türban ve başörtüsü arasındaki 12 fark....

Türban siyasi simgedir
Başörtü anenedir

konudaki tüm tşk ettiğim mesajlara katılmakta beraber şu mesjı görünce oldukça şaşırdım

şimdi senin dediğine göre bu 2si böyle ise
din için olan hangisi o yok senin seçeneklerde ?

ya dini hiçe saydın ; ben dinsizim veya İslam düşmanıyım o yüzden dini katmadım dedin herhalde veya senin başka bi dinin var ondaki inanış farklı o yüzden böyle yazdın

gerçekten merak ettiğim bir durum bu , bilgilendirirsen sevinirim .

üstte saydığım 2 seçenek aklıma gelenler seni yargılama veya gocundurma için yazılmamıştır . başka bir seçenek varsa açıklayacağın postumu editlerim bilgin olsun .
 
hep aynı terane.


bu zevat ne zaman sıkışsa hemen türbana sarılıyor.

tekel işçileri sıkıştırdı köşeye hemen türbana sarıldılar.

3 yıldır söylememiş de bugün söyleyeceği tutmuş da yaşadıklarını ülkesi kaldırmazmış da...


geçiniz efendim geçiniz.

senaryo aynı, oyuncular aynı, izleyiciler aynı



kaçıncı tekrar bu?
 
Allah Katında Türban, Kabe'nin örtüsünden daha önemlidir .. Hayatında Allah korkusu yaşamamış , Namaz kılmamış insanlara Bunu nasıl Anlatacaksın ? Allah katındada Bunlar siyaset dicekler mi merrak ediyorum

Ne içtiysen aynısından istiyorum!
 
türbanla başörtüsü arasındaki en büyük fark;
* türbanlılar jeep lere biner şehirde turlar atarlar, başörtülüler evlerinden dışarı çıkamazlar....olsa olsa kapı önünde mahalledeki diğer bayanlarla oturma hakları vardır...
 
türbanla başörtüsü arasındaki en büyük fark;
* türbanlılar jeep lere biner şehirde turlar atarlar, başörtülüler evlerinden dışarı çıkamazlar....olsa olsa kapı önünde mahalledeki diğer bayanlarla oturma hakları vardır...

: ) yorumlara bakınca insan acımadan edemiyor..
kürk giyen zengin kadınla çaycı kadını kıyaslar gibi bir kısas içine girilmiş..
ama bilinçsizlik ve avamlığın işareti..
 
Bütün yorumları okudumda bende bir yorum yapayım dedim, Şimdi bu örtüye karşı olanlar genelde laiklik diye bagırıp dururlar ilk önce ben onlara sesleniyorum lütfen laiklik nedemek onu bir ciddi şekilde araşdırsınlar ! Şu ülkemizde çoğumuzun dini islam olmak üzere dinimiz gereği hanımlarımız örtünüyor dinleri bunu emrediyor çünkü. örtü karşı cinsin dikkatini çekmemek için takılan bir eşya bir maldır kutsal birşeyde degildir. madem örtülü hanım kardeşlerimizi görmek istemiyorlar madem sokaklarda görünce tiskiniyorlar ozaman gidin ve sizin kendi şekilde yorumladığınız islamı başka ülkede yaşayın.
 
fORUMDA neden birbirinizi akılsızlık dirayetsizlik dinsizlik cahillik ile suçluyorsunuz ki?
Karşınızdaki kişinin kim olduğunu hemen bir mesaja bakarak cecap veriyorsunuz.
Bırakın saldırgan tavırları kim öbürünü cahillik ile suçlarsa kendini daha akıllı sanıyor.
Burada insanlar fikirlerini yazar boks maçı değildir kazananın olma şartı yoktur ve fikri tartışmalarda net kazanma skoru olmaz.
Sen fikrini yazarsını karşıda ki de kendi fikrini.
Okuyanlar değerlendirir fikirleri ya fikri destekleyen düşüncelerini yada anti tezini geliştirerek konuya ekler.

İyi Forumlar Doğru yorumlar...
 
Şimdi türban takmaktan, türban takmaya fark da vardır.. Eğer türbanlı kişi din için türban takıyorsa; ruj sürmemelidir.. Türban dikkat çekmemek için takılır; kırmızı-yeşil-sarı-pembe gibi türban takmak daha çok dikkat çeker.. Türban, gerçek anlamında kullanılmalıdır. Sonuç itibarıyle bir kadın dîne yönelmek istiyorsa, ister türban takar ister başörtüsü.. Kaldı ki ikisi de saçı kapatmak için bağlanan bir araçtır...
 
Şimdi dinlere göre bakarsak "mükemmel bir sistem ve bu sistemi yaratacak kadar güçlü bir tanrı var"

Ancak herşeyin mükemmelini yaratabilen bir tanrının, kadını korunması gerekçesiyle bir bezparçasına zorunlu kılması gerçekten beni düşündürür. Ve bu düşünce bile beni dinin gerçekliğini sorgulamaya iter. Acaba bu gerçekten yüce bir varlığın emrimidir yoksa kadın erekek eşitsizliğinin sembolümü daha doğrusu erkek üstünlüğünün bir uygulamasımıdır.

Ama daha derine inersek herşeyi yaratacak kadar büyük ve hiçbir şeye ihtiyaç duymuyan bir tanrı neden "ben tanrıyım, sizi ben yarattım, benim emirlerime uycaksınız, yoksa sizi cehenneme yollarım" gibi bişey demeye ihtiyaç duyar onuda anlamam.

Madem siyasi bir bölümde konu siyesetten çıktı din tartışılıyor, o zaman dinin gereklerini deil dinin gerçekliğini tartışalım öyle değilmi???
 
Laiklikle ladinilik arasında ne kadar fark varsa türbanla başörtüsü arasında o kadar fark var
 
Şimdi dinlere göre bakarsak "mükemmel bir sistem ve bu sistemi yaratacak kadar güçlü bir tanrı var"

Ancak herşeyin mükemmelini yaratabilen bir tanrının, kadını korunması gerekçesiyle bir bezparçasına zorunlu kılması gerçekten beni düşündürür. Ve bu düşünce bile beni dinin gerçekliğini sorgulamaya iter. Acaba bu gerçekten yüce bir varlığın emrimidir yoksa kadın erekek eşitsizliğinin sembolümü daha doğrusu erkek üstünlüğünün bir uygulamasımıdır.

Ama daha derine inersek herşeyi yaratacak kadar büyük ve hiçbir şeye ihtiyaç duymuyan bir tanrı neden "ben tanrıyım, sizi ben yarattım, benim emirlerime uycaksınız, yoksa sizi cehenneme yollarım" gibi bişey demeye ihtiyaç duyar onuda anlamam.

Madem siyasi bir bölümde konu siyesetten çıktı din tartışılıyor, o zaman dinin gereklerini deil dinin gerçekliğini tartışalım öyle değilmi???

