Türkçe İbadet

arkadaşlar size bir bilgi verip bir soru sorayım bakalım biliyormusunuz çünkü ben bilmiyorum
HZ. Muhammed (s.a.v.) derken s.a.v.nin türkçesi "barış üzerine olsun" demektir
ingilizcesi de "peace upon him" dir
peki
Allah u teala daki teala ne demktir?????????????????????????????????????
 
türkçeye tam olarak çevrilemiyor tamam orası da fakat arapça dua okurken hiç bişey anlamıyoruz peki bu ne olacak?
 
bencede turkce olmalı zıra kımse dogru duzgun arapca bılmıyor yada enazından bırakın ınsanlar ıstedıgı dılde ıbadetını etsın sonuc olarak secde edılen ALLAH tek bır ALLAH
 
İbadetin Türkçe yapılması ilk olarak bakıldığında çok masumane bir istekmiş gibi geliyor ama biraz dikkatli düşünüldüğünde dehşet verici ve haddimizi aşan bir istektir. Öncelikle Kur'an arapça olduğu için değil Allah kelamı olduğu için ibadetlerde değiştirilmeden okunur. Bizler acaba namazdayken bir harfi yanlış çıkarırmıyız diye çok dikkatli bir şekilde sureleri ezberlemeye çalışırken öbür taraftan da toptan kaldırılsın diyen bir grubun çıkması çok ilginç. Ben anlayamıyorum diyenler tembellik yapmayıp anlamlarına bakıp öğrenebilirler ama ibadetlerde kullanılması isteğinin altında şeytanın büyük bir hilesi yatmaktadır. çünkü kuran ibadetlerde orjinal dilinden başka bi dilde okunmaya başladığında insanlar üzerindeki o belagatını (okunduğunda insanı -anlamasa bile- derinden etkilemesi) kaybedebilir.
Size şöyle bir örnek vereyim: çok sevdiğiniz bir insanın size hediye ettiği herhangi bir nesneyi düşünün. Onu elinizden alıp yerine aynısından başka bi tane verseler kabul etmezsiniz. Neden? çünkü sizin için manevi değeri vardır, sizin için sıradan bir nesne değildir ve size sevdiğiniz insanı hatırlatır. İşte bu Kuran-ı Kerimdeki harfler, ayetlerde bize Allah'tan -tabiri caizse- hediyedir ve yerine hangi dilden olursa olsun başka bir şey koyduğunuzda maneviyatını kaybeder.
Dediğim gibi tabiki Türkçe mealide okumalıyız ama ibadetlerde Allah kelamında başka kelamlar okumak kesinlikle yanlıştır ve apaçık da şeytanın aldatmacasıdır. Hem kimin haddineki ben Kuranı tam olarak anladım ve bu tercümemde tamamiyle hedef dile çevirdim diyebilsin. Allah kelamını bir insanın tercüme etmesi kartalın uçuşunu tavuğun taklit etmesi gibidir.( bu örnekler de inşallah hata yoktur)
Hala bu fikirde olanlar lütfen bi Kuranı arapça dinlesinler ve sonrada türkçe mealini aynı tonda okusunlar veaya birine okutsunlar ve aradaki farkı görsünler.
 
Arkadaşlar müslüman alemi birbirinden ayrılır diyorsunuz ama madem öyle herkesin ettiği duannın anlamını bilmesi lazım.Anlamını bilmeden yaptığımız ibaden sizce ibadet olurmu?
 
Arkadaşlar..
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki dini konularda "BENCE" diye bir olgu kesinlikle olmaz..

Herkes bunu dikkate almalı..Ona göre yazıp çizmelidir..

Ama kısaca sunu söyleyebilirim ki :
Peygamber Efendimiz (s.a.v) : " İbadetleri benden gördüğünüz gibi yapınız." buyurmuşlardır..
Ayrıca şunu da ekliyeyim ki..
Türkçe namaz söz konusu değildir,çünkü Kuran`ın aslı herkesin bildiği gibi Arapçadır (Allah`ın Kelamıdır)
Ama Türkçesi kul lafıdır..tam karşılığı değildir..Aslını tutmaz..

