Kara Kartal
Banned
- Katılım
- 4 Nis 2007
- Mesajlar
- 1,531
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
SİYASAL İSLAMIN PARA İLE DANSI
Siyasal İslamın mütedeyyin kitlelerin dini duygularını sömürerek yaptığı vurgunun son halkası Deniz Feneri oldu. 1970’lerde Selametköy, GİMTAŞ ve Burak Gıda projeleri için dindar vatandaşlardan toplanan paralar iç edildi. O günlerde MSP’li kadroların marifetiyle yapılan hayal satıcılığı 1990’lı yıllarda da sürdü. Bu kez RP, çeşitli yöntemlerle para topladı. Yurtiçinden çok yurtdışındaki müslümanların paralarına göz diktiler. Yurtdışı onlar için bir altın madeniydi. Kimi zaman hacca gönderme, kimi zaman vekaleten kurban kesme, kimi zaman Bosna’ya yardım, kimi zaman Adil Düzen üniversitesi, kimi zaman İslami holdingler, kimi zaman televizyon kurma bahanesiyle dindar vatandaşların kapısını çaldı.Yurtiçinden ve yurtdışından toplanan paraların küçük bir kısmı görüntüyü kurtarmak için asıl amaca harcanırken, aslan payı ya partiye aktarıldı ya da zimmetlere geçirildi.
Projelerin adı ve mutemetler değişti ama yöntem hiç değişmedi. Yurdışından yurtiçine ve ordan da kişilerin ya da siyasal partilerin hesaplarına aktaran para trafiği nedense yurtiçindeki savcıların değil hep yurtdışındaki savcıların ilgisini çekti. Bosna yardımlarının, vekalaten kurban kesme paralarının, YİMPAŞ’ın ve son olarak da Deniz Feneri’nin yaptığı yasadışı para toplama ve toplanan paraların amaç dışı kullanımı için tetiği hep yurtdışındaki savcılar düğmeye basıp dava açtı. Kirli paralar ve kirli ilişkiler nedense önce hep reddedildi, ortaklar başlangıçta birbirini tanımadılar. Belgeler ortaya çıkınca yavaş yavaş hafızalar yerine geldi ve hatırlamaya başladılar. Artık mızrak çuvala sığmayınca da saldırganlığa başladılar. Bu dizide siyasal İslamın para aşkı ve dindar vatandaşları nasıl aldattıklarının kısa bir tarihcesini okuyacaksınız
Yıllarca kitlelerin dini duyguları sümürülerek toplanan paralar ya partiye aktarıldı ya da zimmete geçirildi
İnanç hortumcuları
Cumhuriyet devrimi ile yaşanan toplumsal dönüşümden olumsuz yönde etkilenen İslami cemaatler, Osmanlı dönemindeki sosyal, siyasal ve ekonomik ayrıcalıklarını tümüyle yitirdiler.
İslami cemaatlerin yeniden derlenip toparlanmaları ve kamunun olanaklarından nemalanmaları için çok partili siyasal yaşamı beklemeleri gerekti. DP iktidarının göz kırpmasıyla cesaretlenerek yeraltından çıkan cemaatler, siyasal yaşama müdahil oldular. Siyasal yaşama aktif olarak katıldıkları ölçüde kamu olanaklarından da yararlanmayı keşfettiler.
Menderes döneminde kamu bankaları ve kooperatiflerin kredileri ile palazlanan İslami kesimin, basın yayın faaliyeti gösteren şirketleri de örtülü ödenekten nemalandı. Abdülhamit dönemini aratacak sansür uygulamalarına ek olarak kâğıt ambargosu da uygulayan Menderes hükümeti, başta Necip Fazıl’ın başında bulunduğu İslami yayın kuruluşlarına sınırsız kâğıt desteği verirken örtülü ödenekten de hatırı sayılır paylar ödeniyordu. 1960 ihtilaliyle yaşanan kısa bir durgunluk döneminden sonra DP’nin devamı olan AP iktidarı döneminde de siyasal ve ekonomik güçlerini büyüttüler. Bu dönemde bir yandan İlim Yayma Cemiyeti, Komünizmle Mücadele Dernekleri ve Milli Türk Talebe Birliği gibi dernek ve vakıflarla kitlelere ulaşırken bir yandan da çok ortaklı kooperatif tarzı şirketleşmeye gittiler.
