Siyasal Islamın Para Ile Dansı -1

Kara Kartal

Banned
Katılım
4 Nis 2007
Mesajlar
1,531
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Yaşasın Yobazlar ve Kahpeler için İstiklal Mahkeme
SİYASAL İSLAMIN PARA İLE DANSI

Siyasal İslamın mütedeyyin kitlelerin dini duygularını sömürerek yaptığı vurgunun son halkası Deniz Feneri oldu. 1970’lerde Selametköy, GİMTAŞ ve Burak Gıda projeleri için dindar vatandaşlardan toplanan paralar iç edildi. O günlerde MSP’li kadroların marifetiyle yapılan hayal satıcılığı 1990’lı yıllarda da sürdü. Bu kez RP, çeşitli yöntemlerle para topladı. Yurtiçinden çok yurtdışındaki müslümanların paralarına göz diktiler. Yurtdışı onlar için bir altın madeniydi. Kimi zaman hacca gönderme, kimi zaman vekaleten kurban kesme, kimi zaman Bosna’ya yardım, kimi zaman Adil Düzen üniversitesi, kimi zaman İslami holdingler, kimi zaman televizyon kurma bahanesiyle dindar vatandaşların kapısını çaldı.Yurtiçinden ve yurtdışından toplanan paraların küçük bir kısmı görüntüyü kurtarmak için asıl amaca harcanırken, aslan payı ya partiye aktarıldı ya da zimmetlere geçirildi.
Projelerin adı ve mutemetler değişti ama yöntem hiç değişmedi. Yurdışından yurtiçine ve ordan da kişilerin ya da siyasal partilerin hesaplarına aktaran para trafiği nedense yurtiçindeki savcıların değil hep yurtdışındaki savcıların ilgisini çekti. Bosna yardımlarının, vekalaten kurban kesme paralarının, YİMPAŞ’ın ve son olarak da Deniz Feneri’nin yaptığı yasadışı para toplama ve toplanan paraların amaç dışı kullanımı için tetiği hep yurtdışındaki savcılar düğmeye basıp dava açtı. Kirli paralar ve kirli ilişkiler nedense önce hep reddedildi, ortaklar başlangıçta birbirini tanımadılar. Belgeler ortaya çıkınca yavaş yavaş hafızalar yerine geldi ve hatırlamaya başladılar. Artık mızrak çuvala sığmayınca da saldırganlığa başladılar. Bu dizide siyasal İslamın para aşkı ve dindar vatandaşları nasıl aldattıklarının kısa bir tarihcesini okuyacaksınız

Yıllarca kitlelerin dini duyguları sümürülerek toplanan paralar ya partiye aktarıldı ya da zimmete geçirildi

İnanç hortumcuları

merc__mek2.jpg


Cumhuriyet devrimi ile yaşanan toplumsal dönüşümden olumsuz yönde etkilenen İslami cemaatler, Osmanlı dönemindeki sosyal, siyasal ve ekonomik ayrıcalıklarını tümüyle yitirdiler.

İslami cemaatlerin yeniden derlenip toparlanmaları ve kamunun olanaklarından nemalanmaları için çok partili siyasal yaşamı beklemeleri gerekti. DP iktidarının göz kırpmasıyla cesaretlenerek yeraltından çıkan cemaatler, siyasal yaşama müdahil oldular. Siyasal yaşama aktif olarak katıldıkları ölçüde kamu olanaklarından da yararlanmayı keşfettiler.

Menderes döneminde kamu bankaları ve kooperatiflerin kredileri ile palazlanan İslami kesimin, basın yayın faaliyeti gösteren şirketleri de örtülü ödenekten nemalandı. Abdülhamit dönemini aratacak sansür uygulamalarına ek olarak kâğıt ambargosu da uygulayan Menderes hükümeti, başta Necip Fazıl’ın başında bulunduğu İslami yayın kuruluşlarına sınırsız kâğıt desteği verirken örtülü ödenekten de hatırı sayılır paylar ödeniyordu. 1960 ihtilaliyle yaşanan kısa bir durgunluk döneminden sonra DP’nin devamı olan AP iktidarı döneminde de siyasal ve ekonomik güçlerini büyüttüler. Bu dönemde bir yandan İlim Yayma Cemiyeti, Komünizmle Mücadele Dernekleri ve Milli Türk Talebe Birliği gibi dernek ve vakıflarla kitlelere ulaşırken bir yandan da çok ortaklı kooperatif tarzı şirketleşmeye gittiler.

merc__mek.jpg


MSP DÖNEMİNDE ŞAHA KALKTILAR
Cemaatler, her alanda MSP’nin iktidar ortağı olduğu dönemde şaha kalktılar. Cemaat-siyaset eksenine ticareti de ekleyerek birbirini destekleyen üçlü bir sacayağı oluşturdular. Bu şirketlerin hedef müşteri kitlesi de hazırdı: Dindar vatandaşlarımız. Erbakan’ın siyaset sahnesine çıkmasıyla İslamcı siyasete yön veren kadrolar, siyasi ortaklıklarına ticari ortaklığı da eklediler. Çok partili siyasal tarihimizin ilk İslamcı partisi olma özelliğini taşıyan Milli Nizam Partisi’nin kuruluşunun hemen ardından partinin önder kadroları İPA Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Pazarlama A.Ş ile Nidaş Nizam Neşriyat ve Dağıtım Şirketi’ni kurarak siyasetle ticareti birlikte yürütmeye başladılar.
Milli Nizam’ın kapatılması üzerine aynı kadrolar bu kez Milli Selamet Partisi’ni kurdular. Parti yöneticileri siyasetin yanında ticareti de ihmal etmek niyetinde değildi. Milsan Sanayi AŞ, Mila AŞ, Mades AŞ ve Heka Dış Ticaret, partinin yetkili organlarında hiçbir görevi olmamasına karşın MSP’nin o dönemdeki mutemedi Gürgen Bayatlı’nın yönetiminde kuruldu. Kâğıt üzerinde bu şirketlerin parti ile bir alakası yoktu ancak partinin genel merkezi ile aynı binayı paylaşan bu şirketler partinin yan kuruluşu gibi çalışıyor ve partiyi finanse ediyordu. Partinin görünürdeki muhasibi Abdürrahim Bezci olmasına karşın partinin mali işleri Gürgen Bayatlı’dan soruluyordu.
merc__mek1.jpg

