Umut Yeniden

facetoface

Altın Üye
Katılım
16 Ocak 2006
Mesajlar
4,161
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
αŋcуяα
Gece yine o eşsiz, korkuyla dolu ağırlığını bindirdi yüreğime.Uzaklığın çaresizliğini , tek başına yaşanan sevgilerin bazen tatlı gülümsemesi , çoğu zamansa acı veren parçalarının arasında kaybolduğum anlar ,belki bilmediğim , adını ''hayat''koyduğum zamanın büyük kısmını kaplar oldu.Kararsızlığın zalim pençelerinin arasından , ıstırapla , can havliyle kurtulmaya boğuşurken , bir yandan da kalbimin hangi sığ sularda boğulduğunu kestirmeye çalışan aklım nereye varacağını bilemez oldu.Yanlış zamanlar , yanlış insanlar , ''aşk''dedikleri ama aşkla uzaktan yakından alakası olmayan iğrenç ilişkiler , ortalıkda dolanan pis yalanlar,ihanetler....
Bir sigara daha yak ,içine çek,yansın ciğerin,tıpkı uykuya dalsam da gün ışığının boğazımı yakan acısını burnumda duymasam dediğinde olduğu gibi.Ne fayda?Dalamazsın uykuya,göremezsin o eşi olmayan,yaşam halatlarını elinde tutmanı sağlayan,aşklarını,dostlarını,o yalan hayatı,rüyalarını...Yalan mı?O da nereden çıktı?Asıl gerçeğin rüyalarım olmasını dilerken ,nasıl yalan etiketini alnının tam ortasına adice bir şaplakla yapıştırabilirim ki?Hiç çıkarsız sevgiler,dostluklar.Her şey mi o kadar saf, o kadar temiz olur pembe rüyalarda.Özlemin aklını karıştırmadığı,o koca çengelini hiç acımadan kalbine ,geçirmediği ikinci-ki tercihim olan-bir hayat,rüyalarım.
Of,of!Sevmeye çalışmalıyım kalabalık yalnızlığımı.acıyı sevmeliyim belki de.Her insan mı suçların ,bir anlık zevklerin ,hırsların, kreması tadını hayat amacı yapar?Bilmezler mi o yumuşak tattan sonra ağızda bıraktığı pis ,huzursuz tadı.Neden ki diyorum sonra cevaplayamadığım soru işaretlerim üzerime gelirken ,neden, neden ,neden?
Neden çocukluğumun saf sularına tekrar dalamıyorum.Neden yaşam halatlarımın uçlarının hepsini elimde sıkıca tuttuğum,aşkların safça,ellerden ibaret olduğu,tek bir öpücüğün,tek bir gülüşün bile hayatının en büyük mirasına dönüştüğü,arkadaşlıkların kapı zillerinden,ağaçlara tırmanmaktan,cama atılan taşlardan,aşağıdan seslenmelerden oluştuğu,daha paranın pis kokusunun ellere yüzlere bulaşmadığı,hırsların ortalıkta şeytan yüzlü yaratıklar gibi dolaşmadığı ,en güvende hissettiğin evinin kapısının kavgalara değil ana kucağına açıldığını bildiğin müzikli kutuya geri dönemiyorum.Dönmek istesem de yapamıyorum.O günlerden içimde tek bir şey kaldı.İstek...Hayalet hayallere ulaşma isteği.

Oysa şimdi elimde tutmaya çabaladığım,çabalarken her saniye elimden kaydığını hissettiğim yaşam halatlarım var.Daha ne kadar dayanılır ki açlığın getirdiği doyumsuz duygulara,doyumsuz duyguların getirdiği boş arayışlara?
''Unut gitsin'' diyorum kendime.Ama nasıl unutursun ki kendinden çaldığın çocukluğunu?
Kendine kızmak var sırada .Arayışların bitmedi mi hala?Sor kendine, sor.Yoksa o çamurlu yere tekrar mı dönmek istersin ,orman kanununu çiğneyemiyeceğini bile bile.Yoksa o pis yağlı güreşe geri mi dönmek istiyorsun?Sinekler sarmış o bataklık daha mı çekici yoksa,yalan bile olsa rüyaların olduğu hayata değişebilir misin''diyorum.''Hayır'' çığlıklarım bile bastıramıyor ,içimdeki dumanın ağırlığını.Ben ne istiyorum?Çocukluğumu diyorum.Büyümek insana acı verir de , sarılmaz yaralarda mı açar,bilemiyorum.Daha o ince uzun yol önümde boylu boyuna uzanmış ,acımasızlığıyla bekliyor beni,hem de zaten daha en başındayken.Karanlık,dar,pis kokuların yayıldığı,çocukluktan eser kalmayan,şeytan yüzlü yaratıkların beni bir av gibi görür görmez üzerime atlamayı bekledikleri,sevimsiz bir yol.Ayrımlı,bazen başka yerlere sapan!Nereyi seçmeliyim ki sapaklara varıca?Güneş doğacak,-bilmeyi istediğim için-biliyorum.

