Said Nursi nin bir asır önce kürt aşiret liderlerine söyledikleri...isyanmı itaatmi?

elfevaid

New member
Katılım
16 Ağu 2007
Mesajlar
194
Reaction score
0
Puanları
0
Zaman 1909-1910.

Zemin; II Meşrutiyet sonrası. Yeni bir düzene geçilmiş ve her kafadan bir ses çıkıyor. İstanbul’daki bu durum, Doğuda ‘din elden gidiyor’ şeklinde algılanıyor. Meşrutiyete karşı müthiş bir tepki oluşmaya başlamış.

İşte Said Nursi, bu tepkiyi yatıştırmak ve İslam’ın ancak gerçek bir ‘hürriyet’ ile hayat bulacağını anlatmak için bölgede bulunuyor. İslam’ın ve dolayısıyla Osmanlı’nın yeniden hâkimiyetini sağlayacak yegâne şeyin Hürriyet olduğunu anlatmayı ve halkı bu noktada uyandırmayı kendine vazife bilmiş. Bu çalışmalarını da sonradan Münazarat adıyla kitap haline getirmiş. Ben de size oradan aktarıyorum..

Aşiret reisleri soruyor, Said Nursi cevaplandırıyor:

Soru:

-Sen Meşrutiyet yanlısı olduğun için bunların (İttihat ve Terkaki Hükümeti’nin. Sorudaki asıl maksat gözetilirse ‘Türklerin’ demek daha uygun olur) hatasını görmüyorsun. Meşrutiyetle iş başına gelenlerin de sayısız kötülükleri var, bize eskiler gibi zulmediyorlar. Üstelik güçsüzlükte ve çaresizlikte eskisini (yani saltanat dönemini) aratmıyorlar. Demek tarif ettiğin Meşrutiyet daha bize gelmemiş ki biz de ona "hoş geldin baş göz üstüne geldin" diyelim.

Cevap:

-Hayır, ben onların hatasını görmezlikten gelmiyorum. "Aksine, ben bir akarsudan su almak istedim. Bir bulutun çalışıp yağmur indirmesini arzu ettim. Siyah gözlüyü güzel gördüm. Ben huri gibi güzel bir hürriyeti övdüm" Eğer meşrutiyet buraya gelmemişse, sizin divaneliğinizden korktuğu içindir. Zülüm, Meşrutiyetin hatasından değil, kafalarınızdaki cehalet karanlığından kaynaklanıyor. Siz divanelikle kısa yolu uzun yapıyorsunuz. Kudan ve Mamehoran aşiretleri, vermeleri gereken vergiyi, asker gelmeden hazır etselerdi, şu kadar zulme uğramayacaklardı. Eğer bir millet, cehaletle hukukunu bilmezse, hamiyet ehli insanları dahi zorba haline getirir. Hükümeti, sizin hakkınızda zorbalık yapmaya sevk eden sizin cehaletinizdir.

Şimdi diyorsunuz ki "Bu hükümet de eskisi gibi zayıftır" Evet kuvvetsizlikte, dokuz yaşındaki çocuk doksan yaşındaki ihtiyar gibidir. Fakat o yaşlı kabre gider ama bu çocuk gençliğe doğru, yani güçlenmeye doğru gidiyor...

Soru:

-Neden işler böyle bulanık. Açık ve safi olsa olmaz mı?

Cevap:

-Yüz yıldan beri harap olmaya yüz tutmuş bir şey birden yapılamaz. Size bir misal vereceğim. Bir bulagbaşı (Göze), çok uzun süren bir zaman boyunca çürümüş ve kokuşmuş. İçine çok pislik düşmüş. .Sonra onu temizlemek için o pislikler içinden çıkarılıp temizlenir ve bir havuz haline getirilirse, acaba daha bir süre o pınarın suyu bulanık gelmeyecek mi? Elbette gelecek. Ama meraklanmayınız, sonunda su mutlaka temizlenip berraklaşacaktır.

Soru:

-Tarif ettiğin bu Meşrutiyetin ne kadarı bize gelmiş, niçin tamamı gelmiyor?