Milyarlar RP’ye aktarıldı
Mercümek’in yüksek faiz getiren hesaplarında toplanan Bosna yardım paraları RP’nin örgütlerine dağıtılıyordu
RP yöneticileri, kimliği tartışmalı Adem Haciç’e elden verilen 2 milyar lira dışında toplanan 27 milyar liranın da Almanya’daki Uluslararası İnsani Yardım Teşkilatı (IHH) hesabına aktarıldığını açıkladı. Ancak yapılan araştırma sonucunda söz konusu teşkilatın Bosna’ya yardım kampanyasının başlatılmasından sonra kurulduğu ve yöneticilerinin tamamının RP’nin yurtdışındaki şubesi gibi çalışan Avrupa Milli Görüş Teşkilatı’nın üyeleri olduğu belirlendi. Para trafiği incelendiğinde Bosna yardım paraları Türkiye’den IHH’nin Almanya’daki hesaplarına, ordan Mercümek’in Almanya’daki hesabına, oradan da yine Süleyman Mercümek’in Türkiye’deki hesabına akıyordu. Mercümek’in hesabındaki paralar, daha sonra kısa bir gezintiye çıkıyor, yurtiçinde ve yurtdışında birçok bankaya uğradıktan sonra RP’nin örgütlerine pay ediliyordu.
Parti yöneticileri önce Bosna için yardım toplamadıklarını, daha sonra topladıklarını ama yerine ulaştırdıklarını söyleyerek tornistan yapmışlardı. Savcılığın dava dosyasında bulunan belgelerden birinde yurtdışındaki IHH yöneticilerine verilecek harcırah tutanağının altında “Yukarıdaki gider göstergesi sadece Erbakan Hocamız tarafından onaylandığı takdirde ödenecektir” yazısı yardım kampanyasının ve toplanan paranın kimin denetiminde olduğunu ortaya koyuyor.
PARA TRAFİĞİ

Türkiye’de Bursa, Manisa, İzmir ve Konya Seydişehir RP örgütü tarafından başlatılan yardım kampanyaları sonucunda toplanan paralar, Faisal Finans ve Amerikan Expressbank aracılığıyla IHH’nin Düsseldorf ve Freiburg’daki Volksbank’taki hesaplarına gönderiliyor, oradan Süleyman Mercümek’in Duesseldorf Yapı Kredi Bankası’ndaki hesabına aktarılıyor. Duesseldorf Yapı Kredi’deki paralar bir süre sonra yine Mercümek’in Fatih Yapı Kredi Bankası’ndaki hesabına gönderiliyordu. Mercümek adına Düsseldorf’ta açılan hesaptaki 5 milyon 900 bin markın Türkiye’ye aktarıldığı saptandı. Almanya’da IHH’nin banka hesaplarına el konuldu.
Mercümek’in, Türkiye’deki hesabında toplanan paraların büyük bir bölümünü daha yüksek faiz verdiği için TYT ve Marmarabank’a yatırdığı ancak bu bankalar batınca ortaya çıktı. Olay duyulunca Mercümek, TYT Bank’ta 1 milyon 400 bin dolar, Marmarabank’ta ise 400 bin dolar Bosna parasının battığını açıkladı. Mercümek, Almanya’nın Freiburg kentinde bulunan Amerikan Express Bank’ın şubesine havale yapılması için Marmarabank’a yatırdığı 2 milyon 544 bin 817 doları Marmarabank batınca alamadı ve bankadan alacağını tahsil için İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 1994 Ağustos ayında dava açtı. Fatih savcılığı 21 Mayıs 1994’te Mercümek’in hesaplarına el koyarak tüm bankalardan Mercümek’le ilgili hesap kayıtlarını istedi. Kayıtlar gelince görüldü ki, Mercümek’in çeşitli bankalarda 14 ayrı döviz hesabı olduğu ve bu hesaplardaki 16 trilyon 548 milyar 500 milyon lirayı kontrol ettiği ortaya çıktı.


Suleyman Mercumek
Bosna yardım paraları iç edildi
1980 sonrasında partileşmeye izin çıktığında aynı kadrolar önce üçüncü partileri Refah Partisi’ni ardından da partiyi finanse edecek şirketleri birbiri ardınca kurdular. Yöntem aynı sadece mutemetler değişmişti. Bu kez partinin mutemetlik görevini Gürgen Bayatlı yerine Fatih’te mali müşavirlik yapan Süleyman Mercümek ile Ankara’da terzilik yapan Beşir Darçın almıştı.
RP ve partinin yurtdışındaki ayağı Avrupa Milli Görüş Teşkilatı’nın (AMGT) iki mutemedinden biri olan Süleyman Mercümek’e kurdurduğu şirketler Milli Gazete’nin basımını gerçekleştiren Milsan Basın Sanayi, Milli Gazete’yi yayımlayan Yeni Neşriyat, Hak-İnşaat, Kor-Kömür, YA DA Yayın ve Dağıtım Pazarlama AŞ, Yeni Devir Matbaacılık AŞ, YA DA Arsa Alım Satım Şirketi, GEPADA Genel Dağıtım Pazarlama ve Visan AŞ’ydi. Bu şirketlerin ortaklık yapıları incelendiğinde siyaset sahnesinde RP saflarından daha sonra boy gösterecek isimlere rastlıyoruz. Bu isimlerden bazıları bugün AKP saflarında aktif politika yapıyor.
MERCÜMEK’İN ORTAĞI TOPBAŞ
Süleyman Mercümek’in YA DA Yayın ve Dağıtım Pazarlama AŞ’deki ortaklarından biri şu anda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş. 1994 yerel seçimlerinde RP’den Beykoz Belediye Başkanı seçilen Yücel Çelikbilek, Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak diğer şirketlerdeki ortakları. Bir Musevi işadamı tarafından kurulan Visan AŞ’nin genel müdürlüğünü ise AKP’de Tayyip Erdoğan’ın gözdelerinden İdris Güllüce yapıyordu.
Mutemetlerden Süleyman Mercümek İstanbul’da faaliyet gösterirken diğer mutemet Beşir Darçın da Ankara’da dört koldan faaliyet gösteriyordu. Hac organizasyonu yapan AKA Tur, ETAŞ Turizm AŞ ve İzmir’de yine Musevi işadamları tarafından yıllar önce kurulan Van der Zee Şirketi de Beşir Darçın tarafından yönetiliyordu. Ayrıca partinin genel merkezinin bulunduğu bina ile Erbakan’ın evi de Beşir Darçın’a ait görünüyordu.
RP’NİN VURGUNU ORTAYA ÇIKTI
Her şey dönemin başbakanı Tansu Çiller’in bir açıklamasıyla başladı. Başbakan Tansu Çiller ile DYP’li bakanlar hakkında neredeyse her hafta bir gensoru önergesi veren RP’ye karşı iktidar partisi Şubat 1994’te karşı atağa geçti. 22 Şubat 1994’te Başbakan Tansu Çiller, RP’nin yurtiçinde ve yurtdışında Bosna’ya yardım amacıyla topladığı paranın yarısını yerine ulaştırmadığını ve konunun ayrıntısını daha sonra açıklayacağını söyledi.
Çiller’in iddiasına ilk yanıt RP Grup Başkanvekili Şevket Kazan’dan geldi. Kazan, “Çiller, RP yardımlarının yerine ulaşıp ulaşmadığını Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’e sorsun” dedi. Aynı gün Bosna-Hersek Ankara Büyükelçisi Hajrudin Somun, RP’den kendilerine hiç para iletilmediğini açıkladı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Başbakan Çiller’in bu yöndeki iddiasını ihbar kabul ederek inceleme başlattı. 24 Şubat 1994’te yaptığı açıklamada parti olarak yardım toplama işi yapmadıklarını söyleyen partinin Grup Başkanvekili Şevket Kazan ise daha sonra, toplanan paraların 2 milyar lirasının elden Bosnalı Albay Adem Haciç’e teslim edildiğini belirtti. Ancak Bosna hükümeti, ordularında Adem Haciç adında bir albay bulunmadığını açıklayınca RP’nin yalanı ortaya çıktı. Yapılan araştırmalar sonucunda RP’nin Bosna ordusunda albay diye tanıttığı Adem Haciç’in aslında imam olduğu anlaşıldı. Yalan ortaya çıkınca, Erbakan düzenlediği basın toplantısında, “İmamsa imam size ne? Yardımı toplamışlar, bu adama inanıp vermişler, ne karışıyorsun?” diyordu. Yardım yerine ulaşsa kimsenin karışacağı yoktu ancak Bosna Başbakanı bile kendilerine bir yardım ulaşmadığını ısrarla söylüyordu.
Cumhuriyet 12.09.2008 http://ahmetdursun374.blogcu.com/siyasal-ilamin-para-ile-dansi-1_24316011.html

