
Devlet yönetiminin ciddiyetini bir kenara bırakıp, demokrasinin kurum
ve kurallarını sadece işine geldiği gibi kullanan ve bu kavramları, bunları
hiç anlamayan kitlelerin duygularını okşayarak çarpıtan bir zihniyetle
başa çıkmak, doğruyu göstermek çok zordur.
Can Ataklı Gerçek Gündem: Türkiye'nin ihtiyacı...