Uyuşturucuya ve Madde Bağımlılığına Hayır

kuzay

Pesimist
Katılım
2 Nis 2007
Mesajlar
28,387
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Kalamazsın Bu Hayatta Bakire ,En Azından Hayat Koy
Uyuşturucu Maddelerin Suiistimalinin Tarihçesi :

Dünyadaki Gelişimi:

İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren uyuşturucu maddelerin keyif verici, ağrı giderici, hastalıkları iyileştirici olarak kontrollü ve kontrolsüz olarak kullanıldığı bilinmektedir. İlkel toplumlarda, kabile ayinlerinde ve erkekliğe geçiş törenlerinde “değiştirilmiş bilinç durumları” denilen, gündelik bilinç düzeylerinden daha farklı alanlara ulaşabilmek için kullanılan açlık, susuzluk, uyku yoksunluğu, sosyal ve duygusal yalıtım, ağrılı uyaranlar, dans, meditasyon, dua, işitsel uyaranlar, hipnotik telkinler gibi yöntemlere ek olarak, halusinojen bitkiler, afyon türevleri, koka yaprakları, esrar gibi psiko-aktif maddeler büyük rol oynamaktaydı.

Uyuşturucu maddeler, tarihsel süreç içerisinde tıbbi amaçlarla kullanılmış, keyif verici özelliği olması nedeniyle sonraları bu amaçla illegal olarak tüketilmeye başlanmıştır. Bu türden bir tüketimi besleyecek arz da beraberinde şekillenmiş, tıpkı ekonomik yapıdaki gibi bir arz ve talep oluşmuştur.

Uyuşturucu maddelerin bu yönü, özellikle 20. yy’ın yüzyılımızın ikinci yarısından itibaren menfaat çevreleri için rant, terörizm için finans kaynağı, uluslararası ilişkilerde ideolojik ve politik araç ve hedef ülke toplumuna yönelik sosyo-psikolojik dejenerasyon ile zihni ve ahlaki çökertme olgularını ön plana çıkarmıştır.

Uyuşturucu ile mücadelenin başarısı, öncelikle dünyada arz ve talebin yoğunlaştığı bölgeler ile, bu bölgeler arasında oluşan güzergahların, bunların oluşumunda rol oynayan etkenlerin ve kullanılan yöntemlerin analizini gerektirir. Diğer bir ifadeyle, uyuşturucu madde ile mücadele; onun üretim, tüketim ve yasadışı ticareti ile yöntemleri üzerinde odaklanmadıkça gerçekçi bir sentez yapılamamış ve mücadelenin çerçevesi belirlenememiş olacaktır. (Başka bölüme analiz mücadele)

Uyuşturucu madde ile mücadelenin etki ve başarısı, öncelikle dünyada arz ve talebin yoğunlaştığı bölgeler ile, bu bölgeler arasında oluşan güzergahların, bunların oluşumunda rol oynayan etkenlerin ve kullanılan yöntemlerin analizini gerektirir. Diğer bir ifadeyle, uyuşturucu madde ile mücadele; onun üretim, tüketim ve yasadışı ticareti ile yöntemleri üzerinde odaklanmadıkça gerçekçi bir sentez yapılamamış ve mücadelenin çerçevesi belirlenememiş olacaktır.

Tıbbi amaçla kullanılmak üzere yapılan araştırmalar sonucu, 1817`de Hannover`li farmakolog Friedrich Helm Sertusner`in morfini bulmasından sonra bu madde tıp alanında yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Özellikle 1865 Amerikan İç Savaşı`nda, 1860 Prusya-Avusturya Savaşı`nda, 1870-1871 Fransa-Almanya Savaşı`nda yaralı askerlerin ağrılarını dindirmek amacıyla morfin kullanılmış, askerlerin tedavileri sonunda yoksunluk krizine girmeleri üzerine bu durum asker hastalığı olarak adlandırılmıştır. Ancak 1879 yılında yapılan araştırma sonucu bu durum morfinmani sendromu olarak tanımlanmıştır. Askerlerin terhislerinden sonra sivil hayatta morfinden övgüyle bahsetmeleri üzerine Avrupa`nın büyük şehirlerinde zengin tabakaya mensup olan kişiler arasında yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.

21 Ağustos 1897 tarihinde, Almanya`da Bayer fabrikasında çalışan kimyager Felix HOFFMAN, ağrıları kesen bir ilaç üretmek için bir karışım geliştirmiştir. Firma bu maddenin üzerinde çalışarak denemeye karar vermiştir. İçinde ağırlıklı olarak morfin olan ilaç, ağrıları kısa sürede kesmekteydi. Uzun süren denemelerinin ardından Bayer, ilacı eroin adıyla piyasaya sürmeye karar vermiştir. Olumlu tepki alan ve 25 gr`lık paketler halinde satılan "Eroin" eczanelere geldiği gün tükeniyordu. Henüz kimse zarar görmemişti. Bilahare Bayer`in en iyi müşterisi Amerika ise, herkesin "Eroin"den bahsetmesi üzerine ilacı araştırmaya başladığında, aşırı dozda alındığında ölüme yol açtığını ve bağımlılık yaptığını saptamıştır. Klinikler, eroinmanlarla dolup taşmaya başladığında, ABD`de ilacın bağımlılık yaptığına dair bir rapor yayınlanmış ve devamında gerekli önlemler alınarak eczanelerden kaldırılmıştır. Bunun üzerine ilaç karaborsaya düşerek, fiyatı artmış ve 1931`de tamamen yasaklanmıştır.

Uyuşturucu madde suistimali olaylarına geçmişte sıklıkla rastlanılmakta ise de yukarıda belirtilen olaylarda uyuşturucu madde bağımlılığının zararlarının tam olarak bilinmemesi nedeniyle, başlangıçta uyuşturucu maddelerin yasaklanması yönünde ulusal ve uluslararası düzeyde girişimler olmamıştır. Daha sonra, terörizmin uyuşturucu madde kaçakçılığını bir finans kaynağı olarak görmeye başlamasının da etkisiyle, uluslararası tedbirlerin arttırılması gereği kabul görmüş, imzalanan çeşitli uluslararası sözleşmeler ile uyuşturucu maddelerin kullanımının kontrol altına alınması hedeflenmiştir.

Bu doğrultuda ilk olarak 1909 yılında Shanghai`da Uluslararası Afyon Kongresi yapılmış, burada imzalanan "1909 Shanghai Afyon Anlaşması" ile tavsiye mahiyetinde çeşitli kararlar alınmıştır. 1912 tarihli Lahey Afyon Anlaşması`nda ise, uyuşturucu maddeler sınıflandırılarak ayrı ayrı tarif edilmiş, uyuşturucuların imal, ithal ve ihracını kontrol etmeye yönelik kararlar alınmıştır. 1925 yılında imzalanan Cenevre Afyon Anlaşması ile; Lahey Anlaşması`nın esasları ve tarifleri aynen kabul edilmekle birlikte, uyuşturucu maddelerin uluslararası ticaretini kontrol altında bulunduracak etkili bir sisteminin kurulması sağlanmıştır.

Daha sonra imzalanan 1931 tarihli Cenevre Afyon Anlaşması, Zararlı İlaçların Meşru Olmayan Ticaretinin Yasaklanması Hakkında 1936 tarihli Cenevre Anlaşması, Sentetik Uyuşturucu Maddeler Hakkında 1948 Paris Protokolü ve 1953 tarihli New York Afyon Protokolü ile de uyuşturucu maddelerle mücadele yönünde kararlar alınmıştır. Ancak uyuşturucu maddelerin üretim ve kaçakçılığının önlenmesi amacıyla uluslararası düzeyde imzalanan en önemli sözleşmeler, 1961 tarihli Uyuşturucu Maddelere Dair Birleşmiş Milletler Tek Sözleşmesi, 1971 tarihli Birleşmiş Milletler Psikotrop Maddeler Hakkındaki Sözleşme ve 1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesidir.

Türkiye`nin de taraf olduğu bu üç sözleşmeden, 1961 tarihli Birleşmiş Milletler Tek Sözleşmesi ile; uyuşturucu maddelerin tıbbi ve bilimsel amaçlar dışında kullanılmasının yasaklanması, yasa dışı haşhaş ve uyuşturucu madde yapımında kullanılan diğer bitkilerin ekiminin kontrol altına alınması, uyuşturucu maddelerin imal, ithal, ihraç ve dağıtımının ruhsata bağlanması ve denetim yapılması gibi konularda düzenlemeler getirilerek Uluslararası Uyuşturucu Kontrol İdaresi (INCB) kurulmuştur.

1971 tarihli Birleşmiş Milletler Psikotrop Maddeler Hakkındaki Sözleşmesi ile; suistimali yapılan ve insan psikolojisini etkileyen ilaçların kontrol altına alınması, uyuşturucu etkisi bulunan ilaçların ancak doktor reçetesi ile kullanılmasının sağlanması, bu sözleşmede belirtilen hususların tarafların kendi iç hukuklarında suç sayılması yönünde gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasının sağlanması gibi kararlar alınmış, ayrıca bu sözleşmenin yorumlanması ve uygulanmasından kaynaklanan anlaşmazlıkların diğer yollarla çözümlenememesi halinde Uluslararası Adalet Divanı`na başvurulması şeklinde ilk ciddi uluslararası yaptırım uygulaması getirilmiştir.

1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ile de; uyuşturucu ve psikotrop maddelerin imalinde kullanılan kimyasal maddelerin kontrol altına alınması ve uyuşturucu madde kaçakçılığı ile mücadelede kara para aklanmasının önlenmesi, kontrollü teslimat uygulamasının mümkün kılınması gibi kararlar alınarak, bu suçlarla mücadelede etkinliği arttırmak için uluslararası alanda operasyonel faaliyetlerin gerçekleştirilmesi, adli yardımlaşma, bilgi alış-verişi ve iletişimin arttırılmasının sağlanması amaçlanmıştır.

Ülkemiz, 18 Temmuz 1932`de Milletler Cemiyetine üye olmasının ardından, 3 Nisan 1933`de haşhaş tarımının sınırlandırılması ve afyon satım işlemlerinin, İktisat Vekaleti`ne bağlı olan "Uyuşturucu Maddeler İnhisarı"na verilmesine ilişkin yasa ve 1931 Cenevre Afyon Sözleşmesi kabul edilmiş, 1938 yılında da tekel Toprak Mahsulleri Ofisi`ne devredilmiştir.

1938-1971 yılları arasında ülkemiz, dünya yasal afyon pazarının %50-55`ine sahip olmuştur. 1970`li yıllarda bütün dünya ülkemizi yasal olmayan afyon trafiğinden sorumlu tutmaya ve suçlamaya başlamış ve 1971 yılında afyon üretimi, hükümet tarafından tamamen yasaklanmıştır. Bu yasak, afyon üretimi tek geçim kaynağı olan 1,5 milyon insanı etkilemiş ve topraklarında afyondan başka herhangi bir mahsulün yetişemeyecek olması bu insanları yoksulluğa sürüklemiştir.

1974 yılında ise bu yasak kaldırılmıştır. Haşhaş ekimi, kontrole tabi tutularak, ekim alanları Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmiştir. Daha önceleri haşhaş kapsülünün çizilmesi yöntemiyle yapılan hasat tamamen yasaklanmış, haşhaş kapsülleri çizilmeden TMO tarafından satın alınarak, Bolvadin`de 1981 yılında kurulan Alkaloid Fabrikasına işlenmek üzere gönderilmeye başlanmıştır. Fabrika üretiminin %90-95`i ihraç edilmektedir.

Uyuşturucu Maddelerin Üretim Bölgeleri :

Afyon ve Türevleri ;

Haşhaş bitkisinin içerisinde bulunan öz suyun çeşitli yollarla alnması ile afyon ve türevleri elde edilir. Afyonun türevleri morfin, kodein ve eroindir.

Haşhaş Bitkisi; Dallı-budaklı, her sene tohumdan yetişen, beyaz, pembe, kırmızı ve mor renkte çiçek açan (temel renk beyazdır) bir bitkidir. Gelincik bitkisi ailesine dayanan bir kökene sahiptir.

Yapraklar geniş düz ve gümüşi parlaklıkta yeşildir. Olgunlaşan haşhaş bitkisinde, fındık ve küçük portakal büyüklüğünde bir kapsül (koza) oluşur. Kozanın kendisi bir uyuşturucu madde değildir. Afyon ve türevlerinin elde edildiği bir kaynaktır.

Koza afyon ve türevlerini ihtiva etmesi yanında, pasta ve çöreklerde kullanılan, yağı çıkarılabilen, tohumları da ihtiva eder. Tohumlar herhangi bir uyuşturucu madde ihtiva etmez.

Haşhaş en iyi sıcak ve kuru iklimlerde yetişir. Bu kapsamda, Balkanlardan geçerek Türkiye üzerinden, İran, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Myanmar, Vietnam ve Tayland’a oradan da Güney Çin’e, Orta ve Güney Amerika’ya kadar çok geniş bir alanda yetiştirilebilmektedir.

Hindistan, Japonya, Çin, Avustralya, Fransa, İspanya, Macaristan ve Ülkemizde haşhaş bitkisinin yasal olarak ekimi yapılmaktadır.

Günümüzde, yasadışı haşhaş ekimi önemli ölçüde;

• Güneydoğu Asya (Altın Üçgen) “Mynmar-Laos-Tayland”
• Güneybatı Asya (Altın Hilal) “Afganistan-Pakistan-İran” ülkelerinde yapılmaktadır.
• Orta Amerika “Peru- Kolombiya- Meksika”da yapılmaktadır.

Son dönemde, yasadışı üretimin önemli ölçüde azaldığı "BEKAA VADİSİ" de bir dönemin en önemli yasadışı haşhaş ekim merkezlerinden biri olduğu bilinmekte idi.

Yasadışı üretimlerin yapıldığı bölgelerde genellikle üretimi kolaylaştıran nedenlerden biri, üretim bölgelerindeki ve bu bölgelere yakın ülkelerdeki iç çatışmalar, otorite boşlukları,
rejim istikrarsızlıklarıdır. Bu bölgelerde güçlü yönetimler, yeterli sınır güvenlikleri, donanım ve personel gibi tedbirler bulunmamakta, bu unsurlar mücadelenin yeterince yapılamamasına neden olmaktadır.

Geleneksel bir haşhaş yetiştiricisi olan ülkemizde, yasal olarak haşhaş ekimi yapılmakta ve üretim bölgelerinde hasat, kapsüller çizilmeden gerçekleştirilmektedir. Kontrollü olarak üretimi gerçekleştirilen haşhaş kapsülleri, Afyon Bolvadin`de bulunan Alkaloid Fabrikasında işlenmektedir. Ekim alanları, her sene Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilmektedir.

Ülkemizde yasal, olarak yapılan haşhaş ekiminde kontrol sistemi şu şekilde işlemektedir:

1-Her yıl Bakanlar Kurulunun belirlediği ekim yapılacak bölgeler Resmi Gazete`de yayımlanarak duyurulur.
2-Haşhaş ekimi ve ürünün işlenmesi gibi konular Toprak Mahsulleri Ofisince (TMO) düzenlenir.
3-Ekim izni belgeleri Temmuz ayından itibaren TMO`nce muhtarlıklara gönderilir, bu belgeler kışlık ekim için Ekim ayı sonu, yazlık ekim için 15 Mart tarihine kadar dilekçelerle birlikte TMO`ya verilir.
4-Mart ayı sonunda TMO ekipleri haşhaş tarlalarının ekim alanlarını ölçer ve tarlanın durumunu kontrol eder. Ekim yapılan alan, izin belgesinde belirtilenden fazla olamaz.
5-Güzlük haşhaş Ekim ayında, yazlık haşhaş ise Şubat-Mart aylarında olgunlaşır. Bu dönemde TMO ekipleri tarlalar dolaşarak çizim kontrolü yaparlar, uygun gördükleri takdirde köy bazında "Kırım Belgesi" verirler.
6-Haşhaşlar koza başlarından kırılır ve tohumları alınarak TMO`ne teslim edilir.
Kurulan bu kontrol sistemine tam ve düzenli olarak işlerlik kazandırılması sonucunda, ülkemizde yetiştirilen haşhaş bitkisinden yasadışı amaçlı uyuşturucu madde üretimi olasılığı yok edilmiştir.

Koka ve Türevleri

Güney Amerika Kıtası`nın Kuzey ve Kuzeybatısı boyunca uzanan yüksek And Dağlarındaki ılık iklim koşullarında yetişen ve Eıythroxylou Coca olarak adlandırılan koka bitkinin yapraklarının öz suyunun çeşitli yollarla alınması ve kimyasal işlemlere tabi tutulması ile kokain maddesi elde edilir.

Güney Amerika`da yaşayan kızılderililer tarafından, uyarıcı olarak ve açlık duygusunu azaltmak için yanaklarda tütün lokması şeklinde çiğnendiği bilinmektedir. 16.yüzyılda buraları işgal eden PİZARRO komutasındaki İspanyollar bu durumu tespit etmişlerdir

Koka bitki örtüsünün %60’ı Bolivya, %30`u Peru, %10`u da Kolombiya`da bulunmaktadır.

Kolombiya, Bolivya ve Peru`da kademeli olarak koka ekimi yapılmakta ve dünya piyasasına sunulmaktadır. Kolombiya kokain kartellerinin dünyadaki kokain piyasasının büyük bir bölümünü kontrol ettikleri söylenebilir. Anılan üç ülke dışında, Venezuella, Panama, Brezilya, Arjantin ve Ekvator`da da az miktarda kokain üretimi olduğu bilinmektedir.

Koka bitkisinin anılan bölge dışında yetiştirildiğine dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Bu bakımdan Güney Amerika ülkelerinin bir kısmı kokain üretim alanları olarak gösterilmektedir.

Koka bitkisinin boyu 1.5 metreyi bulur. Çiçekleri beyaz renkli, yaprakları ise koyu yeşildir. Yaklaşık beş santimetre uzunluğundadır. Sıcak ve nemli bir iklime ihtiyaç gösterir.

Kenevir ve Türevleri

Dünyanın hemen hemen tüm coğrafi kesimlerinde yetişebilen kenevir bitkisinden esrar maddesi elde edilmektedir.

Kenevir bitkisinin botanikteki adı "CANNABIS SATİVA"dır. Yıllık yetişen bir bitki olup, tarımı yapılmasının yanında doğada vahşi olarak yetişebilir.

1- Yıllık, yalnız bir mevsim yaşar, çiçek açma 14-18 hafta sonra olur.
2- Yeşil renklidir, yanarken özel bir kokusu vardır.
3- Çok soğuk bölgeler hariç her yerde yetişir, hasatı eylül ayı civarıdır.
4- Bir metre ile altı metre arasında uzayabilmektedir. Yaprakları palmiye biçimindedir.
5- Yaprak kenarları testere gibidir, erkekler polen tozu, dişiler tohum üretir.

Asya kökenli bu bitkinin dünyanın hemen hemen her yerinde ve ikliminde yetişme özelliğine sahip olması, en yaygın olarak kullanılan bir uyuşturucunun (esrar) imalini kolaylaştırı/yaygınlaştırı. Tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar giden kenevir bitkisinin elyafından halat, çuval yapılmaktadır.