devamı geliyooo
 
Siyasal İslamın mütedeyyin kitlelerin dini duygularını sömürerek yaptığı vurgunun son halkası Deniz Feneri oldu. 1970’lerde Selametköy, GİMTAŞ ve Burak Gıda projeleri için dindar vatandaşlardan toplanan paralar iç edildi. O günlerde MSP’li kadroların marifetiyle yapılan hayal satıcılığı 1990’lı yıllarda da sürdü.

eft buraya kadarını okudum ve çok hoş.yalnız azıcık objektif olmanı ve kurtuluş savaşı sırasında hindistandan, şurdan burdan velhasılı dünya müslümanlarından "amannn hilafet yıkılmasın! müslümanlar sahipsiz kalmasın" diyerek bize yollanan paralarla neler yapıldı.biraz da onlara yer verirsen sevinirim. mesela iş bankası chp çiftlikler fln fln fln
hani böle yardımların olmadığını söylemek çok abes olur.
e o zaman bu paralar nereye gitti onuda bilmek lazım.veyahut inceleyip irdeleyip öğrenmek lazım
 
eft buraya kadarını okudum ve çok hoş.yalnız azıcık objektif olmanı ve kurtuluş savaşı sırasında hindistandan, şurdan burdan velhasılı dünya müslümanlarından "amannn hilafet yıkılmasın! müslümanlar sahipsiz kalmasın" diyerek bize yollanan paralarla neler yapıldı.biraz da onlara yer verirsen sevinirim. mesela iş bankası chp çiftlikler fln fln fln
hani böle yardımların olmadığını söylemek çok abes olur.
e o zaman bu paralar nereye gitti onuda bilmek lazım.veyahut inceleyip irdeleyip öğrenmek lazım

yardımlar sadece hindistantan gelmedi,koministlerdende geldi,italyanlardanda geldi,almanlardanda geldi. yardımlar sadece Kuvayi Milliyecilere değil vatan hainlerinede geldi özellikle ingilizler aman halifelik yıkılmasın aman saltanat devam etsin diye hem maddi hemde manevi destek vermişlerdir.

-NUTUKU OKURSAN KİM KİME NE İÇİN YARDIM ETTİĞİNİ ÖĞRENİRSİN
 
yardımlar sadece hindistantan gelmedi,koministlerdende geldi,italyanlardanda geldi,almanlardanda geldi. yardımlar sadece Kuvayi Milliyecilere değil vatan hainlerinede geldi özellikle ingilizler aman halifelik yıkılmasın aman saltanat devam etsin diye hem maddi hemde manevi destek vermişlerdir.

kanka aman bu böyük yanlışı yapma. küfür mü ediyorsun. ortadoğuda ençok emeli olan ülke ingilteredir. ve ortodoğuda ki en büyük otoritede halkın çoğunluğunun müslüman olmasından dolayı osmanlı imparatorluğu veyahut halifedir. eger halide hindistandaki müslüman halk için cihad çağrısı yapsa, deseki o devirde " bu ingiliz pislikleri için haydi cihada" zaten 1 avuç olan ingilizler için bu ve bunun gibi olasılıklar facia olurdu.

ben diyecekken "ingilizlerin en büyük nişanı olan dizbağı nişanı niye atatürke verildi. hilafeti kaldırıp müstemlekeler nezareti için bi güzellik yaptı diye.
sen bana neler diyorsun
kuzum yanlış anlama ama bayrak mitinglerine katılanlara yahu bunlar kandırılmış kalabalık diyordum.(birçok kişi diyordu)
nihayetindede öyle çıktı. yürüyüşü organize eden paşalar şu an gözaltında. hemde cumhuriyeti koruma adına yürüyorlardı sahip çıkın fln diye
velhasılı kandırılma be.aç gözünü artık.
 
kanka aman bu böyük yanlışı yapma. küfür mü ediyorsun. ortadoğuda ençok emeli olan ülke ingilteredir. ve ortodoğuda ki en büyük otoritede halkın çoğunluğunun müslüman olmasından dolayı osmanlı imparatorluğu veyahut halifedir. eger halide hindistandaki müslüman halk için cihad çağrısı yapsa, deseki o devirde " bu ingiliz pislikleri için haydi cihada" zaten 1 avuç olan ingilizler için bu ve bunun gibi olasılıklar facia olurdu.

ben diyecekken "ingilizlerin en büyük nişanı olan dizbağı nişanı niye atatürke verildi. hilafeti kaldırıp müstemlekeler nezareti için bi güzellik yaptı diye.
sen bana neler diyorsun
kuzum yanlış anlama ama bayrak mitinglerine katılanlara yahu bunlar kandırılmış kalabalık diyordum.(birçok kişi diyordu)
nihayetindede öyle çıktı. yürüyüşü organize eden paşalar şu an gözaltında. hemde cumhuriyeti koruma adına yürüyorlardı sahip çıkın fln diye
velhasılı kandırılma be.aç gözünü artık.

