Ŧ ℓ ε ŧ ¢ ħ
ےσℓđ
- Katılım
- 3 Eki 2005
- Mesajlar
- 13,708
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 37
Önemli olan vizyondur, ama bu vizyonu uygulamak için halkın oyuna ihtiyaç vardır
![]()
Yazıma dünden devam etmek istiyorum.
(yazarın dünkü yazısını okumak için tıklayın)
Çünkü dün Türkiye'de ilk kez halkın istediği bir iktidara kavuştuğumuzu ama bunun ülkeye çok yarar getirmeyeceğini yazmıştım.
Doğal olarak bu yazı tartışma yarattı. Kimileri bunu AKP'ye yönelik bir eleştiri olarak algılayarak "Niye iyi şeyleri görmüyorsun" diye sitem de etti. Bunları tartışmadan konuya devam etmek istiyorum.
Demokrasi tarihi aslında çok yeni değil. Yüzyıllar hatta bin yıllar öncesine dayanıyor. Bugünkü anlamda olmasa bile demokrasi eski Sümer'de de vardı, Mısır'da da, Roma'da da. Sorun sadece halkın oyuna başvurmaksa bu hep yapılmış zaten.
Ancak şöyle bir gerçek de var. Demokrasinin uygulandığı ülkelerde toplumun daha önündeki insanlar, toplumun oylarıyla yarışırlar. Türkiye'de ise bu kez toplumun önünde olanlar değil, bizzat toplumun hemen yanında olanlar seçildi.
Bunu demokrasinin zaferi olarak görmek bana göre mümkün değil. Çünkü bu, Türkiye'nin önünü tıkayacaktır.
Siyasette önemli olan vizyondur. Vizyonu olanlar bunu uygulamaya da geçirmek amacıyla iktidarı eline geçirmek ister. Bunun da iki yolu var. Biri zorla. Diğeri de demokrasi dediğimiz sistemle.
Geçmişe baktığımızda vizyonu olanların iktidarı zorla da ele geçirse toplumlarını ileri götürdüğünü görüyoruz. Yine vizyonu olanlar demokrasi yoluyla da iktidarı ellerine geçirdiklerinde çok önemli aşamalar kazandırmışlardır ülkelerine.
Vizyonla halkın talepleri aslında çok farklı.
Örneğin 1923 yılında Türk toplumu siyasetin ekonominin düzene sokulması, kılık kıyafetin değişmesi, medeni kanunun getirilmesi, hukuk sisteminin yeni baştan ele alınması gibi konulardan çok uzaktı. Bunları düşünmediği gibi önüne geldiğinde şaşırdı ve tepki bile gösterdi.
27 Mayıs'ta müdahale eden askere halk "yeni bir anayasa yap, daha özgür olmak istiyoruz" dememişti.
1965 yılında kimse Demirel'e Boğaz Köprüsü yapsın diye oy vermedi. Keban Barajı'nı da kimse düşünmüyordu. Hatta bölge halkı barajın yapılmasına karşı bile çıktı çünkü elindeki topraktan olacağı korkusuna kapılmıştı.
1983'te kimse elinde Amerikan Doları bulundurmanın suç olmaktan çıkarılmasını talep etmiyordu. Üzerinden bir paket Kent sigarası çıktığı için hapse girmesine de itiraz etmiyordu. Özal'a bunları yapması için oy vermemişti.
Eğer Atatürk Kurtuluş Savaşı'nı verdikten sonra kulağını sadece halkın isteklerine verseydi, Türkiye bugünkü durumuna asla gelemezdi. Türkiye'nin Afganistan'dan, Irak'tan farkı olmazdı bugün.
Ülkelerini bir yerden alıp götüren vizyon sahibi liderler elbette "halkın iradesine" saygı gösterir ama eylemini yaparken bunu fazla dikkate almazlar. Alırlarsa tökezleyeceklerini bilirler.
Vizyonu olmayanların başvurduğu en büyük aldatmaca ise "halkın iradesi" söylemine sarılmaktır. Böylelikle haklılık kazanacaklarını ve iktidarlarını sürdüreceklerini sanırlar.
Buradaki tek sıkıntı da şudur; vizyonu olmayan iktidarlar üretmeyip taklit ettikleri için belli bir süre çok başarılı ve parlak gözükebilir. Özellikle halkın isteklerini de yerine getirdikleri için halk tarafından da eleştirilmezler hatta büyük destek de alırlar.
Sorun aradan 5 yıl geçtikten sonra ortaya çıkar. Aslında hiçbir ilerleme sağlanamadığını, ülkenin yerinde saydığını görürsünüz. Tabii ki yüksek binalar inşa edilir, kavşaklar da yapılır, cep telefonu sayısı da artar, ama toplum yerinde sayar.
Can ATAKLI-Vatan