Dinin emrine giren devletler emperyalizmin de emrine girer

Gericilik Ve Emperyalizm

GERİCİLİK VE EMPERYALİZM

M. Şener ERUYGUR
E.Orgeneral
ADD Genel Başkanı

Gerici (mürteci) sözcüğünü kimsenin üstüne alınmadığı açık olmakla birlikte, Türkiye’nin içinde yaşadığı olağanüstü durum nedeniyle gericilik (irtica) ve emperyalizm birlikteliği bizler için özel anlam ifade etmektedir. Bu birlikteliğin dayandığı ilişkiler düzeninin ortaya konulması geleceğimiz için çok önemlidir. Çünkü bu iç içelik çoğu kez önemsenmeyen büyük bir gücü temsil etmektedir.

Türkiye’mizde gericilik (irtica) ve emperyalizm kendi özgür iradeleri ile mi yan yana gelmişlerdir, yoksa onları kendi özgün amaçları mı birleştirmiştir, gericilik ve emperyalizmin birlikteliği derken neyi kastediyoruz?

Birçok kaynağın ifade ettiği gibi irtica belirli bir grup veya felsefi bir akım tarafından sahiplenilmiş veya manifest edilmiş bir kavram değildir. (internet vikipedi, özgür ansiklopedi)

Gerçekten de siyasal, sosyal tarihimizde sıkça karşılaştığımız bu kavram, nereye oturtulacak, irtica emperyalistlerle nasıl bir ilişki düzeni içindedir? Sorusuna uygun cevap verebilirsek bugünü çok iyi anlama, yorumlama olanağına kavuşacağız.
...



Fatih Sultan Mehmet, irticai davranışları nedeniyle bazı tarikat mensuplarını yaktırmıştır.

Başka ilginç bir yaklaşım da var: “siyaseti dinsizliğe alet yapanlar başkasını irtica ile ve dini siyasete alet yapmakla itham ederler ” deniyor. Siyaseti dinsizliğe alet etmek savı, hep başvurulan ve aslında Atatürkçülüğü yıpratmaya yönelik bir söylemdir.

Ziya Paşa İslami düşünce ve irticanın yan yana gelemeyeceğini şu terkib-i bendi ile ifade ediyor:

“İslam imiş devlete pa-pent terakki

Evvel yoğ idi, işbu rivayet yeni çıktı”

Bununla irtica ile İslami düşüncenin yan yana getirilemeyeceği anlatılıyor. Gerçekte de irtica derken kastedilen din değil, dinin çıkar amaçlı kullanımıdır ve ülkemizde her zaman siyasal rant aracı olarak kullanılmıştır.

Bazı dönemlerde konuyu siyasi bir anlam verilmeye çalışılmış ve irtica iktidarın muhalefeti susturmak için kullandığı bir kavram olarak tanımlanmıştır. Bu düşünceyi kanıtlamak için “Mürteci” sözcüğünün 2. Meşrutiyetten sonra anlam değiştirdiği ve meşrutiyet hareketine karşı oluşun irtica olarak tanımlandığı öne sürülmüştür.

Özetlendiği şekilde bazı çevrelerce yok sayılmaya çalışılsa da, TSK, irticai faaliyetlere katıldıkları gerekçesi ile YAŞ kararları ile bazı mensuplarının TSK’dan ilişiğini kesmektedir. Bu uygulama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da yasal bulunmuştur.

Gelelim diğer konumuza. Emperyalizm deyimi neyi ifade eder?

Karl Marks emperyalizmi kapitalizmin son aşaması olarak tanımlar.

Bir kaynak, emperyalizmi 18. ve 19. yüzyıllardaki Avrupalıların dünya üzerindeki sömürgecilik ve kolonileşme anlayışının yeni adı olarak tanımlıyor.

“Emperyalizm konseptinin ne olduğunu anlamak için akla gelecek ilk ve en keskin örnek Afrika’nın kolonileştirilmesi olmalıdır” diyor bir başkası.

Gerçekten Afrika emperyalist güçler tarafından ilginç bir sömürü alanı olarak kullanılmış ve emperyalizm’in anlaşılması için sanki laboratuar olmuştur. Ortadoğu’ya benzer bir şekilde Afrika Kıtası emperyalistler tarafından harita üzerindeki çizgilerden ibaret olarak görülmüştür. Kilimanjaro Dağ’ının doğum günü hediyesi olarak birçok Avrupalı Aristokrat arasında el değiştirdiği trajikomik bir olay olarak anlatılır.

Marksist düşünceye göre kapitalizm var oldukça emperyalizmin önüne geçilemez. Ulusların ticaret emperyalizm’in bir aracı olarak işlemektedir.

“Emperyalizm, elindeki nispeten pahalı ve değerli malı, silah zoru ile kolonilerdeki değeri yüksek ama fiyatı düşük malların karşılığında ticaret yapmaktır. Lenin’de “Büyük kapitalist devletler, parası pek olmayan küçük kapitalist devletleri yutarlar” diyor.