..........................................................................


böyle bir nişan Atatürke değil Abtullah GÜL e Verilmiş olduğunu biliyordum eğer yalan söylemiyorsan ATAMIZA BÖYLE BİR NİŞAN VERİLDİĞİNİ verildiyse ATAMIZIN KABUL EDİP ALDIĞINI KANITLAYABİLİRMİSİN

Atamızın sahip olduğu tüm nişan ve madalyalar ANITKABİRDE SERGİLENMEKTEDİR ve içlerinde böyle bir nişan yok......
 
Kara Kartal kardeşim açtığın konular gerçekten çok güzel...Nedense ampulcülerden pek ses çıkmamış...İşlerinemi gelmiyor nedir..Hani bazı dinci geçinen arkadaşlar var..Hemen her yorumlarında ayetleri kullanan....Bir gün yürekli bi şekilde mertçe ne zaman kendi adamlarını eleştirebilme onurunu gösterebilecekler çok merak ediyorum....Sanki bizler müslüman değilmişiz gibi hemen bize dualarla ayetlerle cevap verirler...Bende onların anlayacağı dilden cevap vereyim....Bir Sure ile....Maun Suresi...

Maun Suresi: Bismillâhirrahmânirrâhîm.
Eraeytellezî yükezzibü biddiyn. Fezâlikellezi yedü'ul yetiym velâ yehuddu alâ ta'âmil miskiyn feveylül lil musalliyn Elleziyne hüm an salâtihim sâhûn Elleziyne hüm yürâ ûne ve yemneûnel mâûn.

Anlamı: Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla.
Dini yalan sayanı gördün mü? işte yetimi unf-ü şiddete iten, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. Fakat veyl!. Namaz kılanların vay haline ki, onlar namazlarından gafildirler, onlar riyakarların ta kendileridir. Zekatı da men ederler onlar...


Bu Sureden şunu çıkarabiliriz....Siz İslam adına para hortumlayanlara, yetimin hakkını yiyenlere, din adına insanlara zulmedenlere sahip çıkıyorsanız İstediğiniz kadar namaz kılın...En az onlar kadar suçlusunuzdur....Çünkü onlara sahip çıkmaktasınız...Namaz kılarak Allah'In elinden kurtulamazsınız....Suçluları kollayanlar en az onlar kadar suçludur...Hala deniz fenerini ve onun iktidarını savunmaya devam edecekmisiniz ampulcü arkadaşlar...
 
çok Doru Kara Kartal
 
Siyasal Ilamın Para Ile Dansı-2

SİYASAL İSLAMIN PARA İLE DANSI-2

Kurban paraları da RP kasasına
Mercümek skandalı patlak verince, RP yöneticileri başlangıçta Süleyman Mercümek’i tanımadıklarını açıkladılar. Ancak, banka hesaplarında yapılan inceleme sonucunda RP’ye Hazine tarafından yapılan 65 milyar liralık yardımın da 14 Ocak 1994 tarihinde Ankara’dan Süleyman Mercümek’in İstanbul Fatih’teki hesabına havale edildiği ve bir ay sonra dolara çevrilip yeniden RP’nin Ankara’daki hesabına iade edildiği belgelendi. Süleyman Mercümek, partinin parasını dövize çevirip göndermek için daha önce de kendisine para gönderdiğini söylerken RP’nin mali işlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Rıza Ulucak, bu işlemin sadece bir kez olduğunu belirterek şöyle diyordu: “Partinin parasını dövize çevirmesi için Süleyman Mercümek’e sadece bir kez havale yaptık. Öyle olsa bilirdim. Ben baştan, parti kurulduğundan beri genel saymanım. Aslında bizim genel saymanımız Abdürrahim Bezci İzmit’te oturur. O formalite icabı genel sayman. RP’nin bütün parasal ilişkilerini ben yürütüyorum. Ben de sadece bir kez 65 milyar lira gönderdim.” MSP döneminde olduğu gibi Abdürrahim Bezci, RP’de de sadece kâğıt üzerinde genel sayman. Partinin para işlerini mutemet adamlar yürütüyor. Partinin parasını Mercümek’in dövize çevirip gönderdiği belgelenince RP yöneticileri daha önce tanımadıkları Süleyman Mercümek’i birden hatırlayıverdiler. Mercümek’in hesaplarını karıştırdıkça benzer başka olaylar da birbiri ardınca çıkmaya başladı. Bosna paralarının akıbetine benzer bir başka olay da yurtdışında yaşayan vatandaşlar adına yurtiçinde vekâleten kurban kesmek için toplanan paraların üstüne yatılmasıydı. Yurtdışından kurban kesimi için toplanan 969 bin mark da Bosna’ya yardım paraları gibi Süleyman Mercümek’in Türkiye’deki hesabına aktarılmıştı.

ADİL DÜZEN ÜNİVERSİTESİ İÇİN PARA TOPLANDI

Yurtdışında yaşayan dindar vatandaşlardan yardım adı altında toplanan paraların dışında Sultanbeyli’de Adil Düzen Üniversitesi kurmak amacıyla RP’li Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak’ın tahsis ettiği belediye arsası ile YA DA Yayın Dağıtım AŞ’nin aynı yerde bulunan 121 bin dönümlük arsaya parselasyon yapılıp satılarak para toplandı. MSP’nin hayali 1970’lerdeki hayali Selametköy projesi gibi Sultanbeyli’deki Adil Düzen Üniversitesi de sadece para toplamaya dönük hayali bir projeden ibaretti. Sultanbeyli’deki 121 bin dönümlük arazinin sahibi YA DA Yayın Dağıtım AŞ’nin ilk ortakları Süleyman Mercümek, günümüzün İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Osman Ulusan ve Mustafa Ulusan’dı. Şirkete daha sonra Ergin Külünk, Adnan Mercümek, Samim Cumhur ve Mehmet Celal Terzi de katılıyor. RP’nin Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak’ın da katılmasıyla kadro tamamlanıyor. Arsa satışlarından gelen paralar yine Süleyman Mercümek’in hesabına geçiyor.
Suudi Arabistan, RP’ye özel 5 bin kişilik hac kontenjanı tanıyınca Hazine yardımının 200 katını kazandılar