MSP DÖNEMİNDE ŞAHA KALKTILAR
Cemaatler, her alanda MSP’nin iktidar ortağı olduğu dönemde şaha kalktılar. Cemaat-siyaset eksenine ticareti de ekleyerek birbirini destekleyen üçlü bir sacayağı oluşturdular. Bu şirketlerin hedef müşteri kitlesi de hazırdı: Dindar vatandaşlarımız. Erbakan’ın siyaset sahnesine çıkmasıyla İslamcı siyasete yön veren kadrolar, siyasi ortaklıklarına ticari ortaklığı da eklediler. Çok partili siyasal tarihimizin ilk İslamcı partisi olma özelliğini taşıyan Milli Nizam Partisi’nin kuruluşunun hemen ardından partinin önder kadroları İPA Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Pazarlama A.Ş ile Nidaş Nizam Neşriyat ve Dağıtım Şirketi’ni kurarak siyasetle ticareti birlikte yürütmeye başladılar.
Milli Nizam’ın kapatılması üzerine aynı kadrolar bu kez Milli Selamet Partisi’ni kurdular. Parti yöneticileri siyasetin yanında ticareti de ihmal etmek niyetinde değildi. Milsan Sanayi AŞ, Mila AŞ, Mades AŞ ve Heka Dış Ticaret, partinin yetkili organlarında hiçbir görevi olmamasına karşın MSP’nin o dönemdeki mutemedi Gürgen Bayatlı’nın yönetiminde kuruldu. Kâğıt üzerinde bu şirketlerin parti ile bir alakası yoktu ancak partinin genel merkezi ile aynı binayı paylaşan bu şirketler partinin yan kuruluşu gibi çalışıyor ve partiyi finanse ediyordu. Partinin görünürdeki muhasibi Abdürrahim Bezci olmasına karşın partinin mali işleri Gürgen Bayatlı’dan soruluyordu.
Milyarlar RP’ye aktarıldı
Mercümek’in yüksek faiz getiren hesaplarında toplanan Bosna yardım paraları RP’nin örgütlerine dağıtılıyordu
RP yöneticileri, kimliği tartışmalı Adem Haciç’e elden verilen 2 milyar lira dışında toplanan 27 milyar liranın da Almanya’daki Uluslararası İnsani Yardım Teşkilatı (IHH) hesabına aktarıldığını açıkladı. Ancak yapılan araştırma sonucunda söz konusu teşkilatın Bosna’ya yardım kampanyasının başlatılmasından sonra kurulduğu ve yöneticilerinin tamamının RP’nin yurtdışındaki şubesi gibi çalışan Avrupa Milli Görüş Teşkilatı’nın üyeleri olduğu belirlendi. Para trafiği incelendiğinde Bosna yardım paraları Türkiye’den IHH’nin Almanya’daki hesaplarına, ordan Mercümek’in Almanya’daki hesabına, oradan da yine Süleyman Mercümek’in Türkiye’deki hesabına akıyordu. Mercümek’in hesabındaki paralar, daha sonra kısa bir gezintiye çıkıyor, yurtiçinde ve yurtdışında birçok bankaya uğradıktan sonra RP’nin örgütlerine pay ediliyordu.
Parti yöneticileri önce Bosna için yardım toplamadıklarını, daha sonra topladıklarını ama yerine ulaştırdıklarını söyleyerek tornistan yapmışlardı. Savcılığın dava dosyasında bulunan belgelerden birinde yurtdışındaki IHH yöneticilerine verilecek harcırah tutanağının altında “Yukarıdaki gider göstergesi sadece Erbakan Hocamız tarafından onaylandığı takdirde ödenecektir” yazısı yardım kampanyasının ve toplanan paranın kimin denetiminde olduğunu ortaya koyuyor.
PARA TRAFİĞİ
Türkiye’de Bursa, Manisa, İzmir ve Konya Seydişehir RP örgütü tarafından başlatılan yardım kampanyaları sonucunda toplanan paralar, Faisal Finans ve Amerikan Expressbank aracılığıyla IHH’nin Düsseldorf ve Freiburg’daki Volksbank’taki hesaplarına gönderiliyor, oradan Süleyman Mercümek’in Duesseldorf Yapı Kredi Bankası’ndaki hesabına aktarılıyor. Duesseldorf Yapı Kredi’deki paralar bir süre sonra yine Mercümek’in Fatih Yapı Kredi Bankası’ndaki hesabına gönderiliyordu. Mercümek adına Düsseldorf’ta açılan hesaptaki 5 milyon 900 bin markın Türkiye’ye aktarıldığı saptandı. Almanya’da IHH’nin banka hesaplarına el konuldu.