Bizim amacımız uygulama alanı pek kalmamış bir ideolojiyi anlatmak, bundan tez ve kanıt üretmek değil, bugünkü emperyalist anlayışın ne olduğunu çözümlemeye çalışmaktır. Birçok liberal kaynak ve düşünür, Küreselleşmenin yanlış yönetiminden söz etmeye başlamıştır.(Örneğin Joseph E. Stiplitz- Küreselleşme- Büyük Hayal Kırıklığı)

Liberal düşünce sahibi Hudson’a göre emperyalizm aslında çok büyük bir para israfıdır. Zira anavatanın dışındaki yerlere yatırım yapılacak, anavatana yapılan yatırımların geri dönüşümü için masraflar çok daha büyük olacaktır. Ülke içine yatırım yapılması halinde yabancı yatırımların askeri bir biçimde diğer ülkelerden de korunması için bu kadar para harcanmayacak, her şey anavatanda kalacaktır. Örneğin Süveyş Kanalı’nın işgali onu kazanmak için etrafını da ele geçirmek isteğini tetiklemiştir.

Bu anlayışın bir sonucu olarak, çağımızda artık emperyalizm daha çok toprak almak şeklinde değil, daha çok ülkeyi emperyalizm ağı içinde toplamak şeklinde uygulanmaya başlanmıştır. Artık sömürü için daha ucuz yöntemler geliştirilmiştir. Büyük sermaye sahipleri daha etkin olmuştur.

Örneğin ABD tarafından Dünya bankası ve İMF çok önemli birer emperyalist araç olarak kullanılmaktadır.

İMF’ de veto için gereken oy oranı yüzde %15, ABD’nin payı %17.

Yeni uygulamalar sonucu dünya gelir dağılımı daha çok bozulmuştur. Örneğin: 1960’da dünya nüfusunun en zengin %20’sinin geliri en yoksul %20’sini gelirinden 30 kat fazlaydı. Bugün bu 60 kat olarak hesap ediliyor. Dünyanın en zengin 200 kişinin sahip olduğu varlıklar, dünya nüfusunun % 41’nin toplam gelirinden daha fazla. Yani emperyalist devletlere yandaş ve belki de onları yönlendiren zenginler de türemiştir.

Emperyalist politikalarla ABD her şeyini kendinin yönlendirdiği askeri ve ekonomik ilişkiler düzeni kurmuştur. Buna “Yeni Dünya Düzeni” diyerek ilerici bir anlam atfetmeye çalışmaktadır.

Birçok yönüyle emperyalizm liberal ekonomi ile yapılanmanın doğal sonucu olarak görülmektedir.

Doğaldır ki emperyalizm daha farklı şekilde de anlaşılmaktadır. Emperyalizm bazı liderlerin gaipten ses duyduklarını iddia etmeleri nedeniyle, Hıristiyanlığı yayma politikası, kendilerince uygar olmayan yerlere sözüm ona uygarlık götürme aracı olarak da gösterilebilmektedir.

Bangladeş – Fransa arasında kurbağa – sivrisinek ilacı ticareti emperyalizmin ilginç örneklerinden biri olarak anlatılabilir. Bangladeş önce ülkede bol olan kurbağayı satmayı kârlı görmüş, ancak Fransa’dan giderek fazla sivrisinek ilacı almaya mahkûm olmuştur. Bangladeş en sonunda hem kurbağasından hem parasından olmuştur.

İşte bu gelişmelere paralel olarak emperyalizmin doğal hizmetçisi gericilik de artık anlam ve yöntem değiştirmiş bulunmaktadır.

Ülkemizde başlangıçta öne sürülen dini özgürlük talebi, sadece dini özgürce yaşamak şeklindeki görünümden farklılaşarak, yandaş sermayenin devleti güdümü altına almaya yöneldiği değişik işbirlikçi bir yapıya ulaşmış bulunmaktadır.

Başka bir anlatımla, ABD’de kurgulanan ılımlı İslam anlayışı ile emperyalizmin verdiği rolleri oynayacak yeni bir işbirliği şekli oluşmuş bulunmaktadır. Ilımlı İslam dini görünümlü ve fakat aslında İslami düşünceye uymayan bir yaklaşım olarak faaliyet göstermeye başlamıştır.

Söylenebilir ki emperyalizm ve irticanın amaç birliği sonucunda gelecekteki en önemli mücadele, emperyalizm – Ilımlı İslam ilişkiler sisteminin anlaşılması ve bu birlikteliğin kurguladığı oyunlar düzeninin bozulması alanında kendisini gösterecektir.

Emperyalist - gerici birlikteliğine karşı mücadele; basit, kolay olmayacaktır. Sloganlardan arınmış ve dikkatle hazırlanmış bilimsel bir strateji hazırlığı ve uygulaması olmaksızın başarılı olmak çok zordur.
 
Geri
Üst