yazılım oyunları :(

MaΨèŔcİķ

Altın Üye
Katılım
24 Eyl 2005
Mesajlar
5,734
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
HHancient
GELECEK BİLGİSAYAR DEVRELERİNİN ARASINDA OLUŞUYOR. DÜNYA, İNSANLA BİLGİSAYAR ARASINDAKİ EGEMENLİK MÜCADELESİNİ HANGİ TARAFIN KAZANACAĞI SORUSUNU TARTIŞIRKEN, ALİ MURAT ERKORKMAZ’A GÖRE TÜRKİYE HALA OYUNUN BİRİNCİ "LEVEL"INDA.

Odasında babasının bir yerlerden bulup getirdiği, 1.5 metre boyunda gerçek bir robotla yaşayan bir çocuk nasıl bir yetişkin olur? Örneğin lisede İstanbul semalarına, içinde el yapımı küçük bir fotoğraf makinesi bulunan bir füze yollayabilir ve füze inişe geçtiğinde çektiği resimleri basar. Hatta denizsuyunu içmesuyuna çeviren ve bu arada elektrik üreten bir alet, elips çizen bir pergel, NASA için astronot ayakkabısı, doğrudan havalanan uçak gibi şeyler icat edebilir. Bu yetmez, Gelecek Sanatları Bilimler Akademisi (diğer bir deyişle çocuklar için uzay üssü), 12 program içeren 1 MB’lik ofis paketi, yapay zeka sahibi robot ve bir sürü çizgi film projesini hayata geçirebilir. Mimar, müzisyen, animasyoncu, yazılımcı Ali Murat Erkorkmaz öyle bir çocukmuş, böyle bir büyük olmuş. Bir sürü iş ve düş arasında daracık bir zaman bulup bizimle konuştu. Konu herşeydi ama özellikle akıllı bilgisayar programları, bunları yazanlar, bozanlar, olandan alıp olmayana dağıtanlardı.

TURKISHTiME: Sizin en önemli başlıklarınızdan biri çocuklar ve dolayısıyla eğitim.

ALİ MURAT ERKORKMAZ: Günümüzde genetik çalışmalardan bir elektrik süpürgesi çalıştırmaya kadar herşey yazılıma bakıyor. Yazılımı kim elinde bulundurursa, o endüstride ve her alanda öne çıkacak. Ancak büyük Amerikan devlerinin bize empoze ettiği yazılımlar dışında yeterince yazılım yok piyasada. Onlarda da çocuk atlanmış, yani hep "business" paketleri. Biz bu açıktan yararlanarak çocukların kullanabileceği temel yazılım programları ürettik. Ama benim asıl hayalim, çocukların bu yazılımları kullanması değil kendi yazılımlarını üretebilmeleri. Bu da okuma yazmayı bilen her çocuğun ilkokul 2’den itibaren yabancı dil öğrenir gibi bir yazılım dili öğrenmesi demek. Bu sayede çocuklar bilgisayarı kontrol edebilir. Oysa şimdi bilgisayar bizi kontrol ediyor.

Sözünü ettiğiniz, bilgisayarın günlük yaşamımızda edindiği yer anlamında bir kontrol mü?

Aslında hepimizin bilgisayarları modeme bağlanmasak da, İnternet’e girmesek de okunabilir. Elektriğe bağlı olduğumuz sürece hepimizin bilgisayarlarını bir merkezden okuyabilirsiniz. Modem de bir çiptir. Tek çipin içinde herşey olabilir. Çok paranoyakça görünebilir ama gayet net olarak söylüyorum, Amerika’nın son 10-15 yıllık çıkışı hepimizin bilgisayarlarını okuyabilmeleriyle ilişkilidir. Unutmayın ki, Türkiye’de Meclis’in, ordunun bilgisayarları Windows altında çalışıyor.

Aslında açık bir kitap gibiyiz.

Öyle mi?