Mercümek’in, Türkiye’deki hesabında toplanan paraların büyük bir bölümünü daha yüksek faiz verdiği için TYT ve Marmarabank’a yatırdığı ancak bu bankalar batınca ortaya çıktı. Olay duyulunca Mercümek, TYT Bank’ta 1 milyon 400 bin dolar, Marmarabank’ta ise 400 bin dolar Bosna parasının battığını açıkladı. Mercümek, Almanya’nın Freiburg kentinde bulunan Amerikan Express Bank’ın şubesine havale yapılması için Marmarabank’a yatırdığı 2 milyon 544 bin 817 doları Marmarabank batınca alamadı ve bankadan alacağını tahsil için İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 1994 Ağustos ayında dava açtı. Fatih savcılığı 21 Mayıs 1994’te Mercümek’in hesaplarına el koyarak tüm bankalardan Mercümek’le ilgili hesap kayıtlarını istedi. Kayıtlar gelince görüldü ki, Mercümek’in çeşitli bankalarda 14 ayrı döviz hesabı olduğu ve bu hesaplardaki 16 trilyon 548 milyar 500 milyon lirayı kontrol ettiği ortaya çıktı.
Suleyman Mercumek
Bosna yardım paraları iç edildi
1980 sonrasında partileşmeye izin çıktığında aynı kadrolar önce üçüncü partileri Refah Partisi’ni ardından da partiyi finanse edecek şirketleri birbiri ardınca kurdular. Yöntem aynı sadece mutemetler değişmişti. Bu kez partinin mutemetlik görevini Gürgen Bayatlı yerine Fatih’te mali müşavirlik yapan Süleyman Mercümek ile Ankara’da terzilik yapan Beşir Darçın almıştı.
RP ve partinin yurtdışındaki ayağı Avrupa Milli Görüş Teşkilatı’nın (AMGT) iki mutemedinden biri olan Süleyman Mercümek’e kurdurduğu şirketler Milli Gazete’nin basımını gerçekleştiren Milsan Basın Sanayi, Milli Gazete’yi yayımlayan Yeni Neşriyat, Hak-İnşaat, Kor-Kömür, YA DA Yayın ve Dağıtım Pazarlama AŞ, Yeni Devir Matbaacılık AŞ, YA DA Arsa Alım Satım Şirketi, GEPADA Genel Dağıtım Pazarlama ve Visan AŞ’ydi. Bu şirketlerin ortaklık yapıları incelendiğinde siyaset sahnesinde RP saflarından daha sonra boy gösterecek isimlere rastlıyoruz. Bu isimlerden bazıları bugün AKP saflarında aktif politika yapıyor.
MERCÜMEK’İN ORTAĞI TOPBAŞ
Süleyman Mercümek’in YA DA Yayın ve Dağıtım Pazarlama AŞ’deki ortaklarından biri şu anda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş. 1994 yerel seçimlerinde RP’den Beykoz Belediye Başkanı seçilen Yücel Çelikbilek, Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak diğer şirketlerdeki ortakları. Bir Musevi işadamı tarafından kurulan Visan AŞ’nin genel müdürlüğünü ise AKP’de Tayyip Erdoğan’ın gözdelerinden İdris Güllüce yapıyordu.
Mutemetlerden Süleyman Mercümek İstanbul’da faaliyet gösterirken diğer mutemet Beşir Darçın da Ankara’da dört koldan faaliyet gösteriyordu. Hac organizasyonu yapan AKA Tur, ETAŞ Turizm AŞ ve İzmir’de yine Musevi işadamları tarafından yıllar önce kurulan Van der Zee Şirketi de Beşir Darçın tarafından yönetiliyordu. Ayrıca partinin genel merkezinin bulunduğu bina ile Erbakan’ın evi de Beşir Darçın’a ait görünüyordu.
