“KÜRTÇÜLÜK” Siyasal Bir Projedir

türk ocağı

serdengeçti
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
1,813
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Taceddin Dergahı
Teşhis doğru yapılamazsa, tedavi de doğru yapılamaz. Tedavi yaptığınızı zannedersiniz ancak hasta daha da kötü olur ve belki de ölür.

Türkiye’nin, terörü de mücadele yöntemleri içine alan “Kürtçülük” hareketi, siyasal bir projedir.

Siyasal projeleri, siyasal temsil anlamında demokratik açılımlar yaparak veya kültürel haklar vererek karşılama veya önleme imkanı yoktur.

Tüm ayrılıkçı/bölücü hareketler, siyasal taleplerini meşrulaştırabilmek için kültürel bir takım haklarının verilmediğinden bahisle yola çıkarlar. Çünkü ellerinde kendilerine “ilk hareketi” sağlayacak başka “masum görünümlü” araçları yoktur. Bununla birlikte bu haklar verildiğinde süreç durmaz; yeni bir pozisyona geçilir; bu defa diğer başka hakların yanında demokratik kılıflı siyasal talepler devreye sokulur ve süreç bu şekilde devam ettirilir. Hatta tam burada, dikkatten çoğunlukla kaçan ve esasen artık aşılması halinde siyasal sürecin karşılanması ve önlenebilmesi bakımından neredeyse imkansız hale gelen kritik bir eşik de vardır.

Bu kritik eşik şudur: Siz kültürel ve insani olduğu mülahazasıyla etnik alt kültürlere bazı haklar tanıdığınızda bu defa bu haklar, var olan siyasal talebi geriletmek yerine tersine beslemeye ve meşrulaştırmaya başlar. Çünkü bu aşamada artık hayata geçirilen bu hak ya da haklar, bundan böyle “farklılığın tescili” olarak siyasal talebi de normalleştirici bir süreci üretmeye başlar. Çünkü artık alt kültür unsuru olmaktan çıkarak resmi sistemin bir parçası haline gelen hak ya da haklar, farklılığı ve dolayısıyla ayrılık taleplerini kesmek yerine beslemeye devam eder. Bir de güçlü bir ekonomik yapı ve refah düzeyine sahip değilseniz, farklılıkları bir arada tutabilecek çok fazla elinizde imkan da yok demektir. Zaten uzun yıllardan beri süren terör sizi, (kaynaklarınız boşa harcanmasına neden olmuş olacağı için) iktisaden de geri bırakmıştır. Bu ise ülkenin iklimini bölücü talepler bakımından uygun hale getirmiş olacaktır.

Hal böyle iken ülkemizde başta bir kısım “aydınlar” gazeteciler ve siyasiler olmak üzere hemen herkes zihni bir travma geçirmektedir. Zihin haritamız dağılmış durumdadır. Bu zihni travma o hale gelmiştir ki Türkiye’nin yaklaşık otuz yıldır yaşadığı ayrılıkçı teröre ve tehdide rağmen, “aydın”, gazeteci ve siyasilerimiz, sanki iki devlet arasında “uluslararası hukuk” anlamında bir savaş varmış gibi olup bitenleri, “ateşkes”, “savaşan taraflar” vb. gibi kavramlarla ele almakta, böyle yapınca sorunları yumuşatacaklarını ve çözebileceklerini düşünmektedirler. Oysa ortada bin yıldır Türk vatanı olan bir coğrafyanın bir köşesi ayrılıkçı bir talebin konusu yapılmakta, bizim “aydın”, gazeteci ve siyasilerimiz ise sanki Türkiye Cumhuriyeti işgalci bir ülkeymiş gibi konuşmaktadırlar.

Bir ülkenin “intelijansiyası” böyle olduğunda o ülkenin geleceği hakkında iyimser olmak imkanı yoktur.