Cevap:

-Ancak onda biri size gelmiştir diyebilirim. Çünkü sizin şu vahşi, medeniyetten uzak, cehaleti ve düşmanlığı sevmiş sarp dağ ve derelerinizdeki vahşet ayılarından, cehalet ejderhasından ve husumet (düşmanlık) kurtlarından medeniyet(Nasıl da PKK’yı tarif etmiş) korkar. Kolay kolay gelmeye cesaret edemez.
Eğer siz tembellik edip yolunu yapmazsanız, bu tembelliğinizi sürdürürseniz, belki yüz sene sonra (şimdi bu konuşmasının üzerinden tam yüz sene geçti) ancak, onun cemalini görebilirsiniz.
Zira sizinle İstanbul arasındaki mesafe bir aylıktır. Fakat sizinle meşrutiyeti benimsemiş insanlar arasındaki mesafe bin aydan fazladır. Çünkü siz eski zaman adamlarına benzersiniz. O nazik bedenli narin meşrutiyet (demokrasi) İstanbul havalisindeki yılanlardan kurtulsa bile, şu uzun mesafeden geçerken, cehalet gibi müthiş bir bataklığı, fakirlik gibi müthiş bir kıraçları ve birbirinize karşı beslediğiniz düşmanlıklar gibi son derece sarp ve aşılmaz dağları geçmeye mecbur kalacak ve üstelik de karşılaşacağı eşkıyalar da işin cabası... Kısacası, hak ettiği cezayı hazmedemeyen, başkalarının etini yediği için dişleri çıkarılan veya o meşhur, her şeyi tersiyle anlamaya çalışan bektaşi gibi bazı eşkıya ve yol kesiciler o (Yani hürriyet ve demokrasi) daha size ulaşmadan onu derdest eder ve yolunu keserler.
Sonra bütün bunlardan başka bir kısım gevezeler de vardır. Onlar da Meşrutiyetin gelmesini istemezler. O yüzden de o gelmeden önce onu parça parça etmek isterler. Öyleyse, siz ona bir yol yapmak veya onu havadan bir balonla buraya getirmek zorundasınız. Onun, (meşrutiyet’in = hürriyet ve demokrasinin) bu topraklara gelmesini siz sağlamalısınız.

Soru:

-Biz artık ümitsizliğe düştük. Bu meşrutiyet ne zaman gelecek bize, daha ne kadar bekleyeceğiz?

Cevap:

-Ümitsizlik acizlikten gelir ve gelişmeye manidir. Hamiyet ise, en şiddetli zorluklara ve engellere aynı şiddetle metanet göstermekle olur. Halbuki bu zaman, adi imkânsızlıkları bile imkanlı kılmıştır. Olmayacak, yapılamayacak iş hemen hemen kalmamıştır. En küçük bir terslikte ümitsizliğe dönüşen hamiyet (vatanperverlik) hamiyet değildir. Ben sizi tembellikten kurtarmak için, size kusurlarınızı gösteriyorum. Onun çabucak gelmesini istiyorsanız, ona bilgiden(marifet)ve feziletten bir demir yolu döşeyin. Ta ki meşrutiyet, medeniyet denilen kamâlât trenine binip, beraberine gelişme tohumlarını da alıp, engelleri de geçerek size gelebilsin. Siz yolu ne kadar kısa sürede yapabilirseniz o da o kadar kısa sürede size gelecektir.

Soru:

-Şansımız varsa inşallah bize gelir. Şu anda bize düşen tevekkül etmek değil mi?

Doğrudur ama zavallı talihinize siz de yardımcı olmalısınız. Bağdat yankesicileri (tarrar) gibi olmayınız. Sizin tembelliğe bahane ettiğiniz ‘girişimcilikten mahrum’ tevekkülünüz, ‘neticelerin oluşmasında sebeplere baş vurmak gerektiği’ şeklindeki doğal hükme muhalefetiniz, kainatta geçerli iradeye karşı inatlaşmaktan başka bir şey değildir. Şu tevekkül döner sizi yalanlar.

* * *
Bu cümleler bir asır öncesinden asrın üstadının öngörüleri ve önerileri,günümüzdeki sorunlara bir de onun öngörüleri ışığında bakmayı deneyin...
 