Evet, bilgisayarı elektriğe bağladığın anda çırılçıplaksın. Hatta yeni bilgisayarlar aynı cep telefonları gibi yayın yapıyor. Ama bugün Amerika yazılımı elinde tutuyor. 11 Eylül’ü de buna bağlıyorum ben. Amerika’nın kredibilitesini Romanya, Bulgaristan, Pakistan, Hindistan gibi ülkelerin kırması gerekiyor. Bütün bu ülkeler yazılım üretmeye başladılar ama pazara giremiyorlar. Çünkü herkes en büyük yerden almaya çalışıyor. 11 Eylül’den sonra dünya, kendini koruyamayan Amerika yerine başka yerlere gözünü çevirdi. İlk defa Hintliler, Almanlar pazara girmeye başladı. Bunların arkasında çok büyük bir oyun var. Göreceksiniz yıllar geçecek ve bunun arkasından kim çıktığını hep birlikte göreceğiz. 11 Eylül o kadar basit bir El- Kaide olayı değildi.

Dijital ortamın paranoyak bir tarafı var zaten ama tehlike bu kadar mı büyük?

Eğer 11 Eylül saldırısını gerçekleştirenler dijital herhangi bir sisteme dokunsalardı fark edilirlerdi. Bakın Hubble teleskopuyla evrenin öte ucundaki karadelikleri izlemeye çalışıyor adamlar. Onun gibi bir yığın alet attılar yukarı. Hepimizin ciğerini okuyabilirler. Bunun için de önümüze birer tane verici koydular, laptop’lar, cep telefonları, PC’ler... Böylece bütün bu bilgi trafiği hareketlenmeye başladı.

Başka bir yazılım ya da sistem bu bilgi akışını keser mi?

Evet ve hayır. Bir kere kendi teknolojinizi üretmek zorundasınız. Biz kendi bilgisayarlarımızı üretmek zorundayız. İkincisi yazılımlarımızı üretmek zorundayız. Böylece başka firmaları bizi kontrol edemez hale getirmeliyiz. Türkiye’nin bu konuda büyük şansı var. Bizim zekamız bu işlere çok yatkın. Güzel ama kullanmayı bilmediğimiz bir zeka.

Kendi teknolojimizi üretmenin faydası nedir? Masraflı değil mi?

Bir araba fabrikası kurmak için diyelim ki 2 milyar dolar para gerekiyor; 2 bin kişiyi bir araya getiriyorlar; beş sene çalışıyorlar ve sonra kar etmeye başlıyorlar. O zaman da 3 milyar dolar para kazanıyorlar. Halbuki şimdi iki tane çocuk oturup 300 dolarlık iki makineyle iki haftada aynı parayı software’den kazanıyor. Mesela İsrail’deki chat programını yazanlar ya da cep telefonlarına resim aktaran bir program yazan şu iki çocuk. Ayda 300 bin dolar kazanıyorlarmış. Artık sistem değişti; 20 centlik boş bir CD’yi takıyorsun iki dakika içinde 30 bin dolarlık bir yazılım haline geliyor ve satıyorsun. Oturduğun yerde iyi bir yazılım üretebilirsen hatta kopya bile çıkarmadan İnternet’e koyuyorsun. Milyon dolarlar kazanılıyor buradan da. Türkiye bundan rant sağlayabilir. Türkiye yılda yanılmıyorsam software’e 4.5 milyar dolar ödüyor. Oysa birkaç milyon dolarla istediği software’i üretebilir.

Peki niye Türkiye kendi software’ini üretmiyor? O kadar kolay mı bu iş?

Çünkü biz hep hazır yemeye alışmışız. "Gavur üretir, biz de gider ondan alırız" diye öğrenmişiz. Yıllar önce bir toplantıya çağrıldım. Orada İshak Alaton ne kadar başarılı olduklarını anlatıyordu. Ben kalktım "Peki hocam, bu kadar iyisiniz de araştırma-geliştirmeye ne kadarını harcıyorsunuz?" diye sordum. "Hiç" dedi. "Çünkü araştırma-geliştirme pahalı bir şeydir. Onlar araştırır biz satın alırız." O zaman kalkıp bas bas bağırmıştım: "Türkiye yularını böyle veriyor ötekilerin eline."

