Bir Nefeste dr.

Fosfor parıltısı saçan balık çeşitleri vardır...
Bunlar derin sulara, yosunlara ve deniz hayvanlarına yaklaştıkça bütün bu mahlukatın ışık içinde parıldadıklarını görürler...
Fakat bu balıklar bu pırıl pırıl yanan güzelliğin, her an kımıldayan kaynağını kendi vücutlarında taşıdıkları için onu hiçbir zaman göremeyeceklerdir...
Kedidir kediii :p
 
Umursamaz görünmeyi öğrenemedim gitti. İnsan dayanamıyor onu öyle karşısında görmeye. Çaresiz, ağlak, güçsüz, yetersiz...
Halbu ki gücün de simgesiydi o değil mi? Ona güvenirdik, herkesten güçlüydü o. tutunacak tek dal oydu. Kandırıldım. Bir bisiklete, bir oyuncaktan arabaya, bir su tabancasına kandım hem de. Şimdi görüyorum ki dayanak sanmışım omuzumdaki eli.
Peki neden yenilgileri yanılgılardan daha kolay hazmetmem?
 
"otuz otuz altmış, baban seni satmış" esprisine "ehehe mehehe" diye gülünen ergen zamanlarımı özleyeceğimi hiç düşünmemiştim. Kızların defterinin arasına sinek leşi koyup çığlık atmalarını izlemek o zamanlar büyük zevk veriyordu. Hele okulun ilk haftası yan sınıftan arkadaşının saflığından yararlanıp "sizin bedene kim giriyo lan?" diye sormak, arkadaşının ne demek istediğini anlayıp peşine düşmesi, topukların kıçına çarpa çarpa kahkaha atarak koşulan zamanlardan bahsediyorum. Kolayı içtikten sonra kutusunu ezip minyatür kale maç yapmak... 0,5 mm uçlu rotring kalemle hava atmak, nöbetçi olduğun zamanlarda arkadaşına kıyak olsun diye sınıfa gidip müdürün çapırdığını söyleyip arkadaşını sıkıcı edebi metinler dersinden çıkarmak. Okul sonraları kravatı çıkarıp futbol oynamak, kızlarla su savaşı yapmak. Rüzgarlı havalarda malzeme aramak, ulan ne pismiş bu ergenlik. ama özledim be
 
Ha bak unutuyodum az kalsın. "Sınıfa yeni voleybol topu alıcaz para topluyoruz" diyen spor kolu başkanı ne yedin sporseverin ekmeğini be. Ya benim sanki hergün suni tenefüs yapıcakmışım gibi ısrarla hersene Kızılay kolu olmama ne demeli, sanki okulun doktoru benim. tek bildiğim kesin tedavi yöntemi yaralı parmağa işemek halbuki.
 
[video=Evanescence - Everybody´s Fool]2373[/video]


Amy Lee dinlemek, Gümüşsuyu Yokuşundan inerken İnönü Stadı tribününden gelen "gücüne güç katmaya geldik" şarkısını dinlemek gibi.
 
Özlediğim geçmiş zaman mı? yoksa boşa geçen zamana yenik düşmüş hayallerim mi? Kestirmek zor ama birşeyleri özlüyorum işte. Kursağıma düğümleniyor hıçkırıklar. Şükrediyorum yine de hırslıyım. yalnızlıklarımı tek başıma yaşıyorum ama yenilmiyorum yalnızlığıma.

Yeni bir "ben" istiyorum, içinde "sen" olan diye başlayan şiir yazabilmek istiyorum mesela.
 
Bilge adam olmak için sakal bırakmak lazım. Bak Karl Marx' a , Osho' ya bak, ya Tolstoy' a ne demeli? Saç sakal birbirine karışsa, ben derim bu adam bilge adam. Ha diyeceksiniz ki peki kardeşim Steinbeck parlak ama o bilge değil mi? Adamın hakkını ne yiyosun? Orda derim ki Steinbeck adam olsaydı Marx' ı örnek alıp traş olmazdı. Bi kere Amerika' lı hajı o. Manita ayağına kes saçı sakalı, Kentaki Frend Çikın dan çıkma. Sıtar Baksta götür manitaları. Amerika' dan adam çıktığı nerde görülmüş. Tolstoy bilmiyo mu abi gece alemlere akmayı, alemlerden manita ayıklamayı. Adam değil işte. Bak Türk deyimi bile var; "Sakalımız yok ki sözümüz dinlensin" boşuna dememişler.

Şimdi de "Saçlı sakallı adamları niye anlattın abi, bize ne adamların saçından sakalından okur geçeriz" O zaman ben de derim ki; siz de haklısınız be!
 