Günümüzde yasadışı kenevir bitkisi ekimi ve esrar üretim alanlarını belirleyebilmek kolay değildir. Hemen her ülkede, en azından ülkedeki ihtiyacın bir kısmını karşılayabilmek için esrar üretimi yapılmaktadır. Ancak, uluslararası ticari boyutları olan esrar üretimi ele alındığında, ilk etapta yasadışı haşhaş ekim alanları olan Güneydoğu ve Güneybatı Asya Bölgeleri, Afrika’da; Fas, Tunus, Sudan, Avrupa’da Arnavutluk ve Makedonya akla gelmektedir.

Fas`ın Rif Vadisi’ndeki esrar üretiminin, Avrupa esrar piyasasına yöneldiği ve halen bu piyasada önemli bir paya sahip olduğu bilinmektedir.

Ülkemiz, kenevir ekiminde de haşhaşta olduğu gibi geleneksel bir ekicidir. Ülkemizde kenevir ekimi, lisanslı ve kontrollü olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının gözetiminde gerçekleştirilmekte olup, yalnızca THC içermeyen kenevir bitkisinin ekimine müsaade edilmektedir. Ekim alanları 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkındaki Kanun ile düzenlenmektedir. Başlıca yasal kenevir ekim bölgelerimiz;

Kastamonu (Taşköprü), Zonguldak Yöresi: Ülkemizin en yoğun kenevir tarımı yapılan bölgesidir. Bu bölgemizde lif için üretim yapılmaktadır.

İzmir (Tire-Ödemiş), Burdur Yöresi: Bu bölgemizin İzmir Yöresinde tohum üretimi için kenevir tarımı yapılmaktadır.

Samsun-Ordu (Fatsa-Ünye) Yöresi: Hem lif hem de tohum üretimi için tarım yapılmaktadır.

Amasya (Gümüşhacıköy-Merzifon), Çorum, Yozgat Yöresi: Bu bölgede sadece tohum için üretim yapılmaktadır.

Sentetik Uyuşturucular

Sentetik uyuşturucular doğal uyuşturucuların karşılığı olarak, çeşitli kimyasal yollarla üretilmiş olan suni uyuşturuculardır. Sentetik uyuşturucular insanların sinir sisteminde yapmış oldukları etkilere göre; Depresantlar, Stimulantlar, Halüsinojenler gibi sınıflandırmaya tabi tutulmuştur.
Bazı önemli sentetiklerden Amfetaminin Hollanda, Belçika, Polanya ve İngiltere’de, ecstasyinin Hollanda ve Beçika’da, metaanfetaminin ABD, Filipinler, Taylanda ve Çin’de görüldüğü bilinmektedir.

Birleşmiş Milletler INCB`nin bir raporunda, 1990’lı yılların başlarında sentetik uyuşturucu madde üretiminin büyük bölümünün Avrupa ülkelerinde ve özellikle de Hollanda’da yapıldığı belirtilmektedir. Bu nedenle, genel olarak üretim merkezi Avrupa olarak kabul edilen sentetik uyuşturucuların diğer ülkelere bu merkezden dağılımı söz konusu olmaktadır. Genellikle bu tür sentetiklerin üretim ve ticaretini yapanların daha önceden diğer uyuşturucu maddeler ile ilgili birtakım geçmişleri olduğu da tespit edilmektedir. Dolayısıyla uyuşturucu madde ticaretinde aktif rol oynayan organizasyonlar, sentetik uyuşturucuların piyasaya girmesi ile bu alanda pazar payı kapma çabasına girmiş ve uluslararası seviyede sentetik uyuşturucu madde kaçakçılığına başlamıştır.

Kimyasallar

Uyuşturucu madde kaçakçılığı ile mücadele denilince sadece herkes tarafından bilinen esrar, eroin, kokain, afyon, morfin gibi maddelerle, uyuşturucu imalatında kullanılan asetik anhidrit ve potasyum permanganat gibi iki adet kimyasal madde anlaşılmamalıdır.

Uyuşturucuyla mücadele, bundan çok daha geniş kapsamlı olarak ele alınmalıdır ve alınmaktadır. Bu mücadele kapsamına giren maddeler aslında çeşitli belgelerde, kanun maddelerinde listeler halinde belirtilmiştir. En kapsamlı olarak üç uluslararası sözleşmede yerlerini almışlardır.

1961 BM Tek Sözleşmesi, uyuşturucu maddelerin kontrolü için, 1971 tarihli BM Psikotrop Maddeler Hakkındaki Sözleşme ise, psikotrop maddelerin kontrolü için hazırlanmış ve sözleşmelerin ekinde hangi maddelerin uyuşturucu madde, hangi maddelerin psikotrop maddeler sayılacağı belirtilmiştir.

1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı BM Sözleşmesi ise, uyuşturucu imalinde kullanılan kimyasal maddelerin kontrolü için hazırlanmıştır. Bu kontrol, bu tür maddelerin yasal ticaretini de kapsamaktadır. Sözleşme ekinde, yasal kullanım alanı dışında yasa dışı uyuşturucu madde imalatında da kullanılan ve kontrol altında tutulması gereken kimyasal maddeler sayılmıştır. Ülkemiz de bu anlaşmayı imzalamış ve kabulü 1995 yılında çıkarılan kanunla gerçekleştirilmiştir.

Şüphesiz bu maddeler içinde en önemlisi ve en çok tanınanı, eroin imali için gerekli olan asetik anhidritdir. BMK, PMK, sülfirik asit, hidroklorik asit, formic asit, farmoride de önde gelen ve sentetik uyuşturucularda kullanılan diğer kimyasallardır. Bununla birlikte toplam 22 kimyasal maddenin imal, ithal, ihraç ve dağıtımı 1988 sözleşmesini imzalayan ülkelerde ve ülkemizde kontrol altında tutulmaktadır.

Kimyasal maddeler, sentetik uyuşturucu imalinden eroin ve kokain imaline kadar kullanılan maddeler olup, bunların denetimi uyuşturucu ile mücadelede önemli bir unsur teşkil etmektedir. Temel maddelerin denetim altına alınması, uyuşturucuya giden yolu kesecek olan önleyici bir tedbirdir. Kimyasal madde kaçakçılığında, eroinin imalinde olmazsa olmaz bir öneme sahip olan asetik anhidrit maddesinin kaçağa kaydırılmasına daha çok rastlanılmaktadır.

Bu maddeler arasında özel bir öneme sahip olan asetik anhidrit maddesi, kuvvetli kokusu hissedilebilen renksiz bir sıvıdır. Bu madde, sanayi alanında suni ipek, aspirin, sigara filtresi, selüloz, plastik, patlayıcı madde, bazı reçine ve verniklerin yapımının yanı sıra teknik ve klinik analizlerde de kullanılır.

Dünya üzerindeki asetik anhidrit maddesinin kaçakçılık güzergahları ele alındığında, bu maddenin başta Avrupa`daki sanayileşmiş ülkeler olmak üzere Rusya, Çin ve Hindistan`dan Afganistan ve Pakistan`a doğru hareketinin söz konusu olduğu gözlenmektedir.

Güneydoğu Asya`da, Çin, Laos, Myanmar ve Tayland arasındaki sınır bölgelerinde faaliyetlerini sürdüren yasadışı eroin imalathanelerinin ihtiyacı olan kimyasal maddelerin daha çok yerel ticaret sırasında kaçağa kaydığı ve kara sınırlarında kaçakçılığının yapıldığı anlaşılmaktadır. Bölgedeki kaçağa kaydırma teşebbüsleri ve kimyasal madde yakalamaları konusunda çok az bilgi olduğundan, kaçakçılık rotalarını net bir şekilde ortaya koyabilmek oldukça zordur.

Uyuşturucu Maddelerin Tüketim Bölgeleri :

Üretimin bu konumu karşısında, uyuşturucu maddelerin doğasından kaynaklanan etkileri ve yasadışı ticaretinden elde edilen yüksek karlar, çıkar gruplarınca suiistimal edilmekte, risk grubunu oluşturan gençlerdeki merak ve özenti, heyecan arama gibi unsurlar da eklenince tüketici bir kitle meydana gelmektedir. Tüketim incelendiğinde,

Esrar, eroin ve kokain talebinin gelişmiş batılı toplumlarda, henüz tam olarak dışa açılmamış Rusya’da ve üretimin yapıldığı bölgelerde (üretimin de etkisiyle) yoğunlaştığı görülmektedir.

Doğal uyuşturucuların tüketildiği batılı ülkelerde, doğal uyuşturucuların üretiminde vazgeçilmez maddelerden biri olan asetik anhidrit başta olmak üzere kimyasal maddeler üretilerek talep bölgelerine sevk edilmektedir.

Sentetik uyuşturucu kullanımındaki yükseliş büyüyen bir tehlikeyi işaret etmektedir. Bu maddeler kimya sanayileri gelişmiş olan bu batılı ülkelerde üretilerek, daha ziyade yine aynı ülkelerde tüketilmekte ve buradan diğer ülkelere de dağılmaktadır.

Bazı Batı Avrupa ülkelerinde genç nüfus arasında eroin bağımlılığında bir azalma, kokain ve amfetamin kullanımında artış olduğu, eroin kullanımının Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile haşhaş kapsülü konsantresinin önemli ölçüde kullanıldığı BDT ülkelerinde artış gösterdiği görülmektedir.

Ülkelerde bilimsel çalışmaların yapılmaması sonucunda tüketim miktarları konusunda sağlıklı rakamlar elde edilememektedir. Bunda çeşitli ülkelerin gerçek rakamların altındaki sayıları sunmalarında etkin olmaktadır. Kullanımdaki ciddi artışlara rağmen kullanımla yeterince mücadele edilememektedir.

Afganistan, İran ve Pakistan bölgesinde afyon ve eroin kullanımının, Avrupa’da sentetik, kokain ve eroin kullanımının, ABD ve uzakdoğuda metaamfetamin kullanımının yaygın olduğu belirtilmektedir.

Görüldüğü gibi uyuşturucu kullanımının dünyadaki durumu endişe verici ve trendi hızla yükselen bir seyir göstermektedir.

Kaçakçılık Güzergahları :

Genel Rotalar

Uyuşturucu maddelerin sevkıyatlarının hangi güzergahlar üzerinden, hangi metotlarla gerçekleştirildiği uyuşturucu ile mücadele birimlerinin her zaman ortaya çıkartmaya çalıştığı ve uluslar arası toplantılarda tartıştığı hususlardır.

Esas olarak bu hususlarda yapılan değerlendirmelerde göz önünde bulundurulan ve kabul gören görüş kaçakçıların kendileri için en güvenli yol ve yöntemi kullandıklarıdır.

Bununla birlikte bazı coğrafya kesimleri için en güvenli yol ilkesi için fazla bir seçenek ortaya konulamamaktadır. Ayrıca bu güzergahların jeopolitik özelliğe sahip olduğu gözlenmektedir. Yani güzergah, üzerinden geçtiği coğrafyada meydana gelen ekonomik, siyasi, kültürel, vb. değişimlerden direkt etkilenerek yeni bir biçim almaktadır.

Dünya üzerindeki rotalardan Balkan Yolu, afyon türevi uyuşturucu kaçakçılığında bu güzergahlar içerisinde en önemli rotalardan biri olup aynı zamanda tarihi İpek Yolu’nun da devamı niteliğinde, üretim bölgelerinden başlayıp, ülkemiz üzerinden tüketim bölgelerine uzanan bir yoldur. Bu rota üzerinde çift basamak olarak adlandırılan ve kaçakçılık organizasyonlarının üretici ülkelerden temin ederek ülkemize getirdikleri uyuşturucu maddeleri mümkün olduğu kadar kısa sürede, kendilerince daha güvenli olan ülkelere sevk ederek buralarda depoladıkları, daha sonra bunları partiler halinde Batı Avrupa pazarlarına göndermeleride kaçakçıların uyguladıkları yöntemlerden birisidir.

Diğer bir afyon türevi rotası ise Kuzey Karadeniz Rotasıdır.Orta Asya Cumhuriyetleri’nde tren ve konteynırlarda yapılan yakalamalar, SSCB’nin yıkılması ile Güneybatı Asya’daki üretim bölgelerinden başlayıp, Orta Asya ülkelerinden geçerek Karadeniz’in kuzeyini takiben Slovakya üzerinden Batı Avrupa’ya ulaşan veya Orta Avrupa’da Balkan Rotası ile birleşen Kuzey Karadeniz Rotasının önemini koruduğunu göstermektedir.

Doğu Akdeniz Rotasını da üçüncü rota olarak ele alabiliriz Bundan başka Hint Okyanusundan başlayıp, Güney Kıbrıs’ın güneyinden geçerek Güney Balkan Rotası’na ulaşan Doğu Akdeniz yolundan da söz etmek gerekir.

Afrika deniz ve hava limanları yoğun olarak Avrupa’ya yönelik büyük miktarlardaki eroin kaçakçılığında kullanılmakta, Afrika uyruklular (başlıca Batı Afrikalılar) küçük miktarlardaki eroin kaçakçılığında kurye olarak kullanılmaktadır. Interpol raporlarına göre, Afrika uyruklular artan bir şekilde Güney Amerika’dan Kuzey ve Batı Afrika üzerinden Avrupa’ya yönelik gerçekleştirilen kokain kaçakçılığında da kurye olarak kullanılmaktadır.

Orta Amerika ülkelerinin kokain ve eroin kaçakçılığında Güney ve Kuzey Amerika arasında özellikle Atlantik kıyılarının, stratejik konumlarından dolayı Karayipler esrar ve kokain kaçakçılığında kaçakçılar tarafından transit noktalar olarak kullanılmaktadır.

Balkan Rotası

Balkan Rotası, bu güzergahlar içerisinde en önemli rotalardan biri olup aynı zamanda tarihi İpek Yolu`nun da devamı niteliğinde, üretim bölgelerinden başlayıp, ülkemiz üzerinden tüketim bölgelerine uzanan bir yoldur. Bu Rota, Güneybatı Asya haşhaş ekim bölgelerinden başlayarak, İran ve Türkiye topraklarını geçip, Balkan Yarımadası üzerinde iki kola ayrılmakta, bir kolu Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Avusturya üzerinden Almanya`ya (Kuzey Kolu), diğeri ise Türkiye ve Yunanistan üzerinden çoğu kez deniz yolu ile Batı Avrupa`ya (Güney Kolu) ulaşmaktadır.
Balkan Rotası, Afganistan ve çevresinde üretilen afyondan elde edilen eroin maddesini, Avrupa uyuşturucu pazarına nakletmek üzere, uzun yıllar kaçakçıların kullandığı önemli bir güzergah olmuştur. Balkan Rotası üzerindeki uyuşturucu madde trafiğinde, güzergah üzerinde bulunan ülkelerin üretici, transit ve tüketici olarak üç ana gruba ayrıldıkları görülmektedir. Bazı ülkeler ise bu üç durumdan aynı anda etkilenmektedir. Coğrafi konumu itibari ile, Güneybatı Asya Haşhaş Üretim Bölgeleri ve Batı Avrupa Tüketim Pazarı arasındaki eroin trafiğinden, transit ülke olarak etkilenen Türkiye, bu durumun yol açtığı uyuşturucu kullanım problemiyle de karşı karşıya kalmaktadır. Ayrıca ülkemiz, doğudan batıya doğal uyuşturucuların trafiğinden etkilenirken, batıdan doğuya ise kimyasal ve sentetiklerin kaçakçılığından etkilenerek çift taraflı bir akıma maruz kalmaktadır. Avrupa ve Rusya üzerinden gelen kimyasal maddelerin hedefi Güneybatı Asya`da bulunan yasadışı uyuşturucu imalathaneleri, sentetik uyuşturucuların hedefi ise Arap ülkeleri ve ülkemizdir.

Türkiye`nin, uyuşturucu madde kaçakçılığı ile yoğun mücadelesi ve 1980`li yılların sonunda dünya siyasetinde meydana gelen gelişmeler, özellikle SSCB`nin dağılması ve Balkanlarda yaşanan soykırım, Balkan rotasını kaçakçılar açısından güvenli bir rota olmaktan çıkarmıştır. Böylelikle yasadışı uyuşturucu trafiği, kontrolün daha az olduğu ve kaçakçılarca daha güvenli kabul edilen kuzey ve güneydeki rotalara kaymıştır.

Bununla birlikte Balkanların tam ortasında BM kontrolündeki Kosova çift basamak yönteminde önemli bir üst konumundadır.

Ayrıca yüklü miktarlarda Afgan uyuşturucusunun son gidecekleri yerlere gönderilmeden önce İran üzerinden Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan ve daha az olarak Türkiye’ye ya da Pakistan’dan İran ve Basra Körfezi bölgesindeki diğer ülkelere gönderilmesi, ülkemizin kaçakçılar açısından güvenli bir rota olmaktan çıktığının bir göstergesidir.

Kuzey Karadeniz Rotası

Kaçakçılık güzergahları, güvenli yol ilkesi gereği sürekli değişiklikler gösterdiğinden, kaçakçılık kontrol mekanizmalarının tam olarak kurulamadığı bölgelere kaymaktadır. SSCB`nin dağılmasından sonra ortaya çıkan yeni yapılanma, otorite boşlukları ve ülkemizdeki mücadelenin olumlu etkileri sonucunda Kuzey Karadeniz`de yeni ve alternatif bir rotanın oluştuğu geçtiğimiz yıllarda tarafımızdan tespit edilmiş ve diğer ülkelerce de kabul görmüştür. Son olarak 20-22 Eylül 2000 tarihleri arasında Almanya/Wiesbaden`de Alman BKA Teşkilatınca düzenlenen İpek Yolu üzerindeki yasadışı uyuşturucu madde ticareti ile Güneybatı Asya bölgesinden Batı Avrupa`ya ulaşan uyuşturucu maddelerin kontrolüne ilişkin stratejilerin ele alındığı toplantıda Kuzey Karadeniz Rotasının ön plana çıktığı kabul edilmiştir.

1999-2000 Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) raporunda da Orta Asya üzerinden Avrupa’ya yönelik olarak gerçekleştirilen uyuşturucu madde kaçakçılığında, transit geçişlerde ECO ülkelerinin yer aldığı bölgede yeni rotaların ortaya çıktığı belirtilmektedir. Bu bölgede yer alan Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’da yasadışı uyuşturucu madde kaçakçılığının hızlı bir şekilde artmasına bağlı olarak, Afgan menşeli uyuşturucunun büyük bir kısmının Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ı ayıran Fergana Vadisinden geçirildiği rapor edilmiştir.

Kuzey Karadeniz Rotası; Güneybatı Asya`dan iki ayrı kol halinde gelerek Karadeniz`in kuzeyinde birleşmektedir. Birinci yol, Afganistan`dan başlayıp, Orta Asya Cumhuriyetlerinden geçerek, Rusya, Ukrayna, Belarus ve Polonya üzerinden Batı Avrupa pazarına ulaşan kuzey yoludur.