Özgün bir şeyler yapmanın başka sıkıntıları da var. Korunması gibi...

Telif konusunda ben bire bir sıkıntı çekiyorum. Çünkü hep telife bağlı müzik, software, film, kitap gibi şeyler yapıyorum. Benim eşim de bir yazar. Oturuyor beş sene çalışıyor, dünyanın her yerinden bilgi topluyor, sabahlara kadar çalışıyor. Kitap yayımlandıktan bir gün sonra korsanda görüyorsunuz. Halkımız da korsanı destekliyor. Ama işin bir başka yüzü var. Bugün bir bilgisayarın içindeki yazılımlar ortalama 5 bin dolara yakındır. Hangi çocuk bunu verebilir. Bir çocuk bunu ödeyemeyeceğinden o ülkenin kaderi de çöpe gider. Cezalar da çok ağır tutuldu: 150 milyar lira para cezası artı altı yıl hapis. Evdeki çocuğu bile yakalasanız bu cezaya çarptırabiliyorsunuz. Bu çift yönlü bir oyun. Altı yıl önce, Amerika’da bir konferansa katılmıştım. Büyük amcalardan bir tanesi kalktı şöyle dedi: "Bizim ürettiğimiz yazılımlarla yetişen her çocuk bize rakip olarak büyüyor. Bunu durdurmamız lazım. O ülkelerdeki yazılım fiyatlarını o kadar yükseğe çekeceğiz, o kadar ulaşılmaz hale getireceğiz ki özellikle genç nüfusun elini sürmesini önleyeceğiz. İnsanlar yazılım üretmek yerine işini yapmaktan başka şey düşünmez hale geldiğinde onları kullanıcı yapacağız. İşyerlerine mesela bin dolara satacağız. Böylece genç neslin bu konuda yetişmesini önlemiş olacağız." Ben de "Aranızdaki refah düzeyi öyle artacak ki insanları kendinize düşman edeceksiniz" diye uyarmıştım.

Büyük şirketlerin bu tavrı aynı zamanda korsana yol açmıyor mu?

Evet. Bu yeni yasanın ardından biz çocuğumuza iki şey söyleyebiliriz. Birincisi, "Evladım sen yasalara inanan, güvenen bir insan ol. Boşver bilgisayarı, geleceğini, Türkiye’nin geleceğini. Yasal olmayan bir şey kullanma. Çünkü o 4 bin doları verip ihtiyacın olanı alamayız." İkinci şık da şu: "Boşver yasayı masayı. Senin ve Türkiye’nin geleceği önemlidir. Korsanı kullan." Eminim şu anda korsan satan insanlar da bunu yapmak istemezler. Adam legal bir şey satabiliyor olsa legal bir şey satar. Kovalanmaktan kim hoşlanır? Yahu şu yazılımı 200 dolar yerine sat 10 dolara, zaten tonla para kazanacaksın. O zaman insanlar gidip telifini ödeyip alacak. İnsanlar lisanslı kullanmak istiyor ama buna firmaların bile gücü yetmiyor. Devlet ABD’ye demeli ki "Halkın bunu almaya gücü yok. Sen bunu bana toptan ver. Ben de burada sübvanse edeyim." Devletin bunu yapma gücü var.

Korsanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Korsan satıcılar, bir yandan çocukların ellerini bilgisayara sürebilmeleri adına çok pozitif bir şey yapıyor, diğer yandan da illegaliteyi destekliyorlar. Karşılaştığım zaman dehşete düşüyorum. Birçoğu üniversite mezunu, bilgisayar altyapıları var, pırıl pırıl çocuklar ama canavarmış gibi polis tarafından kovalanıyorlar. Al şu çocukları değerlendir, onlar da üretsinler. Bir insan başkasının emeğini izni olmadan kullanmamalı. Fakat sistem o kadar kötü çalışıyor ki doğal olarak bu yöne kayma oluyor. Bu insanlar legalize edilebilir.