RP’NİN VURGUNU ORTAYA ÇIKTI
Her şey dönemin başbakanı Tansu Çiller’in bir açıklamasıyla başladı. Başbakan Tansu Çiller ile DYP’li bakanlar hakkında neredeyse her hafta bir gensoru önergesi veren RP’ye karşı iktidar partisi Şubat 1994’te karşı atağa geçti. 22 Şubat 1994’te Başbakan Tansu Çiller, RP’nin yurtiçinde ve yurtdışında Bosna’ya yardım amacıyla topladığı paranın yarısını yerine ulaştırmadığını ve konunun ayrıntısını daha sonra açıklayacağını söyledi.
Çiller’in iddiasına ilk yanıt RP Grup Başkanvekili Şevket Kazan’dan geldi. Kazan, “Çiller, RP yardımlarının yerine ulaşıp ulaşmadığını Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’e sorsun” dedi. Aynı gün Bosna-Hersek Ankara Büyükelçisi Hajrudin Somun, RP’den kendilerine hiç para iletilmediğini açıkladı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Başbakan Çiller’in bu yöndeki iddiasını ihbar kabul ederek inceleme başlattı. 24 Şubat 1994’te yaptığı açıklamada parti olarak yardım toplama işi yapmadıklarını söyleyen partinin Grup Başkanvekili Şevket Kazan ise daha sonra, toplanan paraların 2 milyar lirasının elden Bosnalı Albay Adem Haciç’e teslim edildiğini belirtti. Ancak Bosna hükümeti, ordularında Adem Haciç adında bir albay bulunmadığını açıklayınca RP’nin yalanı ortaya çıktı. Yapılan araştırmalar sonucunda RP’nin Bosna ordusunda albay diye tanıttığı Adem Haciç’in aslında imam olduğu anlaşıldı. Yalan ortaya çıkınca, Erbakan düzenlediği basın toplantısında, “İmamsa imam size ne? Yardımı toplamışlar, bu adama inanıp vermişler, ne karışıyorsun?” diyordu. Yardım yerine ulaşsa kimsenin karışacağı yoktu ancak Bosna Başbakanı bile kendilerine bir yardım ulaşmadığını ısrarla söylüyordu.
Cumhuriyet 12.09.2008 http://ahmetdursun374.blogcu.com/siyasal-ilamin-para-ile-dansi-1_24316011.html
devamı geliyooo
Siyasal İslamın mütedeyyin kitlelerin dini duygularını sömürerek yaptığı vurgunun son halkası Deniz Feneri oldu. 1970’lerde Selametköy, GİMTAŞ ve Burak Gıda projeleri için dindar vatandaşlardan toplanan paralar iç edildi. O günlerde MSP’li kadroların marifetiyle yapılan hayal satıcılığı 1990’lı yıllarda da sürdü. Bu kez RP, çeşitli yöntemlerle para topladı. Yurtiçinden çok yurtdışındaki müslümanların paralarına göz diktiler. Yurtdışı onlar için bir altın madeniydi. Kimi zaman hacca gönderme, kimi zaman vekaleten kurban kesme, kimi zaman Bosna’ya yardım, kimi zaman Adil Düzen üniversitesi, kimi zaman İslami holdingler, kimi zaman televizyon kurma bahanesiyle dindar vatandaşların kapısını çaldı.Yurtiçinden ve yurtdışından toplanan paraların küçük bir kısmı görüntüyü kurtarmak için asıl amaca harcanırken, aslan payı ya partiye aktarıldı ya da zimmetlere geçirildi.
Projelerin adı ve mutemetler değişti ama yöntem hiç değişmedi. Yurdışından yurtiçine ve ordan da kişilerin ya da siyasal partilerin hesaplarına aktaran para trafiği nedense yurtiçindeki savcıların değil hep yurtdışındaki savcıların ilgisini çekti. Bosna yardımlarının, vekalaten kurban kesme paralarının, YİMPAŞ’ın ve son olarak da Deniz Feneri’nin yaptığı yasadışı para toplama ve toplanan paraların amaç dışı kullanımı için tetiği hep yurtdışındaki savcılar düğmeye basıp dava açtı. Kirli paralar ve kirli ilişkiler nedense önce hep reddedildi, ortaklar başlangıçta birbirini tanımadılar. Belgeler ortaya çıkınca yavaş yavaş hafızalar yerine geldi ve hatırlamaya başladılar. Artık mızrak çuvala sığmayınca da saldırganlığa başladılar. Bu dizide siyasal İslamın para aşkı ve dindar vatandaşları nasıl aldattıklarının kısa bir tarihcesini okuyacaksınız
Yıllarca kitlelerin dini duyguları sümürülerek toplanan paralar ya partiye aktarıldı ya da zimmete geçirildi
İnanç hortumcuları
Cumhuriyet devrimi ile yaşanan toplumsal dönüşümden olumsuz yönde etkilenen İslami cemaatler, Osmanlı dönemindeki sosyal, siyasal ve ekonomik ayrıcalıklarını tümüyle yitirdiler.