Refah Partisi’nin hac vurgunu

Refah Partisi (RP), birinci mutemedi Süleyman Mercümek skandalıyla çalkalanırken aynı günlerde ikinci mutemet skandalı patlak verdi. Merkezi Libya’da bulunan Uluslararası İslama Çağrı Cemiyeti’nden 500 bin dolarlık yardım aldığı ve bunun Beşir Darçın adlı partili tarafından çekildiği iddası gündeme bomba gibi düştü. Ankara Cumhuriyet Savcılığı bu konuda soruşturma başlattı. Gerçi daha sonra çekin üzerindeki imzanın Beşir Darçın’a ait olmadığı anlaşıldı ama Darçın’ın RP’nin kasası olduğuna ilişkin başka olaylar ortaya saçıldı. Köşeye sıkışan RP yöneticileri aynı Mercümek olayında olduğu gibi önce “Beşir Darçın’ı tanımıyoruz” diye açıklama yaptılar. Oysa Beşir Darçın, hem RP’nin hem de RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın ev sahibiydi.

BEŞİR DARÇIN’IN SERVETİ!

RP’nin Ankara’daki Genel Merkez binası, aynı sokakta üç işhanı ve Erbakan’ın Balgat’taki evi, tapu kayıtlarına göre Beşir Darçın’a aitti. Daha önce Ankara’da iddiasız bir terzi olan Beşir Darçın herhalde define bulmuş olmalı ki, birkaç yıl içinde çok sayıda gayrımenkulün sahibi ve beş şirketin ortağı olabiliyordu. RP ile Darçın tanışıklığı bu kadarla kalsa iyi. Partinin Ankara örgütünde yıllarca üst düzey yöneticilik yapan Beşir Darçın’ın, Hac seyahati hizmeti veren Van Der Zee adlı şirketi ile RP’nin genel merkez adresi aynıydı. Üstelik Van Der Zee şirketi, ülkeler arası protokole aykırı bir şekilde Suudi Arabistan’ın RP’ye tanıdığı beş bin kişilik hac kontenjanından yararlanan hacıları taşıyor. Ticaret sicilinde Beşir Darçın’a ait görülen Van Der Zee şirketinin perde arkasındaki sahibi RP, bu hac organizasyonundan 1994 yılı parasıyla yılda 50 milyar lira kazanç sağlıyor. Şimdi bu hac vurgununun ayrıntılarına bir göz atalım.
1988 yılında Ürdün’de toplanan İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları toplantısında alınan karar gereği, Suudi Arabistan tarafından İslam ülkelerinin nüfusunun binde biri oranında hac kontenjanı ayrılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, 1989’dan itibaren toplam kontenjanın yüzde 30’unu, yasada belirtilen şartları yerine getiren seyahat acentelerine vermeye başladı. Yasaya göre şartları yerine getirecek acenteler arasına daha önce bu işi yapan İslamcı seyahat acenteleri giremiyor. Ancak İzmir’de daha önce kurulan ve Beşir Darçın tarafından satın alınan Van Der Zee şirketi, bu şartları yerine getirebilecek durumda iken sahipleri Milli Görüş çizgisindeki AKA Tur ile anlaşarak hacı taşıdı.

ERBAKAN’IN KRAL FAHD’DAN KONTENJAN RİCASI

Van Der Zee şirketi, 1990 yılında yasada belirlenen koşulları yerine getirerek Diyanet İşleri Başkanlığı‘nın kontenjanında hacı taşımaya başlıyor. Ancak, Van Der Zee’nin payına o yıl 63 hacı düşmüştür. Bu sayı ne şirketi ne de şirketin perde arkasındaki sahibi RP’yi kesmiyor. RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, Suudi Arabistan’a yaptığı bir ziyarette Kral Fahd’dan bu şirkete özel hac kontenjanı tanınmasını istiyor. MSP döneminde de Suudilere açıktan “Bana sahip çıkın” diye talepte bulunan Erbakan, bu kez sahip çıkmanın yolunu da kendisi göstermiş oluyor. Kral Fahd da, bu ricayı kırmayarak Türkiye’ye tanınan 30 bin kişilik hac kontenjanı dışında RP’ye de 5 bin kişilik özel kontenjan tanıyor. Kral Fahd’ın jesti bununla da kalmıyor, önümüzdeki yıl beş bin kontenjanı on bine çıkarma sözü veriyor. RP’ye tanınan bu hac kontenjanını tabii partinin şirketi gibi çalışan Van Der Zee şirketi kullanıyor.

KONUT FONU PARALARINI DA HORTUMLADILAR
Suudi Arabistan’ın RP’ye beş bin özel kontenjan tanıması Ankara’da diplomasiyi karıştırıyor. Dönemin Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, Suudi Arabistan Büyükelçiliği Maslahatgüzarı’nı bakanlığa çağırıyor ve “Konu iki ülke arasında protokole bağlanmıştır. Bir partiye özel kontenjan ayrılması diplomatik teamüllere aykırıdır” diyerek nota veriyordu. Diyanet İşleri Başkanlığı 1994 yılında 1725 dolar alıyordu. Van Der Zee şirketinin hacı adaylarından aldığı para ise 1800 dolardı. Suudilerin RP’ye tanıdığı beş bin kişilik hac kontenjanının kişi başına 1800 dolardan toplam getirisi 9 milyon dolar ediyordu. Maliyet düşülünce net kârı 4 milyon dolar olarak hesaplanıyor. Vurgun bununla da sınırlı değil. Hacı adaylarından alınan konut fonunun da devlete yatırılmadığı ve dört yıl içinde toplanan 200 milyar liralık fon parası da Van Der Zee’nin, dolayısıyla RP’nin kasasına gitmişti.
300 milyar lira RP’ye aktarıldı
Yazar Soner Yalçın, “Hangi Erbakan” adlı kitabında ilginç bir karşılaştırma yapıyor. Yalçın’a göre, Suudiler sayesinde Van Der Zee’nin, bir başka deyişle RP’nin kasasına giren para yılda 300 milyar lira. Buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti devletinin Hazine’den RP’ye yaptığı yıllık yardım miktarı ise 1.5 milyardır. Yani hac kontenjanı sayesinde RP, bir yılda Hazine’nin kendisine ödediği yardımın 200 katını kazanıyor.

