eylül dediğin kızıl derede yıkanmalı al al
ne zulümden artık ne zalimin kiri
umut kırmızısı olmalı
saati yıldız yıldız
içimdeki aşk gibi
sabahın kızıl kızı akşamın yarılmış narı
bir alaca kar- kadar - anlık hüzündür eylül
yere abanır bulut toprağın dudağı nem
kırılır göğü taşıyan direk
ihtilalsız bir sabah yok mu ki asılam
gözlerinden iki renk
KENDİME kırık
nereye bassam çöl
neyi sevsem çürür
nereye gitsem neye bassam incir dalından asam
kumda çıplak ayaklarımla taşınır yüreğime cehennem
bize yeni ,yeni bir eylül gerek
yalnızsın biliyorum, biliyorum üşüyorsun
arkamdan düşüyorsun kabrin şelalesine
ateş vurur , su kurur
kın dağılır, sın dağılır
eylül kokar her toprak
bu toplumsal bir bakkal ve çakkalın alacak defterinde iki hayır hep evet ediyor
toplanmıyor ki iki yakası ülkenin
hala farklı bir eylül sabahını arıyorum
sen gittikçe kanıyorsun
kendini illa ama illa düne sarıyorsun
kimimiz Bisütun'u mekan eden Ferhat'tık
yere çakıldık bir şubenin sekizinci katından
diğerimiz yüreklerimizin yarasında çoğaltarak irini
bidat kıldık Şirini
bir destanın seri sonuyum aslım kil , neslim toprak
vurdu ustalar taşa kesildi nefesim
gül bahçeli altın musluktan akan zehirli kevser içiyordun esrikçe
konuşanın sesinde örülüyordu tel kafesin
evetleştik hayırlaştık taşlaştık başkalaştık...yani aynı yolda
aynı kolda
can almaya formlaşmış çeliğe karşı
çelik gibi yürümedik mi dilimizde
Ruhi Su'nun halk türküleri ve Ankara Marşı
gül attın da görmedim mi gülü alıp vermedim mi
ya çiçek nasıl düşer vurulmuş bir güvercin gibi
sensiz
içimdeki aşk gibi
bize yeni bir eylül gerek
yeni bir eylül
ne zulümden artık ne zalimin kiri
umut kırmızısı olmalı
saati yıldız yıldız
içimdeki aşk gibi
sabahın kızıl kızı akşamın yarılmış narı
bir alaca kar- kadar - anlık hüzündür eylül
yere abanır bulut toprağın dudağı nem
kırılır göğü taşıyan direk
ihtilalsız bir sabah yok mu ki asılam
gözlerinden iki renk
KENDİME kırık
nereye bassam çöl
neyi sevsem çürür
nereye gitsem neye bassam incir dalından asam
kumda çıplak ayaklarımla taşınır yüreğime cehennem
bize yeni ,yeni bir eylül gerek
yalnızsın biliyorum, biliyorum üşüyorsun
arkamdan düşüyorsun kabrin şelalesine
ateş vurur , su kurur
kın dağılır, sın dağılır
eylül kokar her toprak
bu toplumsal bir bakkal ve çakkalın alacak defterinde iki hayır hep evet ediyor
toplanmıyor ki iki yakası ülkenin
hala farklı bir eylül sabahını arıyorum
sen gittikçe kanıyorsun
kendini illa ama illa düne sarıyorsun
kimimiz Bisütun'u mekan eden Ferhat'tık
yere çakıldık bir şubenin sekizinci katından
diğerimiz yüreklerimizin yarasında çoğaltarak irini
bidat kıldık Şirini
bir destanın seri sonuyum aslım kil , neslim toprak
vurdu ustalar taşa kesildi nefesim
gül bahçeli altın musluktan akan zehirli kevser içiyordun esrikçe
konuşanın sesinde örülüyordu tel kafesin
evetleştik hayırlaştık taşlaştık başkalaştık...yani aynı yolda
aynı kolda
can almaya formlaşmış çeliğe karşı
çelik gibi yürümedik mi dilimizde
Ruhi Su'nun halk türküleri ve Ankara Marşı
gül attın da görmedim mi gülü alıp vermedim mi
ya çiçek nasıl düşer vurulmuş bir güvercin gibi
sensiz
içimdeki aşk gibi
bize yeni bir eylül gerek
yeni bir eylül
alıntı