Vay be Kürt teali cemiyetinin kurucusu ve İngiliz mandacısı şizofren saiti mükemmel ötesi(Beddiazzam) yapma ve Tarihimizi degiştirme çalışmaları son hızla sürüyor.Tarih yeniden yazılıyor.Hainler kahraman.Kahramanlar hain kılıgına sokuluyor.Dogal çünkü rejim degiştirilmek isteniyor.Devam gericilige son sürat devam...
 
taşındı.........
 
Bu yazılanlar onun eserinden alıntılar ve bahsigeçen tarihte yazılmıştır,inanmıyosan araştır.Kim çarpıtıyormuş anlaşılsın.Kürt teali cemiyetinin Said Nursi ile konuşma metnini de bulup yayınlıycam merak etme..bu kadar çarpıtma olmaz kürt teali cemiyetinin kurucusuymuş,bilmiyosan araştır biraz atmasyon yapma.Öyle bişey yapmış olsaydı Atatürk onu astırırdı zaten merak etme,madem öyleydi neden astırmadı korktu mu sence hayır çünkü o cemiyetle uzaktan yakından alakası yoktu.Eğer o kişi bunları o tarihte söylemişse kürt teali cemiyetinde ne işi var....tutarsızlık çok fazla general bilgilerin zayıf
 
Vahdettin bu adamı asacakmış kovmuş sürgüne yollamış teaaa 25 sene sonra gelip bi gazete ile çıkış yapmış hainliğiyle bilinen bi adam kürt saite şimdi beddi bilmemnemi diyolar akıllı işi değil...
 
* Kürt Teali, İngilizlerin desteğiyle kurulan ve faaliyet gösteren siyasî, ideolojik ve ayrılıkçı bir cemiyettir. Bediüzzaman ise, hayatı boyunca bu tür teşekküllere müsbet değil, daima menfi bakmış ve onlardan uzak durmuştur. Nitekim, eserlerinde de aynı tavrı takınmış, zararlı cemiyetlere hiçbir surette iltifat etmemiştir.
* Üstad Bediüzzaman'ı o cemiyetin kurucusu gösterenler, bu harp gazisi hamiyetli zâtın doğu bölgeleri gönüllü harp kumandanı olarak savaştığı sırada ruslara esir düşüp (6 Kasım 1917) Rusya'da esarette kaldığından bile bihaberdirler.

* Said Nursî, iki buçuk yıllık esaretten kurtulduktan sonra, 1918 yılı ortalarında (Haziran–Temmuz) ancak İstanbul'a vasıl olabilmiş ve zihnen, bedenen, ruhen yıprandığını söyleyerek, uzun süre sosyal hayattan uzak durmuş, Eyüpsultan Kabristanı ve Yuşa Tepesi gibi sakin yerlere gitmiş, buralarda yalnızlık içinde istirahate çekilmiştir. Öyle ki, aradan aylar geçtikten sonra kendisini tanıyanlar ona şu suâli yöneltmişlerdir: "Neden geldin geleli hiç siyasete karışmıyorsun?" (Bkz: Sünûhât, s. 64)

Esaretten sonra siyasete hiç karışmayan, şeytandan kaçar gibi siyasetten kaçarak Allah'a sığındığını söyleyen Üstad Bediüzzaman gibi bir şahsiyet, nasıl olur da "Kürt Teali" gibi ayrılıkçı siyaset fışkırtan bir cemiyete dahil olur. Hiç mümkün mü?

* Bir zamanlar, yine bir iftira furyası başlatılarak Bediüzzaman Hazretlerinin "zararlı cemiyetler"le irtibatlı olduğu yalanı uyduruldu. Öyle ki, bu konu Meclis'in gündemine dahi taşındı. Konunun muhatabı olan dönemin Adalet Bakanı Fuat Sirmen, çıkıp Said Nursî'nin geçmişte zararlı hiçbir cemiyetle ilişkisi olmadığını resmen ilân etmek durumunda kaldı. (1950 öncesi iki kez Adalet Bakanlığı yapan Sirmen hakkında "komünistlik" iddiasında bulunanlar dahi olmuştur. İşte, bu derece menfi birisi bile, Said Nursî'nin zararlı cemiyetle bağlantısı olmadığını açıklamak zorunda kalmış
 
said nursi kürdi vatikani kardinali ajani satilmişi bölücüsi deşifresi
Saidi Kürdi Kürt Teali Cemiyeti
Saidi Kürdi Kürt Teali Cemiyeti





1. Dünya savaşında yenilince yurd emperyalistler tarafından daha önce yapılmış anlaşmaya uygun olarak işgale başlandı. Ülkenin her yerinde Yunan ayrılıkçısı, Ermeni ayrılıkçısı Kürt ayrılıkçısı cemiyetler türemeye başladı.