Allah insanları kendisine ibadet etmek ve onları test edip Cennet cehenneme ayırmak için yaratmış.. Yeni Rakıyı yudumlamak için değiL. Allah da Kadınları Deniyor ki cennete mi yoksa cehenneme mi gidicek diye .. Şimdi Sen o güzeL Suratını büzüştürüp Buna mı inanıyorsunuz diyebilirsin .. ama Bu kadınlar için bir testtir .. Bütün kadınLar Açık giyinirse nolur .. Normal giyinenlere lafım yok ama Mini eteğini yukarı çekip gezenler noLur .. Zina Çıkar ortaya .. Tabi bazılarının istediğide bu zaten ! Bir Gün Bir Genç Peygamber Efendimize Gelip Zina Yapmak istediğini söylemiş .. Peygamberimiz de ona " Senin kız kardeşin var mı ?" demiş .. Genç de Var deyince " Senin kız kardeşinle bir erkeğin zina yapmasına ister misin ? " Diyince Genç Tövbe etmiş ve müslüman olmuştur .. Yani Bu Senin bez parçası olarak tabir ettiğin Şey İnsanları , erkeklerin gözüne kötü görünmemek içindir .. Ve emin oL Bu Bez parçalarının Hepsi Senin Taptığın ŞeyleRden , Yeni Rakının üstünde ambalajdan daha Değerlidir .. Sen Dini Sorgulamaya Devam Et . Sen istediğin kadar de ki ben camiye gitem de .. Ama Sonun Caminin olacak .. Ve yakınların diyecek ki " Hani bi daha hiç gelmeyecektin?" ..
 
Allah insanları kendisine ibadet etmek ve onları test edip Cennet cehenneme ayırmak için yaratmış.. Yeni Rakıyı yudumlamak için değiL. Allah da Kadınları Deniyor ki cennete mi yoksa cehenneme mi gidicek diye .. Şimdi Sen o güzeL Suratını büzüştürüp Buna mı inanıyorsunuz diyebilirsin .. ama Bu kadınlar için bir testtir .. Bütün kadınLar Açık giyinirse nolur .. Normal giyinenlere lafım yok ama Mini eteğini yukarı çekip gezenler noLur .. Zina Çıkar ortaya .. Tabi bazılarının istediğide bu zaten ! Bir Gün Bir Genç Peygamber Efendimize Gelip Zina Yapmak istediğini söylemiş .. Peygamberimiz de ona " Senin kız kardeşin var mı ?" demiş .. Genç de Var deyince " Senin kız kardeşinle bir erkeğin zina yapmasına ister misin ? " Diyince Genç Tövbe etmiş ve müslüman olmuştur .. Yani Bu Senin bez parçası olarak tabir ettiğin Şey İnsanları , erkeklerin gözüne kötü görünmemek içindir .. Ve emin oL Bu Bez parçalarının Hepsi Senin Taptığın ŞeyleRden , Yeni Rakının üstünde ambalajdan daha Değerlidir .. Sen Dini Sorgulamaya Devam Et . Sen istediğin kadar de ki ben camiye gitem de .. Ama Sonun Caminin olacak .. Ve yakınların diyecek ki " Hani bi daha hiç gelmeyecektin?" ..



Hiçbirşeye muhtaç olmayan tanrı insanların ibadetinemi muhtaç yani? Bu nasıl bir çelişkidir...

Aynı şekilde herşeyi yaratmaya gücü olan tanrının kadını korumaya gücü yokmuda bez parçasına hapsediyor.

bu kitaplarda bir çok ayet çelişkilidir. Ama bunu sen göremezsin. Çünkü mantığınla deil ayetteki emirlerle hareket edersin. Sormazsın sorgulamazsın. Sadece itaat edersin. Gerçek olmayan bir mükafat için...

Ama ben özgürüm. Beni kimse itaat etmeye zorlayamaz. O yüzden ben bu çelişkileri görebilirim. Mantığımı kullanırım. Ha sakın beni inanıpta baş kaldıran biri olduğumu sanma. Ben böyle masallara inanmıyorum. "Sonsuza kadar cennette mutlu yaşadılar" tarzı sonlar mantıksız. Ve bu kitapların tanrı tarafından yazılamıcak kadar yanlışlar içinde olduğunuda biliyorum.

-Bana tanrının varlığını kanıtlarmısın?
-İşte yer, gök, dağlar, deniz, dünya dönüyo falan...
-eeee????
-İşte bunları tanrı yarattı.
-Nasıl yani başka şekilde oluşmuş olamazmı?
-Olamaz!!!
-Neden?
-Çünkü bu kitap diyor, burda bizi tanrının yarattığı yazıyor buda tanrının ispatı oluyor...
-İyide o kitabın tanrının var olduğunu söylemesi tanrının ispatı deildir ki... Zaten o kitap tanrının var olduğunu idda ediyor. Sende aynı kitabı bana kanıt olarak gösteriyosun. Mantıksızca deilmi bu?
-Nediosun sen kafiiiiiiiir!!!:mad:
-:saskin

Yani bu şeye benzio, şimdi bir adam ayın peynirden yapıldığını idda eden bir kitap yazıyo. Bu kitabın okuyucu kitleisi ve fanları gerçekten ayın peynirden yapıldığına inanmaya başlıo. Sonra adamın biri çıkıp ayın peynirden yapılmadığını söylüyor ve ispat etmelerini istiyor. Okuyucu kitlesi ayın peynirden yapıldığını ispat etmek için, ayın peynirden yapıldığını idda eden kitabı kanıt olarak gösteriyor. Yani olay bukadar komiktir.

Dinlerde de durum aynen bu şekildedir...
 
BAŞÖRTÜSÜ VE KAPANMA
--------------------------------------------------------------------------------

Peygamberimiz’in vefatından sonra din adına yapılan saptırma ve ilavelerde, kadınlarla ilgili konuların özel bir yeri olduğunu bir evvelki bölümde gördük. Kadınların kapanması ise kadınlarla ilgili uydurulanlar içinde özel bir yere sahiptir. Bu yüzden kitabımızda bu konuyu ayrı bir başlık altında inceliyoruz. İnsan memeli canlılar içinde tek çıplak doğan ve tek giyinendir. 7 Araf suresi 22. ayetten insanların giyinmesinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu öğreniyoruz. Kıyafet, zamana, toplumun geleneklerine, iklimin şartlarına, meslek gruplarına, makama, mevkiye, yaşa ve birçok faktöre göre hem toplumlar arası hem de toplum içi çeşitlilik göstermiştir. Bazı toplumlar, Hint-Avrupa ırkında olduğu gibi tarih boyunca kıyafetlerinde birçok kere değişiklikler yapmışlardır. Bazı toplumlar ise, Asya toplumlarında olduğu gibi tarih boyunca kıyafetlerinde çok daha az değişiklikler yapmışlardır. Toplum içi kıyafet farklılıklarınınsa en iyi örneklerinden birisi Osmanlı’dır. Osmanlı’da padişah üç sorguçlu sarık takarken, veziri azam iki sorguçlu, halk ise tek sorguçlu takabilirdi. İki veya üç sorguç halka yasaktı. Saraylının, esnafın, tekkecinin, ayrı din mensubu kadın ve erkeklerin başlıkları, kıyafetleri, renkleri Osmanlı’da hep farklıydı. Bu kıyafetlerin farklılığı kanunlar ile korunurdu. Görüldüğü gibi hem toplumlar arası, hem toplum içi kıyafetlerin farklılığı, gelenek ve şartların bu kıyafetleri oluşturması, zengin malzemeli bir tarih ve sosyoloji konusudur.

