AntidepresaN
New member
Sayfa 111...
Birkaç gün önce kitaplığımı düzenlerken, bir yandan da kitaplarımın tozunu alıyor ve okurken işaretlemiş olduğum sayfa ve satırlara yeniden göz atıyordum. Fatih Sultan Mehmet Han’la ilgili bir kitaba göz atarken, kitabın en arka sayfasına düşmüş olduğum çok kısa not gözüme ilişti:
“Sayfa 111 Çok Önemli!”…
Ne vardı acaba 111.sayfada?.. Hemen merakla kitabın 111.sayfasını açtım. Sonra tekrar okudum o daha önce okurken her satırının altını kalın kalın çizdiğim hikayeyi:
“ Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethettikten birkaç gün sonra bazı devlet adamları ve komutanlarıyla birlikte şehri dolaşmaya çıkar. Şehrin ara sokaklarından birinde yürürken bir feryat duyar. Adamlarına:
- Bu feryat nereden geliyor? Araştırın, der.
Araştırma yapılır ve inlemenin kapısı kilitli bir evden geldiği tespit edilir. Evin kilitli kapısı kırılır. Karşılarına saçı sakalı uzayıp birbirine karışmış, üstü başı perişan ihtiyar bir adam çıkar. Adamcağızı padişahın huzuruna getirirler. Fatih sorar:
- Bu ne haldir? Seni buraya kim, neden hapsetti?
İhtiyar adam cevap verir:
- Efendim ben, geleceğe yönelik tahminler yapan bir adamdım. Kuşatma başladığı zaman Bizans imparatoru beni saraya çağırdı. “Türkler şehri alacak mı?” diye sordu. Ben de, “Alacaklar” cevabını verdim. Bunu uğursuzluk saydılar ve beni buraya kapattılar.
Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet:
- Bana söyler misin? İstanbul, bizim elimizden de çıkar mı?
Perişan vaziyetteki ihtiyar:
- Bu şehirde herkesin gözü vardır. Sizin aranızda da sen-ben kavgası başlarsa, kişisel çıkarlar ülke çıkarlarının önüne geçerse, mülkünü yabancılara satanlar çoğalır, yabancılardan yardım dilenenlerin sayısı artarsa, o vakit bu şehir sizin de elinizden çıkar!..
Adamın bu sözlerini duyan Fatih Sultan Mehmet, ellerini kaldırır ve şöyle dua eder:
- Allah’ın kahır ve gazabı böylelerinin üstüne olsun! ”Kıssadan hisse…
İnsan bu hikayeyi okuduktan sonra ürperiyor ve düşünmeden edemiyor:
Sahiden de ihtiyarın dediği gibi, kişisel çıkarların ülke çıkarlarının önüne geçtiği, yabancılara mülk satışının arttığı, yabancılardan yardım dilenenlerin ve yabancılarla işbirliği içerisinde olanların sayısının arttığı dönemde İstanbul, hatta tüm Anadolu Sevr ile elimizden çıkmıştı.
Fakat tüm bunları unutmuş olmalıyız ki, aynı şeyler tekrar meydana geliyor.
“Milletten, devletten banane, yeterki cebimi doldurayım”
diyenlerin sayısı gitgide artıyor!..
Şehit kanlarıyla alınan topraklar karış karış, yerli şirketler ve fabrikalar ise bir bir yabancılara peşkeş çekiliyor!..
Hükümet ve hazine, AB’den ABD’den, IMF’den yardım dileniyor!..
Irak’ın kuzeyinde, Kıbrıs’ta ve Ege’de kırmızı çizgilerimiz çiğneniyor!..
Soydaşlarımız katledilirken başımıza çuval geçiriliyor!..
Sevr haritaları ve şartları yeniden önümüze konuyor!..
Gaflet ve dalalet içerisindeki hükümetin basiretsizliğinden istifade eden kürtçüler ve ermeniler kudurdukça kuduruyor, barzani ve papadopulos mahlukları afguruyor, AB ve ABD iç işlerimize burun sokuyor, sakallı papaz bile T.C. kanunlarını hiçe sayarak kendini “ekümenik” ilan ediyor, kürt mafyası büyük şehirlerimizde kol geziyor, ülke içindeki beşinci kol faaliyetleri almış başını gidiyor ve metrekareye düşen Türklük düşmanı hain sayısı gitgide artıyor!
Bunlarla birlikte, toplumun ahlak yapısının büyük bir çöküş içerisinde olduğunu, uyuşturucu ve fuhuşun hızla yaygınlaştığını, içi boşaltılmış bir eğitimle milli bilinçten, saygıdan yoksun, gamsız bir genç nesilin yetiştiğini de gözden kaçırmayalım.
Bu gidişat böyle devam ederse, İstanbul’un ve hatta tüm Anadolu’nun elimizden çıkacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Hele ki terör örgütünün elebaşına “sayın” diye hitap eden ve şehitlerimizi de “kelle”liğe layık gören bir adam başbakan koltuğunda oturuyorken!..
Ey koca Fatih! Ey koca Mustafa Kemal!
Yattığınız yerden kalkıp hepimizin suratına tükürün! Tükürün ki, titreyip kendimize gelelim! Yoksa vatan elden gitti gidiyor!..
Ve ey hainler! Ey gafiller! Ey satılmış Batı yalakaları!
Tanrı’nın kahır ve gazabı hepinizin üstüne olsun!
Tanrı Türk’ü Korusun!