Isparta'daki sürgünden memleketine dönen Said-i Kürdi yine İngilizlerin işgal planına uygun olarak Doğu'da ve güneydoğuda İngiliz hükümeti destekli bir Kürdistan kurulması amacıyla "Kürt Teali Cemiyeti" kurucuları arasında yerini aldı.

Bir yandan işgalcilerle mücadele eden Ankara hükümeti bir yandan da İngiliz destekli gerici isyanları bastırmakta başarılı olunca Said-i Kürdi bu sefer M. Kemal'le görüşmek için Ankara'ya gitti. Amacın şeriat devleti kurmak olmadığını, ulusal temele dayanan devlet kurmak olduğunu anlayınca bundan vazgeçti.

Bugün dahi Nurculukta cuma namazı kılınması farz kabul edilmez. Çünkü Said-i Kürdi'nin anlayışına göre ülke hala "müslüman" değildir. "Dar-ül harp"tir. Yani şeriatı getirmek için savaşılması geren topraklardır.

Bu anlayışa uygun olarak çıkan ve arkasında İngiliz desteği olduğu resmi belgelerle kanıtlanmış olan Şeyh Sait isyanına katıldığı için İstiklal Mahkemesince yargılandı ve birçok ilde sürgün yaşadı. İngiliz destekli bağımsız Kürdistan isteyen bu ayaklanma birçok şehrin yıkımına, ordunun büyük ölçüde kayıp vermesine ve misak-ı Milli sınırlarımız içinde olan Musul ve Kerkük'ün İngilizlere kalması ile sonuçlandı.



19:56 - 12/4/2007
 
Peki madem bu kadar yıkıma sebep olmuş bu insan neden o kadar hainler ve isyancılar Atatürkün bi emriyle istiklal mahkemelerinde asılırken onu asmadılar?Atatürk senin bu çarpıttıklarına göre böyle bi haini(!) o zaman göremedimi de yaşamasına izin verdi?
 
Eline emeğine sağlık.

Vatan Haini mi vatan evladı mı olduğunu bilmem. yazıların ona ait olup olmadığını da bilmem Ama güzel şeyler yazmşsın paylaşım için sağol!
 
Eline emeğine sağlık.

Vatan Haini mi vatan evladı mı olduğunu bilmem. yazıların ona ait olup olmadığını da bilmem Ama güzel şeyler yazmşsın paylaşım için sağol!

Merak etme bu yazılanları ondan başkası yazamaz zaten..
""Şimdi diyorsunuz ki "Bu hükümet de eskisi gibi zayıftır" Evet kuvvetsizlikte, dokuz yaşındaki çocuk doksan yaşındaki ihtiyar gibidir. Fakat o yaşlı kabre gider ama bu çocuk gençliğe doğru, yani güçlenmeye doğru gidiyor...""
** bu temsil bile o kişinin nasıl bi dehaya sahip olduğunu göstermeye yeter
 
Yetmedi ve hala konuşuyorsan,şizofren haine,Beddiüzaman ve üstad diye seslenebilen bir Kürt vatandaşımızın agzından 28 sayfalık bir yazı.Yazıda güneydogudan Kürdistan diye bahsediyor ve Kürdistan idealinizdeki ÜSTADINIZIN ROLÜNÜ ANLATIYOR.http://beroj.com/e_kitap/said_i_kurdi_ve_kurdistan_sorunu.pdf
Kürt Saidin neden asılmadıgını soruyorsun?Asılmadı ama Isparta'ya sürgüne gönderildi.Asılmasını istiyordunuz herhalde.


SAİD-İ KÜRDİ-NURCULUK-FETULLAH GÜLEN


Said-i Kürdi'nin 1876 yılında bir Türk Şehri olan Bitlis ilimizin Hizan kasabasına bağlı Nurs Köyünde dünyaya geldiği söylenir.



Hayatının ilk döneminde,siyasi alanda faaliyet gösteren Said,aşırı “kürt milliyetçisi” olarak devlete karşı bir politika savunmuştur..