SORUN GELENEĞİN DİNSELLEŞMESİDİR
Daha önce değindiğimiz gibi din adına uydurulanları incelersek, toplumun belli bir dönemindeki bakış açısının ve geleneklerinin dinselleştirilmesinin bunlarda önemli bir yeri olduğunu görürüz. Bu gelenekleri dinden ayırmanın yolu Kuran’dan anlaşılan kapanmanın din olduğunu; Kuran’dan çıkmayan kapanma şekillerinin, izahların din adına uydurma, geleneklerin dine sokulması olduğunu bilmektir. Şunu bir daha belirtelim ki geleneklerin bir kıyafet oluşturmasının bir mahsuru yoktur. Yanlış olan, tarihin belli bir anının ihtiyaçlarından doğan ve o toplumu ilgilendiren kıyafetlerin, evrensel olan ve binlerce yıllık zaman dilimine inmiş olan dine maledilmesidir. Örneğin, sarığı belli bir dönemde erkeklerin kıyafetini tamamlayan bir aksesuar, sıcaktan koruyan bir başlık olarak erkeklerin tümüne yakınının giymesi yanlış değildir. Yanlış olan, sarığın dinen kutsal bir giyecek olarak giyilmesi, başkalarına dîni kıyafet diye empoze edilmesi ve Kuran’da hiç bahsedilmeyen bir uygulamanın sevap diye dine sokulmasıdır. Görüldüğü gibi sorun belli bir toplumun geleneği sonucu sarığın takılması değil, o geleneğin din olarak takdimidir. Bu temel mantığı iyice kavramamız çarşaf, peçe, başörtüsünün nasıl dinselleştirildiğini anlamamızda ve bu kıyafet şekillerini gereği gibi değerlendirmemizde faydalı olacaktır. İlk önce yapmamız gerekeni yapalım ve Kuran’da kapanmayla ilgili geçen tüm ayetleri inceleyip Kuran’ın yani dinin istediği ölçüyü bulalım.

Ey ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik.

7- Araf Suresi 26

Araf 26’dan ve Araf 22’den avret yerlerini örtmenin ilk insandan beri hem erkek, hem kadın için örtünmenin minimumu olduğunu anlarız. Kadınlara özel giyinme ile ilgili ise Kuran’da 3 ayet vardır. Bu 3 ayeti incelemek kadının kıyafetinin nasıl olması gerektiğini, İslam’ın neyi söyleyip, neyi söylemediğini anlamamızı sağlar.

KURAN’DA BAŞI KAPAMAK GEÇMİYOR
Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve cinsel organlarını korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç açmasınlar. Örtülerini yaka açıklarına koysunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah’a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.

24- Nur Suresi 31

Kadını kendi zihniyetine göre yaşatmak isteyen zihniyetin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki “hımar” kelimesi geniş manalı bir kelime olup örtü manasına gelir. Eski Arap yazılarına bakılırsa hımarın yere konulan, masaya örtülen veya herhangi bir örtüyü tarif edebileceğini görürüz. Hımar, başı örterse başörtüsü olur, masaya konursa masa örtüsü olur. Allah eğer “hımar” kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi “hımarürres” gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece “res” kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan “hımar” ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söyenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı ‘res’ ile vurgulanır.

Üstelik ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen ‘cuub’ kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa’nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) “Hımar” kelimesi sırf başörtüsü manasına gelse bile bu ayetten başı örtmek değil, yine yaka dekoltesini kapatmak anlaşılacaktı. Üstelik başörtüsünü Kuran’a maletmek isteyen zihniyet, açık bir saptırma yaparak “felyedribne” fiilini “salsınlar” diye tercüme etmeye kalkmıştır. Böylece ayeti okuyan “başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar” şeklinde okuyacaktır. Oysa hiçbir şekilde “darabe” kökünden türeyen “felyedribne” fiili “salsınlar” manasına gelmez. Bu fiille örtünün yaka açığına konulması yani kapatılması anlatılır. Kuran’da salsınlar, indirsinler manasında “felyüdnine” kelimesi kullanılır. Allah böyle bir ifade kullanmak isteseydi “felyedribne” fiili yerine “felyüdnine” fiilini kullanabilirdi. Bu örnek bize gelenekçi zihniyetin, kendi fikirlerini doğru çıkartmak uğruna gereğinde Kuran’daki kelimelerin manasını kaydırmaktan çekinmediğini göstermektedir.

Ayette diğer dikkat etmemiz gereken nokta “süsler” kelimesi ile neyin kastedildiğidir. Bizim kanaatimize göre “süsler” kelimesi ile özellikle “göğüsler” kastedilmektedir. Çünkü ayetteki tüm noktalarla mantıklı bir şekilde göğüs bölgesinin uyum sağladığı kanaatindeyiz. Birincisi, ayette yaka açıklarının kapatılması geçiyor, yaka açıklarından ise göğüsler gözükür. İkincisi, ayette gizlenen süslerin belli edilmesi için ayakların yere vurulmaması geçiyor. Ayaklar yere vurulduğunda vücutta belli olacak yer özellikle göğüslerdir. (sütyenin o dönemde icad edilmediğini düşünürsek bu daha da iyi anlaşılır.) Üçüncüsü, ayetten kendiliğinden görünenler hariç süslerin kapanması söylenmektedir. Ne kadar kapatılmaya çalışılırsa çalışılsın özellikle iri göğüsler, çeşitli fiziksel hareketlerde, hatta rüzgarın esmesiyle elbise yapışınca bile kendini belli edebilir. Ayetten bunun doğal olduğu anlaşılır. Dördüncüsü, ayette süslerin kimlerin yanında açılabileceği söylenir. Kuran’daki diğer ayetlerden kadınların bir kısmının iki yıl gibi uzun bir süre çocuklarını emzirdiğini görüyoruz. Kadının, babası gibi yakınlarının yanında, çocuğu acıktığında ve ağladığında onu emzirmesi gerekebilir. Ayetteki bu açıklamanın özellikle bu konuda kadınlara büyük kolaylık sağlayacağı kanaatindeyiz. Tüm bu izahlara göğüs gibi uyan başka bir bölge bulunmadığı için süslerle özellikle göğüslerin kastedildiği sonucuna varabiliriz. Süsler kelimesinden ziynet, takı gibi maddelerin anlaşılamayacağı ayetin bütünsel olarak ele alınmasıyla açığa çıkar. Çünkü ayette kadınların süslerini kendi kadınları yanında açabileceği geçiyor. Takı gibi maddeler tahrik unsurundan daha çok hava atma unsuru olabilir. Eğer bu hava atma olayı engellenilmeye çalışılsaydı, buna ilk karşı cins erkekler yerine, aynı cinsten olan kadınlar dahil edilirdi. Ayrıca ayakları yere vurunca hangi ziynet, takı eşyası belli olur? Kendiliğinden gözüken ziynet, takı ne olabilir? Araf suresi 31’de ziynet eşyalarının mescid yanında giyilebileceğinin söylenmesi, takıların cami yanı gibi en kalabalık yerlerde de teşhir edilebildiğini, yani saklanmasına gerek olmadığını gösterir. Görüldüğü gibi mantıksal bir elemeyle gidildiğinde ayetin özellikle göğüs bölgesinin kapanmasını vurguladığı anlaşılır.

