Buyrun Bizde Kalbimizi Açalım :)

SevencLoves

Altın Üye
Katılım
18 Haz 2005
Mesajlar
5,368
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Cehennem
Karar verdim bende ormantik takılacam bundan sonra burdayım :) Hergün burdan devam edecem

Gülüşün Eklenir Kimliğime


Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de

Aykırı anlamlar arayıp durma
güz bitip sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur zaman her gece

Her gece yeni bir savaş baslar
acı ses olur, ses deli yağmur

Sığındığım her yer adınla anılır
ben girerim sokağı devriyeler basar
Bir de gülüşün eklenir kimliğime
 
Abi budur işte yaa romantizm budur.Sen nerelerdeydin daha önce:)
 
sevencloves romantik olmadıgın sürece sorun yok :p :D

şaka şaka ...ama şiir zevkine hayranım .....;)
 
hah iyi
arada bir taksime'de çık olurmu
gerçi sen biraz ayusun
şey falan olim deme sakın
ama gidişat öyle sanırım
şiirler falan
getti biri daha
 
Gidersen Yıkılır Bu kent

Gidersen Yıkılır Bu Kent



Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken

Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca

Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu
Sustuğun yerde birşeyler kırılıyor
Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
Bir de seni ekliyorum susuşlarıma
 
Anısı Biz Olalım Bu Sokakların

Anısı Biz Olalım Bu Sokakların



Anısı biz olalım bu sokakların
öpüşmediğimiz tek saçak altı
hiç bir otobüs durağı kalmasın
Biz yürüyelim kent güzelleşsin
gürültüsüz sözcükler bulalım
yeni sevinçlere benzeyen

Biz gelince bir yağmur başlar
yüzün çizilir buğulanan camlara
bir uzun karartma biter
akasyalar köpürür birdenbire
ve her avluda adınla anılan
çiçekler sulanır akşamüstleri
 
seven sen gerçekten aşıksın be dostum..:)çok güzeldi saol..
 
ana bu herif iyice gitmiş
halen yazıyor seven yapma
etme bizi mail hacksiz bırakma
bırak şiir'i falan
( ama güzel yazmışın oda artı parantez e.l.s )
 
Yalnız Opera

Yalnız Bir Opera



Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin.

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,
Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim.
Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
Çerçevesine sığmayan
Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.

Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
Seni bir şiire düşündükçe
Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.
Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?
'Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen' notunu buldum kapımda.
Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını.

Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.
Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,
Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi
bakışıyorduk.
Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.

Kış başlıyor sevgilim
Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
Oysa yapacak ne çok şey vardı
Ve ne kadar az zaman
Kış başlıyor sevgilim
İyi bak kendine
Gözlerindeki usul şefkati
Teslim etme kimseye, hiçbir şeye
Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
Ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,
Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak....
Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar,
Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara
 
of offfff seven api yalnız bir opera ile bitirdin beni bende vermiştim onu tek halde. en sevdigim şiirdir..
 
Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri

Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri



1.
bildiğim kendimi bildim bileli aşık olduğum,
bildiğim ancak aşıkken var olduğum...
işte bu yüzden, benim için aşık olmak;
çoktandır hasretine katlandığım yokluğum.
'eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar
hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır, '
demiş La Rochefoucauld
benimse hep böylelerini severek başladı vurgunum...

2.
her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim
bir bakıştan, bir duruştan,
çağrışımın sonsuz hızından
unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda.
belki de yaşanabilecek en güzel serüveni
terk edeceğim
daha otobüsün ilk basamağında.
kim bilebilir ki?
sonrayı, sonrasını kim bilebilir?
gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek
ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim
otobüs camına bağrında bir ok ile
 
sen bir kitap yaz en iyisi yaaa.. hepsi harika şiirler :)
 
hocam saol paylaşım için de hepsi birbirinden güzel yaa ... noterden tasdiklimi bunlar birkaçını alıntı yapsam :)
 
Bir Gün Anlarsın

Bir Gün Anlarsın



Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın
 
wayy 7cloves eline sağlıq da sen fasla qopmaya basladın hea:p dwm dwm neyse hadi ..!!
 
SEVEN ABICIM IZNINLE YALNIZ BIR OPERANIN DEVAMINIDA YAZIYIM..

Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,

Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.



Dışarda hayat düşmandır size

İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz

Bir ayrılığın ilk günleridir daha

Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta

Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup

Kulak verdiğiniz saat tiktakları

Kaplar tekin olmayan göğümüzü

Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç

Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz

Bakınıp dururken duvarlara

Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek,

Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,

Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında

Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi

Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi

Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,

Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya

Kendimizi hazırlar gibi.



Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi

Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,

Ve kazanmış görünürken derinliğimizi

Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde

Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar

O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi

Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar

Göremeseniz de, bilirsiniz

Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.



Bana zamandan söz ediyorlar

Gelip size zamandan söz ederler

Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.

Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.

Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.

Dahası onalar da bilirler.

Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.

Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki

hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak

kolay değildir elbet.

Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.

Zaman alır.

Zaman alır sizden bunların yükünü

O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe

çöker.

Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.

Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.

O boşluk doldu sanırsınız

Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.



Gün gelir bir gün

Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide

O eski ağrı

Ansızın geri teper.

Dilerim geri teper.

Yoksa gerçekten bitmissinizdir.



Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi

kavranır.

Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.

Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık

Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan

Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır

Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla

Günlerin dökümünü yap

Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini

Kim bilebilir ikimizden başka?

Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış

Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,

Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği

Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün

Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya

Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor

Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla

Bunlar da bir işe yaramadıysa

Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.



Bu şiire başladığımda nerde,

Şimdi nerdeyim?

Solgun yollardan geçtim.