ŞİRKETLERİ VAR AMA VERGİ MÜKELLEFİ DEĞİL
Ankara Ulus’ta terzilik yapan Beşir Darçın’ın onlarca gayrımenkulü ve beş şirketi olmasına karşın vergi mükellefi olmadığı da ortaya çıkıyor. Darçın, sadece kurumlar vergisi ödüyor. Darçın’ın bir Museviden satın aldığı Van Der Zee dışında Azim Mensucat San. Tic. AŞ, Etaş Emlak Turizm Tic. AŞ, Emtaş Emlak Turizm Tic. AŞ ve Konya Un Sanayi İşletmeleri ve Tic. Ltd. şirketi bulunuyor.
Darçın, faizle borç para verip alamadığı Süleyman Çınar’dan el koyarak sahip olduğu Konya Un Sanayi İşletmesi’nde sahte fatura kullanmaktan ceza aldı. Faizcilikten sahte faturaya kadar RP, mutemetlerinde ne ararsanız var.

Cihadın sesi’ Kanal 7 kuruluyor
RP yöneticilerinin ortak olduğu Yeni Dünya AŞ için daha televizyon kurulmadan Almanya ve Türkiye’de hisse satışı yapıldı. Recep Tayyip Erdoğan, BRT’yi kiralayınca Kanal 7 doğdu
Refah Partisi (RP), iktidara gelmek için medyanın mutlak rolü olduğuna inanmıştı
. Yerel seçimler öncesinde para toplayarak bir televizyon kanalı kurma çalışmalarına hız verdi. Bu amaçla 3 Şubat 1993 yılında kurulan Yeni Dünya İletişim A.Ş’nin ortakları arasında kimler yok ki? RP Grup Başkanvekili Recai Kutan, Kombassan patronu Haşim Bayram, Tayyip Erdoğan’ın oğlunun bacanağının babası Zekeriya Karaman, kapatılan RP’nin İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi ve şimdi AKP İstanbul Milletvekili ve TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu Başkanı Azmi Ateş, Ali Rıza Akın, İsmail Kahraman ve Necati Şahin.
Şirket kurulduktan sonra dört koldan hisse satışına geçildi. Hemen Avrupa Milli Gençlik Teşkilatı Almanya’daki camilerde toplantılar düzenledi. Kombassan patronu Haşim Bayram, RP Sivas Milletvekili Temel Karamollaoğlu başta olmak üzere RP yöneticileri ve gelecekteki İslami holdinglerin patronları minbere çıkarak İslami cemaat için hem ailece seyredebilecekleri hem de yüksek kâr elde edecekleri bir televizyon kurmanın zorunluluğunu anlatan konuşmalar yapıyordu.

‘KANAL 7 HİSSESİ NAMAZDAN ÖNEMLİ’

32. Gün programında televizyon için hisse satışının yapıldığı Almanya’da çekilen görüntülerde Kombassan’ın patronu Haşim Bayram şunları söylüyordu: “Kâr-zarar ortaklığı üzerine çalışan Yeni Dünya İletişim AŞ isimli bir te-levizyon şirketi kuruldu. Yalnız şunu hemen belirteyim: Kâr-zarar ortaklığında ben televizyonu sadece maddi kâr gibi düşünen insanlarla yola çıkmak istemem. Biraz sonra hisseleri burda satışa çıkaracağız. Parası olmayalar 3-5 gün sonra verebilir.”
Haşim Bayram’ın nutkunun ardından hisse satışı başlıyor. Ancak cemaat içinden “Namaza duracağız, şimdi sırası mı?” türünden şikâyetler başlıyor. Ayasofya Camii’nin imamı Hüseyin Işık, cemaati hemen devreye giriyor: “Bu mesele şu anda namazdan daha önemli. Namazı geciktirsek sonra da olabilir. Şimdi hepimiz, sıraya geçip ismimizi yazdıracağız. Ondan sonra da namaz.”
RP yönetimi ve yandaşları için para; namazdan da, oruçtan da önemliydi. Paralar bu şekilde toplandı. Ama yine de televizyon kurmak o kadar kolay bir iş değildi. Atalarımızın “Kul sıkışmayınca hızır yetişmez” sözü ne kadar da doğruydu. Tayyip Erdoğan, belediye başkanı koltuğuna oturduktan 15 gün sonra 3984 sayılı kanunda yapılan değişikliğe göre, artık belediyeler radyo ve televizyon kuramayacaklardı. Sözen döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi 5 milyon dolar harcayarak BRT adlı bir televizyon kurmuştu. Yasa çıkınca Tayyip Erdoğan ve BRT’yi bünyesinde bulunduran Kültür A.Ş’nin Başkanı Şenol Demiröz’ün ilk icraatı BRT’nin altyapı, link ve vericilerini ihalesiz olarak Yeni Dünya İletişim AŞ’ye kiralamak oldu. Hem de kaç paraya? 01.07.1994’te yapılan bir sözleşmeyle tüm donanım bazı şartlar ve aylık 200 milyon liraya. Böylece Kanal 7 te- levizyonu kurulmuş oldu. Kira bedeli karşılığında Kanal 7 televizyonu da İstanbul’u doğal ve tarihi güzellikleri ile belediyenin plan, proje, karar ve etkinliklerini yayımlayacaktı. Yıllık 200 milyon lira kiranın karşılığında belediye ne kadar ağır şartlar koymuş değil mi?

ERBAKAN: AHRETTE SİZE YOL GÖSTERECEK

Artık televizyon kurulmuş, sıra işletme sermayesi bulmaya gelmişti. RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, İstanbul’da düzenlenen Kanal 7 tanıtım gecesinde şu sözlerle örgütünden ve belediye başkanlarından destek istiyordu: “Kanal 7, cihadın sesidir. Bu mücadelede televizyonu ister topçu kuvveti olarak görün, ister hava kuvveti. Bugün yapılmış olan cihadı televizyonsuz yapmanın imkânı yoktur. Öldükten sonra, her tarafın zifiri karanlık olduğu bir anda, bir şeyin size yol göstermesini istiyorsanız bilesiniz ki, o şey bugün inanç-la Kanal 7’ye vereceğiniz bu para olacaktır.”
Eh imam işareti verince cemaate de durumdan vazife çıkarmak düşerdi. Örgüt Kanal 7 hisselerini pazarlamayı parti faaliyet raporuna koyarken belediye başkanları da bu televizyona belediye şirketlerinin reklam tanıtım filmlerini Kanal 7’de para karşılığı yayımlatmaya başladılar. İstanbul’dan Ankara’ya, Samsun’dan Van’a kadar AKP’li belediyeler tanıtım reklam filmleri için üstelik daha filmler yayımlanmadan ve fatura alınmadan Kanal 7’ye para yağdırmaya başladılar. Sadece İstanbul Belediyesi’nin 1997 yılında kanala aktardığı para miktarı 98 milyar liraydı. Üstelik belediyenin bakım onarım şirketi İSBAK, asfalt şirketi İSFALT, beton şirketi İSTON gibi reklam ve tanıtıma gerek olmayan şirketleri de Kanal 7’ye milyarlarca liralık reklam veriyordu. Hani BRT, Kanal 7’ye 200 milyon lira gibi komik bir paraya kiralanırken belediyenin reklam ve tanıtımı ücretsiz yapılacaktı?