Uluslararası arenada durum nasıl?

Birçok ulus "Bu yasaya uyarız" diyor. Ama ABD’den Singapur’a her yerde korsan satılıyor. Milyonlarca sattığınız yazılımın değerinin bu kadar yüksek olması affedilemez. Microsoft, 895 dolar dediği yazılımı 10 dolara da verebilir ve yine tonla para kazanır. Ama Microsoft’un ünlü rakipsizlik stratejisi içinde bir oyundur bu. İstedikleri yazılımı veriyor, istemediklerini vermiyorlar. Öyle fiyatlar veriyorlar ki hem cebimizden paramızı alıyorlar, hem de bizi başka bir şey yapamaz hale getiriyorlar. Dünyanın tavır koyması gerekiyordu ve koyuyor. İşte terör!

AB uyum yasaları listesinde belki de fazlasıyla uyumlu tek yasa fikri haklarla ilgili. Üstelik söz sahibi olduğumuz bir alan bile değil. Niye bu kadar heyecanla bu yasa hazırlandı?

Yasayla sanat eserleri korumak istendi ama çokuluslu şirketlerin, büyük boyutlu çalışmaları aktif olarak bu yasanın ortaya çıkmasında etkileri oldu. Ayrıca bir şiirle bir yazılımın aynı kefeye konması kabul edilebilir değil. Yasadaki cezalarla ilgili rakamları kim neye dayanarak koydu bilmiyorum. 10 dolarlık bir yazılımın kopyasını yapan bir çocuğun 150 milyar lira ve 6 yıl hapisle hayatını kaydırmak... Üstelik Türkiye’nin geleceğinin yazılımdan geçtiğini bile bile, çocukları böyle bir yasayla yazılımdan uzaklaştırmak kadar saçma bir şey olamaz. Bir devlet böyle intihar eder, bence. Tabii ki yasa olmalı, itiraz etmiyorum. Tabii ki korunmalı ama böyle mi? Elinde bir yazılım vardır o zaman onu korumaya çalışırsın ama elinde hiçbir şey yokken, herşeyi kökünden kesmiş olursun. Kar marjı küçülse korsan diye bir şey kalmaz. Korsanı dört milyon da aslı altı milyon olsa düşünür müsün? Burada hatalı olan ne Microsoft, ne de ABD. Hatalı biziz. Bizim onlarınkine karşı bir ürün çıkarmamız lazım. Biz bir ürünü beş dolara piyasaya verebilsek Microsoft da yarın benzer ürününü 10 dolara satmak zorunda kalır.

Peki siz ne yapıyorsunuz ve başınıza ne geliyor?

Ben tek başıma bugüne kadar iki binden fazla yazılım ürettim. Bunları sokaklarda görüyorum. Çoğunu serbest bıraktım zaten. Yani satmak için yazmadım. Kendim kullanayım, başkaları da kullansın, bir şeyler üretilsin istedim. Ama bu yıl ilk defa çocukların ihtiyacı olan tüm yazılımların üretilmesi işine girdik. Üç-beş dolara, hatta okullara bedava verilmesi yönünde bir proje geliştirdim. Bu yazılımı bitirdim. Milli Eğitim Bakanlığı’yla görüşmeler yapıyorum. Sokakta CD satan adam benimkini de satsın, ama üç dolara. O zaman Microsoft da benzer programına 100 dolar diyemeyecek.

Fazla mı iyimsersiniz?