Bu ülkenin işi çok ama çok zor…

Türk Ocakları Genel Merkezi​
 
Kardeş bizim aydınımız varmı? varsa kaç tane sayabilirsin?
Şöyle aydın dediğimiz insanların isimlerini alt alta yazalım ve nekadar aydın olduklarını sorgulayalım.Bir elin parmakları kadar bile çıkmaz.
Bu sorunların temel sebebi mali bağımsızlığımızın olmamasıdır.Emin olki karnı doyan,sırtı pek insan böyle dolduruşlara gelmez.Ama içinden şerefsizide çıkmaz demiyorum.
Misakı milliden cm. koparamaz kimse,ama lazım olursa ekleriz.
saygılar.
 
Lozan Anlaşması’ndan itibaren başlayan kimlik krizi ile din-dil-kültür-hukuk dönüşümlerini kısaca özetleyerek girelim.

Lozan Antlaşması’nda gayri Müslim azınlıkların hakları korunarak, Ülkenin asli unsuru olan Müslüman halk üzerinde bir dizi toplum mühendisliği uygulamaları zorla-baskıyla-idamlarla,…türlü dayatmalarla 1923-1935 yılları arasında yapıldı. Ümmet şuuru anlayışıyla vatanını türlü fedakarlıklarla savunan halkın manevi temel dinamikleriyle oynandı.

Bu ülke insanlarını bir arada tutan en güçlü bağ DİN bağı iken bunun yerine TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ konulmaya çalışıldı. Evrensel bir namaz ve dua çağrısı olan EZAN bile zorla TÜRÇE EZANA dönüştürülerek dindar insanlara 1950 yılına kadar EZA ve CEZA verildi.
Türkiye’nin tekrar Osmanlı Devleti gibi filizlenip güçlenerek Haçlı Batı Medeniyeti için tehlike arz etmemesi için sürekli olarak iç ve dış sorunlarla boğuşan içine kapalı ve dünyadan tecrit edimiş bir ülke olması gerekiyordu.
Terörün beslendiği ortam siyasal ve bürokratik baskı ile sosyo-ekonomik gelişmemişliktir. Bölgeye gönderilen bürokratların yöredeki ağalara ve aşiret reislerine yakın olmaları onlarla gayri resmi olarak çıkar ortaklığına girmeleri ancak halka uzak durup halka soğuk ve kötü tavırlar sergilemeleri bölge halkını devlete düşman etmiştir.
Bu sebeple yıllardan beri uygulanan sıkıyönetim ve olağanüstü hal terörü tamamen yok edemediği gibi bugünlere dek ulaşmasına da zemin hazırlamıştır. Çünkü devletten artık umudu kesen halk terör örgütü PKK yı bir çözüm ve çıkış yolu olarak görmektedir. En azından buna etkili bir biçimde inandırılmıştır.
Halk eğer kendisiyle iç beraber sohbet eden, çay içen düğünlerinde, hastalarında ve cenazelerinde yanlarında bulunan karakol komutanları, alay komutanları, kaymakamları ve valileri görmüş olsaydı onları sevinçle kucakladığı gibi vatanını savunur PKK’ya alet olmazdı.
 
türk ocağı aslında ben sizi seviyorum her nekadar benden nefret etsenizde fakat türkiye dediğimiz coğrafyada ki yaşayan insanlar türkler ve kürtler yada diğerleri hepsi bişeyleri sonradan görmüş 1555de ogsburg savaşı ile avrupa mezhep savaşlarına son veriyor aradan 5 yy 6 yy geçiyor sene 2 temmuz 1992 yer sivas olayı bilirsin yani ülkemize herşey zaten eskimiş oluyor geldiğinde buda böle biz anca misaki milli diyoruz şehitlik diyoruz ya tamam bunlar önemli kavramlar ama 80 milyonluk türkiye de 40 milyon kişi bunu önemsemiyor insanlar provakasyondan provakasyona vatansever oluyor. onlar pop kültürünün altında "savaşma seviş" felsefi akımın etkisindeler ve bu akım giderek büyüyor sence orduyu neden profesyonelleştirdiler ben söliyeyim saf anadolu çocuklarından başka askerlik yapacak adam kalmadıda ondan herkes askerden kaçıyor yakında millet ülkeyi boşaltacak :)
 
Elais' Alıntı:
Lozan Anlaşması’ndan itibaren başlayan kimlik krizi ile din-dil-kültür-hukuk dönüşümlerini kısaca özetleyerek girelim.