İkinci yol ise, Afganistan`dan İran`a, oradan da kuzeye yönelerek Azerbaycan ve Kafkasya üzerinden yine Rusya ve Ukrayna`ya, oradan da Batı Avrupa pazarına ulaşan güney yoludur. Afgan orijinli eroin, morfin ve afyonun %65`nin Orta Asya üzerinden Rusya, Belarus ve Baltık ülkelerine ulaşan bir rota izleyerek, Batı Avrupa`ya ulaştığı, Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulunun (INCB) 1998 Yılı Raporunda da vurgulanmaktadır.

Orta Asya Cumhuriyetleri`nde tren ve konteynerlarda yapılan yakalamalar, SSCB`nin dağılması ile Güneybatı Asya`daki üretim bölgelerinden başlayıp, Orta Asya ülkelerinden geçerek Karadeniz`in kuzeyini takiben Slovakya üzerinden Batı Avrupa`ya ulaşan veya Orta Avrupa`da Balkan Rotası ile birleşen Kuzey Karadeniz Rotasının önemini koruduğunu göstermektedir.

Afganistan`dan Türkmenistan`a sokulan uyuşturucu ise, muhtemelen kamyon ve otobüs trafiğinin çok yoğun olduğu İran`a karayoluyla, Rusya`ya ise diğer Orta Asya Cumhuriyetlerinde olduğu gibi demiryolu ile gitmektedir. Ayrıca Hazar Denizi de Afgan menşeli uyuşturucunun Türkmenistan üzerinden Rusya`ya ve Avrupa`ya götürülmesinde kullanılmaktadır.

Doğu Akdeniz Rotası

Avrupa`daki tüketim bölgeleri arasında önemli yollardan biri de Pakistan limanlarından Hint Okyanusu, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalına, oradan da Güney Kıbrıs`ın güneyinden geçerek Akdeniz üzerinden Avrupa`ya ulaşan Doğu Akdeniz Deniz Yolu`dur.

Son yıllarda, hem Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Programı (UNODC) raporlarında, hem de İnterpol istatistiklerinde dikkati çeken önemli gelişmelerden biri de, Pakistan`dan Batı Avrupa`ya doğrudan hava ve deniz yoluyla yapılan eroin maddesi kaçakçılığında yaşanan hareketliliktir. Pakistan hava limanlarında yakalanan ve hedefi Batı Avrupa olan eroin ile Batı Avrupa hava limanlarında yakalanan Pakistan orijinli eroin bunu net olarak göstermektedir. Bu rotanın ortaya çıkışında Afgan ve Pakistanlı kaçakçıların uyuşturucu pazarındaki paylarını, uyuşturucuyu doğrudan Avrupa`ya göndermek suretiyle arttırma istekleri önemli bir sebeptir.

Bu rotanın gelecek yıllarda daha aktif duruma geleceği tahmin edilmektedir. Bu rota ile bağlantılı, Pakistan deniz limanlarından Avrupa`ya doğrudan ulaşan ve uluslararası deniz hukukundan kaynaklanan sebeplerle kontrolü çok zor olan, önceki yıllarda Doğu Akdeniz Rotası olarak tarif ettiğimiz deniz yolunun da göz ardı edilmemesi gerekir.
 
Uyuşturucu Madde Türleri :

AFYON

Haşhaş kapsüllerinden elde edilir. Henüz olgunlaşmamış haşhaş başlarının bıçakla çizilmesi neticesinde süte benzer beyaz, yapışkan bir öz çıkar. Bu sıvının rengi havanın etkisi ile kısa zamanda koyulaşarak kahverengi bir hal alır ve bu maddeye afyon sakızı adı verilir. Afyonun içeriğinde şeker, protein, kauçuk yağı gibi maddelerle, morfin, narkotin, kodein vb. sayıları 25`e yakın alkaloit denilen zehir mevcuttur. Afyon yutarak, çiğnenerek alınabileceği gibi sigara ile de içilebilir. Hangi şekilde kullanılırsa kullanılsın aynı tesiri gösterir. Başlangıçta varsa ağrıları azalır, üzüntüler kaybolur, sıkıntılar geçer ve geçici bir keyif hali başlar. Afyonkeşler bu keyif haline Balayı derler. Fakat bu keyif hali çok kısa sürer. Ardından mide bulantısı, baş dönmesi, renk solması, kalp ve solunum yavaşlaması ile birlikte zehirlenme hali baş gösterir. Afyon çok miktarda ve birden alınmışsa içen kimseyi komaya sokar ve ölüm tehlikesi belirir.

EROİN

Eroin afyonun içinde bulunan alkaloitlerden bir tanesidir. Bazorfinin asetik asit ile birlikte ısıtılması ve diğer kimyasal işlemlerden sonra oluşur. Bileşiminde asetik asit olduğu için eroin normalde sirke gibi kokar. Fakat bunu tespit etmek için, her halükarda, uyuşturucu maddenin koklanması çok zararlı bir davranıştır. Gevher, süprüntü, beyaz cevher, şey, kar, sır, oğlan gibi argo isimleri vardır. Eroin, beyaz, gri, koyu gri, kahverengimsi gri ,fildişi, kahverengi renklerde ve toz şeker gibi küçük kristaller halinde veya un gibi toz halinde olabilir. Saf halde iken beyaz olan eroindeki bu renk farklılıkları içersinde bulunan katkı maddelerinin miktarına göre değişir. Bir doz eroinde(normalde 100 mg.)¸10 eroin ve % 90 şeker, nişasta, süttozu, kinin, vb katkı maddeleri bulunur. Eroin, uyuşturucu maddelerin en kuvvetlisi ve dolayısıyla da en tehlikelisidir. Morfinden 2 ila 10 defa daha kuvvetlidir. Eroin bilinen uyuşturucu maddelerin en fazla ve çabuk alışkanlık meydana getirenidir. Ufak bir iki deneme kişiyi eroin kurbanları arasına almaya kafi gelir. Eroin kullanmaya alışmış bir kimse iki veya üç saatte bir muhakkak bu zehri almak mecburiyetindedir. Aksi taktirde çok ağır kriz halleri baş gösterir.
Eroin çoğunlukla buruna enfiye gibi çekilerek alınır. Ayrıca, bir sigaranın yanan ucuz toz halindeki eroine daldırılır. Eroinin yere düşmemesi için baş hafif geriye çekilir ve içilir. Bundan başka alüminyumlu kağıt üzerindeki eroinin alttan yakılarak çıkan dumanları da teneffüs edebilir. Eroinin saflığının bozulması eroinmanların damardan enjeksiyonla almalarına, yol açmıştır. Eroinin içine çeşitli maddeler katılarak saflığı bozulmakta, bazen dozaj çok düşmektedir. Saflığı bozulan eroin, müptela tarafından arzu edilen canlılık hissini ancak damardan enjeksiyon yoluyla alındığı zaman sağlar. Ancak eroin müptelalarının sokaktan satın aldıkları eroin, alışa geldikleri yüzdeli eroinden daha fazla eroin ihtiva ettiği zaman ölümler meydana gelmektedir. Eroin kullanan bir kimsedeki zehirlenme belirtileri morfin kullananlardakine benzemektedir. Fakat bu, morfinin tesirinden çok daha şiddet ve kısa zamanda ortaya çıkmaktadır. Çünkü eroin morfine nazaran ortalama 5 misli daha kuvvetli bir zehirdir.

Eroine iyice alışan ve kriz devresine giren bir eroinman, artık ilk günlerde tatmakta olduğu yalancı keyif halini de bulamaz olur. Artık onun eroin kullanması yanız fena tesirinden kurtulmak ve bir nebzecik rahat edebilmek içindir. Eroin kullananlar da morfinde olduğu gibi terler, çarpıntı başlar, vücudu kırılır, diz, bel. ve başında şiddetli ağrılar başlar, iştahı kapanır, çalışma gücünü kaybeder, büyük bir üzüntü ve keder duyguları içersinde yatağa düşer. Renkleri uçuk, ağızlar kuru, nefesleri kesiktir. Dalgın bir haldedirler, dünya ile alakaları kalmamıştır, gözlerindeki canlılık alametleri kaybolmuştur. Yaşayan bir ölüden farksızdırlar ve bu halden kurtulabilmek için yeniden eroin kullanmak mecburiyeti duyarlar.

ESRAR

Esrarların elde edildiği bitkiye esrar otu; kendir, kenevir, veya kannabis adı verilir. Kenevir bitkisinin botanikteki adı Cannabis Ssativa`dır. Kendir otunun boyu yetindirildiği yere göre değişir. Bazen I-2 metreye kadar uzar. Liftlerinden ip, halat, çuval vb. yapılır. Kenevir bitkisi dişi ve erkek olarak ikiye ayrılır. Esrar dini kenevirden elde edilir.

Dişi kenevir otunun baş kısmı, dalları ve yapraklarının toplanıp kurutulması ve ufalanıp toz haline getirilmesi bitki (kök) esrar elde edilmiş olur. Dişi kenevir bitkisinin çiçekli tepe kısımlarında reçine denilen koyu bir sıvı vardır ki, keyif verici maddeler özellikle burada bulunur. Bitki esrar yeşil, sarı veya kahverengi halde bulunabilir.

Dişi Hint kenevirinin yaprakları ve çiçeksi uçlarının toplanıp kurutulması ve çeşitli şekillerde preslenmesiyle oluşturulan reçine esrar, bitki esrardan 8-10 kat dala etkilidir. Esrar olarak Ortadoğu, Fas, Pakistan, Batı Afrika, Meksika ve Karibbean bölgelerinde yetiştirilir. Rengi hardal sarısından koyu kahverengiye kadar olan renkler ve genellikle de siyahtır. Sıvı esrar (esrar yağı) tok konsantredir. % 20-60 arası THC içerir. Esrar reçinesinden 3-4 kat daha güçlüdür. Birçok renkte, çoğunlukla da kehribar, koyu yeşil, kahverengi veya siyah renk ve tonlarında bulunur. Esrar genellikle tütüne karıştırılarak sigara şeklinde sarılır ve sigara gibi içilir, Bu sebeple gençler, bilmedikleri kimseler tarafından ikram edilen elle sarılmış sigarayı kesinlikle kabul etmemelidirler Esrar lokum veya reçel içersine katılarak yenebildiği gibi, alkollü içki veya çok şekerle kahve içine konarak da içilebilmektedir. Ayrıca, büyükçe bir parça esrar mangala atılıp, etrafındakiler yanan esrarın dumanından içlerine çekerek kullanabilirler. Hangi şekilde kullanılırsa kullanılsın etkisi 2-3 dakika içinde görülür. 10 dakika içinde de en etkili hale gelir ve 2-3 saat etkisini sürdürür. Esrar çok şiddetli bir beyin zehirlidir. Bilhassa zekaya etki eder. Bu yüzden de ona zeka zehri adı verilmiştir.

AMFETAMİN

Amfedaminler merkezi sinir sistemini etkileyen stimülanlardır. Bunlar, tıbbı olarak uyku hastalığı hallerinde ve hastayı daha az yemeğe ikna etmek üzere aşırı şişmanlık hallerinde kullanılırlar. Amfetaminler farklı şekiller, büyüklükler ve renklerde tablet veya kapsüller haline getirilmiş beyazımsı bir toz halinde tıpta kullanılmak üzere kanuni olarak üretilirler. Ampuller içersinde bir bileşim olarak hazırlanırlar.

ECSTASY

Değişik tipteki aznfetaminlerden biri olan, genel olarak ECSTASY diye bilinen, 3 -4 Methilendioksimetamfetamin (MDMA) çok yakın bir zamanda üne kavuştu. Ecstasy iştah kesici olarak 1914`te Alman şirketlerince patentlenmesine rağmen ve 1970`lerden buyana Amerika ve İsviçre’de uygun psikoterapik ilaç olarak kullanma araştırmalarına rağmen asla yasal bir çerçeveye sahip olamamıştır. Bu hapın kullanımı 1980`lerde ABD`de oldukça yaygın bir hale geldi.(Bazı üniversitelerde öğrencilerin %30-40 kadar önemli bir kısmı bu hapı denemiştir). Daha sonra ilaç olağanüstü gelişmelerin yaşandığı Avrupa`ya yayıldı. Ecstasy dans pistlerinde takdim edildi ve kullanımı çok kısa zamanda salgın halini aldı. Bunun temel sebebinin ilâcın farmakolojik karakterinde yattığı anlaşılmıştır. Buna halisojenik özelliği olan ama idraki tahrif etmeyen meskalin maddesiyle ilgilidir. Hap duygusal ve hissi bir artış meydana getirdiği için, müzikli bir ortam, ışıklar ve dans bu ilacı kullananlar için her zamankinden fazla mana doludur.

Aynı zamanda, Ecstasy susuzluk, açlık, dinlenme ve uyuma gibi ihtiyaç ve istekleri azaltan uyarıcı etkileri vardır. Bu durum ne yazık ki kullanıcıyı yıkıma sürükler ve bazen kullanıcılar ilacın tesiriyle dans pistlerinde vücut hararetini dengeleyecek şekilde yeterli sıvı gıda almadan çılgınca dans etmeye devam ederler. Bu hastalar kalp çarpıntısı, düşük kan basıncı ve 42 dereceye kadar yüksek vücut sıcaklığı ile yüz yüze kalırlar. Ölümler meydana geldi. Çünkü vücut, bu büyük strese tahammül edemez ve kalp damarlarında bir yıkım, işlevini yerine getirememe kanda pıhtılaşmanın artması ve bir kısım organların çalışmaması durumu ortaya çıkar.

Ecstasy ağız yolu ile ve 50-100 mg. dozlar şeklinde ağız yoluyla alınır. Genellikle iğne, veya burundan alınmaz. Etkileri 30 dakika içinde görülmeye başlar, 4 saat sonra ise had safhaya ulaşır. 24-48. saat sonra etkileri giderek kaybolur. MDMA için maddenin yarısı 2-6 saat içinde vücuttan atılır. Bir başka Narkotik ilaç olan ve MDMA `yla aynı etkilere sahip MDA`da ise (3-4 ` Metilendioksiamfetamin) bu süre 24-48 saattir. Her iki ilaç `ta vücuttan dışarıya atılır. Tekrarlanan kullanımlarda bir müsamaha meydana gelir ve bazı kullanıcılar dozlarını 10 yada daha fazla tablet veya kapsül olarak artırırlar. Bu yüzden kullanıcılarda çılgın müziğe ve hapı aldığı zamanki yaşam tarzının hoşnutluğu ile psikolojik bağımlılık yapar. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, dopamin ve sorotinin`in sinirsel bir rahatlama sağlandığı sonucunu ortaya çıkartmıştır. Buda kısa dönemli uyarıcı, etkilerin sebebi olabilir. Bununla beraber sinirlerin rahatlaması, serbest kalması dopamin azalmasının geçici olmasına karşın soritinin azalmasının sürekli olması sonucu doğrudur. Bu yüzden sürekli yada gecikmeli etkilerin bir kimseye görülmesine dikkat etmek gerektiği sonucu ortaya çıkar. MDMA amfetamin sülfatın ilk belirtisi olan toplu zehirliliği gösterir. Başarılı bir buluşta şudur ki; eğer hap hayvana kafesinde yalnızken verilirse, davranışlarında az bir değişikliğe sebep olmaktadır. Ama ilaç hayvanlara grup olarak verildiğinde hareketlilik, canlılık seviyesinde göze çarpacak bir şekilde artış göstermektedir. Nispeten kullanılan dozla etkileri arasında bir ilişki olduğu ve çoğu kişinin Ecstasy`i bir dans ilacı olarak kullanmasının açıklayan genel görüşe itiraz etmektedir.

LSD

Lysergic Acid Diethylamide`nin kısa yazılışıdır. Çavdar küfünde bulunan lysergic asitten üretilen yarı sentetik ve çok kuvvetli bir uyuşturucudur. Kokainden 100 kat daha güçlüdür. Argoda eski küpler,25,zen, nef, nahin,şeker,topalı,cennet mavisi gibi isimlerle bilinir. l943 yılında bir kimyacı migren tedavisi için araştırma yaparken LSD’ yi keşfetmiş kazara bir parça LSD alarak keyif hali denilen etkilerini yaşamaya başlamıştır.

Tatsız, kokusuz olan LSD toz halinde, toplu iğne başı büyüklüğünde veya kesme şeker, etiket, posta pulu, kağıt, fotoğraf gibi maddeler emdirilmiş solüsyon şeklinde olabilir. 30Gr. LSD 300.000 doz için yeterlidir. Ufacık tabletler şeklinde üretilen LSD` nin çok fazla den fazla çeşidi vardır. Bir toplu iğne -başı kadar LSD hapı şahsı kendisinden geçirmeye yeterlidir. Şayet daha fazla alınacak olursa insanı çıldırtmaktadır. Bunu ise intiharlar ve cinayetleri takip etmektedir.

Her seferinde en fazla 100-200 mikro gram LSD kullanılır. Yarım saat içinde etkisini gösterir ve bu etki 6-36 saat arasında sürer. LSD çok küçük miktarlarda olduğu için sıvı halde iken bir kesme şeker, bisküvi, tatlı içine konularak,bir içkiye damlatılarak, kurutma kağıdı, kağıt mendil,posta pullarının arkasına vb. emdirilerek,hiç şüphe çekmeden kolay bir şekilde taşınır.

LSD ilk alındığında aldatıcı tesiri göstermekte,beyinin süratle çalınmasını sağlamaktadır. Bu anda insan ` kendisini rüya aleminde zanneder. Fakat ne var ki bu renkli rüya alemini bir umursamazlık ve donukluk hali takip eder ve yaklaşık 13 saat kadar sürer. Ağızdan salyalar akmaya başlar, dil peltekleşir, her şeye razı olma hali görülür. Aldatıcı halin sona ermesiyle artık rahatsızlıkta yavaş yavaş başlar. Baş dönmesi, göz kararması,bitkinlik sindirim organlarında bozukluk,kusma baş ağrısı ve uykusuzluk başlar. Beynin çalınması imkânsızlaşır. Şahıs bu kötü durumdan kurtulmak için tekrar LSD almak isteyecektir ve bu kısır döngü böylece devam edecektir. Şahsın çalınması gerekiyorsa, üzerindeki yorgunluğu atmak ve kafasının yeniden çalınması için bu zehre ihtiyaç duyar. İşte bazı meşhur sanatçıların sahneye çıkmadan önce uyuşturucu madde kullanmasının sebebi de budur.

MORFİN

Afyon içersindeki 25` e yakın alkaloit denilen zehirlerden en tanınmışı morfindir. Morfin kelimesi, Grek mitolojisinde uyku tanrısı manasına gelen MORPHEUS isminden gelmektedir. Morfin 19. yüzyılın başlarında bulunmuştur, fakat uyuşturucu olarak kullanımı bu asrın sonlarında başlamıştır. Bilhassa Amerika`da iç savaş esnasında yaygın hale gelmiştir.

Morfin haşhaş bitkisinin sütünden elde edilen afyondan çeşitli kimyasal yöntemlerle elde edilir ve en etkili ağrı kesicilerden olan bir uyuşturucu maddedir. Parlak, kristalsize toz halinde veya tebeşir tozu, kireç görünümünde, beyazdan koyu kahverengiye kadar değişen renklerde (fildişi, krem, v.s.) kokusuz ve acı, kapsül, blok, tablet veya sıvı şekilde bulunabilir. Hayalperest, cevher, sert cevher, Amerikan kelebeği, Matmazel Emma, maymun gibi argo isimleri vardır.