KURAN’DA TESETTÜR KELİMESİ YOK
Günümüzde kadının kapanması için kullanılan “tesettür” ifadesi de Kuran’da geçmez. İslam adına etrafında bu kadar büyük fırtınalar koparılan bir kavramın, yani “tesettür” ifadesinin İslam’ın temel kaynağı olan Kuran-ı Kerim’de bulunmaması önemlidir. Demek ki “tesettür” kelimesi dîni bir kavram olarak sonradan oluşturulmuştur.

“Ayette geçen “humur” ve onun tekili olan “hımar” kelimesi kadınların başlarına örttükleri beze verilen özel isim değildir. Herhangi bir örtüdür. Bir şeyi örten şeye “hımar” yani o şeyin örtüsü denir.” Arapça sözlükler El- Mucem ul Vasıf, El Müncid, Lisan-ı Arap, Tacul Arus’dan “hımar”ın temel manasının “örtmek” olduğunu göstermektedir. Anlaşılıyor ki mezheplerin yorumundan sonra “hımar” kelimesi ile sırf başörtüsünün anlaşılmaya çalışılması, bu sözlüklerde bu kelimenin bir manasının “başörtüsü” olmasını sağlamıştır. Fakat kelimenin temel manası mezheplerin kelimeleri tahrif etmesine rağmen bu sözlüklerden bile bellidir. Daha evvel açıkladığımız gibi ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu söylenir, baştan bahsedilmez. “Arapça’da kadınların başlarına örttükleri şeyin özel adı “hımar” değil “mikna” ve “nasıyf”tır. Hangi Arapça sözlüğe bakılırsa bakılsın “mikna (çoğulu mekani)” ve “nasıyfın” hanımların başlarını örttükleri kumaşın adı olduğu yazılıdır.”

KURAN’DA ÜNİFORMA YOK
Kadınların kapanması konusunun daha da iyi anlaşılması için ikinci olarak Ahzab suresinin 59. ayetini de inceleyelim:

Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle cilbablarını(elbiselerini) üzerlerine giysinler. Bilinip incitilmemeleri için bu daha uygundur.

33-Ahzab Suresi 59

Bu ayetin anlaşılmasında kilit kelime “cilbab”dır. “Cilbab” Arapça’da gömlek, elbise gibi üste giyilen giysileri ifade eden bir kelimedir. Fakat hiçbir şekilde cilbab; belli bir yerden belli bir yere kadar örten giysi manasına gelmez. Gelenekçi İslamcıların kimisi kadının yüzü de dahil vücudunun tümünün örtülmesinin farz olduğunu, kimisi iki gözü, kimisi tek gözü dışındaki her yerini örtmesinin farz olduğunu, en ılımlıları ise yüz, eller ve ayaklar dışında her yerini örtmesinin farz olduğunu savunurlar. Oysa kadınların kapanmasıyla ilgili dinin tek kaynağı olan Kuran’da açıklananlar bu iki ayetle sınırlıdır. Yani kadınların başını örtmesi, peçe giymesi ve diğer anlatılan sınırlar Kuran’ın değil geleneklerin ve şahsi görüşlerin dine sokulmasının sonucudur. Eğer Allah böyle katı sınırlar çizmek isteseydi, bir ayette “Cilbabla; yüzünüz ve elleriniz dışında her yerinizi örtün” şeklinde bir sınırla kapanmanın sınırlarını çizebilirdi. Örneğin abdest ile ilgili ayette Allah, yıkanacak yerleri tek tek saymış ve “Dirseklere kadar ellerinizi yıkayın” gibi ifadelerle kesin sınırları koymuştur. Eğer Allah kapanmada da kesin sınırlar koymak isteseydi, bunu en azından bir cümleyle belirtebilirdi. Geçmiş kavimlerin başına gelenleri bile detaylarıyla anlatan Kuran, her şeyi açıkladığını kendisi söyleyen Kuran, eğer kapanmada sınırları belirlenmiş bir ölçü olacaksa ve bu bir tek cümleyle bile açıklanabilecekse, niye bu cümleyi içermesin? Bu açıklamanın olmaması, haşa Allah’ın unutmuş olmasından değil, bilakis bu tarzda kesin bir sınır koymak istememesindendir. Yukarıdaki 33-Ahzab suresi 59. ayeti ele alırsak, ayette kesin hatları olmayan esnek bir ölçünün olduğunu görürüz. Ayetten, üzere alınan elbiseyle kadının bilineceğini, böylece incitilmeyeceğini anlarız. Kadın namuslu bilinirse, bilinmemeden dolayı bir incitilmeye uğramaz. Bazı insanlar namussuz, fahişe sandıkları kadınlara takılıp onları incitebilir. Ayet kadının üzerine elbise alıp bunu önlemesini sağlıyor.

Peygamber’in döneminde kadınların bir kısmının çırılçıplağa yakın, göğüsleri açıkta dolaştığı, hatta İslam’ın hakimiyetinden önce putperestlerin Kabe’de haccı çıplak yaptığı söylenir. (Kurtubi, el Cami-il Ahkamil Kuran 7/189) 33-Ahzab suresi 33. ayetten de İslam’dan önceki cahiliye döneminde kadınların süslerini açığa vurduğunu anlayabiliriz. Kendi dönemindeki ölçüyü ve fahişe kadınların açıklığının derecesini bilen kadınlar, elbiselerini ona göre ayarlayıp bu tacizden kurtulurlar. Günümüzde de eğer böyle bir durum olursa; kadınlar, kendi yörelerini, geleneklerini, şartlarını gözönünde bulundurup, kendilerini fahişe tipli kadınlardan ayırıp tacizden kurtulurlar. Burada şuna dikkat edelim; kadınlar elbise giyip tanınmamaktan dolayı oluşan tacizden korunur. Toplumda kadın nasıl giyinirse giyinsin taciz edecek adamlar da olabilir. Ayet namuslu bilinmemeden dolayı oluşan tacizi önlüyor ve bunu önlerken “daha uygundur” tarzında yumuşak ifadeler kullanıyor. Yoksa bazı erkeklerin beğendiği bir kadını terbiyesizce taciz etmesi bu ayetin konusu değildir. Ayetin esnek ve şartlara göre ayarlanacak ifadesinden anlaşılmaktadır ki kadın cilbabını (elbisesini) öyle giyecektir ki; çıplaklığıyla fahişe mesajı verenlerden ayrılacak, tanınacak ve böylece tacizden korunup, daha uygun bir hareket tarzında bulunacaktır. Kıyafet nasıl olmalıdır sorusu görüldüğü gibi ayetin içinde gizlidir; kıyafet ayetin amacına uygun olmalıdır. Eğer ki amaç yerine sınırlar önemli olsaydı ve bunda katılık gerekseydi, Allah ayeti ona göre indirirdi. Kapanmayı temel olarak bu iki ayet tarif etmektedir. Kapanmayı tarif etmemesine rağmen, kadınların giyimine değinen son ayetse 24-Nur suresi 60. ayettir:

Nikah arzuları kalmamış, hayızdan kesilen kadınların süslerini göstermeye çalışmadan siyablarını (giysilerini) çıkarmalarında kendilerine bir günah yoktur. Sakınmak için iffetli davranmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah İşitendir, Bilendir.