Bakışımlı mevsimlerden

İkindi yağmurlarını bekleyen

Yaz sonu hüzünlerinden

Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim

Geçti her cağın bitki örtüsünden

Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından

Bakarken dünyaya

Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:

Çicek adlarını ezberlemekten geldim

Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların

Unuttuklarını hatırlamaktan

Uzun uzak yolları tarif etmekten

Haydutluktan ve melankoliden

Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden

Duyarlığın gece mekteplerinden geldim

Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti

Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları

Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.



Bu şiire başladığımda nerde,

Şimdi nerdeyim?

Yaram vardı, bir de sözcükler

Sonra vaat edilmiş topraklar gibi

Sayfalar ve günler

Işık istiyordu yalnızlığım

Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum

İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde

Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.

Karardı dizeler.

Aşk...Bitti. Soldu şiir.



Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden

Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım

Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde

Ask yalnız bir operadır, biliyordum:

Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.

Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim

Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu

El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk

Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır:

Eksiliyorduk

Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim

Her otelde biraz eksilip, biraz artarak

Yani çoğalarak

Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin

Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında

Ağır ve acı tanıklıklardan

Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.

Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum

Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu

Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...

Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları

Ve açık hayatları seviyordu.

Buraya gelirken

Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim

Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri

Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi

Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri...

panayır yerleri...

Ölü kelebekler...

Ölü kelebekler...

Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.



Adım onların adının yanına yazılmasın diye

Acı çekecek yerlerimi yok etmeden

Acıyla baş etmeyi öğrendim.

Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

İpek yollarında kuzey yıldızı

Aşkın kuzey yıldızı

Sanırsın durduğun yerde

Ya da yol üstündedir

Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar

Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar

Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.



Aşkın bir yolu vardır

Her yaşta başka türlü geçilen

Aşkın bir yolu vardır

Her yaşta biraz gecikilen

Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler

Gözlerim

Aşkın kuzey yıldızıdır bu

Yazları daha iyi görülen

Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler

İlerlerim

Zamanla anlarsın bu bir yanılsama

Ölü şairlerin imgelerinden kalma

Sen de değilsin. O da değil

Kuzey yıldızı daha uzakta

Yeniden yollara düşerler

Düşerim

Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda

Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında

Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler

Yaşamsa yerli yerinde

Yerli yerinde her şey

Şimdi her şey doludizgin ve çoğul

Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi

Şimdi her şey yeniden

Yüreğim, o eski aşk kalesi

Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden

Dönüp ardıma bakıyorum

Yoksun sen

Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.

Murathan Mungan
 
Oyle Bi

ÖYLE BI

Temiz gömlegimi giydim talimden sonra
Ayaklarini yikiyor cesme basinda erler
Iste sen öyle bir serindin
Tuzladan kaptilarla inerken sehre
Ne güzel sey sivil denmesi ciplaga
Ve gün-acik penceresinden meselerin
Yamacin kuyrusuna sokulmus mavi
Ufacik bi parca deniz gibiydin

Sipka biberleriyle konmus okulun camlarina
Arnavut Köyünün o muhacir günesi
Iste sen öyle bir cumartesiydin.
Sahanlikta saclarini tariyor kizlar
Raylar ondan böyle kivilcimlaniyor
Köseleri dönerken, önlükleri altindan
Dünyaya baslar gibi aybaslarinin kokusu
Kalkan al tramvaydin ergenlik duragimdan

Meyvahosun orda bir sabahci kahvesi
Gün agarmisti ama ben günaydin demedim
Iste sen öyle isikli bir yerdin.
Bilmiyordum hic burda bir firin oldugunnu
Diz çöktüm asfalta, baktim asagi, üüüü@üh!..
Isciler, atesler, ay çörekleri
Ve kilic gibiydi taze ekmek kokusu...
Dagittik evvel-allah yalnizliklari

Yasamak dügünse, sen orda gelindin
Seni soydum, Güler, dünyayi giyindim
 
Ay Karanlik

AY KARANLIK
Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...

İtten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...

Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık
 
Bilardo Topları....

Ayrıldığımız gündü.

Mutfaktaydık, buzdolabının yanında, kapısı açıktı, herşey bambaşka

görünüyordu yüzüne vuran o soğuk ışıkta

"Biliyor musun " dedin. "Sen neye benziyorsun biliyor musun?"

Epeydir aradığın bir şeyi bulmuş olmanın hem sevinç, hem keder veren

gizli bir an için bulandırmıştı yüzündeki tedirginliği, kırgınlığı.

Sis ışığa çıkmıştı. Sonra yavaşça çevirip başını yüzüme baktın kuyuya düşmeye

benzeyen derin bir korkuyla.

"Neye?" dedim,yan yanayken yaşadığımız ayrılığın adını sorar

gibi,"Neye?"

"Bilardo toplarına."

"Neden?" dedim.

"Yazgını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakıyorsun da

ondan..."

Bir uçurum gibi derinleşen sessizlik o an başlamıştı bile bizi

birbirimizden uzaklaştırmaya.

Beni terk etmeden önce yaptığın son konuşma oldu bu.

Sonra iki arkadaşım geldi,birinin omzunda ağladım,hangisiydi

şimdi

hatırlamıyorum. Sonra birlikte başka bir kente gittik,anlarsın ayrılığın

ilk

günlerinde o eve katlanamazdım, sonra ben başka aşklara, sonra başka

evlerin

duvarlarına başka takvimler aştım

Şimdi ne zaman birinden ayrılsam ıstakaların sesi patlıyor

kulaklarımda

ardından bilardo topları

dağılıyor dört bir yana

Seni hatırlıyorum o soğuk ışıkta bir daha

bir daha

bir daha


Murathan Mungan
 
Geri
Üst