İslami cemaatlerin yeniden derlenip toparlanmaları ve kamunun olanaklarından nemalanmaları için çok partili siyasal yaşamı beklemeleri gerekti. DP iktidarının göz kırpmasıyla cesaretlenerek yeraltından çıkan cemaatler, siyasal yaşama müdahil oldular. Siyasal yaşama aktif olarak katıldıkları ölçüde kamu olanaklarından da yararlanmayı keşfettiler.
Menderes döneminde kamu bankaları ve kooperatiflerin kredileri ile palazlanan İslami kesimin, basın yayın faaliyeti gösteren şirketleri de örtülü ödenekten nemalandı. Abdülhamit dönemini aratacak sansür uygulamalarına ek olarak kâğıt ambargosu da uygulayan Menderes hükümeti, başta Necip Fazıl’ın başında bulunduğu İslami yayın kuruluşlarına sınırsız kâğıt desteği verirken örtülü ödenekten de hatırı sayılır paylar ödeniyordu. 1960 ihtilaliyle yaşanan kısa bir durgunluk döneminden sonra DP’nin devamı olan AP iktidarı döneminde de siyasal ve ekonomik güçlerini büyüttüler. Bu dönemde bir yandan İlim Yayma Cemiyeti, Komünizmle Mücadele Dernekleri ve Milli Türk Talebe Birliği gibi dernek ve vakıflarla kitlelere ulaşırken bir yandan da çok ortaklı kooperatif tarzı şirketleşmeye gittiler.
MSP DÖNEMİNDE ŞAHA KALKTILAR
Cemaatler, her alanda MSP’nin iktidar ortağı olduğu dönemde şaha kalktılar. Cemaat-siyaset eksenine ticareti de ekleyerek birbirini destekleyen üçlü bir sacayağı oluşturdular. Bu şirketlerin hedef müşteri kitlesi de hazırdı: Dindar vatandaşlarımız. Erbakan’ın siyaset sahnesine çıkmasıyla İslamcı siyasete yön veren kadrolar, siyasi ortaklıklarına ticari ortaklığı da eklediler. Çok partili siyasal tarihimizin ilk İslamcı partisi olma özelliğini taşıyan Milli Nizam Partisi’nin kuruluşunun hemen ardından partinin önder kadroları İPA Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Pazarlama A.Ş ile Nidaş Nizam Neşriyat ve Dağıtım Şirketi’ni kurarak siyasetle ticareti birlikte yürütmeye başladılar.
Milli Nizam’ın kapatılması üzerine aynı kadrolar bu kez Milli Selamet Partisi’ni kurdular. Parti yöneticileri siyasetin yanında ticareti de ihmal etmek niyetinde değildi. Milsan Sanayi AŞ, Mila AŞ, Mades AŞ ve Heka Dış Ticaret, partinin yetkili organlarında hiçbir görevi olmamasına karşın MSP’nin o dönemdeki mutemedi Gürgen Bayatlı’nın yönetiminde kuruldu. Kâğıt üzerinde bu şirketlerin parti ile bir alakası yoktu ancak partinin genel merkezi ile aynı binayı paylaşan bu şirketler partinin yan kuruluşu gibi çalışıyor ve partiyi finanse ediyordu. Partinin görünürdeki muhasibi Abdürrahim Bezci olmasına karşın partinin mali işleri Gürgen Bayatlı’dan soruluyordu.