Aslında değilim. Bir metrelik bir açıklığı atlamak kimseye zevk vermez ama dünya rekoru yedi metreyse ve siz onu hedef seçmişseniz hayattan zevk alırsınız. Geriye dönüp baktığımda aştığım sorunların arasında en basiti yazılım. Bu benim hayat projem. Microsoft’un parçası olmak yerine bunu Türkiye’de yapabilmek istiyorum.



TELİF İSTEMEZ
"Ben televizyon filmleri yapacağım ve onlar da yurtdışında yayınlanacak dediğimde benimle alay ettiler. Yarım dakikalık film yapmak aylar sürerdi. Onun için yazılım ürettik. Şimdi 60 ülkede yayındayız; 11 televizyon dizimiz var, hepsi animasyon, hepsi 52’şer bölüm en kısası yarım saat sürüyor. Senaryosundan seslendirmesine her şeyi bu ekip yapıyor. Ama şimdi Grimm adlı yeni yazılımımız var, bitmek üzere. Senaryoları artık o yazacak. Yapay zekayla bilgisayar yazacak yani. Üzerinde vakit buldukça çalışıyorum. Biterse günde 1.5 trilyon adet "sit-com" yazacak. Kişiye özel dizi yapacak. Espri yapabiliyor artık. Bu bir yapay zeka programı. Aynı insan gibi davranarak çalışıyor. Bunun için de bilgisayarı eğitiyorum. "Dünya nedir, evren nedir, masa nedir, masanın içinde hangi cins atomlar bulunur"a kadar bir veritabanı hazırladım. Aslında çok büyük değil. Birçok şey aynı malzemeden oluşuyor. Demirin özelliklerini bilince "şu da demir" dediğimde onunla ilgili bilgi toplayabiliyor. Yani düşündüğümüz kadar sınırsız değil. Korelasyon önemli. Bilgi parçaları arasında bağlantı kuruyorsunuz. O da bir konu yazarken kişiliklere göre kim öfkeli, kim hınzır, belli bir durumda kim ne tepki verir gibi konulara kendisi karar veriyor, ona göre cümleler kuruyor.



HER ÇOCUK FİLM YAPACAK*
Pop çok hızlı bir format, yeni bir resim formatı. İçinde hafif zeka olan, her çizginin, her noktanın bir bilgiye sahip olduğu bir format. Standart bir bilgisayarda çok hızlı biçimde bir şeyler oluşturabiliyorsunuz. En büyük özelliği, bu formatı kullanarak bir film yaptığınızda bir saatlik full ekran, renkli, internet üzerinden bunu karşı tarafa 10-15 sn’de atabiliyorsunuz. Pop’la tek bir CD-Rom’dan 24 saat 365 gün yayın yababilecek bir program geliştirdik. Bitmek üzere. Antensiz, kablosuz, multikanal televizyon kanalı başlatıyoruz. Karakter tasarlayıp sokabilir, senaryo yazabilirsiniz...
 
mavercik güzel işler yapıosun kardeşim ama galiba alıntı bunlar
eğer öleyse belirtmen lazım
biliosunki biz paylaşıma saygı gösteren siteyiz(eğer diilse kusura bakma:))
 
guzel c/p dostum
sagol bu arada mendoya katılıyorum;)
 
ulan wyvern sabah nasılsa düşcen elime gösteririm ben sana c/p dostum
alıntı ama yabancı değil kendi takımımın konuları bir ben değiş team ında emeği var ama reklam istemiyolar :(
 
mavercik' Alıntı:
ulan wyvern sabah nasılsa düşcen elime gösteririm ben sana c/p dostum
alıntı ama yabancı değil kendi takımımın konuları bir ben değiş team ında emeği var ama reklam istemiyolar :(
dostum zaten reklam yapmakta yasak biliosn
sadece topiğin en altına "Alıntıdır"şeklinde yazı yazman yeterlidir ;)
 
ben anlayamıyorum galiba vede reklam yapmıyorum
sadece bizim arşivden diyorum bilmem anladınızmı
:D:D:D:D:D
 
Geri
Üst