Morfin, tıpkı afyonda olduğu gibi başlangıçta ağrı keser, yalancı neşe verir. Bazen bir kimse gerçekten hastadır, kendisine tedavi için morfin yapılır. Bu ilâcın etkisi altında kalır. Hastalığı geçse bile morfin kullanmak ister ve böylece de alışır. Bazen de merak ederek, morfin kullanan arkadaşlarının ikramını kabul eder, ya da kötü niyetli kişilerin tuzağına düşer. Kötü niyetli bu kişiler saf insanları morfine alıştırarak hasta yaparlar. Sonra da ellerindeki morfinleri yüksek fiyatlarla onlara satarak yüksek kazançlar sağlarlar. Yaptırmak istedikleri birtakım kötü işleri onlara yaptırırlar. Morfinmanların çoğunlukla tıp dalında çalışanlar olması ilginçtir. Morfin iğnesinden sonra, ağrı ve sızı var ise bunlar geçer. İçinde bulunan korku, endişe v eya ruh sıkıntıları gider, yalanca bir keyif hali başlar. Fakat bu keyif hali asla uzun sürmez. Ağrılar, sızılar, bedbinlik, ruh sıkıntıları eskisinden daha fazla olarak yeniden ortaya çıkar. Uyuşukluk, sersemlik, halsizlik, uyuklama hali başlar. İnsan bir şey düşünemez, Vücudu kırgın ve sanki dövülmüş gibi yorgundur. Hareket etmeye takati yoktur. Kalp çarpar, soğuk terler başlar, el ayak buz kesilir, ağzı kurur, mafsalları ve belinde şiddetli ağrılar olur. Talatsızlık ve bitkinlik kendisini perişan eder. Ölecekmiş gibi bir heyecan ve korku içinde çarpınmakta, artık morfinsiz hiçbir şey yapamamaktadır. Bütün bunlardan kurtuluş için çareyi yeniden kullanmakta arar. Morfin bulamazsa kriz geçirmeye başlar. Cebinden çıkardığı pis şırıngasını büyük bir maharetle kendisi yapacaktır. İçerisine zehir çektiği iğnesini pantolonunun üstünden veya eteğinin altından bacağının rast gele bir yerine batırır. Bu yüzden de her tarafı, yara, bere içerisindedir. Morfinden 5-10 dakika sonra bu çok sıkıntılı ve kötü hal birazcık olsun geçebilir. Morfin zehri artık zamanla yetmez hale gelir ve miktarı arttırmak mecburiyetinde kalır.

Uyuşturucu Maddelerin Yaptığı Etkiler :

Psikolojik Bağımlılık ;

Bu bağımlılık türünde kişi sarhoş olmak, heyecan duymak, keder ve sıkıntılardan uzak kalmak, hayale dalmak için uyuşturucu maddeye karşı şiddetli arzu duyar. Maddeyi bulamadığı zaman, hayatının zindan olacağı endişesini taşır.

Fiziki Bağımlılık ;

Bünyenin fiziksel olarak uyuşturucu maddeyi istemesi halidir. Kullanılmadığı zaman fiziki ve psikolojik tepkiler başlar. Bunlar ürperme, titreme, şiddetli adale ağrıları, nöbetler, kusma, nefes ve tansiyonlarda değişmeleridir. Diğer bir ifade ile bu göstergelere yoksunluk belirtileri de denir.

İlacı Arttırma Meyli ;

Alışkanlık ilerledikçe alınan maddeden beklenen neticeler bağışıklık nedeniyle alınmaya başlar. Başka bir ifade ile önceki doz aynı tesiri göstermez. Bu sebeple kullanan bağımlılar doz arttırma ile amacına ulaşır. Uyuşturucu madde kullanımında büyük oranlara varan ölüm hallerinin sebebi doz artırma meylidir. Bağımlı, piyasadan aldığı uyuşturucunun saflık derecesini bilmez veya dozu bünyesinin dayanma gücü ötesinde artırır ve sonuçta ölüm meydana gelir.

Uyuşturucu ve alkol bağımlıları bu maddeleri kullanmaya genellikle genç yaşta başlarlar; ileride giderek kötüleşecek olan bağımlılık macerasının ilk adımları erken yaşlarda atılır. Bunun pek çok nedenleri vardır. Kullanıcılar genelde amfetaminler yüzünden iştahsızlık ve uzun süre ayakta kalma, uyanık kalma problemleri ile karşı karşıya kalırlar. Bunun yanı sıra dişler kilitlenir, çene sıkılır, bulantı ve kas ağrıları görülür. Hipertansiyon ve kalp çarpıntısı diğer etkileridir. İlacın verdiği fiziksel bir güç ile partilerde çılgınca dans etmektedir. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde uyuşturucunun hararete sebep olduğu ve vücut sıcaklığının önemli derecede arttırdığını göstermiştir. Amerika da yaygın kullanıma rağmen ölümcül ve şiddetli birkaç reaksiyon durumu kaydedilmiştir. İngiltere de bu hapın dans hapı olarak kullanımına müteakip birkaç olay meydana gelmiştir. Daha önceki kullanıma bakarak bir güvenlik garantisi verilemez. MDMA `nın kullanım miktarı kesin olarak bilinmemektedir ama İngiltere de oldukça yaygındır. Zehirler bölümüne giren ECSTASY ile ilgili bilgi isteyen telefonlar şu anda artmamıştır ama problemlerin ortaya çıkmasıyla bu telefonlar artan gruplar halinde temsil edilecektir.

Uyuşturucu maddelerin sınıflandırılması :

Uyuşturucu maddeleri insan üzerinde meydana getirdikleri etkiler ve elde edildikleri kaynağa göre aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:

Merkezi Sinir Sistemini Yavaşlatanlar (Depresantlar)

Afyon
Morfin
Eroin
Kodein

Merkezi Sinir Sistemini Uyaranlar (Stimulantlar)

Kokain
Crack
Ecstasy
Captagon

Duyuların Bozulmasına Sebep Olanlar (Halisünojenler)

Esrar
Marijuana
LSD

Uyuşturucunun Zararları :

Fiziki Etkileri

Beyin ve Merkezi Sinir sisteminde :

Sigaradan itibaren bütün uyuşturucuların en büyük zararı ve tahribatı beyin ve merkezi sinir sistemi üzerindedir.
Bu sebeple beynin mazrufu olan aklı ve iradeyi işlemez hale getirir. Kişiyi dengeden, normal yaşam ve davranışlardan uzaklaştırırlar.
Beyin ve akıl sağlığının en büyük düşmanı uyuşturuculardır. Bağımlılarda beliren ilk olgu; akıl ve sinir hastalıkları ve arızalarıdır. Delilik, erken bunama, şuur kaybı, uykusuzluk, felçler hezeyan (sayıklama, saçmalama, akıl dışı davranışlar ) halüsinasyon (vehim, hayal görme, işitme vs. ) lar, zeka ve hafıza kayıpları.En kısa ifade ile: Akıl hastalıkları, zihni ve ruhi karmaşa ve kaoslar .

Sindirim Sisteminde:

Bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmları, kanama ve yaraları, gastrit, ülser vs.

Karaciğer ve Böbreklerde:

Bu zehirlerin organizmadan atılmasında en ağır görev bu organlara düşmekte olup, karaciğer ve böbreklerde büyük arıza ve tıkanmalara, karaciğerde yetersizlik, yağlanma ,sertleşme (siroz)...

Böbreklerde büyük tahribat, albümin, kan ve idrar çoğalması, tıkanmalar ,ağır böbrek hastalıkları

Gözlerde:

Işık ve mesafede uyumsuzluk, şaşılık gece körlüğü, göz bebeği büyümesi, küçülmesi, göz adele felci bilinen sonuçlar ve tezahürlerdir.

Solunum Sisteminde:

Nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, bu yolla kalp sıkışmaları, solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardır.

Kan organlarında:

Kan ,insan hayatının en önemli organı olup, uyuşturuculardan büyük zararlar görür. Kansızlık ,kan zehirlenmeleri, kan hücrelerinde şekil ve miktar değişiklikleri, kanın korkulu arızası olan pıhtılaşma ve kangrenler başlıca arızalardır.

Zehirlenme:

Uyuşturucuların başta gelen olumsuzluğu zehirlenmeler ve bu yolla gelen ölümlerdir. İlk defa olursa HAD, tekerrür ederse "Müzmin Zehirlenme" adını alır.

Sosyal ve Maddi Etkileri

Sosyal bir varlık olan insanın çevresi ile uyum içinde olması, akıl ve zihin sağlığı ile mümkündür.

Bu sebeple akli ve zihni hayatın en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekle onu aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak, yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz, hipisel (hayvani) bir hayata mahkum eder. Bağımlıyı yaşayan bir ölü haline getirir. (Hip Kültür)

Bu sebeple, uyuşturucuların, bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine, ferdi ne toplumsal ahlaka (namus ,iffet, şeref, haysiyet v.s.) verdiği zararlar ifadelere sığdırılamaz.

İntiharların, cinayetlerin, her türlü fuhşiyat, gasp ve anarşinin temelinde uyuşturucu vardır.

İç ve dış düşmanların en tahripkar silahı uyuşturucu ve uyuşturucu salgınlarının itici gücü olan uyuşturucu kültürü (hip kültür) dür. Cemiyetleri inkıraza götüren her türlü maddi ve manevi tahribatın temeldeki sebebidir.

Ayrıca AİDS, frengi, verem, kanser, kangren ve benzeri bir çok ölümcül hastalığın yayılmasında da en büyük fail uyuşturucular ve bağımlılarıdır.

Ailelerin Bilmesi Gerekenler :

AİLE VE YAKIN ÇEVRENİN DİKKATİNE!

Gencin içinde bulunduğu aile, okul, yakın çevre alkol kullanan, bağımlı olan genci ne kadar erken fark eder, ona yardımcı olmaya çalışırsa, gencin bağımlılıktan kurtulma şansı o kadar artar. Bu nedenle, erken teşhis belirtilerinin bilinmesi çok önemlidir. Teşhis belirtileri fiziksel ve ruhsal-toplumsal olarak iki grup içinde toplanır. Bunların birkaçının bir araya gelmesi alarmı harekete geçirir.

Fiziksel

Bitkinlik
Dalgınlık
Uyuklama
Uyku bozukluğu
Konuşma güçlüğü
Burun akıntısı
Terleme
Titreme
Dengesizlik
Gözde kanlanma
Göz bebeğinde daralama
Yüzde kızarma-soğukluk
Kabızlık
İshal
Mide-Bağırsak yakınmaları
Yürüme bozukluğu
Solunum güçlüğü
Ağrılar

Toplumsal-Ruhsal

Duygu durumu değişikliği
İlgi-istek kaybı
Donukluk
Bilişsel bozukluklar
Başarıda azalma
Bakımsız dış görünüş
Gerçek dışı konuşma
İçe kapanma
Çevre değişikliği
Konuşma içeriğinde değişme
Aşırı para harcama
Suç işleme eğilimi
Evden uzaklaşma
Madde kokusu
 
Madde Kullanan Kişi Nasıl Anlaşılır?

Madde kullanan kişiyi anlamak için kesin bir ölçü yoktur. Kişilerde görülen davranış değişikliklerini hemen uyuşturucu kullanımına bağlamak yanlış olur. Unutulmamalıdır ki; ergenlik döneminde de bedensel değişiklikler görülür.

Uyuşturucu madde kullanan kişilerde görülen davranış değişiklikleri şöyle özetlenebilir:

Arkadaş çevresi değişir.
Aile ilişkileri azalır, odasında yalnız kalmayı tercih eder.
Okul başarısı ve okula devamı azalır.
Daha fazla para harcamaya başlar
Bazen neşeli, sakin, bazen öfkeli, saldırgan davranışlar gibi ruhsal değişimler gün içinde gözlenir.

Çocuğunuzun Uyuşturucu Madde Kullandığını Anlarsanız Bu Konulara Dikkat Edin!
Anne ve babalar; çocuğunuzun uyuşturucu kullandığını anladığınızda;

1- Paniğe kapılmayınız,
2- Öfke ile hareket etmeyiniz,
3- Sorunu görmezden gelmeyiniz,
4- Durumu gözlemleyiniz,
5- Çocuğunuzun sosyal çevresini inceleyip, sorunun kaynağını tespit etmeye çalışınız,
6- Çocuğunuzun arkadaş ilişkilerini gözden geçiriniz,
7- Çocuğunuzun uyuşturucu madde kullanmasının sebeplerinin arasında, sizin de eksik ve yanlış davranışlarınızın olduğunu göz ardı etmeyiniz,
8- Çocuğunuza kesinlikle kötü davranmayınız, onu suçlamayınız,
9- Uzman bir hekimin bilgisine başvurunuz
10- Uzman hekimin tavsiyeleri doğrultusunda hareket ediniz,
11- Çocuğunuzu sıkmadan, sevgi ve şefkatli bir yaklaşımla ona daha fazla zaman ayırınız,
12- Aile bağlarını gözden geçirip, sorunları giderip, güçlendirmeye çalışınız,

Gençlik ve Uyuşturucu

Ergenlik

Ergenlik on üç yaşlarında başlayan ve yirmi yaşlarına kadar devam ettiği kabul edilen cinsel fizyolojik ve bilişsel yönden olgunlaşma süreci olarak adlandırılabilir.Tüm ergenlerin uyuşturucu madde kullanmaya başlama riski vardır. İradesizlik, kişilik zayıflığı madde kullanmak için mutlak etkenler değildir. Ancak madde kullanmaya başlayan gençlerde ortak bazı özellikler dikkat çekmiştir:

Ani tepkiler veren
Saldırgan ya da asi davranışları olan
Her şeyi reddeden
Davranış bozukluğu gösteren
Aykırı davranışlar içinde bulunan
Erken yaşlarda davranış problemleri olan
Çabuk heyecanlanan
İçe dönük olan
Fazlasıyla itaatkar olan
Yaşıtlarından aşırı etkilenen

Uyuşturucu Kullanan Gençlerin Ailelerinde Benzer Bazı Özellikler Bulunmuştur:

Parçalanmış, boşanmış aileler
Ebeveynlerden birinin kaybı
Aile içinde uyuşturucu madde kullanan bir üyenin varlığı
Aile içi iletişim eksikliği
Baskıcı ve ilgisiz aile
Aile içinde gencin özdeşim kurabileceği bir bireyin olmaması

Madde Kullanmaya Gençler Daha Çok Nasıl Başlıyor?

Gençler en sık olarak merak nedeni ile madde kullanmaya başlamaktadır. Bu nedenle uyuşturucuya karşı özendirici davranışlardan kaçınmak gerekir.

Arkadaş baskısı ikinci önemli etkendir. Bir arkadaş ortamında yapılan ısrara çoğunlukla dayanılamamaktadır. Arkadaş grubunun dışında kalmak, onlardan farklı olmak korkusu yaşanmaktadır. Gencin kendini kanıtlama güdüsü ile bir de buna merak eklenince kullanım kaçınılmaz olmaktadır. Bu nedenle gencin kendi hakkını koruması, "hayır" diyebilmesi çok önemlidir.

Sorunlarını çözmek için başka yol kalmadığına inandıkları anda kullanım sıklaşır. Bir başka deyişle çaresizlik önlemi bir etkendir. Bu nedenle gençlere sorunlar ile başa çıkma yöntemlerinin öğretilmesi önem kazanmaktadır. Bu sorun karşısında nasıl davranmaları gerektiğinin öğretilmesi ve bugüne kadar kullandıkları yanlış davranış biçimlerinin düzeltilmesi gerekir.

Kullanımla Mücadele :

Tedavi

Evet! Uyuşturucu madde kullanan kişiler tedavi olabilir. Özellikle tedavi ilkelerini yerine getiren kişilerde uyuşturucu maddeyi bırakma oranı çok yüksektir.

Kullanıcılar arasında "bu hastalığın tedavisi olmadığı" yolunda bir kanı yerleşmiştir. Bu değiştirilmeye çalışılmalıdır.

Uyuşturucu maddeyi bırakan kişilerde tekrar madde kullanımına başlamak sık olarak gözlenen bir durumdur. Kişi uyuşturucu maddeleri bıraktıktan sonra bir daha hiçbir zaman kullanmamalıdır. Bir kez kullanması onun eski günlerine dönmesine neden olabilir.

Tedavinin ilkeleri

Bu maddeleri kullanan kişilerin tedavisi kişiye, kullanılan maddenin cinsine ve kullanım süresine göre değişiklikler göstermektedir. Tedavinin başarısı için iki önemli etken sayılabilir:

1. Bunlardan birincisi kişinin tedavi olmayı istemesidir. Eğer kişi tedavi olmayı kendisi istemiyor ise, kimse ona zorla bıraktırmayı başaramaz.
2. Diğeri ise kişinin maddeyi bırakmaya kendini hazır hissetmesidir. Çünkü, kişi maddeyi bıraktığı zaman alışkanlıklarını, yaşadığı ortamı değiştirmek zorunda kalabilecektir. Eğer tüm bunlara hazır değilse, yapabilecek fazla bir şey yoktur.

Uyuşturucu madde kullanan kişide bağımlılık geliştiyse, tedavi daha güç olacak ve daha uzun sürecektir.
Ayrıca, uyuşturucu kullanımı ile daha da artan aile içi iletişim bozukluklarının, kopukluklarının giderilmesi için anne ve babanın da tedaviye katılması gerekir.

Önleme

Gençlerin madde kullanmaya başlamasını önlemede ailelerin çocukları ile ilişkilerinin kalitesi önemli bir yer tutar. Çocukları ile kuvvetli sevgi ilişkisi olan doğru ve yanlışları öğreten, davranışları için uygulanabilir kurallar koyan, bunların uygulanmasını sağlayan ve çocuklarını gerçekten dinleyen ebeveynler çocuklarının uygun bir aile ortamında yetişmesini sağlamış olurlar.

İnsan ihtiyaçları, sonsuzdur.Çocuğunuzun yaşını sosyal çevresini, ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak ne kadar harçlık vereceğinizi belirleyiniz. Belirlenen bu rakam ihtiyaçların üzerinde yada bu ihtiyaçları karşılayamayacak miktarda olmamalıdır.

(Çok verme arsız edersin. Az verme hırsız edersin.) atasözü

1. Değerlerin öğretilmesi:

Her ailenin bazı prensip ve standartlarla belirlenmiş davranış beklentileri vardır. Sosyal, ailesel ve dini değerler gence alkole ve maddeye hayır demeleri için nedenler bulmasını ve kararlılıklarını kesin bir şekilde sürdürmelerini sağlar.

Aile değerlerinizi çocuğunuza açık bir şekilde öğretebilmeniz için:

İzin alması için gerekli olan değerleri açık bir şekilde belirtin ve dürüstlük, sorumluluk alma ve kendine güvenin neden önemli olduğunu, bu değerlerin iyi kararlar vermede nasıl yardımcı olacağı hakkında konuşun.