Teşekkürler...

(Ama daha fazla bilgi için "Saadeti Ebediye","Herkese Lazım Olan İman" gibi kitaplardan yararlanabilirsiniz..)
 
fatihozel' Alıntı:
Arkadaşlar müslüman alemi birbirinden ayrılır diyorsunuz ama madem öyle herkesin ettiği duannın anlamını bilmesi lazım.Anlamını bilmeden yaptığımız ibaden sizce ibadet olurmu?
OZAMAN SENDE ANLAMINI ÖĞREN ALLAH SANA AKIL VERMİŞ
KURAN NİYE ARAPCADAN FARKLI İNDİ İNSANLAR ANLAMINI ÖGRENSİNDİYE
 
Kuran'ın İslam'ının yaşanması için yapılması gereken en temel faaliyet Kuran'ın, dini yaşayacak toplumun ana diline çevrilmesidir. Kuran Arapça inmiştir ve orijinali Arapça'dır. Fakat Kuran'a göre Arapça, kutsal bir dil değildir. Kuran, her kavme Peygamberler'in gönderildiğini ve bu peygamberlerin kavimlerine kendi dillerinde mesajlar getirdiklerini söyler. Tevrat Hz. Musa'nın kavminin dilindedir, İncil de Hz. İsa'nın kavminin dilindedir. Hz. Lut'un vahiyleri kendi kavminin dilindedir, Hz. Nuh'unkiler de öyledir... Bu mesajları kutsal yapan Allah'tan indirilmiş olmalarıdır ve bu mesajların hiçbiri Arapça değildir. Allah'ın mesajı Arapça yazılabileceği gibi; Allah'a, dine karşıt sözler, putlara iltifatlar da Arapça yazılabilir. Arapça'yı Allah'ın özel dili, Cennet'in lisanı; Arapça harfleri Allah'ın özel harfleri, Cennet'in harfleri gibi gösteren zihniyet dini Araplar'ın tekeline sokmak isteyen Arap ırkçısı, mezhepçi zihniyettir. Fussilet Suresi 44. ayetten Kuran'ın Arapça olmasının sebebinin, Kuran'ın ilk olarak Arap toplumuna hitap etmesi olduğunu anlıyoruz. Kuran Allah'ın din gönderdiği her kavme kendi dilinde hitap etme adetinden dolayı Arapça'dır. Araplar'a dinlerinin yabancı dilde bildirilmesi saçma olduğu gibi, Türkler'e de kendi dilleri dışında bildirimde bulunmak saçmadır. Türkler'e kendi dillerinde bildirim ancak Kuran'ın çevirisi ile mümkündür.

Kuran'da geçen kelimeler, kavramlar Kuran'da geçmeden önce de Araplar'ın kullandığı kelimeler, kavramlardı. Kuran Allah dediğinde neyi kastettiği, domuz dediğinde domuzun ne olduğu, miras deyince mirasın ne olduğu, vasiyet deyince vasiyetin ne olduğu biliniyordu. Kuran evvelden varolan kelimelerle geldi. Kuran'ı okuyan bir kimse bu apaçık gerçeği rahatça kavrar. Kutsal olan Arapça veya kelimeler değil; Allah'ın bu kelimelerle, kavramlarla oluşturduğu Kuran'dır.
Arapça'yı kutsallaştırıp, dinin anlaşılmadan yaşanmasına sebep olanların düştüğü komik durumun bir örneği şöyledir: "Arap Bedevi kadınları ellerinde defler, yanık sesle türküler söylüyorlardı. Türkülerin konusu da deve etinin lezzetiydi. Bu etin kebabının, haşlamasının, kızartmasının ne kadar lezzetli olduğu yanık yanık, makam içinde anlatılıyordu. Töreni tertipleyen Osmanlı Teşkilatı Mahsusa Reisi Eşref Sencer Kuşçubaşı Bey bir de gördü ki, hazır ol vaziyetinde olan Anadolu'nun aslan yapılı Osmancık Taburu'nun erlerinden bazılarının Arapça deve eti kasidesini dinlerken göz yaşları şıpır şıpır damlıyordu. İyi Arapça bilen Eşref Bey şaşırdı, bir ere:

"Oğlum ne ağlıyorsun?" diye sordu. Hazır ol vaziyetindekiMehmetçik durumu değiştirmeden cevap verdi:

"Kumandanım bakınız ne güzel Kuran okuyor..."

Bu saf, pırıl pırıl yürekli Anadolu çocuğunun duyguları önünde gözleri dolan Eşref Bey dayanamıyor:

"Oğlum o bedevi kadınları kendilerine dağıtılacak olan deve etinin lezzetini anlatan kasideyi makamla okuyorlar, sil göz yaşlarını..."(Cemal Kutay, Türkçe İbadet, sayfa 61)

---------------------------------------------

Türkçe ezan

Kuran'da namaz için bir çağrı yapıldığı görülmektedir. Fakat Kuran'da bu çağrının şekli açıklanmaz. Ezan dediğimiz namaz çağrısının nasıl yapılacağı bizlere bırakılmıştır. Eğer Allah isteseydi ezanın (namaza çağrının) sözlerini de açıklardı. Ezanın sözleri açıklanmadığı gibi, hangi dilde yapılacağı da Kuran'da geçmez. Aslolan namaza çağrının yapılmasıdır. Ezanın hangi dilde, hatta ne şekilde yapılacağı tamamen insanlara bırakılmıştır. Ezan gibi namazın da Kuran okumanın da Türkçe yapılmasında hiçbir engel yoktur. Kuran'da tefekkür etmemiz geçer. (Tefekkür: düşünme, fikir üretme, kafayı çalıştırma demektir.) Kuran’da Kuran’ı tedebbür etmemiz söylenir. (Tedebbür: derinlemesine kavramak, düşünüp taşınmak, inceliğini kavramak manalarına sahiptir.) Kuran'da akletmemiz, tezekkür ile Kuran'ı okumamız, fıkhetmemiz (ince anlayış sahibi olmamız) de söylenir. Hiç şüphe yok ki bunları en iyi şekilde ancak ana dilimizde Kuran okur, namaz kılarsak yapabiliriz. Kısacası her ibadeti ana dilde yapmak söylenenleri daha iyi anlayacağımız için isabetli olacaktır. Böylece Kuran'ı ince anlayış ve derin düşünce ile okuma emri daha iyi yerine getirilecektir. "Ezanı herkes anlıyor, ezan her dilden Müslümanın ortak çağrısıdır" da denebilir. Bu da ayrı bir tartışma konusu olur. Fakat ezanı ana dilde okumanın dinen bir sakıncası olmadığı anlaşıldıktan sonra bu tartışma yapılmalıdır. (36. Bölüm'deki "Namaz" konusunda ve 40. Bölüm'deki "Sonsöz"de Türkçe ibadet konusunu işleyeceğiz.)

----------------------tarihte Türçe ezan


Macar halk edebiyatı bilgini Ignaz Kunoş, 1885'te İstanbul'u ziyaret eder ve Şehzadebaşı'nda dolaşır. Onun 1926 yılında İstanbul Üniversitesi'nde verdiği konferanstan şu parçayı aktarıyorum:

"Gel Şehzadebaşı'ndaki sakin kahveler. Direklerarasındaki kıraathaneler... Biri söylerse öbürü dinler. Akşam da oldu ikindi, mumlar şamdanlara dikildi. Şerefeye çıkmış müezzinler, Kıble tarafına dönüp ellerini yüzlerine örtüp ince ince ezan okumaya başladılar: Yoktur tapacak / Çalabdır ancak."

