
FPS türü oyunlardan bahsedilince akla ilk olarak haliyle elit isimler gelir; CoD serisi, Crysis ve özellikle son dönemlerde Battlefield. Bu rekabetin içinde birçok oyun arada kayboldu gitti, kimisi adından kısa süre söz ettirebildi. Kalitenin giderek yükselmekte olduğu alanda, klişelerden arınıp özgün bir şeyler sunmak gerekiyordu. Digital Extremes tarafından geliştirilen The Darkness II bunu başarmış gibi görünüyor.
2007 yılında sadece konsollar için çıkan ilk oyundan 2 yıl sonrasını ele alıyor The Darkness II. ‘The Darkness’ isimli gizemli bir gücün taşıyıcısı olan Jackie Estacado yine esas oğlan. Geçtiğimiz süre zarfında kendisine ufak çaplı bir imparatorluk kurmuş, mafya tadında. Ancak demoyu da oynadıysanız fark edeceksiniz ki, bela yine gelip Jackie’yi bulacak ve karanlık güçler yine ortalığı kana bulayacak.
Çizgi romanla başladı hikaye
Bulletstorm’un ateşli silahların yanında sunduğu, özel silah desteğiyle aynı anda iki farklı saldırı yapabilme deneyimi, bana göre o yapımın başarılı olmasındaki en önemli etkendi. The Darkness II’yi de bu açıdan Bulletstorm’a benzetiyorum. Jackie’nin ellerinde .45’lik silahlardan keleşlere kadar her türlü silah oluyor ve bunun yanında karanlık gücün askerleri olan anakondalar (ben onlara bu ismi verdim), gece rüyalarınıza girebilecek türden saldırılar yapma şansı sunuyor. Bu sayede kalabalık düşman gruplarının arasına dalabiliyorsunuz. Bir yandan rakiplerinize mermi yağdırırken bir diğer yandan onları anakondalarınızla yakalayabiliyor, vücutlarını ikiye ayırıyor, böbreklerine vahşi bir ziyaret düzenleyebiliyor ya da kellelerini gövdelerinden ayırıveriyorsunuz.

İşin daha da korkutucu yanı şu; yapım sizi böyle vahşi hareketler yapmaya teşvik ediyor. Silahlarla normal bir şekilde öldürdüğünüz zaman 10 puan alıyorken, ‘The Darkness’ı kullandığınız zaman 20-30 puan alıyorsunuz. Anakondalarla rakiplerinize yatay ve dikey darbeler indirebiliyor, daha sonra isterseniz yakalayarak infazını gerçekleştiriyorsunuz. Ayrıca birçok nesne etkileşime açık; araçların kapılarını sökerek kalkan olarak kullanabilir, çevredeki ucu sivri demirleri ve küçük direkleri fırlatarak düşmanlarınızı duvara çivileyebilir veya pervane gibi keskin nesnelerle kesim işlemi yapabilirsiniz.

‘The Darkness’ insanların kalbini oldukça seviyor, civardaki cesetlerin kalplerini yiyerek hem sağlınızı tazeleyebilir hem de ekstra puan kazanabilirsiniz. Puanlar ise tıpkı RPG oyunlarındaki gibi bir geliştirme ağacında işimize yarıyor. Oyunun sonuna kadar tüm puanları toplayarak bile gelseniz, bütün yetenekleri alamıyorsunuz. Bu nedenle seçimlerinizde, oyun tarzınızı dikkate alarak hareket etmeniz gerekiyor. Silahlarınızın verdiği hasarı artırabilir, özel infazlar sonucu sağlık tazeleme-fazladan mermi kazanma-kalkan sahibi olma gibi özellikleri alabilirsiniz. Mesela düşmanlarınızdan birini yakaladınız, 4 seçenekli öldürme şansını yakalayabilirsiniz gerekli geliştirmeleri yapmış iseniz, sağlık barınızı doldurabilir, geçici süreliğine kalkan alabilir veya ekstra mermi sahibi olabilirsiniz.

Jackie Estacado karanlık güçleriyle yenilmez gibi gözükse de, ışığa karşı olan hassasiyeti nedeniyle zayıf bir noktaya sahip ve düşmanlarını bunu çok iyi kullanıyor. Herhangi bir ışığın Jackie’ye denk gelmesi, ‘The Darkness’ sağladığı gücü kullanamamamıza neden oluyor. Ayrıca ışığın altında durduğumuz sürece, görme yeteneği zayıflıyor Jackie’nin ve ekran parlıyor, canı da yavaş yavaş azalıyor. Oyun boyunca Jackie’ye arkadaşlık yapan ve bize maymun diye seslense de kendi maymuna benzeyen Darkling’in de ışığı sevdiği söylenemez.
Hikayenin merak uyandırıcı, ilgi çekici olması The Darkness II’yi gözümde daha başarılı kılıyor. Oyunda zaman zaman ‘flashback’ler yaşanıyor, bazen de hiç ummadığımız yerlerde buluyoruz kendimizi. Hatta ilk oyundan kalma hesapların da ara sıra ekrana geldiğini söylemeliyim. Ancak böylesine saran hikayenin oldukça kısa sürmesi, oyunun belki de en olumsuz yanı. Tam kendinizi işte Jackie ile özdeşleştirirken, finale dayanmış oluyorsunuz.

Kısa ‘single-player’ modunun oluşturduğu açığı ‘co-op’ desteğiyle kapatmak istemiş yapımcılar. Ana hikayeyle paralel ilerleyen, senaryo modunda görmediğimiz görevlere sahip bu mod. Ancak ‘The Darkness’ın gücünü kullanmaktan ziyade, silahlı çatışmaya girmekten ibaret oyun deneyimi sunuluyor.
The Darkness II’nin bir diğer göze batan kötü yanı ise, gerçi sadece ilk oyunu oynamış olanlar için göze batar, ilk oyundaki gibi geniş ve özgürce kullanıma açık bir şehrin elimizin altında olmayışı. Jackie’nin normal hayatından kareler sunulan ilk oyundan sonra, ikinci oyunda sadece aksiyon üzerine yoğunlaşmış yapımcılar. Tamamen çizgisel bir ilerleyiş hakim yapımda.

Sonuç
The Darkness II, kaynağını aldığı çizgi romanından izler taşıyor görsel anlamda. ‘Cel-shaded’ animasyon şeklinde hazırlanan grafikler, gerçekçi bir seyir ve çok detaylı bir görünüm sunmasa da başarılı çizimler sayesinde göze hoş geliyor. Özellikle karakter modellemeleri ve silah çizimleri oyuna farklı bir renk katıyor. Ancak çizgi roman tadındaki grafikler bile şiddetin, vahşetin ve akan kanın etkilerini azaltmaya yetmiyor.
Çift elle silah kullanımının yanında karanlık güçlerle oldukça çeşitli saldırılar gerçekleştirebiliyoruz. Vuruş hissini mükemmel bir şekilde aktarmış yapımcılar, oyun boyunca öldürmekten başka pek bir şey yapmayacağınız için, bu önemli bir artı. Hikaye kısa da olsa gayet ilgi çekici.

FPS dünyasında farklı bir oyun deneyimi sunan yapımlardan biri benim gözümde The Darkness II ve değerinin pek verildiğini söyleyemeyeceğim. Olması gerekenden daha az ses getirdi ve yankı buldu oyun bana göre, bunda 2K’nın oyunu pazarlama konusundaki eksiklikleri de etkili olmuştur muhakkak.