Milyarlar RP’ye aktarıldı
Mercümek’in yüksek faiz getiren hesaplarında toplanan Bosna yardım paraları RP’nin örgütlerine dağıtılıyordu
RP yöneticileri, kimliği tartışmalı Adem Haciç’e elden verilen 2 milyar lira dışında toplanan 27 milyar liranın da Almanya’daki Uluslararası İnsani Yardım Teşkilatı (IHH) hesabına aktarıldığını açıkladı. Ancak yapılan araştırma sonucunda söz konusu teşkilatın Bosna’ya yardım kampanyasının başlatılmasından sonra kurulduğu ve yöneticilerinin tamamının RP’nin yurtdışındaki şubesi gibi çalışan Avrupa Milli Görüş Teşkilatı’nın üyeleri olduğu belirlendi. Para trafiği incelendiğinde Bosna yardım paraları Türkiye’den IHH’nin Almanya’daki hesaplarına, ordan Mercümek’in Almanya’daki hesabına, oradan da yine Süleyman Mercümek’in Türkiye’deki hesabına akıyordu. Mercümek’in hesabındaki paralar, daha sonra kısa bir gezintiye çıkıyor, yurtiçinde ve yurtdışında birçok bankaya uğradıktan sonra RP’nin örgütlerine pay ediliyordu.
Parti yöneticileri önce Bosna için yardım toplamadıklarını, daha sonra topladıklarını ama yerine ulaştırdıklarını söyleyerek tornistan yapmışlardı. Savcılığın dava dosyasında bulunan belgelerden birinde yurtdışındaki IHH yöneticilerine verilecek harcırah tutanağının altında “Yukarıdaki gider göstergesi sadece Erbakan Hocamız tarafından onaylandığı takdirde ödenecektir” yazısı yardım kampanyasının ve toplanan paranın kimin denetiminde olduğunu ortaya koyuyor.
PARA TRAFİĞİ
Türkiye’de Bursa, Manisa, İzmir ve Konya Seydişehir RP örgütü tarafından başlatılan yardım kampanyaları sonucunda toplanan paralar, Faisal Finans ve Amerikan Expressbank aracılığıyla IHH’nin Düsseldorf ve Freiburg’daki Volksbank’taki hesaplarına gönderiliyor, oradan Süleyman Mercümek’in Duesseldorf Yapı Kredi Bankası’ndaki hesabına aktarılıyor. Duesseldorf Yapı Kredi’deki paralar bir süre sonra yine Mercümek’in Fatih Yapı Kredi Bankası’ndaki hesabına gönderiliyordu. Mercümek adına Düsseldorf’ta açılan hesaptaki 5 milyon 900 bin markın Türkiye’ye aktarıldığı saptandı. Almanya’da IHH’nin banka hesaplarına el konuldu.
Mercümek’in, Türkiye’deki hesabında toplanan paraların büyük bir bölümünü daha yüksek faiz verdiği için TYT ve Marmarabank’a yatırdığı ancak bu bankalar batınca ortaya çıktı. Olay duyulunca Mercümek, TYT Bank’ta 1 milyon 400 bin dolar, Marmarabank’ta ise 400 bin dolar Bosna parasının battığını açıkladı. Mercümek, Almanya’nın Freiburg kentinde bulunan Amerikan Express Bank’ın şubesine havale yapılması için Marmarabank’a yatırdığı 2 milyon 544 bin 817 doları Marmarabank batınca alamadı ve bankadan alacağını tahsil için İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 1994 Ağustos ayında dava açtı. Fatih savcılığı 21 Mayıs 1994’te Mercümek’in hesaplarına el koyarak tüm bankalardan Mercümek’le ilgili hesap kayıtlarını istedi. Kayıtlar gelince görüldü ki, Mercümek’in çeşitli bankalarda 14 ayrı döviz hesabı olduğu ve bu hesaplardaki 16 trilyon 548 milyar 500 milyon lirayı kontrol ettiği ortaya çıktı.
Suleyman Mercumek
Bosna yardım paraları iç edildi
1980 sonrasında partileşmeye izin çıktığında aynı kadrolar önce üçüncü partileri Refah Partisi’ni ardından da partiyi finanse edecek şirketleri birbiri ardınca kurdular. Yöntem aynı sadece mutemetler değişmişti. Bu kez partinin mutemetlik görevini Gürgen Bayatlı yerine Fatih’te mali müşavirlik yapan Süleyman Mercümek ile Ankara’da terzilik yapan Beşir Darçın almıştı.