24-Nur suresi 60

Bu ayette geçen “siyab” kelimesi de hiçbir şekilde belli bir yerden belli bir yere kadar olan bölgeyi kapatan bir elbise manasına gelmez. Bu ayetten, belli bir yaşa gelmiş kadınların, kıyafetlerine daha az dikkat edebileceğini anlıyoruz.

SICAKTA BAŞIN ÖRTÜLMESİ KÜLTÜRELDİR
Görüldüğü gibi Kuran’ın tarif ettiği kapanmada, İslam adına bugün uygulanan kapanma şekillerinin, peçelerin, çarşafların, başörtülerinin tarifi yoktur. Yani bunların temeli dinimiz değil, örflerin, geleneklerin dinselleştirilmesidir. Peygamberimiz’in döneminde erkek, kadın birçok kişinin gelenek olarak başını örttüğü söylenir. Kıyafetlerin giyilişindeki temel sebeplerden birinin sıcaktan korunma olduğunu 16 Nahl suresi 81. ayette söylemektedir. Sıcak yörelerde başı örtmek, böylece güneşin etkilerinden, güneş çarpmalarından korunmak birçok sıcak iklimli bölgenin kültüründe vardır. Fakat ne yazık ki dinimizde kadının başının kapanması geleneği farzlaştırılmış, erkeğin başına sarık takması da sarıklı namaz kılanın 70 kat daha fazla sevap alacağı izahlarıyla dîni bir kıyafete dönüştürülmüştür. Oysa ne erkeğin sarığının, ne kadının başını örtmesinin Kuran’da geçmemesi, bunların dinsel bir nitelikleri olmadığının delilidir. Allah isteseydi “Erkekler sarıkla namaz kılsın” veya “Kadınlar saçlarının tek teli gözükmeyecek şekilde başörtüsü taksın” izahlarıyla konuya açıklık getirirdi.

Günümüzde başörtüsü için yapılan şamatayı ve eylemleri görenler Kuran’da geçmeyen bu hükmün İslam’ın en temel hükümlerinden biri olduğunu, Kuran’da ısrarla üzerinde durulduğunu sanmaktadırlar. Geleneğin savunulması, radikal hareketlerin karşı radikalizmi artırması, başörtüsünü birçok kere gündemin birinci maddesi yapmıştır. Başörtüsünü ısrarla savunup eylemler yapanlara, her eylemin, zıtlaşmanın sonunda, uğrunda bu kadar zahmete katlandıkları şeyin, din değil de gelenek olduğunu anlatmak daha da zorlaşmaktadır. Yapılan her eylem akıllı düşünmeyi, objektifliği kenara bıraktırıp, akılcılık, Kuran’ı samimi değerlendirme yerine örfe sahip çıkmayı, inadı ön plana aldırmaktadır. Başörtüsü yüzünden okulundan ayrılan bir kıza, “Başörtüsü diye, pardesülü kapanma diye bir şey dinde yok, sen din adına Arap örf ve adetlerine, Emevi ve Abbasi döneminin uydurmalarına sahip çıkıyorsun” deyince o kız sizi ne kadar objektif değerlendirebilir? Bu yüzden hepimiz dinci yobazlık kadar, kişisel hak ve özgürlükleri kısıtlayan; başörtüsü, kıyafet yasağı gibi gereksiz uygulamalarla insanları radikal çizgilere iten yasaklamacı kafalarla da mücadele etmek zorundayız. Çünkü bu kafalar ancak dinci yobazlığın ve radikalizmin artmasına sebep olurlar.

KADINLARI POŞETE SOKMA
Kuran’da gerekli malzemeyi bulamayan gelenekçilik , uydurma hadislerle, uydurma yorumlarla, mezhep izahlarıyla kadınları poşete sokulmuş şekilde kapatacak malzemeyi türetmiştir. Kuran’da 33-Ahzab suresi 52. ayette Peygamber’in, bu ayetin inişinden itibaren güzelliği hoşuna giden bir kadın dahi olsa, artık evlenmesinin helal olmadığı söylenir. Demek ki Peygamber’in döneminde kadınların kıyafetleri kimin ne kadar güzel olduğunu bilmeyi engellemiyordu. Oysa mezheplerin izahlarındaki çarşaftan, peçeden, başörtüsünden hangi hanımın ne kadar güzel olduğu nasıl anlaşılabilir? Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da Kuran’ın gözardı edildiğini görüyoruz.

Her zaman olduğu gibi uydurma hadislerle dolu kitaplardan ise, işe gelen hadis alınmış, işe gelmeyen hadis görmezlikten gelinmiştir. Oysa hadis külliyatında Peygamber döneminde kadın ve erkeklerin aynı kaptan abdest aldıkları da geçer. (Bakın Buhari, vudu 43 Ebu Davud, taharet 39- İbni Mace, taharet 36-Nesai, taharet 56) Abdeste konu olan yerler, ayak, dirseklere kadar eller, yüz ve baş olduğuna göre bu hadisten kadınların erkeklerle karışık ve başı açık oldukları anlaşılır. Oysa gelenekçi İslamcılık bu hadisi yorumlayarak atar ve kendi kafasına uygun diğer malzemelere sarılır. Peki madem kadının sizin söylediğiniz şekilde kapanmasının açık bir hüküm olduğunu söylüyorsunuz, niye ayrı ayrı kapanma şekillerini savunuyorsunuz? Neden kiminiz peçe farzdır, kiminiz ise değildir diyor? Neden kiminiz kadınların elleri gözükemez deyip yaz-kış kadınlara eldiven giydiriyor da, kiminiz kadınların elleri gözükebilir diyor? Neden kiminiz çarşaf dışında hiçbir şeyle kapanılamaz diyor da, kiminiz pardesü ile de olabilir diyor? Hiç şüphesiz kesin sınırlı bir hüküm olsa, böyle ayrı ölçüler çıkmazdı. Tüm bu ayrı ölçüler, hükümler kapanma konusunda geleneklerin, örfün, Emevi, Abbasi döneminin kadına bakış açısının dinselleşmesinin neticeleridir. Her bir ayrı kapanma modeli de “Allah’ın isteği tam budur.” diye savunulup sanki Allah’ın aynı konuda beş-on tane ayrı görüşü varmış gibi bir komedi ortaya konulmuştur. Allah’ın kadınların giyinmesi konusundaki hükmü yukarıdaki 3 ayette bellidir ve bunlardan anlaşılan neyse kadının giyim tarzı öyle olmalıdır. Verilen esneklik de, tam bir sınırın olmaması da muhakkak hikmetlidir. Çünkü Kuran’ı indiren, hikmetli olan Allah’tır ve Allah bu dini yüzlerce yıllık zaman dilimine, apayrı kültürlere, apayrı adetlere, apayrı iklimlere indirmiştir. Ayetlerdeki esneklikler dinimizin her şart ve zaman dilimine uyumunu sağlayan Allah’ın rahmet ve hikmetleridirler. Emeviler’in, Abbasiler’in kendi görüşlerini dondurup, Allah’ın görüşünü kendi bakış açılarına hapsetmeye çalışmalarından dinimizi kurtarmak hepimizin Allah’a karşı borcudur.