Dün Halısaha' da top oynarken sırtımda siyah beyaz formayla, Quaresma' ya böyle daha çok benzediğimi farkettim. Zaten stil aynı, trivela desen tamam, ter makas tamam, hırs tamam. Hepsi var maşallah. Shuster tesadüfen gelip beni izlemiş olsa kesikes gel bizim sağ kanada geç derdi. Hem yabancı kontejanı sorunu olmaz.
Bi dakka ya ben niye Q7' ye benziyorum. Asıl o bana benziyor. beni taklit ediyor
 
Açtım guugılı "Pier" yazdım "pierogi" "pierre cardin" "piyerlotiye nasıl gidilir" daha önce yazılan şeyler çıkıyor altta.
Pierloti diyorsun ama ben Adalar vapurundan martılara simit atarken görüyorum hep "senli" rüyaları. Bir parça kendine alıyorsun bir parça martılara atıyorsun. En çok güldüğün yer de havada kapmaları oluyor martının simidi. Rüya bu ya; Sirkeciden bindiğimiz adalar vapurundan Taksim Meydanın' da iniyoruz. Güvercinler konuyor avcuna. yazdım ve Enter' a bastım. Rüya tabirlerinde çıkmadı. Hayır olsun.
 
Bir kaç gündür sabaha karşı 03:30 gibi uyanıyorum. Sanki birşeyi yapmayı ya da söylemeyi unutmuşum hissiyle... Nedir? bilmiyorum. Belki de söylemeyi unuttuğum değil, söylemek isteyip de söyleyemediğim şeyler içindir. "Suskunum ama içimde fırtınalar kopuyor" lafını anlamsız bulurken kendime bunu söylüyorum binbir anlam katarak. Zaten hep kendime söylüyorum, kendime hak veriyorum ya da vermiyorum. Ne yapıyorsam hep kendime yapıyorum. Kendimle kavga ediyorum, kendimle barışıyorum tekrar. Birbirini çekemeyen, ve paylaşamadığı bir şey olan iki eski arkadaş gibi oldum kendimle. Evet paylaşamadığı... Bir yanım yapmak isterken diğeri çelme takıyor, çelme takan yanım aynı şeyi yaparken bu sefer diğeri takıyor çelmeyi.
Öğreniyorum kendime 3 ncü bir kendim daha bulmalıyım bu anlamsız kavgada hakemlik yapıp galibi belirleyecek.
Kendi kendini yiyen insan olmuşum ya ben! :saskin
Artık ne söyleyeceksem kendimle bir olup söylemeliyim uykuya dalmadan.
 
Bu kaçıncı kaçan uyku? Saymıyorum artık. Sebebini de araştırmıyorum. Neler kaçırdım uykum kaçmış çok mu?
Tam bir rüyaya başlayacağım güzel şeyler umut edip...ak sakallı dede dürtüyor uyanıyorum. "Yeter evladım, rüyalarla yaşamayı bırak" diyor. İzin vermiyor rüya görmeme. "Nasıl ak sakallı dedesin lan sen" diyorum "akıl verme huzur ver de uyuyayım sabaha erken kalkıp işe gidecek sen değilsin" Bu gece de gelirse temizinden dayak var. Tersim pistir.
Ya özlediğimi getir ya da gelme Ak sakallı.
 
Hatanın sende olmamasına rağmen, samimi olduğun arkadaşınla aranız bozulmasın diye gidip olanlar için özürdilerken işaret parmağınla izah hareketi yaptığın anda "ya bi s..git olm sanki sen çok mu güzel oynuyosun?" diye tepki görmek kendi takım arkadaşlarının ve rakip takım futbolcularının içinde... Yani nasıl anlatsam öylece kalıyosunuz. Posta koyulmuştur artık sen ve işaret parmağın başbaşadır o saatten sonra. Alemin şamar oğlanı sen olmuşsundur artık. O andan itibaren ya sen de postanı koyup kramponlarını duvara fırlatacaksın, Senin gibi ön liberonun ta..... diye küfür savurup su üstüne çıkacaksın ve olası boğuşmaya davetiye çıkaracaksın. Ya da susup "eyvallah kardeşim sen haklısın eşşeklik yaptım hırsımın kurbanı oldum" diyip yenilgiyi kabul edeceksin. Yok dostlarım yok ne yapsan durumu kurtaramıyosun.
Sustum.
Yenilgiyi kabul edemiyorum. Yaktın beni işaret parmağım.
 