Yolun sonu...Bir köşk şekerden,harika, kocaman bahçesi,içinde çocukluğumun çocukluğu,huzur veren kahkahaların duyulduğu koca bir köşk.Gün çok sıcak değil.Ama ne üşüyorsun,ne terliyorsun.Tepede kocaman güneş olmasına rağmen.Hem bu sefer gözümü kısmadan bakabiliyorum.Küçük olmanın o oyun telaşını hissediyorum birden.Telaşın verdiği telaşı hissediyorum bir de.Telaşın telaşı olur mu hiç olur mu hiç demeyin?Onca zaman telaş dahi girmemiş ki duygu dağarcığıma.Bilmemişim kahkahaların güneşle beslendiğini,tıpkı gecelerin yalnızlığı beslediği gibi.
Sonra birden öğreniyorum ki ben varmışım o pis yolun sonuna,o köşke.Sonra bir haber daha geliyor.Ben aslında ölmüşüm,varmışım Tanrı'nın yanına.O köşkün güzelliği başka nerde olabilir ki diyorum kendime.Yine başım öne eğiliyor.Hatırlıyorum dünyada en son yaptığım şeyi;bir bilgeye sorduğum o çocuksu soruyu:''Dünya eskiden böyle miydi be ustam?Temiz bir şeyler vardı.''Onun bana söylediklerini de hatırlıyorum:''Sen kördün!''Bunları düşünürken Tanrı'nın melekleri çıkıyor karşıma ve bana bilgenin söylediği şeyleri tekrar söylüyor;''Sen kördün!Onca güzelliği göremedin o pis yolda.Dünyanın asıl adının kepaze olmadığını öğrenemedin,öğrendiğin onca gereksiz şey arasında.Onla yarışman gerektiğini bilemedin.Dünyaya sen göstermen gerekirken asıl acıyı,o boğazına çoktan sokmuştu bile koca kaşığını.''
Sonra kulağıma inanamayacağım bir ses geliyor.korkuyorum.Tamam hayat için geç kalmış olabilirdim ama ben de bir melek olabilirdim.''Pişman mısın?''diyor ses.Sonra devam ediyor;''O pis dediğin,güzelliklerini görmeyi reddettiğin,ağaçların arasına dalarsan belki güneşi gireceğin o yolu terkettiğin için pişman mısın?''...
''Bul yaşam amacını,bul yaşam halatlarını''diyor ses.Sonra diyor ki;''Eğer oraya geri gönderirsem seni,yoksa yine mi kaçacaksın hayattan,yoksa yinemi gireceksin hayat sandığın o bataklığa?''Kendimden emin ''Hayır''diyorum,''geri dönmeliyim o yola ,sapmam gereken yolları teker teker bulmalıyım,ormanın içine girip,risk almalıyım.Tabii yine hatalarım olacak ama güneşimi hayatımda olması gereken yere koyacağım.Bulacağım şeker köşkümü,yaşam halatlarımı da bağlıyacağım elime balonlarım misali.Ama bu sefer aşağı çekmeyecek beni,uçuracak.Dünyanın boğazına ben dayayacağım acı dolu o kaşığı,göstereceğim ona asıl adının çocuk olduğunu,sensin ,diyeceğim ,sensin asıl yalan olan,ben değil!''
''Başaracağım bu sefer.En büyük düşmanım,kendimi bile yeneceğim hırsların en temiziyle.tehlikesiziyle,ondan sonrada şeker köşkümün resmini asacağım hayat duvarıma.!''
Çooookkk uzaklardan yine bir ses geliyor.Çok tiz bir ses.Ne yaptım ki Tanrı beni cezalandırıyor diyorum.Dipsiz bir kuyunun dibine doğru hızla ilerlerken,rüzgarın saçlarımı yaladığını,ateş topuna dönüştüğümü,çığlıklarımın rüzgarın ve zamanın içinde kaybolduğunu hissediyorum.Dip gitgide koylaşıyor.Evet işte son durak diyorum kendime.Birden kuyunun dibine kafamı vuruyorum.
Yeniden mi?Nerdeyim ben?Sağıma soluma bakıyorum.Bu akşam bıraktığım ev.Her şey yerli yerinde.Hayatta mıyım yeniden?Evet.peki ben ölmüş müydüm gerçekten?Onu bilmem ama hep bir ölü gibi uyuduğumu söylerler.:))
Aslında kapının zili değildi uyanmama sebep.Nefes alsam da bilmiyordum yaşamayı.Beni uyandıran yine rüyam oldu hayata.Bütün her şey aklımdaydı,her ayrıntısına kadar.Artık ne gerçek, ne değil biliyorum.Kör değilim.Güneşi görüyorum;tıpkı şeker köşkün tepesindeki gibi,sıkıcı olduğunu düşündüğüm okulumun koridorlarıyla çocukluğuma duyuyorum burnumda,sokaklarda huzur dolu kahkahaları.Ankara'nın heybetine bakıyorum;aynı şeker köşk gibi.Herkes daha bir tanıdık sanki bu sabah.Hiç bir şey uzak değil eskisi gibi.Umut beliriyor içimde yeniden.Hayata inanmaya verilen izleri buluyorum sonunda.takip edeceğimi biliyorum hayatı.Elimde halatlarım,ormana giriyorum,şeker köşkümü almaya.........



alıntı..
 
Geri
Üst