TEK GÖZ İZAHI
Buraya kadar Kuran’ın kapanma ile ilgili ayetlerini gördük. Şimdi de gelenekçilerin vardığı uçuk sonuçları görelim: Şafii ve Hanbeli mezheplerinde kadının istisnasız tüm vücudu her zaman kapanması gereken bölgedir (yüz ve eller de dahil). Hanefi ve Maliki mezheplerinde ise bir tek eller ve yüz, o da fitne olmayan koşullarda açık olabilir.(Sabuni Tefsirul Ayatil Ahkam 2/154,155) Es Suddi: “Kadın gözlerinden birini ve yüzünün açık kalan göz kısmındaki tarafını kapatır. Sadece bir göz açıkta kalır.” Ebu Hayyan: “Endülüs’te adet böyle idi. Kadının bir gözünden başka hiçbir yeri görünmezdi.”( Ebu Hayyan, El Bahrul Muhit) Şafii imamları kadının kesilmiş olan tırnaklarına dahi bakmayı yasaklamışlardır.(İbni Hacer el Heytemi, İslam’da Helal ve Haramlar 2Ğ13) İslam’ın kadına farz kıldığı örtünme kadının yüzünü de içine almaktadır.(Fıkhus siyre sf:240) Kadının, yabancı erkeğin göğsüne, sırtına, bacağına lezzet korkusu olmasa bile bakması caiz değildir. Yüz ise fitne açısından ayaktan, saçtan ve bacaklardan daha ileridedir. Bu kısımlara bakmak ittifakla haram olduğuna göre, yüze bakmak da evveliyetle haram olması gereken bir fiildir. (Sabuni, Revai 2/156)

Gelenekçilikte varılan uçuk sonuçlar saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Yukarıda gördüğümüz gibi bırakın kadının komple kapanması gerektiği, kadının kesilen tırnağının bile görülemeyeceği iddialar arasındadır. Tüm bu izahları yapan gelenekçilerin sanki dinin tek kaynağının Kuran olduğunu kabul ediyorlarmış gibi “hımar” kelimesini ve ayetleri çekiştirip, Kuran’ı kendi kafalarındaki modele örnek gösterme çabaları şaşılacak bir tutumdur. Asıl sorun kadının kalktığı yere oturulamayacağını, hiçbir yönetici vasfı olmadığını, erkeğin kölesi gibi olması gerektiğini, kadınların çoğunun cehennemlik olduğunu zanneden zihniyette olmaktır. Başörtüsü ve diğer kapanma çeşitleri kitabın 21. bölümünde gördüğümüz zihniyetin sonucudur. Fakat günümüzde başörtüsünün özel bir yer kazanması mevcut gösteri ve eylemlerin neticesidir. Yoksa başörtüsünün kadının kalktığı yere oturulamayacağı izahından bir farkı yoktur. Başörtüsünün bu kadar tartışılması çağımıza mahsustur. Çünkü uydurmaların ortaya atıldığı ilk dönemlerde tartışma konusu “Kadının hangi bölgelerinin dışındaki yerler gözükebilir?” şeklindeydi. Tartışma “Tek göz mü, çift göz mü, tamamen peçe ile mi?” şeklindeydi. Bu dönemde kadınları tamamen kapatanların çoğu başörtüsü değil, çarşaf gibi tepeden tırnağa örtüleri kullanıyorlardı. Görüldüğü gibi başörtüsünü “hımar” kelimesiyle açıklamaya kalkmak yeni bir gayrettir. Daha eski yıllarda “hımar”ı peçe şeklinde tanımlama gayretleri, bugünkü başörtüsü gayretlerinin önündeydi! Aslında Kuran bu izahların hiçbirine geçit verecek izahlar içermez. Yoksa Kuran kesilen tırnağınızı göstermeyin mi diyor? Kuran peçe ile yüzünüzü örtün mü diyor? Kuran’da saçınızın tek telini göstermeyin deniyor mu? Saçın kapanmasına dair bir açıklama var mı? Peki, başınızı örtün diye hiçbir ifade var mı? Madem ki Kuran’da tüm bu izahlar yok, samimi bir şekilde Kuran dışı kaynakları kullanıp bu uygulamaları çıkardığınızı itiraf edin. Kuran’ın kadınların giyimiyle alakalı 3 ayeti de, diğer izahlar da ortadadır. Hiç olmazsa kendi fikriniz içinde samimi olun, Kuran’ı çekiştirmeyin. Ayrıca şunu da belirtelim ki Kuran’da namaz kıyafeti diye ayrı bir kıyafet yoktur. Başörtüsü, peçe, çarşaf diye dinimizde bir şey olmadığına göre, elbette ki namazda da bunları giymenin bir mecburiyeti yoktur.

BAŞÖRTÜSÜ VE KAPANMA | Uydurulan Din ve Kuran'daki Din www.kurandakidin.net
 
Hiçbirşeye muhtaç olmayan tanrı insanların ibadetinemi muhtaç yani? Bu nasıl bir çelişkidir...

Aynı şekilde herşeyi yaratmaya gücü olan tanrının kadını korumaya gücü yokmuda bez parçasına hapsediyor.

bu kitaplarda bir çok ayet çelişkilidir. Ama bunu sen göremezsin. Çünkü mantığınla deil ayetteki emirlerle hareket edersin. Sormazsın sorgulamazsın. Sadece itaat edersin. Gerçek olmayan bir mükafat için...

Ama ben özgürüm. Beni kimse itaat etmeye zorlayamaz. O yüzden ben bu çelişkileri görebilirim. Mantığımı kullanırım. Ha sakın beni inanıpta baş kaldıran biri olduğumu sanma. Ben böyle masallara inanmıyorum. "Sonsuza kadar cennette mutlu yaşadılar" tarzı sonlar mantıksız. Ve bu kitapların tanrı tarafından yazılamıcak kadar yanlışlar içinde olduğunuda biliyorum.