Kendi davranışlarınızın çocuğunuzun değerlerinin gelişmesini nasıl etkilediğini sakın unutmayın. Çocuklar kendi anne-babalarının davranışlarını taklit ederler. Örneğin sigara içen anne ve babaların çocuklarının sigara içme yüzdesi daha yüksektir. Sigara içme, alkol ve yatıştırıcı ilaçları alma davranışlarınızı yeniden gözden geçirin. Unutmayın ki sizin bu maddeye karşı tutumunuz çocuğunuzun alkol veya madde kullanıp kullanmamaya karşı belirleyeceği tutumu şekillendirecektir. Bu zaman zaman aldığınız alkolü tamamen kullanmamanız anlamına gelmektedir. Çocuklar bağımlılık düzeyinde, kendisine ve ailesine zarar verebilecek düzeyde alkol kullanımı ile sosyal içicilik arasındaki farkı anlayabilirler.

Çocuğunuzun asla sizin içkinizden tatmasına izin vermeyin. Böylece çocuk, erişkinler için yasal ve kullanılabilir olan alkolün çocuklar için yasal olmayan bir madde olduğunu görebilir.

Kendi söz ve davranışlarınız arasında ki uyuma dikkat ediniz. Çocuğunuzun sizinle özdeşim kurduğunu unutmayınız. Çocuğunuzdan beklediğiniz davranışları sizin gösterdiğinizden emin olunuz. Çocuğunuz sizi model alır. Sizin davranışlarınızın, tutumlarınızın, sorunlarla başa çıkma yollarınızın benzerlerini çocuğunuzda görebilirsiniz.

Çocuğunuzun sizin aile değerlerinizi anladığından emin olunuz. Aileler bazen çocuklarının nadiren veya hiç konuşmadan değerleri aldıklarını düşünürler. Bu doğru değildir. Bunlar, aile yemek için bir araya geldiğinde konuşulabilir.

2. Alkol ve Diğer Maddelere Karşı Kuralların Konması ve Bunların Uygulanması:

Kuralların konması işin sadece başlangıç kısmıdır. Önemli olan bunların uygulanmasıdır. Kurallara uyulmadığında uygulanacak yaptırımlar da önceden belli olmalıdır.
Açık olun. Kuralların nedenlerini açıklayın. Kuralların neler olduğunu ve nasıl bir davranış beklediğinizi söyleyin. Kurallara uymamanın sonuçlarını, yani yaptırımın ne olacağını, nasıl uygulanacağını ve ne kadar süreceğini tartışın.

Tutarlı olun. Çocuğunuzun alkol veya madde kullanmaması konusundaki kuralların evde, arkadaşında ve her yerde geçerli olduğundan emin olun.

Makul olun. Daha önce kararlaştırılmamış yeni kuralları ve cezaları çocuğunuzla tartışmadan uygulamayın. "Baban eve geldiğinde seni öldürür" gibi gerçekçi olmayan tehditlerden kaçının. Bunun yerine sakin bir şekilde tepki verin ve daha önce kararlaştırmış olduğunuz cezayı uygulayın.

3. Alkol ve Maddelerin Etkileri Hakkında Bilgi Sahibi Olma:

Aileler; alkol ve uyuşturucu maddeler hakkında bilgilenmeli, tehlikeyi kendilerinden ve çocuklarından çok uzaklarda görmemeli, tehlikeden uzak kalabilmek için tedbirler geliştirmelidirler.

4. Çocuğunuzla Konuşma ve Onu Dinleme:

Bir çok aile çocuğu ile alkol ve diğer maddelerin kullanımını konuşmaktan kaçınır. Bazıları kendi çocuklarının böyle maddelerle karşılaşmayacağını düşünür. Bazıları ise bunu nasıl konuşacağını bilmediği için veya böyle fikirleri çocuğun kafasına koymak istemediği için konuşmaz.

Çocuğunuz böyle bir problem yaşayıncaya kadar beklemeyin. Tedavi programlarına giren bir çok genç ailelerin öğrenmesinden önceki en az iki yıldan beri madde kullandıklarını açıklamaktadırlar. Çocuğunuzla madde ve alkol hakkında daha erken konuşmaya başlayın ve iletişim kanallarını açık tutun.

Tüm cevapları bilmeme olasılığından endişe etmeyin. Çocuğunuz bununla ilgili olduğunuzu bilsin yeter. Birlikte cevapları araştırabilirsiniz.

Aşağıda çocuğunuzla alkol ve madde hakkında konuşabilmenizi sağlayacak bazı ipuçları bulacaksınız.

İyi bir dinleyici olun. Çocuğunuzun size problemlerini veya sorunlarını getirebileceğinden emin olun. Çocuğunuzun size söylediği şeyleri dikkatle dinleyin. Öfkenizi kontrol edin, şiddetten kesinlikle kaçının. Gerekiyorsa, sakinleşmek için kendinize süre verin. Çocuğunuzun ne söylediğine çok dikkat edin. Eğer çocuğunuz sorunlarından bahsediyorsa, okulda veya arkadaşlarıyla işlerin nasıl gittiğini siz sorun.

Hassas konularda da konuşabileceğinizi hissettirin. Gençler, kendileri için önemli konularda ailelerinden bilgi alabileceklerine inanmak isterler.

Ödüllendirin. Sadece yanlışlar üzerinde odaklanmayın, iyi yaptığı şeyleri de fark edin ve bunları belirterek pekişmesini sağlayın. Aileler ödüllendirmekte eleştirmekten daha cömert olursa çocuklar kendilerini daha iyi hissederler ve kendi kararlarına güvenerek özgüveni yüksek gençler olurlar. Burada kastedilen sözel ödüllendirmedir. Yani çocuğunuzun yaptığı davranışı beğeniyorsanız onu takdir ettiğinizi söyleyin.

Açık mesajlar verin. Alkol veya madde hakkında konuşuyorsanız çocuğunuza kullanmama mesajını açık şekilde verdiğinizden emin olun. Böylece çocuğunuz kendisinden beklenenleri tam olarak bilecektir.

Doğru davranışlarınızla model olun. Çocuğunuzdan beklediğiniz dürüstlük, ahlaklı olmak gibi davranışları kendiniz gösterdiğinizden emin olun.

5. İletişim İpuçları:

Dinleme;

Dikkatle dinleyin
Sözünü kesmeyin
Çocuğunuz konuşurken kendi söyleyeceğinizi
Hazırlamakla meşgul olmayın
Çocuğunuzun sözünün bittiğinden emin olana kadar bekleyin.

Gözleme;

Çocuğunuzun yüz ifadesi ve vücut dilini anlayın.
Çocuğunuz sinirli ve rahatsız mı veya rahat mı görünüyor?
Konuşma süresince çocuğunuzun söylediklerini ona eğilerek, omzunu tutarak ve başınızı sallayarak ve
göz teması kurarak dinleyin.
Çocuğunuzun konuşmalarını ciddiye alın.

Cevap verin;

"Şunu yapmalısın", "senin yerinde olsam" veya "ben senin yaşındayken" ile başlayan cümleler yerine"çok ilgimi çekti" , "anlıyorum ki bu bazen zordur" gibi cümlelerle başlamak cevap vermek için daha uygundur.

Eğer çocuğunuz size duymak istemediğiniz şeyler söylüyorsa, sakın bunları yadsımayın.

Her durum için çocuğunuza önerilerde bulunmayın. Bunun yerine anlattığı şeylerin ardında ki duyguları anlamaya çalışın.

Çocuğunuzun kastettiği şeyi anladığınızdan emin olun.

Çocuğunuzun içinde bulunduğu güç durumu sizinle paylaştığı için pişman olmasına neden olmayın. Her zaman onun yanında olacağınızı hissettirin.

Bağımlılık Yapan Maddeler ve Etkileri :

Beynimizde hissetmemizi ve hareket etmemizi sağlayan bir çok kimyasal madde vardır. Kötüye kullanılan ve bağımlılık yapan bir çok madde farklı yollarla beyine ulaşarak normal olan hissetme biçimimizi değiştirirler. Vücuda giren bu maddeler normal olan sağlıklı vücut işlevlerini bozarlar ve onları olumsuz etkilerler.

İnsan beyni bir konuyu düşünmeye başladığında bir seri kimyasal reaksiyon birbiri ardına işlemeye başlar. Karaciğer ve böbrek gibi organların işlevleri kimyasal tepkiler tarafından kontrol edilmektedir. Benzer çalışma biçimi beyin ve santral sinir sisteminin geri kalan kısmında da (omurilik,ellere ve ayaklara giden sinirler) kendini göstermektedir. Bu nedenle duygularımızı değiştirmek için alınan bir maddenin beynimizde süre giden işlevleri etkilemesi beklenilen doğal bir tepkidir. Aynı zamanda bu maddelerin bazı uzun süreli etkileri, şizofreni ve depresyon gibi ruhsal bozukluk biçimlerine de benzemektedir.

Kötüye kullanılan bütün maddelerin temel etkileri beyinde olmaktadır. Beyine ulaşabilmek için izledikleri yollarda görülen farklılıklar etkileme sürelerini ve etki şiddetlerini belirtmesi açısından önemlidir. Her kullanım biçiminde maddeler beyine kan dolaşımı yoluyla ulaşır ve her kullanım biçiminin kendine özgü tehlikeleri vardır.

Maddelerin vücuda dolayısıyla beyine alınma yollarını aşağıda ki şekilde sınıflandırabiliriz;

Enjektörle
Solunum Yoluyla,
Ağız yoluyla,

Hücre gövdesi; sodyum, klor ve kalsiyum gibi bazı maddelerin seçici olarak içeriye alınması ve bazı maddelerin dışarı atılması görevini üstlenir. Bu görev hücreyi saran hücre zarı tarafından düzenlenir. Maddelerin alınması ise; hücreye giren ve çıkan maddelerin denetlenmesini engeller. Maddelerin bazıları etkilerinin bir kısmını sinir hücresi veya nöron zarına etki ile oluşturur.

Beyin hücreleri aslında birbirlerine değmezler. Bunun yerine hücreler arasında sinaps adı verilen ufak bir boşluk vardır. Bu nedenle bir hücre diğer bir hücreye etki etmek istediğinde bu boşluğa bir şekilde kimyasal maddeler salgılar. Bu kimyasal maddeler ise ufak algılayıcılar(reseptörler) tarafından algılanır ve uyarılırlar. Bu sayede ikinci hücrede istenilen etkiler ortaya çıkar.

İşte uyuşturucu maddeler; beynimizde bulunan bu ufak algılayıcıların normal durumlarını bozar ve yaşadıklarımızı yanlış algılamamıza sebep olur. Yani uyuşturucu madde kullanan bir insanın durumu artık normal değildir çünkü vücut kimyası değişmeye başlamıştır.

Psikolojik Bağımlılık (Alışkanlık)

Uyuşturucu maddeler duygularımıza etki ederken sınırlı sayıda belirti ortaya çıkmasını bekleriz, tabii ki beklenilen etkilerin hiç biri doğal değildir. İnsanı; mutlu, neşeli, gergin veya gevşemiş, şaşkın veya algıları uyarılmış ve hayal gören bir kişi yapabilir. Ortaya çıkan bu değişikliklerin sebebi; uyuşturucu maddenin beyin kimyasını ve beyindeki algılayıcıları etkileyerek onları değişikliğe uğratmasıdır.

Maddelerin bu keyif verici etkileri psikolojik bağımlılık veya alışkanlık diye bilinen bir durumun ortaya çıkmasına sebep olur. Psikolojik bağımlılık bir maddeyi kullandığınızda kendinizi tekrar onu kullanma isteği içinde bulmanız olarak tanımlanacaktır. Bu istek belki aynı gece, belki de iki hafta sonra ortaya çıkacaktır, ancak sonuç aynıdır.

Uyuşturucu kullanmanın bir bedeli vardır! Bu bedel az yada çok ödenir. Maddeye ödeyeceğiniz maddi bedel az ve maddenin olumsuz etkileri çok fazla değil ise; psikolojik bağımlılık çok önemli bir sorun olmayabilir. Buna karşın uyuşturucu maddeyi alabilmek için fazla miktarda para harcamaya başladıysanız, zamanınızı ve çabanızın büyük bir kısmını maddeyi elde edebilmek için geçiriyorsanız, işinizde sorunlar yaşıyorsanız, adli sorunlar ortaya çıkıyorsa, başkalarıyla olan ilişkileriniz madde kullanımı nedeniyle etkileniyorsa sizde psikolojik bağımlılık gelişmiştir.

Fiziksel Bağımlılık (Müptelalık)

Vücut tekrarlanan madde kullanımlarında maddenin ani etkilerine karşı bir direnç geliştirirse fiziksel bağımlılık oluşur.

Madde etkilerine rağmen normal işlevini sürdürebilme çabaları içinde olan vücutta hücre zarı, algılayıcılar ve beyin kimyası bir dizi değişikliğe uğrar. Bu durumun ortaya çıkması günler, haftalar sürebilir, bu nedenle fiziksel bağımlılığın azalması veya kaybolması için de benzer bir zaman süresinin geçmesi gerekmektedir.

Fiziksel bağımlılık olarak adlandırılan koruyucu bir dizi değişiklik ortaya çıktıktan sonra, kullanılan madde miktarını azaltma veya tamamen kesme çabası, yoksunluk belirtisi olarak bilinen bir dizi sorunun ortaya çıkmasına sebep olur.

Uyuşturucu maddeye karşı psikolojik bağımlılık gelişmeksizin fiziksel bağımlılığın gelişmesi imkansız gibidir. Bir maddenin fiziksel bağımlılık gelişebilecek şekilde bir maddeyi uzun süre ve yüksek dozlarda kullanması için psikolojik bağımlılık olmasını düşündürür. Aynı zamanda fiziksel bağımlılık geliştiğinde ise bağımlının kendini rahatsız eden belirtilerden kurtulması için tekrar madde kullanması gerektiğini keşfetmesi çok uzun sürmez. Bu maddenin tekrar kullanılmaya başlamasında psikolojik ve fiziksel baskıların olduğu anlamına gelir. Fiziksel ve psikolojik bir huzursuzluktan kurtulma da daha güçlü bir psikolojik bağımlılığı ortaya çıkartır.

Neler Narkotiktir? :

UYUŞTURUCU MADDE NE DEMEKTİR?

Yunanca uyku anlamında ki "narke"den gelen ve İngilizce`ye "narkotik" olarak geçen uyuşturucu sözcüğü, uyuşturma özelliği olan,uyuşturan,duymaz hale getiren demektir.

Uyuşturucu madde kavramı genellikle, uyuşturma özelliğine sahip maddeleri ifade eder.Ancak, keyif veren, kışkırtan, yatıştıran, uyanıklık sağlayan kimi maddeler içinde kullanılmaktadır.

Uyuşturucu maddeler; merkezi sinir sistemini etkileyerek kullanan kişinin ruhsal ve fiziksel dengesini bozan; bu kişide fiziksel ve ruhsal bağımlılığa yol açan; kişisel ve toplumsal yönden ekonomik ve sosyal çöküntü oluşturan maddelerdir.

UYUŞTURUCU MADDE SUÇLARI NELERDİR?

Uyuşturucu madde suçları Türk Ceza Kanunu`nun 403, 404, 405, 406, 407 ve 408. maddelerinde düzenlenmiştir.

Uyuşturucu madde suçlarını üç başlık altında toplayabiliriz.

1-Uyuşturucu madde temin etme suçları,
2-Uyuşturucu madde kullanmak veya kullanmak amacı ile uyuşturucu madde bulundurmak suçu,
3-Sahte reçete ile uyuşturucu madde alma suçu.

UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ:

MADDE 403

1.Uyuşturucu maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal veya ithal edenlere on yıldan yirmi yıla kadar ağır hapis ve uyuşturucu maddenin her gram ve küsuru için elli bin lira para cezası verilir.

2. 1 numaralı fıkrada yazılı maddeleri ihraç edenlere, altı yıldan on iki yıla kadar ağır hapis ve uyuşturucu maddelerin her gram ve küsuru için elli bin lira ağır para cezası verilir.

3. Uyuşturucu maddeleri imal ve ithal ettikten sonra ihraç edenler hakkında 1 numaralı fıkrada gösterilen cezalara da ayrıca hükmolunur.

4. Böylece ihraç edilmiş maddeler dolayısıyla yabancı memlekette hükmedilmiş ve çekilmiş veya yabancı ülkede çekilmemiş olmakla beraber Türkiye`de infazı kabil cezalar çekildikleri takdirde, ihraç sebebiyle hükmedilecek cezadan indirilir.

5. Uyuşturucu maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak satanlara veya satışa arz edenlere veya satın alanlara veya yanında yahut başka bir yerde bulunduranlara veya bu maddeleri parasız devredenlere yahut bu suretle devralanlara veya sevk veya nakledenlere veya bunların alınıp satılmasına veya devrine veya ne suretle olursa olsun tedarik edilmesine aracı olanlara dört yıldan on yıla kadar ağır hapis ve uyuşturucu maddenin her gram ve küsuru için elli bin lira ağır para cezası verilir.

6. Yukarıdaki madde de gösterilen uyuşturucu madde eroin, kokain,baz morfin, morfin ise fail hakkında verilecek ceza bir katı oranında arttırılır.

7. Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, teşekkül oluşturanlar ile idare edenler veya bu teşekküle dahil bulunanlar tarafından işlenmesi dahilinde verilecek ceza ayrıca yarı oranında arttırılır.

8. Bu madde de yazılı suçlar, bunları meslek, sanat ve geçim vasıtası haline getirenler ile aralarında teşekkül oluşmaksızın birden ziyade kimse tarafından toplu olarak işlenirse, hükmolunacak cezalar üçte bir oranında arttırılır.

9.On sekiz yaşını bitirmeyen küçükleri veya ceza ehliyetine sahip bulunmayanları bu madde de yazılı suçları işlemekte kullanan kimseler hakkında fiil için tertip olunacak ceza altıda biri oranın da arttırılarak hükmolunur.

10. Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçları işlemek maksadı ile teşekkül oluşturanlar ile bunları ida7re edenlere veya bunlara dahil olanlara beş yıldan on yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

11. Birden ziyade kimsenin bu suçları işlemek için önceden anlaşmaları teşekkül sayılır.

12. Uyuşturucu maddeleri sahte reçete ile alanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bir milyon liradan beş milyon liraya kadar ağır para cezası verilir.

UYUŞTURUCU MADDE KULLANMA; KULLANILMASINI KOLAYLAŞTIRMA:

MADDE 404

1. Özel bir yer sağlayarak veya başka bir suretle bir kimsenin uyuşturucu madde kullanımını kolaylaştıranlar ile bu maddeleri on sekiz yaşını bitirmeyen küçüklere veya aklen malüllere veya müptela olan kişilere verenler hakkında 403 üncü maddenin 5 ve 6 numaralı fıkralarında yazılı cezalar altıda bir oranında arttırılarak hükmolunur.

2. Uyuşturucu maddeleri kullananlar ile bu maksatla yanında bulunanlara, bir yıla kadar hapis cezası verilir.

3. Uyuşturucu madde kullanan kimse hakkında herhangi bir tahkikata girişilmeden resmi makamlara başvurarak tedavi ettirilmesini isteyecek olursa kullanma fiilinden dolayı hakkında kovuşturma yapılmaz.