Her “ayrılıkçı kürt” ün aklında olan sözde “kürd..tan projesini” hayata geçiremeyen Said-i Kürdi, yönünü islama çevirir….


Hayatının ikinci döneminde islama ağırlık veren Said,ilmi kariyeri ve hatta okuma yazması bile olmadığı halde, Kuran-ı Kerim-i kendi dünya görüşüne göre yorumlamış ve bu yorumlarını ,kendi söylediğine göre “Nur Şakirtleri” denen yardımcılarına yazdırmıştır..Bu yazıların toplandığı kitaplara da “Nur Risalesi” adını vermiştir. Daha sonra kendi adını da Said-i Nursi olarak değiştirir..Artık ortada bir nurculuk akımı vardır..


Said-i Kürdi’nin en büyük düşmanı ulu önder ATATÜRK’tür..Baş Komutan gazi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün vefatından sonra,Said-i Kürdi, gelen hükümetlerden her zaman destek görmüştür…(Uzantılarının günümüzde gördüğü gibi…Bkz:irtica). Atatürk’e küçük Deccal deme cüretini gösteren Said-i Kürdi’ye göre Nur suresi kendisi için inmiştir.(Kaynak: Asayı Musa ve Zülfikar adlı
risaleleri..sf:23/sf:12;İstanbul.1973)

Yaşadığı dönem içinde, Van’da Mısır'da ki El Ezher İslam Fakültesi benzerini kurmak için çalışan,Volkan Gazetesinde sözde “kürd..tanın” bağımsızlığı yolunda kışkırtıcı, tahrik ve teşvik edici yazılar yazan, 31 Mart ayaklanmasına katılan ,Milli Mücadelenin zor olduğu günlerde kürt teali cemiyetinin kurucuları arasında olup Milli Birlik ve beraberliği bozmak için elinden geleni yapan Said-i Kürdi bir Türk şehrinde yani Urfa ilimizde 24 Mart 1960 yılında ölmüştür..(Kaynak:Genel Kurmay Arşiv Daire Bşk.:Volkan gazetesinin 15 Aralık 1908 tarihli İstanbul çıkışlı baskısı sütun 4,buna mütakip ocak 3 1909, şubat 13 1909 baskılı Volkan gazeteleri.)


Bizim için şaşılacak nokta, onun şu veya bu davranışı değil, onbinlerce, belki yüzbinlerce gafil Türk gencinin , bu cahil Kürd'ün arkasından gitmesi, onun cahilâne ve hâinâne öğütlerine körü körüne boyun eğmesidir.


Said-i Kürdi’nin en başarılı talebelerinden olan Fetullah Gülen(hakkında daha detaylı bilgi için bakınız: http://www.fethullah.has.it/)günümüzde bu akımı siyasi alana taşımış ,rejim karşıtı olarak faaliyet göstermiştir..”Örümcek Ağı” şeklinde bir örgütlenmeye giden F.Gülen bunda başarılı olmuş ve günümüzde T.C.Emniyet Genel Müdürlüğü gibi önemli bir devlet kurumunun tamamına yakınını ele geçirmiş, devletin diğer yüksek makamlarında söz sahibi olabilecek konuma gelmek için “kadrolaşma hareketini” başarıyla tamamlamıştır… Türk ordusuna sızma çalışmaları hızla devam etmektedir…

Siyasi alanda ve buna bağlı olarak ekonomik alanda “örgütlenme” faaliyetlerinde başarılı olan cemaat lideri F.Gülen bu gün Türkiye’deki “yeşil sermaye” adı verilen ekonominin önemli bir kısmını kontrol etmektedir…İnsanın bu kadar güce ulaşması için gücün yanında olması gerekir..F.Gülen, işte bunu yapmıştır..Devleti yöneten siyasi hükümetlerle çok iyi geçinmiş, devletin en üst kademelerinden davet görmüş ve protokollerde ön sıralarda yerini almıştır.….

Bugünün Başbakanı R.T.Erdoğan ile birlikte.(Not:Bu resmin çekildiği tarihte R.T.E İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıydı.Aynı zamanda İstanbul’daki “yeşil sermayenin” de başındaydı.Bu sermaye gelecek için önemliydi.)