-Bana tanrının varlığını kanıtlarmısın?
-İşte yer, gök, dağlar, deniz, dünya dönüyo falan...
-eeee????
-İşte bunları tanrı yarattı.
-Nasıl yani başka şekilde oluşmuş olamazmı?
-Olamaz!!!
-Neden?
-Çünkü bu kitap diyor, burda bizi tanrının yarattığı yazıyor buda tanrının ispatı oluyor...
-İyide o kitabın tanrının var olduğunu söylemesi tanrının ispatı deildir ki... Zaten o kitap tanrının var olduğunu idda ediyor. Sende aynı kitabı bana kanıt olarak gösteriyosun. Mantıksızca deilmi bu?
-Nediosun sen kafiiiiiiiir!!!:mad:
-:saskin

Yani bu şeye benzio, şimdi bir adam ayın peynirden yapıldığını idda eden bir kitap yazıyo. Bu kitabın okuyucu kitleisi ve fanları gerçekten ayın peynirden yapıldığına inanmaya başlıo. Sonra adamın biri çıkıp ayın peynirden yapılmadığını söylüyor ve ispat etmelerini istiyor. Okuyucu kitlesi ayın peynirden yapıldığını ispat etmek için, ayın peynirden yapıldığını idda eden kitabı kanıt olarak gösteriyor. Yani olay bukadar komiktir.

Dinlerde de durum aynen bu şekildedir...

YÜCE ALLAH(C.C.) hiçbirşeye muhtaç değildir.Kulunun ibadeti sadece ve sadece kulun kendi iyiliği içindir.YÜCE KİTAP KUR'AN-I KERİM'de hiçbir ayet çelişkili değildir şu anki bilim YÜCE ALLAH'ın varlığını kabul etti biz kimizki YÜCE ALLAH(C.C.)'a isyan ediyoruz bizi yoktan vareden O ve canımızı alıp diriltecek olan yine O.O'ndan geldik O'na döneceğiz şüphen olmasın.Güneş doğudan doğuyor batıdan batıyor bu sistemi kim kurdu?Kainatı bu kadar mükemmel kim yarattı?Yörüngelerde sistemdeki mükemmelliği kim yarattı?İnsanoğlu elbet özgürdür ben de sen de özgürüz.YÜCE ALLAH(C.C.)'ın dediklerini yaparsak bizim için iyi olur.Haşa YÜCE ALLAH(C.C.) kendisi için istemiyor.Kulunun iyiliği için istiyor.Bizi bu dünyaya gezmek,tozmak,boş işlerle uğraşmak için yollamadı.Çalışmak ve ibadet etmek için yolladı.KUR'AN-I KERİM'de hata yoktur YÜCE ALLAH(C.C.) hata yapmaz diğer Kutsal Kitaplar da YÜCE ALLAH'ın sözleridir fakat insanoğlu tahrif ettiği için biz insanlar için bir geçerliliği yoktur.Benden sana kardeş veya abi tavsiyesi tövbe et YÜCE ALLAH'a burada haşa YÜCE ALLAH(C.C.) kazanmayacak sen kazanacaksın ve son olarak birşey söyleyeceğim biz dünyaya gönderilmeden önce YÜCE ALLAH(C.C.)'a bir söz vermiştik.O sözü tutmamız gerekiyor ve YÜCE ALLAH(C.C.)'a layık bir kul olmamız gerekiyor.
 
YÜCE ALLAH(C.C.) hiçbirşeye muhtaç değildir.Kulunun ibadeti sadece ve sadece kulun kendi iyiliği içindir.YÜCE KİTAP KUR'AN-I KERİM'de hiçbir ayet çelişkili değildir şu anki bilim YÜCE ALLAH'ın varlığını kabul etti biz kimizki YÜCE ALLAH(C.C.)'a isyan ediyoruz bizi yoktan vareden O ve canımızı alıp diriltecek olan yine O.O'ndan geldik O'na döneceğiz şüphen olmasın.Güneş doğudan doğuyor batıdan batıyor bu sistemi kim kurdu?Kainatı bu kadar mükemmel kim yarattı?Yörüngelerde sistemdeki mükemmelliği kim yarattı?İnsanoğlu elbet özgürdür ben de sen de özgürüz.YÜCE ALLAH(C.C.)'ın dediklerini yaparsak bizim için iyi olur.Haşa YÜCE ALLAH(C.C.) kendisi için istemiyor.Kulunun iyiliği için istiyor.Bizi bu dünyaya gezmek,tozmak,boş işlerle uğraşmak için yollamadı.Çalışmak ve ibadet etmek için yolladı.KUR'AN-I KERİM'de hata yoktur YÜCE ALLAH(C.C.) hata yapmaz diğer Kutsal Kitaplar da YÜCE ALLAH'ın sözleridir fakat insanoğlu tahrif ettiği için biz insanlar için bir geçerliliği yoktur.Benden sana kardeş veya abi tavsiyesi tövbe et YÜCE ALLAH'a burada haşa YÜCE ALLAH(C.C.) kazanmayacak sen kazanacaksın ve son olarak birşey söyleyeceğim biz dünyaya gönderilmeden önce YÜCE ALLAH(C.C.)'a bir söz vermiştik.O sözü tutmamız gerekiyor ve YÜCE ALLAH(C.C.)'a layık bir kul olmamız gerekiyor.


Nasıl yani, senin anlattığına göre kul, kendini TANRININ AZABINDAN korumak için tanrıya itaat etmek zorundadır. Al bir çelişki daha. Bide çelişki yok diyorsun. HANİ DİNDE ZORLAMA YOKTU??? İtaat etmezsem cehennemde yanmakla tehtid ediliyorum yahu...

Hangi bilim tanrının varlığını kanıtladı? Yoksa tanrıya ulaşmanın formulünümü buldular da bizmi bilmiyoruz???

İşte yine başladınız. Yine tanrının varlığını ispatı için yeri, göğü, kuşu, böceği gösteriyosunuz. E bunları yarattığını kanıtla... İlahi bir kanıt göster...

İnsan davranışlarının tipik örneği. Evrenin nasıl yaratıldığını araştırıp teoriler üretmek yerine "tanrı yaratmıştır" deyip kestirip atmak. Başaramadığını dileyerek kendinden yüce bir varlıktan medet umma zayıflığı.

Malesef özgür olduğunu söylüyorsun ama senin özgürlüğün ayetlerle sırırlıdır. O sınırı geçemezsin. Ayetlerin emrettiklerinden başka bişey yapamazsın. Peki nasıl özgür olduğunu düşünüyorsun?

Tövbe etmekmi? Şaka yapıosun sanırım. Gerçekten inanıyormusun buna? Tövbe edince sözde tüm günahlarının pufff diye silinceine? Yada tanrının seni affetme ihtimaline?

Ama sende haklısın. Bilirim seni ve senin durumundaki insanları. Hayatımın en az 15 senesini öyle yaşadım. Neyseki çok geç olmadan gerçekleri görmeyi başardım.

Ne deyim. Tez zamanda mantığınızı gerçekten kullanmanız dileğiyle...
 
Nasıl yani, senin anlattığına göre kul, kendini TANRININ AZABINDAN korumak için tanrıya itaat etmek zorundadır. Al bir çelişki daha. Bide çelişki yok diyorsun. HANİ DİNDE ZORLAMA YOKTU??? İtaat etmezsem cehennemde yanmakla tehtid ediliyorum yahu...

Hangi bilim tanrının varlığını kanıtladı? Yoksa tanrıya ulaşmanın formulünümü buldular da bizmi bilmiyoruz???