4. Uyuşturucu maddeleri kullanan kimselerin alışkanlığı iptila derecesinde ise salahı tıbben anlaşılıncaya kadar bir hastanede muhafaza ve tedavilerine yetkili mahkemece tahkikatın her safhasında da karar verilebilir.

SAHTE REÇETE İLE UYUŞTURUCU MADDE SATIN ALINMASI:

Madde 405 - 403 ve 404 üncü maddelerde yazılı suçlara iştirak etmiş olan kimse, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce durumu ve suç ortaklarını ve uyuşturucu maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber vererek bunların yakalanmalarını veya elde edilmelerini kolaylaştırırsa ceza verilmez.

Bu cürümler haber alındıktan sonra, cürümün meydana çıkmasına veya suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kimseler hakkında verilecek ceza yarısı oranında indirilir.

CEZAYI ARTTIRAN ÖZEL HALLER:

MADDE 406 - 403 üncü madde de ve 404 üncü maddenin bir numaralı fıkrasında yazılı fiilleri işleyen tabip, veteriner, kimyager, eczacı, diş tabibi, dişçi, ecza ticarethanesi sahibi, mesul müdür, sağlık memuru, ebe, hemşire veya hasta bakıcı ise, verilecek ceza yarısı oranında arttırılır ve fail hakkında ayrıca müebbeten memuriyetten yasaklanma veya meslek ve sanatın icrasının tatili cezasına da hükmolunur.

403 üncü madde de veya 404 üncü maddenin 1 numaralı fıkrasında yazılı cürümler, her nevi ulaşım araçlarında veya umuma açık yerlerde bunların sahip ve müstahdemleri veya memuriyet vazife ve nüfuzunun suistimali suretiyle memur ve müstahdemler tarafından işlenecek olursa, cezalar üçte bir oranında arttırılır ve fail hakkında ayrıca müebbeden memuriyetten yasaklanma veya meslek ve sanatının icrasının tatil cezasına da hükmolunur.

SAĞLIKÇA ARIZA - CEZAYI ARTTIRAN HALLER:

MADDE 407 -Geçen maddelerde yazılı fiillerden dolayı şahısların hastalanması yahut yara ve berelenmesi gibi sıhhatçe bir arıza vukuu bulunması halinde ölüm ve müebbeden ağır hapsi müstelzim ahvalin gayrısında ceza üçte birden yarısına kadar çoğaltılır. Eğer fiil birkaç kişinin hastalığına sebep olmuş ise birinci fıkrada beyan olunan ceza bir mislinden aşağı olmaz.
Eğer fiil bir kimsenin ölümüne sebep olmuş ise faile müebbet ağır hapis cezası verilir.

MÜSADERE:

MADDE 408 - 403 üncü madde de yazılı şeylerin kullanılmasını kolaylaştırmak için açılan mahallelerde mevcut bütün eşya müsadere olunur ve iş bu eşyanın bedelinin yarısı cürümü meydana çıkarmakta hizmeti görünenlere verilir.

UYUŞTURUCU MADDELERİN SINIFLANDIRILMASI:

Uyuşturucu maddeleri türlerine göre aşağıdaki sınıflandırmaya tabi tutabiliriz;

A) AFYON VE TÜREVLERİ(OPİYATLAR):

1 -Afyon
2-Morfin
3-Kodein
4-Metadon
5-Eroin

B) KENEVİR VE TÜREVLERİ:

1-Reçine esrar
2-Toz esrar
3-Pres esrar
4-Gonca esrar
5-Likit(sıvı) esrar

C) UYARICILAR:

1-Amfetamin
2-Kokain
3-Kafein

D) SENTETİKLER:

1-Ecstasy (MDMA)
2-Captagon
3-Methamfetamin
4-Lysergic Asid Diethylamid (LSD)
5-Gamma Hydroxybutyrate (GHB)
6-Ketamine Hydrochloride (Ketamin)
7-Phencylidine (PCP)

SAKİNLEŞTİRİCİLER

1-Barbituratlar
2-Trankizanlar
3-Sedatifler

E) UÇUCU MADDELER

KAYNAK


----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


UYUŞTURUCU VE GENÇLİK

Uyuşturucu ve alkol bağımlıları bu maddeleri kullanmaya genellikle genç yaşta başlarlar; ileride giderek kötüleşecek olan bağımlılık macerasının ilk adımları erken yaşlarda atılır. Bunun pek çok nedenleri vardır. Bu nedenleri anlatabilmek için öncelikle gençlik dönemindeki doğal psikolojik ve sosyal gelişimi anlatacağız.

Ergenlik döneminde psikososyal gelişim ve madde kullanımına zemin hazırlayan süreçler

Gençlik, değişim ve toplumda yer edinme dönemidir. Genç, doğumundan itibaren bağımlı olduğu anne ve babasından özerk hale gelirken arkadaşlarına bağlanır ve onların baskısına açık bir hale gelir. Bu dönemde kimlik gelişimi gerçekleşmekte, toplumsal roller belirginleşmektedir. Bunlarla ilgili yaşanan zorluklar güçsüzlük, yabancılaşma ve isyan duyguları doğurur.

Anne ve babadan bağımsızlaşma doğal sürecinde genç, davranışlarını bir grup içinde deneyerek geliştirir. Grup içinde reddedilme bir genç için katlanılabilecek en zor şeylerdendir. Sigara, alkol ya da herhangi bir uyuşturucu o grup içinde norm olmuşsa ya de o grubun elemanı olmanın bir şartı gibiyse, gruptaki yerini kaybetme ya da alay edilme endişesi gence uyuşturucunun etkilerinden daha korkunç gelir. Bu grup etkileşimini dar kapsamlı bir arkadaş grubu olarak düşünmemek gerekir. Örneğin okulda, gencin doğrudan yakın arkadaş olmadığı ama ortamda baskın olan diğer kişilerin tutumları dahi gencin davranışlarını yönlendirmede etkilidir.

Ayrıca, gençlikte farklı bir boyut kazanmaya başlayan kız-erkek ilişkileri ve bu ilişkiler içindeki bağlanma durumları, kendini kabul ettirme çabaları, çekici görünme isteği de kişinin davranışlarını yönlendirir.

Ergenlikte düşünce dünyası genişler, soyut ve teorik düşünme başlar. Dolayısıyla bu yaşlardaki genç her şeyi sorgular. Yetişkinler için doğal kurallar haline gelmiş şeyleri kendi süzgecinden geçirerek içselleştirmek ister. Çoğu zaman da sırf kendisini farklı bir birey olarak ortaya koyabilmek amacıyla yerleşik değerleri reddedebilir. Çünkü kendisinin anne ya da babasının bir kopyesi ya da uzantısı değil ayrı ve bağımsız bir birey olduğunu ispatlamaya çalışma bu dönemin en doğal çabasıdır. Aynı zamanda gençlik, en idealist dönemdir, bu çağda kişi her şeyi mümkün görür. Ayrıca ego sentrik (ben merkezci)’dir ve herkesin kendisi gibi düşünmesini bekler. Gereği gibi aşılırsa bu dönemin sonunda hayat felsefesi, kişisel değerler, hayatın anlam ve amacı gibi kavramlar oluşur.

Gençlikte riskler daha kolay alınır. Çevreyi etkileme ve kendini ispatlama çabasının yanında Testosteron hormonundaki artış da bunda etkilidir. Olası kötü sonuçlar kolaylıkla minimize ve göz ardı edilir. “Bana birşey olmaz” düşüncesi hakimdir. Gelecek ve gelecekte olabilecek riskler çok uzak uzak görülür. Genç, o anda oradaki sonuçlarla daha çok ilgilidir. Örneğin alkol ya da maddenin o anda vereceği doyum ya da çevrenin baskılarından kurtulma genç için önemliyken sigaraya bağlı yıllar sonra çıkabilecek sağlık sorunlarını pek de umursamaz.

Bağımlılıkla ilgili risk faktörleri:

Aile ile ilgili risk faktörleri:

Anne ve baba desteğinin az olması
Anne ve babada madde kullanımı
Anne ve babanın gencin alkol kullanımına izin verici, fazla toleranslı bir tutum içinde olması
Anne ve babanın çocuk ile ilişkisinin kalitesi (ayrılan vaktin uzunluğundan çok bu vaktin nasıl değerlendirildiği önemlidir.)
Tutarsız disiplin (anne ve babadan birinin yasakladığına diğerinin izin vermesi ya da farklı zamanlarda aynı ebeveynin farklı tutumlar sergilemesi)
Anne ve babanın çocuğun aktivitelerine ilgisizliği
Başarının ödüllendirilmeyişi, suçluluk duygusu uyandırmanın eğitim metaodu olarak kullanılması
Çevrenin gerçekçi olmayan beklentileri (çok başarı beklenmesi ve bu nedenle mevcut başarının takdir edilmeyişi gibi)
Çocuğun okuldan sonra kendine bakması

Sosyal risk faktörleri:

Yaşam stresleri (göç, işsizlik vs)
Madde kullanan arkadaş grupları içinde olmak
Düşük okul başarısı
Düşük sosyoekonomik düzey
Göç yaşama
Okul döneme çalışma
Cinsel ya da fiziksel taciz yaşama

Kişilikle ilgili faktörleri:

Girişkenliğin az olması
Kendine güvenin az olması
Kendini kontrol etme yeteneğinin az olması
Başetme mekanizmalarının kötü olması
Dışarıdan kolay etkilenme
Agresif kişilik yapısı
Heyecanlı, dürtüsel, asi, kötümser kişilik yapıları
Sosyal değerlere yabancılık
Davranış bozuklukları

Rol modelleri:

Gencin kendisine örnek aldığı kişiler, bazı maddelere başlamasını kolaylaştırır. Örneğin ağzında sigarayla çekilmiş pozları ünlü olan James Dean’e hayran olan bir genç, O’nu taklit etmek, O’nun gibi çekici görünmek için sigaraya başlayabilir. Bu yönden de gerek medyaya gerekse anne ve babalara görev düşmektedir. Gençler aile içinden ve çevresinden başlamak üzere iyi rol modelleri bulabilmelidirler.

Genetik faktörler:

Araştırmalar göstermektedir ki özellikle alkol bağımlılığı genetik yatkınlıkla yakından ilişkilidir. Hatta evlatlık verilmiş kişilerde alkolik olma sıklığının, kendilerini yetiştiren aileden daha fazla biyolojik anne ve babalarındaki alkolizmle ilişkili olduğu bulunmuştur. Alkolizme yatkınlık alkole dayanıklılık şeklinde nesilden nesile aktarılmaktadır. Yani alkole daha dayanıklı olanlar çok içtikleri halde az etkilendikleri için daha çok içerler ve sonunda daha kolay alkolik olurlar ve bu özellik yani alkolün etkilerine dayanıklı olma kalıtımsaldır. Özellikle babası ya da erkek kardeşinin alkol problemi olan erkekler sosyal içicilikten bile sakınmalı, alkolden tamamen uzak kalmalıdırlar.

Beklenti:

Alkolün sosyal ilişkileri kolaylaştırdığına, amfetaminin performansını arttıracağına, sigaranın kendisini olgun gösterdiğine vs. inanan kişiler bu maddeleri kullanmaya daha kolay ve erken başlarlar

Koruyucu faktörler:

Duygusal olarak destekleyici anne ve baba.
Anne ve baba ile iyi iletişim
Organize okul aktivitelerine katılım
Akademik başarıya önem verilmesi

Madde kullanımına başlama

Madde kullanımı genellikle erken başlar. 15 yaşından önce başlaması kötü gidiş işaretidir. Başlangıç en sık 18-25 yaş arasıdır, 25 yaşından sonra azalır. Kokain bu açıdan istisnadır.

Sigara, daha sert maddelere en önemli geçiş maddesidir. Gençlerde alkolizmin en güçlü belirleyicisi sigaradır. Sigara bağımlısı gençlerin büyük çoğunluğu alkolik değildir ama alkolik gençler arasında sigara tiryakisi olmayan yok gibidir. Yoğun alkol kullanımı da gençler arasında silah taşımanın en güçlü belirleyicisidir. Yanı yanında silah taşıyan gençlerin önemli çoğunluğu aynı zamanda yoğun alkol kullanan gençlerdir. Alkol de dahil olmak üzere bütün uyuşturucu maddelerden dolayı olan ölümleri intihar ederek ölenlerle toplayın yine bir yılda sigaraya bağlı nedenlerle ölen gençlerin sayısına ulaşmaz.

Esrar, en sık kullanılan yasa dışı maddedir ve diğer yasa dışı maddelere geçiş maddesidir. Esrar kullanımı motivasyonu azaltıp okul başarısını düşürür, bunun verdiği sıkıntıyı bastırmak için esrar kullanımı artar.

Madde kullanımı genellikle sigara ile başlar. Ardından alkol, daha sonra da esrar ya da uçucular(bali, tiner vb) gelir. Bunlardan daha ağır maddelere geçerler. Esrar ya da uçucu kullanmadan diğerlerine başlama hemen hiç görülmez.

Madde kullanımınının evreleri

Madde kullanımı ilk olarak DENEME için olur. Bunda özenti önemli rol oynar. Daha sonra genç, zevk için bu maddeyi ZAMAN ZAMAN KULLANMAya başlar. Bu dönemde maddenin kişiye hiçbir zararı yok gibidir, yalnızca zevk verir. O zamana kadar hakkında çok korkunç şeyler dinlediği bu şeyin aslında hiç de o kadar kötü olmadığını ve bağımlı olmadan kullanbildiğini düşünmeye başlar. DÜZENLİ KULLANMAya başladıkça tolerans (aynı etkiyi elde edememe), madde bulma uğraşısı ve çoğul madde kullanımı (ne bulursa kullanma) gelişir. Bazen maddeyi zaman zaman zevk için kullanan kişi hayatında bir sıkıntı yaşadığında zaten kolay ulaşabildiği uyuşturucu maddeye sığınır, sıkıntı ve üzüntüsünü azaltmak için düzenli kullanmaya başlar ve buradan bağımlılığa kayar. Bu evreden sonra artık kişinin çalışma kapasitesi düşer ve maddeyi kullanmadığı zaman ortaya çıkan yoksunluk belirtilerini yaşamamak için uyuşturucuyu kullanmaya devam eder. BAĞIMLILIK geliştiğimde artık kişi uyuşturucuyu “normal” hissedebilmek için almak zorundadır, başlangışta aldığı zevki almaz. Bu evreler bir noktada durup ilerlemeyedebilir.

Kokain ve eroin okula devamı en çok bozan maddelerdir.Son yıllarda LSD gibi hallusinojenlerin kullanımı batı ülkelerinde artışa geçmiştir. Amfetamin, extasy, GBH, anabolik steroidler gibi maddeler arasında bir homeostaz vardır, birilerinin kullanımı azaldıkça diğerleri artar.

Genel olarak kullanılan madde türü, miktarı ve yaygınlığı zaman içinde bir moda akımı gibi dalgalı bir seyir izler, artar ve azalır (5-10 yıllık dönemler içinde). Genellikle batı ülkelerinde yaygınlaşan bir madde kısa zaman içinde ülkemizde de moda olur.

Uyuşturucu kullanımının erken belirtileri:

Aileler ve eğitimciler aşağıdaki belirtileri gösteren gençlere dikkat etmelidirler. Uyuşturucuya yeni başlamış bir genci farketmek, durum ilerlemeden önlem alabilmek için önemlidir.

Fiziksel belirtiler: kilo kaybı, burunda iritasyon (tahriş), müzmin öksürük, iğne izleri (tipik olarak koldadır, bazıları sakalamak için ayak parmak araları gibi kolay görülmeyecek yerlere yaparlar)

Kişisel alışkanlıklarda değişiklik: giyim tarzı, uyku düzeni, arkadaş çevresi değişebilir. Yeni arkadaş ve ilgiler edinir.

Akademik performansında düşme: kötü notlar almaya başlama, sınıfta kalma, disiplin cezası alma vb.

Psikolojik belirtiler: Duygulanımda dalgalanmalar, risk içeren davranışlar, çalma vb.

Önleme yollarının temel ilkeleri

Önleme programaları yukarıda anlatılan risk gruplarına yönelik olmalı. İçeriği “sadece yapma” demenin ötesinde olmalı, çünkü bunun işe yaramadığı artık bilinmektedir.

Önleme programlarının bazı zorlukları vardır. Örneğin bu programlara katılan aileler zaten bu konuda duyarlı olan ve çocuklarıyla ilgilenen, dolayısıyla çocuklarında riskin görece düşük olduğu kişilerdir. Okullarda yapılan önleme programlarına o sırada okuldan kaçmış olan madde kullanımına eğilimli öğrenciler katılamyabilir. Bir maddenin toplumda kullanımı ya da genel olarak madde kullanımı toplumda arttığında ona karşı koruma programları başlatılır, oysa bu dönem doğal dalgalı seyir içinde kullanımın zaten azalmaya başlayacağı noktadır.

ABD’de “DAIR” isimli önleme programında polisler okullarda verdikleri seminerlerde tek tek uyuşturucu maddeleri öğrencilere tanıtarak etkilerinden bahsediyor, bunları kendilerine satmaya çalışabilecek kişilerin nasıl taktikler güdeceklerini vs anlatıyorlardı. Önce California’da başlayan bu program milyonlarca dolar harcanarak Amerikaya yaygınlaştırıldı ve 5 yıllık bir uygulamanın ardından yapılan araştırmalar, bu programın uygulandığı okullarda uyuşturucu kullanımında diğerlerine göre bir azalma olmadığını hatta bu programın uygulandığı düşük sosyoekenomik seviyedeki, genellikle zencilerin devam ettiği okullarda kullanımın daha da arttığı (muhtemelen bu gençlerde polise karşı beslenen antipati nedeniyle) anlaşıldı. Bu örnekta gayet iyi niyetle başlanan ve çok makul gibi duran programların yararsız hatta zararlı olabileceğinin en tipik örneğidir.

Gençleri uyuşturucudan uzak tutmak için maddeyi kullanma nedenlerine alternatif yollar üretmek gereklidir. Onların olgun gözükmek, büyümenin verdiği sıkıntı ile başetme, gruba kabul edilme kaygıları, ebeveynden farklılığını belli etme gibi kaygıları ciddiye alınmalı ve bunları aşabilecekleri sosyal fırsatlar önlerine açılmalıdır.

Gençlerin tedavisi erişkinlerden zordur, ve sonuçları genellikle daha kötüdür. Tedavi, belli bir döneme sınırlı kısa bir süreç olarak düşünülmemelidir. Uzun süreli takip önemlidir. Sosyal yetenekleri geliştirici ve sağlıklı sosyal ilişkiler kurmaya yardımcı olan tedaviler yararlıdır. Aynı arkadaş grubuna dönüş sıklıkla yeniden başlama nedenidir.

Gençlerin çoğu çevre baskısıyla tedaviye gelir, ama buna rağman tedavi yararlı olur. Maddeyi tamamen bırakmasa dahi miktarını azaltmak ve alternatif yaşam stili oluşturmak büyük yararlar sağlar.
 