Aynı şekilde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’te bir yıl içinde 58 milyar lira vererek ASKİ‘nin reklamlarını kanalda yayımlatmıştı.
http://ahmetdursun374.blogcu.com/siyasal-ilamin-para-ile-dansi-2_24316961.html
 
sizin gibi solaklar sütten çıkmış ak kaşık dimi



Solak değil, solcu... Ne sağcıyım, ne de solcu; ama en azından bu kadar zarar verip de memlekete mezara girecek yaştayken hala memleketin altını oymaya çalışmıyor hiç bir solcu...
 
Bunlar Gİbİ Solaklar SÜtten ÇikmiŞ Ak KaŞik DeĞİl Elbette Ammmmaaaaa Vatanlarini Satip Mİlletİn EmeĞİnİ SÖmÜrÜp İÇ Etmedİlerrrrr Be KardeŞİm
 
kanka aman bu böyük yanlışı yapma. küfür mü ediyorsun. ortadoğuda ençok emeli olan ülke ingilteredir. ve ortodoğuda ki en büyük otoritede halkın çoğunluğunun müslüman olmasından dolayı osmanlı imparatorluğu veyahut halifedir. eger halide hindistandaki müslüman halk için cihad çağrısı yapsa, deseki o devirde " bu ingiliz pislikleri için haydi cihada" zaten 1 avuç olan ingilizler için bu ve bunun gibi olasılıklar facia olurdu.

ben diyecekken "ingilizlerin en büyük nişanı olan dizbağı nişanı niye atatürke verildi. hilafeti kaldırıp müstemlekeler nezareti için bi güzellik yaptı diye.
sen bana neler diyorsun
kuzum yanlış anlama ama bayrak mitinglerine katılanlara yahu bunlar kandırılmış kalabalık diyordum.(birçok kişi diyordu)
nihayetindede öyle çıktı. yürüyüşü organize eden paşalar şu an gözaltında. hemde cumhuriyeti koruma adına yürüyorlardı sahip çıkın fln diye
velhasılı kandırılma be.aç gözünü artık.

halife cihad çağrısında bulunmuştu zaten...ama ortadoğulu arap müslüman kardeşlerin İNGİLİZLERİN yanında yer aldı...

Atatürk'ün ingilizlerden dizbağı nişanı aldığını hiç duymadım. eğer böyle birşey varsa ispatla muhterem kardeşim...

sizin gibi solaklar sütten çıkmış ak kaşık dimi

solcular ak kaşık olmayabilir ama burda konumuz MÜSLÜMAN görünenlerin AK olup olmaması... MÜSLÜMAN olduğunu söyleyip halkı dolandıranlara hesap sorun... şundan da emin olabilirsin solcular müslüman görünümlüler kadar bu vatana zarar vermemiştir...

sol=solak ise ;
sağ=SA(Ğ)LAK diyebiliriz...

anlaması kıt olanlar için not: müslüman görünümlü;dini KENDİ çıkarlarına alet eden kişi/kurum...
 
Kara kartal ahirette yanacaksın.

Sana birşey diyeyim mi? Birader! Sen, bu dindar ve ehli müslüman insanların hakkında yazıyorsun ya! İşte! o yazı yazan ellerin, yazarken bakan gözlerin, yazmaya gelen ayakların yarın ahirette hesap verecek. Sen kimsin ya? Bugüne kadar hiçbir müslümana cennetin kapı tokmağını bile verebildin mi? Haklarında bir sürü dolandırılık yazısı yazdığın o muhteremler 1995 seçimlerinde, herkese cennetin anahtarını ve cennetin tapusunu verdi. Sen verebilir misin? Veremezsin! Bunların muhterem olduğu bak buradan belli. Yazma birader ahirette sana yazık olmasın!
 
Sana birşey diyeyim mi? Birader! Sen, bu dindar ve ehli müslüman insanların hakkında yazıyorsun ya! İşte! o yazı yazan ellerin, yazarken bakan gözlerin, yazmaya gelen ayakların yarın ahirette hesap verecek. Sen kimsin ya? Bugüne kadar hiçbir müslümana cennetin kapı tokmağını bile verebildin mi? Haklarında bir sürü dolandırılık yazısı yazdığın o muhteremler 1995 seçimlerinde, herkese cennetin anahtarını ve cennetin tapusunu verdi. Sen verebilir misin? Veremezsin! Bunların muhterem olduğu bak buradan belli. Yazma birader ahirette sana yazık olmasın!


- her türlü ahlaksızlığı yapıp türlü türlü yalan söyeleyen iftiralar eden namussuz müslümanların gideceği cennetten Allah beni korusun ....
 
- her türlü ahlaksızlığı yapıp türlü türlü yalan söyeleyen iftiralar eden namussuz müslümanların gideceği cennetten Allah beni korusun ....


:clap

Başka bir yazımda da belirttim. Allah, güzel ahlakı olmayının müslüman olamayacağını belirtiyor. Her surenin sonunda ne diyoruz? "Allah, doğru söyler." Kur'an-ı Kerim'de belirttiği gibi düzenbazın sonu cehennem. Cennet güzel ahlak sahibi kişinin gireceği yerdir. Doğruyu söyleyen Rabbim sözünden dönmez merak etme! Bu dünyada kepaze oluyorlar. Ahirette helak olacaklar. Aslında hallerine çok acıyorum ama Allah'ımızı, peygamberimizi ve yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'i şahsi çıkarlarına alet etmelerine ifrit oluyorum.
 
CHP yalnız İş Bankası'nın değil, bu bankanın iştiraklerinden dolayı iki bankanın daha ortağı durumunda. CHP, İş Bankası aracılığıyla aralarında iki banka, lastik sanayi, finans kuruluşu ve cam sektörünün de bulunduğu 32 şirkete doğrudan, 87 kuruluşa ise dolaylı olarak ortak. İş Bankası'nın yüzde 28.1'ine sahip olan CHP, Anayasa'nın 69. Maddesi'ni, Siyasi Partiler Yasası'nın da 67. Maddesi'ni ihlal ediyor.