İşte yine başladınız. Yine tanrının varlığını ispatı için yeri, göğü, kuşu, böceği gösteriyosunuz. E bunları yarattığını kanıtla... İlahi bir kanıt göster...

İnsan davranışlarının tipik örneği. Evrenin nasıl yaratıldığını araştırıp teoriler üretmek yerine "tanrı yaratmıştır" deyip kestirip atmak. Başaramadığını dileyerek kendinden yüce bir varlıktan medet umma zayıflığı.

Malesef özgür olduğunu söylüyorsun ama senin özgürlüğün ayetlerle sırırlıdır. O sınırı geçemezsin. Ayetlerin emrettiklerinden başka bişey yapamazsın. Peki nasıl özgür olduğunu düşünüyorsun?

Tövbe etmekmi? Şaka yapıosun sanırım. Gerçekten inanıyormusun buna? Tövbe edince sözde tüm günahlarının pufff diye silinceine? Yada tanrının seni affetme ihtimaline?

Ama sende haklısın. Bilirim seni ve senin durumundaki insanları. Hayatımın en az 15 senesini öyle yaşadım. Neyseki çok geç olmadan gerçekleri görmeyi başardım.

Ne deyim. Tez zamanda mantığınızı gerçekten kullanmanız dileğiyle...

Tanrı insana niye azab eder onu bi sorgula ilk olarak..

Sen Allah a ortak koşarsan beni sen yaratmadın ben rastgele atomların keyfii dizilişiyle oluştum dersen bunun elbet bi cezası vardır..Sen seni yaratanı nasıl inkar edersen oda seni öyle infaz eder çok basit aslında.Nereye gideceğini düşünüyorsun ki insanda çürüyüp yok oluyor mantıklı mı sence .

Yerin ve göğün yaratıcısı yoksa eğer sen ispatla bana nasıl bu denli mükemmel yada olağanüstü dengede oluşmuş..Bilim adamları bunu ispatlamak için kendilerini yırtıyorlar ama sonuçta gene evrenin yok olandan var olduğu sonucuna ulaşıyorlar.Tabi sen hep eksik araştırmalarınla bu kadar ilerleyebildin zanımca.

Herkes sınırları doğrultusunda özgürdür.Allah beni tanı dedikten sonra hiçbir kısıtlama getirmemiştir hayata..Namaz kılmak mı seni özgürlüğünden alıkoyuyor yada oruç tutmaktan mı bahsediyorsun ..İslam evrenseldir bi şekile sokmaz insanı o senin söylediklerin yorum farklılıklarından kaynaklanıyor.İnsanlar putlaştırmışlar islamı işe tarikatlar girmiş ve hristiyanlığa benzetmişler ..

Ki eğer yaratıcı olmasaydı bu dünyada insanların yaşama ihtimalini sana söyleyim yüzde 0 olurdu.%0 yani.Neden mi?

Çünkü benim seni öldürmemi tek engelleyecek olan şey Allah ın bunu yasaklamış olmasıdır yoksa ben keyfi adam öldürürüm yani bundan zevk bile alırım dünyayı altını üstüne getiririm ki buna hiç kimse dur diyemez.Çok güvendiğin bilim adamları de demişler söleyim sana;

Eğer yaratıcı düşüncesi insanlarda olmasaydı insanlığın oluşma ihtimali 1/10 üzeri 27 gibi olağan dışı bir rakam olurdu demişler.Anlatabildim mi bilmiyorum.

Sen eğer yaratıcı ve onun emirleri olmasaydı ne olurdu diye bunu bi düşün bu dünyayı nasıl zaptedeceğini bi düşün.

Allah herkese akıl vermiş ya kullanırsın yada kullanılırsın azapla kimse korkutulmaz herkes kendine azab eder.

Tövbe etmek aff dilemek değildir pişman olup bidaha yapmamak üzere yemin etmektir..

Hayatının 15 senesini hiç yokmuş gibi say ve tekrardan iyi bir araştırmaya gir tavsiyem kafanı maddeden ve varolanlardan uzaklaştırarak düşün ve irdele..Seninkisi sadece heves gibi başlamış sanırım konuşmaların daha çok onu gösteriyor.

SAYGILAR
 
Nasıl yani, senin anlattığına göre kul, kendini TANRININ AZABINDAN korumak için tanrıya itaat etmek zorundadır. Al bir çelişki daha. Bide çelişki yok diyorsun. HANİ DİNDE ZORLAMA YOKTU??? İtaat etmezsem cehennemde yanmakla tehtid ediliyorum yahu...


Hangi bilim tanrının varlığını kanıtladı? Yoksa tanrıya ulaşmanın formulünümü buldular da bizmi bilmiyoruz???

İşte yine başladınız. Yine tanrının varlığını ispatı için yeri, göğü, kuşu, böceği gösteriyosunuz. E bunları yarattığını kanıtla... İlahi bir kanıt göster...

İnsan davranışlarının tipik örneği. Evrenin nasıl yaratıldığını araştırıp teoriler üretmek yerine "tanrı yaratmıştır" deyip kestirip atmak. Başaramadığını dileyerek kendinden yüce bir varlıktan medet umma zayıflığı.

Malesef özgür olduğunu söylüyorsun ama senin özgürlüğün ayetlerle sırırlıdır. O sınırı geçemezsin. Ayetlerin emrettiklerinden başka bişey yapamazsın. Peki nasıl özgür olduğunu düşünüyorsun?

Tövbe etmekmi? Şaka yapıosun sanırım. Gerçekten inanıyormusun buna? Tövbe edince sözde tüm günahlarının pufff diye silinceine? Yada tanrının seni affetme ihtimaline?

Ama sende haklısın. Bilirim seni ve senin durumundaki insanları. Hayatımın en az 15 senesini öyle yaşadım. Neyseki çok geç olmadan gerçekleri görmeyi başardım.

Ne deyim. Tez zamanda mantığınızı gerçekten kullanmanız dileğiyle...

Dinde Zorluk Zorbalık Yoktur tabiii eğer dinden kastımız İslamsa. İslamda olmayan her türlü çarpıklığın islama mal ediliyor olması islamı bağlamaz.
 
oscs

şimdi senin için ay'ı ikiye bölsek sen yine inanmayacaksın
çünkü inançsızsın , ve extradan verdiğin sinyallerle din düşmanısın

sen ne kadar mantıkçıyım desen de derdin başka
3-5 zihni bulandırsan kar değil mi ? bugün misyonerler neyse , masonlar neyse sende osun işte

onlardan olmayabılırsın ama maşasısın , bugün sen gibi zihniyetler varsa onların sayesinde zaten
ve başarmışlar ...

sen gibilere yy.lar öncesinde de cevaplar verildi bugün de verilmiştir ancak görmek,duymak istemeyen görmez ,duymaz

eğer mantık çerçevesinde bakıyorsan al sana mantık
senin dinin sana , benim dinim bana

yok amacım mantık değil dine açık düşmanlık diyorsan buyur devam et . ilgiyle seyrediyoruz seni ...
 
Geri
Üst