Gittikçe büyüyen ve büyüdükçe tehdit ve tehlike oluşturan F.Gülen’in iç yüzüne 2000 yılında “birileri” tarafından derin! bir çizik atıldı...Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nuh Mete Yüksel aracılığı ile, “Laik Devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak.” Suçuyla hakkında dava açıldı…Hakkında açılan davadan sonra Amerika’ya kaçan(yada gönderilen) F.gülen halen Amerika’da yaşamaktadır…(İddianamenin tam metni için bakınız: http://www.belgenet.com/dava/gulendava_01.html )
Belkide bütün bunlar,artık F.Gülen’in Türkiye’ye dar geldiğinin ve rahat çalışması için yurtdışında olması gerektiğinin bir göstergesi ve kaçış planına uygulanan bir kılıftır..Çünkü artık Atatürk’ün Türkiye’si bu örümcek kafalıların örümcek ağları ile sarılmış, devletin stratejik kadroları, örülen bu ağa yakalanmıştır.Bundan sonra F.gülen ne bağımsız? T.C.Mahkemelerinde yargılanabilecek ne de ceza alıp hüküm giyecektir.Çünkü Türkiye'de Fetullah'ı namı diğer hocaefendiyi yargılayıp hüküm giydirecek hiç bir güç kalmamıştır..
 
Beyler Gene BoŞ Ve Anlamsiz Bİ TartiŞma İÇİne Gİrmeyİn Bu Arada Bole Konularda Yorum Yazarken Herkes Gercek YaŞini Yazarsa Daha İyİ Olur...


Kacirilan Askerlerİnde Goruntulerİ Youtub'ta Haberİnİz Olsun'' Esİr Arkerler ''dİye Aratin Cikiyor
 
kürt teali cemiyetiyle hiç bi alakası olmayan bi adam devrin cumhuriyetçilerinden sayılır ve bu ülkede cumhuriyet rejmi için hapis yatan nadir insanlardan cumhuriyet düşmanı olduğu için değil yanlısı olduğu için hapsedilmiş biri o zamanlarda bazı gerici insanlar tıpkı şimdiki gibi devam deyip insanlara kendi amerika esiri gerici programlarını uygulatmışlardır.sende o programların esirisin
 
Asıl sorun şu, ülkeyi çepeçevre saran bu şey sana göre ülkeyi yiyip bitirecek bi örümcek ağı..Ama dikkatli bakabilsen o şeyin örümcek ağları değil bi gül bahçesi olduğunu göreceksin.
28 sayfalık eseri şimdi okuyacxak zamanım yok ama en kısa zamanda onu da okuyup görüşlerimi yazarım,ama şimdilik şunu söyleyebilirimki öle bi amacı vardıysa şayet şu an ki nur talebelerinin simalarında, düşüncelerinde onun tesiri olurdu ama maalesef yok...Merak etme cemaatte olan hiçkimsenin Kürdistanı kurmak gibi bi amacı yok,o kadar iş dururken kürdistanı mı kuracaz :> çoğunluk eski ülkücülerden oluşuyo zaten merak etme öle bişey mevzubahis bile olmaz.
"...ilmi kariyeri ve hatta okuma yazması bile olmadığı halde..." buna cvp vermeye gerek duymuyorum
"...Said-i Kürdi’ye göre Nur suresi kendisi için inmiştir..." Bi ayetin işaret ettiği yüzlerce olay ve durum vardır, bediüzzaman bu ayetin nur hizmetine işaret eden yönü olduğunu gösteriyor(yani onun için inmiştir demiyor) ayrıca o risale gerçekten güzel bi risale okumanı tavsiye ederim, orda neyi kastettiğini çok güzel anlatıyo(yazındaki çarpıtmadan ne kadar uzak olduğunu göreceksin)
"...Bizim için şaşılacak nokta, onun şu veya bu davranışı değil, onbinlerce, belki yüzbinlerce gafil Türk gencinin , bu cahil Kürd'ün arkasından gitmesi, onun cahilâne ve hâinâne öğütlerine körü körüne boyun eğmesidir..." ben ODTUde okuyorum ve burada binlerce kişi O kişinin eserlerini okuyor..odtude kimse körü körüne inanmaz bi düşünceye herşeyi sorgularlar,cahilane kısmı için bişey diyemem burdakilerde cahilse kim akıllı acaba?hainlik kısmı için, merak etme burda kimse senden aşağı vatansever değil..