Lozan Antlaşması’nda gayri Müslim azınlıkların hakları korunarak, Ülkenin asli unsuru olan Müslüman halk üzerinde bir dizi toplum mühendisliği uygulamaları zorla-baskıyla-idamlarla,…türlü dayatmalarla 1923-1935 yılları arasında yapıldı. Ümmet şuuru anlayışıyla vatanını türlü fedakarlıklarla savunan halkın manevi temel dinamikleriyle oynandı.

Bu ülke insanlarını bir arada tutan en güçlü bağ DİN bağı iken bunun yerine TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ konulmaya çalışıldı. Evrensel bir namaz ve dua çağrısı olan EZAN bile zorla TÜRÇE EZANA dönüştürülerek dindar insanlara 1950 yılına kadar EZA ve CEZA verildi.
Türkiye’nin tekrar Osmanlı Devleti gibi filizlenip güçlenerek Haçlı Batı Medeniyeti için tehlike arz etmemesi için sürekli olarak iç ve dış sorunlarla boğuşan içine kapalı ve dünyadan tecrit edimiş bir ülke olması gerekiyordu.
Terörün beslendiği ortam siyasal ve bürokratik baskı ile sosyo-ekonomik gelişmemişliktir. Bölgeye gönderilen bürokratların yöredeki ağalara ve aşiret reislerine yakın olmaları onlarla gayri resmi olarak çıkar ortaklığına girmeleri ancak halka uzak durup halka soğuk ve kötü tavırlar sergilemeleri bölge halkını devlete düşman etmiştir.
Bu sebeple yıllardan beri uygulanan sıkıyönetim ve olağanüstü hal terörü tamamen yok edemediği gibi bugünlere dek ulaşmasına da zemin hazırlamıştır. Çünkü devletten artık umudu kesen halk terör örgütü PKK yı bir çözüm ve çıkış yolu olarak görmektedir. En azından buna etkili bir biçimde inandırılmıştır.
Halk eğer kendisiyle iç beraber sohbet eden, çay içen düğünlerinde, hastalarında ve cenazelerinde yanlarında bulunan karakol komutanları, alay komutanları, kaymakamları ve valileri görmüş olsaydı onları sevinçle kucakladığı gibi vatanını savunur PKK’ya alet olmazdı.

Farklı bir bakış açısı dinin millileştirilmesi çabaları sonuç vermediği gibi aksine büyük handikaplara yol açmıştır.
Kurtuluş Savaşında kürt aşiretleri hilafete bağlılıklarını bildirecek kadar dinlerine hürmetkardılar ingiliz oyunlarına rağbet etmediler. İnsanların elinden dinini alırsanız sadece doğu değil batıda bozulur ortalıkta gavur gibi yaşayıp, "türküz mutluyuz" diye bağıran şen cumhuriyet bebeleri ne derece türktür acaba?
Devletin bariz hataları yok sayılamaz ancak islam inancını özümsemiş bir müslüman devletine başkaldırmaz, isyan etmez hata varsa düzeltmeye uğraşır devletin soğuk yüzü terör için mazeret değildir.
Yukarıda anlatılan proje terörün kökünü kurutacak projedir önce fitneyi ortadan kaldıracaksın ki insanlara ulaşabilesin.