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


MADDELER VE ETKİLERİ

SİGARA VE TÜTÜN

Tütün dünyada en yaygın kullanılan bağımlılık yapıcı maddedir. Tütün kullanımını bırakanların %70'i ilk üç ayda tekrar kullanmaya başlamaktadır. Bu oran bize tütünün güçlü bir bağımlılık yapıcı madde olduğunu göstermektedir. Tütün yandığında kül dışında üç önemli bileşenden oluşur:

1. Katran (birçok kanser yapıcı madde içerir)

2. Nikotin (uyarıcı bir maddedir)

3. Karbon monoksid.

Sigara dünyada meydana gelen ölüm nedenlerinin başında yer almaktadır ve giderek ölüm nedenleri arasında ilk sıraya yerleşme eğilimindedir.

Bu nedenle ülkeler sigara kullanımını kısıtlama ya da yasaklama eğilimindedir. Sigaranın bağımlılık dışında çok belirgin hastalıklara da yol açtığı gösterilmiştir. Sigara ile ilişkisi olduğu gösterilen hastalıklar aşağıda belirtilmiştir.

Kalp damarlarında tıkanıklık. Kalp hastalıklarının %30’unda sigaranın etken olduğu gösterilmiştir.

Bronşların daralması ile giden akciğer rahatsızlıkları.

Beyin damarlarında tıkanma ve buna bağlı felçler.

Bacak ve ayak damarlarında tıkanma.

Akciğer kanseri. Akciğer kanserlerinin %80-90’ı tütün kullananlarda görülür. Akciğer kanseri daha çok katran ile ilişkilidir.

Mesane kanseri görülme oranında artma. Tütün içenlerde mesane kanseri görülme oranı kullanmayanlara göre iki kat daha yüksektir.

Boğaz ve ağız kanseri.

Gebelikte sigara ya da tütün kullanımı erken doğuma, bebek ölümüne ve düşük doğum ağırlığına neden olmaktadır.

ALKOL

Alkol çok yaygın olarak kullanılan yasal bir maddedir. Bağımlılık yapıcı etkisi yüksektir. Ancak alkol yasal bir madde olduğu için insanlar bu maddeyi kullanmaktan genelde çekinmemektedir. Çeşitli alkol türleri satılmaktadır. Genellikle halk arasında alkolün cinsleri arasında bir sınıflandırmaya gidilmektedir. Halbuki, her cins alkollü içkinin içinde alkol bulunmakla birlikte, miktarı değişkenlik gösterir. Bu nedenle “standart içki” adı verilen terim oluşturulmuştur. Örneğin bir standart içkinin eşit olduğu alkol cins ve miktarları şunlardır: Bir büyük bardak bira, bir tek kadeh, cin, votka, viski ya da bir kadeh şarap. Bu miktarlardaki içkilerin içerdiği alkol miktarı eşittir.

Belirli bir düzeyin üstünde alkol kullanımı kişiye sosyal ve bedensel zararlar verir. Yarattığı en önemli ruhsal sorunlardan birisi bağımlılıktır. Erkekler için haftada 21, kadınlar için haftada 14 standart içkiden fazla kullanılan alkol kişi için ruhsal ve fiziksel açıdan riskli bir kullanımı işaret eder.

Alkol kullanımı hakkında ciddi yanlış inançlar vardır. Örneğin alkolün uykuyu getirdiğine inanılır. Halbuki alkol yarattığı gevşekliğin etkisiyle kişiye uyku verebilir. Aslında alkol insanın uyku düzenini ve kalitesi bozar. Yine alkolün cinsel gücü artırdığına ilişkin bir yanlış inanç vardır. Alkol kişi üstündeki sosyal baskıları kaldırdığı için cinsel olarak bir rahatlama verebilir. Aslında alkolün cinsel güç üstüne olumsuz etkisi vardır. Alkolün bedene verdiği zararlar aşağıda belirtilmiştir:

Mide barsak sorunları
Yutak borusu hastalıkları
Gastrit
Ülser
Pankreas iltihabı
Karaciğerde yağlanma ve büyüme
Hepatit
Siroz
Koma
Beslenme bozuklukları (vitamin eksiklikleri)
Kansızlık
Bağışıklık sisteminin baskılanması
Sinir sistemi hastalıkları
Ellerde ayaklarda uyuşma, karıncalanma ve sonunda felç
Bunama

ESRAR

Yasadışı maddeler arasında en sık kullanılan madde esrardır. İstanbul liselerinde yapılan bir araştırmada gençlerin %5.2’sinin hayatlarında en az bir kez esrar kullandığı belirlenmiştir.

Esrar hint kenevirinden elde edilir. Ot parçaları veya kahverengi, preslenmiş kalıplar halinde satılır. Sigara gibi sarılarak ve sigara tütüne karıştırılarak içilir. Kullanıcılar arasında “joint” ,“ot” ya da “marihuana” adı ile anılır. Bazen dumanını iç eçekme yoluyla da kullanılır. Buna “kova” adı verilir.

İçildikten sonra gevşeme, konuşkanlık kendini iyi hissetme, müzik ve renk algısında artma gelişir. Esrar alındığı zaman yağ dokusunda birikir. Bunun sonucu esrar alındıktan bir hafta sonra bile, etkin maddenin %50’si hala bedende bulunmaktadır.

Esrar kullanımını takiben kişinin refleksleri bozulur, araba kullanamaz, dikkat gerektirecek işleri yapamaz. Eğer bu tür işler yapılmaya kalkışılırsa ciddi sorunlara neden olabilir.

Esrarın bellek üstüne etkisi çok fazladır. Unutkanlıklara yol açar. Kişinin düşünme ve öğrenme yetisini azaltır. Refleksler ve koordinasyonu bozar. Kişinin sorun çözme yetisini bozar.

Erkek ve kadın üreme sistemlerine etkisi olduğu bilinmektedir. Örneğin esrar alındıktan hemen sonra testosteron adı verilen erkeklik hormonunu %25-35 oranında azaldığı saptanmıştır.

Sigara ile karşılaştırıldığında beş kat daha fazla akciğer kanserine neden olduğu bazı araştırmacılar tarafından gösterilmiştir. Uzun süre kullanımı ile bronşit ve akciğer kanseri gibi solunum yolları hastalıklarına yol açabilir.

Esrar kullananlarda kuşkuculuğun hakim olduğu psikoz adı verilen bir tıbbi tablo gelişebilir. Esrar kullananlarda, kullanmayanlara göre şizofreni görülme riski 7 kat daha fazladır.

Genellikle bağımlılık yapıcı bir madde olarak kabul edilmez. Ancak esrar da bağımlılık yapar. Esrar bir geçiş maddesidir. Esrar kullanan kişi ileride diğer maddelere alışabilir ve onları kullanmaya başlayabilir. Dünyada sadece Hollanda’da yasaldır ve kontrollü olarak satılır. Hollanda’nın esrarı serbest bırakmasının nedeni, zararsız olması değil, ülkesinde esrar kullanım oranları yüksek olduğu için satışını eroin, kokain gibi daha tehlikeli maddeler aynı ortamda yapılmasını engellemek ve gençliğini korumak içindir.

UÇUCU VE YAPIŞTIRICI MADDELER

Uçucu maddeler kolaylıkla bulunabilir. Çünkü bu maddelerin satılması yasaldır. Ucuz olması nedeni ile de kullanımı yaygındır. Yaygın olarak kullanılan uçucu maddeler aşağıda belirtilmiştir:

Boyalar ve boyalarda kullanılan Tiner
Bali, UHU gibi yapıştırıcılar
Çakmak gazı olarak kullanılan bütan gazı
Kuru temizlemede kullanılan maddeler
Benzin
Yazı yazarken yapılan hataları silmekte kullanılan maddeler (Tipp-ex)

Tiner genellikle bir kumaşa emdirilir ve oradan koklanır. Bali gibi yapıştırıcılar ise, torba içine konur ve oradan koklanarak kullanılır. Uçucu maddeler kullanıldığında neşe hali, sakinlik duygusu verebilir, bazı hayaller görülmesine yol açabilir. Etkileri arasında ciddi bir sarhoşluk, denge bozukluğu, yürüme güçlüğü de sayılabilir.

Beyin üstüne doğrudan toksik etki yaptığı için oldukça zararlıdır. Bellek, öğrenme ve muhakeme yetisini bozar. Bağımlılık potansiyelleri de yüksektir. Uçucu madde koklayanlarda ani ölümler sıklıkla meydana gelir. Ani ölümler beyin ve kalp üstüne olan etkilerinden dolayı ortaya çıkar.

Saldırgan ve tehlikeli davranışlar uçucu madde kullanalar arasında sık olarak gözlenir. Uçucu maddelerin sadece sokakta yaşayan çocuklar arasında kullanıldığı düşüncesi yanlıştır. Bu maddeler artık her yaşta ve sosyoekonomik düzeyde kullanılan bir madde haline gelmiştir.

EROİN

Eroin açık kahverengi toz şeklinde satılan bir maddedir. Eroinin saflığı arttıkça rengi beyazlaşır. Küçük torbalar halinde satılır. “Toz”, “Beyaz”, “H (eyç)” adları ile anılır. Afyondan elde edilir.

En sık kullanım yolu buruna çekilmesidir. Sigara tütününe karıştırılarak içilmesine koreks denir. Sigara jelatini ya da alüminyum folyo üstünde ısıtılarak buharının içe çekilmesine “kaydırma” adı verilir. Kaşık içinde kaynatılıp, enjektör yolu ile damara verilebilir.

Bir iki hafta süre ile düzenli kullanıldığında bağımlılık oluşturur. Bazı duyarlı kişilerde ilk bir iki kullanımdan sonra bile bağımlılığa neden olabilir. Çok hızla tolerans gelişir. Bu nedenle doz artırımı çok ileri öldürücü düzeylere kadar varabilir.

Hareket ve konuşmalarda yavaşlama, rahatlama, gevşeme ve sıcaklık hissi, yüzde kırmızılık, göz bebeklerinin küçülmesi eroin alımını takiben ortaya çıkan belirtilerdir.

Bu kişilerin beslenmeleri yetersiz olduğu için sağlıkları bozulur. Kabızlık çekerler. En önemli sorunlardan biri enjektör paylaşımı ile ortaya çıkar. AIDS, Hepatit gibi virüsler kişiye bulaşır.

Eroinin etkisi altı sekiz saat içinde sonlanır ve şiddetli yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Bunlar arasında şiddetli kas ağrıları ve kramplar, uykusuzluk, gözde yaşarma, burun akıntısı, ishal sayılabilir. Yoksunluk belirtilerini gidermek için kişiler 6 saatte bir eroin dozunu yinelemek zorunda kalır.

Eroin yüksek dozda alındığında ölüm ile sonuçlanabilir. Göz bebeklerinin toplu iğne başı kadar küçük olması, solunumun yavaşlaması ve koma hali bu durumun belirtileridir.

KOKAİN

Kokain beyaz renkli, toz şeklinde bir maddedir. Çoğunlukla buruna çekilerek kullanılır. Buharının içe çekilmesi, sigara ya da enjeksiyon tarzında da kullanılabilir. Piyasa fiyatı oldukça yüksek olduğu için, genellikle ekonomik durumu iyi olanların kullandığı bir maddedir.

Bağımlılık yapıcı etkisi çok fazladır. Tek bir kullanımdan sonra bile bağımlılık yapabilir.

Kokain alındığında kişiyi uyarır, canlandırır, keyif verir. Ancak bu etkileri kısa sürelidir ve bir saat içinde sonlanır. Etkileri sonlandıktan sonra 15-16 saat süre yoksunluk belirtileri ortaya çıkar.

Yoksunluk belirtileri arasında ruhsal çöküntü, halsizlik güçsüzlük, çok uyuma, mutsuzluk hali sayılabilir. Eğer bu madde uzun süredir kullanılıyorsa bu etkiler bir hafta sürer.

Uzun süreli kokain kullanımı birçok ciddi ve istenmeyen etkilere neden olabilir. Bunlar aşağıda belirtilmiştir.

Burun kanamaları
Beyin damarlarında tıkanma
Beyin kanaması
Cinsel iktidarsızlık
Migren tipi başağrıları
Kuşkuculuk, psikoz

ECSTASY

Ecstasy genellikle tablet ve kapsül şeklinde satılır. Beyaz, kahverengi, pembe ya da sarı tabletler ya da kapsüllerdir. Bazılarının üstünde kuş, kalp gibi resimler vardır. “Beyaz kumrular, Mitsubishi, 007, pıt” gibi çeşitli adlarla anılır.

Etkisi 20 dakika içinde başlar ve birkaç saat sürer. Kullanıldıktan sonra enerji artışı, canlılık, karşı cinse karşı yakınlık hissi, algılamada artma ortaya çıkar. Ecstasy etkisi altında iken araba ya da makine kullanmak tehlikeli olabilir.

Etkileri amfetaminlere benzer. Uykusuzluk ve geçici paranoyaya (aşırı kuşkuculuk) neden olabilir. Kalp rahatsızlığı, yüksek tansiyon, sara hastalığı olanların bu maddeyi kullanmaları ciddi sorunlara ve hatta ölüme neden olur.

Aşırı hareketten dolayı su kaybı, beden ısısında aşırı yükselme ölüme neden olabilir.

Böbrek ve karaciğer üstüne yan etkileri olduğu da bildirilmiştir.

AMFETAMİNLER

Hap ya da beyaz toz halinde bulunur. Ağızdan alınabilir, buruna çekilebilir, damardan verilebilir.Ülkemizde yasal olarak bulunmamakla birlikte halen tıbbi kullanımı olan ilaçlardır. Captagon, Ritalin, Dexedrine bu ilaçlardan bazılarıdır.

Amfetaminler ülkemizde uyarıcı, zihin açıcı olarak bilinmektedir. Bunlar genellikle performans artırıcı ve keyif verici etkilerinden dolayı kullanılmaktadır. Sınavlara hazırlanan öğrencilerde, uzun yol şöförlerinde, zamanında yetiştirilmesi gereken işleri olan kişilerde sıklıkla amfetamin kullanımına rastlanır.

Amfetamin alımını takiben şizofreni benzeri bir tablo gelişebilir. Yoksunluk belirtileri arasında sıkıntı, mutsuzluk ve çöküntü hali, güçsüzlük, hareketsizlik, kabuslar, fazla uyuma, başağrısı, terleme, mide ve kas krampları sayılabilir.

Amfetamin kalp damarlarını tıkanmasına, beyin damar hastalıklarına, şiddetli hipertansiyona ve iskemik kolitise (barsakların oksijensiz kalması) neden olur.

İLAÇ OLARAK KULLANILAN ANCAK BAĞIMLILIK YAPABİLECEK MADDELER

Bazı maddeler ilaç olarak kullanılmaktadır ve eczanelerde satılmaktadır. Bunlar doktor kontrolünde yazılır ve kullanılır. Bu ilaçlar doktor önerisi dışında kullanıldıkları takdirde bağımlılık yapabilir. Bu nedenle dikkat etmek ve uzun süre kullanmamak gerekmektedir.

Doktor kontrolü ve önerisi ışığında, tedavi amacı ile kullanmaktan çekinilmemelidir.

Bu ilaçların büyük çoğunluğu yeşil reçete adı verilen kontrollü bir sistem içinde yazılmaktadır. Kırmızı reçete kapsamında olan ilaçlar ise bağımlılık potansiyeli çok daha yüksek olan ilaçlardır. Sık olarak kötüye kullanılan ilaçların isimleri aşağıda verilmiştir.

Yeşil reçeteye tabi olanlar

Diazem, Nervium, Tranxilene, Ativan, Rivotril
Akineton
Rohypnol (Türkiye’de bulunmamaktadır. Ancak yasal olmayan yollar ile getirilmektedir)
Dolantin, doladamon vb

Kırmızı reçeteye tabi olanlar

Ritalin

Bu ilaçlar kullanıldıkları zaman sedasyon adı verilen gevşeme, rahatlama duygusu verirler. Rohypnol ve Rivotril piyasada “roş” adı ile satılmaktadır. Bunlar tek başlarına kullanıldıkları gibi, diğer uyuşturucu maddeler ile birlikte ek madde olarak da kullanılabilir.

Bu ilaçlar yüksek doz alındığında yoğun bir uyku haline neden olur. Solunumun baskılanmasına ve ölüme yol açabilir. Alkol ile birlikte kullanıldıkları taktirde bu etkileri daha da artar. Refleksleri ileri derecede bozduğu için dikkat gerektiren işlerin (araba kullanmak gibi) yapılması sakıncalar doğurur. Yüksek dozlarda kullanıldıktan sonra aniden kesildikleri zaman sara (epilepsi) nöbetleri ortaya çıkabilir.

LSD

LSD (lysergic acid diethylamide) elde ediliş biçimine göre sentetik, kullanıldığında oluşturduğu etkilere bakılarak da halüsinojen olarak sınıflandırılır. LSD, çavdar mahmuzu denilen bitkiden çıkarılan bir öğedir. LSD’nin halüsinojen olarak sınıflandırılmasının nedeni, kişinin gerçek algılarında bozulma yaratarak, gerçek gibi gözüken ama gerçekte olmayan imajları görmesine, sesleri duymasına ve dokunsal duyumlar algılamasına yola açmasıdır.

Asit, likit, küpler, sarı güneş ışıkları, eski küpler, seyahat / trip gibi değişik isimleri vardır. Beyaz, tatsız, kokusuz olan LSD toz halinde veya sıvı formunun çeşitli maddelere emdirilmiş haliyle de bulunabilir. Ağızdan yutarak veya dilin altına konulup emilerek kullanılır. Küçük miktarlarda, küçük kare şeklindeki kurutma kağıdına emdirildikten sonra dil üzerinde eritilerek alınabilir.

LSD’nin etkilerini tahmin etmek güçtür, etkileri bireye özgüdür. Fizyolojik olarak ilk görülen etki, göz bebeklerindeki genişlemedir. Kan basıncında artış, titreme, ağızda kuruluk, mide-barsak faaliyetlerinde artış, iştah azalması, uykusuzluk ve kontrol edilemeyen gülmeler görülür.

LSD kullanıcıları deneyimlerini “trip” olarak adlandırırlar. Algılar ve duygular hızlı bir şekilde değişir. Kullanıcı aynı anda birkaç farklı duyguyu hissedebilir veya birinden diğerine hızlıca geçebilir. İnsanların algılarında değişiklikler yaratır; uzaklık, derinlik, zaman, mekan, ses ve renk algılarını karıştırır.

LSD kullanımının uzun süreli etkilerinden en önemlisi “flashback” deneyimidir, yani kişinin yaşam deneyimlerinden belli kısımlarının yeniden yaşanmasıdır ve bu durum beklenmedik bir şekilde, aniden ve kendiliğinden gerçekleşir. Uzun süreli etkilerinden diğeri de kullanım sonucu beyin fonksiyonlarının kalıcı bir şekilde etkilenmesi olasılığıdır ve bu, uzun süreli mental rahatsızlıkların oluşmasını ateşleyebilir. Kullanıcı psikotik bir tablo sergileyebilir.

LSD kullanıcıları bir de “bad trip” diye bir şey tanımlarlar. Bu durum halüsinasyonların çok ileri düzeye vardığı, sanrıların geliştiği ve tam bir psikotik tablonun gözüktüğü durumdur. Bu esnada kişi korkutucu ve dehşet verici duygular, istemsiz sarsıntılar yaşarlar, düşünce ve duygularda kontrol kaybı, delirme ve ölüm korkusu hissederler. Entoksikasyon sırasında ya da onu takiben intiharlar meydana gelebilir.