RP ve partinin yurtdışındaki ayağı Avrupa Milli Görüş Teşkilatı’nın (AMGT) iki mutemedinden biri olan Süleyman Mercümek’e kurdurduğu şirketler Milli Gazete’nin basımını gerçekleştiren Milsan Basın Sanayi, Milli Gazete’yi yayımlayan Yeni Neşriyat, Hak-İnşaat, Kor-Kömür, YA DA Yayın ve Dağıtım Pazarlama AŞ, Yeni Devir Matbaacılık AŞ, YA DA Arsa Alım Satım Şirketi, GEPADA Genel Dağıtım Pazarlama ve Visan AŞ’ydi. Bu şirketlerin ortaklık yapıları incelendiğinde siyaset sahnesinde RP saflarından daha sonra boy gösterecek isimlere rastlıyoruz. Bu isimlerden bazıları bugün AKP saflarında aktif politika yapıyor.
MERCÜMEK’İN ORTAĞI TOPBAŞ
Süleyman Mercümek’in YA DA Yayın ve Dağıtım Pazarlama AŞ’deki ortaklarından biri şu anda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş. 1994 yerel seçimlerinde RP’den Beykoz Belediye Başkanı seçilen Yücel Çelikbilek, Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak diğer şirketlerdeki ortakları. Bir Musevi işadamı tarafından kurulan Visan AŞ’nin genel müdürlüğünü ise AKP’de Tayyip Erdoğan’ın gözdelerinden İdris Güllüce yapıyordu.
Mutemetlerden Süleyman Mercümek İstanbul’da faaliyet gösterirken diğer mutemet Beşir Darçın da Ankara’da dört koldan faaliyet gösteriyordu. Hac organizasyonu yapan AKA Tur, ETAŞ Turizm AŞ ve İzmir’de yine Musevi işadamları tarafından yıllar önce kurulan Van der Zee Şirketi de Beşir Darçın tarafından yönetiliyordu. Ayrıca partinin genel merkezinin bulunduğu bina ile Erbakan’ın evi de Beşir Darçın’a ait görünüyordu.
RP’NİN VURGUNU ORTAYA ÇIKTI
Her şey dönemin başbakanı Tansu Çiller’in bir açıklamasıyla başladı. Başbakan Tansu Çiller ile DYP’li bakanlar hakkında neredeyse her hafta bir gensoru önergesi veren RP’ye karşı iktidar partisi Şubat 1994’te karşı atağa geçti. 22 Şubat 1994’te Başbakan Tansu Çiller, RP’nin yurtiçinde ve yurtdışında Bosna’ya yardım amacıyla topladığı paranın yarısını yerine ulaştırmadığını ve konunun ayrıntısını daha sonra açıklayacağını söyledi.
Çiller’in iddiasına ilk yanıt RP Grup Başkanvekili Şevket Kazan’dan geldi. Kazan, “Çiller, RP yardımlarının yerine ulaşıp ulaşmadığını Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’e sorsun” dedi. Aynı gün Bosna-Hersek Ankara Büyükelçisi Hajrudin Somun, RP’den kendilerine hiç para iletilmediğini açıkladı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Başbakan Çiller’in bu yöndeki iddiasını ihbar kabul ederek inceleme başlattı. 24 Şubat 1994’te yaptığı açıklamada parti olarak yardım toplama işi yapmadıklarını söyleyen partinin Grup Başkanvekili Şevket Kazan ise daha sonra, toplanan paraların 2 milyar lirasının elden Bosnalı Albay Adem Haciç’e teslim edildiğini belirtti. Ancak Bosna hükümeti, ordularında Adem Haciç adında bir albay bulunmadığını açıklayınca RP’nin yalanı ortaya çıktı. Yapılan araştırmalar sonucunda RP’nin Bosna ordusunda albay diye tanıttığı Adem Haciç’in aslında imam olduğu anlaşıldı. Yalan ortaya çıkınca, Erbakan düzenlediği basın toplantısında, “İmamsa imam size ne? Yardımı toplamışlar, bu adama inanıp vermişler, ne karışıyorsun?” diyordu. Yardım yerine ulaşsa kimsenin karışacağı yoktu ancak Bosna Başbakanı bile kendilerine bir yardım ulaşmadığını ısrarla söylüyordu.
Cumhuriyet 12.09.2008 http://ahmetdursun374.blogcu.com/siyasal-ilamin-para-ile-dansi-1_24316011.html
devamı geliyooo