antadevrim' Alıntı:
türk ocağı aslında ben sizi seviyorum her nekadar benden nefret etsenizde fakat türkiye dediğimiz coğrafyada ki yaşayan insanlar türkler ve kürtler yada diğerleri hepsi bişeyleri sonradan görmüş 1555de ogsburg savaşı ile avrupa mezhep savaşlarına son veriyor aradan 5 yy 6 yy geçiyor sene 2 temmuz 1992 yer sivas olayı bilirsin yani ülkemize herşey zaten eskimiş oluyor geldiğinde buda böle biz anca misaki milli diyoruz şehitlik diyoruz ya tamam bunlar önemli kavramlar ama 80 milyonluk türkiye de 40 milyon kişi bunu önemsemiyor insanlar provakasyondan provakasyona vatansever oluyor. onlar pop kültürünün altında "savaşma seviş" felsefi akımın etkisindeler ve bu akım giderek büyüyor sence orduyu neden profesyonelleştirdiler ben söliyeyim saf anadolu çocuklarından başka askerlik yapacak adam kalmadıda ondan herkes askerden kaçıyor yakında millet ülkeyi boşaltacak :)

Nefret ettiğimi nerden çıkardın kardeşim? Avatarında türk bayrağı olandan nefret etmekten hicap duyarım sende farklı bi bakış açısı yakalamışsın ancak ordu profesyonelleşmedi sadece erlerden komando yapılmayacak.
Askere gidene saf anadolu çocuğu olarak tanımlanması doğru değil herkes sırtını dönse ben gene giderim askere, millet arkamdan gülse gene giderim o benim askerliğe bakış açımdır içinde milli hissiyatı uyanmayanların beni anlaması mümkün değildir ben ecdadımın yolundayım. Başkası dedesine değil dedesinin katillerine uymaya devam etsin zararda olanlar ahirette verir hesabını.
 
Giden gitsin de kalanların bizden olduğunu bilelim.
Aydınımızın burada devreye girmesi lazım değilmidir,kurtuluş savaşını beraber veren bu milletin fertleri değilmiydi,ozaman etnik ayrım yapılmışmıdır,hayır çünki vatan tekti millet
birdi,düşmanlarda belliydi.Bugün birliği sağlayacak anlatacak olanlar AYDIN dediğimiz insanlardır tabi varsa.
Bu memlekette nekadar milletten kopuk,devletine,milletine,değerlerine küfreden insan varsa hepsi AYDIN olmuş.Ama kimin yada neyin aydını ?
Kürtleri başkasındanmış gibi gösterebilenler bugünki '' kürtçülüğü'' Türkçülüğün karşısında
siyasallaştırmaya çalışmaktadırlar,daha sonrasıda koparabilmeye çalışmak olacaktır.
Asalayla,sağ sol ile,alevi-sünni ile laik-şeriatçı ile yapamadıklarını bugün kürtçülükle
yapmaya çalışmaktadırlar,İNŞALLAH buda tutmayacak.
saygılar
 
esfanu' Alıntı:
Giden gitsin de kalanların bizden olduğunu bilelim.
Aydınımızın burada devreye girmesi lazım değilmidir,kurtuluş savaşını beraber veren bu milletin fertleri değilmiydi,


Kurtuluş savaşında ölen Türklerin kürdlere oranı yüzde 2 yi geçmez..


Yani ölen Türkler arasında yüzde 2 dir..


Ayrıca Kurtuluş savaşını ,şimdiki kürd nufusu üle kıyas etmek olmaz....Cumhuriyet dil sayımın da ben kürdüm diyenlerin sayısı 1.245000 dolayındadır...Cumhuriyet kurulduğun da Diyarbakırda dahi kürd yoktu var sada çok azdı..


Yalan yanlış bilgilerle Türklerin akıllarını yıkamak ,suç veal günah haramdır...


Benimle savaşan adam Cumhuriyet Kurulduktan sonra 1923 den 1938 yılına kadar ayaklanma çıkartmaz..

Esen bolsın
 
Geri
Üst