MANTAR

Magic Mushroom adı verilen psylocibin mantarı halüsinojenik etkilidir. Yani hayaller gösterir, algıları deforme eder, değiştirir. Saksıda veya çeşitli ortamlarda yetiştirilebilmektedir.

Yüksek miktarda alındığında korku dolu hayaller ve hatta psikoz tablosu gelişebilir. Yine huzursuzluk ve kaygı da sık gözlenir. Bu mantarlar çiğnenerek veya suya karıştırılarak veya çayı yapılarak kullanılabilir. Tatlı ile birlikte yendiğinde veya kullandıktan sonra bol su alındığında etkisi kaybolmaktadır. Bu nedenle zehirlen durumlarında tatlı yenebilir veya su içilebilir.

NİTRİTLER (POPERRS)

Amil nitrit, btil nitrit, alkil nitrit isimli maddeler kullanıcılar arasında “poppers” olarak adlandırılmaktadır. Özel amaçlarla yasa dışı üretimi küçük şişelerde satılır. Bununla beraber deri temizleyicilerde, video kafası temizleyicilerinde, oda temizleyicilerinin de içinde bulunmaktadır. Genel olarak uçucu madde kapsamında değerlendirilir.

Bir şişeden veya bir torbadan koklanarak kullanılır. Etkisi bir iki saniyede başlar ve 1-2 dakika sürer. Kasları gevşetir ve kan dolaşımını artırır. ”Rush” etkisi yapar. Seks sırasında kullanımı sıktır. Bu nedenle ”sex shop”larda satıldığı da gözlenmektedir.

Dikkatsiz kullanıldığında burun ve akciğerlerde hasara yol açar. Kullanımı takiben baş ağrısı, baş dönmesi ve düşme gözlenebilir. Enfeksiyon bulaşma riskini artırır. Bağışıklık sistemi bozukluğu olanlarda, kalp hastalığı, düşük veya yüksek tansiyon sorunu, kansızlık olanlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açar.

UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE BAĞIMLILIĞI TEDAVİSİ (ESRAR, EROİN, KOKAİN, ECSTASY VB)

Uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılığının tedavisi kullanılan maddenin türüne göre farklılıklar gösterebilmektedir. Bu nedenle bu tür bağımlılıkları farklı olarak ele aldık. Ancak uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılığında birçok hastanın hastaneye yatmadan, ayaktan yürütülen yoğun tedavi programlarında başarılı olduğu gözlenmiştir. Ayaktan tedaviler, kişiyi sosyal yaşamından uzaklaştırmaz, iş veya okul yaşamını sürdürmesine imkan tanır. Kişi var olduğu ev ve aile yaşamı içinde kullandığı alkol ve maddelerden uzak kalmayı başarmayı öğrenir. Bu ihtiyacın dikkate alındığı ayaktan tedavi programları geliştirmiştir.

Uyuşturucu ve uyarıcı madde tedavisi; yaşam biçiminin değiştirilmesi, tekrar kullanmayı önleme, bağımlılık eğitimi ve ailenin tedaviye katılımına odaklanmıştır. Gerektiği durumlarda, yatarak tedavi programlarına yer verilmektedir. Ergenler ve yetişkinler için ayrı tedavi programları uygulanmaktadır.

Uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılığında ilk görüşme psikiyatristler tarafından yapılmaktadır. İlk görüşmeden sonra kişiye uygun yönlendirme yapılır. Kişinin, başka bir psikiyatrist veya psikolog tarafından takip edilmesi paket programlara girmesine engel teşkil etmez.

Eroin, kodein, dolantin gibi opiyat bağımlılığı

Opiyat (eroin, kodein, dolantin vb.) bağımlılığında yoksunluk dönemi oldukça ağır geçebildiği için, öncelikle psikiyatrist görüşmesi yapılmakta ve yoğun bir ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Tedaviyi ayaktan tamamlayamayacak durumda olan hastalar, uygun hastanelere yatırılarak izlenmektedir.

Opiyat (eroin, kodein, dolantin vb.) tedavisinde yoksunluk döneminin atlatılması sadece bir başlangıçtır. 10-15 günlük bu dönemin ardından, ilaç desteğinin yanında bireysel psikolojik destek programı ve grup terapisine girmesi önerilmektedir. Eski madde bağımlısı olup, halen bunları kullanmayan kişilerce verilen rehberlik hizmeti alması da uygun olmaktadır. İdrar testlerinin düzenli olarak uygulanması, bireyin kendini kontrol gücünü artırdığı için, tedavinin bir parçasıdır. Uzun süreli ilaç tedavisi de kullanılmaktadır.

Psikolojik tedavilerde; riskli alanların tespiti, gevşeme egzersizleri, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanma arzusuyla ve düşüncelerle başa çıkma, tekrar başlamayı önleme teknikleri, ısrarlara karşı koyma eğitimi uygulanmaktadır. Bireyin kendini tanıması ve diğer ruhsal sorunlarıyla başa çıkmayı öğrenmesi de opiyat (eroin, kodein, dolantin vb.) tedavisinin hedefleri arasındadır.

Bireysel psikolojik destek ve grup tedavilerine en az 6 ay süreyle devam edilmesi, tedavinin başarısını artırmaktadır. Aynı zamanda ailenin de opiyat (eroin, kodein, dolantin vb.) bağımlılığı ile ilgili seminer ve terapilere katılması da önerilmektedir.

Esrar kötüye kullanımı ve bağımlılığı

Esrar da bağımlılık yapan bir maddedir. Yoksunluk dönemi çok ağır geçmediği halde, esrar kullanıcısı öncelikle psikiyatrist tarafından görülmekte ve gerekli durumlarda ilaç tedavisine başlanmaktadır.

Esrar tedavisinde bireysel psikolojik destek ve grup terapisi önerilmektedir. Eski madde bağımlısı olup, halen bunları kullanmayan kişilerce verilen rehberlik hizmeti alması da uygun olmaktadır. İdrar testlerinin düzenli olarak uygulanması, bireyin kendini kontrol gücünü artırdığı için, esrar tedavisinin bir parçasıdır.

Gerekli durumlarda, lazer uygulaması yapılmaktadır. Lazer uygulaması endorfin salınımını artırdığı için bireydeki esrar isteğini azaltmaktadır.

Psikolojik tedavilerde; riskli alanların tespiti, gevşeme egzersizleri, esrar kullanma arzusuyla ve düşüncelerle başa çıkma, tekrar başlamayı önleme teknikleri, ısrarlara karşı koyma eğitimi uygulanmaktadır. Bireyin kendini tanıması ve diğer ruhsal sorunlarıyla başa çıkmayı öğrenmesi de esrar tedavisinin hedefleri arasındadır.

Bireysel psikolojik destek ve grup tedavilerine en az 6 ay süreyle devam edilmesi, esrar tedavisinin başarısını artırmaktadır. Aynı zamanda ailenin de esrar bağımlılığı ile ilgili seminer ve terapilere katılması da önerilmektedir.

Kokain ve taş bağımlılığı

Kokain ve taş bağımlılığında yoksunluk dönemi oldukça ağır geçebildiği için, öncelikle psikiyatrist görüşmesi yapılmakta ve ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Kokain tedavisini ayaktan tamamlayamayacak durumda olan hastalar, uygun hastanelere yatırılarak izlenmektedir.

Kokainden arınma döneminin ardından, ilaç desteğinin yanında hastanın bireysel psikolojik destek programına ve grup terapisine girmesi önerilmektedir. Eski madde bağımlısı olup, halen bunları kullanmayan kişilerce verilen rehberlik hizmeti alması da uygun olmaktadır. İdrar testlerinin düzenli olarak uygulanması, bireyin kendini kontrol gücünü artırdığı için, kokain tedavisinin bir parçasıdır.

Gerektiği durumlarda kullanılan bu maddeye karşı duyarsızlaştırmayı içeren EMDR uygulaması da yapılmaktadır.

Psikolojik tedavilerde; riskli alanların tespiti, gevşeme egzersizleri, kokain kullanma arzusuyla ve düşüncelerle başa çıkma, tekrar başlamayı önleme teknikleri, ısrarlara karşı koyma eğitimi uygulanmaktadır. Bireyin kendini tanıması ve diğer ruhsal sorunlarıyla başa çıkmayı öğrenmesi de kokain tedavisinin hedefleri arasındadır.

Bireysel psikolojik destek ve grup tedavilerine en az 6 ay süreyle devam edilmesi, kokain tedavisinin başarısını artırmaktadır. Aynı zamanda ailenin de kokain bağımlılığı ile ilgili seminer ve terapilere katılması önerilmektedir.

Ecstasy bağımlılığı

Ecstasy (ekstazi) bağımlılığında yoksunluk dönemi çok ağır olmamakla birlikte, öncelikle psikiyatrist görüşmesi yapılmakta ve ilaç tedavisi uygulanmaktadır.

Ecstasy'den (ekstazi) arınma döneminin ardından, ilaç desteğinin yanında hastanın bireysel psikolojik destek programına ve grup terapisine girmesi önerilmektedir. Eski madde bağımlısı olup, halen bunları kullanmayan kişilerce verilen rehberlik hizmeti alması da uygun olmaktadır. İdrar testlerinin düzenli olarak uygulanması, bireyin kendini kontrol gücünü artırdığı için, ecstasy (ekstazi) tedavisinin bir parçasıdır.

Gerektiği durumlarda kullanılan bu maddeye karşı duyarsızlaştırmayı içeren EMDR uygulaması da yapılmaktadır.

Psikolojik tedavilerde; riskli alanların tespiti, gevşeme egzersizleri, madde kullanma arzusuyla ve düşüncelerle başa çıkma, tekrar başlamayı önleme teknikleri, ısrarlara karşı koyma eğitimi uygulanmaktadır. Bireyin kendini tanıması ve diğer ruhsal sorunlarıyla başa çıkmayı öğrenmesi de ecstasy (ekstazi) tedavisinin hedefleri arasındadır.

Bireysel psikolojik destek ve grup tedavilerine en az 6 ay süreyle devam edilmesi, ecstasy (ekstazi) tedavisinin başarısını artırmaktadır. Aynı zamanda ailenin de ecstasy (ekstazi) bağımlılığı ile ilgili seminer ve terapilere katılması önerilmektedir.

Diğer uyuşturucu ve uyarıcı madde kötüye kullanımı ve bağımlılıkları

Diğer uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin kullanıldığı veya karışık madde kullanımı durumlarında yine uyuşturucu ve uyarıcı maddeye ve kişiye özgü yaklaşımlar uygulanmaktadır. Haftalık grup terapileri ve psikolojik destek programların vazgeçilmez bir parçasıdır.

ALKOL BAĞIMLILIĞI TEDAVİSİ

Alkol bağımlılığında birçok hastanın hastaneye yatmadan, ayaktan yürütülen yoğun tedavi programlarında başarılı olduğu gözlenmiştir. Ayaktan tedaviler, kişiyi sosyal yaşamından uzaklaştırmaz, iş veya okul yaşamını sürdürmesine imkan tanır. Kişi var olduğu ev ve aile yaşamı içinde kullandığı alkol ve maddelerden uzak kalmayı başarmayı öğrenir. Bu ihtiyacın dikkate alındığı ayaktan tedavi programları geliştirmiştir.

Alkol madde tedavisi; yaşam biçiminin değiştirilmesi, tekrar kullanmayı önleme, bağımlılık eğitimi ve ailenin tedaviye katılımına odaklanmıştır. Gerektiği durumlarda, yatarak tedavi programlarına yer verilmektedir. Ergenler ve yetişkinler için ayrı alkol madde tedavi programları uygulanmaktadır.

Alkol bağımlılığında tedavi, dönemlerden oluşmaktadır. Alkol ve madde bağımlılığında ilk görüşme psikiyatristler tarafından yapılmaktadır. İlk görüşmeden sonra kişiye uygun yönlendirme yapılır. Kişinin, başka bir psikiyatrist veya psikolog tarafından takip edilmesi paket programlara girmesine engel teşkil etmez.

1. Arındırma dönemi
2. Erken iyileşme dönemi
3. Gelişim dönemi

Arındırma dönemi

Alkol ve madde bağımlılığının tedavisinde bedenin kullanılan maddelerden arınmasını hedefleyen tıbbi ve psikolojik yardımı içeren bir dönemdir. Bireye göre değişkenlik göstermekle birlikte 10-15 gün sürelidir. Alkol madde arındırma tedavisi döneminde daha çok psikiyatristlerimiz tarafından ilaç tedavisi kullanılmaktadır. Tedavi ihtiyaca göre yatarak veya ayaktan yapılmaktadır. Arındırma tedavinin sadece başlangıcıdır. Fiziksel düzelme tek başına tedavi değildir.

Erken İyileşme Dönemi

Alkol maddeden arınma döneminden sonra gelen bu dönemin hedefleri ise şunlardır:

* Kişinin alkol ve madde kullanımının düzeyinin ve sağlık durumunun tespit edilmesi
* Alkol ve maddelerden kişinin arınması
* Uzun süreli tedavi gereksinimlerinin saptanması
* Alkol ve madde kullanım nedenlerinin ve tekrar başlama risklerinin belirlenmesi, tekrar başlamanın önlenmesi ön eğitimlerin verilmesi
* Ailenin tedavi programında yer alması
* Alkol ve madde kullanımı bırakmak için motivasyonun artırılması

Erken İyileşme Programında ilaçla tedavinin yanı sıra, uzman psikologlarımız denetiminde destekleyici empatik yaklaşımı içeren bireysel psikoterapi ve haftalık grup terapisi önerilmektedir. Riskli alanların tespiti, gevşeme egzersizi, alkol madde kullanma arzusuyla ve düşüncelerle başa çıkma, ısrarlara karşı koyma eğitimi uygulanmaktadır. Eski alkol ve madde bağımlısı olup, halen bunları kullanmayan kişilerce rehberlik hizmeti de verilmektedir.

Ailelerin, aile terapistlerimizin belirli aralıklarda düzenlediği aile eğitimi seminerlerine veya aile grup terapilerine girmesini önerimektedir. Bunun en önemli nedeni, ailenin de yer aldığı bağımlılık tedavisinin başarıyı büyük oranda artırmasıdır.

Gelişim Dönemi

Araştırmalar,alkol madde bağımlılığı tedavisinin en az 16 hafta sürmesinin gerektiğini, sadece arınmanın ve erken iyileşme döneminin alkol madde kullanımını bırakmak için yeterli olmadığını göstermektedir. Dönemin hedefleri şunlardır:

• Tekrar alkol ve maddeye başlamayı önleyecek bilgilerin kişi tarafından hazmedilmesi

• Aile içi sorunların giderilmesi, ailenin tekrar başlamanın önlenmesi konusunda bilgilendirilmesi

• Alkol ve madde kullanımına yol açan etkenlerin etkisizleştirilmesi

• Alkol ve madde kullanımına yol açan eksik psikososyal becerilerin giderilmesi (öfke kontrolü, stresle başa çıkma, duygularını ifade edebilme vb)

Gelişim programında ilaçlı tedavinin sürdürülmesi ve izlenmesinin yanı sıra, uzman psikologlar ve uluslararası grup terapisi sertifikası olan sağlıkçılar tarafından grup psikoterapisi önerilmektedir. Tekrar alkol madde kullanmayı önlemeye yönelik olarak riskli alanların tespiti, arzuyla ve düşüncelerle başa çıkma, ısrarlara karşı koyma eğitimi ve aile eğitimi de devam etmektedir.

Buna ek olarak tekrar alkol madde kullanmayı önlemeye yönelik psikososyal becerileri geliştirme eğitimi de grup terapisinde yapılmaktadır. Alkol ve madde kullanımına yol açan etkenlerin ortadan kaldırılmasına yönelik psikoterapi uygulanmaktadır.

SİGARA BAĞIMLILIĞI TEDAVİSİ

Sigara bağımlılığının tedavisinde farklı yöntemler bir arada kullanılmaktadır. Bunlar; lazer uygulaması, ilaç tedavisi, davranış terapisi ve takvim uygulamasıdır. Kişiye uygun tedavi programları oluşturmak için öncelikle testler uygulanmaktadır. Değerlendirme sırasında kişinin sigara kullanma paterni ve sigara kullanım özellikleri ortaya çıkarılmaktadır. Genel sağlık durumu değerlendirmesi yapılmaktadır. Kişinin sigara bırakma motivasyonu geliştirilmektedir. Ardından Smokelyzer yardımı ile solunum sistemindeki karbon monoksid düzeyi ölçülmektedir.

Programın içeriği

Lazer uygulaması: Halen İngiltere, İrlanda, Fransa, İspanya, ABD, Singapur, Tayland ve Birleşik Arap Emirliklerinde uygulanan ileri bir lazer teknolojisi kullanılmaktadır. Lazer uygulama güvenli ve ağrısız bir yöntemdir. Lazer uygulama yapıldığı zaman bedenimizde endorfin adı verilen maddelerin salınımı artmaktadır. Endorfin bedenimizde doğal olarak gevşemeyi sağlayan bir maddedir. Sigara bırakıldığı zaman endorfin düzeyi düşmektedir.Lazer uygulaması ile tekrar endorfin düzeyinin artışı sağlanmaktadır.

Böylece kişi sigara bırakmanın getirdiği olumsuz duygularla ve sigara isteği ile daha kolay başa çıkabilmektedir. Lazer uygulama ile birlikte davranış tedavisi uygulandığı zaman sigara bırakma olasılığının çok daha fazla arttığı gözlenmektedir. Lazer uygulaması dört kez yapılmaktadır.

Davranış tedavisi: Bu amaçla deneyimli psikologlar tarafından sigara kullanım paterni değerlendirilmekte, sigaraya tekrar başlanmaması için yapılması gereken değişiklikler bireysel veya grup çalışmalarında öğretilmektedir.

Takvim uygulaması: Sigara bırakma tedavisinin hangi noktasında bulunulduğunu hatırlamak ve genelde sigara bağımlılarının düştüğü tuzaklardan korumak amacıyla 90 günlük bir takvim yardımıyla sigara tedavisi desteklenmektedir.

İlaç tedavisi: Lazer uygulaması yapılamayacak kişiler için, psikiyatri uzmanları kişiye uygun bir ilaç seçimi ve doz planı oluşturmaktadır.

KAYNAK


----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Aşağıdaki resimler, resimdekilerin ilk ve son kez uyuşturucu madde ile
yakalandıkları resimler. Polis kayıtlarından alınmış. Çoğu da hayatta değil şimdi.


al66vt.jpg


2edxd82.jpg
 
Abi valla up uzun olmus eLine saglık:D
 
Teşekkürler. Baya bir emek vermişsin.
 
Güzel bir konuya el atmışsın oku oku bitmiyor. İnşaallah kimse uyuşturucu kullanmaz.
 
paylaşımın için teşekkür
 
kimin okuyacağına inanıyorsun bu kadar uzun yazıyı :) içmeden okunmaz. şimdi sen kendin bizi o yola teşvik ettin :)
 
Geri
Üst