Şaşılacak şey şu hayat sanılan karın ağrısı. İnsanı yanıltıyor, merak içinde bırakıyor, beklenti içine sokuyor, düşündürüyor, anlamsızlaşıyor, kaçıyor bazen, kovalatıyor yakalanmış gibi yapıyor yine kaçıyor. :saskin

Sıra bende
 
"En büyük aşklar, kavgayla başlar" yalanıyla avutulduk yıllarca. Kafaya yediğimiz çantayı Eros' un okuyla karıştırdık. Her çantada biraz daha aşık olduk sandık. Sandık ki o da aşkından girişiyor. Her şiddetli darbede daha çok aşık oldu sanıyoruz. Yanıldık dostlarım. Çanta darbesiyle aşk olmazmış onu anladım Eros' un oklarından süzülen kanı görüce.
Öyle şiddetli gelmiş öyle paramparça olmuş ki kalp sıcağı sıcağına anlamamışım kırıldığını. Anladığımda da herşey için artık çok geç olduğunu farkettiim. Yanlış kaynamış kalp kırığı doğru sevemez olmuş. Tek çarenin yanlış kaynayan yeri tekrar kırıp onardıktan sonra doğru kaynamasını beklemek olduğunu öğrenmişim sonra.
Bu sefer kırılmasına izin vermeden.

Bu çanta darbeleri olmasa daha açık ve anlaşılır yazabilrdim dostlarım ama kafa kırığı kalp kırığına benzemiyor. Tamiri mümkün değil.
 
Mal gibi İnsan

"Kendimde beğendiğim özellikler; dürüst, sevecen ve dost canlısı olmam beğenmediklerim ise; insanların söyledikleri herşeye inanmam, almaktan çok vermeyi sevmem ve yalan söylemeyi bir türlü becerememem. Ki en çok bu sonuncu yüzünden kızıyorum kendime."

Allah Allah! başka neler diyeceksin sayın melek? mıy mıy mıy çizgi filmden mi çıktın olum?

Etraf böyle insanlarla dolu şimdi burda söylenmez de mal gibi adam işte. "mal" kısmı göreceli isteyen onun yerine başka bişey koyabilir ben öyle yaptım da yazamam şimdi. Her neyse konu bu değil. Konu benim de böyle "mal" gibi insan olma yolunda emin adımlarla ilerlemem. Tiksindiğim yapmacık dünyaya doğru gitmem. Halbu ki pekâla ben de yalan söyleyebilirim ben de dürüst olmayabilirim. Ulan ne demek beğenmediğim özellik "yalan söyleyemem" e söylüyosun ya işte. Boşuna kızma kendine. Sokaktaki yavru kediye acıdığın kadar kendine acısaydın "mal" olmayacaktın. Ha acıma demiyorum ama önce kendini o yavru kediden daha üstün görme en azından o acınacak halde olduğunu belli ediyor ya sen? bükme dudağını sana diyorum. Şirin gibi olmaya çalışma boşuna. Yapman gerekeni söylüyorum git önce calliou desenli nevresimini değiştir. Pikaçu şeklindeki terliklerini çöpe at. Sevimli gibi olucam diye günün her saati telefonda konuşurken yeni uyanmış gibi mırıltılı konuşmayı kes. Fatmagül' ün suçunu araştırmayı bırak.


Dip not: Bu bir dip nottur. yukarda yazılan kişi, kurum ve kuruluşlar tamamen hayâl ürünüdür. "Mal" gibi adam yoktur, "mal vardır.
Taam mı canım?​
 
Şu Dünyada Liseli ergenden daha çekilmeyecek şey varsa o da, 28 yaşında zengin koca peşinde koşan muhasebeciden başkası değildir. Bu ne kapristir, bu ne kendini beğenmişliktir? Aynı evde yaşanmaz bu tür muhasebeciyle zaten muhasebecileri de muhasebeciliği de sevmiyorum. Ben sevmedikçe Allah benim karşıma çıkarıyor. Sabrımı sınıyor.
muhasebeci :mad:
 
Uyanıkken rüya görmek de ne oluyor? "Meet joe black" izlerken omzumda uyuduğunu görüyorum. Uzungöl' de ahşaptan yapılmış otelin Patlamış Mısır havuzunun başında.

Lucid Mucid hikâye, yiyosa benim gibi uyanıkken, günlük işlerinizi yaparken görün rüyayı.
 
Erkek milletinin gözlerden etkilendiğinin kanıtı mıdır eşeklerin sürekli tecavüze uğraması? Sabah sabah haber sitelerine göz gezdirirken rastladım. "3 kişi bir eşeğe tecavüz etti" başlığı. E diyeceksiniz gözle ne alâkası var? Olmaz olur mu? Dünyanın en güzel gözleri eşeklerde değil mi? Fatmagül' ün suçunu tartışıyoruz da eşeklerin suçu en güzel gözlere sahip olmak mıdır?

cowseyehh2.jpg
 
Uyku bozukluğu baş gösterdi bu ara. Nedendir bilmem. Saatlerce gözüm açık bekliyorum yatakta. Uyuduğumda da "guguklu saat" misali her saat başı uyanıyorum. Ak sakallı sen misin yoksa? sana özlediğimi getir yoksa gelme demedim mi? Dürtüp durma artık.
 
Geri
Üst