Bankaya ortaklığı oranında İş Bankası'nın doğrudan iştiraki olan 32 işletme ile dolaylı iştiraki olan 87 kuruluşta da pay sahibi olan CHP, finans kesiminden iletişime, cam üretiminden yabancı banka ortaklığına kadar ticaretin her alanında faaliyet gösteriyor.
BİR DEĞİL 3 BANKANIN ORTAĞI

İş Bankası'nın yüzde 28.1'ine ortak olan CHP'nin aynı zamanda banka zengini olduğu ortaya çıktı. CHP aynı zaman da İş Bankası'nın doğrudan iştirakleri olan Arap-Türk Bankası ile Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'nın da ortağı olduğu belirlendi. İş Bankası'nın bu iki bankada yönetim kurulu üyeliklerinin bulunduğu ve bu isimlerin CHP'li üyelerinde bulunduğu İş Bankası yönetimince belirlendiği öğrenildi. İş Bankası, Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin bankası olarak da bilinen Arap-Türk Bankası'nın hisselerinin yüzde 20'sine sahip. İş Bankası ayrıca Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'nın hisselerinin yüzde 50.10'una da sahip.

BU KADAR ZENGİN PARTİ YOK

Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Adnan Küçük, CHP'nin Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası'na aykırı olan bu tutumunun yıllardır devam ettiğini belirterek, "Anayasa'nın 69. Maddesi siyasi partilerin ticari faaliyet de bulunmalarını kesinkes yasaklıyor. Benzer hüküm; Siyasi Partiler Yasası'nın 67. Maddesi'nde var. Bankacılık faaliyeti ticari bir faaliyet. CHP, 'Biz bu gelirine dokunmuyoruz Türk Tarih Kurumu'na, Türk Dil Kurumu'na veriyoruz' diye işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. O nasıl oluyor. Hibe yoluyla. Siyasi Partiler Yasası'na göre hibe vermek de suç. O da siyasi partileri sorumluluktan kurtarmıyor. İş Bankası'nın üçte birine ortak olmak muazzam bir sermayedir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle sermaye sahibi bir parti yok. ABD'de dahi banka sahibi başka bir parti yoktur. CHP dışında başka bir parti bir bankaya ortak olsa ne olur, en azından kıyametin küçüğü kopar. Bu nedenle diyorum ki CHP, Türkiye'de özel olarak korunmaktadır" dedi.



İşte CHP'nin ortak olduğu şirketler

FİNANS GRUBU:
* Arap-Türk Bankası A.Ş.
* İşbank GmbH
* Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.
* Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi
* Anadolu Hayat Emeklilik A.Ş.
* Milli Reasürans T.A.Ş.
* İş Dublin Financial Services Plc.
* İş Finansal Kiralama A.Ş.
* İş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.
* İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş.

CAM GRUBU:
* Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.
* Camiş Madencilik A.Ş.
* Çayırova Cam Sanayii A.Ş.

TELEKOMÜNİKASYON GRUBU:
* Avea İletişim Hizmetleri A.Ş.
* İş Net Elektronik Bilgi Üretim Dağıtım Ticaret ve İletişim Hizmetleri A.Ş.

SANAYİ VE HİZMET GRUBU:
* Antgıda Gıda Tarım Turizm Enerji ve Demir Çelik Sanayi Ticaret A.Ş.
* Bayek Tedavi Sağlık Hizmetleri ve İşletmeciliği Camiş Yatırım Holding A.Ş.
* İş Merkezleri Yönetim ve İşletim A.Ş.
* Kültür Yayınları İş-Türk Ltd.Şti.
* Nemtaş Nemrut Liman İşletmeleri A.Ş.
* Trakya Yatırım Holding A.Ş.
* Türk Pirelli Lastikleri A.Ş.


Biraz da bunlardan bahsetseniz sevgili sol görüşlü kardeşlerim haksızlık yapmayın ama değil mi?

kaynak
 
konumu kirletme

-konumu kirleteceğine git konusunu aç bizde tartışalım chp yi böylesi daha ahlaki olur.


-konumdaki mesajını silmeni talep ediyorum....

senin konunla ilgisi yok mu?Katılırsın katılmazsın ayrı mesele.Madem tartışıyoruz adalet olmalı tek taraflı olmamalı değil mi?Madem konu siyasi rantlarla ilgili.chp yi de tartışmak gerekmez mi?Yukarıda chp iş bankası ortaklığından bahsettik .Hepsi de tescilli.Chp nin kasasından bahsetmesek ayıp olurdu Kara Kartal kardeşim.
 
€rd@ls10;3546012' Alıntı:
senin konunla ilgisi yok mu?Katılırsın katılmazsın ayrı mesele.Madem tartışıyoruz adalet olmalı tek taraflı olmamalı değil mi?Madem konu siyasi rantlarla ilgili.chp yi de tartışmak gerekmez mi?Yukarıda chp iş bankası ortaklığından bahsettik .Hepsi de tescilli.Chp nin kasasından bahsetmesek ayıp olurdu Kara Kartal kardeşim.


konu siyasal islamın para ile dansını konu ediyor.

-şimdi chp allahın sırtından para kazandı namussuzca peygamberi sattı din sömürüsü yaptı bu zenginliğe ulaştımı demek istiyorsun buyur kanıtlarıyla gel bizde yorumlarımızı yapalım...

-Belki anlıyamamış yada bir kusurun olabileceğini düşündüğüm için tekrar açıklıyorum.

konumuz DİN SÖMÜRÜSÜ ile yapılan AHLAKSIZLIK /HORTUMCULUK tur.
ve burda konu mahkeme kararlarıyla desteklenmiştir...

-gene tekrar ediyorum belki gene anlıyamamış olabilirsin

-konumuz CHP nin zenginliği yada fakirliği değildir.Adaletli olmasını istiyorsan CHP nin varlığının DİN SÖMÜRÜSÜ yle yaptığını kanıtlayabilirsen konuyla alakası olur.

-TEKRAR EDİYORUM BELKİ GENE ANLIYAMAMIŞSINDIR...

Konuya Din sömürüsü yaparak menfeat sağlayan kim olursa burda paylaşabilirsin
-yani konumuz din sömürüsü ile alakalıdır

-Gene açıklıyorum çünkü anlıyamayacağına dair ciddi şüphelerim var

Konumuz DİN SÖRÜSÜ ÜZERİNE KURULU SİYASET ANLAYIŞIDIR



(Arkadaşlar bir yardım edin lütfen .konun din sömürüsü ile ilgili olduğunu anlatamıyorum galiba)
 
Geri
Üst