Gülen şu anda tartışma mevzu değil o da başka bi alem başka konuda tartışırız onu istersen...
 
aldığın kaynak ne kadar doğru sende senin gibi düşünen birinin sitesinden almışsın bu bilgileri
doğrusu benimde o dönemle ilgili yeterli kaynağım yok ama said nursi hiç bir eserinde kürt milliyetçiliğine dair bişey söylememiştir ki söylemiş olsaydı şimdi bu kadar türk arkasında olmazdı ve dünyanın her yerinde eserleri satmazdı asıl gayesi islamın gerici bi din olmadığını anlatmak ve ilmi ispatlarla islamiyeti anlatmaktır allahın varlığı en birinci gayesi olmuştur kürt devleti hayali olsaydı tıpkı oda ŞEYH SAİD gibi isyan çıkarırdı ki büyük bir ordusuda vardı ermenilerin anadoludan atılmasında en büyük rollerden birinide o almıştır.
başkalarının uydurma yorumları yerine tıpkı arkadaşım gibi sende onun eserinde yanlış bulduğun yerleri yada emellerini bul yayyınla dediklerin inandırıcı olsunnn
 
Allah u Zülcelâl Hazretleri Kur’an-ı Kerim'de "Öyle bir kavim getireceğim ki, onlar Allah'ı severler, Allah da onları sever buyurmuştur. Ben de bu beyan-ı ilahî karşısında düşündüm. Bu kavmin, bin yıldan beri âlem-i islamın bayraktarlığını yapan Türk Milleti olduğunu anladım. Bu kahraman millete hizmet yerine ve 450 milyon (o zamanki islam âleminin nüfusu) kardeş bedeline, birkaç akılsız kavmiyetçi (bir kısım kürtçü) kimsenin peşinden gitmem".
Said Nursi

Bedîüzzaman'la alakalı yanlış tesbit ve yorumlardan biri de, onun Şeyh Said ile karıştırılması veya en azından Şeyh Said isyanına destek vermiş olduğunun yayılmasıdır. Maalesef gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan bu tesbit, güvenlik raporlarına yazıldığı gibi, vatanperver ilim adamlarının zihinlerine de yer etmuş durumdadır. Şeyh Said'in Bedîüzzaman gibi bir dahiyi yanına almak isteyişi doğrudur; ancak bu büyük âlimin mezkûr teklif karşısında takındığı tavır, kasden yanlış aksettirilmiştir. Buyurun, Şeyh Said'e olan cevabını beraber okuyalım: "Türk Milleti, asırlardan beri islamiyetin bayraktarlığını yapmıştır. Çok veliler yetiştirmiş ve şehitler vermiştir. Böyle bir milletin torunlarına kılıç çekilmez. Biz müslümanız, onlarla kardeşiz, kardeşi kardeşle çarpıştırmayınız. Bu şer’an câiz değildir. Kılıç, haricî düşmana karşı çekilir. Dâhilde kılıç kullanılmaz. Bu zamanda yegâne kurtuluş çaremiz, Kur’an ve iman hakikatlarıyla tenvir ve irşâd etmektir. En büyük düşmanımız olan cehaleti izale etmektir. Teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Zira akîm kalır. Bir kaç cani yüzünden binlerce kadın ve erkekler telef olabilir".
 
Ya gidin komik olmayın iyice! Lafa bak saidi nursi Cumhuriyet için hapis yatmış demek böyle beyinlerinizi yıkıyorlar.Atatürk zamanında,birisi Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet için yatacakta Atatürk seyredecek.Bu kadar saçmalamayın lütfen.Yukarıda verdiğim 28 sayfalık ,ideali Kürdistan olan bir nurcunun yazısını okuyunda temizmiymiş ögrenin.
 
atatürk neden ceza kesmedi Said nursi hzlerine
çünkü o Atatürk'ün günümüzdeki
Sözde Atatürkçülerin insanlara tanıtmaya çalıştığı atatürkten farklı olmasındandır
Bunu anlamazlar işlerine gelmez
Alzhemir beyinlerini sarmıştır kendilerine yeni bir dünya yeni bir atatürk yapma yolunda çabalar çabalar
sonundada bi baltanın sapının sahip olduğu şahsiyetin yarısına ermeden bu dünyadan göçer giderler