Tolunay Kutoğlu
Birkaç gün önce kitaplığımı düzenlerken, bir yandan da kitaplarımın tozunu alıyor ve okurken işaretlemiş olduğum sayfa ve satırlara yeniden göz atıyordum. Fatih Sultan Mehmet Han’la ilgili bir kitaba göz atarken, kitabın en arka sayfasına düşmüş olduğum çok kısa not gözüme ilişti:
“Sayfa 111 Çok Önemli!”…
Ne vardı acaba 111.sayfada?.. Hemen merakla kitabın 111.sayfasını açtım. Sonra tekrar okudum o daha önce okurken her satırının altını kalın kalın çizdiğim hikayeyi:
“ Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethettikten birkaç gün sonra bazı devlet adamları ve komutanlarıyla birlikte şehri dolaşmaya çıkar. Şehrin ara sokaklarından birinde yürürken bir feryat duyar. Adamlarına:
- Bu feryat nereden geliyor? Araştırın, der.
Araştırma yapılır ve inlemenin kapısı kilitli bir evden geldiği tespit edilir. Evin kilitli kapısı kırılır. Karşılarına saçı sakalı uzayıp birbirine karışmış, üstü başı perişan ihtiyar bir adam çıkar. Adamcağızı padişahın huzuruna getirirler. Fatih sorar:
- Bu ne haldir? Seni buraya kim, neden hapsetti?
İhtiyar adam cevap verir:
- Efendim ben, geleceğe yönelik tahminler yapan bir adamdım. Kuşatma başladığı zaman Bizans imparatoru beni saraya çağırdı. “Türkler şehri alacak mı?” diye sordu. Ben de, “Alacaklar” cevabını verdim. Bunu uğursuzluk saydılar ve beni buraya kapattılar.
Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet:
- Bana söyler misin? İstanbul, bizim elimizden de çıkar mı?
Perişan vaziyetteki ihtiyar:
- Bu şehirde herkesin gözü vardır. Sizin aranızda da sen-ben kavgası başlarsa, kişisel çıkarlar ülke çıkarlarının önüne geçerse, mülkünü yabancılara satanlar çoğalır, yabancılardan yardım dilenenlerin sayısı artarsa, o vakit bu şehir sizin de elinizden çıkar!..
Adamın bu sözlerini duyan Fatih Sultan Mehmet, ellerini kaldırır ve şöyle dua eder:
- Allah’ın kahır ve gazabı böylelerinin üstüne olsun! ”Kıssadan hisse…
İnsan bu hikayeyi okuduktan sonra ürperiyor ve düşünmeden edemiyor:
Sahiden de ihtiyarın dediği gibi, kişisel çıkarların ülke çıkarlarının önüne geçtiği, yabancılara mülk satışının arttığı, yabancılardan yardım dilenenlerin ve yabancılarla işbirliği içerisinde olanların sayısının arttığı dönemde İstanbul, hatta tüm Anadolu Sevr ile elimizden çıkmıştı.
Fakat tüm bunları unutmuş olmalıyız ki, aynı şeyler tekrar meydana geliyor.
“Milletten, devletten banane, yeterki cebimi doldurayım”
diyenlerin sayısı gitgide artıyor!..
Şehit kanlarıyla alınan topraklar karış karış, yerli şirketler ve fabrikalar ise bir bir yabancılara peşkeş çekiliyor!..
Hükümet ve hazine, AB’den ABD’den, IMF’den yardım dileniyor!..
Irak’ın kuzeyinde, Kıbrıs’ta ve Ege’de kırmızı çizgilerimiz çiğneniyor!..
Soydaşlarımız katledilirken başımıza çuval geçiriliyor!..
Sevr haritaları ve şartları yeniden önümüze konuyor!..
Gaflet ve dalalet içerisindeki hükümetin basiretsizliğinden istifade eden kürtçüler ve ermeniler kudurdukça kuduruyor, barzani ve papadopulos mahlukları afguruyor, AB ve ABD iç işlerimize burun sokuyor, sakallı papaz bile T.C. kanunlarını hiçe sayarak kendini “ekümenik” ilan ediyor, kürt mafyası büyük şehirlerimizde kol geziyor, ülke içindeki beşinci kol faaliyetleri almış başını gidiyor ve metrekareye düşen Türklük düşmanı hain sayısı gitgide artıyor!
Bunlarla birlikte, toplumun ahlak yapısının büyük bir çöküş içerisinde olduğunu, uyuşturucu ve fuhuşun hızla yaygınlaştığını, içi boşaltılmış bir eğitimle milli bilinçten, saygıdan yoksun, gamsız bir genç nesilin yetiştiğini de gözden kaçırmayalım.
Bu gidişat böyle devam ederse, İstanbul’un ve hatta tüm Anadolu’nun elimizden çıkacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Hele ki terör örgütünün elebaşına “sayın” diye hitap eden ve şehitlerimizi de “kelle”liğe layık gören bir adam başbakan koltuğunda oturuyorken!..
Ey koca Fatih! Ey koca Mustafa Kemal!
Yattığınız yerden kalkıp hepimizin suratına tükürün! Tükürün ki, titreyip kendimize gelelim! Yoksa vatan elden gitti gidiyor!..
Ve ey hainler! Ey gafiller! Ey satılmış Batı yalakaları!
Tanrı’nın kahır ve gazabı hepinizin üstüne olsun!
Tanrı Türk’ü Korusun!
Tolunay Kutoğlu