Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Hayata Dair - Ya Umutlar Biterse?Yenileri Başlar....
Tedirginim çünkü;artık hayata başka bir gözlükle bakıyorum.Daha bir ciddi,daha bir kayda değer.Ama kayda değer hiçbir şey yok.Her şey ertelenmiş ve zaman bitmiş.
Bir şeyler yapmak istiyorsun ama artık çok geç olduğunu düşünüyorsun.Her ne kadar hiç bir şey için geç değildir desende,buna sende inanmıyorsun.
Ertelenmiş zamanlar geri gelmiyor.Geçte olsa işini kuruyorsun yaşamını devam ettiriyorsun ama bir yanın hep eksik, hep yalnız, hep asi, sevgiye aç.
Suçlama kimseyi , tek suçlu sensin.Hiç ertelenmeyecek şeyi"sevgini" erteledin.Sadece kendini düşündün.
Hiç yüreğine sordun mu?Dinledin mi onu? Hep kırdın, üzdün etrafındakileri,bencilce davrandın,kimseyi sevemedin,izin vermedin yüreğinin sevmesine.Sana gelen yürekleri ittin hep, konuşmasına bile izin vermedin.
Hep deli rüzgar gibi estin ve sığınabileceğin uygun bir koy bulamadın,bulamazsında.
Ortada kaldı duyguların sahipsiz gibi ve rotasını tayin edemedi sayende ettirmedin.Yüreğin senden onay bekledi sahibini bulmak için izin vermedin.
Bırak yüreğini kendi haline, rotasını kendi çizsin...
İnsanlar balçıklarını tıpkı bir zırh gibi kullanıyorlardı. Bir zırh gibi kullanıyorlar, başkalarından sakladıkları ne varsa zırhın içine doluşturuyorlardı. O zırh tıka basa dolunca bir gelişliğe ihtiyaç duyuyor, ellerini çoğunlukla bu vakitde açıyorlardı gökyüzüne. Herkes içinde başka bir dünya, başka bir arzu, başka bir kişi taşıdığı için hayat, gerçek yüzü özenle saklanmış zekice bir oyuna dönüşüyordu.
Bir usturanın ağzında yaşamaktır biz fanilerin tüm hikayesi.İsmail'in boynunda gezinen bıçak yalımlanır boynumuzun kıvrımlarında.
Ömrümüzün havai maytabı daha yükselirken düşüşe geçer:Kısa bir parıldama anı ve karanlıkta sönen kazip ışıkcıklar...
Daha dün tomurcuklanan kızcağız bugün buruşuk bir ninedir, bir kare öncesinin küheylan delikanlısı bak şimdi sana elini uzatıyor oturduğu iskemleden kalkmak için.
Fakat neresidir bu düşüşün nihai adresi? Elbet uzak bahçelerin bozgunundan dökülür kan rengi yapraklar, düşer biteviye. Nereye? Hiçliğe mi? Yumuşak ve sonsuz bir el'e mi? Düşüşü belirleyen yön, bu sorulara verdiğin cevapta saklı değil mi?
Düşeriz...
Düşleyen bir düş olur düşeriz...Kurmaca düşlerin yalanına kanarız da, rüya görmenin hakikatinden uzağa düşeriz.
Uçsuz bucaksız bir çölde gezeriz, gezerken dipsiz bir kuyuya düşen seyyahın meselindeki gibi duvardaki çalıya ellerimiz kan içinde tutunmuş bekleriz.
Peki beklerken ne yaparız? Kimimiz umutsuzluğun sisinde kendimizi boşluğa bırakır, kimimiz çalının yeşil yapraklarını seyre dalıp düş kurar, kimimizse çölün ve kuyunun, çalının ve tenin sahibine umudun taraçalarından dua ederiz.
Bilir misin benim hüzünlü dostum, dua eder ve inan yükseliriz.
Altımızdan akan kara yollarının beyaz şeritleri bir yumak oluşturarak mı, yoksa bir yumağı çözerek mi yol alıyordu? Yani biz ileriye doğru bir yol mu alıyoruz, yoksa alınmış bir yolu geriye doğru mu tüketiyoruz; ilerliyor muyuz, yoksa tersiniyor muyuz? Yumak sarılıyor mu çözülüyor mu? Başka bir deyişle ipin hangi ucuna doğru ilerliyoruz? Başlangıç noktamız nere, bitiş noktamız nere? Elbette... bir mesafe katettiğimizi söyleyebilmemiz için başlangıç ve bitiş noktalarımızın nerde bulunduğunu da bilmemiz gerekiyor.
Ne aşkın peşindeydi insan ne de öykünün. Kalıcı bir öykünün, sonsuza dek sürecek bir öykünün, mezar taşlarının altında kalmayacak bir öykünün peşindeydi.
İnsan demek, kırıklık demektir.Her türlü kırıklık.Düş kırıklığı.Kalp kırıklığı.
Yaşamanız gerektiğine inandığınız şeyleri yaşamadığınızın, olmanız gereken yerde olamadığınızın,
sahip olmak isteyip de olamadıklarınızın kırıklığı ve bu kırıklığın doğurduğu hüzün.
İzninLe
Yeni bir tutkuyu kaldırmaz o
Yeni bir aşk öldürür ceylanı
O sevdi mi çocuklar gibi sever
Sen olsan ateşe verirsin tarlanı
Çiçeklerini yerle bir edersin
O bir duvar dibinde yatar sesizce
Düş gibi görür inen akşamı
Kelebekler yanaklarından öper
O sevdi mi rüzgar gibi sever
Sen olsan yere çalarsın şapkanı
Yeni bir tutkuyu kaldıramaz o
Yazık olur küçücük saçlarına
Doyamadan gider derenin
Işık beyazı çakıl taşlarına
O sevdi mi yüreği bakakalır
Sen olsan yeniler giyip gezersin
Belki bir günde harcarsın paranı
O yemeden içmeden kesilir
Sevdiğini bir üzse bin üzülür
Sen olsan üzersin sevdiğini
O günde binkere ipe çekilir..
Kıyafetleri konuşan adamların yürekleri kekeme olur.Endamına güvenen kadının içi kof kalır.Maskeleri yüzlerinden kalın olanların maskelerini düşürmek zordur.Maskelerini aynada seyrede seyrede asıl yüzlerini unutanları, maskelerini indirsen de yüzsüzlükten döndürmenin yolu yoktur.Yapmadığını söyleyenlerin, söylediğini yapmayanların tedavülden kalkmış para gibi aramızda dolaşmasına itirazımız olmasa da,tahammülümüz yoktur."