Atatürk adını kullanır ancak kemik sızlatırlar
 
SİYASET YAKASINI BIRAKMADI
3 Mart 1924'te Hilafet kaldırılmıştı. Din yerine milliyetçiliği öne çıkaran, laikliğe doğru ilerleyen yeni rejim Kürt grupların hoşuna gitmiyordu. İsyan hazırlıkları vardı. Günün birinde Kürt aşiret ağalarından, zamanında İkinci Abdülhamid'in kurduğu Hamidiye Alayları'nda görev yapmış olan Kör Hüseyin Paşa kapısını çaldı.

"TÜRK İLE KÜRT KARDEŞTİR"
Said Nursi'ye para getirmişti. "Adamlar ve silahlar hazır; emrini bekliyoruz" diyordu. Niçin? "Mustafa Kemal ile savaşmak için!" Bediüzzaman köpürmüştü: "Asker vatanın evladıdır. Senin benim akrabamdır. Müslüman Müslüman'a silah çeker mi?" Kör Hüseyin Paşa fena halde bozulmuştu. "İtibarımı beş para ettin" diye söyleniyordu. Said Nursi geri adım atmıyordu: "Kullar arasında beş para ol. Allah katında makbul ol." Ayaklanmaya hazırlanan Kürt gruplar Said Nursi'nin manevi gücünü arkalarına almak istiyordu. Derken Şeyh Said'den bir mektup geldi. Özetle "İsyanımızda bize yardım edin" diyordu. Said Nursi yine bir mektupla ona cevap verdi: "Türk milleti asırlardan beri İslam'ın bayraktarlığını yapmıştır. Bu yolda çok şehit vermiştir. Böyle bir milletin torununa kılıç çekilmez. Biz Müslümanız. Türk-Kürt birdir, kardeştir. Bizim asıl büyük düşmanımız cehalettir. Teşebbüsünüz bir işe yaramaz. Olan masum insanlara olur." Tabii Şeyh Said, adaşına kulak asmadı. Dini temalarla, Ağlasun Çeltikçi İstanbul Isparta Ankara Yakaören temalarla, Kürtçülük temalarının iç içe geçtiği ayaklanma 13 Şubat 1925'te başladı. Asiler Elazığ kentini ele geçirdi. Ardından Diyarbakır'a doğru indiler. Ankara hükümeti olayın 'yerel' olduğunu düşünüyordu. Ancak isyan yayıldı. Bunun üzerine Fethi Okyar başbakanlıktan gitti, yerine İsmet İnönü geldi. Takrir- i SükKanunu devreye girdi. Devlet bir yandan bütün

gücüyle Şeyh Said'in üstüne giderken, diğer yandan ülkenin diğer bölgelerindeki, özellikle de İstanbul'daki muhalefeti susturdu. Sonuçta Şeyh Said yakalandı ve idam edildi. Said Nursi açısından tarih tekerrür ediyordu. Hem Kürt'tü, hem de din adamı. Aynı 31 Mart'taki gibi, değil isyana katılmak, tersine engellemeye çalışmasına rağmen hükümetin kararı ona da uygulandı: Diğer Kürt ileri gelenleri gibi o da Batı'ya gönderilecekti. 1926'nın şubat ayında askerlerin eşliğinde yola çıktı. Önce Erzurum'a, sonra da Trabzon'a geldiler. Gemi ile İstanbul'a vardılar. Said Nursi bir süre İstanbul'da kaldı. Sonra tekrar gemiye binip İzmir'e, ardından da Antalya'ya ulaştı. Yedi ayı burada yaşadı. Ardından Burdur'a götürüldü

http://arsiv.sabah.com.tr/2004/12/16/gnd117.html
 
Alzhemir beyinlerini sarmıştır kendilerine yeni bir dünya yeni bir atatürk yapma yolunda çabalar çabalar
sonundada bi baltanın sapının sahip olduğu şahsiyetin yarısına ermeden bu dünyadan göçer giderler

Bi gerçek ancak bu kadar güzel tasvir edilebilir :victory
 
Geri
Üst