Demek ki ezanın Türkçe okunması da Atatürk devrinin icadı değilmiş. Daha 1880'lerde Şehzadebaşı'nda ezanı, hem de 13. yüzyıl Türkçesinden alınan sözcüklerle, Türkçe okuyan müezzinler varmış

-----------------Cumhuriyet Döneminde
1931 yılının Aralık ayında, Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle dokuz hafız, Dolmabahçe Sarayı’nda ezanın ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başladı.

Kur'an’ın Türkçe tercümesi ilk kez 22 Ocak 1932 tarihinde İstanbul’da Yerebatan Camii’nde Hafız Yaşar (Okur) tarafından okundu. Bundan 8 gün sonra, 30 Ocak 1932 tarihinde ise ilk Türkçe ezan, Hafız Rıfat Bey tarafından Fatih Camii’nde okundu. 3 Şubat 1932 tarihine denk gelen Kadir Gecesi’nde de, Ayasofya Camii’nde Türkçe Kuran, tekbir ve kamet okundu. 18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Riyaseti, ezanın Türkçe okunmasına karar verdi. Takip eden günlerde, yurdun her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi. 4 Şubat 1933 tarihinde, müftülüklere ezanı Türkçe okumalarını, buna uymayanların kati ve şedid (kesin ve şiddetli) bir şekilde cezalandırılacaklarını bildiren bir tamim gönderildi.


Türkçe ezanın metni Tanrı uludur, Tanrı uludur, Tanrı uludur, Tanrı uludur
Şüphesiz bilirim, bildiririm: Tanrı’dan başka yoktur tapacak
Şüphesiz bilirim, bildiririm: Tanrı’dan başka yoktur tapacak
Şüphesiz bilirim, bildiririm: Tanrı’nın elçisidir Muhammed
Şüphesiz bilirim, bildiririm: Tanrı’nın elçisidir Muhammed
Haydin namaza, haydin namaza
Haydin felaha, haydin felaha
(Namaz uykudan hayırlıdır, Namaz uykudan hayırlıdır)
Tanrı uludur, Tanrı uludur
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.
Türkçe ezan ilk olarak 1932 yılında İstanbul Fatih Camii'nde okundu.

18 sene boyunca ezan Türkçe okunmuş, daha sonra Demokrat Parti'nin iktidara gelmesi ile 16 Haziran 1950'de ezanın Arapça da okunabilmesine izin verilmiştir. İlgili kararla, Türkçe ezan yasaklanmasa da, Türkçe ezan okunması tümüyle terkedilmiştir. Günümüzde, serbest olmasına karşın, camilerde yalnızca Arapça ezan okunmaktadır.

------------ ziya gökalp'ın Vatan şiirinden bir kesit

Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar mânasını namazdaki duanın...
Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kuran okunur
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda'nın...
Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın!

youtube Türkçe ezan videosu :

http://www.youtube.com/watch?v=JKlRtcFv3Qc



Herkese saygı ve sevgiler.
 
gspartisan' Alıntı:
İbadetin Türkçe yapılması ilk olarak bakıldığında çok masumane bir istekmiş gibi geliyor ama biraz dikkatli düşünüldüğünde dehşet verici ve haddimizi aşan bir istektir. Öncelikle Kur'an arapça olduğu için değil Allah kelamı olduğu için ibadetlerde değiştirilmeden okunur. .


Allah cc. Razı olsun Yeterince açıklayıcı olmuş
 
Dua başka ibadet başka. Arkadaşların da yazdığı gibi Arapça bi ayetin tam karşılığı maalesef olmuyor Türkçe de yada tam anlamı veremiyor.Bu nedenle mevzu bahis Kuran ayetlerini okumak (namazda) ise en azından sureleri Kuran Arapçasıyla bilmek gerekiyor.Dua ise adı üstünde dilemek istemek demek. Nitekim Allah herseyi hakkıyla bilen olduğu içinde istersen Çince dua et problem olmaz
 
Geri
Üst